Kitabı oku: «Cennet Bedava Cehennem Parayla», sayfa 3
FEDAKÂRLIK
Kuranı Kerim’in; Onların kalplerinde hastalık vardır. Dediği hastalığın bir türüne yakalanmışlar demektir. Ancak bu tıbbi müdahale ile tedavi olunamayacak bir hastalıktır. Müminlerin fedakârlıklarının bir başka örneği Kuran’da şöyle anlatılıyor. Kendileri ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve tutsağa yedirirler. Biz size ancak Allah’ın yüzü (rızası) için yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür. Çünkü bir asık suratlı zorlu bir gün nedeniyle Rabbimizden korkuyoruz derler. (Tevbe S.125- İnsan S. 8-10)
FETANET
Hz. Peygamber (s.a.v)’in daha Peygamberliğinden önce Kabenin, inşası sırasında, Hacer-ül esved taşının yerine konulurken Kureyş kabileleri arasında ihtilaf çıkmıştı. Peygamberimiz (s.a.v)’in orada hakem tayin edilmesi sırasında gösterdiği maharet büyük savaşların çıkmasını önlemiştir.
FİKİR (TEFEKKÜR)
İbn Kesir tefsirinde Yüce Allah(c.c) bedeviyi, bindiği deveye üstündeki yanındaki dağlara altındaki yere bakarak Allah(c.c) kudretini anlamaya yöneltmiştir diyor.
BERCESTE
Dünyamızı yamadık,
Yırtarak dinimizden,
Din de gitti dünya da
Gitti elimizden.
ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ…
144- Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler gelip geçti. Şimdi o, ölür veya öldürülürse, siz gerisin geriye mi döneceksiniz? Her kim geri dönecek olursa, kesinlikle Allah’a bir zarar veremeyecektir. Fakat Allah, şükredenleri yakında mükâfatlandıracaktır.
145- Allah’ın izni olmadıkça hiç kimse ölmeyecektir. O vadesi yazılmış şaşmaz bir yazıdır. Bununla birlikte kim dünya nimetini isterse ona ondan veririz. Kim de ahret sevabını isterse ona da ondan veririz. Şükredenleri ise kesinlikle mükâfatlandıracağız.
146- Nice peygamberler vardır ki birçok Allah erleri onların mahiyetinde savaştı ve Allah yolunda başlarına baş eğmediler. Allah da sabredenleri sever.
147- Onların: ey Rabbimiz günahlarımızı ve işlerimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla, savaş alanlarında ayaklarımızı iyi dire ve kâfirlere karşı bizlere zafer ver! Demek ki başka bir sözleri de yoktu.
148- Allah da onlara hem dünya nimetini verdi hem de ahiretin güzel sevabını verdi; öyle ya Allah güzel iş yapanları sever.
155- O iki topluluk çarpıştığı gün içinden arkasına dönenlerin, şeytan yalnızca bazı yaptıklarından dolayı ayaklarını kaydırmak istedi. Yine de Allah onları bağışladı. Allah çok bağışlayıcıdır, halimdir.
156- Ey iman edenler, sakın inkâr edip yolculuğa çıkan veya savaşa giden kardeşleri hakkında: yanımızda kalsaydılar ne ölür, ne de öldürülürlerdi, diyenler gibi olmayın! Allah bunu onların yüreklerini dağlayan bir acı olarak bıraksın diye böyle söylerler. Oysa yaşatan da öldürende Allah’tır ve Allah bütün yaptıklarınızı görür.
157- And olsun ki, eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz kesinlikle Allah’ın bir bağışlaması ve rahmeti, onların dünya da kalıp toplayacakları şeylerden daha hayırlıdır.
158- An olsun ki, ölseniz de öldürülürseniz de kesinlikle Allah’ın huzurunda toplanacaksınız.
160- Eğer Allah size yardım ederse, artık hiç kimse sizi enemez ve eğer o sizi yardımsız bırakırsa ondan sonra size yardım etmek kimin haddine? O halde, bütün inananlar yalnızca Allah’a dayansınlar!
161- Bir peygamberin emanete hıyanet etmesi olur şey değildir. Her kim hıyanet eder, ganimet ve hâsılattan bir şey aşırırsa kıyamet gününde boynuna aldığı şeyi yüklenerek getirilir. Sonra da herkese kazandığının karşılığı ödenir, hiç birine haksızlık edilmez.
162- Allah’ın rızası peşinden giden kimse, Allah’ın hışmına uğrayan ve yeri cehennem olur. Kimseye hiç benzer mi? Orası varılan ile kötü yerdir!
163- Onlar Allah katında derece derecedir. Allah bütün yaptıklarını görüp duruyor.
166- O iki ordu çarpıştığı gün başınıza gelen de yine Allah’ın izniyledir. Hem müminleri belli edeceği
167- Hem de münafıkları belli edeceği için ki bunlara “gelin Allah yolunda savaşın veya savunma yapın!” denilmişti. Onlar savaşmayı bilsek arkanızdan gelirdik dediler. Onlar o gün imandan çok küfre yakındılar, ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı, Allah onların kalplerin de ne sakladıklarını en iyi bilendir.
168- Kendileri oturarak savaşa giden kardeşleri için: bizi dinleselerdi öldürülmezlerdi diyenlere de ki: haydi, o halde kendinizden ölümü geri çevirin, eğer gerçeği söylüyorsanız!
169- Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölmüşler sanmayın! Onlar hep hayattadırlar. Rablerinin katında rızıklandırılırlar.
170- Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği mutlulukla sevinç duyarlar ve arkalarından şehit olarak kendilerine katılmamış olan mücahitler hakkında: onlara hiçbir korku yok ve onlar üzüntü de duymayacaklardır, müjdesinde bulunurlar.
171- Yine onlar, Allah’ın bir nimeti, bir Lütfi ile ve Allah’ın müminlerin mükâfatını zayi etmeyeceği müjdesiyle sevinirler.
179- Allah inananları bulunduğunuz hal üzere bırakacak değildir. Sonunda murdarı temizden ayıracaktır. Allah sizlere gaybı bildirecek de değildir; fakat Allah ona peygamberlerinden dilediğini seçer. Onun için Allah’a ve peygamberlerine inanın; inanır ve korunursanız size büyük bir mükâfat vardır.
Kendi nefislerine faydası olmayanın, sana da faydası yoktur. Sadık arkadaşın hüzün ve sevinçte ortağın olandır. (İmamı Şafii)
İyiliğe gücün yetmezse kötülük yapma.
Söylemediğin sözü söyleyebilirsin, söylediğini gizleyemezsin.
Para sevdasında olmayan kişi her nerede olursa olsun selametledir.
Akıllıların âdeti sükût, cahilin âdeti unutkanlıktır.
Gönlünün arzusuna göre iş yapma ki, sırtına pişmanlık yükü yüklenmesin.
Kendi elinle vereceğin bir akça senden sonra verilecek yüz akçadan daha değerlidir. (Feridun Attar)
Deme şu niçin şöyle, yerindedir o öyle, bak sonunda sabreyle Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler…
Hiç kimseye hor bakma, incitme gönül yıkma, sen nefsine yan çıkma,
Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler…
Gıybet ve koğuculuktan sakın ki, bunlar insanı halktan ve Haktan uzak ederler.
Allah’ı tanıyan kişi insanlardan özür diler. Özür dileyenin özrünü kabul eyle.
Sana edyet edeni affedip tatlı ve yumuşak söyle.
Elinden geldiği kadar kusurları affet ayıpları görmezden gel.
Af edenler insanların en güzelidir.
İyilik yapanla kötülük yapanı bir tutma.
İyiliği unutup kusuru saklayan dost değil düşmandır.
Dostunun hatasına dayanamayan ölüm hastalığında yalnız kalır.
Dostun, gözün gibi olan insandır.
İyi arkadaş hayatın süsü ve belada yardımcıdır.
Yardım et ki, yardım olunasın. Kötülük edene iyilik et ki, ona sahip olasın.
Kendine razı olduğun sözü insanlara söyle.
Güzel ahlakın en güzeli sana gelmeyene senin gitmendir,
Seni mahrum edene senin iyilik etmendir. Sana zulmedeni affetmendir. Halkın sana ihtiyacı, hakkın nimetinin revaç bulmasıdır. (Erzurumlu İbrahim Hakkı)
DUA
İnanma dayanma ve isteme ihtiyacı içerisinde bulunan insanı, rahmeti sınırsız, muttaki Kudret sahibi olan Allah Teâlâ’ya bağlayan manevi bir bağdır.
Peygamberimiz Efendimiz (s.a.s) duayı rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, ibadetin özü olarak nitelendirmiştir. Çünkü dua etmenin özünde Allah’a teslim olmak ve ona kulluk etme bilinci vardır. (Tirmizi 3368-69)
Kabul edeceğini ümit ederek ve dualarımızı eylemle destekleyerek fiili duaya çevirmeliyiz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurur. Kul elini açarak, Allah’tan hayır bir şey dilerse: yüce Allah, kulun elini boş olarak çevirmekten hayâ eder.(Tirmizi118)
Bu hadisi şeriften samimiyetle yapılan duaların kabul göreceği anlaşılmaktadır.
İsteklerimizin gerçekleşmesi, sıkıntı, dertlerimizin sona ermesi için önce üzerimize düşeni yapmalı.
Sonra Allah’a dua etmeliyiz. Duayı hayatımızın daima içinde bulundurarak, Allah’a yalvara yalvara ve gizlice niyazda bulunmalıyız.
ÖLÜM HAYATIN AYNASIDIR
Ölüm deyince herkes inancına, anlayışına, zihin ve gönül haline göre farklı duygular yaşar. Ölüm kimi için korku olurken, kimi için de sevgiliye kavuşma anıdır.
Her ne şekilde düşünülürse düşünülsün, ölüm hayatın bir gereğidir, kaçınılmaz bir sondur. İnsan için ölüm anı hem geçmiş hem de sonraki hayatı hakkında fikir verir.
Başka bir ifade ile ölüm, her insanın dünya hayatındaki yaşama biçimine göre sonuçlanır. Bir mümin ölürken yanında gelen melek ona, üzülmemesi korkmaması kendisine vaat edilen cennetle sevinmesi doğrultusunda müjde verir.(Fussilet 6.30)
Böyle bir hal ile karşılaşan mümin mutlu olur. Bir önce Rabbine kavuşmayı ister. İnançsız ölen kimseye de ameli doğrultusunda cezaya maruz kalacağı gösterilir. Böyle bir kimse de ölümden nefret eder, ölmeyi istemez.
ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ…
180- Allah’ın bol nimetlerinden kendilerine verdiği şeye cimrilik edenler sakın onu kendilerine hayırlı sanmasınlar. Hayır, o anlar için bir şerdi. Kıyamet gününde o kıskandıkları mal, boyunlarına tomruk edilecek. Kaldı ki, göklerin ve yerin mirası hep Allah’ındır ve Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
181- Muhakkak ki, Allah: Allah fakirdir, bizler zenginiz, diyenlerin lakırdılarını işitti. Onların dediklerini peygamberi haksız yere öldürmeleri ile birlikte yazacağız ve onlara: Tadın bakalım o yangın azabını diyeceğiz.
186- Çaresiz mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve kesinlikle gerek sizden önce kitap verilenlerden ve gerekse Allah’a ortak koşanlarda birçok incitici sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah’tan korkarsanız işte bu arz edilmesi gereken şerefli işlerdendir.
187- Vaktiyle Allah kitap verilen okuryazardan: “ And olsun ki, onu insanlara anlatacaksınız ve gizleyemeyeceksiniz.” Diye söz almıştı derken onlar, onu arkalarına alıp az bir para karşılığında sattılar. Ne kötü alışverişti bu!
188- Ettiklerine sevinen ve yapmadıkları işte övünmeyi seven kimseleri de sakın azaptan kurtulur sanma! Onlara elim bir azap vardır.
189- Göklerin ve yerin hükümdarlığı Allah’ındır ve Allah, her şeye gücü yetendir.
198- Fakat o Allah’tan korkan, korunan kullar için; içlerinde ebedi kalmak ve Allah tarafından konuk edilmek üzere altından ırmaklar akan cennetler var. Allah katındaki ise ermişler için daha hayırlıdır.
199- Kitap verilenlerden de Allah’a size ve kendilerine indirilene Allah’a boyun eğerek inanlar ve Allah’ın ayetlerini birkaç paraya satmayanlar vardır. İşte onların, Rablerinin katında mükâfatları vardır. Şüphe yok ki Allah hesabını çabuk yapar.
200- Ey iman edenler, sabredin ve sabır yarısında düşmanlarınızı geçin savaş için hazır ve tetikte bulunun ve Allah’tan korkun ki arzularınıza eresiniz!
Nisâ Sûresi
1- Ey bütün insan kümeleri, sizleri bir tek kişiden yaratan sonra ondan eşini yaratıp ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinize karşı gelmekten sakının! O Allah’a karşı gelmekten korkun ki, siz O’nun ve rahimlerin (akrabalık) hürmetine birbirinizden isteklerden bulunursunuz. Şüphesiz ki, Allah üzerinizde gözcü bulunuyor.
10- Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, kesinlikle karınlarına sadece bir ateş yerler ve yarın çılgın bir ateşe yaslanırlar.
11- Allah sizlere miras taksiminde çocuklarınız hakkında, erkeğe iki dişi payı verilmesini emrediyor. Eğer hapsi kız olup da ikiden fazla iseler, bunlara bırakılan malın üçte ikisi; eğer tek bir kız ise o zaman yarısı verilir. Eğer ölen kişinin çocuğu varsa ana-babasından her birine altıda bir şayet çocuğu yok da anne-babası mirasçı oluyorsa annesine üçte bir, eğer ölenin kardeşleri de varsa o zaman annesine altıda bir verilir. Bunların hepsi ölenin yapmış olduğu vasiyetin yerine getirilmesinden veya borcunun ödenmesinden sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin size fayda bakımından daha yakın olduğunu siz bilmezsiniz. Bütün bunlar, Allah tarafından birer fariza olarak takdir edilmektedir, muhakkak Allah bilendir, hikmet sahibidir.
13- İşte bütün bu hükümler, Allah’ın çizdiği sınırlardır, her kim Allah’a ve onun peygamberine itaat ederse, Allah onu içlerinde sonsuza dek oturmak üzere, altından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Bu ise büyük kurtuluştur.
14- Her kim de Allah’a ve peygamberine isyan edip onun sınırlarını aşarsa Allah onu, içinde sonsuza dek kalmak üzere bir ateşe sokar ve ona alçaltıcı bir azap vardır.
17- Fakat Allah’ın kabul edeceğine söz verdiği tövbe, bilmeden bir kabahat işleyip uzun süre geçmeden pişman olanların tövbesidir. İşte Allah onların tövbelerini kabul eder. Allah bilendir, hikmet sahibidir.
18- Yoksa günahları yapıp da her birine ölüm gelince: “İşte ben şimdi tövbe ettim.” Diyenlerin ve kâfir olarak ölenlerin pişmanlığı fayda etmez. İşte onlara, elim bir azap hazırlamışızdır.
Tevazu ilmin meyvesidir.
Tevazu şeref süsüdür.
Tevazuun meyvesi yükselmektir.
Kâinatın meyvesi azizliktir.
Sana söz getiren, senden de söz götürür.
Babasına ve annesine itaatli olan, evladını kendisine itaatli bulur.
Hakkını gel eyleme zahir, olmak ister isen bu yolda mahir, hara
bat ehlini hor görme şakir,
Defineye malik viraneler var.
(Erzurumlu İbrahim Hakkı)
Hiçbir şeye ihtiyacımız yok.
Yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır;
Çalışkan olmak.
(Atatürk)
Köroğluyum çıkam dağlar salına,
At sürelim, mal yemezin malına,
Başım koydum arkadaşın yoluna,
Başı dost yoluna koyanlardanız…
Dinle sana bir nasihat edeyim,
Hatırdan gönülden geçici olma,
Yiğidin başına bir iş gelirse,
Onu yâd ellere açıcı olma.
Üryan geldim yine üryan giderim,
Ölmemeğe elde fermanım var,
Azrail gelmişte can talep eyler,
Benim can vermeğe dermanım mı var.
Karaca oğlan söyler sözün başarır,
Aşkın deryasını boydan aşırır,
Seni her mecliste küçük düşürür.
Kötülerle konup göçücü olma.
Çıkıp yuğcasına seyran eyledim;
Gördüm ak kuğulu göller perişan;
Bir firkat geldi de durdum ağladım,
Öpüp kokladığım güller perişan.
(Karacaoğlan)
KADIN
İslam inancına göre Hz. Âdem bütün insanlığın atası olduğu gibi, Hz. Havva da İslam’da kadın yaratılışı itibariyle erkeğe göre ikinci derecede bir değere sahip değildir.
İlke olarak insanların en değerlisi, takvada en üstünü olanıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur, müminlerin imanca en mükemmel olanı, ahlakı en iyi olanıdır. En hayırlı olanlarınız da kadınlara karşı hayırlı olanlarınızdır.(1)
Kuran’ı Kerim de mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İfadesiyle erkeğin kadından üstün olmadığı vurgulanmıştır(2) ilk Müslüman kadınlar büyük hizmetler yüklenmekten kaçınmamışlar, askeri ve siyasi işlerde erkeklere yardımcı olmuşlar, savaşlarda bile büyük fedakârlıklarda bulunmuşlardır. Hz. Hatice Müslümanlığı kabul eden ilk kadın olarak bu fedakârlıkların en büyük örneğidir. Hz. Peygamber(s.a.v.) devrinde kadın sahabeler ilime büyük katkıda bulunmuşlardır. Hz. Peygamber (s.a.v.) in hadislerini rivayet eden Hz. Aişa Hz.Fatıma ve pek çok kadın sahabe vardır.
İslam nazarında kadın, incitilmemesi, şefkat gösterilmesi gereken bir varlıktır. (1 Riyazüs salihin s.76) da (2. Tevbe s.71) de.
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ…
Müslüman Türk Milletinin kahramanlıkla dolu, bir tarihi vardır. Şanlı tarihimizi incelediğimiz zaman Çanakkale’nin Türk tarihindeki yeri ve öneminin ne kadar büyük olduğunu anlarız. 18. Mart 1915 “tükendi” denilen Müslüman Türkün gücünün dünyaya ispatladığının ilan edildiği gündür. Bu gün tüm dünyaya Çanakkale geçilmez!… Sözünün söylendiği gündür. Birinci Dünya Savaşı 1914-1919 yılları arasında yapıldı ve 4 yıl sürdü. Osmanlı devleti, Almanların yanında savaşa katıldı. İtilaf devletleri denilen İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ve Çanakkale ve İstanbul Boğazlarından geçmek istediler. Gayeleri, zor durumda olan Rusya’ya yardım etmekti. En güçlü donanma ve çok sayıda gemiyle Çanakkale boğazına geldiler. Fakat Türk topçusu Mehmetçik parolasını söylemişti: “Çanakkale geçilmez.” Bunu kanlarıyla ödeyen Mehmetçikler, canlarını Allah yolunda seve seve feda ettiler. Çanakkale zaferini bizlere kazandıran bütün şehit ve gazilerimizi saygı, hürmet ve rahmetle anıyoruz.
NİSÂ SÛRESİ…
22- Bir de babalarınızın evlenmiş olduğu kadınlarla evlenmeyin! Geçen geçti. Şüphesiz o, pek çirkin, pek iğrenç idi ve ne kötü bir adetti.
23- Sizlere anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerinizin kızları, sizi emziren sütanneleriniz, süt hemşireleriniz, karılarınızın annesi, kendileriyle zifafa girdiğiniz kadınlarınızdan evlerinizde bulunan üvey kızlarınız, onlarla zifafa girmemişseniz kızlarıyla evlenmenizde bir sakınca yoktur. Ve öz oğullarınızın karıları ve iki kız kardeşi birlikte nikâhlayıp almanız haram kılındı. Ancak geçen geçti, çünkü Allah bağışlayıcı ve merhamet edicidir.
25- İçinizden kim hür olan mümin kadınları nikâhla alacak mali güce sahip değil ise, ona da sahip bulunduğunuz mümin cariyelerinizden var.
Allah kadrinizi imanınız ile çok iyi bilir. Siz müminler hep birbirinizden sayılırsınız o halde fuhuşta bulunmayan gizli dost edinmeyen, namuslu yaşamakta olana cariyeleri sahipleri izini ile nikâhlayınız, mihrlerini de güzelce kendilerine veriniz. Eğer evlendikten sonra bir fuhuş irtikâp ederlerse o vakit bunlara, hür kadınlar üzerine terettüp edecek cezanın yarısı lazım gelir. Bu durum sizden günaha girmek korkusunda olanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Bununla beraber Allah günahları bağışlayandır, merhamet edendir.
26- Allah sizlere, bilmediklerinizi bildirmek sizden öncekilerin yollarını göstermek ve hayra erişinizi göstererek günahlarınızı bağışlamak istiyor. Allah hem her şeyi bilendir, hem de mutlak hüküm sahibidir.
27- Allah tövbekâr olduğunuzu görerek size nazar buyurmak isterken, o şehvetleri peşinde koşanlar sizin büyük bir yamuklukla yamulmanızı, yoldan sapmanızı istiyor.
28- Allah sizden ağır teklifleri hafifletmek istiyor; insan zaten zayıf olarak yaratılmıştır.
29- Ey iman edenler, mallarınızı aranızda haksız bahanelerle yemeyin. Ancak kendinizden karşılıklı rıza ile yaptığınızı bir alış veriş bunun dışındadır. Kendi kendinizi de öldürmeyin! Allah size karşı gerçekten merhametlidir.
32- Bir de Allah’ın bazınıza diğerinden fazla verdiği şeyleri istemeyin. Erkeklere çalışmalarından bir pay, kadınlara da çalışmalarından bir pay vardı. Çalışın da Allah’tan lütfünü isteyin. Her zaman Allah her şeyi iyi biliyor.
33- Erkek ve dişiden her biri için, baba ve ananın, yakın akrabanın ve kendileriyle sözleşme yapıp yeminlerinizin bağladığı kimselerin terikelerinden mirasçıları tespit ettik. Onlara da paylarını verin. Çünkü Allah her şeye karşı şahittir.
34- Erkekler, kadınlar üzerinde hâkim dururlar, çünkü bir kere Allah birini diğerinden üstün yaratmış ve birde erkekler mallarından harcamaktadırlar. Bunun için iyi kadınlar, itaatkârdılar. Allah’ın korumasını emrettiği şeyleri kocalarının yokluğunda da korurlar. Serkeşlik etmelerinden endişe ettiğiniz kadınlara gelince; önce kendilerine nasihat edin, sonra yataklarında yalnız bırakın, yine dinlemezlerse dövün. İtaat ettikleri halde onları incitmek için bahane aramayın. Çünkü Allah çok yüksek çok büyüktür.
43- Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de yolcu olmanız durumu müstesna cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da eşlerinizle cinsel ilişkide bulunup su da bulamazsanız o zaman temiz bir toprağa yönelip (niyet ederek onunla) yüzlerinizi ve ellerinizi mesh edin. Şüphesiz Allah, çok bağışlayıcıdır.
48- Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günahları) ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.
49- Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi? Hayır! Allah, dilediğini temize çıkarır ve kendilerine kıl kadar zulmedilmez.
50- Bak, Allah’a karşı nasıl yalan uyduruyorlar, apaçık bir günah olarak bu (onlara) yeter.
56- Şüphesiz ayetlerimizi inkâr edenleri biz ateşe atacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onların derilerini yenileyeceğiz. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir.
57- İman edip Salih ameller işleyenleri ise, içinden ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacakları cennetlere koyacağız. Onları koyu gölgeler altında bulunduracağız.
Mecliste arif ol kelamı dinle,
El iki söylerse sen birini söyle,
Elinden geldikçe iyilik eyle,
Hatıra dokunup kırıcı olma.
El ariftir yoktur senin bendini,
Dağıtırlar tuzağını fendini,
Kati yükseklerden uçucu olma.
Hayal hayal oldu karşımda dağlar,
Eşinden ayrılan ah çeker ağlar,
Dökülmüş yapraklar bozulmuş bağlar,
Bülbülün konduğu dallar perişan.
(Karacaoğlan)
Yalan söylediği defalarca denenmiş olan bir kimse,
Bu gece düşman hücum edecek diye bir haber verecek olsa, Bu haber üzerine o beldenin ileri gelenleri derhal savunma tedbirler alır.
Bu haberi veren kimsenin yalancı olduğunu bildikleri halde o belanın giderilmesi için çareler ararlar. Çünkü tehlike ihtimaline karşı dikkatli olmak lazımdır.
(İmamı Gazali)
Şöhret hissiyle elde edilen ilim, Farşi taşı gibidir.
endisine temas eden bakır ve demir, altı olur,
Ama yine taş olarak kalır.
Ahmağı tanımakta en kesin ölçü,
Onun Allah’a inanıp inanmadığıdır,
Böylelerin deneysel bilgileri,
Marifetleri hiçbir değer ifade etmez.
Dünya nedir bilir misin? Kadın, çocuk, mal, reislik, oyuncak, lüzumsuz işlerle uğraşmak bütün bu sayılanlardan hangisi seni alıp Allah’tan başka şeylere oyalayıp perdelerse, o dünya dâhildir.
İbadete yönelme vakti gençliktir. Akıllı olan bu vakti kaçırmaz, fırsatı ganimet bilir. Zira iş önemlidir. İnsan yaşlılık zamanına kalmayabilir.
(İmam Rabbani)
EMEĞE SAYGI
Hiçbir kimsenin kendi el emeğinden daha hayırlı bir şey yemediğini, hatta Peygamberin bile kendi el emeği ile geçindiklerini belirten Hz. Peygamber(s.a.s.) Buhari de birinizin organını alıp da sırtında odun taşıyarak geçimini sağlaması başkasına el açmasından daha iyidir uyarısında bulunmaktadır. Kendi çabası ve el emeğiyle geçinmeyip, insanlardan isteme yolunu seçenler için, başkasına el açma yolunu seçerse, Allah da onun için fakirlik kapısını açar buyurmaktadır. (İbn Hanbel II, 419) da Hz. Peygamber üretmeye ve kendi kazancıyla geçinmeye teşvik ederken, başkasının emeğine de saygı duyulmasını istemiştir. Öncelikle işçiye kendisine emeği karşılığında ne kadar ücret ödeyeceği bildirilmeli, ücreti de tam olarak ödenmelidir. (Nesai Muzarca 44( zire Hz. Peygamber, işçinin ücretini tam olarak ödemeyenler hakkında şu uyarıda bulunmaktadır. Üç sınıf insan vardır ki kıyamet günü ben bunların hasımı olacağım. Birincisi benim adımı anarak söz verir, sonra sözünde durmaz. İkincisi, hür bir kimseyi köle diye satar ve parasını yer. Üçüncüsü, bir işe çalıştırır da ücretini tam olarak vermez.(İbn. Mace, Ruhun 4)
İMAMI GAZALİ DİYOR Kİ:
Şimdi tasavvuf yoluna girmiş müridin elinde, iyi ve kötü amellerini günah ve ibadetlerini kaydeden bir defteri olmalı ve her gün onlara bakmalıdır. Büyük günahlardan sadece on tanesine bakıp onları düşünmesi yeter. Eğer onlardan kurtulursa, diğer günahlardan da kurtulmuş olur. Bu helak edici günahlar şunlardır.
1- Cimrilik,
2- Kibir,
3- Ucb.(kendini beğenmek),
4- Haset,
5- Riya,
6- Fazla kızma,
7- Oburluk,
8- Cinsel oburluk,
9- Mal sevgisi,
10- Dünya
HİMAYE:
Himaye: Başkasını zarar ziyan, eza ve cefadan kurtarmak demektir. Peygamberimiz (s.a.v.) de babası ve annesini kaybettikten sonra küçük yaşta yetim kalmış ve dedesi Abdulmuttalib’in himayesinde büyümüştü.
NİSÂ SÛRESİ…
58- Allah, size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
59- Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygambere itaat edin ve sizden olan ulu’l-emre (idarecilere) de herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resulüne arz edin.(Allah ve Resulüne arz etmekten maksat, meselelerin Kur’an ve sünnete göre çözüme kavuşturulmasıdır). Bu daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir.
60- (Ey Muhammed!) sana indirilen Kuran’a ve senden önce indirilene inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Tağutu tanımamaları kendilerine emir olunduğu halde, onun önünde muhakeme olmak istiyorlar. Şeytan da onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor.
61- Münafıklara, Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a ve Peygambere gelin dendiği zaman, onların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.
66- Eğer biz onlara, “hayatlarınızı feda edin veya yurtlarınızdan çıkın” diye yazmış olsaydık, içlerinden pek azı hariç bunu yapmazlardı. Eğer kendilerine verilen öğütleri tutsalardı, elbette haklarında hem daha hayırlı, hem de (imanlarını) daha çok pekiştirici olurdu.
67- O zaman kendilerine elbette katımızdan büyük bir mükâfat verirdik.
68- Onları elbette doğru yola iletirdik.
75- Size ne oluyor da Allah yolunda ve “ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?
76- İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tağut yolunda savaşırlar. O halde siz şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır.
84- (Ey Muhammed!) artık Allah yolunda savaş! Sen ancak kendinden sorumlusun! Müminleri de savaşa teşvik et. Umulur ki Allah inkâr edenlerin gücünü kırar. Allahın gücü daha üstündür, cezası daha şiddetlidir.
85- Kim güzel bir (işte) aracılık ederse, ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim de kötü bir (işte) aracılık ederse, ona da o kötülükten bir pay vardır. Allah’ın her şeye gücü yeter.
90- Ancak sizinle aralarında anlaşma olan bir topluma sığınmış bulunanlar yahut ne sizinle ne de kendi kavimleriyle savaşmayı içine sığındıramayıp (tarafsız olarak) size gelenler başka. Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse; Allah onlara saldırmak için size bir yol (yetki) vermemiştir.
91- Diğer bir takım kimselerin de hem sizden emin olmak hem de kavimlerinden emin olmak istediklerini göreceksin. Bunlar küfre her döndürüldüklerinde ona atılırlar. Eğer bunlar sizden uzak durmazlar, sizinle barış içinde yaşamak istemezler, ellerini savaştan çekmezlerse, onları yakalayın ve onları nerede bulursanız öldürün. İşte bunlara karşı size apaçık bir yetki verdik.
93- Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş lanet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.
94- Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selam veren kimseye, dünya hayıtının geçici menfaatine (ganimete) göz dikerek, “sen mümin değilsin” demeyen. Allah katında pek çok ganimetler vardır. Daha önce sizde öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu (Müslüman oldunuz) onun için iyice araştırın. Çünkü Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
98- Artık gerçekten zayıf ve güçsüz olan çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar başkadır.
99- Umulur ki, Allah o kimseleri affeder. Çünkü Allah çok affedicidir. Çok bağışlayıcıdır.
100- Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde çok yerde bulur, genişlik de. Kim Allah’a ve peygamberine hicret etmek amacıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, şüphesiz onun mükâfatı Allah’a düşer. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
103- Namazı kıldınız mı, gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarak hep Allah’ı anın. Güvene kavuştuğunu, mu namazı tam olarak kılın. Çünkü namaz müminlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır.
İNSANI KURTARAN ON HASLET ŞUNLARDIR:
1. Günahlara pişmanlık,
2. Belalara sabır,
3. Kazaya rıza,
4. Nimetlere şükür,
5. Havf ve recanın dengeli olması,
6. Zühd (dünyaya değer vermemek)
7. Amellerde ihlâs,
8. Halk ile geçinmek,
9. Allah (c.c.)yü sevmek,
10. Ve ona say (İhya Gazali)
Ölüm gelmeden önce amel işlemeye bak.
Kabrinde yaslanacağın bir şey hazırlamalısın.
Öncelikle itikadını düzeltmelisin.
Sonra dini yönden zaruri bilgileri öğrenmelisin.
Fıkıh kitaplarının açıkladığı şeyleri bilmeli ve amel etmelisin. Fırsat ganimettir. Sağlık ve boş zaman ise iki ganimettir. Vakitlerini devamlı olarak Allah’ın zikrine harcamak gerekir. Hangi amel olursa olsun, dinin emri istikametinde ise o zikre dâhildir.
İsterse alış veriş olsun.
(İmamı Rabbani)
Geçenlerden ibret alınız, gayretle çalışınız, gafil olmayınız. Hiçbir hareketinize göz yumulmaz! Hani nerede dünyaya gelip de orada uzun müddet menfaatler sağlayan orayı imar edenler ekip biçenler ve onların kardeşleri. Onları unuttunuz mu? Dünyaya Allah’ın verdiği kadar değer veriniz. Ahiretten de nasibinizi unutmayınız.
Ey insanlar! Allah’a muhalefetten sakınınız. Çünkü Allah’a muhalefetten sakınmak bir ganimettir. En akıllı insan kendini hesaba çeken, kendini iyi idare eden, ölümden sonrası için iyi amel yapan ve kabrin karanlığı için Allah’ın nurundan faydalanandır. Kul gözleri gördüğü halde Allah’ın kendisini ama olarak haşretmesinden korusun. Hikmetini anlayana manalı bir söz kâfidir. Manen sağır olanlar zaten Hakkı duyamaz.
Allah korkusu, insanı O’nun gazabından koruyan bir kalkan ve rızasını kazanmaya bir vesiledir. Hadiseler karşısında Allah’tan korkan cemaate sarılır. Fırka fırka ayrılmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın.
(Hz. Osman)
MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ DİYOR Kİ:
Ey kardeş, sen fikirden ibaretsin, yani senin insanlığın ancak tefekkür iledir. Üst tarafın kemik ve sinirdir ki, onlar hayvanlarda da vardır. Eğer düşündüğün gül ise sen bir gül bahçesisin. Yok diye düşünüyorsan, sen külhan kütüğüsün.
Bu kadar söyledik artık sen tefekkür et. Fikrin donmuş ise, git de zikrullahta bulun: (Mesnevi Mevlana)
FİRASET:
İnsanlar olayların iç yüzünü görebildiği, sonuçlarını önceden tahmin edip, düşünebilme yetisine sahip olduğu sürece ferasetli sayılır. Bir Müslüman kalbini kin, nefret, nifak, çekememezlik ve her türlü kalp hastalıklarından temizleyip, iman nuru ve takva muhabbeti ile dolduğu zaman, aynaya yansıyan eşyanın sureti gibi bazı sırlar cilalanmış olarak kalbine yansır, başkalarının gönlündeki saklı olan şeyleri keşfede bilir ki, işte bu gerçek fikirdir.
Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) “müminin ferasetinden sakınınız, zira o Allah Teala’nın nuru ile bakar” buyurmuştur. Feraset yeteneğinin iman nuru ile yakından alakalı olduğunu bildiren şu ayeti burada hatırlamak gerekir. Ey iman edenler! Şayet Allahtan ittika ederseniz, o size Furkan (hem zahir, hem batında hak olanı olmayandan, iyiyi kötüden temizi habisten ayırt edici bir marifet ve nur) verir. (Enfal Sûresi 29)