Sadece LitRes`te okuyun

Kitap dosya olarak indirilemez ancak uygulamamız üzerinden veya online olarak web sitemizden okunabilir.

Kitabı oku: «Kırgız Konar Göçerleri»

Yazı tipi:

Söz konusu eser, XX. yüzyılın başındaki Kırgızların konar göçer hayat tarzlarını Sayak boyu örneğinde verir.


ÖNSÖZ

Kırgız ulusunun temelini teşkil eden Kırgız uruuları (boyları) hakkında bugüne kadar yapılan çalışmaların yeterli olduğunu söylemek çok güçtür. Bunun en önemli sebebi, uruular hakkında yazılı kaynakların çok az olmasıdır. Bunlar hakkında bugüne kadar yapılan çalışmaların, mevzî ve derinlemesine olmaktan uzak olduğu dikkati çekmektedir. Bu bakımdan özellikle sözlü tarih kaynakları ve malzemelerini kullanarak Kırgız uruuları arasında önemli bir yere sahip olan Sayak Uruu’nun sosyal, ekonomik ve kültürel yapısı ile hayat tarzını ortaya koymak ve yeri geldiğinde diğer Kırgız uruuları hakkında bilgi vermek, ele aldığımız çalışmanın esasını teşkil etmektedir. Ayrıca belirtilmesi gereken bir diğer husus, Sayakların Kırgızistan’da geniş bir coğrafyaya yayılmasından ve konu ile ilgili kaynakların önemli bir kısmını sözlü kaynaklar meydana getirmesinden dolayı araştırmamızda daha çok Narın bölgesinin Aktalaa ilçesindeki Kurtka Sayakları üzerine yoğunlaşılmıştır. Bu bağlamda adı geçen uruu ile ilgili yapılan çalışma, giriş, üç bölüm ve sonuç üzerine tesis edilmiş bulunmaktadır.

Çalışmanın giriş kısmında, konunun daha iyi anlaşılabilmesi için, “Kırgız” adı ile Kırgızların siyasî bakımdan ortaya çıkışları, Kırgız kavmini meydana getiren uruuların oluşmaya başlaması, genel hatlarıyla ele alınmıştır.

Çalışmanın birinci bölümü, Sayak Uruu’nun erken dönemi, Sayak adının anlamı, idarî yapısı gibi meselelere ayrılmıştır. İkinci bölümde ise Sayak urusunun sosyal yapısı ile ekonomik faaliyetlerini içine alan aile yapısı, uruuyu oluşturan uruklar ile ilgili meselelere yer verildikten sonra uruunun ekonomik faaliyetleri ve dolayısıyla Kırgızların hayvancılık kültürü ve bu kültür sonucunda ortaya çıkan dericilik ve keçecilik gibi mesleklerin gelişmesi üzerinde durulmuştur. Tezin üçüncü bölümünde ise uruunun kullandığı meskenler ile yılın dört mevsimine göre geçirilen hayat tarzı ele alınmıştır.

Çalışmada takip ettiğimiz en önemli yollardan biri, kaynak olarak sözlü tarih malzemesinden âzamî ölçüde istifade edilmesi, hem tarih hem de sosyolojik ve antropolojik bakımdan bunların değerlendirilmesi, bu bağlamda sosyal, ekonomik ve kültürel terimlerin aynen korunması ve yeri geldiğinde söz konusu alanlarla ilgili bu terimlerin Türkçesinin de verilmiş olmasıdır. Ayrıca tezde bu gibi hususî terim ve ifadelerden istifadeyi daha da kolaylaştırmak için, tezin sonuna bir lûgatçe konmasının faydalı olacağı düşünülmüştür.

Bu çalışma, yaklaşık iki senelik zaman zarfında meydana gelmiştir. Benim bu çalışmama nezâret eden, çalışmalarımı titizlikle takip ederek bana yol gösteren, beni yönlendiren ve özellikle sözlü tarih kaynaklarının kullanımı ve yorumu çerçevesinde konuyu farklı bir metodla hazırlamamı sağlayan, kıymetli hocam Prof. Dr. İlhan Şahin’e ve zaman zaman fikir ve düşüncelerini aldığım Bölümümüzdeki diğer değerli hocalarıma teşekkür etmeyi borç bilirim. Ayrıca kitabın düzenlenmesi ve baskıya hazırlanması sırasında bilgi ve deneyimini cömertçe veren Şuhrat Devletoğlu ile Raşid Sadıkov’a da teşekkür ederim.

Bu çalışma, konu ile ilgili benim ilk denemem mahiyetindedir. Bu bakımdan çalışmamda görülecek eksikliklerin hoşgörü ile karşılanmasını diler, yapıcı tenkidlere her zaman açık olduğumu belirtmek isterim.

Baktıbek İsakov
Bişkek 2020
Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi

KISALTMALAR

a.g. e. : Adı Geçen Eser

a.g.m. : Adı Geçen Makale

bk. : Bakınız

c. : Cilt

Çevir. : Çeviren

Der. : Derleyen

Ed. : Editör

İA : İslam Ansiklopedisi

nr : Numarası

s. : Sayfa

terc. : Tercüme Eden

yay. hazır. : Yayına Hazırlayan

GİRİŞ

Bugün Tanrı Dağları ve Isık Köl etrafında bağımsız bir devlet kuran Kırgızlar, hem zaman hem de mekan bakımından büyük bir tarihî geçmiş ve genişliğe sahiptir. Nitekim Kırgızlar hakkındaki ilk bilgiler, Milattan Önceki dönemlere kadar gitmektedir. Daha ziyade Çin yıllıklarında yer alan bu ilk bilgilere göre Kırgızlar, “Gyan gun”, “Ge gun”, “Kyan kun” ve “Gye gu” gibi adlar altında bilinmekte ve Baykal Gölü’nün batısı ile Yenisey Irmağı etrafında yaşamakta idiler1. Tabiî olarak Kırgızlar için Çin yıllıklarında geçen bu adların yıllıklara bu şekilde yansıyan veya Çin bürokratları arasında bu şekilde söylenen adlar olduğunu göz önüne almak icap etmektedir.

Çin yıllıklarında yukarıda zikredilen adlarla geçen “Kırgız” adının ne anlama geldiği ve nasıl ortaya çıktığı konusu ile ilgili çok çeşitli görüşlerin ve tespitlerin bulunduğunu belirtmek icap etmektedir2. Bu görüşlerden biri, özellikle Çin kaynaklarına dayanarak Kırgız adının, Türkçe “kırk” sayısı ve “kız” kelimelerinden meydana geldiği3 ve bilahere Kırgız şekline dönüştüğüdür. Diğeri, kaynaklarda geçen “kırk” kelimesine istinaden, “Kırgız” kelimesinin “kırk”ve “cüz” (yüz) kelimelerinin birleşmesiyle oluştuğudur4. XVI. yüzyıl kaynakları ise kelimenin “Kırk Guz” veya “Kırk-Oğuz”dan terekküb ettiğini belirtmektedirler5. Kaynaklardaki bilgiler ve ileri sürülen bu görüşler, Kırgız adının, kırk kelimesi ile yakından ilişkisi olduğunu göstermektedir. Bu noktadan hareketle, Kırgız adının, “kırk” ve çoğul eki olan “ız”ın birleşmesinden meydana geldiği şeklindeki görüşe katılmak icap etmektedir6. Kelime bu yapısıyla “ok” ve “uz” kelimelerinden türeyen ve “Kabileler birliği” anlamına gelen “Oğuz” adının yapılanmasıyla da bir benzerliği ortaya koymaktadır. Kelimenin bahis konusu şekildeki yapılanmasının bir göstergesi olarak, Manas gibi Kırgızların âbidevî destanlarında Kırgızlara “Kırk uruu Kırgız” denilmesi7, onların kırk uruudan ve boydan meydana gelmelerinden dolayı bu adı aldıklarının bir işareti olmalıdır.

Kırgızların tarih sahnesinde ilk defa görünmeleri, Milattan Önce 201 yılında olmuştur. Bu tarihte genel olarak Gyan gun adıyla bilinen Kırgızlar, Hun hükümdarı Mete (Motun)’nin seferleri sonunda, Hun İmparatorluğu’nun hakimiyetini tanımak zorunda kalmışlardır8. Kırgızların bu tarihte Gyan gun adı ile bir devlete sahip olması, şüphesiz onların daha önceki yıllarda siyasî bir birliğe sahip olduklarının işareti olmalıdır. Milattan Önce I. yüzyılda Hun İmparatorluğu siyasî bakımdan zayıflamaya başlayınca, Kırgızlar bağımsızlıklarını yeniden elde etmişlerdir. Ancak Hunların ikiye ayrılmasından sonra tekrar Batı Hunlarının hakimiyeti altına girdiklerinden, bu bağımsızlıkları çok kısa sürmüştür9.

Göktürk Devleti dönemine tesadüf eden VII. yüzyılda Yenisey kıyısındaki Köğmen Dağı’nın kuzey taraflarında bulunduğu görülen ve ekonomik ve siyasî bakımdan oldukça gelişen Kırgızlar, bu devirde Çin’deki Tan sülalesi başta olmak üzere Tibetliler ve Türgeşler ile siyasî ilişkilerini oldukça geliştirmişlerdir. Ancak 710-711 yıllarında Göktürkler ile olan bir savaşta Kırgızlar mağlup olmuş ve Kırgız Kağanı Barsbek hayatını kaybetmiştir10.

Uygur döneminde (744-840), Sayan dağlarının kuzey tarafında yaşayan Kırgızlar, bu zamanda ziraat ve hayvancılıkla uğraşmakta ve başta Çin ve Tibet olmak üzere bölgedeki diğer ülkelerle siyasî ve ekonomik ilişkilerde bulunmakta idiler11. Kırgızlar, VII. yüzyılın sonlarında güçlü bir devlet olarak ortaya çıkan Uygurların hakimiyetini tanımak zorunda kaldılar. Ancak Uygurların taht mücadeleleri yanında, Çin ve Tibet gibi devletlerle bir mücadele içine girmesi, Kırgızların bağımsız bir devlet kurmasında önemli rol oynadı. Bu mücadeleler sırasında üst düzey bir Uygur askerî komutanının Kırgızlardan yardım istemesi üzerine12 Kırgızlar önemli bir askerî güç ile gelip Uygur Kağanlığı’na son vermiş ve böylece bölgede Kırgız Kağanlığı kurulmuştu (840)13. Kağanlığın kurulması ile birlikte bölgedeki hakimiyet Kırgızların eline geçti. Buna paralel olarak birçok kavim Kırgızlara bağlandı ve Kırgız Kağanlığı’nın sınırları batıda İrtiş Nehri, doğuda Baykal Gölü, güneyde Gansu (Turfan) ve kuzey batıda Çin topraklarını içine alan geniş sahaya kadar yayıldı14.

Kırgız Kağanlığı’nın tarihi hakkında kaynaklarda çok fazla bir bilgi bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu kağanlığın tarihî süreç içinde oynadığı rollere dair de bilinenler fazla değildir. Ancak XII. yüzyılın sonlarında ve XIII. yüzyılın başlarında Kırgızların, Yenisey kıyılarında “Kırgız” ve “Kemkemciut” olarak bilinen iki ayrı idarî bölgede yaşadığı ile ilgili bilgilere tesadüf edilmektedir15. Daha sonra bu bölgelerin Moğol hakimiyetine girmesi, en azından XIII. yüzyılın başlarında Kırgızların Moğol idaresinde olduklarının işareti olmalıdır. Bu dönemde Moğol Hanlarının Kırgızlardan asker istemesi, Kırgızlar ile Moğolların ilişkilerinin bozulmasına ve hatta Kırgızların Moğollara karşı isyan etmelerine sebep oldu. Bu isyan Moğollar tarafından bastırıldıktan sonra Moğol Hanı Kubilay tarafından Kırgızlar çeşitli yerlere dağıtıldılar. Bu sırada Kırgız halkının bir kısmı, Moğol hakimiyetindeki Tanrı Dağları etrafına geldiler16. Anlaşıldığı kadarıyla daha önceki dönemlerde Kırgızlardan bazı gruplar bu bölgelere doğru kitleler halinde göç etmeye başlamışlardı. Moğollar tarafından dağıtılan Kırgız halkının bir kısmının buralara gelmesi, muhtemelen daha önce göç edenlerle irtibat halinde olduklarından ve belki de bu yerleri kendileri için güvenli gördüklerinden ileri gelmelidir. Tanrı Dağları tarafına göç eden Kırgızlar, bugünkü Kırgızların bir parçasını oluşturdular. Yenisey’de kalan bazı Kırgız gruplarının üzerine Moğol boyları yerleştirildi, bazıları ise sağa sola dağıtıldılar.

Kırgızların Tanrı Dağları civarına hangi tarihte geldikleri ile ilgili kesin bir bilgiye sahip değiliz. Ancak XIV. yüzyılın ortalarına doğru Merkezî Asya’da kurulan Moğolistan devleti (Yarkent Hanlığı) ile ilgili kaynaklarda Kırgızların, Moğolistan Devleti’nin ormanlık bölgelerinde yaşadıkları ve bu bakımdan “Moğolistan ormanının arslanları” olarak vasıflandırıldıkları dikkati çekmektedir17. Bu durumda Kırgızlar, Moğollara karşı bölgede büyük bir siyasî güç olarak da ortaya çıkmaktaydılar18. Kırgızlar, XV. yüzyılın sonlarında Moğol hakimiyeti altındaki topraklarda yaşamalarına rağmen, onların tam olarak idareleri altına girmemişlerdi. Bu bakımdan Kırgızlarla Moğollar arasında sık sık anlaşmazlıklar meydana gelmekteydi. Bu anlaşmazlıkların en önemlilerinden biri, Moğol idaresinin Kırgızlar üzerine Halil Sultan’ı idareci tayin ettiği sırada olmuştur. Bu tayin ile Kırgızlar, hanlığın resmen ellerine geçtiğini ileri sürmüşler ve bağımsızlık istemişlerdir. Buna karşılık Moğol Hanları, Kırgızlar üzerine bir sefer yapmış ve Kırgızları sağa sola dağıtmışlardır. Ancak dağılan Kırgızları, Muhammed Kırgız adlı lider bir araya tekrar toplamış ve onları bölgedeki en itibarlı kavimlerden biri haline getirmiştir19. Bu çerçevede Muhammed Kırgız, Moğol Hanlarına bağlı olarak yakın çevredeki müslüman şehirler üzerine seferler düzenlemiştir. Bu seferlerde büyük ganimetler elde eden Kırgızların ekonomik durumları düzelme yoluna girmiştir. Ancak Kırgızların güçlenmesinden endişe eden Moğol Hanı Sultan Said, büyük bir ordu ile gelerek Isık Köl civarındaki Kırgızlara baskın düzenlemiş ve Muhammed Kırgız’ı esir almıştır20.

Bu siyasî süreç içinde XV. ve XVI. yüzyıllar, bugünkü Kırgız toplumunun şekillendiği bir dönem olarak bilinir. Kaynaklardan anlaşıldığı kadarıyla Kırgız toplumunu oluşturan “uruu” yapısı bu devirde daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmaya başlamıştır21. Kırgızların bu oluşum sürecinden önceki sosyal yapısı hakkında kesin bir bilgi bulunmamakla beraber XVI. yüzyılda Moğolistan Devleti’nin kurulmasından sonra bu devletin kuzeyinde yer alan “Bulgaçı” kavmi içinde bugünkü bazı Kırgız uruularının (Boston, Teyit, Cookesek, Döölös, Kıdırşa ve Kandı) bulunması, tarihî süreç içinde Kırgız toplumunu teşkil eden uruuların oluşumunda Bulgaçılara bağlı olanların önemli bir rol oynadığını göstermektedir.22.

XV. yüzyılın sonlarına gelindiğinde, Kırgız uruularının yapılanması ile ilgili bilgilere daha çok rastlanılmaktadır. Zirâ, onların bölgedeki siyasî olaylara aktif olarak katılmaya başlamaları, kaynaklarda kendilerinden daha fazla bahsedilmesine sebep olmuştur. Bu devirde Kırgızların siyasî ve ekonomik durumları ile coğrafî dağılımları hakkında bilgi veren kaynaklar, onların sosyal ve idarî bakımdan “Sağ Kanat” ve “Sol Kanat” olarak teşkilatlandıklarını belirtmektedir23. Bu kaynaklardan yola çıkarak Kırgızlar, XVI. yüzyıldan itibaren Sağ Kanat ve Sol Kanat olarak iki gruptan meydana gelmekteydiler. Ancak bu yapılanmanın klasik bir dönemdeki yapılanmayı yansıttığını belirtmek gerekir.

Kırgız uruularının Sağ Kanat ve Sol Kanat adlarını hangi sebepten dolayı aldıkları hakkında kesin bir bilgiye sahip değiliz. Bu konuda ileri sürülen fikirlerden biri, bir babanın “Sağ” ve “Sol” yanında yer alan iki oğulun soyundan gelenlerin, bilahere Sağ Kanat ve Sol Kanat olarak adlandırılması ve böylece Sağ Kanat ve Sol Kanat’ın oluşmasıdır24. Bir diğeri ise özellikle Kırgız şecerelerindeki bilgilerden hareketle, Kırgızların savaş esnasında Sağ Kanat ve Sol Kanat olarak teşkilatlanmalarının, bu ismi almalarında müessir bir rol oynadığıdır. Eski Türk devlet teşkilatında da, bu şekildeki ikili yapılanmanın ön planda olduğu düşünülecek olursa, Kırgız uruularının bu sebepten dolayı bu iki ana ismi aldıklarını söylemek mümkündür. Nitekim buna benzer ikili yapılanmaların daha önce Hun, Göktürk ve Uygur dönemlerinde mevcut olduğu ve Kırgızların bu geleneği devam ettirerek benzer bir ikili yapılanma içine girdikleri anlaşılmaktadır25. Bu ikili yapılanmayı ifade eden terimlerdeki “kanat”ı, bir kuşun iki tarafında yer alan kanata benzetmek mümkündür. Bu bağlamda kuşun gövdesi, kağanın bulunduğu merkez; kanatlar ise, birbirini tamamlayan iki ana yapı olarak düşünülebilir. Bu durumda kanatın “taraf” veya “yan” anlamına geldiği söylenebilir26.

Sağ Kanat ve Sol Kanat olarak iki ana gruba ayrılan Kırgızlar, çeşitli uruulardan meydana gelmektedir. Sağ Kanat’a bağlı olanların başlıcasını Bugu, Sarıbagış, Sayak, Azık, Bagış, Cediger, Solto, Çerik, Tınımseyit, Suu Murun, Baarın ve Monoldor adıyla bilinen uruular meydana getirmektedir. Sol Kanat’da olanlar ise Saruu, Kuşçu, Adigine, Çoñ Bagış, Munduz, Basız, Cetigen, Töböy ve Kıtay gibi adları taşımaktadır. Bu uruuların arasına zamanla Teyit, Boston, Döölös, Kandı, Avat, Kıdırşa, Kesek, Noygut, Nayman ve Kıpçak gibi daha bir çok uruuların girdiği ve böylece yeni uruuların ortaya çıktığı dikkati çekmektedir. Sağ ve Sol Kanatların içine giren bu uruulara “İçkilik” adı verilmiştir. Aslında İçkilik adıyla bilinenlerin, kendilerini bu adla anmadıkları27 ve bu adın onlara Sağ ve Sol Kanat’a bağlı uruu mensupları tarafından verildiği anlaşılmaktadır. Bu husus göz önüne alındığında İçkilik adı, içeriye giren veya içeride bulunan anlamında kullanılan bir tabir olmalıdır28.

Her Kırgız uruusu hususî bir ad taşırdı. Bu adlara genel olarak bakıldığında, önemli bir kısmının, daha önceden bir kavme mensup olan, bilahere o kavmin içinden ayrılan ve asıl mensup oldukları kavmin adını muhafaza edenler oldukları dikkati çekmektedir. Nitekim Monoldor (Moğollar), Kandı (Kanglı), Nayman, Kıpçak, Azık (Az), Saruu (Sarığ), Kıtay (Kidan), Döölös (Töles), Noygut ve Kesek adıyla bilinen uruular daha önceden mensup oldukları asıl uruuların veya geldikleri bölgelerin adlarını taşımaktaydılar. Ancak bu adların tasnifi ile ilgili bilim dünyasında kabul edilen görüşün sınırını aşacak olursak, burada bahsedilen Monoldor ile Kıtay uruusunu, Moğol ve Çinlilerin hâkim olduğu bölgelerden göç eden, bunlarla şöyle veya böyle bir ilişkisi olan uruular olarak da nitelendirebiliriz. Bunun yanında Adigine, Suu Mu-run (Suburun), Tınımseyit, Teyit, Kıdırşa (Hıdırşah), Cilkeldi ve Karaçolok gibi bazı Kırgız uruu ve urukları, muhtemelen pek çoğu onların lideri, yöneticisi olan veya o dönemlerde şöhret bulan bazı şahısların adlarını almış olabilirler. Ayrıca Bugu, Sarıbagış, Bagış, Karabagış, Çoñbagış gibi uruular geyik türlerinin, Töböy ise devenin adıyla anılmaktaydılar. Tabiî olarak bu hayvanlar onlarca saygı duyulan ve kutsal sayılan hayvanlar olmalıdır. Kölöp gibi uruklar ise adlarını bulundukları yerlerden almışlardır. Bunların yanında bazı uruu veya urukların ise yaşadıkları bölgelere adlarını verdikleri dikkati çekmektedir.

Bunların dışında başka adlar taşıyan uruular da vardı. Bu cümleden olarak kuş besleyiciliği ile şöhret bulan bir uruu Kuşçu, yıldız adını taşıyan Cetigen ve askerlik hizmetiyle ön planda bulunanlar ise Çerik adlarını taşımaktaydılar. Bunun yanında hangi anlama geldiği kesin olarak bilinmeyen Munduz, Solto, Basız, Avat, Boston ve Cediger gibi uruular ise menşe itibariyle eski boy ve kavimlerin kalıntıları olarak nitelendirilebilir (Şekil 1).

Kırgızlarda Sağ ve Sol Kanat’a bağlı her bir uruu, sosyal ve idarî bakımdan “uruk” adındaki alt birimlerden meydana gelmekteydi. Bu uruklar, uruular gibi hususî bir ada sahiptiler. Ancak uruulara bağlı uruklardan bazıları sosyal, siyasî, ekonomik ve demografik âmillerin tesiri ile birbirine karışmak zorunda kalmışlardır. Bu karışmada coğrafî şartların tesirini de gözden uzak tutmamak lazımdır.

Kırgızları teşkil eden uruulardan biri de, araştırma konumuz olan Sayak uruusudur. Sayak uruusu ile ilgili bugüne kadar detaylı bir bilimsel çalışmanın yapıldığını söylemek çok güçtür. Bunun en önemli sebebi, XIX. yüzyıldan itibaren Kırgız uruuları üzerinde daha çok genele dayalı araştırmaların yapılmış olmasıdır. Bu bakımdan Sayak uruusu ile ilgili verilen bilgilerin büyük bir kısmı, genel Kırgız uruuları üzerinde yapılan çalışmalar ve tespitler içinde yer almaktadır. Bu çerçevede Sayak uruusu ile ilgili yaptığımız bu araştırmada kullanılan kaynaklar ve eserleri, kuramsal olarak incelediğimizde genelde Rus Çarlığı’ndan önce, Rus Çarlığı ile Sovyetler Birliği dönemlerinde ve Kırgızistan’ın bağımsızlığını kazandıktan sonra yapılan çalışmalar şeklinde kategorize etmek mümkündür.

Rus Çarlığı’ndan önce Sayak uruusu başta olmak üzere diğer Kırgız uruuları hakkında kaynaklarda daha çok siyasî olaylar çerçevesinde dağınık ve dolaylı bilgilere rastlanmaktadır. Bu kaynaklardan biri, Sayak adının ilk defa geçtiği Sayf ad Din Ahsikendi’nin XVI. yüzyıla ait Mecmû‘ ü’t-tevârih adlı eseridir29. Diğeri ise XVIII. yüzyılda kaleme alınmış olan Şiyü Cı (Hsi-yü Chih) adlı Çin yıllığıdır30. Her iki kaynakta, sadece Sayakların bir Kırgız boyu olduğu hakkında satır aralarına sıkıştırılmış ifadeler bulunmaktadır.


Şekil 1: Sağ Kanat, Sol Kanat ve İçkilik uruuları ve yayıldıkları bölgeler31


Rus Çarlığı dönemine gelindiğinde, Sayak uruusu ve diğer Kırgız uruuları hakkında özellikle yerinde yapılan incelemeler dikkati çekmektedir. Bunun en önemli sebeplerinden biri, Rus Çarlığı’nın bölgeye olan ilgisinin giderek artması, Çarlığın Orta Asya’yı daha iyi tanımak, bölgenin ekonomik, siyasî ve kültürel potansiyelini keşfetmek amacı olmalıdır. Çarlık Rusyası’nın XIX. yüzyıla ait bu anlayışı Zapiski Zapadno-Sibirskogo Otdela İmperatorskogo Russkogo Geografiçeskogo Obşestva (Çarlık Rusyası Coğrafik Örgütünün Batı Sibirya Bölümünün Raporları) adlı çalışmada açık bir şekilde görülmektedir. F. Efremov32, M. Venyukov33 ve N. Zelend34 gibi kimseler tarafından hazırlanmış olan bu raporlar daha çok gözlemlere dayanmakta ve bölgenin coğrafya, bitki örtüsü, toponomi, ulaşım ve halkın ekonomik durumu ile ilgili tanıtıcı bilgileri içermektedir. Söz konusu dönemde doğrudan Kırgız uruuları hakkında Ç. Velihanov35, W. Radlov36 ve N. Aristov’un37 çalışmalarını özellikle belirtmek gerekir. Rus askerî mektebinde eğitimini alan Ç. Velihanov, XIX. yüzyıl ortalarında Doğu Türkistan’a giderken Rus Çarlığı’nın bugünkü Kırgızistanın kuzeyindeki Kırgız boylarını idaresi altına alabilmesi için yerinde bazı ön keşif ve incelemeler yapmış ve bu bağlamda Kırgız uruuları arasındaki ilişkiler (Bugu ve Sarıbagış uruuları arasındaki anlaşmazlık v.s.), bölgenin stratejik özelliği, topografyası ve coğrafî yapısına dair bilgiler vermiş; Kırgız uruuları ile birlikte Sayak Uruu’nun da sosyal yapısı ve hayat tarzı gibi konularda gözlemlerde bulunmuştur38. W. Radlov ise çalışmasını, sadece Kırgız uruuları hakkında değil, Kazak, Özbek ve Uygur kavimleri üzerine de hasretmiştir. W. Radlov’un çalışmalarında daha çok söz konusu kavimlerin ağız yapısı ve folklorünün ön plana çıktığı dikkati çeker. N. Aristov’un Kırgız uruularının etnik yapısı ve menşei ile ilgili yapmış olduğu çalışmasında Sayak uruusu ve onun ortaya çıkışı hakkındaki düşüncesi belli ölçüde önem arz etmektedir. Bu çalışmalardan başka N. Sitnyakovskiy’in Kırgız uruularının etnik ve sosyal yapısı39; F. Fielstrup’un Kırgız uruuları kapsamında halkın sosyal, kültürel ve etnografik özellikleri40; Grum Grijimaylo’nun Kırgız uruularının menşei ve sosyal yapısı41; L. Oşanin’in Kırgız uruuları ile ilgili antropolojik çalışması42; N. Severtsov’un Kırgızistan’ın coğrafî yapısı, yabanî ve evcil hayvanlar ile bitki örtüsü43 gibi konuları içine alan araştırmaları da zikretmek gerekir.

Sovyetler Birliği dönemi çalışmaları, Çarlık Rusyası’nın 1917 İhtilali neticesinde yıkılarak Sovyetler Birliği’nin kurulmasından sonraki dönemi içine almaktadır. Sovyetler Birliği’nin ilk yıllarında uzun bir savaş ve ihtilal döneminden yeni çıkıldığı için, kuramsal çerçevedeki çalışmaların başlangıcını, yaklaşık 1930’lu yıllardan sonraki devirlerde aramak daha isabetli gözükmektedir. Bununla birlikte belirtilen dönem çalışmalarını genel olarak Kırgız tarihi, kültürü ve sosyal hayatı gibi birçok konunun bilimsel olarak değerlendirilmeye başlandığı bir dönem olarak nitelemek mümkündür. Başta S. M. Abramzon44 olmak üzere Ya. R. Vinnikov45, M. Aytpayev46, K. Antipina47 ve T. Bayaliyeva48 gibi kimselerin çalışmalarını hem gözleme, tanıtma, karşılaştırma hem de analiz etme şeklinde değerlendirmek mümkündür. Bu çalışmalarda Kırgız toplumunun dağıldığı bölgeleri, nüfusunu, sosyal yapısını, kültürel değerlerini anlamak düşüncesinin olduğunu belirtmek gerekir. Bu bağlamda Kırgız uruularının önemli bir kısmı üzerinde duran ve Sayak uruusu hakkında da dolaylı bilgiler veren kimseler arasında özellikle S. M. Abramzon’u belirtmek lazımdır. S. M. Abramzon, önce Doğu Türkistan’daki Kırgızlar üzerine genel bir çalışma yapmış, bu çalışmada bölgedeki diğer uruular ile birlikte Sayakların coğrafî dağılımı ve nüfusu üzerinde durmuştur49. Ancak bu genel bir çalışma olduğu için, Doğu Türkistan’daki Sayaklar üzerinde çok fazla durulmadığı dikkati çekmektedir. S. M. Abramzon’un Kırgızistan’ın kuzeyindeki Kırgız uruularının genel durumu ile ilgili bir diğer çalışmasında, Sayak Uruu’nun menşei, yönetimi, siyasî faaliyetleri, coğrafî dağılımları ve sosyal yapısı ile ilgili bilgiler edinmek mümkün olmaktadır50. Bir başka ifade ile bu eser, Kırgızistan’ın kuzey coğrafyasında bulunan Sayak uruusu üzerinde belli ölçüde detaylı bilgi veren bir çalışma özelliğindedir. S. M. Abramzon’un yanında, Kırgız uruuları hakkında çalışma yapan diğer kimse, Ya. R. Vinnikov’dur. Ya. R. Vinnikov, Kırgızistanın güney coğrafyasında yer alan Kırgız uruuları hakkında bilgileri aktarırken, o bölgedeki Sayak uruusu mensupları ile ilgili bilgileri de vermektedir51. Ancak bu çalışmanın, detaylı olmaktan ziyade, onların genel durumlarını içine alan bir çalışma olduğu belirtilmelidir. Sayak uruusu hakkında çok sınırlı da olsa bilgi veren ve daha çok halkın genel kültürel değerleri, yiyecek-içecekleri, giyim-kuşamları, düğünü, çocuk doğumu, dokumacılığı, avcılığı, yayla-kışla arasındaki göçleri gibi çeştili konularda araştırma yapan M. Aytpayev’in eserleri, o dönemin önemli kültürel eserleri arasında yer almaktadır. Bunun yanında K. Antipina’nın Kırgız kültürü üzerine yaptığı antropolojik ve etnografik çalışmaları özel bir yere sahiptir. 1937 yılında, 33 yaşında Moskova’dan Kırgız Cumhuriyeti’nin eski başkenti Frunze (Bişkek)’ye gelen K. Antipina, o tarihten itibaren Kırgız kültürünün vazgeçilmez ürünü olan bozüy ve bozüyün iç yapısı, günlük hayatta kullanılan eşyalar, dokumacılık, çiy ve yün işlemeciliği gibi çok çeşitli konuları ele alan araştırmalar yapmıştır. Bundan başka S. M. Abramzon’un öğrencisi olan T. Bayaliyeva, halkın dinî kültürü ve inançları üzerine detaylı araştırmalarda bulunmuştur. Bu bağlamda o, Kırgız uruuları çerçevesinde Sayak Uruu’nun dinî inancı hakkında detaylı bilgiler vermiştir.

Kırgızistan’ın bağımsızlığını kazandıktan (1991) sonra yapılan çalışmalara gelince: Bu çalışmalar daha önce Sovyetler Birliği’nde yer almış olan diğer Cumhuriyetlerde yapılan çalışmalarda görüldüğü gibi, daha çok millî kimliği ortaya koyma özelliği taşımaktadır. Bu dönemde uruularla ilgili sancıraların, yani şecerelerin yayınlanmasını bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Ancak burada sancıraları iki kısma ayırmak mümkündür. Bunlardan biri, bütün Kırgız uruularının sancıralarını bir araya getiren genel sancıralar; diğeri ise bir uruu üzerine odaklaşan sancıralardır. Sayak uruusu ile ilgili sancıraların büyük bir kısmı, genel Kırgız uruuları ile ilgili sancıralar içinde yer almaktadır. Bunlar arasında Belek Solton Oğlu’nun52, Osmonaalı Sıdık Oğlu’nun53, Togolok Moldo’nun54, Bala Ayılçı’nın55, Esenkan Törökan Oğlu’nun56, Üsöyün Acı’nın57 ve Musaalı İmanaalı Oğlu’nun58 sancıralarını zikretmek mümkündür. Ancak bu sancıraların içerikleri hemen hemen birbirine benzemektedir. Yine aynı kategoride yer alan bir diğer çalışma S. Attokurov’un “Kırgız Sancırası”dır59. Söz konusu çalışmada diğer uruular ile birlikte Sayak uruusu ve onun ortaya çıkışı ile ilgili çok kısa da olsa bir bilgi verilmektedir.

Sayaklar hakkında bilgi veren bu genel sancıraların yanında, sadece Sayakların sancırası üzerine odaklaşan sancıraların olduğunu da belirtmek lazımdır. Bu konuda ilk bahsedilmesi gereken sancıra, S. Zakirov ile T. Asanaliyev’e aittir60. Ancak bu sancıra Sayak uruusu üzerinde odaklaşmasına rağmen burada detaylı bilgilere rastlamak mümkün değildir. Sayakları doğrudan doğruya ilgilendiren bir başka sancıra, K. Baratbayev’e aittir61. Bu sancıra, sadece Sayak uruusu ile ilgili olmasına rağmen, ihtiva ettiği bilgiler bakımından genel sancıralardaki bilgileri tekrarlamaktadır.

Yukarıda belirtilen yazılı kaynak ve çalışmalardan başka Sayak uruusu hakkında 1991 yılında Kırgızistan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra sosyolojik ve antropolojik alanda dikkate değer bir çalışma Japon ilim adamı Sethuko Yoshida tarafından yapılmıştır62. Bu çalışmada Sayakların yaşadığı Karatar köyü, pilot yer olarak seçilmiş ve burada 1930’lu yıllardaki “kollektifleştirme” sistemi ele alındıktan sonra Sayakların uruk yapısı, aile bağları ve bu bağlamda babaya bağlı soyun oluşumu ile geleneksel kültür değerleri ve bu değerlerin değişim süreci gibi konular ele alınmıştır.

Az da olsa yapılan bu çalışmalar göstermektedir ki Sa-yak uruusu ve dolayısıyla Kırgız uruularının sözlü tarih kaynakları büyük bir öneme haiz bulunmaktadır. Bu bağlamda, göçebe Kırgız halkının en önemli özelliği, diğer Merkezî Asya halklarının özelliği gibi, sözlü tarih ve jeneolojik zengin bilgilere sahip olmasıdır. Halk hafızasında uruuların jeneolojik yapısı, onların oluşumu ve uruular arası ilişkiler gibi çok çeşitli efasanevî bilgiler ile uruu liderlerinin kahramanlık hikâyeleri kuşaktan kuşağa, babadan oğula geçerek bugün dahi anlatılmakta ve zengin bir sözlü tarih kaynağı oluşturmaktadır.


Kurtka köyü Şekil 2: Saha araştırmasındaki kaynak kişiler


Bu hususlar çerçevesinde söz konusu çalışmamızın sözlü tarihi ile ilgili saha araştırmasında pilot merkez olarak Narın bölgesinin Aktalaa ilçesindeki Kurtka köyü seçilmiş ve bu arada zaman zaman adı geçen köye yakın Kadıralı, Kara Oy, Cogorku May ve Togolok Moldo köylerinde de bilgi toplanması yoluna gidilmiştir. Araştırma konumuz çerçevesinde Temmuz-Ağustos 2003 ve Ağustos 2004 tarihlerinde belirtilen yerlere gidilerek konu ile ilgili 50 yaşın üstünde 17 kaynak kişi ile görüşülmüştür (bk. Şekil 2). Adı geçen yerlerde Sayakların yöneticileri, cayloo, küzdöö, kıştoo ve cazdoo hayatları, göçleri, hayvanları, ziraatleri, avcılıkları, aile ve sosyal yapıları ve onlarla ilgili âdetler ile inançlar hakkında bilgiler toplanmış ve bunlar yeri geldiğinde yazılı kaynaklarla karşılaştırılarak ve tahlil edilerek kullanılmıştır. Bu kullanım sonucunda yazılı kaynakların çok fazla olmadığı Merkezî Asya halklarının tarihi araştırılırken yerinde tespit edilecek sözlü tarih malzemelerinin vazgeçilmez bir kaynak olarak göz önünde tutulması gerektiği daha iyi anlaşılmıştır.

1.Bu hususta bk. G. Suprunenko, “Nekotorıye İstoçniki Po Drevney İstorii Kirgizov”, Materiyalı Po İstorii Kırgızov i Kırgızstana, II, Bişkek 2003, s. 217; N. Ya. Biçurin, Sobraniye Svedeniy o Narodah Obitavşih v Sredney Azii v Drevniye Vremena, Almatı 1998, s. 359.
2.Bu görüşler ve tespitler hakkında genel olarak bk. S. E. Yahontov, “Drevneyşiye Upominaniya Nazvaniya Kirgiz”, Sovetskaya Etnografya, II, Moskva 1970, s. 110-120; T. Tchoroev (Chorotegin), “The Kyrgyz”, History of Civilizations of Central Asia (ed. Chahryar Adle – İrfan Habib), V, Multiple History Series, Unesco Publishing’den ayrı basım, s. 109; M. Kocobekov, “Tarıhıy Ulamış, Salttuu Sancıradagı Kırgız Etnogoniyası”, Manas Universiteti Koomduk İlim-der Curnalı (Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi), I, Bişkek 2001, s. 50-55; V. Butanayev – Yu. Hudyakov, İstoriya Eniseyskih Kırgızov, Abakan 2000, s. 12-36.
3.Lowrence Krader, Social Organization of the Mongol-Turkic Pastoral Nomads, İndiana University Publications, Moutan Co – The Hague 1963, s. 179.
4.V. Radlov, İz Sibirii, Moskva 1989, s. 348-354.
5.Bu kaynaklar arasında Seyf ed Din Ahsikendi’nin “Macmu at Tavarihadlı eserini zikretmek lazımdır. Bu hususta bk. Sayf Ad Din Ahsikendi, “Madcmu at Tavarih”, (Rusça terc. V. Romodin), Materiyalı po İstorii Kirgizov i Kirgizstana, Moskva 1973, s. 203-209.
6.Bu konuda bk. L. Ligeti, “Proishojdeniye Nazvaniya Kırgız”, Materyalı Mejdunarodnoy Arheologo-Etnologiçeskoy Ekspeditsii, Posvyaşennoy 2200-Letiyu Kırgızskoy Gosudarstvennosti, Bişkek 2003, s. 150-159.
7.Manas, (yay. B. M. Yunusaliyev), I, Frunze 1958, s. 246-248.
8.Sıma Tsyan, “Şi Tsi”, (Rusça terc. V. Taskina), Materiyalı Po İstorii Kırgızov i Kırgızstana, II, Bişkek 2003, s. 13.
9.Bk. A. Taşağıl, Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları (M.Ö. III-M. S. X. Asır), Ankara 2004, s. 73-85; G. Suprunenko, a. g. m., s. 217.
10.Ömürkul Kara Uulu, Köönö Türktör Tarıhı, Bişkek 1994, s. 46.
11.İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, İstanbul 2000, 134-136; W. Bartold, Soçineniya, II/1, Moskva 1963, s. 485.
12.İbrahim Kafesoğlu, a. g. e., s. 135-140; L. Gumilev, Bayırkı Türktör, Bişkek 1999, s. 445.
13.N. Ya. Biçurin, a.g.e., s. 363-364.
14.W. Bartold, Kırgız Cana Kırgızistan Tarıhı Boyunca Tandalma Emgekter, Bişkek 1992, s. 27-30.
15.Raşid ad Din, Sbornik Letopisey, I, Moskva 1952, s. 150-151; Alaaddin Ata Melik Cuveynî, Tarih-î Cihangüşa, (Türkçe terc. M. Öztürk), Ankara 1998, s. 471; T. Tchoroev, a. g. m., s. 109.
16.E. Kıçanov, “Svedeniya v Yuan Şi o Pereseleniyah Kirgizov v XIII. Veke”, İzvestiya, Akademiya Nauk Kırgızskoy SSR, V/1, Frunze 1963, s. 63-65.
17.Muhammed Haydar Dulati, Tarih-i Raşidi, (Rusça terc. A. Urunbayeva), Almatı 1999, s. 420.
18.O. F. Akimuşkin, “Mogolistan, Mogolı i Kirgizı v Pervoy Polovine XVI-Veka”, Pismennıye Pamyatniki i Problemı İstorii Kulturı Narodov Vostoka, (XI. Konferans), I, Moskva 1975, s. 8-9.
19.İstoriya Kirgizskoy SSR s Drevneyşih Vremen do Naşih Dney, I, Frunze 1984, s. 443.
20.Muhammed Haydar Dulati, a.g.e., s. 436.
21.V. M. Ploskih, Kirgizı i Hokandskaya Hanstva, Frunze 1977, s. 60-90.
22.Burada adı geçen “Bulgaçı” kavminin kökeni hakkında yeterli bilgiler bulunmamaktadır. Ancak adı geçen kavmin içinde bulunan boy adlarının bugünkü Kırgızlar arasındaki bir çok uruu adları ile örtüşmesinden dolayı “Bulgaçı” kavminin Kırgızlar arasında yer aldığı, Kırgız tarihçileri tarafından genelde kabul edilmektedir. (İstoriya Kirgizskoy SSR, s. 395).
23.G. P. Suprunenko, “Siyuy Çji”, Materiali po İstorii Kırgızov i Kırgızstana, Bişkek 2003, s. 202.
24.Geniş bilgi için bk. M. Aytbayev, Kırgız Elinin Çıgışı Cönündö Legendalar, Kırgızistan İlimler Akademisi, El Yazılar Fonu, No. 4095, s. 41.
25.A. Mokeev, “Etapı Etniçeskoy İstorii i Sotsialnoy Organizatsii Kırgızskogo Naroda na Tyan Şane v XVI seredine XVIII. vv”, İzvestiya Akademiya Nauk, Seriya Obşestvennıh Nauk, I, Frunze 1991, s. 43-53.
26.Bu arada Kırgızlar arasındaki Kanat ile Kazaklar arasındaki Cüz kavramlarının birbirinden farklı olduğu belirtilmelidir. Kırgızları teşkil eden Kanatlar içindeki uruular (boylar) arasında sayı bakımından çok büyük bir farklılık yoktu. Buna karşılık Kazak Cüzlerini teşkil eden rular (boylar) arasında sayı bakımından önemli bir farklılık vardı. Muhtemelen Kazak Cüzleri, ruların sayıca az veya çok olmasından ve siyasî üstünlüğe sahip bulunmasından dolayı Ulu Cüz, Orta Cüz ve Kiçi (Küçük) Cüz olarak adlandırılmışlardır (Geniş bilgi için bk. M. Mukanov-V. Vostrov, Rodoplemennoy Sostav i Rasseleniye Kazahov, Alma Ata 1974, s. 114-188).
27.S. Abramzon, “Voprosı Etnogeneza Kirgizov po Dannım Etnografii”, Trudı Arheologo-Etnografiçeskiy Ekspeditsii, III, Frunze 1959, s. 31-44.
28.A. S. Sıdıkov, “Rodovoye Deleniye Kirgiz”, V.V. Bartoldu, Turkestanskiye Druzya, Taşkent 1927, s. 293. Kırgız uruuları, Sağ Kanat, Sol Kanat ve İçkilik adıyla bilinen temel bir yapılanma içinde olmasına rağmen Kırgızistan’ın kuzeyinde muhtemelen güneyde bulunanlara göre dağın arka tarafında kalmalarından dolayı Arkalık adıyla bilinenler de vardır.
29.Sayf ad Din Ahsikendi, “Madcmu at Tavarih”, s. 203-209.
30.G. P. Suprunenko, “Siyuy Çji”, s. 201-210.
31.Bu tablodaki uruuların gruplandırılması, Sayf ad Din Ahsikendi (“Madcmu at Tavarih”, s. 203-209), Ya. R. Vinnikov (“Rodo-Plemennoy Sostav i Rasseleniye Kirgizov na Territorii Yujnoy Kirgizii”, Trudı Arheologo-Etnografiçeskiy Ekspeditsii, I, Moskva 1956, s. 136-181) ve S. M. Abramzon (“Tunduk Kırgızstandın Kırgız Kalkının Etnikalık Kuramı”, Kırgız cana Kırgızstandın Tarıhı boyunça Tandalma Emgekter, Bişkek 1997, s. 636-769)’un tespitlerine göre yapılmıştır.
32.F. Efremov, Stranstvovaniye Filippa Efremova v Kirgizskoy Stepi, Buharii, Hivu, Persii, Tibet i İndii i Vozvraşeniye Ego Ottuda Çerez Angliyu v Rosiyu, Kazan 1811, s. 65-66.
33.M. Venyukov, Opıt Voyennogo Obozreniya Russkih Granits v Azii, II, Sankt Peterburg 1876, s. 110-124.
34.N. Zelend, “Kirgizı”, (Etnologiçeskiy Oçerk), Zapiski Zapadno-Sibirskogo Otdela İmperatorskogo Russkogo Geografiçeskogo Obşestva, VII/2, Sankt Peterburg 1885.
35.Ç. Valihanov, “Zapiski o Kirgizah”, Sobraniye Soçineniy, II, Alma-Ata 1985, s. 7-89.
36.W. Radlov, İz Sibirii, Moskva 1989.
37.N. A. Aristov, “Opıt Vıyasneniya Etniçeskogo Sostava Kara-Kirgizov”, Кırgızı, Bişkek 1996, s. 370-390.
38.Bk. Ç. Valihanov, Sobraniye Soçineniy, I, Almata 1961, s. 340.
39.N. Sitnyakovskiy, “Pereçisleniye Nekotorıh Rodov Kirgiz Obitayuşih v Vostoçnoy Çasti Ferganskoy Oblasti”, İzvestiya Turkestanskogo Otdela İmperatorskogo Russkogo Geografiçeskogo Obşestva, II/1, Taşkent 1900, s. 93-97.
40.F. A. Fielstrup, İssledovaniya Sredi Karakirgiz, Leningrad 1925, s. 47.
41.G. E. Grum-Grijimaylo, Zapadnaya Mongolya i Uranhayskiy Kray, II, Leningrad 1926, s. 20.
42.L. V. Oşanin, Materyalı po Antropologii Sredney Azii, Kirgizı Yujnogo Poberejya İssık Kulya, Taşkent 1927, s. 234.
43.N. A. Severtsov, Puteşestviya po Turkestanskomu Krayu, Moskva 1947, s. 233.
44.S. Abramzon, Kirgizı i ih Etnogenetiçskiye i İstoriko-Kulturnıye Svyazi, Bişkek 1990, s. 23-407.
45.Ya. R. Vinnikov, “Rodo-Plemennoy Sostav”, s. 136-181.
46.M. Aytbayev, Sotsialno-Ekonomiçeskiye Otnoşeniye v Kirgizskom Aile v XIX i XX Vekov, Frunze 1962, s. 135-140.
47.K. Antipina, “Vorsovoye Tkaçestvo”, Narodnoye Dekorativno-Prikladnoye İskusstvo Kirgizov, Frunze 1962, s. 65-74; K. Antipina ve diğerleri, Bit Kolhoznikov Kirgizskih Seleniy Darhan i Çiçkan, Moskva 1958.
48.T. D. Bayaliyeva, Doislamskiye Verovaniya i ih Perejitki u Kirgizov, Frunze 1972; T. D. Bayaliyeva, Religiyoznıye Perejitki u Kirgizov i ih Preodeleniye, Frunze 1981.
49.S. Abramzon, “Kirgizskoye Naseleniye Sinszyan-Uygurskoy Avtonomnoy Oblasti Kitayskoy Narodnoy Respubliki”, Trudı Arheologo-Etnografiçeskiy Ekspeditsii, II, Moskva 1959, s. 55.
50.S. Abramzon, “Tunduk Kırgızstandın Kırgız”, s. 671.
51.Ya. R. Vinnikov, “Rodo-Plemennoy Sostav”, s. 147.
52.B. Soltonoev, Kızıl Kırgız Tarıhı, I, Bişkek 1993, s. 94-95.
53.Osmonalı Sıdık Uulu, “Kırgız Şabdan Tarıhı”, Kırgız Sancırası, Bişkek 1995, s. 143-176.
54.Togolok Moldo, “Tarıh Tüpkü Atalar”, Kırgızdar, (Derle. K. Cusupov), II, Bişkek 1993, s. 13.
55.“Bala Ayılçının Sancırası”, Kırgız Sancırası, Bişkek 1995, s. 176-180.
56.Esenkan Törökan Uulu, Kırgızdın Kıskaça Sancırası, I, Bişkek 1995, s. 85-87.
57.Üsöyün Aacı, “Kırgız Ulutunun Kelip Çıkışı”, Kırgız Sancırası, Bişkek 1995, s. 102-143.
58.Musaalı İmanaliyev, Kırgız Sancırası, Bişkek 1995, s. 162-167.
59.S. Attokurov, Kırgız Sancırası, Bişkek 1995, s. 90.
60.S. Zakirov-T. Asanaliyev, Sayaktın Sancırası, Çolpon Ata 1991, s. 9.
61.K. Baratbayev, “Bayızbek Bayanı”, Leninçil Caş Gazetası, 15 Eylül, Frunze 1990.
62.Setsuko Yoshida, Tyūō Azia Nōson no Sinzoku Nettowāku-Kuruguzusutan Kēzai Ikō no Zinruigakuteki Kenkyū (Orta Asya’nın Bir Tarım Köyünde Akrabalık Bağları- Ekonomik Geçiş Üzerine Antropolojik Araştırmalar), Tokyo 2004.