Kitabı oku: «Cehennem O'Dur»

Yazı tipi:





Cambridge Boston New York

© Venus Flytrap Press, Haziran 2015

Fikri Mülkiyet Kanunu, toplu kullanım için tasarlanan kopyaları veya çoğaltmaları yasaklar. Yazarın veya yazarın haklarını devrettiği kişilerin rızası olmadan, tamamen veya kısmen, herhangi bir şekilde temsil veya çoğaltma, yasalara aykırıdır ve L. 335-2 maddeleri ve Fikri Mülkiyet Kanunu doğrultusunda ihlal teşkil eder ve cezalandırılabilir.

İçindekiler

Anne Vincent'a Mektup I

Teşekkürler IX

Toplumsal Ara I 3

Giriş 5

Kamikaze 16

Yoksul insanlar görüyorum 29

Gangnam Style 50

Politika Ara II 75

Yanlış Kehânetler 74

Corruptibilis 99

Mohamed Bouazizi 108

Ekonomi Ara III 129

Say Whaaat ?!! 133

Paradigma Değiştirme Arası IV 160

N.R.I.P. 163

Elmaslar bir kadının en iyi arkadaşlarıdır 171

Küçük Parmak Çocuk 186

Yeni Ahit Arası V 201

Toplumun Güncel ve Bayağı Durumu 205

Abrakadabra 224

****

Sky High 254

Full Circle 258

Notlar 260

Nihayet !!!! 270

«Eğer insanlara gerçeği söyleyecekseniz, onları güldürmeniz iyi olur. Yoksa sizi boğazlarlar.»

Ä°nsan

Anne Vincent’a Mektup

«Yoksulları görmezden gelmek veya varlıklı insanların şansına dair belli bir rasyonalizasyon geliştirmek için genel bir eğilim vardır. »

John Kenneth Galbraith

Sevgili anne Vincent,

Sevgili anne Vincent, eğer bu mektubu şaşırtıcı buluyorsan, seninle karşılaşmamızın o günden beri hayatımıza yaptığı derin etki hakkında hiçbir fikrin yoktur. Küresel hastalığa bir suret bulmaya çalışmak, hem karımın hem de benim dalgınlıktan kurtulup adamakıllı bir şuurla okyanusa açılmamızı engelledi. Hayatınız boyu verdiğiniz kötü kararların tüm sorumluluğunu aldığınız için sizi tebrik ederim ama hatalarınızın, hikâyenizin tamamı olduğuna inanmam aptallık olur. Aslında, doğumunuzla beraber zarlar çoktan size karşı tutulmuştu ve okuma yazma bilmeyen bekâr anneler için dünyanın merhametsizliğinin ne noktada olduğunu biliyorum. Eğer annemin kollarından inseydim Vincent kolaylıkla benim yerimde olabilirdi.

Canım, güzel gülüşün ve eğlenceli kahkahanın altındaki tüyler ürperten acıyı gördüm. Önümüzde hala bir hayat var. Büyük hayallerimiz ve isteklerimizden şimdiden vazgeçmiş, kimliksiz bir kişilik olmak zorunda değilsin. Ama işte, yanımızdan geçen güvenlik görevlilerinin bakışları altında Vincent’ı kollarımda tutarak bir an için acınızı ve ümitsizliğinizi paylaştım.

Oğlunuz Vincent’ı yaşama sebebiniz olarak tarif etme şeklinizi dokunaklı buldum. Sizin yaşınızdaki gençlerin çoğu, ruh eşleri olduklarını düşündükleri erkek veya kıza danışmak için bu tip dokunaklı ifadeler kullanır ve bıktıkları için azıcık veya hiç vicdan azabı duymadan onları bir kenara atarlar. Daha da kötüsü, yetişkinlerin hayatın anlamını geçici duyguların geçişine indirgemelerini duymak onu kızdırır. Bununla beraber, sizin Kenya’daki gerçekliğinizin benim şimdiki dünyamın insanlarından çok farklı oluşunu görmezden gelemem.

Bazı anlarda, ümitsiz ve Nairobi şehrinin canlı sokaklarında sürünen, yoksulluk yüzünden suç işlemeye karar vermiş bir parya gibi hissettiğinizi itiraf etmiştiniz. Nairobi’nin, ahlâkı bozulmuş olanlara karşı gösterdiği sıfır toleransın tüm Doğu Afrika bölgesindeki en büyük yoksullar kentini, gecekondu bölgesi Kibera’yı yaratması bir sürpriz değil. Yine de başka Kiberalar da olduğunu, daha da kötüsü bu boğucu mavi gezegende bizim için artık bir teselli kalmadığını söylemek kalbimi kırıyor. Seyahatlerim esnasında Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin her yanında ve Etiyopya’da Addis Ababa’nın her köşesinde dilenci çocuklarıyla sayısız genç anne ve Amerika Birleşik Devletleri’nde şehirlerin sokaklarındaki harabelerde solgun üniformalarıyla dilenen erkekler gördüm.

Tanrı’nın şehrinde yaşayan Brezilyalıların, Port-au-Prince’teki Kıskançlık şehri sakinlerinin, Haiti’de yıkıcı depremden önce ve sonra, Bulgaristan’da Blagoevgrad’daki Romenlerin ve Hindistan Mumbai’deki yoksulların çektiği acıları ayrıntılı bir şekilde incelemek için bir araştırma gezisi yaptım. Belçika’daki Scharbaeck, Fransa’daki Bobigny, Amerika’daki Detroit ve Salvador’un başkenti San Salvador gibi suç ve yoksulluktan etkilenmiş şehirlerin sakinlerinin direnci karşısında şaşırdım. Ve şunu söylemek üzücü ki; dünyanın her yerinde hayatları yoksulluk, açlık, barınaksızlık ve şiddet içinde geçen, büyük ihtimalle güvenlik kuvvetlerinin kolları arasında yaşayacak sizin gibi milyarlarca insan var.

Eşim ve ben size verdiğimiz birkaç Kenya şilininin birkaç zayıf öğün ve bir iki gün başınızı sokacak bir çatıdan fazlası anlamına gelmediğinin farkındayız. Siz ve Vincent’ın yaşamak için muhtemelen yapmak zorunda kaldıklarınızdan sonra, diğer şefkatli ruhlar sayesinde Nairobi’nin tehlikeli sokaklarına geri döneceksiniz. Sizi bu kabustan kurtaramadığımız için derin bir üzüntü duyuyoruz, sizi ve diğerlerini.

Yanlarından geçerken sefaletin kör edip boğduğu kişilere para verdikten sonra tekrar tekrar birçok defa kendime ne yapabileceğimi sordum! Eşitsizlik üzerine zaten çok şey yazılmıştı. Yine de, Vincent ve onun gibi masum diğer çocuklara düzgün bir hayat yaşama fırsatı verebilecek yeni bir yol üzerinde bir tartışma başlatmaya karar verdim.

Kafamda dönüp duran şey Vincent’ın yalnızca başını sokabileceği bir çatıya değil bir eve, yalnızca suya değil düzgün içeceklere, yalnızca gıdaya değil sağlıklı besinlere ve yalnızca okulda bir sınıfa değil kaliteli bir eğitime sahip olması gerektiğiydi. Ve tüm bu etmenler onu yalnızca bir işe değil, yetenek ve becerilerine karşılık genel hayatında en azından bir mükâfata yöneltmeliydi. Daha azı insani bir başarısızlık ve sürüp giden bir trajedi olarak görülür !!!

Saygılarımla,

Jo M. Sekimonyo

Maharishi’nin takipçileri kapitalizm, sosyalizm ve komünizmi ekonomik düzenlemeler olarak tanımlamıştır. Ve bu görkemli şarlatanların ekonomik, melodramatik ve bitirici baş başa konuşmaları ucuz şaraptan daha fazla şey ifade etmiyor. Bu kitap bu üç sistemin gerçeğine dönüyor, yani bunların değişmez bir sosyo-politik-ekonomik inancın cisimleşmiş hali, İslam ülkelerindeki ekonomi gibi olduğuna.

Teşekkürler

« Eğer dünyayı değiştirmek istiyorsanız, kaleminizi alın ve yazın. »

Martin Luther

Tara ve ben Florida’da Tampa ile karşılaştık; uzun saatlerini ayakta geçirmesine neden olan ama ailesinin ve Haitili göçmenlerin hayalini kurduğu ekonomik güvenliğini garanti eden büyük bir kariyeri üstlenmişti. Buna karşılık ben arkadaşlarımın bile tuhaf bulduğu idealist, çılgın bir hippiydim ve kendimi kaybetmemin gayet normal olduğunu düşünüyordum. Bir şekilde onu istikrarlı ve aydınlık günlük hayatından uzaklaştırıp karanlık tarafta bana katılması için ikna etmiştim. Ben ve yüksek lisans çalışmaları üzerine bahse girmesi için kafasından gerçekten ne geçiyordu? Şeytani spekülasyonların başarıya ulaşmasıyla Birleşik Devletlerin Kuzeydoğu’suna taşındık; ne rahatlama.

Kar yağışını ilk görüşümüz benim için ilginç olmuştu, söylenebileceğinden daha az. Bu Tara’nın bana elinde iyi bilenmiş bir bıçağı tutup bir dakika boyunca hiçbir şey demeden durarak ilk « Dexter » bakışını attığı zamandı. Uykumda bile bunu aklımdan çıkarmayarak, her şeyin tadını çıkaran ve görünmez bir duvarın arkasındaki gölgede çürüyen kişiler arasındaki farkı görerek öfke nöbetleri geçiriyordum. Cazibeli karımın vaazlarımdan ve küresel sosyo-politik-ekonomik hastalıkla ilgili şikâyetlerimden ve dahası en çok da dünyaya sunarak çare olacağına inandığım planlarımdan bıktığının farkına varmıştım. Tabii ki büromuzun döşemesinde ölü yapraklar gibi duran yüzlerce kâğıt parçasına notlar aldım ama bir el yazısını bitirmek için gereken enerji ve disiplini toplayamadan. Hatta bir aile dostu, müritlerimi bir araya getirebilmem için fikirlerimi bir kitapta toplamamı önerdi, bir ayin? O dönem için gülünç bir fikir. Kabul etmekte zorlanmama rağmen Tara haklıydı. Yıllar boyunca mızıldanmaktan başka bir şey yapmamıştım, yazmaya başlamamın zamanı gelmişti.

Bu kitabın adı neden « Ekonominin Şeytan İncili » olmasındı ? Nassau Senior ekonominin şeytan incilini yazmada beni alt etmişti. Cehennem O’dur? Kim? Tembel zihniniz hemen şu anda belli bir sonuca varmak için acele edebilir. Bu yolculuk esnasında yavaş Türk müziği ve eşsiz bir sabır faydalı olabilir; bu kitap iki yüzyıl boyunca iktisatçı nesiller, uyuşuk siyasetçiler ve bunların topluluklarının mahvettiği veya yanlış yöne sevk ettiği uzun süreli meydan okumalarını bir çukura gömüyor. Bu ne gizli bir parodi ne de acımasız bir yiğitlik gösterisi, sadece dünyamız ve kapitalizmin gerçek ve kışkırtıcı bir açımlaması.

Öfke ve endişem dışında, sık ve yorucu yolculuklarım esnasında otobüslerde yanımda oturan ve hayatım boyunca en çok aklımda kalacak belli tartışmaları yaptığım insanlara teşekkür etmeliyim. Bunların arasında, New York’lu orta sınıf Yahudi bir aileden gelip « bir pisliğe dönüşen » (onun sözleriyle) Nobel ekonomi ödüllü Milton Friedman için çok ağır sözler sarf eden bir üniversite dekanı da vardı. Özel içindekiler sosunda ayrıca arkadaşlar ve fikirlerimin çılgınca olduğunu kanıtlamak için doyumsuz bir iştahla harekete geçen düşmanlar da vardı; bana iddia ve kanaatlerimi kuvvetlendirmemde yardım ettiniz, sizleri seviyorum hanımlar ve beyler.

Özellikle de, bu kitabı yazmak gibi çetin bir göreve girişmeye beni zorlamak adına kullandığı aşırı ama etkili taktikler için bu suçtaki ortağıma, karıma çok daha fazla minnettarım.

Heterodoks ekonominin uygunluğu hiçbir zaman olmadığı kadar tehdit altında. Belli sayıdaki heterodoks ekonomik program şimdiden dağılmış durumda. Bu ekonomik düşünce okulunda ortaya çıkan kurumlar aynı yolda gider ve başarılı teorisyenler, düşünürler yetiştirme amaçlarını, başarılı pragmatistlere, karşı düşünce üreten insanlara dönüştürecek şekilde yetiştirmeye uyarlamazlarsa bu küresel pazardaki rolleri işe yaramaz hale gelecek. Heterodoks ekonominin sonu aynı zamanda kurumsallığın yenilenmesi adına en iyi şey veya kurumlar tarafından benimsenme ve daha açık ve yerinde bir manevi akışın, Ethosizmin yayılması için daha iyidir.

Toplumsal

Ara I

« En büyük korkumuz yetersiz olmamız değildir. En büyük korkumuz ölçüsüz derecede güçlü olmamızdır. Bu bizim ışığımızdır, bizi en çok korkutan karanlık tarafımız değil. Kendimize sorarız, olağanüstü, yetenekli ve rüya gibi biri olmak için kimim ben? Aslında ne değilsiniz ki? Siz tanrının bir çocuğusunuz. Kendinizi küçültmenin dünyaya bir faydası olmayacak. Başkaları sizinle temas kurduğunda güvende hissetsinler diye kendini alçaltmanın hiçbir parlak tarafı yok. Hepimiz çocuklar gibi parlamak istiyoruz. Tanrının bize sunduğu ihtişamı güpegündüz parlatmak için doğduk. Bu yalnızca belirli kişilere sunulmadı; hepimizin içinde mevcut. Ve kendi ışığımızı parlatarak, bilinçsiz bir şekilde aynısını yapma iznini başkalarına da veriyoruz. Kendimizi kendi korkularımızdan kurtarırken varlığımız başkalarını da kendiliğinden özgür bırakıyor. »

Marianne Williamson’ın ilham verici bu alıntısı A Return To Love : Reflections on the Principles of a Course in Miracles, Harper Collins, 1992 adlı kitabının özü. Bu 7. Kısım, 3. Bölümden alınmıştır (Sayfa 190-191). Nelson Mandela 1994’teki açılış konuşmasında bu alıntıdan hiç bahsetmemiş olsa da, benim neslim için o hala bu adama bağlıydı. Eğer Güney Afrika’daki başkanlık vekaletiyle ilgili tarafsız tek bir şey söylemek gerekseydi bu ırkçılığı yok etmek için olan korkak gökkuşağı yaklaşımının, onu Güney Afrika'nın burjuva beyazlarının şampiyonu yaptığı olurdu. Ve tabii ki, onu gardiyanlarından bir özür talep etmeden veya başka bir mahkûmun kafatasını çatlatmadan hapishanede yirmi yedi yıl geçiren bir adam olduğu bağlamında basitçe analiz etmeyi denersek, özetle mahkûm olmanın verdiği gücün efsanevi figürlerinden ve toplumsal, politik ve ekonomik adaletsizliklere karşı savaşta gerekli karakter gücünü resmeden biri olarak görülmeye değer. Buradan bir sonraki evreye geçmenin daha iyi bir yolu var mı?

BÖLÜM I


Giriş

« Sanat, kötülüğü tamamlama denemesidir. »

Simone de Beauvoir

CD kullanmıyorum. Eski şarkıları plaktan dinliyorum. Sam Cooke, Wendo Kolosoy, Thelonious Monk, Eduardo Sanchez de Fuentes, Jimmie Rodgers, Notorious B.I.G, Mikhail Glinka, Mariam Makeba, Nana Mouskouri, Fela Kuti, ya da Beethoven aramak için eski dükkânları dolaşmak yoga yapmak kadar huzur verici. Otantik Peru halk müziklerinin ritimleri ve Moğol müzik enstrümanlarına bir pop starın harap olmuş ve alışılmadık çarpıklıktaki zımbırtılarından çok daha candan bağlıyım. Benim için, bir deneyim olmayı bırakıp bir sanat biçimine dönüşen tüm ifade şekilleri manevi aurasını kaybediyor. Bu kitap bir deneyim, size var olduklarını hatırlatmak için televizyon programlarında gösterilenler gibi artistik akrobatik bir egzersiz değil.

Marksist bir büyücü veya Ferdinand Lassalle'in cisimleşmiş hali olmam bahanesiyle uzun bir çay salonları ve barlar listesinden aforoz edildim. Kamuoyu, Karl Marx’ın kitabı Das Kapital’in akut paranoyasını temel alan antikapitalist cesaret ile ekonomik bir statüko araştırmasını yanlış biçimde bağdaştırdı. Bana inanmıyorsanız, kapitalizmin veya İslam ülkelerindeki ekonominin en kötü yönlerini ortaya çıkarmayı deneyin ve bam, toplum sizi sosyalist etiketi yapıştırarak sürgün edecek. Yine de, kapitalizme karşı sarsılmaz yeni bir alternatife götürecek bir konuşma yalnızca, Marx’ın reenkarnasyonla tekrar ortaya çıkmasından korkmuş bakışları üzerinize çekecek. Çağımızın kapitalizm tanrıları arasındaki rahatsız edici horoz dövüşü hakkında ne diyebiliriz? Ekonomik eşitsizliklerle ilgili konuşmaların özünden giderek uzaklaşan soytarıların gösterileri sizin midenizi de benimki kadar bulandırıyor olmalı. Öfkem bir tsunamiye dönüşebilir ama hayatımızda iddiasız da olsa önemi kanıtlanmış olaylar var. Nairobi Kenya’da bulunan Uluslararası Kenyatta Havaalanında’ki bir mola sırasında, Birleşik Devletler’e dönmek için uçağımın kalkışını beklerken bana ileride ne olmak istediğim soruldu. Adam masamın diğer tarafında oturuyordu. Yetmişine yakın görünüyordu. Hatlarından ve aksanından Ruandalı olduğunu tahmin edebiliyordum, Birleşmiş Milletler’in ve diğer sivil toplum izleme kuruluşlarının çok sayıdaki raporuyla, doğduğum ülkedeki siyasi ve toplumsal korkuların arkasındaki beyin olmakla suçlanan olan ülke. Ruanda’nın sadist haydut çetelerine nasıl mali ve askeri destek sağladığı ve buna karşılık Ruanda’nın, Kongo’nun doğal kaynaklarını doğrudan yağmaladığı maden kaynakları ticaretinde dolaylı olarak bir takas merkezine dönüştüğü konusunda bilgilendirildikten sonraki öfkemi anlayabilirsiniz.

O gün bir soru aklıma takılmıştı ; dünyanın sadece bunun çok fazla olduğunu söylemesi için Demokratik Kongo Cumhuriyetinin daha kaç nefes ve hayatı kaybetmesi gerekiyordu ? Sorusuna hırçın bir tonla, basitçe ve çekinmeden cevap verdim : « Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin kâbusuna bir son vereceğim. » Gülmesine engel olmaya çalışarak bana Kongo için çözümümün ne olacağını sordu. Her şeyden öte, doğduğum ülke yarım yüzyıldan uzun süredir ekonomik ve toplumsal bir karmaşadan geçiyordu. İlk başta fikirlerimi neşeyle formülleştirdim. Gözlüklerini çıkardı ve planımı derinleştirmemi istedi. Konuştukça daha aptal ve saf göründüğümü söylememin lüzumu yok. Nihayetinde, bunları daha önce ayrıntılı bir şekilde hiç düşünmediğimden görüşlerimi açıkça ifade etmeyi başaramadım. Tasarımın tamamı derinlemesine bir araştırmayı sağlayamazdı. Gündelik konuşma küçük düşürücü bir deneyime dönüşmüştü ve bu beni gösterişsiz biri haline getirmişti.

Bu kitap, yüzyıldan uzun süredir kaçışın kralları ve matematikçiler tarafından tekel haline getirilen ekonomi dallarından ortaya çıktı. Bildiğimiz tüm kötü yönlerinden dolayı, iktisatçılar çalışmanın klasik değeri olan Kutsal Kâse’yi milyonlarca küçük parçaya indirgedi ve teorik temellerini insanlık ile gerçek dünya seviyesine taşıdı. Ardından, pansuman gibi aptalca varsayımları kullanarak bazı parçaları tekrar bir araya getirme zahmetine katlandılar. Karantinaya alınan Marksist Fred Moseley’in, küresel ekonomik sistemin hâkim işleyişte kalanları ödüllendirmeye yönelik tarzda inşa edildiğine dair suçlamalarında bir haklılık payı var. Bu erdemli adam ekonominin, Massachusetts’teki South Hudley ormanlarında saklanarak ün ve zenginlikten mahrum kalan Shoichi Yokoi’si.

Bir gün eski yoldaşlarının kendisini aramaya geleceğine ve birlikte kapitalizme karşı son bir saldırı gerçekleştireceklerine ciddi biçimde inanıyordu. Yazık ki sadece teorileri doğru çıkmadığı için ortodoksluğu suçlamak etkili bir pazar için klasik bir vizyon kurmaya veya bizi vaat edilen topraklara götürmeye yeterli olmayacak.

Bu kitaba anne Vincent’a kişisel bir notla başladım. O, Kenya’da Nairobi’nin merkezinde karımla beraber rastladığım, oğlunu tek başına yetiştirmiş genç bir kız. Bir an geldiğinde, polisleri uzaklaştırmak için Vincent’ı kollarımda tutmam gerekti. Kenya’daki turist şöhretim Vincent ve annesini polisten gelebilecek her türlü zarardan korumuştu. Nairobi şehri, eşitsizliklere karşı savaş açmak yerine yoksulluğu suç haline getiren bir düzenleme geçirmişti. Bu modern çağ ırkçılığı, baskı görenler ve baskıcılar aynı ten rengine sahip olduğundan uluslararası toplumun dikkatini çekmiyordu. Çok sayıdaki diğer şehirde de aynı çılgın yaklaşım benimsenmişti ve çizdikleri çizgi ırksal tartışmaları meydana çıkarmadığı sürece endişelenmiyorlardı.

Çocukluğum boyunca sosyo-politik-ekonomik uyumsuzlukların doğanın kanunları tarafından benimsetildiği düşüncesini kafama sokmuşlardı; birilerinin, zenginlerin uşağı olması için yoksul olması gerekiyordu! 90’lı yıllarda iç savaş boyunca, zengin Kongolular Batı’ya sığınmaya çalışmıştı. Göz açıp kapayıncaya kadar bu ailelerin çoğunun alışık oldukları lüks hayat tarzını nasıl kaybettiklerine şahit olmuştum. Yaklaşık yirmi yıl sürgünde yaşadıktan sonra en güçlü generaller ve eski başkanın akrabaları bile sefaletin felç etmesiyle yavaş yavaş tükenmişti. Bu kadar çok sayıdaki baron ve eski resim destekçisinin sürünerek evlerine dönmesi ve yeni asalak sisteme faal biçimde yatırım yapması şaşırtıcı değil. Güney Afrikalı bilge bir arkadaşım bu dönüşümü açıklamak için bir doğa kanununa atıfta bulunuyor : « Bir kez yılanlık yapan her zaman yılandır ! »

Bu kişisel şahitliğim, insanların da tıpkı milletler gibi, şansları dönene kadar, kendileriyle daha fazla ilgilendiklerine dair bunaltıcı bir evrensel gerçekliğini göstermeye yarıyor. Bu, Amerikalılar hayallerindeki çitleri olan eve ulaşamadıklarını veya ağır şartlarda çalışan sıradan Amerikalılar emekliliklerinin birkaç açgözlü serseri tarafından tamamen yok edildiğini fark ettikten sonra « Wall Street’i işgal et » hareketi için de geçerli. İğneleyici bir diğer örnek de, artık Vladimir Putin’in yanında yeri olmayan ve Londra'daki altın sürgünlerinden beri kendilerini sağlam adalet ve eşitlik vaazları vermekten alıkoyamayan, Rus oligarşisini oluşturan küçük topluluk. Gayri sarfi milli hâsılalarından daha yüksek olan olağanüstü borçlarıyla soytarılık yapan Avrupa ülkeleriyle ilgili söyleyecek ne var? Bu tabloya Brezilya’yı, Rusya’yı, Hindistan’ı ve Çin’i, ekonomik büyümelerini doğa ana tehlikesine karşı patlatan BRIC ülkelerini ekleyin. Bu karışıma ayrıca, azınlık kalanları harcarken milli zenginliğin küçük bir parçasıyla artık tatmin olmayan Arap çoğunluğu da eklemek gerekir.

Kaynayan bu son volkanlar dikkatimizi, statükoyu kırmak için önleyici tedbirler aramamız gerektiği gerçeğine çevirmeli. Yirmi birinci yüzyılda iktisatçıların "güncel evrimi takip ettiğimiz ve eski kapitalizmin çarkına biraz daha uyduğumuz sürece her şeyin iyi gideceğine" dair duygusuz söylemi gücünü ve yerindeliğini uzun zamandır kaybetti. Bir kültür devrimine girişmek ve şu anda hâkim olan kapitalizm ve onun kavgacı versiyonu islam ülkelerindeki ekonominin zalim ve ilkel olan sosyo-politik-ekonomik sistemine gerçek bir alternatif geliştirmek hiçbir zaman olmadığı kadar zorunlu hale geldi.

Kafamdaki gürültülü potpori, can çekişen bu gezegende her ülkenin yüzleşmek zorunda olduğu meydan okumanın sonucu: sosyo-politik-ekonomik uyumsuzluk. Bu sonuç, bu ayrımı önemsenmez hale getirmek için faydacı bir yol keşfetmek adına yapılan acı verici bir haçlı seferinden kaynaklanıyor. Hemen saçlarınızı yolmayın; mahkum edilmiş iki attan birinin eyerine atlamanızı size tavsiye ediyorum diye aklımı tamamen kaçırmadım. Sosyalizm ve komünizm kaybetti ama şimdi kapitalizm ve İslam ülkelerindeki ekonomi bizi hayal kırıklığına uğratıyor. Bu kitap karanlık ve karmaşık birçok labirentten geçmenizi sağlayacak. İktisatçılar, bizi rahatlatarak veya suiistimal ederek anormal ve doğal olanın gizemini açığa çıkarmayı aynı fırsatla dine ve tıbba bırakmalı. Ekonominin sorumluluğu, entel serseriler teşebbüste bulunmadan önce, israf veya stoklama konusunda veya bunları sınırlamaya yönelik çözüm bulmaktır. Bunun yerine, sosyo-ekonomik bir düzmecenin onurlandırılması durumuna indirgendiği görüldü.

Kapitalizm dışında başka bir şeyin işe yarayıp yaramayacağıyla ilgili bir şüpheciliği göz önünde bulundurdum. Günümüzde insanlar kapitalizmin, barbarca toplumsal ölçü ve uygulamalarını temel alan bir örneğin parçası olduğunun farkına varmıyor. Genelde, toplumsal bir çözüm bir alana kapitalizm kadar uzun süre hâkim olduğunda, başka amaç ve sorularla meşgul olan diğer modellerin var olduğunu veya inşa edilebileceğini akletmek daha zor hale gelir. Tüm bu inanmaya başladıklarımızdan sonra, bir şeyleri gerçekleştirmek için tek bir yol kalıyor ve bu en tehlikeli yem.

Büyüyü nasıl bozacağımızı anlatan sihir kitabı nerede bulunuyor? Umut vadeden zihinsel fahişelik kariyerimi arkadaşlarım ve meslektaşlarımın büyük inanmazlığına karşın, öfkeli bir boğa gibi aniden durdurdum ve akademik serserilik gibi görünen şeyin içine daldım. Baştaki amacım, muhasebe, finans, idare, siyaset ve nihayet ekonomiye kadar tüm ticari sistemin izlerini takip etmekti. Yolculuğumun son kısmı olmasını öngördüğüm ekonominin "guruları", açık ve kısa bir şekilde açıklama yapmak ve küresel ekonomik sorunları çözmek yerine rastlantısal bağıntılar vermek ve halkı etkilemek için daha fazla zaman harcayarak midemi bulandırdı. Malesef, bu hatiplerin aylaklığı halkın bakış açısını çarpıttı. Aranızdan, hâkim olan mevcut ticaret biçimi ve kapitalizmi sorgulamayı düşünenlerle paylaşabileceğim tecrübe, iyi karşılanmayı beklememeniz ; benim yapmayı alışkanlık haline getirdiğim gibi, ölçüsüz McCarthy taraftarlarının gazabıyla yüzleşmeye hazır olun !!

En kötü alışkanlık olan önemli sorunların etrafında dönüp durmayı tembel beyinli siyasetçi ve iktisatçılar sınıfına bıraktım. Bunun yerine, siz, okuyucu ve ben akan sele karşı yüzeceğiz. Altı bölümden birisi mevcut toplumsal, politik ve ekonomik statükonun gözden düşmesi durumuna örnek: kapitalizm. Ve eğer sizi yedinci bölümün orada tekrar görürsem, sekizinci bölümden kendi bağlamlarına uyan salt sosyo-ekonomik temel kavramlar üzerine olan onuncuya geçene kadar elimi sıkı tutun. Onbirinci bölümü hazmetmek için acele etmeyin ve sağlam bir tokat yemeye hazırlanın. Kapanış argümanı olarak onikinci bölüm James Tobin’in tavsiyesini izliyor : « İyi ekonomi makaleleri sürprizler içerir ve başka çalışmalara sevk eder. »

Başka ne var? Bu kitabı okumayı yağ yakmaktan daha kolay hale getirdim. Her bölüm, size ne bekleyebileceğinizle ilgili ipucu veren alıntılarla başlıyor ve kısa odaklanma sürelerine sahip genç okuyucuları uyanık tutmak için bölümler arasında « aralar » ile kesiliyor. Aynı zamanda edebi bir coşku hazırlayan roman tadı eklemek için de. Renkli tablolar ve numaralar bekleyenlerin yanında günah çıkarmalıyım. Sizi hayal kırıklığına uğrattığım için gerçekten üzgünüm. Yine de şu kesin ki sözlerimi hiçbir zaman ağzımda gevelemem.

Bir kitap yazma fikri kalabalık bir yerde çıplak şekilde bulunma tecrübesiyle kıyaslanabilir; bunu yaparken hiçbir zaman sorun yaşamadım. Ama bu tecrübe süresince sürekli olarak yaşadığım iç çatışma kalbimle zihnimi senkronize etmekten ibaretti. Tüm bunlar, yalnızca tutkuyla olsun, vizyonla olsun yönlendirilme eğilimine karşı koymam gerektiği, bu girişimde yoğunluk ve belirliliğin, uygun bir merkezi kavramın yaratılmasında esas olduğunu söylemek içindi. Bu hayatta vizyonsuz bir tutkunun enerji kaybı, tutkusuz bir vizyonun ise bir çıkmaz olduğunu hatırlayın.

Harika bir ruh sıklıkla şarkı söyler. Swami Vivekananda bunu çok etkileyici bir şekilde ifade ediyor : « Bir fikri ele alın. Bu fikri hayatınız yapın- onu düşünün, hayal edin, bu fikri yaşayın. Beyninizi, kaslarınızı, sinirlerinizi, bedeninizin her parçasını bu fikirle doldurun ve diğer tüm fikirleri bir kenara bırakın. Bu, başarıya giden yoldur. » Belki dünya bir gün, beni gerçekten kaygılandıran, aynı anda hem toplumsal hem siyasi hem de ekonomik ağır küresel adaletsizliklere çözüm olan bu fikri geliştirmek için yaptığım fedakârlıkların derecesini bilecektir. Bununla beraber, size kapitalizm karşısında tastamam bir alternatif, sözde küçük ekonomi politikası tanrılarının başarısızlıklarını telafi edebilecek bir çözüm sunmazsam bu kitaba harcanan mürekkep işe yaramaz hale gelir. Ekonominin yaşlı iblislerini bunun için uyandırmadan diyalektik analizi yeniden tanıtma zamanı. Her şeyden öte, bu kitabın çok sayıda insanı harekete geçireceğine ve onları önerilen çözüm konusunda tartışmaya teşvik edeceğine ve bunu ilerleteceğine inanıyorum. Ya da yaratıcı bir tarza kapitalizmden uzaklaşan başka bir yolla hayat vereceğine, William Godwin’in nihayet, huzur içinde yatması için.

₺152,84
Yaş sınırı:
0+
Litres'teki yayın tarihi:
16 mayıs 2019
Hacim:
208 s. 14 illüstrasyon
ISBN:
9788873048138
Tercüman:
Telif hakkı:
Tektime S.r.l.s.
İndirme biçimi:
Metin
Ortalama puan 5, 2 oylamaya göre
Metin, ses formatı mevcut
Ortalama puan 5, 5 oylamaya göre
Metin
Ortalama puan 5, 2 oylamaya göre
Metin, ses formatı mevcut
Ortalama puan 0, 0 oylamaya göre
Metin PDF
Ortalama puan 4,5, 4 oylamaya göre
Metin PDF
Ortalama puan 5, 2 oylamaya göre
Metin
Ortalama puan 5, 4 oylamaya göre
Metin
Ortalama puan 0, 0 oylamaya göre
Metin
Ortalama puan 5, 3 oylamaya göre
Metin PDF
Ortalama puan 5, 4 oylamaya göre
Metin
Ortalama puan 5, 1 oylamaya göre
Metin
Ortalama puan 0, 0 oylamaya göre
Metin
Ortalama puan 0, 0 oylamaya göre
Metin
Ortalama puan 0, 0 oylamaya göre
Metin
Ortalama puan 0, 0 oylamaya göre
Metin
Ortalama puan 0, 0 oylamaya göre