Читайте только на Литрес

Kitap dosya olarak indirilemez ancak uygulamamız üzerinden veya online olarak web sitemizden okunabilir.

Kitabı oku: «Kırgız Konar Göçerleri», sayfa 2

Yazı tipi:

BİRİNCİ BÖLÜM
SAYAK URUU’NUN ERKEN DÖNEM TARİHİ VE İDARÎ YAPISI

A) ERKEN DÖNEMLERİ

“Sayak” Adı Hakkında

Merkezî Asya’daki uruu veya boyların adlarının nasıl ortaya çıktığını, hangi sebeplerden dolayı ilgili boyun o adı aldığını ve ne anlama geldiğini tespit etmek çoğu defa mümkün olamamaktadır. Bunun en önemli sebebi, şüphesiz kaynakların kifayetsizliğinden ileri gelmektedir. Bu durum “Sayak” uruusu adı için de geçerlidir. Bu bakımdan Kırgız uruularından olan Sayak adının ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı, ne anlama geldiği konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Ancak ileri sürülen bu görüşlerde, Sayak adının anlamından ve etimolojisinden ziyade, uruunun ortaya çıkışı üzerine daha fazla yoğunlaşıldığı dikkati çekmektedir. Durum böyle olunca, verilen bilgilerde, Sayak Uruu’nun menşei ile bu adın ortaya çıkışı, âdeta iç içe girmiş bulunmaktadır.

Sayak adının ilk defa XVI. yüzyıla ait kaynaklarda geçtiği görülmektedir. Bu döneme ait bir tarihî kaynakta, Sayak Uruu’nun oluşumu ile ilgili bilgiler verilirken “Tagay (adlı) Bahadır’ın Kulan, Kılcır, Bogoston, Kara Çoro, Döölös ve Sa-yak adlı altı oğlu vardı. Kutsal Sayid Mir Calil Mevlana A’zam onun (Tagay’ın) evine gelerek bu altı oğluna iyi dua etti ve onun duası ile her birinden birer uruu oluştu” denilmektedir63. Bu ifadenin menkıbevî bir özellik taşıması, bu bilgiye ihtiyatla bakmamızı icap ettirmektedir. Ancak Sayak adının ilk defa bu kaynakta geçmesi, Sayak’ın, şahıs adı veya uruu adı olarak en azından XVI. yüzyılda bilindiğinin bir işareti olmalıdır64.

Sayak adı, ilk olarak XVI. yüzyılın yazılı kaynaklarında görünmesine rağmen, bu konuda fikir ileri sürenlerin önemli bir kısmı, kelimenin veya bu adla bilinen kavmin daha önceki dönemlere kadar gittiğini belirtmektedirler. Bu konuda Sayak’ı en eski devirlere götüren görüşlerden biri, kelimenin Saka’dan geldiği veya eski devirlerde Merkezî Asya kavimlerinden olan Sakalar ile Sayaklar arasında bir ilişkinin bulunduğu şeklindedir65. Böyle bir fikrin ileri sürülmesinin daha çok Sayak ile Saka kelimeleri arasındaki ses benzerliğinden ileri geldiği ve bu bakımdan tarihî bir temele dayanmadığı âşikâr gözükmektedir. Sayak adı hakkındaki bir başka görüş ise kelimenin “Sarmak66 sözü ile ilgili olduğudur. Bilindiği gibi Sarmak, eskiden Sakalar gibi aynı coğrafyada varlıklarını sürdüren İskitlerin bir alt birimi idi. Bu görüşü ileri sürenler, Çinlilerde “r” harfi olmadığı için, Sarmak adının zamanla Sayak’a dönüştüğünü belirtmişlerdir67. Buna benzer şekildeki bir başka görüş, milattan sonra V. ve VI. yüzyıllarda Tanrı Dağları civarında yaşayan “Saksın” adlı kavmin adı ile Sayak adı arasında bir ilişkinin olduğudur. Ancak bu görüşlerin de çok sağlam bir temele dayandığını söylemek güçtür68. Buna benzer bir şekilde, XIII. yüzyılda Baykal Gölü civarında yaşayan “Sakayit” adlı kavmin adının dahi, ses benzerliğinden dolayı Sayak ile ilgili olduğu ileri sürülmüştür69. Burada ayrıca, Sayak adından başka Hakaslar içindeki “Sagay”, Kazaklardaki “Sakay” ve Yakutların bir adı olan “Saha” adlarının da Sakayit’den geldiği belirtilmiştir.

Sayak adı ile ilgili ileri sürülen bu görüşlerin yanında, kelimenin anlamı ve ortaya çıkışı ile ilgili önemli bir hususa daha dikkati çekmek icap etmektedir. Kelime, “Sayak” veya “Sayëk” şeklinde Kazak, Özbek ve Uygur gibi diğer Türk topluluklarında görülmekte ve Arapça “Seyyah” ile ilişkilendirilerek “yolcu” ve “gezen” anlamında kullanılmaktadır. Aynı şekilde, Kırgızca’daki Arapça ve Farsça kökenli kelimeler arasında Sayak kelimesi de bulunmakta ve diğer Türk topluluklarındaki Sayak anlamına benzer bir şekilde “yolcu” veya “uzak sefere çıkmış kimse” anlamını taşımaktadır70. Bu durum, esasında Seyyah olan kelimenin Kırgızca’da “fukara”–“bukara”; “kitap”–“kitep”; “cumhuriyet”–“cumuryat”; “baht”–“bakıt”; “hürmet”–“urmatve “hükümet”–“ökmötörneklerinde olduğu gibi, ağızdan ağıza söylenerek “Sayak”a dönüştüğünü düşündürmektedir. Nitekim Kırgızlar arasındaki “Tentigen Sa-yak, temirden tayak” (Gezen Sayak, demirden dayak), Özbekler’deki “Sayak uçun, ikki dunye bir kadam” (Sayak için, iki dünya arası bir adım)71 ve Uygurlar arasındaki “Sayak yürsan dayak yersan” (Sayak gibi gezersen, herkesten dayak yersin)72 gibi yerleşmiş ifadeler, bu fikri desteklemekte ve ister istemez Sayak’ın, Arapça Seyyah kelimesinin halk ağzında söyleniş şekli olduğunu hatıra getirmektedir. Ancak Sayak adını alan uruunun, bahis konusu adı, konar-göçer bir hayat yaşamalarının bir karşılığı olarak mı, yoksa yine aynı anlama gelen Sayak adlı bir uruu başçısından dolayı mı aldıkları hususunda kesin bir şey söylemek mümkün olamamaktadır.

Ortaya Çıkışları

Sayak Uruu’nun erken dönem tarihi ile ilgili bilgilerimiz çok fazla değildir. Bu bakımdan Sayakların ortaya çıkışı ile ilgili çeşitli fikirler ve yorumlar ileri sürülmüştür. İleri sürülen bu fikirlerin pek çoğu, Sayakların menşeini, milattan önce I. yüzyıldan milattan sonra XIII. yüzyıla kadar olan devirlerde varlıklarını sürdürmüş olan “Saka”, “Sarmak”, “Saksın” “Sagay”, “Sakay”, “Saha” ve “Sakayit” gibi kavimlerle irtibatlandırmaktadır73. Ancak bu fikirlerin daha çok ses benzerliği dikkate alınarak ileri sürüldüğü ve bu bakımdan sağlam temellere dayanmadığı belirtilmelidir.

Bu fikirlerin dışında Sayakların ortaya çıkışının Kazaklarla ilişkilendirildiğini belirten görüşler de bulunmaktadır. Bu bağlamda menkıbevî bir özellikte olan bir şecerede, “Sayak”ın Kazaklardan Şapıraştı adlı bir bahadırın oğlu olduğu ve bu oğuldan türeyen Sayakların daha Cengiz Han’dan önceki devirlerde (X. ve XI. yüzyıllar) Kazak uruuları içinde ve Sayan Dağları etrafında yaşadıkları ileri sürülmektedir74. Bunların yanında Katagan adlı bir urukun, Kazaklardan hem Çanışkılı (Şanışkılı), hem de Sayak uruusu içinde yer almasından dolayı Sayak uruusu’nun, Kazakların büyük uruularından olan Çanışkılı ile aynı uruu olduğu belirtilmektedir75. Ancak bu fikirler bir faraziyeden öteye gitmemektedir.

Kırgız uruular hakkında bilgi veren şecereler ise Sayak Uruu’nun bir çok alt grup veya birimlerden meydana geldiğini; bu grup veya birimlerin hepsinin bir babanın çocukları olduğunu belirtmektedirler76. Ancak Sayak Uruu’nun cesameti ve pek çok alt birimden meydana geldiği dikkate alınacak olursa, bu uruunun sadece asıl çekirdek Sayak Uruu’nun içinden ayrılan alt bölmelerden değil, dışarıdan gelen bölmeleri de içinde barındırdığını düşündürmektedir. Nitekim Sayak uruusunu oluşturan “Sarık”, “Kaba”, “Çoro”, “Katagan” ve “Duulat” gibi bazı alt bölmeler veya birimler, muhtemelen dışarıdan gelen gruplar idiler. Bunlardan “Sarık” (Sarıg, Sarı, Sarıh), XI. yüzyılda Merkezî Asya’da varlıklarını sürdürmüş bir Türk kavmi idi77. Bugün Sarıklara ait bazı grupların, Kırgız ve Altay kavimleri arasında yer aldığı ve bu kavimlerin oluşmasında önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Bunun yanında, Sol Kanat Kırgız uruuları içinde yer alan “Saruu” Uruu’nun, Sarıklar ile bir bağının olabileceği ihtimali üzerinde de durulmaktadır. Aynı şekilde, Sayak içindeki “Kaba” urukunun, Altay kavimleri içinde yer alan “Kaba”, “Aba” ve “Havu” gibi alt birimler ile bir bağının olabileceği78 ve hatta bahis konusu Kaba’nın, Karakalpaklar arasından çıktığı görüşü dahi ileri sürülmektedir79. Kırgız şecerelerinde ise “Calduu Kaba” veya “Kaba” adıyla bilinen bu kimseyi, Kayduulat adlı kişinin evlat edindiği belirtilmektedir80. Sayakların bir başka alt birimi olan “Çoro” grubu ise daha çok Moğol kavimlerinin biri olan “Çoras” ile irtibatlandırılmaktadır81. Çorasların çok savaşçı bir kavim olması ve Sayak içindeki Çoroların da aynı özellikleri göstermesi, bu iki kavim arasında ister istemez bir ilişkinin olabileceğini hatıra getirmektedir.

Yukarıda verilen bilgilerden anlaşılacağı üzere, Sayak uruusu Kırgız uruuları içinde büyük uruulardan biri olmasına rağmen, kaynakların yetersizliği yüzünden, tarihlerinin ne kadar eskiye gittiği hakkında bir bilgiye sahip bulunmamaktayız. Bu çerçevede, çekirdek bir Sayak Uruu’nun en azından XV. ve XVI. yüzyıllarda ortaya çıktığını; zamanla bazı urukların Sayak’ın idaresi altına girdiğini ve böylece bugünkü Sayak Uruu’nun oluştuğunu söylemek mümkün olmaktadır.

Coğrafî Dağılımları

Tarihî kaynaklar,Sayak Uruu’nun ilk olarak XVI. yüzyılda Tanrı Dağları civarında ortaya çıktığını kaydetmektedir82. Ancak bunların bu yüzyılda burada gözükmesi, daha önceki dönemlerde bunlarla ilişkili bazı grupların adı geçen bölgelerde yaşadıklarını muhtemel kılmaktadır83. Hatta bugün Özbekistan’ın Andican bölgesinde olan küçük bir Sayak grubu mensupları arasında, onların 200 yıl önce Tanrı Dağları civarından oralara geldiklerine dair efsanevî bilgilerin olması, Sayaklara mensup bazı grupların, asıl Tanrı Dağları bölgesinden civar yerlere göç ettiğinin işareti olmalıdır84. Tespit edilebildiği kadarıyla Tanrı Dağları’nda yaşayan asıl Sayak grupları, Cumgal ve Suusamır bölgelerini kendilerine yurt tutmuşlardı. Bu bölgelerdeki gruplar arasında, daha çok Cumgal’da yaşayanların, kendilerini bozulmamış ve özelliklerini koruyan Sayak grubu manasında “Taza Sayak” olarak tanımlamaları, onların bu bölgelerde eskiden beri bulunduklarını oldukça muhtemel kılmaktadır.

XVII. ve XVIII. yüzyıllarda Sayakların coğrafî bakımdan Cumgal ve Suusamır bölgeleri yanında Dörbölcün, Isık Köl, Ketmen Töbö, Toguz Toro, Talas ve Çüy bölgelerinde bulundukları dikkati çekmektedir85. Bu durum Sayakların XVI. yüzyıldan sonraki dönemlerde bazı siyasî, ekonomik ve sosyal sebeplerin tesiriyle başka bölgelere göç ettiğini göstermektedir.

Harita 1: Sayak Uruu’nun bugünkü Kırgızistan coğrafyası üzerindeki dağılımı


Belirtilen dönemlerdeki savaşlar, iç (uruular arası mücadeleler) ve dış (Kalmuklar, Çinliler, Kazaklar) saldırılar, otlak darlığının doğurduğu siyasî ve sosyal meseleler, sadece Sayak Uruu’nun değil, On ve Sol Kanat’a giren diğer Kırgız uruularının da yer değiştirmelerinde ve bazı uruu veya urukların birleşerek yeni birimlerin ortaya çıkmasında önemli bir rol oynamıştır. Bundan dolayı Kırgız uruuları ve Sayaklar daha geniş sahalara yayılmışlardı. Bu durumun tabiî bir sonucu olarak Kırgız uruuları en geniş bir şekilde kuzeyde İle (İli) Irmağı, güneyde Pamir ve Andican Dağları86; batıda Talas ile Çu (Çüy); doğuda Doğu Türkistan’ın bir kısmını içine alan geniş sahalarda konar-göçer bir hayat yaşamakta ve dolayısıyla Sayak uruusuna mensup olanlar da bahis konusu bölgelerde dağınık halde varlıklarını sürdürmekteydiler. XIX. yüzyıl ortalarında bu bölgelerin Rus hakimiyeti altına girmesi ve bunu takiben 1917’de Sovyet yönetimi kurulup sınırların çizilmesiyle Kırgız uruularının bir kısmı başka ülkelerin sınırları içinde kaldılar87. Bunun sonucunda Sayak Uruu’nun asıl grupları önce Rus hakimiyeti ve sonra Sovyet yönetimi altına girmesine rağmen (bk. Harita 1), Sayaklar da dahil küçük gruplar halindeki bazı Kırgız uruularının Doğu Türkistan ve Afganistan gibi yerlerde kaldıkları görülmektedir88.

B) İDARİ YAPISI

İdarecileri

Sayak Uruu’nun idarecileri ile ilgili konuya girmeden önce, Kırgız uruularının genel siyasî yapılarından söz etmemiz icap etmektedir. Bu durum, Sayak Uruu’nun idarecileri ve idarî yapısı ile ilgili meseleyi bütünüyle anlamamız bakımından önemlidir.

On ve Sol Kanat olarak bilinen Kırgız uruuları, bilahere coğrafî olarak bulundukları bölgelere göre ikiye ayrılarak yaşıyorlardı. Ancak böyle bir ayırımın, zamanla her iki grup arasında sosyal, ekonomik ve siyasî bakımdan bazı farklılıkların oluşmasına zemin hazırladığı görülmektedir.

XVIII. yüzyılın ikinci yarısında kaleme alınmış bir kaynağa göre89, Kırgızlar XVI. yüzyılın başlarında idarî ve askerî sebeplerle On Kanat ve Sol Kanat olarak ikiye ayrılmışlar ve her iki grup da kendi aralarında birer idareci seçmişlerdi. Burada görülen idarî ve askerî teşkilatlanmadaki ikili yapı (Sağ-Sol, Batı-Doğu, Büyük-Küçük v.s. gibi), sadece Kırgızlarda değil, daha önceki devirlerde Hun, Göktürk, Uygur ve Oğuz gibi bir çok Türk kavimlerinde de görülmektedir. Bu durum Kırgız uruularının iki ana gruba ayrıldığını ve her bir grubun başında “Çoñ Biy” (Büyük Biy) adıyla bilinen birer idarecinin olduğunu göstermektedir90. Nitekim Talas’taki Kırgız lideri Mamatkulu, 1760’lı yıllarda Sayak Uruu’nun lideri Turukibay’ı, Sarıbagış uruusu lideri Çolikçi’yi ve hangi uruudan olduğu tespit edilemeyen Niş adlı kişiyi, Çin merkezine elçi olarak göndermişti91. Buradan anlaşılacağı üzere Mamatkulu, Sayak ve Sarıbagış uruularını da içine alan On Kanat Kırgız uruularının çoñ biy’i idi. Turukibay ise şüphesiz bu çoñ biy’e bağlı olan Sayak Uruu’nun “Uluk Biy”i veya lideri idi.

Buna benzer bir şekilde Güney taraftaki Kırgız uruularının da idarî bakımdan bir yöneticisinin veya çoñ biy’inin olduğu düşünülmelidir. Nitekim XVIII. yüzyılda batı bölgesinde bulunan Kırgızların başında Akboto Biy adlı bir yöneticinin olması, onların daha önceki yıllarda böyle bir yöneticiye sahip olduklarının işareti olmalıdır92. Ancak XVIII. yüzyılın sonları ve XIX. yüzyılın başlarında batı ve doğu bölgesindeki Kırgızların, ikili sistem dahilinde iki ayrı idareciye sahip olmadıkları ve birbirlerine bağımsız çeşitli uruu biyleri idaresinde varlıklarını sürdürdükleri anlaşılmaktadır.

Sayak Uruu’nun idarecilerine gelince: Sayakların en eski dönemlerden itibaren başlarında “biy” veya “uluk biy” unvanı ile bilinen idarecilerin olduğunu düşünmek mümkündür. Burada uruunun, özellikle XVIII. yüzyılın sonları ve XIX. yüzyılın başlarında muhtelif gruplara ayrıldığı zamanlarda, her grubun başında birbirinden bağımsız biylerin olabileceğini de dikkate almak lazımdır93.

Sayaklarda biylik, babadan oğula geçen bir özelliğe sahipti. Biyliğin bu özelliğinin geleneksel bir yapıda olmasından dolayı halkın itirazı pek olmazdı. Hatta biyin vefatı veya yaşlanması gibi durumlarda bile halk ve diğer yetkililer, yönetime kimin geleceğine karışma gibi bir düşünce içinde bulunmazlardı. Değişim esnasında sadece küçük bir tören ile biyin oğlunun biy olduğu duyurulurdu. Biyin bir oğlunun olması durumunda biyliğin tek halefi o olurdu. Birkaç oğlunun olması durumunda ise büyük oğulun babanın yerine geçmesi gibi bir gelenek vardı. Ancak bazen babanın yerine geçecek olan büyük oğulun, idarî yeteneğinin veya yönetim kabiliyetinin olmaması gibi durumlarla karşılaşılabilinirdi. Bu bakımdan baba olan biy, daha hayatta iken yerine kimin geçeceğini oğulları arasından tercih ederdi. Ancak bazen biy’in hiçbir oğlu da olmayabilirdi. Bu durumda biy’in kardeşlerinden biri bu hakka sahip olurdu94. Hatta halk onlara “tektüü biy” (soylu biy) diye saygı gösterir ve biyliklerini kabul ederdi. Bu bağlamda Sayak gurupları arasındaki tektüü biy veya soylu biyler olarak Isık Köl’de Tülkü Biy, Cumgal’da Nurak Biy, Köküm Biy, Keldibek Biy, Nusup Biy ve Tülööke Biy ile Toguz toro’da Baytur Biy gibi biyler vardı. Bu biyler, Sayak grupları içinde tanınan ve itibarlı olan kimselerdi.

Halk nazarında biylerin yeri çok büyüktü. Belki de bunun içindir ki, biyin büyüklüğüne işaret eden “Kulça işte / biyçe caşa” (Köle gibi çalış, biy gibi yaşa) veya “Ördök cokto / çulduk biy” (Ördek yokken, çulluk biydir) gibi ata sözleri, halk arasında yaygın olarak kullanılmaktadır. Hatta Kırgızcadaki “biylöö” (yönetmek) fiili ile yönetim anlamına gelen “biylik” kelimelerinin özünde “biy”in olması, onun tarihî fonksiyonunu gösterse gerektir.

Biy ile hemen hemen aynı anlamda kullanılan idarî unvanların biri de “Bek”tir. Türkçede “beğ” veya “bey” olarak bilinen “bek”, eskiden beri Kırgızlar arasında yaygın olarak kullanılmaktaydı. Biy ile derece bakımından eşit seviyede gözüken bekler, biylerden daha aristokratik bir aile yapısına sahiptiler.

Tespit edilebildiği kadarıyla Sayaklar arasında en büyük idarî unvanlardan biri “manap” idi95. Kırgız uruuları arasında İslamiyetin de yayılmaya başlamasının tesiriyle ilk olarak XVI. yüzyılda Sarıbagış uruusu içinde ortaya çıktığı anlaşılan bu unvanın96, yaygın olarak XIX. yüzyılda kullanıldığı görülmektedir. Bu unvanın veya adın nasıl ortaya çıktığı ve hangi sebepleren dolayı bir idarî unvan yerine kullanıldığı tam olarak bilinmemektedir. Kelimenin yanlış olarak “manat” adlı bir kumaştan97 veya Arapça “menaf” adıyla ilgili olduğu ileri sürülmektedir98. Ancak manap’ın Arapça “Birinin yerini tutma”, “Vekîl olma”, “Vekillik yeri” mânâlarına gelen “menâb”99 kelimesinin Kırgızca söylenişinden ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda “menâb” kelimesi, Arapça mef’al vezninden gelmekte ve ism-i fa’il (özne) olarak da “vekil” manasındaki “nâib”e dayanmaktadır. Ancak burada bir hususu açıklığa kavuşturmak gerekmektedir. O da manap ile biy arasında idarî görev bakımından bir benzerliğin veya farklılığın olup olmadığıdır. Anlaşıldığı kadarıyla manap adıyla bilinen idareciler, bulundukları yerlerde biylerin idaresindeki birkaç uruunun yöneticisi iken, biyler sadece bir uruunun başçısı veya yöneticisi durumunda idiler. Bir başka ifade ile manaplar bölgesel idareci iken, biyler kavimsel idareci idiler. Dolayısıyla biyler, idarî bakımdan manaplara bağlı idiler.

Sayak uruusunda manaplar (bk. Resim.1), idaresi altındaki uruu veya halkın nüfus yoğunluğuna veya kendilerinin varlık ve zenginliklerine göre, “çoñ manap”(büyük manap veya “aga manap”), orto manap” (orta manap) ve “çala manap” (küçük manap) gibi muhtelif adlarla bilinirlerdi. Manaplık yönetimi genelde irsî özellik taşıdığı için, manap’ın oğulları içinde en yetenekli ve tecrübeli olanı babasının yerine çoñ manap olur, diğer biraderler ise orto manap ve çala manap adlarını alırlardı. Ayrıca bazı Sayak gruplarında manap’ın çıktığı ailedeki biraderlerin en küçüğüne “bala manap” (çocuk manap) unvanı da verilirdi. Bunun yanında manaplık görevi babadan oğula geçen ve irsî özellik gösteren ailelerde, bir zincirin halkası gibi babadan oğula kopmayacak şekilde intikal ettiğinden, bu kimseler “çıncırluu manap” (zincirli manap) adıyla bilinirlerdi. Bu bağlamda XIX. yüzyılın ortalarına doğru Ketmen Töbö’deki Sayak gruplarının çoñ manap’ı olan Rıskulbek vefat ettiği zaman, yerine oğlu Dıykan manap olmuştu. Aynı zamanda diğer oğlu Akmat, Suusamır’daki Sayak gruplarına manap olarak tayin edilmişti. Daha sonra Toguz Toro’daki Sayak gruplarının başına ise Rıskulbek’in torunlarından olan Osmon manapolarak geçmişti100. Buradan anlaşıldığı kadarıyla Dıykan, babasının yerine çoñ manap olmuş, Dıykan’ın kardeşi Akmat da ona bağlı olan bir Sayak grubunun lideri olarak muhtemelen orto manaplık görevini üstlenmişti. Diğer kardeşlerinden Egemberdi ile Baktiyar’ın çoñ manap olan ağabeyinin yanında çala manap ve bala manap oldukları ihtimal dahilinde gözükmektedir. Belirtilen bu hususlar çerçevesinde Rıskulbek’in ailesine, yukarıda bahsedildiği gibi çıncırluu manap adını vermek mümkündür.


Resim 1: Sayak Uruu’nun bazı manapları ve yiğitleri (XIX. yüzyıl) (D. Saparaliyev’in özel arşivinden)


Manaplık genelde babadan oğula geçerdi. Ancak bazı yörelerde, özellikle Kırgızların Rus hakimiyetine girmesiyle birlikte, manaplık makamına gelecek kimseler için halkın oyuna başvurulurdu101. Bu gibi durumlarda uruu içinde manaplık için birkaç aday ortaya çıkabilirdi. Bu adaylar arasında daha önce manap olan ve aristokrat bir aileye mensup bulunan kimse seçilirse, diğer adaylar üzerinde nüfuzunu kullanabilir ve hatta bu nüfuz bazen onların mallarının talan edilmesine ve uruularını terk etmesine kadar gidebilirdi. Manaplık için bazen bir kişi de aday olabilirdi. Nitekim XIX. yüzyılın ortalarında Cumgal’daki Sayaklar arasında yapılan bir manaplık seçimine tek aday olarak katılan Mırzabek adlı şahıs, o bölgenin manap’ı olmuştu. Ayrıca Sayak manapları arasında Medet adlı itibarlı birinin, Hokand Hanlığı tarafından “datka” unvanını aldığı ve bundan sonra Kuzeydeki Kırgız uruuları arasında en itibarlı kimselerden biri olduğu bilinmektedir. Bölge başçısı durumunda olan datka, Hokand Hanlığı tarafından sadece Güney Kırgızların yöneticilerine verilen bir unvandı. Datka, hemen hemen manap ile aynı dereceye sahip olan ve bölge başçısı anlamına gelen bir makamdı.

Manap olan kimse, genelde bir veya birkaç çocuğa sahip olduğu için, manaplık bir başka kimsenin üzerine pek geçmezdi. Bunun en önemli sebebi, manapların genelde çok evli olması ve bunun sonucunda bir hanımdan değil, birkaç hanımdan çocuk sahibi olmalarıydı. Bu gibi durumlarda, manapın ilk eşi olan ve “baybiçe”102 adıyla bilinen hanımın en büyük çocuğu manaplık makamına gelirdi. Bunun yerleşmiş bir gelenek olduğunu belirtmek lazımdır. Manapın “tokol” adıyla bilinen ikinci veya üçüncü hanımlarının çocukları, baybiçenin çocukları kadar sevilmeleri, sayılmaları ve baba mirasından mallarını almalarına rağmen, ilk hanımın çocukları gibi yönetici olma hakkına sahip değillerdi. Bir başka ifadeyle Kırgızlar arasında “Tokoldun baldarı” (Tokol’un çocukları) olanlar, yönetimde ikinci sırada yer alırlardı. Ancak bazı durumlarda buna itiraz eden tokol çocukları çıkabilirdi. Bu durumda onlar, uruu içinde kendilerine yakın olan küçük gruplar veya kendi urukuyla birlikte asıl uruudan ayrılabilirlerdi. Ancak manaplık için kardeş kavgasına pek girmezlerdi. Manapın vefatı durumunda ise yerine hangi oğlunun geleceği konusu daha önceden aile içinde belirlenmiş olur ve durum ona göre düzenlenirdi.

Manaplardan başka “aksakal” (ak sakallı yaşlı) adıyla bilinen diğer bir yönetici sınıfı mevcuttu103. Narın’daki Sayaklarda olduğu gibi, aksakallara büyük saygı gösterilirdi. Bu saygının ve güvenin ifadesi olarak onlara “Ayıl aksakaldarı” (Köy aksakallıları) veya “Sakalduular” (Saygılı yaşlılar) diye de hitap edilirdi. Bu bakımdan halk arasında “Karının kebin kapka sal” (yaşlı sözünü dinle) deyimi yaygın olarak kullanılmaktadır. Sadece sıradan kişiler değil, idareci manaplar ile biyler dahi, sakalduulara danışarak iş yapar ve onların sözlerine göre karar alırlardı. Genelde aksakal kişiler, sıradan veya halk arasından çıkarlardı. Bir başka ifadeyle aksakallar, halkın içinden liyakatı, bilgisi, ileri görüşlülüğü ve birikimi ile ön plana çıkan kimselerdi. Aksakallar, uruu veya halkın meselesi ortaya çıktığında, gerek manaplarla gerekse kendi aralarında meselenin çözümüne yardımcı olacak kararlar alırlardı.

Baatır” (kahraman) unvanı ile bilinen kişilerin de uruu idaresinde büyük rol oynadıkları bilinmektedir. Sayaklar arasında baatır yerine bazen “er ciğit”, “er azamat” “er uul” ve ”coo çabar” adları da kullanılırdı. Bu adların hepsi erlik eden, kahramanlığı ile tanınan, düşmanı yok eden ve halkı düşmandan koruyan anlamına gelirdi. Hatta baatırlar, özelliklerine ve yeteneklerine göre “adamdın şeri”; “karakök baatır” veya “kökcal baatır”; “ilekor baatır”; “eerçime baatır”, “ceke baatır” ve “opsuz baatır” olarak altıya ayrılıyordu104. Bunların arasından adamdın şeri olarak nitelendirilen baatır, alp, kahraman ve cesur özelliklere sahipti. Bu gibi özellik taşıyan kahramanlar hiç korkmaz ve kahramanlığı ile cesurluğu sınır tanımazdı. Karakök baatır veya kökcal baatır olarak bilinen kahraman kimseler ise savaş esnasında yaralansalar da, geriye çekilmeyen, kurt gibi sonuna kadar savaşanlardı. Kırgızlarda kurta “karışkır” ve “börü” adları ile birlikte “kökcal” da denilmektedir. Burada bahis konusu olan kökcal baatır, şüphesiz kurt özelliklerine sahip kimse demekti. “ilekor baatır”, özellikle düşmanı kurnazlık, taktik ve strateji ile yenen bir kimse idi. “Eerçime baatır”, diğerleri gibi pek cesur olmayan, kendi başına kahramanlık gösteremeyen ve genelde mensuplarıyla birlikte kahraman olan kimseler idi. “Ceke baatır” da gerek sefere, gerekse düşmana karşı tek başına saldıran ve aşırı derecede cesur olan biriydi. “Opsuz baatır” adıyla bilinenler, kahramanlık ruhuna sahip olmasına rağmen, fizikî bakımdan güçlü olmayan ve gücü sınırlı olduğu için çoğu zaman esir düşen kimselerdi.

Baatırlar, hem aristokrat hem de normal aileler içinden çıkabilirdi. Sayaklar arasında “tıñ çıkma” (cesaretli) olan veya kahramanlığı ile tanınmaya başlayan kimselere, uruu başçısı “attap tondop” (at ve giyim-kuşam) verir ve böylece o kişi artık uruunun baatırı olarak algılanmaya başlardı. Bir uruunun veya urukun içinden bir veya birkaç baatırın çıkması, o uruu veya uruk için hem şeref, hem de namus sayılırdı. Ancak baatır olmak, şahsın fizikî yapısına ve kahramanlıklarına bağlı olduğundan, her urukdan baatır çıkmaya bilirdi. Sayaklar, baatırları Namıska caraar uul” (namusu vermeyen oğul) diye sayar ve saygı gösterirlerdi. Bu sebeplerden dolayı XIX. yüzyılın başında ve ortalarında yaşamış olan Dörbölcün’deki Sayak gruplarının Taylak ile Atantay; Kurtka’daki Sayak gruplarının Camanak, Karalaköz, Cakaş, Caraş ve Moldo105; Cumgal’daki Sayakların Bayzak, Kaçıke ve onun oğlu Eraalı; Narın’daki Sayakların Canbolot; Ket-men Töbö’deki Sayakların Kocoberdi ile Karaşana ve Koç-kor’daki Sayakların da Alıbek adlı baatırları efsaneleştirdikleri dikkati çekmektedir106.

Cesurluğu ve kahramanlığı ile itibar kazanan ve yaptığı akınlar dolayısıyla zengin olan baatırlar arasında çok evlilik yaygındı. Özellikle uruular veya kavimler arasında olan büyük “cortuul”(sefer)larda baatırlar büyük rol oynarladı. Baatırlar, yapılan seferlerden ganimet elde ederler ve zenginleşirlerdi. Zenginleşince de çok evliliğe giderlerdi. Belki de bundan dolayı halk arasında “Sart107 bayısa tam salat/Kırgız bayısa katın alat” (Sart zenginleşirse ev yapar, Kırgız zenginleşirse kadın alır) ifadesi yaygın olarak kullanılırdı. Hatta bu baatırlar seferler esnasında tutsaklar da ele geçirirler ve bunlar arasında güzel kızlar varsa evlenirlerdi. Bazan bu kızlar uruu başçısına da hediye edilirdi. Güzel olmayan kızlar ise uruu yiğitlerine hediye edilir veya “küñ” (kadın köle) olarak kullanılırdı. Bu şekildeki evlenmeler sonunda Cumgal’daki Sayakların Balbak adlı baatırının altı hanımının olduğu bilinmektedir108.

XIX. yüzyılın ortalarından sonra Kırgızların Rus nüfuzu altına girmeye başlaması sonucunda diğer Kırgız uruuları ile birlikte Sayaklar da Rus hakimiyetine girmişlerdi. Rus Çarlığı döneminde idarî sistemin tesirinden dolayı bu hakimiyet sürecinde Sayakların idaresinde “boluş” unvanına sahip kimselerin yer almaya başladığı ve bu unvanın halk arasında hızla yayıldığı görülmektedir109. Bu bağlamda XIX. yüzyılın sonlarında Cumgal’daki Sayak grupları arasında Saken uulu Sarala, Dörbölcün’deki Sayak gruplarında Keldibek ve Kurtka’daki Sayak gruplarında ise Aalı adlı boluşlar vardı110. Uruu halkına mensup olan ve Ruslar tarafından tayin edilen bu kimseler, genellikle Ruslar ile iyi ilişki içinde bulunan ve daha önceden idarî tecrübesi olan manap ve biy gibi ailelerin içinden seçilirlerdi. Bunun sonucunda boluş unvanının halk arasında iyice yaygınlaşmasıyla manap, bek ve biy gibi Kırgız sosyal yapısı ve idarî sistemindeki unvanlar ikinci sıraya düşmeye ve hatta unutulmaya yüz tutmuştur. Ancak 1917’den sonra Sovyet sisteminin iyice oturmaya başlamasından sonra boluş unvanının yavaş yavaş terkedilmeye ve bunun yerine Rus “muhtarlık” sisteminin yerleşmeye başladığı görülmektedir.

63.Sayf Ad Din Ahsikendi, Madcmu at Tavorih, (Rusça terc. A. Tagirjanov), Leningrad 1960, s. 37.
64.S. Abramzon-L. Potapov, “Narodnaya Etnogoniya kak Odin iz İstoçnikov dlya İzuçeniya Etniçeskoy i Sotsiyalnoy İstorii”, Sovetskaya Etnografiya, VI, Frunze 1975, s. 28-35; V. Propp, Folklor i Deystvitelnost, Moskva 1976, s. 121.
65.N. A. Aristov, “Opıt Vıyasneniya Etniçeskogo”, s. 379.
66.Burada belirtilen alt grubun adının “Sarmak” değil, “Sarmat” olması oldukça muhtemeldir.
67.B. Soltonoyev, a.g.e., s. 94.
68.S. Zakirov-T. Asanaliyev, a.g.e., s. 7.
69.V. Y. Butanayev, Proishojdeniye Hakasskih Rodov i Familiy, Abakan 1994, s. 14; N. V. Екeyev, “Narodı Altae-Sayan i Kırgızı”, Materiyalı Mejdunarodnoy Arheologo-Etnologiçeskoy Ekspeditsii Posvyaşennoy 2200-letiyu Kırgızskoy Gosudarstvennosti, Gorno-Altaysk 2003, s. 26-27.
70.H. Karasayev, Kamus-Nama, Bişkek 1995, s. 650.
71.Z. Magrufova, Uzbek Tilining İzohli Lugati, Moskva 1981, s. 10.
72.E. Nadcip, Uygursko-Russkiy Slovar, Moskva 1968, s. 63; N. Baskakova, Karakalpakso-Russkiy Slovar, Moskva 1958, s. 89.
73.N. A. Aristov, “Opıt Vıyasneniya Etniçeskogo”, s. 379; B. Soltonoyev, a.g.e., s. 94; S. Zakirov-T. Asanaliyev a.g.e., s. 7; Y. Butanayev, a.g.e., s. 14.
74.Tausar Uulu Kazıbek Bek, Tüp-Tükkanan Özime Şeyin, Almatı 1993, s. 80-87.
75.M. Mukanov-V. Vostrov, Rodoplemennoy Sostav i Rasseleniye Kazahov, Alma Ata 1974, s. 55; M. Kalkan, a.g.e., s. 56.
76.Togolok Moldo, a.g.m., 10-15.
77.O. Karatayev, Kırgız Etnonimder Sözdüğü, Bişkek 2003, s. 161-162.
78.V. Butanayev, a.g.e., s. 12.
79.S. Abramzon, Kirgizı i ih Etnogenetiçskiye, s. 77.
80.Kırgızlar arasında eskiden geyik derisine “Kaba” denirdi. Bu bağlamda çocuk ile geyik derisi ilişkilendirilerek çocuğa Kaba ismi verildiği ileri sürülmektedir (Geniş bilgi için bk. S. Zakirov-T. Asanaliyev, a.g.e., s. 9).
81.G. E. Grum-Grijimaylo, Zapadnaya Mongolya, s. 20; B. H. Karmışeva, “K Voprosu o Proishojdenii Lokaytsev”, Sovetskaya Etnografya, IV, Moskva 1952, s. 58.
82.A. Bernştam, “İstoçniki po İstorii Kırgızov XVIII go Veka”, Voprosı İstorii, Moskva 1946, s. 11.
83.Ç. Valihanov, İzbrannoye Proizvedeniye, Moskva 1986, s. 290; M. Venyukov, Opıt Voyennogo Obozreniya, s. 117.
84.Ya. R.Vinnikov, a. g. m., s. 147.
85.Ç. Valihanov, Sobraniye, s. 303, 337; B. Soltonoyev, a.g.e., s.120; L. V. Oşanin, Materyalı po Antropologii Sredney Azii, s. 234; T. Kenensariyev, Kırgızstandın Orusyaga Karatılışı (1855, 1863, 1868, 1876), Bişkek 1997, s. 75.
86.Sayf Ad Din Ahsikendi, Madcmu at Tavorih, s. 37; M. Salahetdinova, “Soçineniye Muhammed-Sadıka Kaşgari “Tazkira-i Hodjagan” Kak İstoçnik po İstorii Kirgizov”, İzvestya, Akadamiya Nauk Kirgizskoy SSR, Serya Obşestvennıh Nauk, III/1, Frunze 1959, s. 95-98; N. Sitnyakovskiy, a.g.m., s. 99.
87.S. M. Abramzon, “Kirgizskoye Naseleniye”, s. 334.
88.Ya. R.Vinnikov, a. g. m., s. 147; A. S. Sıdıkov, a.g.e., s. 293; Turgunbay Kılıç-bek, “Tekes Kökterek Kırgızdarı Cönündö”, (Der. K. Cusupov), Kırgızdar, IV, Bişkek 1997, s. 76; Vostoçnıy Turkestan v Drevnosti i Rannem Srednevekovye, Moskva 1992, s. 412-414.
89.G. P. Suprunenko, “Siyuy Çji”, s. 202.
90.A. Mokeev, “Drevniye Elementı v Sisteme Politiçeskoy Organizatsii Kırgızov Tyan-Şanya v XVI-XVIII vv”, Kırgızskaya Gosudarstvennost, Bişkek 2002, s. 41.
91.A. Bernştam, a. g. m., s. 129.
92.D. Saparaliyev, Etnopolitiçeskaya İstoriya Oşa i Ego Okrestnostey s. XVIII do Seredinı XIX go Veka, Bişkek 1999, s. 12.
93.K. İ. Petrov, Oçerki Feodalnıh Otnoşeniy u Kirgizov v XV-XVIII vv, Frunze 1961, s. 124; T. Tchoroev, a. g. m., s. 119.
94.Bu bilgi Narın bölgesindeki Ak talaa ilçesine bağlı Toğolok Moldo köyünde yaşayan Aşır oğlu Ömüş adlı kimseden alınmıştır.
95.M. Aytbayev, Sotsialno-Ekonomiçeskiye Otnoşeniye, s. 135-140.
96.B. Dcamgerçinov, Prisoyedineniye Kirgizii k Rosii, Moskva 1959, s. 52; S. M. Abramzon, Kırgız cana Kırgızstandın, s. 111.
97.B. Soltonoyev, a.g.e., s. 112-136.
98.B. Soltonoyev, a.g.e., s.112.
99.Ferit Develioğlu, Osmanlıca -Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ankara 2000, s. 612.
100.K. Usenbayev, Narodnıye Dvijeniya Sredney Azii v XIX Veke, Bişkek 1998, s. 20-23.
101.Manap” hakkında geniş bilgi için bk. M. Aytbayev, Sotsiyalno Ekonomiçeskiye, s. 135-146.
102.Baybiçe” için geniş bilgiye bk. Aile kısmı.
103.Materyalı po Kirgizskomu Zemlepolzovaniyu, Ferganskaya Oblast, Namanganskiy Uyezd, Taşkent 1913, s. 24; B. V. Lunin, Russkiye Puteşestvenniki i İssledovateli o Kirigizah, Frunze 1973, s. 151.
104.K. Yudahin, Kirgizsko-Russkiy Slovar, Moskva 1965, s. 90.
105.Togolok Moldo, a. g. m., s. 54-63; S. Attokurov, “Taylak Baatır”, Kırgızdar VI, Bişkek 2004, s. 252-258; S. Baygaziyev, “Bayzak Baatır”, Kırgızdar, VI, Bişkek 2004, s. 280-290.
106.B. Soltonoev, a.g.e., s. 272; 410; 412.
107.“Sart” tabiri için bk. “Hayvancılık” kısmı.
108.C. Kençiyev, Medet Datka”, Kırgızdar, VI, Bişkek, 2004, s. 48.
109.“Boluş” tabiri, Rusça bölgesel idare anlamındaki “volost” kelimesinini bozulmuş şeklidir.
110.B. Soltonoyev, Kırgız Tarıhı, Bişkek 2004, s. 307.

Türler ve etiketler

Yaş sınırı:
0+
Litres'teki yayın tarihi:
02 ağustos 2023
Hacim:
263 s. 39 illüstrasyon
ISBN:
978-625-99795-9-5
Yayıncı:
Telif hakkı:
Elips Kitap
Metin
Ortalama puan 0, 0 oylamaya göre
Metin
Ortalama puan 0, 0 oylamaya göre
Metin
Ortalama puan 0, 0 oylamaya göre
Metin PDF
Ortalama puan 0, 0 oylamaya göre
Hakim baliqchining o'g'li
Народное творчество (Фольклор)
Ses
Ortalama puan 0, 0 oylamaya göre
Ses
Ortalama puan 0, 0 oylamaya göre
Metin
Ortalama puan 5, 1 oylamaya göre
Metin
Ortalama puan 0, 0 oylamaya göre
Metin
Ortalama puan 0, 0 oylamaya göre