Kitabı oku: «Yetişkinler İçin Ergen Rehberi», sayfa 3
Sonraki sene Matt19 elli sekiz öğrenciye AP İngilizce öğretti. Mayıs ayında hepsi sınava girdiler. Sınavda 1-5 arası not veriliyor, 3 ya da üstü geçmeye hak kazanıyordu. 4 veya 5 notlarının hepsi koleje girme ortalamasını garanti ediyordu. Matt’in elli sekiz öğrencisinden sadece on tanesi sınavı geçti.
Bu, yüzde 17 geçme oranı demektir.
Matt herkesin eleştirilerinin hedefi oldu. Bu sayılardan hoşlanmayan bölge ofisinin bile. “Neden önümüzdeki yıl daha küçük bir AP İngilizce sınıfı açmıyoruz?” dediler. “Bu başarısızlık oranı hiç iyi görünmüyor.”
Matt alışkanlığı olduğu üzere karşı çıktı.
“Başarısızlık mı? Başarısızlık! Öğrencilerimin bu yıl neden AP İngilizce sınavını geçemediğini biliyor musunuz?” diye sordu. “Geçemediler çünkü elli sekiz öğrencimden otuz beşi, büyüdükleri evlerde İngilizceden başka bir dil konuşuyor. Onlar anadili İngilizce olmayan çocuklar. Ve sınavın serbest yanıtlı bölümünün 2. kısmında, William Blake’in 1794’te yazdığı bir şiiri vardı. 1794’te! O dönemdeki İngilizce dili benim anadili İngilizce olmayan çocuklarımın anlayamayacağı kadar eski çünkü İngilizce çok fazla değişti.
“Ama modern şairlerden modern şiirlerin yer aldığı 1. ve 3. bölümü geçtiler. İşte veriler burada. Geçtiler. Yani geçen sene AP İngilizcede öğrenci sayımız koskoca bir sıfırken, bu yıl elli sekiz öğrencimiz vardı ve hepsi de bu sınavın bir noktasında, bir şiiri ya da nesri analiz eden üniversite seviyesinde bir makale yazıp geçer not aldılar.
“Okuldan sonra geç saatlere kadar kalan, takımlar halinde Frost’un, Dickinson’ın ve Langston Hughes’un şiirlerini didik didik inceleyen elli sekiz öğrencim vardı. Bu yıl beş klasik roman okuyan ve beşini birden anlayan elli sekiz öğrencim vardı. İkinci seneleri için kolay olanı seçmeyip, bunun yerine kendilerini üniversite seviyesinde öğrenciler olmaya zorlayan elli sekiz öğrencim vardı. Zihinlerini öğrenmeye zorlayan elli sekiz çocuğum vardı. Bu başarısızlık değil. Bu çok büyük bir başarı. Ve önümüzdeki yılın programında üç AP İngilizce sınıfına yer açılmasını istiyorum, çünkü ihtiyacım olacak.”
Matt istediğini alacaktı. Açılan AP sınıflarının ve AP kurslarına gidecek öğrenci sayılarının artması amacıyla daha yaygın bir talep oluşturmak için okuluyla ve bölgesiyle görüşmeler yaptı. Sonraki yıllarda sınavı geçme oranları birazcık daha arttı ama fazla değil. Ama Matt için bunun önemi yoktu.
Her yıl mezuniyet töreninde son sınıf, tören sırasında platformda mezunlara eşlik etme onuru verilen dört öğretmenden biri olarak Matt’i seçiyor. Çünkü onun hedeflediği sonuç, yüzde 17’lik sınavı geçme oranı değil. Matt sonuçlara asla odaklanmamıştı. O çaba göstermenin, ekip çalışmasının, kendilerini eğitimlerine adamalarının, sorumluluğun, sorun çözmenin ve büyük, zorlu bir görev karşısında yılmamanın nottan daha önemli olduğunu öğrencilerinin görmesine odaklanmıştı.
Ve bu, öğrencilerin asla unutmayacağı bir dersti.
2. ÖZELLİK:
“Hayati hata” ihtimallerini planlı biçimde konuşmak
Hayati hatalar bir insanın yaşamını önemli ölçüde aksatan başarısızlıklardır. Kişinin potansiyeline ciddi zararlar verirler. Hayati hatalar, bunları bir kez yaptığınızda başarılı olma şansınızı yok eden (veya şansınızı istatistik ihtimal olmaktan çıkacak bir noktaya getirecek kadar ciddi biçimde engelleyen) yaşamdaki durumlardır. İyi koçlar da bu hayati hatalardan bahseder çünkü bunlar bütün oyuncuları için söz konusu olabilen, trajik tehlikelerdir.
Ergenlerin anne babalarının bazen çıldırmasının bir nedeni vardır. Çünkü ergenler bir hayati hatayla sonuçlanabilecek seçimler yapma becerisine sahiptir.
Birkaç yıl önce National Center for Policy Analysis (Ulusal Sigorta Analizi Merkezi), en son ABD Nüfus verilerine göre geliri yoksulluk seviyesinin altında olan evlerde yaşayan otuz bir milyon Amerikalıyla bir araştırma yaptı.20 Bir sigorta danışmanı verileri derinlemesine inceledi ve bu koşullardaki bir insanın şu üç şeyi yaparsa uzun vadeli çok büyük yoksulluktan kaçınma şansının yüzde 80’den fazla olduğu sonucuna ulaştı:
1. Liseden mezun olmak.
2. Evlenmek için en az yirmi bir yaşına gelmeyi beklemek.
3. Çocuk sahibi olmak için önce evlenmeyi beklemek.
Eğer bir insan bu üç şeyden sadece birini bile yapmazsa rakamlar sapar ve o kişinin artık uzun vadeli yoksulluk içinde yaşama ihtimali neredeyse yüzde 80’dir.
Demek istediğim, parasal sıkıntının telafi edilemez bir zorluk olduğu değil. Yani parasal sıkıntı gerçekten zor ve insan gelişimine büyük ket vurduğunu araştırmalardan biliyoruz. Eğer ergenleri başarıya yönlendireceksek, onların en iyi yolu bilmesini isteriz – bu da onları bu yoldan nelerin uzak tutabileceğini konuşmak anlamına gelir.
Değer verdiğiniz o ergeni düşünün. Ne pahasına olursa olsun uzak durması gerektiğini anlamasını istediğiniz bazı hayati hatalar neler? Belki ergenlik hamileliği. Uyuşturucu kullanımı. Alkollüyken araç kullanma. Eğitimini mahvetme. Kötü arkadaşlar edinme. Bu şeyler konusunda ergen çocuğunuzla açık açık ve dürüstçe konuşmaya başlamanız gerek.
İYİ KOÇ HİKÂYESİ
Vivian lisede biyoloji öğretmeni ve her yıl, mezuniyet balosundan önceki cuma günü, özel bir ders için derslerini yirmi dakika erken bitirir. Vivian projektörle beyaz tahtaya kendi mezuniyet balosunda çekilmiş bir fotoğrafını yansıtır. Çocuklar Vivian’ın saç modeli ya da ne kadar genç göründüğü konusunda yorumlar yapmaktan keyif alır. Dinozorlar arasında yaşamanın neye benzediğine dair şakalar yaparlar. Ve sonra Vivian budaklı, yaşlı bir meşe ağacının fotoğrafını gösterir, büyük ve kalındır, rüzgârlı bir taşra yolu gibi görünen bir yerin kenarında, yaklaşık iki buçuk metre yüksekliğinde dikilmektedir. Vivian daha sonra öğrencilerine –alt ve üst sınıflardakilerin hepsine– o ağacın kendisi için neden önemli olduğunu anlatır.
Vivian lise birinci sınıftayken Noah adında bir genç adam onu mezuniyet balosuna davet etti. Noah, Vivian’ı ve arkadaşlarını mezuniyet balosuna götürmek için babasının arabasını alma iznini bir şekilde koparabilmişti. Üstelik bu sıradan bir araba değildi. Üstü açılabilen bir 1956 Chevy Bel Air’dı, elma şekeri kırmızısıydı, 1978 Chevy Corvette V8 430 hp motoru vardı. Çok güzel bir arabaydı.
Noah başka iki arkadaşlarıyla beraber Vivian’ı bu arabayla aldı. Harika bir gece geçirdiler ve Noah, Vivian’la arkadaşlarını bıraktıktan sonra arka yollara sürdü. Gaza iyice basıp arabanın neler yapabileceğini görmek istemişti. O yollardan baş döndürücü bir hızla geçti, ileride yol üstünde bir tümsek vardı, Noah ona çarpıp uçtu, muhtemelen nefes bile alamadı. Yol üstündeki küçük tümseğe 110 km/s’ten yüksek bir hızla çarptı. Ama sonra kontrolünü kaybetti ve o yaşlı meşe ağacına çarptı. 110 km/s’ten birdenbire 0 km/s’e düşmenin yarattığı etkiyle Noah’ın emniyet kemeri bir tel gibi içinden geçti. Ambulans çalışanları onun olay yerinde öldüğünü söyledi.
Vivian, Noah’ın ve çok kısa süren o parlak yaşamın kaybının hikâyesini anlatırken hâlâ gözyaşları döküyor. Ama öğrencileri mesajı net biçimde alıyor. Dikkatli sürün. İçkiliyken araba kullanmayın. İçki içmiş biriyle arabaya binmeyin. Maço olmayın. Araba yarışı yapmayın. Hava atmayın. Çünkü bu bir hayati hata olabilir. Vivian her yıl yüzlerce ders yapıyor ama her bir öğrencinin hatırladığı tek ders bu oluyor. Bunun sebebi büyük oranda hayati hata ihtimallerini öğrencileriyle dürüstçe, hassasiyetle konuşması ve öğrenciler de onun bunu kendilerini önemsediği için yaptığını biliyorlar.
3. ÖZELLİK:
Duygulardan değil değerlerden edinilen disiplin
İyi koçları şöyle bir düşündüğünüzde aklınıza muhtemelen çabuk öfkelenenler gelir. Belki onları, hakeme ya da yardımcı hakemlere bağırırken gözünüzde canlandırabiliyorsunuz. Veya oyuncularına. Veya skor panosunu dizlerinde kırarken. Veya eğer Indianalıysanız bir sandalye fırlatırken.
Ama olumsuz duygusal patlamalar her ne kadar insan olmanın bir parçasıysa da oyuncular için dikkat dağıtıcı ve tehlikeli olma potansiyeli taşır.
Bir ergen yanlış bir şey yaptığında, isyankâr ya da zıtlaşan bir davranış sergilediğinde, genellikle içimizde öfkeyle tepki verme isteği uyandıran bir şey açığa çıkar. Ama kendimde de fark ettiğim üzere, bunun hiçbir faydası dokunmaz.
Bazı yetişkinlerin agresif, duygusal patlamalar halinde şalterleri atar. Tuhaf olan, yetişkinlerin bunu genellikle durumun kontrolünü yeniden ele geçirmek için yapmasıdır, ancak olumsuz duygusal patlamalar çoğu kez insanların size karşı saygısını kaybetmesine neden olur.
Buna karşılık, bazı yetişkinler bunun tersini yapar. Şalterleri attırmaktansa “sigortaları kapatır.” Duygular çok güçlü olduğunda bazı yetişkinler duygusal bakımdan kendisini kapatır. Bazıları buna “birine sırt çevirmek” ya da “savunma” veya “sessiz muamele” der. İsmi her ne olursa olsun sonuç aynıdır: Bir geri çekilmedir. Bazı bakımlardan bu daha tehlikeli olabilir çünkü tamamen içseldir. Arkadaşlara ya da aileye bir şeylerin ters gittiği ve yardıma ihtiyacınız olduğu konusunda hiçbir açık, görülebilir ipucu verilmez.
Eğiliminiz ne yönde olursa olsun sonuçlar aynıdır: Sizi yöneten duygularınızdır. Ama ergenlerle birlikteyken yetişkinin kim olduğunu ve hangi tarafın daha olgun davranması gerektiğini mutlaka hatırlamalısınız. Duygusal bir tepki vermektense, değer ilkelerine dayanarak karşılık verin.
Disiplinle ilgili esas mesele, üstünde hemfikir olunan beklentiler geliştirmek ve ardından net haklar ve sonuçlar taslağı oluşturmaktır. Olumsuz duygusal patlamalar (şalterlerin atması ya da sigortaların kapatılması) neredeyse hiçbir zaman haklı sonuçlar sağlamaz. Eğer belli ödüller ve bedellerin yanı sıra herkesin hemfikir olduğu net değerler oluşturmak21 için işin zor kısmını önceden yaparsanız, o zaman onlara bağlı kalacak cesaretiniz olur, bu da sükûnetinizi korumanızı sağlar. Ve duygularınızın kontrolünü elde tutmak, durumu kontrol altında tutmanıza yardımcı olabilir.
İYİ KOÇ HİKÂYESİ
1972’de NCAA erkek basketbol sezonu sona erdiğinde UCLA’nın yıldız pivotu Bill Walton –gelmiş geçmiş en iyi üniversiteli basketbol oyuncularından biri– kendini keşfetmeye karar verdi. Grateful Dead rock grubuyla turneye çıkıp, Sierra dağlarındaki John Muir yolunu sırt çantasıyla yürüdüğü eğlenceli bir yaz geçirdikten sonra, Walton bir oduncuyu (veya Gimli’yi22) gururlandırabilecek gür kızıl Afro saçlar ve sakalla antrenmana döndü. Bunda hiçbir sorun yok gibi görünse de koç John Wooden’ın sporcuları için katı bir bıyıksakal-yok kuralı vardı, beş santimden uzun saça izin vermiyordu.
Wooden kaşlarını çattı. Walton’ın sakalını çekiştirip, “Ne bu şimdi?” dedi. “Böyle bir şey olamaz.” Walton buna inanamadı. Koç Wooden’ın ofisine gidip durumunu anlattı. Walton hiç mağlubiyet almadıkları ve ulusal ün kazandıkları bir sezonda UCLA’ya daha yeni kaptanlık yapmış ve yılın oyuncusu unvanını kazanmıştı. Koç Wooden mantıksız davranıyordu. Oyunculara kendilerini kişisel olarak nasıl ifade edeceklerini söyleme hakkı yoktu.
“Bu senin için çok önemli galiba, şu kendini saçınla ifade etme işi,” dedi Wooden.
“Öyle,” dedi Walton.
“Ve haklısın. Oyunculara saçlarını daha kısa kestirmelerini ya da kestirmemelerini söyleme hakkına sahip değilim.”
“Doğru,” dedi Walton.
“Ama kimin oynayacağına karar verme hakkım var,” dedi Wooden. “Ve seni kesinlikle özleyeceğiz.”
Walton, Wooden’ın espri yapmadığını fark ettikten sonra bisikletine atladı ve mahalledeki en yakın berbere gitti; orada tüm saçının kazınmasını istedi ve oturduğu sandalyede, tek kullanımlık plastik bir jiletle kendi sakalını tıraş etti. Antrenmana beş dakika kadar geç kaldı ama Wooden ona ceza vermedi. UCLA o sezonu da yine 30-0 namağlup bitirdi ama Wooden’ın öğrettiği şeyi –yani tüm disiplinin net, oturmuş değerlerden çıktığını– Walton hiç unutmadı.
İYI KOÇLAR NE YAPAR?
Hadi pratik olalım. Bir koçun kim olduğundan ve iyi koçların hangi özellikleri taşıdığından bahsettik ama şimdi büyük koçların ne yaptığından bahsetmeliyiz. Bir ergenin yaşamında koç işlevi gören etkili bir ebeveyn olmak ne demektir?
OYUN ÖNCESİ = PROVA
Anahtar soru: Ergenlerin hangi potansiyel zorluklarla yüzleşmeye hazırlanması gerekir?
Bir koçun sorumluluklarından biri, gerçek dünyayı stres ve korkudan azade biçimde canlandırmaya yardım etmektir. İdman yapmak budur. Bir ergene etkili bir koç olabilmek için de bazı idmanlar yaptırmanız gerekir. Temel kural, ergeninizin karşı karşıya kalabileceği belli durumların neler olabileceğini ve bu durumlarla baş edebilmesi için yapabileceğiniz bir şey olup olmadığını kendinize sormaktır.
Kendime şu soruyu sormam iyi olur: “Bu durumda ergen çocuğumun karşılaşacağı (gerçekçi) en kötü senaryo nedir?” Ardından şu mantrayı benimserim: “En iyisini umut et ama en kötüsüne hazırlan.”
Örneğin, arkadaşımın on iki yaşındaki oğlu kısa süre önce sınıfla yakındaki bir lunaparka gitti ve arkadaşım oğluyla oturup tüm (gerçekçi) en kötü senaryoların üstünden geçerek hazırlık yaptı.
Bunu bir oyuna dönüştürdüler. Oğlunu odasına gönderdi ve o gün lunaparkta ihtiyacı olabileceğini düşündüğü her şeyle oturma odasına gelmesini istedi. Her şey. Oğlu odasından çıktı, her şeyi hatırladığı konusunda kendine güveniyordu. Ardından her bir (gerçekçi) en kötü senaryonun üstünden geçtiler:
BABA: Cüzdanını kaybettin, ne yaparsın?
OĞUL: Grup başkanına söylerim ve ondan yardım isterim. Ona senin parayı geri ödeyeceğini anlatırım.
BABA: Akıllıca.
OĞUL: Ya da Josiah’tan borç alırım. Annesiyle babası ona hep fazladan para veriyor.
BABA: Gruptan ayrı düştün ve kimseyi bulamıyorsun, ne yaparsın?
OĞUL: Hımm, grup başkanımı ararım.
BABA: Peki grup liderinin cep telefonu numarasını biliyor musun?
OĞUL: Hayır ama giriş kapısında ona sorup cep telefonuma kaydederim.
BABA: Dışarısı aşırı sıcak ve sen de çok susadın. Suya ihtiyacın var. Ne yaparsın?
OĞUL: Çeşmeler var. Yiyecek satan büfeler de.
BABA: Yiyecek satan büfelerin sana ne yardımı olur?
OĞUL: Su sebilinden şişemi suyla doldururum, BİR DE bedava buz alırım.
BABA: Saatin kaç olduğunu bilmiyorsun ve grubunla saat üçte buluşman gerek. Ne yaparsın?
OĞUL: Baba, herkesin cep telefonu var. Gider birine saati sorarım.
BABA: Deodorant sıkmayı unuttun. Çürük kokarca gibi kokuyorsun. Sırada Ashley’nin yanında durman gerek ve onu tatlı buluyorsun. Planın ne olur?
OĞUL: Baba! İğrenç.
BABA: Pekâlâ, bu sorunla başka zaman ilgileniriz.
Tüm olası senaryoları konuştular ve stresin çok düşük olduğu ortamlarda da neler yapılacağı konusunda fikirler geliştirdiler. Arkadaşımın oğlu şakalar bile yaptı, kaybolacak olursa, “Ne yapacağımı biliyorum baba. Bir işaret fişeği yakıveririm,” dedi. Sonuçta, oğlu yetişkin grup liderinin cep telefonu numarasını kaydetti, yanına bir su termosu aldı ve cüzdanını küçük sırt çantasına güzelce yerleştirdi. Hazırdı ve her konuda kendine güvenliydi. Neyse ki hiç kötü bir şey yaşanmadı ve bu gezi onun için harika bir deneyim oldu. Ama bir şeyler ters gidecek olsaydı, arkadaşım oğlunun ne yapması gerektiğini bildiğinden emindi. Oğlunu karşılaşabileceği gerçek zorluklara önceden hazırlamak, ikisinin de içinin rahatlamasını sağladı.
En kötüsüne hazırlanın ama en iyisini umut edin.
OYUN SONRASI = GÖZDEN GEÇİRME
Anahtar soru: Ne öğrendik?
Ergenlerle ilgilenmek söz konusu olduğunda değerlendirme aşaması çok önemlidir. Sormanız gereken asli soru da şudur: “Bundan ne öğrendik?”
Arkadaşımın oğlunun lunaparka gitmesi örneğine dönelim. Arkadaşım öğleden sonra beşte oğlunu parktan aldı, günün nasıl geçtiğini konuştular. O esnada arkadaşım çok çeşitli sorular sordu. Günün en sevdiğin kısmı neydi? En eğlenceli şey neydi? Gün içinde gerginlik yaşadığın herhangi bir şey oldu mu? Planlandığı gibi gitmeyen şeyler oldu mu? Neler iyi geçti? Neler iyi geçmedi? Oğlu konuşurken arkadaşım iki şey yapıyordu:
1. Dinleme.
2. Gelecekte nelerin provasını yapmak gerekeceğini aklının bir köşesine yazma.
Ergen çocuğunuzun yanıtları bir maçı yeniden izlemeye eştir. Eğer bir oyuncu oyunun sonunda önemli bir serbest atışı kaçırırsa sorumlu koç olarak buna vereceğiniz karşılık şöyle olmalı: “Onları serbest atışlara daha iyi hazırlamalıyım.” Sonra da ayarlamalar yaparsınız.
İşte size faydalı bir oyun sonrası kontrol listesi:
• Ne işe yaradı?
• Ne yaramadı?
• Nasıl daha iyi olabilirsin?
• Seni nasıl destekleyebilirim?
Örneğin, arkadaşım oğluyla şu konuşmayı yaptı:
BABA: Gün içinde gerginlik yaşadığın herhangi bir şey oldu mu?
OĞUL: Yani bir şey vardı.
BABA: Neydi o?
OĞUL: Şey, büyük bir grup halindeydik ve bindiğimiz hız treni harikaydı ama sonra Kamikaze’ye binmek istediler, onun da hızlı dönen kısımları var. O hızlı dönen şeylere daha önce hiç binmemiştim. Bu yüzden pek binmek istemedim.
BABA: Bir şey söyledin mi?
OĞUL: Hayır, bir şey söylemek ya da ona binmemezlik yapmak istemedim, çünkü herkesin pısırığın teki olduğumu düşünmesini istemedim.
BABA: Ne yaptın peki?
OĞUL: Bindim işte.
Arkadaşım (doğru biçimde) burada potansiyel bir sorun olduğunu gördü. Oğlunun aslında yapmak istemediği ama kendi adına konuşmaktan rahatsız olduğu bir şey vardı. Bunun sebebi arkadaş baskısı mıydı? İnsanları hayal kırıklığına uğratmak istemediği için miydi? Kendini azınlık mı hissetmişti? Neler oluyordu? Bir ebeveyn olarak, bunu aklınızın bir köşesine yazarsınız. Çünkü şu anda konu sadece lunaparkta binilen hız trenleri. Ama ergen çocuğunuz kendi adına konuşma becerisini geliştirmezse riskler kaçınılmaz biçimde artar ve sonuçları ağır olabilir. Bir sınavda kopya çekme baskısı olur. Elden ele geçen uyuşturucular beliriverir.
Kendi adına konuşma ihtiyacı hissedeceği bir durum olacaktır.
Arkadaşım gerçek bir sorun ortaya çıkmadan önce bunu fark etti, oğluna kendi adına konuşması için daha fazla fırsat tanımaya odaklanması gerekiyordu. Böylece, onun bu beceri konusunda idman yapmasına yardımcı olmak amacıyla küçük değişiklikler yapmaya başladı. Aile yemek yemeye dışarıya çıkacağı zaman, kendi tercihini dile getirmesi için oğluna geniş bir alan tanıdığından emin oldu. Nereye gideceklerini konuşabiliyorlardı ve oğlu düşüncesini açıkça söyleyip kendini ifade edebiliyordu. Aile doktoruna yıllık kontrole gittiklerinde de arkadaşım, doktorla kendi başına nasıl konuşacağı ve aklına takılan her soruyu nasıl sorabileceği konusunda oğluna koçluk yaptı. Buna benzer değişikliklerle oğluna, insanlarla kendinden emin biçimde konuşmaya, sorular sormaya ve kendisi için önemli olan şeyleri dile getirmeye teşvik edildiğini ve desteklendiğini öğretmeye başladı.
Ve arkadaşım tüm bunları oğluyla birlikte başardı çünkü bir değerlendirme yaptı, dikkatini buna verdi ve ardından küçük düzenlemeler yaptı.
OYUN ESNASI = BIRAKMA
Anahtar soru: Bensiz başarılı olmaya hazır mı?
Bu bölümün burada olmasının, kronolojik halde sıralanmaktansa oyun öncesi ve oyun sonrasının ardından gelmesinin bir nedeni var. Çünkü mesela bir futbol koçundan farklı olarak, bir ergenin yaşamındaki oyun düzgün bir sahada karşınızda oynanmaz ve mola verip ayarlamalar yapabilmek için çalacağınız bir düdüğünüz yoktur. Gerçekten de ergen çocuğunuzu hazırladığınız, hayatta karşılaşabileceği çoğu durumda siz yanında olmayacaksınız. Bunu kendi başına yapması gerek. Çoğu gerçek dünya sorununda, yapabileceğiniz pek bir şey yoktur. Kontrol sizde değildir. Sonuca etki etmek istiyorsanız üstünüze düşeni oyun öncesinde yapmanız gerek.
NEDEN KOÇLUĞA GEÇMEK GEREK?
İşin aslı şu ki hava trafik kontrolörlüğünden koçluğa zihinsel geçiş yapmak pek çok anne babaya aşırı korkutucu gelebilir. Ergenler gittikçe daha fazla özerk ve bağımsız olurken meydana gelen sonuçlar ve çıktılar gittikçe kontrolünüzün dışında gerçekleşiyormuş gibi görünebilir. Ama öyle değildir. Koçluğa geçmek, gerçek etki yaratma konusunda size en iyi fırsatı sağlayacak ve daha da önemlisi, bunun ergen çocuğunuza gerçekten yardımı dokunacak.
Ama bu çok zor bir süreç. Çalışmayı gerektiriyor. Belli düşünce biçimlerinden vazgeçmenizi gerektirecek ve çok zor olan bir şeyde uzmanlaşmanızı sağlayacak. Peki bunu neden yapıyorsunuz? Neden herhangi bir yetişkin bu türden stratejik değişiklikler yapma zahmetine girer?
İşte şu yüzden:
RMS Titanic, insanlık tarihi boyunca inşa edilmiş en büyük transatlantik, performansının ve denize elverişliliğinin ölçülmesi için deniz testlerinden geçirilmek üzere 2 Nisan 1912 günü okyanusa açıldı.
Denemeden sonra müfettişler ve mühendisler iki uyarı işareti olduğunu belirtti:
• Müfettişler, gemiyi bir arada tutan üç milyondan fazla perçinden, geminin ön tarafındakilerin, başka yerlerinde kullanılan çok daha sert çelik perçinler yerine demir ve cüruftan yapıldığını gördü. Müfettişler standartlara uymayan bu demirin, geminin pruvasını ciddi biçimde zayıflatacağından endişeleniyordu.
• Deneme esnasında, sancak tarafında yer alan kömür deposundaki kömürler alev aldı. Birkaç gün sonrasına dek tamamen sönmedi. Müfettişler ve mühendisler, ateşin bu bölgedeki gövde plakalarını daha kırılgan bir hale getirebileceğinden endişelendiler.
Gemiyi denize indirmek (ve para kazanmaya başlamak) için acele edildiğinden bu endişeler tamamen göz ardı edildi. Bildiğiniz gibi, Titanic saatte yaklaşık 23 mil hızla giderken, ateş yüzünden kırılganlaşmış sancak tarafındaki gövde plakalarıyla bir buzdağına çarptı. Pruvadaki daha zayıf perçinler yerlerinden çıktı, geminin teknesindeki bağlantı yerleri açıldı ve geminin yok oluşunu hızlandırdı. Gövdenin çelik perçinlerin başladığı yerinde su basmasının durması hiç tesadüf değildi.
Burada önemli olan şu: Eğer ergen çocuğunuza koçluk etmezseniz –oyun öncesi provaları yapmaz ya da performansları durup değerlendirmezseniz– o zaman uyarı işaretlerinin ne zaman ortaya çıktığını fark etmezsiniz. Uyarı işaretlerine dikkat etmez ve gerekli düzeltmeleri yapmazsanız da kötü şeyler olabilir.
Her bir buzdağını önceden göremezsiniz ama gemiyi daha güçlü kılabilirsiniz.
ERGEN ÇOCUĞUNUZ BAŞARISIZ OLDUĞUNDA NE YAPMALI?
Ergeniniz başarısız olduğunda (ve başarısız olacaktır da) neler olup bittiğini anlamaya çok kafa yormanız gerekir: Bu ister kimya sınavı, ister komşunun posta kutusuna çarpmak, isterse de bir partiden eve sarhoş dönmek olsun. Ergen çocuğunuzla birlikte oturup, “Bundan ne öğrendik?” sorusunu sorduğunuzda işte şunlar olur:
• “Biz” kelimesini kullanmak desteğe işaret eder, bu işte birlikte olduğunuzu gösterir. Ne olursa olsun. Bu durumu yumuşatır çünkü ergenler her başarısızlıktan sonra gruptan dışlanıp cezalandırılmaktan korkar. Eylemlerinin sonuçlarının olması muhtemeldir ama konuya giriş biçiminiz bir ortaklık içinde bulunduğunuz mesajını vermelidir mutlaka. Pozitif Disiplin23 dizisinin yazarlarından Dr. Jane Nelsen şunun önemini vurgular: “Cezalandırmadan önce bağlantı kurma.” Bu kritik öneme sahip, çünkü ergeninizin savaş ya da kaç halinden çıkıp öğrenmesine imkân tanır.
• Öğrenmenin, başarısızlık ile hayatın bir parçası olduğuna ve bunun da normalliğine vurgu yapar. Bu hem sağlıklı hem de geçerlidir.
• Dikkati, az önce yaşanan şeyden ötürü hemen hissedilen başarısızlık hissinden (geçmiş) daha sonra başarılı olmak için gereken gelişmeye (gelecek) kaydırır. Bu daha yararlıdır çünkü zamanda (henüz!) geri gidip geçmişi değiştiremeyiz.
• Sizin ve ergen çocuğunuzun, neyin iyi gittiğini ve neden iyi gittiğini anlamanıza yardım eder. Bunları anlamak ergeninize özgü güçlü yanlarla ilgili ikinize de fikir verir.
• Sizin ve ergen çocuğunuzun neyin kötü gittiğini ve neden kötü gittiğini anlamanıza yardım eder. Bunları anlamak ergeninize özgü zayıf yanlarla ilgili ikinize de fikir verir.
• Planladığınız kadar iyi gitmeyen sonuçları iyileştirmek için gereken simülasyonları ve alıştırmaları artık daha kolay tespit etmenize yardım eder.
Eğer bir koçsanız kayıplarla başa çıkmanız gerekecek. Ama harika bir koç olmak demek bu kayıpları ele alma biçiminizin önem taşıdığı anlamına gelir. Ayrıca kaybı ele alma biçiminiz sadece size bağlı değildir – ergen çocuğunuza bu kayıplara nasıl yaklaşması gerektiğini öğretmeye de bağlıdır. Yetişkin olarak sizin, ergeninizin erişemediği çok önemli iki şeye erişiminiz var:
1. Bakış açısı: Ergeniniz bir sorunun ne kadar büyük ya da küçük olduğunu bilmez, bu yüzden aşırı tepkiler vermeyin. Kelimelerinizi çok dikkatle seçin ve başarısızlığın neden yaşandığına –ve bunun büyük resimde ne anlama geldiğine– dair teşhisiniz konusunda net ve düşünceli olun.
2. Cesaretlendirme: Bir koçun sporcularına verebileceği en önemli hediyeler, motivasyon ve cesaretlendirmedir. Bu onlar için hava gibidir – böyle zamanlarda onların oksijene ihtiyacı olacaktır. Dr. Martin Luther King’in söylediği gibi: “Bir insanın gerçek değerini, rahatlık ve güven anlarında nasıl davrandığı değil, çatışma ve zorluğun yaşandığı zamanlarda nasıl bir duruş sergilediği gösterir.”
Kayıplarla karşılaştığında ergen çocuğunuzun bunları aklında bulundurmasına yardım ederseniz, hayat maçında harika bir koç olarak görevinizi yerine getirmiş olursunuz.
Ya kontrolü ya gelişmeyi sağlayabilirsiniz. Ama ikisi birden olmaz.