Kitabı oku: «Tatar Çocuk Oyunları», sayfa 4
4. Tatar Türkçesinde Oyun (Уен) ve Oyna- (Уйна-) Sözcüklerine İlişkin Söz Varlığı
Tatar Tĩlĩnĩŋ Aŋlatmalı Süzlĩgĩ’nde madde başı olarak oyun ve oyna- sözcüklerine dokuzar anlam gösterilmiştir:
oyun: 1. Gönül eğlendirmek için yapılan uğraşı. 2. Özel kurallar, yöntemler ile icra edilen ve gönül eğlendirmeye, dinlenmeye, bedeni sağlamlaştırmaya yönelik bir tür spor sayılan iş. 3. Türlü müzik aletleriyle müzikal eser icra etme işi. 4. Bir sahne eserini seyircilere gösterme. 5. İskambil oyununda en önemli ve istediği kâğıda basma, kapatılabilen kart türü. 6. Belirli bir amaçla yapılan, önceden düşünülen şey; entrikalar, art niyetler, fikirler. 7. Işık yansımaları, renkleri ve benzerlerinin hızlı hızlı değişmeleri, değişik renklere girip çıkmaları, ışıldayıp durmaları. 8. Şaka yaparak söylenen eğlenceli söz. 9. Manevra, askerî uygulamalar (GİİTETİ 1981: 295).
oyna-: 1. Oynamak, eğlenmek. 2. Bir şeyi farkında olmadan döndürmek, hareket ettirmek, gereksiz bir iş ile uğraşmak. 3. Çabucak türlü türlü hareketler yapmak, oynak oynak koşmak (hayvanlar için). 4. Yansıyıp pırıldamak, ışıldamak, aksetmek (güneş ışığı, aydınlık vb. için). 5. Bir müzik aleti çalmak. 6. Bir sahne eseri için rol yapmak, sahnede gösteri sergilemek. 7. Şaka yapmak. 8. Yakışıksız ve yasak şeylerle eğlenmek, meşgul olmak. 9. Askerlik hizmetini yapmak (GİİTETİ 1981: 301).
Mustafa Öner tarafından hazırlanan Kazan Tatar Türkçesi Sözlüğü’nde de Tatar Tĩlĩnĩŋ Aŋlatmalı Süzlĩgĩ ’ne paralel şekilde oyun için dokuz, oyna- için on anlam belirtilmiştir:
oyun: 1. Oyun. 2. Spor oyunu, müsabaka. 3. Çalgı çalma. 4. Sahne oyunu, piyes. 5. Kâğıt oyunu. 6. Entrika. 7. Işık oyunu. 8. Latife, şaka. 9. Harp oyunu, askerî tatbikat (Öner, 2015: 525).
oyna-: 1. Gönül eğlendirmek. 2. Oynamak. 3. Amaçsız olarak eliyle bir şeyler kurcalayıp oynamak. 4. Birisiyle oynamak, alay etmek. 5. Kımıldamak. 6. Çalgı çalmak. 7. Bir müzik eserini icra etmek. 8. Piyes oynamak, tiyatro oyununa katılmak, rol yapmak. 9. Yasak bir şeyi kurcalamak. 10. Askerlik hizmetini yapmak (Öner, 2015: 526).
Türk Dil Kurumu’nun çevrimiçi Güncel Türkçe Sözlük’ünde (TDK https:// sozluk.gov.tr) ise madde başı olarak oyun sözcüğüne 10, oyna- sözcüğüne ise 18 karşılık verilmiştir:
oyun: 1. Yetenek ve zekâ geliştirici, belli kuralları olan, iyi vakit geçirmeye yarayan eğlence. 2. Tiyatro veya sinemada sanatçının rolünü yorumlama biçimi. 3. Müzik eşliğinde yapılan hareketlerin bütünü. 4. Seslendirilmek veya sahnede oynanmak için hazırlanmış eser, temsil, piyes. 5. Bedence ve kafaca yetenekleri geliştirmek amacıyla yapılan, çevikliğe dayanan her türlü yarışma. 6. Şaşkınlık uyandırıcı hüner. 7. Kumar. 8. Güreşte rakibini yenmek için yapılan türlü biçimlerde şaşırtıcı hareket. 9. Teniste, tavlada taraflardan birinin belirli sayı kazanmasıyla elde edilen sonuç. 10. Hile, alicengiz oyunu, düzen, desise, entrika.
oyna-: 1. Vakit geçirme, eğlenme, oyalanma vb. amaçlarla bir şeyle uğraşmak. 2. Kımıldamak, hareket etmek. 3. Bir şeyi sürekli evirip çevirmek veya sürekli olarak ona dokunmak. 4. Bir film, oyun vb.nde rol almak. 5. Film gösterilmek. Tiyatro eseri sahneye konmak. 7. Eşyanın herhangi bir parçası kımıldamak, hareket etmek. 8. Sarsılmak, yeri değişmek. 9. Sporla ilgili çalışmalara katılmak. 10. Müziğin gerektirdiği uyumlu hareketleri yapmak. 11. Büyük bir ustalık, beceri ve kolaylıkla bir işi yapmak. 12. Değişiklik göstermek. 13. Tehlikeye düşürmek. 14. Oyalanmak, gereği gibi yapmamak, boşuna vakit geçirmek. 15. Rastgele yön vermek, aldatmak. 16. Herhangi birine karşı önemsemeyici davranışlarda bulunmak. 17. Tedirgin etmek, rahatsız edici davranışta bulunmak. 18. Değiştirmek, bozmak, tahrif etmek.
Yukarıda her iki Türk lehçesinin bir başvuru kaynağı olarak en çok kullanılan sözlüklerinden yapılan alıntılamalarda görüldüğü üzere sözlük bilimciler tarafından oyun ve oyna- sözcükleri benzer ifadelerle açıklanmıştır. Aynı sözcükler için Türk lehçelerinin diğer sözlüklerine bakıldığında bu benzer açıklamalara rastlanmaktadır.
Duruma göre olumlu ya da olumsuz anlamlarda kullanılabilen oyun sözcüğü en eski dönemlerinden beri Türk yaşam tarzı ve kültüründe kişioğlunun her çağında beden ve zihin gücünün yanında yeteneğin de gerektiği; neşe ve heyecan veren eylemlerin genel adı olmuştur. Kişioğlu bu eylemleri yaparken öğrenmek, eğlenmek, dinç kalmak, kendini göstermek, üstün gelmek, beğenilmek gibi güdülenmelerin doğrudan etkisiyle o anın fiziki ve ruhi uyarılarını yaşar ve o andan keyif alır. Oyunun işte bu özelliklerinden dolayı oyun ile bağlantılı deyişler (türemiş sözcükler, birleşik sözcükler, ikilemeler, deyimler, atasözleri gibi) Türkçenin bütün lehçelerinde olduğu gibi Tatar Türkçesinin söz varlığı içinde de işlek bir şekilde yer almıştır.
Aşağıda oyun ve oyna- sözcüklerinin üç ciltlik Tatar Tĩlĩnĩŋ Aŋlatmalı Süzlĩgĩ (GİİTETİ, 1977, 1979, 1981) ile Tatarca-Türkçe Sözlük (Ganiyev vd., 1997), Kazan Tatar Türkçesi Sözlüğü (Öner, 2015), ABBY Lingvo Electronic Dictionary (Sürüm: X6 Professional 16.2.2.133), iki ciltlik Tatar Tĩlĩnĩŋ Frazelogik Süzlĩgĩ (İsenbet, 1989, 1990) gibi sözlüklerde yer alan veriler taranmış ve bunların Türkiye Türkçesi karşılıkları verilmiştir. Oyun ve oyna- sözcüklerinin geçtiği birçok Tatar atasözü bulunmaktadır. Bu atasözleri müstakil bir çalışmanın konusunu oluşturacak kadar fazla olduğundan hepsi bu çalışmaya dâhil edilmemiştir. Ancak ilgili eserlerden seçilenler bu çalışmada örnek göstermek için Türkiye Türkçesine tercümesiyle birlikte verilmiştir.
4.1. Uyın (Уен): Oyun ve Uyna- (Уйна-): Oyna- Sözcüklerinden Türetilen Tatarca Sözcükler:
uyın (уен): oyun; uyınçak (уенчак): oyuncu, şakacı, afacan; uyınçaklık (уенчаклык): şakacılık, afacanlık; uyınçan (уенчан): oyuncu, şakacı; uyınçı (уенчы): oyuncu, çalgıcı, artist; uyınçık (уенчык): oyuncak; uyınçıl (уенчыл): oyuncu, şaklaban; uyınlı (уенлы): oyunlu; uyınlık (уенлык): oyunluk oyun oynama yeri; uyınsız (уенсыз): oyunsuz, şaka değil; uyna– (уйна-): oynamak, çalgı çalmak; uynak (уйнак): oynak; uynakla– (уйнакла-): oynamak, zıplamak; ışıldamak, parlamak; uynaklat– (уйнаклат-): oynatmak, kıpırdatmak; uynaklık (уйнаклык), oynaklık; uynal– (уйналу): oynanmak, çekiliş yapılmak; uynalış (уйналыш): oynama, oynayış, çekiliş, şans oyunu; uynap (уйнап): şaka yaparak, oyundan, şakayla; uynaş (уйнаш): oynaş, zina; uynaş– (уйнаш-): oynaşmak, zina etmek; uynaşçı (уйнашчы): oynaşçı, zinakâr, fahişe; uynaşçılık (уйнашчылык): oynaşçılık, fahişelik; uynaşlık (уйнашлык): oynaşlık; uynaştır (уйнаштыр-): oynaştırmak; uynaştırgala– (уйнаштыргала-): oynaştırmak; uynat– (уйнат-): oynatmak, kıpırdatmak, çalgı çaldırmak; uynatkıç (уйнаткыч): oynatıcı; uynavçı (уйнаучы): oyuncu, çalgıcı, artist.
4.2. Uyın (Уен): Oyun ve Uyna- (Уйна-): Oyna- Sözcüklerinin Kullanıldığı Tatarca Birleşik Sözcükler:
uyın gına (уен гына): çok kolay; uyın kuyuvçı (уен куючы): sanatçı; uyın ostası (уен остасы): oyun organizatörü; uyın oyıştıruvçı (уен оештыручы): şovmen, gösteri adamı; uyın-cır (уен-җыр): oyun havası, dans; uyın-cıyın (уен-җыен): şenlik, festival; uyınçık kĩbĩk/şikĩllĩ (уенчык кебек/шикелле): oyuncak gibi; uyınçık satuvçı (уенчык сатучы): oyuncak satıcısı; uyınçık yasavçı (уенчык ясаучы): oyuncak üreticisi; uyınga kert- (уенга керт-): oyuna sokmak; uyınga kuy- (уенга куй-): oyuna koy-; uyını-çını bĩrgĩ (уены-чыны бергә): oyunu da gerçeği de bir; uyın-kölkĩ (уен-көлке): eğlence; uyın-kölkĩ kiçesĩ (уен-көлке кичәсе): parti, eğlence akşamı; uyın-kölkĩ söylevçĩ (уен-көлке сөйләүче): meddah, stand-up göstericisi; uyın-kölkĩçĩl (уен-көлкечел): oyunbaz, şakacı; uyın-kölkĩlĩ (уен-көлкеле): gülünç, komik, komedi; uyın-kölkĩsĩz (уен-көлкесез): şakasız, ciddi; uyınlı-çınılı (уенлы-чынлы) / uyını-çını (уены-чыны): yarı şaka yarı ciddi, şaka gerçek karışık; uyın-muyın (уен-муен): oyun-moyun; uynaklap tora torgan (уйнаклап тора торган): oynak oynak; uyna-kölü- (уйна-көл-): oynayıp gülmek, eğlenmek; uynap al- (уйнап ал-): oynamak, eğlenmek; uynap ciber- (уйнап җибәр-): daha yüksek sesle çalmak; uynap kına (уйнап кына): çabucak; uynap torgan (уйнап торган): eğlenceli, ışıltılı; uynap-kölĩp (уйнап-көлеп): güle oynaya, neşeyle; uynaşçı hatın (уйнашчы хатын): oynaş kadın, hafif kadın; uynaşka öndevçĩ (уйнашка өндәүче): kadın satıcısı; uynaştan tugan (уйнаштан туган): gayri meşru, babası belli olmayan, piç; uynıy başla- (уйный башла-): oynamaya başlamak. Her ne kadar Tatarca sözlüklerde bir madde başı olarak verilmese de rastladığımız örneklerde oyun sözcüğü bir isim tamlamasında kullanılarak yeni sözcükler oluşturmaktadır. Aşağıda bu türden birleşik sözcüklere yer verilmiştir. aşık uyını (ашык уены): aşık oyunu; azartlı uyın (азартлы уен): kumar oyunu; dans uyını (бию уены): dans oyunu; domino uyını (домино уены): domino oyunu; ebek uyını (әбәк уены): ebe oyunu; futbol uyını (футбол уены): futbol oyunu; hokkey uyını (хоккей уены): hokey oyunu; karta uyını (карта уены): kart oyunu; karton uyınçık (картон уенчык): karton oyuncak; kılıç uyını (кылыч уены): kılıç uyını; komarlı uyınnar yortı (комарлы уеннар йорты): kumarhane; kurçak uyını (курчак уены): kukla oyunu; kümek uyın (күмәк уен): ortaklaşa oyun, grup oyunu; namussız uyın (намуссыз уен): hileli oyun; olimpi-ya uyınnarı (олимпия уены): olimpiyat oyunu; otışlı uyın (отышлы уен): ütmeli uyın; östel uyını (өстәл уены): masa oyunu; sızık uyını (сызык уены): çizgi oyunu; sport uyını (спорт уены): spor oyunu; süz uyın (сүз уен): söz oyunu; şahmat uyını (шахмат уены): satranç oyunu; şamakay uyını (шамакай уены): palyaço oyunu; uyın atama (уен атама): oyun terimi; uyın barışı (уен барышы): oyun gidişatı; uyın kağiydelerĩ (уен кагыйдәләре): oyun kaideleri; uyın meclĩsĩ (уен мәҗлесе): oyun oturumu; uyun kartası (уен картасы): oyun kağıdı, oyun destesi.
4.3. Uyın (Уен): Oyun ve Uyna- (Уйна-):
Oyna- Sözcüklerinin Geçtiği Tatar Deyimleri at uynat- (ат уйнат-): ata binmede usta olmak, yiğitlik göstermek; atasınıŋ sakalı bĩlen uyna- (атасының сакалы белән уйна-): babasının sakalıyla oynamak; avızında koş uynata (авызында кош уйната): ağzı laf yapmak, söz söylemede usta olmak; barmak uyını uyna- (бармак уены уйна-): şaka yapmak; baş bĩlen uyna- (баш белән уйна-): yaşamını tehlikeye atacak bir şeye girişmek; baş rolnĩ uyna- (баш рольне уйна-): en önemli, en etkili durumda olmak; bĩrĩnçĩ skripka uyna- (беренче скрипка уйна-): herhangi bir işte önder olmak, kilit vazife üstlenmek; biyeley ĩçĩnde uy uynat- (бияләй эчендә ут уйнат-): bir işi gizlice yürütmek; buran uynat- (буран уйнат-): fırtına koparmak, büyük kavga etmek, çok öfkelenmek, bağırmak; buran uynatıp (буран уйнатып): kışın güzel kızaklı atları koşturarak keyifli yolculuk yapmak; cil davıl uynatıp (җил-давыл уйнатып): altını üstüne getirmek, dağıtmak, karmakarışık etmek; cil uynatıp (җил уйнатып): bir işi hızlı hızlı, çabucak yapmak; cil-buran uynatıp (җил-буран уйнатып): çevik ve hızlı hareket etmek; cin ĩçĩnden yodrık uynat- (җиң эченнән йодрык уйнат-): gücü yetmediğinden açıkça düşmanlığını gösterememek, gizli düşmanlık yapmak; dusım-dusım uyna- (дусым-дусым уйна-): dost gibi görünmek, yalandan dost görünmeye çalışmak, ebek-çebek uyna- (әбәк-чәбәк уйна-): birinin gözüne görünmemeye çalışmak; birine yakalanmamaya çalışmak; ikĩ ut bĩlen uyna- (ике ут белән уйна-): aynı anda iki tehlikeli iş ile uğraşmak; kan uyna- (кан уйна-): coşmak, neşeli ve canlı olmak, şevklenmek, kanı kaynamak; kĩti-kĩti uyna- (кети-кети уйна-): birisini gıdıklamak, çocukları parmakla gıdıklayıp güldürmek, gıdı gıdı oynamak; kılıç uynat- (кылыч уйнат-): insanüstü gayret göstermek, egemen olarak yaşamak; kırık kön uyın, kırık kön tuyın kor- (кырык көн уен, кырык көн туен кор-): kırk gün oyun, kırk gün düğün yapmak; kul bĩlen uyna- (кул белән уйна-): elini serbest bırakmak; edepsizleşmek, ahlaksızlık göstermek; kulında at uynata (кулында ут уйната): çok başarılı, gayretli; kunak-kunak uyna- (кунак-кунак уйна-): birbirlerine misafire gidip gelmek, konuklaşmak; kurçak-kurçak uyna- (курчак-курчак уйна-): kukla gibi oynatmak, birisiyle oyuncak gibi oynamak, birine her istediğini yaptırmak; küŋĩl uyna- (күңел уйна-): kusası gelmek, içi bulanmak; hevesi kalmamak, zevki kaçmak, şevki kırılmak; küŋĩlnĩ uynat- (күңелне уйнат-): hislerine dokunmak, duyguları harekete geçirmek, isteklendirmek; küz alddında yoldızlar uyna- (күз алдында йолдызлар уйна-): yüze atılan tokattan ya da alınan darbeden yanakları kızarmak; küz uynat- (күз уйнат-): gözleri oynamak, gözleri fıldır fıldır etmek, güven vermemek, çapkınca bakmak, kaşı gözü oynamak; küzĩ uyna- (күзе уйна-): gözleri ümitle parlamak, bir şeye sahip olmayı dilemek; küzĩ-başı uyna-(күзе-башы уйна-): hevesle yapmak, şevkle uğraşmak, gönül vererek yapmak; küzlerĩ ut uynıy (күзләре ут уйный): gözleri şevkle parlamak, gözlerinde sevinç ve istek belirmek; mehebbet bĩlen uyna- (мәхәббәт белән уйна-): aşk oyunu oynamak, kızlarla şakalaşmak; meydanda at uynat- (мәйданда ат уйнат-): belli bir alanda üstünlük göstermek, adından söz ettirmek, kendi eserlerini, yeteneklerini halk önünde sergileyip ün kazanmak; necegay uyna- (нәҗәгай уйна-): şimşek çakması, ekinlerin boy attığı yaz gecelerinde uzaklarda çakan şimşeğin sessiz yansıması. nervıda uyna- (нервыда уйна-): siniri oynamak, sinirleri bozulmak, sinirlenmek, öfkelenmek; pĩsilĩ-tıçkanlı uyna- (песиле-тычканлы уйна-): kedi fare oynamak; rol uyna- (роль уйна-): oyunda rol almak, birinin bir işte önemli etkisi olmak, yapar gibi yapmak, numara yapmak, içten olmamak; sıyır agaçka mĩngen, köynĩ uyna- (сыер агачка менгән» көйне уйна-): “İnek ağaca çıkmış, türkü çalmış.” Bilir bilmez garmun çalan ya da dilediği şekilde mani söyleyen kimseler için söylenen söz; süz uynat- (сүз уйнат-): laf ebeliği yapmak, söz ebesi olmak, şakalı konuşmak; şap-şakır uyna- (шап-шакыр уйна-): şakır şukur oynamak; şatranj uynat- (шатранҗ уйнат-): sessiz sedasız gizlice iş yürütmek, kandırmak; şomran uynap kal- (шомран уйнап кал-): Bozuk bir yaşama heves edip zevk ve eğlenceye düşkün olmak, kumarda kaybetmek, ahlaksızca yaşamak; tĩş kaznasın uynat- (теш казнасын уйнат-): bütün hüneri yemek yemek olmak; tıçkanlı-meçĩlĩ uyna- (тычканлы-мәчеле уйна-): birisiyle kedinin fareyle oynadığı gibi oynamak, şaka yapmak, hile yapmak; tuylı-kunaklı uyna- (туйлы-кунаклы уйна-): karşılıklı davet ile düğüne icabet etmek; ut bĩlen uyna- (ут белән уйна-): tehlikeli işleri sevmek, savaş açmak, işgal etmek; ut çeçĩp, buran uynatıp (ут чәчеп, буран уйнатып): ateş saçarak, fırtına kopararak; ut uynat-(ут уйнат-): alev gibi yalayıp geçmek; ateş gibi kesilmek, kan beynine sıçramak; utız kön uyın kılıp, kırık kön tuyın kılıp (утыз көн уен кылып, кырык көн туен кылып): otuz gün oynayıp, kırk gün düğün yapıp; uyın ĩş tügĩl (уен эш түгел): oyun iş değil, ciddi; uyın kor- (уен кор-): oyun kurmak, hile yapmak; uyın tügĩl…(уен түгел…): kolay değil, zor; uyınga al- (уенга ал-): oyuna/şakaya almak; uyınga birĩl– (уенга бирел-): oyuna kapılmak; uyınga bor– (уенга бор-): oyuna/şakaya çevirmek; uyınga eylendĩr– (уенга әйләндер-): oyuna/şakaya döndürmek; uyınga mavık- (уенга мавык-): oyuna kapılmak; uyınga tart- (уенга тарт-): oyuna çekmek; uyın-muyın kor- (уен-муен кор-): oyun-moyun kurmak, hile yapmak; uyın-muyın tügĩl – çuyın muyın (уен-муен түгел – чуен муен): kolay bir iş değil; uynaklap yör- (уйнаклап йөр-): oynak oynak yürümek; uynaş kıl- (уйнаш ит-): oynaşmak, fahişelik etmek; uynaşçılık it- (уйнашчылык ит-): çapkınlık yapmak, hovardalık etmek; uynaşlık it- (уйнашлык ит-): oynaşmak; yörek uyna- (йөрәк уйна-): aniden heyecanlanmak ya da korkmak, tedirgin olmak, yüreği hop etmek; yözĩnde hesret karaları uyna- (йөзендә хәсрәт каралары уйна-): mutsuzluğu yüzünden okunmak, yüzüne vurmak; yözĩnĩŋ östĩnde karalar uynap tora (йөзенең өстендә каралар уйнап тора): içinin kötülüğü, karanlık düşünceleri yüzüne yansımak.
4.4. Uyın (Уен): Oyun ve Uyna- (Уйна-): Oyna- Sözcüklerinin Geçtiği Tatar Atasözlerinden Örnekler:
Oyununu oyna, işini de aklından çıkarma. / Uynavın uyna, ĩşĩŋnĩ de uyla [Уйнавын уйна, эшеңне дә уйла.] (İsenbet, I tom, 2010: 245).
Çamur ile oynamak, el boyamak. / Pıçrak bĩlen uynamak – kul buyamak [Пычрак белән уйнамак – кул буямак.] (İsenbet, I tom, 2010: 303).
Su ile oynama, batarsın; ateş ile oynama, yanarsın! / Su bĩlen uynama – batarsıŋ, ut bĩlen uynama – yanarsıŋ [Су белән уйнама – батарсың, ут белән уйнама – янарсың!] (İsenbet, I tom, 2010: 329).
Kediye oyun, fareye işkence. / Meçĩge – uyın, tıçkanga – kıyın. [Мәчегә – уен, тычканга – кыен.] (İsenbet, I tom, 2010: 468).
Eceli gelen keçi kasapla oynar. / Kecenĩŋ ülesĩ kilse, itçĩ b ĩlen uynar. [Кәҗәнең үләсе килсә, итче белән уйнар.] (İsenbet, I tom, 2010: 557).
Ekin biçme oynamak, ot biçme dans etmek. / Urak urmak – uynamak, pĩçen çapmak – biyĩmek. [Урак урмак – уйнамак, печән чапмак – биемәк.] (İsen-bet, I tom, 2010: 574).
Kızlar ile öğrenciler oyun-eğlencenin sahibi. / Kızlar bĩlen şekĩrtler – uyınkölkĩnĩŋ hucası. [Кызлар белән шәкертләр – уен-көлкенең хуҗасы.] (İsenbet, II tom, 2010: 29).
Önce oyuna, sonra yemeğe. / Ĩlĩk uyınga, annan soŋ tuyımga. [Элек уенга, аннан соң туемга.] (İsenbet, II tom, 2010: 106).
Çocukla oynama dökülürsün, dedeyle oynama sıkılırsın. / Bala bĩlen uynama – çeçersĩŋ, babay bĩlen uynama – poşarsıŋ. [Бала белән уйнама – чәчәрсең, бабай белән уйнама – пошарсың.] (İsenbet, II tom, 2010: 276).
Her bir yaşın kendi hükmü var, çocukluk çağının hükmü oyun. / Herbĩr yeşnĩŋ üz hökĩmĩ bar, sabıy çaknıŋ hökĩmĩ – uyın. [Һәрбер йәшнең үз хөкеме бар, сабый чакның хөкеме – уен.] (İsenbet, II tom, 2010: 285).
Ölüm bir olur, oyun iki olur. / Ülĩm bĩr bulır, uyın ikĩ bulır. [Үлем бер булыр, уен ике булыр.] (İsenbet, II tom, 2010: 681).
Top oynarsan tokluk olur, taş oynarsan açlık olur. / Tup uynasaŋ, tuklık bulır, taş uynasaŋ açlık bulır. [Туп уйнасаң, туклык булыр, таш уйнасаң, ачлык булыр.] (İsenbet, III tom, 2010: 67).
Oyun karın doyurmaz. / Uyın karın tuydırmas. [Уен карын туйдырмас.] (İsenbet, III tom, 2010: 67).
Okuyup öğren, oynayıp gül; oyununu oyna, işini de aklından çıkarma! / Ukı da bĩl, uyna da köl; uynavın uyna, ĩşĩŋnĩ de uyla! [Укы да бел, уйна да көл; уйнавын уйна, эшеңне дә уйла!] (İsenbet, III tom, 2010: 418).
Kişiyi bilmek istersen kılığına bak, çocuğu öğrenmek istersen oyununa bak. / Kĩşĩnĩ bĩlesĩŋ kilse, kılıgına kara; balanı bĩlesĩŋ kilse, uyınına kara. [Кешене беләсең килсә, кылыгына кара; баланы беләсең килсә, уенына кара.] (İsenbet, III tom, 2010: 568).
Çocuk oyuna, tembel uykuya doymaz. / Bala uyınnan tuymas, yalkav – yokıdan. [Бала уеннан туймас, ялкау – йокыдан.] (İsenbet, III tom, 2010: 716).
Çocuklar oyun, yaşlılar uyku sever. / Yeşler uyın yarata, kartlar yokı yarata. [Яшьләр уен ярата, картлар йокы ярата.] (Yermi, 1960: 81).
Ağlamak isteyen çocuk babasının sakalıyla oynar. / Yılıysı kilgen bala atasınıŋ sakalı bĩlen uynar. [Елыйсы килгән бала атасының сакалы белән уйнар.] (Yermi, 1960: 95).
İşe vakit, oyuna saat. / Ĩşke vakıt, uyınga seğat. [Эшкә вакыт, уенга сәгать.] (Yermi, 1960: 120).
Kendini övme başkaları için oyuncak. / Maktançık başkalarga uyınçık. [Мактанчык башкаларга уенчык.] (Yermi, 1960: 186).
Babandan büyükle oynayıp konuşma. / Ataŋnan olı kĩşĩ bĩlen uynap söyleşme. [Атаңнан олы кеше белән уйнап сөйләшмә.] (Şakirova, 2010: 26).
Aç ayı tok ayı ile oynamaz, tok ayı aç ayının hâlini düşünmez. / Aç ayu tuk ayu bĩlen uynamas, tuk ayu aç ayunıŋ helĩn uylamas. [Ач аю тук аю белән уйнамас, тук аю ач аюның хәлен уйламас.] (Şakirova, 2010: 59).
Karşıt adam oyun bozar, ahmak adam düzen bozar. / Karşı adem uyın bozar, tintek adem cayın bozar. [Каршы адәм уен бозар, тинтәк адәм җаен бозар.] (Şakirova, 2010: 70).
Tavşan ile oynama, yorulursun; ateş ile oynama, yanarsın. / Kuyan bĩlen uynama – çarçarsıŋ, ut bĩlen uynama – köyersĩŋ. [Куян белән уйнама – чарчарсың, ут белән уйнама – көярсең.] (Mehmutov, 2002: 42).
Yılanın kuyruğu oynar, başıyla sokar. / Yılannıŋ koyrıgı uynar, başı bĩlen çağar. [Еланның койрыгы уйнар, башы белән чагар.] (Mehmutov, 2002: 73).
Oyuna aldanıp yemekten olma. / Uyınga aldanıp, tuyımnan kalma. [Уенга алданып, туемнан калма.] (Mehmutov, 2002: 115).
Oyuncağa yalvarırsan üç gün nazlanır. / [Uyınçıga yalınsaŋ, öç könçege nazlanır. [Уенчыга ялынсаң, өч көнгәчә назланыр.] (Mehmutov, 2002: 164).
Atın başıyla oynamadan önce babanın başıyla oyna. / At başı bĩlen uynagançı, atan başı bĩlen uyna. [Ат башы белән уйнаганчы, атан башы белән уйна.] (Möhemmetcanova & Yemaltdinov, 2020: 62).
Olacak tay ipiyle oynar. / Bulır kolın beyĩnde uynar. [Булыр колын бәендә уйнар.] (Möhemmetcanova & Yemaltdinov, 2020: 65).
Beceriksiz oyun bozar, ahmak toy bozar. / Uŋmagan uyın bozar, tintek cıyın bozar. [Уңмаган уен бозар, тинтәк жыен бозар.] (Möhemmetcanova & Yemaltdinov, 2020: 141).
Aşık oynayan azar, oyun oynayan tozar, kitap okuyup bilim öğrenen herkesten de onar. / Aşık uynagan azar, uyın uynagan tuzar, kitap ukıp bĩlĩm algan barınnan da uazar. [Ашык уйнаган азар, уен уйнаган тузар, китап укып белем алган барыннан да узар.] (Möhemmetcanova & Yemaltdinov, 2020: 176).
Ücretsiz ön izlemeyi tamamladınız.