Sadece LitRes`te okuyun

Kitap dosya olarak indirilemez ancak uygulamamız üzerinden veya online olarak web sitemizden okunabilir.

Kitabı oku: «Sanki Bir Alevsin»

Yazı tipi:

TÜRK ŞİİRİNDE YENİ BİR SOLUK…

Şiire ve sanata saygı, Azerbaycan halkının geçmişinde derin kökleri bulunan millî bir özelliktir. Ayrıca şiir sanatı, halkımızın sevdiği ve eğimli olduğu alandır. Acı, tatlı tarihimizde, şiir ve sanat diliyle günümüze kadar gelen çok önemli anlar ve olayların olması tesadüf değildir. Bu gerçek, bir yandan sözlü halk edebiyatımızın gücü, diğer yandan ulusal sanat yeteneğinin zaferi, kalbimizde yerleşen millî şiirimizin gücüdür. Burada şiirimizle ilgili tarihsel bir ifadeyi hatırlamak gerekir: “Şairin sözleri gerçeğin sesidir!”

Bu bağlamda, şaire Leyla Aliyeva’nın sanatsal yaratıcılığından söz ediyoruz. Şairenin şiirsel dünyasına baktığımızda, ele aldığı konular ile şiirleri için seçtiği isimler arasında zengin bir uyum olduğunu görüyoruz. Leyla Hanım’ın şiirlerine, saf bir samimiyet ve asil bir yardımseverlik kokusu sinmiştir.

Nobel ödüllü ünlü Amerikalı yazar William Falkner şöyle yazıyor: “Sakin ruh ve rahat bir günlük yaşam, sanatçı için önemli değil. Yazarın maddî özgürlük ve bağımsızlıktan çok, kâğıt ve kaleme ihtiyacı vardır!” Leyla Aliyeva’nın, yaşamı ve faaliyetlerinde, bu bilge fikirlerin realitesini ve reddedilemez gerçekliğini, toplumsal bakış açısı ve yaratıcılığında açıkça görüyoruz.

Leyla Aliyeva’nın eserinde gözlemlenen bu nadir özellikler, sanatsal yeteneği, halkla ilişkilerdeki tükenmez enerjisi; vatan, ülke ve millet sevgisi ve doğa aşkı ile yakından ilgilidir. Şairenin tablolarındaki renk çeşitliliği, şiir örneklerinde de dikkati çekmektedir. Aynı zamanda Leyla Hanım’ın sosyal faaliyetlerinde çok yönlü olması, şiirlerinin konusu üzerinde de etkili olmuştur. Leyla Hanım’ın günümüz dünyasının canlı bir parçası olan Wi-fi, YouTube vb. gibi konularda yazdıkları şiirleri okuduğumuzda, günlük yaşamımızda meydana gelen olaylar bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçer. Şairinin “Gidip Biraz Ağlayayım”, şiirinde sekiz kez kullandığı “Kalbim ve yüreğim” sözü, şaire ile onun ince kalbinin yüz-yüze, göz-göze, gönül-gönüle samimi olarak sohbetinin açıklamasıdır:

 
Hayır, iyisi bu ki
Saksıya diktiğim,
Çiçek yeşersin yerden.
Ya da bala bandırıp,
Acısını unutturayım,
 

Gördüğünüz gibi, şiirin yalnızca bu kıtasında bile şairenin halk edebiyatını, ulusal ifade tarzını ne kadar iyi anlayabildiğini gösterir. Burada “bala bandırmak” ifadesini başka bir kelime veya cümle birleşimi ile değiştirmek mümkün değildir.

Leyla Hanım, hem resim hem de edebî eserlerinde doğa olaylarıyla duygusal hisler arasında uyumlu bir armoni yatarmıştır. Şairenin tüm şiirleri okuyucuyu duygulandırır. Onun “Neredesin, Dünyanın İyi Adamı?” şiiri şöyle başlar:

 
Neredesin dünyanın iyi adamı?
Acaba hangi uzak kıtalardasın?
Bütün denizlerden, nehirlerden geçip
Seni görmek için acele ediyorum!
 

Şaire, iki soru etrafında şiir becerileri ile tüm kıtaların, ormanların, dağların ve nehirlerin üstesinden gelerek ve duygularını içtenlikle ifade etme yeteneğini arar. Okuyucu ile samimi bir ilişki kurar. Genel olarak, idealizm ve sadelik arayışı şairenin şiir için tasarladığı ışıklı bir yoludur ki onun tüm yaratıcılığından geçmektedir.

Leyla Aliyeva’nın aşkı, güzelliği ve insanî duyguları her zaman okuyucunun kalbini okşar. Büyük şairimiz Hüseyin Cavid’in tabiri ile: “Benim Tanrım, güzelliktir, sevgidir!” diyebiliriz.

Şairenin eserlerinin nadir özelliklerinden birisi de okuyuculara sürekli iyimserlik aşılamasıdır. Hatta, gamdan, kederin ve hüzünden yazdığı şiirin sonu bile okuyucuda iyimser bir hava yaratıyor. Tıpkı “Keder Geçip Gidecek” şiirindeki gibi:

 
“Üzülme! Gam keder
birgün geçip gidecek!”
 

diye, ümit verir.

Gönül, zaman, aşk, güzellik, sevgi vb. konularında yazdığı şiirler, şaireyi şiir yolculuğunda sonsuzluğa doğru götürür. Leyla Hanım, şiir dilinde duygu ve düşüncelerini tereddüt etmeden ifade eder. Şairin her bir şiirindeki samimiyet, bir sonraki ifadenin ışık saçan şafağıdır. Leyla Hanım “Bakü” şiirinde şöyle yazıyor:

 
Garip ülkelerde hatırlarken seni,
Bazen gözyaşlarımı döküyorum sessiz.
Seni anlamadan, hayran kalıyorum
Anlarsam eğer, dayanamam sensiz.
 

Veya her mısrasında özgürlüğe aşık olduğunu cesaretle ilan eden Leyla Hanım’ın kaleminin gücü, büyük filozof İmadeddin Nesimi’nin duygusallığı ile benzerlik kurar. Şaire “Hapsetmeyin Beni Tablolara” şiirinde şöyle yazıyor:

 
Hapsetmeyin beni tablolara!
Bu kaygı, bu dikkat gerekli değil.
Eğer ruhuma merhamet gösterecekseniz,
Siz ona sadece özgürlük verin.
 

Leyla Aliyeva’nın edebî eserlerinde, düşündürücü ve örnek ifadeler ile karşılaşırız. Evet, “Zaman her şeye egemendir. O, sanki kendi geçiciliği ve insanın aceleciliği arasında bir dengeleme kuvvetidir. İnsanın tüm emeli zamana bağlıdır ve zaman geri gelmediği gibi, emel de silinmez ve geri dönmez. Onu değiştirme fırsatı yoktur. Zaman hiçbir şeye boyun eğmez, hiç kimseden çekinmez, kimseye ihtiyacı yoktur!” Zamanın egemenliğine karşı çıkmak ise, her sanatçının yaratıcılığındaki kararlılık ve yenilmezlik belirtisidir. Leyla Hanım, zarif ve sağlam kalbi ile zamanın yetersizliğine ve geri dönmezliğine karşı isyan eder ve bu isyanını şiir dili konusundaki yeteneği ile dile getirir. Genel olarak Leyla Hanım’ın yaratıcılığında zamana bağlı konular özel bir üstünlük oluşturur.

 
Zaman nereye aktı, acaba böyle?
Ben “dur” dedim, o durmadı.
Yola, karanlık çöktü saat altıda,
Elim güneşe uzana kaldı…
 

Görüldüğü gibi, bu şiirde, zamanın hızına dair düşüncelerini, naif ve renkli kelimelerle tanımlayabilmiştir. Afgan asıllı ABD’li yazar Halid Huseyin, dünyaca ünlü “Uçurtma Uçuran” eserinde, zamanın hızlı aktığından şikayet ederek şu sözleri kaleme alıyor: “Keşke zamanı durdurabilseydim.” Leyla Aliyeva, örnekte de belirttiğimiz gibi, zamanın hızlı akmasından ve yaşamın hızlı değişmesinden duyduğu endişeyi ifade ediyor:

 
– Zaman, bekle biraz, dur bir anlığına,
Dur, bekle beni, sözümü dinle.
Neden acele edersin, gizleme, konuş,
Paylaşırım sırrımı ben de seninle.
 

Şaire ayrıca mısralarındaki bilgeliğe dayanarak bir şekilde zamana ve kadere meydan okuyor. O, her durumda mücadelesini şiirsel bir üslup ile ortaya koyabiliyor.

Aliyeva, anavatanına, halkına olduğu gibi kendi İslam dinine de kalben inanıyor ve gerçek anlamda Allah’ını seviyor. Onun büyük Yaratan’a, Allah’a olan inancını ve itikadını “Bana Güç Ver Allah’ım!”, “Benim Allah Vergim!”, “Hayat Nedir, Ölüm Ne?”, “Cennetle Aramda Bir Basamak Kaldı!” gibi şiirlerinde gözlemlemek mümkündür.

Şunu söylemeliyim ki, son yıllarda Haydar Aliyev Vakfı Başkan Yardımcısı şaire Leyla Aliyeva’nın şiir kitapları, Kaspi Eğitim Merkezi ve Kaspi Gazetesi’nin “Azerbaycan’ın Klasik Şair ve Yazarlarını ve Genç Yeteneklerini Yurtdışında Tanıtalım!” projesi çerçevesinde “Farsça olarak Tahran’da ve Özbek dilinde Taşkent’te yayınlandığı belirtilmelidir. Şairenin “Sanki Bir Alevsin” isimli bu kitabı, Türkiye’de şiir severlerle buluştuğu tek kitabıdır.

Bizce Leyla Aliyeva’nın resimlerinin sanat severlerin kalbini okşadığı gibi şiirleri de şiir severlerin ruhlarını besleyecektir. Rahatlıkla söyleyebilirim ki, bu kitap da şiir severler tarafından sevinçle ve ilgi ile karşılanacak ve besteciler için çekici bir örnek olacaktır.

Şaire Hanım’a Büyük Tanrı’dan sağlık ve mutluluk dolu gelecek arzusuyla…

Proje Girişimi Grubu
09.09.2019
Ankara

SANKİ BİR ALEVSİN

 
Sanki bir alevsin, sürekli yanıyorsun,
Işık saçıyorsun hiç usanmadan.
Bakışının etkisi canlar yakıyor,
Kalplere baş eğdirip mutlu oluyorsun.
 
 
Gücünün farkındasın, biliyorum dostum,
Onu bir araç olarak kullanıyorsun.
İnsanlardan kağıt kartlar yaparak,
Vurarak, kazanıp teslim alıyorsun.
 
 
Geceyi karanlıktan koruduğun gibi,
Kime acıyor, kime yanıyorsun?
Bu dünyada senin gibi olamadık.
Bizim gibi olmayı da sen başaramıyorsun.
 
 
Bazen sanıyorum ki sen sihirbazsın,
Gizli istekleri çözen sihirbaz.
Kini nefreti rüzgâra verip,
Bağrını güzelliğe açan sihirbaz.
 
 
Herkesi bir şeyden korumak için,
Kılıç yapmışsın sen iyilikten.
Onunla rahatça başlar kesiyorsun,
Buna hakkın yoktur, iyi biliyorsun.
 
 
Bazen de sanıyorum sen bir şeytansın
Seni kınamaya gücüm de yok.
Kötü niyetini rüzgarlara veriyorsun,
Yüce meleklere olmak için yakın.
 
 
Şimdi sen ne yerde ne de göktesin,
Bomboş uçurumlar koruyor seni.
Belki de bu yüzden böyle dertlisin,
Budur gözlerindeki yalnızlık gamı!
 
 
Seni anlamadım, olsun, ne yapalım!
Çiziyorum üstünü, nasiptir bu da.
Ama dua ettiğim her akşam vakti,
Tanrıya şükür ki varsın bu dünyada!
 

YILDIZLAR DİZİLSE MERDİVEN GİBİ

 
Yıldızlar dizilse merdiven gibi,
Dolsa gözlerime ayın ışığı.
Çıkarak kat kat gökyüzüne,
Seni getirirdim oradan aşağı.
 
 
Sıkıca yüreğimde sakladıklarımı,
Getirebilseydi rüzgârlar sana.
Bak, o zaman bilirdin senin için nasıl
Kırılıp, üzülür yüreğim benim.
 
 
Kalbimin içinde yaşayan sensin
Arzudan, istekten değerlidir bana.
Senin sözlerinle ilgili anılarımı,
Keşke nehirler geri getirebilse.
 
 
Seni nereden bulayım, bilemiyorum!
Gösterebilseydi bari bulutlar.
Keşke bir an elinden tutabilseydim,
Böyle ulaşılmaz dileğim de var.
 
 
Neden gözyaşları dönüyor denize?
Söyleyebilseydi yağmurlar bana.
Huzur hakkında bildiklerini,
Ay da yıldızlar da söylerdi bana.
 
 
Samimi sesini duyuyorum her an,
Beni uzaklarda sen koruyorsun.
Keşke duygularımı ulaştırsa dağlar,
Nasıl özlediğimi, kendin duyarsın.
 
 
Ağaçlar köprüye dönüşebilse,
Üstünden sana doğru gelirdim.
Söyleyemediğim, anlatamadığım her şeyi
Bir gülümseme ile sana anlatırdım.
 
 
Gündüze dönebilseydi geceler,
Güneş ışık saçardı karanlıklara.
Sıkıca sarılıp kucaklardım seni,
Bir daha gitmemen için uzaklara.
 
 
Dünyanın en iyi adamıydın sen,
Hatıran ebedî yaşar kalbimde.
Bil ki bekleyeceğim kavuşmamızı,
Buna inanıyorum, bil ki her zaman.
 

BOŞ DÜNYA

 
Gece, güneş seni terk ettiğinde,
Bulut arkasına geçen ay da,
Yüreğine süzülen gamı dinlersin
Bir daha anlarsın, teksin dünyada.
Dostlar unutunca doğum gününü,
Düşmanın nefreti susar, sakinleşir.
O zaman yüksek sesle şiir okuma!
Bil ki o, konuşmasan da seni dinliyor.
Yaşanmış anları hatırandan silip
Bırak rüzgâr götürsün, üzülme daha.
Yaz gözyaşlarına dönüşse de kar,
Diğer dertlerinde teselli arama.
Bu küçük dünyada yalnız da olsan,
Kalsan da dar bir yol ayrımında,
Baksan kimse yoktur, bomboştur dünya,
Bil ki tek değilsin, O var yanında…
 

BANA GÜÇ VER ALLAH’IM!

 
Bana güç ver, Allah’ım!
Dilimden düşmesin bu saf dualar!
Bana güç ver, samimi olayım…
Benden uzak dursun bütün yalanlar!
Bana güç ver, veda edeyim
Bu açgözlü dünyanın heveslerine!
Yarıda bırakayım hırs kadehini
Güç ver, çeksin beni gökyüzü içine!
Kanadım,
İnce bir dal gibi titreyip essin,
Dünyanın yüzüne bakayım bu ara,
Haddimi aşıp çoşmayayım
Bırakayım bu gereksiz gurur,
Yuvarlanıp düşsün uçurumlara!
 
 
Güç ver gazabını
Kendi gözyaşlarının
Altında gizleyen insan duyulsun!
Güç ver!
Kötülüğe iyilik yapayım
Kan ise kanla değil, suyla yıkansın!
Güç ver!
Birisinin arkasından ben,
Susup, konuşmayayım bir daha hiçbir vakit.
Bırak yüzüme söylensin, söylenen sözler,
Yüzüme söylenen sözle yürek iyileşir.
Güç ver!
Acımayayım ben insanlara,
Acıyan insana sonunda acınır!
Açıkla, onlara güven aşıla
İmana gelsinler, güçlensin onlar!
Hiçbir şey istemiyeyim gereği yoksa,
Bana güç ver, senden beklemeyeyim,
Hiçbir şey dilemeyeyim anlamsız yere,
Bekleyip de gökleri bıktırmayayım.
Bana öyle bir güç ver ki çocuk olayım…
Şeytanın hilesine boyun eğmeyen,
Henüz yetişkinlerden darbe almamış,
Yeni doğmuş, saf bir bebeğe!
Hayır, eğer şaşırıp da yolumu kaybetsem
Bileyim ki, çıkmak için bir yolum daha var.
Ama senin bir parçan her insanda var…
 

GÖZLERİM KÖR OLMUŞ

 
Gözlerim kör olmuş,
Bir şey görmüyorum.
Siyahları beyazdan ayırmıyor onlar.
Ben körüm…
Körlerden nefret etmezler,
Aksine, merhamet edip el uzatırlar.
Körüm,
Ne korkum var ne çekincem,
Neden korkmalıyım?
Hadi söyle neden?
Beni görenlere acıyasım gelir.
Kalplerinin gözü kör imiş meğer.
Hayatın hiçliğinde gül gibi azanlar,
Ne hakkı duyarlar, ne saf arzuyu.
Ben körüm!
Körlerden nefret etmezler!
Yalan da söylemezler, kötü olur sonu.
 
 
Tutuldu gözlerim,
Ama görüyorum,
İnsanlar can atıyor boş faniliğe.
Herkes bekliyor, bir şey olacak,
Ama var olanı görmüyorlar…
Neden?
Tutuldu gözlerim…
Ama duyuyorum,
Hangisi parlak renktir, hangisi siyah.
Görüyorum…
Hem de çok acıyorum,
Kalpleri kör olmuş bu insanlara.
 
 
Onlar hissetmezler, asla duymazlar
Aşk nefesinin uyanışı.
Kör oldu gözlerim ama nedense
Görüyorum dünyanın öteki başını.
Tanrı’ya yakın olduğum anlarda,
Gökleri avucumla okşuyorum.
O anda unutuyorum duyguyu, heyecanı
Mucize olanı ben anlıyorum.
Her türlü küskünlüğü unutuyorum ben,
İçi boş kıskançlığı, aptal faniliği…
Birini beladan kurtarmak için,
Bana kalp gereklidir,
Göz değil.
Ben körüm…
Gözlerim hiçbir şey görmüyor
Sonunda ölümlü her bir canlı gibi.
Kurtuluş budur ki, yaratılan insan
Karanlıkta olanı görsün,
Tüm körler gibi…
 

İŞTE YİNE YALNIZIM

 
İşte yine yalnızım, vefasız dostum,
Yine ay doğmuş, rüzgâr esiyor.
Sarhoş oldu hayattan aklım, düşüncem
Yalnızım…
Gece uzun, yüreğimin acelesi var.
Sadece gözlerim dalmıyor uykuya
Gün mutluluğun sonuna mı geldi?
Bu ıssız odada yine yalnızım…
Yalnızlar kimler için dualar ediyor?
İşte hala yalnızım.
Yalnızım, yalnız…
Ümitle beklediğim, belki bu değil.
 
 
Beni terk etti, uyudu güneş,
Gökte, gökkuşağı karardı aniden.
Güneş uyumuştu…
Yine rüyâyla
Söz bulamıyorum hiçbir şekilde şimdi.
Gündüz tuval üzerine çizdiğim renkler
Bir uçtan süzülür, şimdi sonsuzluğa,
İşte hâlâ yalnızım.
Şimdi siz söyleyin,
Kimin kudreti var böyle yalnızlığa?
 
 
İnsanlar gözlerinde korkuyu sevmez,
Sevmezler silahsızlar,
Gizli olanları.
Hiç kimseye hoş gelmiyor,
Hıçkırık sesi.
Özlem, umutsuzluk, güçsüzlük, veda…
Hatta melekler de dönüyor cellada,
Mazlum insanların başlarının üstünde.
 
 
Ne bileyim belki de kendi hayatımı
Bu küçük fırçayla çizip boyadım.
Resmime o kadar boya vurdum ki
Aldatıp, şaşırtayım kendi talihimi
Belki gerçekten de beni görmeyi
Haksız yere herkese yasak ettim.
Gerçekten böyle mi,
Var mı böyle yürek?
Hem gerçekten sevsin hem de ebedî…
 
 
İşte hâlâ yalnızım ama korkuyorum
Bu yalnızlıkla kalmaktan, yine baş başa.
Güya duymuşum ağlayan kalbimi,
Güya bilerek dönmüyorum taşa.
Yine de yalnızım…
İlacım ancak
Gamın kılığına girmektir bence…
Ya da pencereye beyaz bir tuval koymak…
 

GECE

 
Gece, beni affet ama sevmiyorum seni
Senden güzel olduğum için değil
Gündüz gizli olan bütün sırları
Karanlık düşünce, görüp seziyorum.
 
 
Gece beni affet, arkadaşım değilsin.
Gerçeği söyler dost olan insanlar.
Acıyla doludur gerçekler ama
Gecenin sahte rengi olanları gizler.
 
 
Gece söyle bakayım, neden geliyorsun?
Akıldan çıkan ne varsa hatırlatıyorsun
Sen gel, uyandırma hayallerimi,
Hayalden mi doğar güneş dünyada?
 
 
Gece, neden karanlığınla üzüyorsun beni?
Bu kadar da kin, nefret mi olur?
İnsanlar dahi olsun ve yahut aptal,
Gündüz bilinmez, bu gizli kalır.
 
 
Gece, geçici bir rahatlık ver bana,
Yüreğime merhem et sabah ışığını.
Neşemi geri ver, öfkeyi gizle,
Senin karanlığında gam ortaya çıkar.
 
 
Ne ağla ne bana acı,
Ya da istersen beraber ağlayalım.
Ne kadar çalışıp savaşsak da biz
Mümkün değil zamanı geri getirmek…
 
 
Bırakıp gideceksin beni bu karanlıkta,
Gece, gideceksin sen de herkesler gibi.
Demek, herkes gibi yalancısın sen de,
Ümit vermen yeter, iyileştir kalbimi.
 

TERK EDEMEM HİÇBİR ZAMAN SENİ

 
Zaman nereye aktı hızla böyle?
Kapının ağzını kış aldı yine.
Yine, yaz ruhumu iyice üşüttüm,
Yakalandım keder hastalığına.
 
 
Güneş doğdu,
Bahçedeki güllerim açmaz,
Hazar’ın kumları parlamıyor güneşte…
Yakıyor göğsünü özlem ateşi,
Kimi sonsuza kadar yalnızdır yine.
 
 
Yüreğim neden yine dondun,
Neden buza döndün,
Kim eritecek?
Her türlü ısınmak istemiyorsun sen
Senin alışkanlığındır,
Kışın gam yemek.
 
 
Zaman nereye aktı, acaba böyle?
Ben “dur” dedim,
O ise durmadı.
Yola karanlık çöktü, saat altıda.
Elim ise güneşe uzana kaldı.
 
 
Yetişebilseydi eğer ellerim,
Avucumun içinde gizlerdim onu.
Öyle kucaklardım ki onu
Kalbime sokarak
Bir daha gelmezdi gündüzün sonu.
 
 
Ancak gözyaşlarını görür geceler…
Affet beni kalbim,
Beni sen affet.
Bir daha, seni incitmeyeceğim.
Bir daha seni terketmeyeceğim.
 

İNANMIYORUM

 
Yine yaralandı
Ruhum soldu gül gibi.
Kırık mısralarımın
İçinden düştü yürek…
 
 
Kalbim kaya gibi
Çarptı uçurumlara
Merhamet et ruhuma
Allah’ım, nereye gitsem?
 
 
Aylardan ya da günlerden
Güçlü olur mu hiçbir an?
Olur… Çünkü geriye
Dönmez asla o bir an…
 
 
Bu kahkaha sesi ne?
Bu gülümseme ne gizler?
Benim bu ruhum gibi
Var mı güzellikler?
 
 
Çırpınıyor zavallı ruhum
Kafesteki kuş gibi.
Çırpınıyor denizde,
Boğulan yakınım gibi
 
 
Boğuluyor, yok iradem
Ruhumu çıkarmaya.
Ağlamak istiyorum,
Gücüm yok ağlamaya.
 
 
Ellerim güçsüzleşti
Ağrım gözümde donmuş…
Bozuldu bu hikâye,
Yazmak çok zordur onu.
 
 
Bozuldu bu hikâye
“Yok” deyip bağırsam da.
Sesim gücünden düştü
Dilim zehir tatsa da.
 
 
Ne değişti aniden?
Kar yağıyor, kıştır ha,
Söyleme sen, ayaz imiş,
Ne bileydim ben garip.
 
 
Yapraklar da dökülür
Karanlık basar gündüzü.
İnanmıyorum peki niye?
Neden bilmiyorum ben?
 

KUĞU KUŞU

 
Toplam tek bir atış,
Tek bir kurşun…
Kuğu kuşu gökyüzüne uçup gitti…
Hayal bir anda söndü karardı.
Mucizelere inanç orada öldü…
 
 
Sinsi sinsi tökezledi avcı,
Gülerek gizledi ne derdi vardı.
Bir başka hayata kıymakla sanki,
Kendi hayatının öcünü aldı.
 
 
Toplam bir ateş,
Sadece bir anda.
Kayboldu, yok oldu, dupduru sevgi.
Çiselendi o temiz, duygulu hisler.
Beyaz tüylere altın kan gibi.
 
 
İnsanın hakkı var ateş etmeye,
Acaba yaşamayı nedir hak eden?
Dili olmayanlar kurtulamıyor
Bu haksız, insafsız, kör takiplerden
 
 
Hepsi bir ateş,
Ağlıyor rüzgâr.
Kuğu kuşu yitirir sevgilisini.
Verirdi avcıya,
Her neyi varsa..
Ateş etmeden oradan
Çıkıp gitselerdi…
 
 
Kendi canını bile feda ederdi,
Sadece sevgilisi,
Geri dönebilsin.
Nasıl bir acıdır hasretle ölmek?
Dert döner mermiye, göğsünü deşer.
 
 
Hepsi bir ateş,
Deniz kadar keder,
Kuğu gökyüzüne uçtu, bir yıldız gibi.
Kayboldu ama kendi sevgilisine
Asla izin vermedi,
Kalbinde ölsün…
 
 
Kuğu dökemedi gözyaşlarını,
Gözyaşları geçmişi getirmez geri.
Dert-keder elinden deliye döndü,
Gözleri aradı karanlık sonu.
Silindi aklından, açılan ateş
Her şeyi yoluna zaman sokacak.
Ama insanoğlu asla dünyada
Kuğu kuşu gibi,
Sevmeyi başaramayacak.
 

UNUTAMIYORUM GÖZLERİNİ BEN

Yetimhanenin öksüz çocuklarına


 
Unutamıyorum o dertle dolu,
Denizler gibi derin gözlerini ben.
Sadece sen…
Bir tek sen hiç gülmedin,
Şimdi üzülüyorum
O hâlini düşünmekten.
 
 
Söylesene,
Sekiz yılda ne gördün?
Zulüm, adaletsizlik
Düzeltilemez hatalar…
Kalbindeki ışığı kim söndürdü, söyle!
Bozuldu nakışlar,
Kayboldu renkler…
 
 
Biliyorum akşamları çok üzüldüğünü.
Duvarın ötesinde neler var diye?
Bütün bir dünya var,
Güzelden de güzel,
Sen ise inanmıyorsun
Mucizelere.
 
 
Yüzüne gülücük maskesi giysen de,
Durur gözyaşların masum yüzünde
Umudu küçücük ellerinde sıkıp
Gizlice tutmuşsun
Avucunun içinde.
 
 
Sıcak bir ev görüyorsun,
Gözlerini kapatıp.
Duyuyorsun kahkaha, şen müzik sesi.
Üstüne yorgan gibi çekip bulutu,
Sen nefes alıyorsun,
Oysa nefesin esir.
 
 
Bayramlar geldiğinde
Sen de beklersin,
Herkes yalan söyler, aldatır seni.
Gece düşüp de, sessizlik çöktüğünde,
Yardıma çağırırsın anne sesini…
 
 
Ama onun sesi duyulmaz,
Biliyorsun.
O ses cevap vermez hiçbir zaman sana,
Kalbinde erimez buz parçasıyla
Yalnız kalmak için sen doğmuşsun.
Bu dertli, bu etkileyici bakışınla
Yalnız olmak için
Gelmişsin dünyaya.
Küçük ellerinle
Yavaşça dokunuyorsun
Her an yanındaki bebek meleğe.
 

Ücretsiz ön izlemeyi tamamladınız.