Kitabı oku: «Unuttuğun Yerdeyim», sayfa 2
Yazı tipi:
Sınak 46
Tanrı’nın yaddaşından47
Dünyanın o başından
Ana rahmi tünelin
Sıcak karanlığından
Gelip gurbete düşmek…
Senin giydiğin bedenle
Aynadan sana bakan senli ve sensiz senle
Gölgen ile görüşmek!
Kalpte
Ömür adlı galip de
Havasına, suyuna,
Hele alışmadığın bir dünyada yaşamak
Ve… Sonra ömür boyu nişanın yiter diye
Göbeğinde ananın
Ve geldiğin dünyanın mührünü taşımak,
Sınak!
Doğum- ölüm
Bir düşün
Bir ömürlük yol geçer
Tire aralığında
Bu iki zıt görüşün.
Geçtiğin yollar boyu bazen izin yok ise
Düşman bakışlar ile bakma sen ayağına.
Hoş gününde kendin geldin, dar gününde
Allah aldı kucağına…
Rehberin, yol yoldaşın
Tanrı’dan ve anandan kalan yurt borcu sevgi.
Yüreğinin içindedir, yüreğinden yakındır,
Uzak, uzak yıldızlardan
Biri kadar uzaktır
Sev ki,
Sevmek: Yeni baştan doğmaktır…
Çetini gözlerine bakmak, ellerine dokunmaktır,
Ellerine dokundun,
Gözlerine baktın,
İçindeki şeytanı azatlığa bıraktın!
Gözlerine bakmak, ellerine dokunmak,
Sınak!
Ve ömür…
Sınaktır,
İki taşın arasına koymak geçmişini
Yılan gibi kabuğundan soyunmak
Önce değişmek,
Sonra çektirebilmek
Ağrıyan dişini,
Sınak!
Gözünle güneşi içine tepmek
Havayı havayla
Yerküreye döndürmek ciğerlerini,
Ölümü bile, bile
Bilmemek ölümün vaktini ve yerini
Ölmek,
Hafızayı silmek,
Ve her şeyi unutmak…
Gittiğin hayat yolu değil, ölüm yoludur
Arayıp bulacağın ölümdür.
Bu dünya yitik yeri, ister küselim,
İsterse hayıfsınak.
Yaşamak sınaktır,
Ölüm, ondan da
Sınak!
Baba Resmi
Demiryol vağzalı48…Katar ayağı49
Ortada sükûta serpelenen kar.
Arkada arkasız civanlık çağı
Nerden bilecekti, önde neler var…
Ayrılık… Yüreği sıkılan vahtmış
Ufukta bir kanı kararan akşam…
Atam yanımdaymış, bahtım oyakmış.50
Bahtım oyakmış da, ben yatırmışam.51
Bu soğuk satırlar bir şeyler der mi?
Sesi sonra çıktı yağan karın da…
Bir ana düşünün, yaşı da yirmi,
Bir oğul, çok olsa yaş yarımında.52
Kulun görmediğini talih görürmüş,
Geride ne olmuş, önde neler var.
Buhar nefesiyle göğs ötürürmüş53
Bizi ayırmaya ahdeden katar…
Havada donarken söze ihtiyaç
Babanın sözleri kırık kırıktır:
“Gözümün ışığı, gözlerini aç
Belki bu ayrılık son ayrılıktır!
Nedir iliğime işleyen soğuk:
İçime doğanın başa gelmesi…
İspata, izaha ihtiyacı yok,
Hazır delildir ‘ata’ kelimesi…
Gün geçer, ay geçer, yıl galaklanır54,
Zaman da kemirir ömrümü az az…
Gözümü yumarım bahtım bağlanır,
Açarım, açsam da bahtım açılmaz.
Ömrüme yoldaştır bir ‘ata’ adı,
Çocuk hafızamın kanı soğuktur…
Hatıra adına bir şey kalmadı
Bakıp ağlamaya resmi de yoktur…
…Aradan çıkmaya çalışır zaman,
Havada burgusu burulur karın…
Can candan ayrılır… Bu ayrılıktan
Dumanı başından çıkar katarın…
Elinde Yusuf’un kesik kendiri
Bir şey düşünürdü vaht ese, ese:55
Geri dönecekti yolların biri,
Biri gidecekti ‘gider gelmez’e. 56
Bakıp görmeyenin hoş o halına
Çekilmez dertleri çekerdi katar:
Gün çoktan inmişti dağlar dalına
Ay sevinirdi ki, gökte bulut var.
O katar giderdi dert çeke çeke
Yatan körpenin de rüyası kardı…
Açsaydı kör olası gözünü, belki
İçinde bir baba resmi kalırdı…
Menzil Başında
Kırkıncı yılların kademi ağır…
Yere çıngı düştü…
Bir dilim alev
Ayları, yılları böldü yarıya.
Savaş gül bitirmez,
Çiçek yetirmez,
Sınır çizgileri girdi araya.
Bir korku doğurdu hamile dünya,
Taptaze filizler yandı, büzüştü…
Sıraya sonuncu giren askerin
Boyu da dört parmak aşağı düştü.
Burdan güneş doğar, ordan ay batar,
İyi ki zamanın, vaktin sonu yok.
Böylece yarına yol alır katar.
Ne yazık, arada dört vagonu yok.
Fit verir…57
Zamanın sesi ucalır,
Gelecek seherler çıkar karşına.
Dört vagon katardan ayrılıp kalır,
Dört nesil yetişmez, menzil başına.
Körpe sinesini verip gabağa58
Arkadan hevesle gelen nesiller
Kalan vagonları çekip sabaha
Uzak geleceğe götürmek ister.
Nerdeyse akına koşulur akın59
Ve büyür siperde sıkılan yıllar.
Tutar nöbetini nice tezgâhın
Soğuk dipçiklerden yapışan eller…
Uyandı dört yıldır susan hevesler
Yeniden çağladı damarda kanlar.
Doldu beşiklere ilahi sesler,
Yazık, cephelerde kalan civanlar…
Kırklı, senelerin yaprak dökümü,
Hani aksakallar yetmiş yaşında?
Nineler oturup yol beklemezler,
Oğulu uşağı azizlemezler,60
Kocalar görünmez dokkaz61 başında…
Gam Yeme, Kaldıysa Son Ümit Yeri…
Başını katanda62 gurbet çağları,
Gidip son menzilde unutma ilki
Susuz çay olmaz ki, çay yatakları
Sevgisiz bir ömür, ömür değil ki?!
Vakit yüze çıkıp baht unutmasa
Seven sevdiğini unuta bilir?63
Seni bir kimsenin gözü tutmasa
Seni bu dünyada ne tuta bilir?
Gam yeme, kaldıysa son ümit yeri
Gurbete karını dökse de yanvar.64
Bilsen ki nerdeyse sevdiğin biri
Ve seni, nerdeyse gerçek seven var…
Gidersin, Meçhule Yol Alır Giden
Gidersin, meçhule yol alır giden,
Gurbet, bir açılmaz sırdan başlıyor.
Burnunun ucunu sızlatan vatan
Yâdından çıktığı yerden başlıyor.
Gidersen, vatanın kalır vatanda,
Yüreğin içinde köz vatan olur.
Derdine, çilene vatansın sen de,
Sana da gurbette, söz vatan olur.
Özü hiç, sözünü unutma, vatan,
Şimdilik gönlünün bir yerine yaz:
Onu senin gibi terk edip, atan,
Seni onun gibi seven bulunmaz…
Ne Güzel!
Vatan Var Unutulduğun Yerde
Gâh taştan, gâh duvardan
Süzülüp ara sıra
Gözyaşına göz açan yanık besteler de var.
Acı hatıralardan başı yastığa düşmüş
Ölümüne baş koyup yatan hesteler65 de var.
Bir odanın köşesinde
Bağrı yanık bir günde başı kesilen ömrün
Su gibi millenmekte
Pencerenin perdesinde nefesin yellenmekte…
Selam, Memmed İsmayıl, selam yetim gardaşım!
Yaman karıştı başım. Bağışla nerde öldün,
Nerde kaldın bilmedim.
Hani bizi ayıran talih: O el, o gayçı,66
Candan can ayrılırmış, can kimdi? Beden kimdi?
Bizi nerde ayırdı gafil yollar ayracı,
Kimdi vatanda kalan, gurbete giden kimdi?
Tutmaya ümit yeri gezme el var, etek yok,67
Ne ileri, ne geri, geçmiş var, gelecek yok.
Bilirim sevmediler sevdiğin kızlar seni
Dağlanmış sinesinde kavallar sızlar seni…
İçinde Nuh Nebi’den kalma beş on hatıra
Üç beş yaralı mısra veya söz kırıntısı,
Kim ala, kim götüre…
Boynuna alır mı acaba bu suçu gurbet,
Gurbet nere, sen nere, kalemin ucu gurbet…
Ben gayrete sığındım, sense uzak gurbete…
Gelmedim seni dağdan dağa salan kederin,
Kaderin arkasınca
Ölüm ayak basınca…
Susuyor mu göğsünün altında kış yarası
Hele işin orası,
Alası, aparası kaza ve kader seni.
Bir zaman seni sevenler saldı derbeder seni.
Gurbet: Örümcek toru!
Sığındığın dört duvar her gün andırır goru68
İçinde hasret koru
Koruya bildiğince vatan hissini koru!
Vatan: Zaman içinde yolundan azmış diyar,
Talihsiz talihini şeytanlar yazmış diyar
Uzak hatırasıyla yaşamak geçmişleri,
Bu uğursuz işlerin, uğursuz gidişleri…
Durumuyla zamanın gözlerinden yaş salan,
Vatan gurbet arası kaderi, çaşbaş salan,69
Sen ey ana vatanın üvey evladı, Memmed!
Ağzı yanmış dünyanın ağzının tadı Memmed.
Bile bile her şeyin hasrette yittiğini
Sen niye tora düştün?
Ne yandan kovdularsa fırlanıp ora düştün
Ne sever sevdiklerin, ne nefret ettiklerin…
İzini azdırmakta ardından gittiklerin..
Dert ortağın öldü mü, nerde suç ortakları?
Ne özünü özleyen bir güzel bulunacak,
Ne sözünü gözleyen okuycu70 dudakları…
Götüren götürürse, gitmeyen nasıl gitmez,
Ne avrat, ne uşaklar, ne ananın mezarı
Gurbetten geçmezsen
Gücün özüne yetmez…
İt gibi itibarsız vaktin zaten kırıktı,
Gurbet de gurbet değil, bir deli haykırıktı…
Her yalancı umudun zaman imiş bir yudum
Ak sakalın, ak saçın, zamana ihtiyacın
Zaman koca bir keder çekebildiğin kadar
Mısraların zamandan koparılan parçalar,
Gönülleri parçalar.
Nerde kılıca geldin, bir yana varamadın,
Sözün dalınca geldin, alıp aparamadın…71
Kurt gibi kuduz olur dert acıktığı yerde,
İyi ki vatan var unutulduğun yerde.
İçimizde öldürüp biz sana ağı(t) dedik
Zaman, yazın yüzüne güzleri hasret çeker.
Çeker, yılanı kurşun, şairi gurbet çeker,
Ölen duygularına Mekke toprağı dedik…
Yetmez mi dert çektiğin hayat terazisinde,
Ne geceye iliştin, ne de sabaha çıktın.
Vatan gurbet arası bu ölüm gezisinde
İki arada kalıp ne yanda yoka çıktın?72
Yitik yitiği bulmaz, yitiren boyun büker,
Damlaya damlaya göl olur damlalı katrelerden
Evlatların don diker
Senden onlara kalan
Yalan hatıralardan…
Yadı gör, yakın dözer, burda bakım, görüm yok73
Bu baht, kader benimse sırtına almaz seni.
Benim Tanrı’dan gayrı sığınacak yerim yok,
Tanrı salmazsa kimse, yâdına salmaz74 seni…
Adı Batmış
Biraz payızın75 sonu,
Ve… Sonra bütün kışı…
Yüreğime dokunur,
Bir ananın kargışı…
Bu dertlerin, bu da sen,
Bu da donakalan kış:
Niye cevap vermezsin,
Eye!76 Ey adı batmış…
Anam, zaman karıymış,
Kulaklara kurguşun.77
İki başı varıymış
Belki de bir kargışın…
Süründüm dizin dizin,
Sonra kanat çıkardım.
Ben ki çetin cevizin
İçinden ad çıkardım…
Yer gurbet, ben tedirgin,
Kırılan kanadımdan.
Öyle battı ki, bir gün,
Adım çıktı yâdımdan.
Kime çatar gileyim,78
Emanetimi getir.
Kimim var, kime deyim
Batan adımı getir.
Hani yâdın, yakının,
Var mı seni duyan ses?
Ya balık kulağının
İçinde uyuyan ses…
Deniz mi oldu bu yer,
Emaneti mi sende?
Senden istiyorum, ver,
Batan adımı sende(n)…
O Derdini Açmaz Size
O, derdini açmaz size,
Her suali kendinedir.
Gök sulara dalıp kimse,
Düşünüyor, fikirdedir…
Dalgalara akşam çöker,
Şafakların kızıltısı.
Yaddaşından mısra söker
Dudağının mızıltısı…
Erimez saçındaki kar,
Yaz gelse de genden geçer…
Eline geçmeyen ne var,
Gelip yüreğinden geçer…
Yeni savuşmuştu yayı,79
Nerden çıktı bu kocalık.
Sinesinde parpılayı(r),
Fikrinde tuttuğu balık…
Bir vaht özünü çekerdi,
Şimdi de özü çekilir.
Azalır gözünün nuru,
Dünyadan gözü çekilir.
O bulutlar, bulutlar…
Hâli bulutlardan beter
Özleri kövrelmese de80
Onu ağlatmaya yeter…
Boşalmaya ümit var mı?
Kadere kebin olunca.81
Vatanda dost tapılar mı?
Gurbet zerrebin82 olunca…
Gördüğü yerler yad olur,
Ne yapışır, ne el çeker.
Vatan yolu abad olur,
On yıldır gözü yol çeker…
Uzak yolların canına
Piyade düşmeye gider.
Vatana gitmez, gidende
O, yâda düşmeye gider…
Gam Döven Kapılar
Ana rahmi, ya mezar
Hayatın serhedleri 83
Çektiğimiz musibet
Bir yutum hava için.
Kalmaya yer gezerdi
Bu dünyanın dertleri,
Ağaçlar yükselirdi
Kuşlara yuva için…
Gelip bende kesişir
Kesişmeyen serhedler,
Yeraltı da ben idim,
Yeryüzü de ben oldum.
Geldim… Karınca gibi
Canıma doldu dertler,
Gam döven kapıların
Birisi de ben oldum…
Ona Ne Ad Yaraşır
O kimdi ve saire…
Ateşi tükenen Mug84
Çizdiğin bir daire,
Ve… İçindeki boşluk
Denize çatmayan çay,
Heykele dönmeyen kil,
Buluttan doğmayan Ay,
Ve… Negatifteki şekil .85
Sancılı bir milletin
Yanlış çekilen dişi;
Yurt derdini gurbetin
Canına çeken kişi…
Ya inkâr et, ya beğen
O heder, bu da heder.
Özü gidebilmeyen
Yerlere sözü gider.
Güne eğilen başı
Boynu bükük bir ümit
Ona ne ad yaraşır?
…
Ne ad dedin?
“Tereddüt.”
Dünya ona dört duvar,
Gurbet yüzüne perde,
Ne olduğu yerde var,
Ne olmadığı yerde.
İlahi Bir Zıddiyet
…Yaşatıp ilahi bir zıddiyeti
Bir boğaz oluşur iki akından.
Sular akışından usanmaz kati,
Sahil de bir yerde dayanmasından.86
Tutup eteğinden ‘Allah Kerim’in
Güz ormanındaki kış heyecanı.
Orda öldürülen ümitlerimin
Her akşam sulara dökülür kanı.
Gâh gurub yerini, gâh tan yerini
Öper güzelliğin Tanrısı bir şam
Yığıp dalgalardan, şefeklerini87
Dağların ardına iner her akşam…
Niyetin ölümden başka adı yok,
Gam çeker içine doğan yolları.
Arama, dünyanın kum saati yok,
Geriye işlemez zaman yolları…
Gurbette ışık da gönülsüz yanar,
Gurbette geç yanar, tezden erir şam.
Garibin gözünde tez batar güneş,
Gurbette hevesten tez düşer akşam.
Sular ayrılığa koşan akındır,
Derdini çekmekte dere, diklerin.88
Belki yitirdiğin kazandığındır,
Belki kazandığın yitirdiklerin?
Saklıdır çağlayan suda gizlerin,
Başı geçmişine bağlanan, susan.
Sonu yok dört elle tuttuğu yerin,
Unuttuğu yerin oğludur insan!
Söyleyip gelmeye yer arar sesin
Sözünü dağlara deyip de döner.
Bazen öle öle ölüm hevesin,
Gidip o dünyaya değip de döner…
Hele yol uzaktır, idam yerine,
Karşıda çileli gor89 var, kefin var.
Hele konulursun adam yerine
Hele yapılası bir görevin var.
Vaktin astarına çevrildi dost da
Yara yok, yaranın yeri göynetir.90
Koskoca Aristo bana Asos’da
On yıldır ayrılık dersi öğretir.
Her yolun sonunda bir ayrılık var,
Ben de kızlarıma verdim bu dersi.
Boğazda sular da tersine kar,
Onsuz da ölümdür doğumun tersi…
Gündüz: Astarına çevrilen gece
Hayatta boş kalan yeri görünmek,
Girip yaddaşlarda yaşamak nice
Hasret sularında sırrı görünmek…
Bu sular boğazdan akmış, akacak,
Akıp haber verir su ayrılıktan.
Belki de kızlarım kârlı çıkacak,
Ölüm ıtrı gelen bu ayrılıktan!
Gün batar, sulara çeker gölgemi
Hayat bir oyunmuş, rakip aparır,91
Benim hasretimi yüklenen gemi
Canını bir teher çekip aparır…92
Ben ki, bir yolcuyum ‘gider gelmez’e,93
Uçan bir kayadan ne kalır dağa?
Ya öyle köhneyim, ya öyle taze,
Ecel mezar arar beni satmağa.
O Da Gitti
Y.Kuznetsov’un hatırasına
…O da gitti bu dünyadan
Her şeyini atıp gitti.
Bilseydi hiç bırakmazdı
Dünyayı aldatıp gitti
Tembelliğini düzlere,
Göz nurunu gündüzlere
Günahlarını bizlere
Satıp gitti…
…Ne bileydin neyi duydu,
Hakkın yerde zuhuruydu..
Kim bilir belki de suydu
Belki de buluttu, gitti.
“Ömürler yaman kısadır”,
Sözünü unutup gitti.
Tutunacak yeri yoktu,
Yüreğini tutup gitti…
Gözden Çıkarılan…
Dönüp mayasına kapik94, kuruşun,
Kıymete binince cilalı demir…
Mermiye dönüşmek istemez kurşun,
Ağaç, darağacı olmak istemir.
Âdem’den, Havva’dan kalan mirastan,
Payımıza düşen beş karış kabir,
Kim bilir belki de bu itirazdan
Namlu mermisini geriye tepir.
Bu dünya Tanrı’nın sır mektebidir
Ses çıkmaz diline bağlı düğümden.
Belki göbek bağı idam ipidir,
Asılıp dünyaya geldiğin günden…
Hoşuna mı seçer gurbeti garip,
Boşuna mı yağar Allah’ın karı;
Bahtına bağlanan bir görünmez ip,
Seni arkasınca çekip aparır…
Zamanla yarışta her damla bir an,
İstek menziline gidip çatar su;
Kuru bir ağacın geçip canından,
Yeşil bir yaprağa dönünce arzu..
Neden dudaklarda soğuyor adın
Köhnelik elini çeker sene de ,
Neden değerini yitirmez altın,
Bir şeyler yanlıştır bu ananede…
Kocalık yaşanmaz uzak, yâd ülke,
Kuruyup ağaca dönen de candır.
Ömrün uşaklığı vatandır belke,
Sonra elimizden çıkan vatandır…
Kim idin?
Sen kimi hatırlatırdın,
Herkesin ahiri bir kuru addı(r).
Evvel diken olup göze batardın,
Sonra vatan seni gözden çıkardı…
İnsan…
…İnsan mı dedin? İnsan
Yerde ruhun izidir.
Zamanın kapısında
Ömür dilencisidir.
Bilirsin ki yarıyor
Dünya kirakeşliğe95,
“Ey dili gafil” deyip
Dudağını dişleye…
Zamanın kapısını
Çarpıp çıkar hiçliğe…
Boğazdan Geçen Gemiler…
Kim senin bahtını gurbete yazdı,
Vatan mı istedi, vaht mi dışlıyor?
Düştüğün çıkılmaz bir darboğazdı(r),
Biraz o taraftan deniz başlıyor…
Suların akarı eğmiş sahili,
Bir defa eğilen artık düzelmez.
Gurbete serpilen ömrün on yılı,
Vatan istese de geriye gelmez…
Dünyaya karıştın dünyayla birsin,
Kim seni yurdundan saldı derbeder?
O göze görünmez kim idi dersin,
Kader mi diyorsun, belki de kader…
Çıksan, çıkamazsın cazibesinden,
Bahtın bıraktığı görünmez iz var…
Gece martıların garip sesinden
Bilirsin nerdeyse, çay var, deniz var…
Vatan da öylece hayaldir burda,
Ne ad vereceksin seçkinliğine?
Ve canından fazla sevdiğin yurda
Ayak basamazsın üç günlüğüne…
Öz müdür, üvey mi Ege’yle Hezer,96
Var mı bir cevabın, bu suale, su?
Yelinle uçmaya gölgeni gezer,
Ufuklar ardında kartal balası.
Fikrinin ucunda o ev, o dahma97,
Sonu görünmeyen bir sitem ile.
Her gün boğazına tıkanan lokma
Ve her gün boğazdan geçen gemiler…
Kılıca Baka Baka
Atın sırtında yara,
Devenin sırtında fır98
Eski bir yarın dibi
Yeni bir mezar yeri.
Cenaze omuzlarda
Gezdiği yeri tapır,99
Dünyanın kar yeridir
Dünyanın bahar yeri…
Canınla çok övünme
Cansızın da canı var,
Dere derinliğinde
Duyarsın uçurumu.
Kışın kuruyup kalan,
Yazın dil açanı var
Gölgesinden bellidir
Ağaçların durumu.
Bir gün ölmeye ne var,
Doğmak işin çetini.
Yola çıkanlar bilir
Yolculuk ne demektir.
Arzu hüzün kaynağı,
Azaptır ana betni,
Dünya her şeyi bilip
Hiçbir şey bilmemektir…
Mısralara çevrilir
İçimden kalkan kıyam
Unuttura da bilir,
Hatırlata da beni…
Adresleri değişen
Bir vizit kağıdıyam
Saklaya da bilirsin,
Yırtıp ata da beni…
İzini azdırdı mı,
Yolunu tuttukların,
Kuşu uçtu göklere,
Suyu toprağa gider.
Ne seni tanıyanlar,
Ne de unuttukların,
Vatandan çıkış yolu
Unutulmaya gider…
Ne ağaç altı gölge,
Ne yaprak üstü ışık…
Yâri yoldaşı görmek
Dalınca100 baka baka…
Ve benden geçen vatan
Bahtı karma karışık,
Kesilen başı görmek
Kılınca baka baka…
Adaşım, Bu Tarih Tekrar Olundu
Şair Mehemmed Hadi’ye
Adaşım, bu tarih tekrar olundu
Her şeyi diyecek bu başlık böyle.
Ben de senin gibi inkâr olundum,
Adaşım, gel bana yoldaşlık eyle.
İnsanın toprakta inadı yoldu(r),
Bir eli yetse de bir eli yetmez.
Benim de niyetim, ayak baş oldu,101
Başım ayağımdan ireli gitmez.
Döner mısralara alın terleri
İlhamı olanın kısmeti yoktur.
Çıkar pazarlara ak defterleri,
Yazılan kâğıdın kıymeti yoktur.
Kur’an ayetidir kader kısmeti
Sütü uyuturlar102 üyüşmek103 için.
Asrın evvelinde yiten Memmed’i104
Asrın sonlarında değişmek için.
Bu çark-ı feleğe teker de derler,
Sende yitenleri bende bul, şimdi.
Gel, yitik yitiği tapar105 da derler
Ben yittim, yerime sen tapıl şimdi.
Unutulanların Şairi
Dumanı dışarı çıkmaz her ‘od’un
Hakkı bulanların şairiyim ben.
Becerebilirseniz beni unutun
Unutulanların şairiyim ben!
Kırkıncı Kapıyım Sırrım Bilinmez
Kırkıncı kapıyım sırrım bilinmez,
Bir sır ki, ne akşam, ne sabah bilir.
Ben öyle yerdeyim, yerim bilinmez,
Yerde mi, gökte mi, bir Allah bilir.
Ömür, yaşanası haftalar, aylar,
Ölüm, duyulası son haber olur.
Yitirir adını denizde çaylar
Hezer’e vardı mı, Kür, Hezer olur.
Ben ki, gözlemedim, göze girmeni,
Bir gün gözden çıkar göze girenler.
Ben sana kıyamam, sen yitir beni,
Yitir, aziz olur yitirilenler....
Geldiğin gibi de gitmek güzeldir
Bedenden sıyrılıp ruh olmak güzel.
Denize karışıp yitmek güzeldir,
Tanrı’ya kavuşup yok olmak güzel.
VATANIN BÜTÜN YOLLARI SONUNDA GURBETE ÇIKTI
Uzun Bir Cümledir Vatan Toprağı
Hakkın arkasınca güneş izinde,
Güneyle, kuzeyin Türk vadisinde
Uzun bir cümledir vatan toprağı!
Batıdan doğuya yolu upuzun,
Ortada virgüldür Hezer denizi
İtil’dir, Fırat’tır kol budakları
Önünde mübteda Ege suları
Sonunda nidadır Tanrı dağları
Okunsa uçuklar dili sonsuzun.
Hiç kimse okuyup başa çıkamaz,
Uzun bir cümledir vatan toprağı
Uzundur, dünyanın ömründen uzun!
Şairleri Susmayan Bir Vatan Basılmamış
Canında can kalmadı
Var mı candan yananın?
Bir kederli hâlin var
Virane bağlar gibi.
Saldırmışlar canına106
Ölüp giden ananın
Göğsünden süt soğuran
Kansız uşaklar gibi .
Nere gitsem derdin de
Ardımca gider benim,
Bir kulum ölene dek
Bu derdi taşımaya.
Seni hilas etmeye
N gücüm yeter benim,
Ne sende arsız arsız
Tab edip yaşamaya.
Şairleri susmayan
Bir vatan basılmamış,
Kalbimde can yerine
Buna ümit besledim.
Yolunda şehit olmak
Bahtıma yazılmamış,
Bayrağına sarılıp
Defnedilmek hasretim…
II
Hangi kayasından kopup geldi,
Akıp geldi hangi bulağından,
Hangi sözünden çıkıp geldi,
Hangi mezar toprağına dönecek
Gurbet elde gardaş gibi
Kulluğunda durduğum107 bu can?
Göze ışık,
Dudağa söz,
Kulağa ses,
Yüreğe kan,
Göğse nefes gibi yetmiyor bana,
Yetmiyor vatan!
III
Burası gurbet diyarı
Her şey ölçülü biçili.
Burda ne şarap içilir,
Ne bir ahu göz güzelin
Yolunda candan geçilir.
Yarın, yolum vatan sarı
Yağmuru, çamuru, karı,
Seli olmaya gidiyorum.
Adam olmaktan usandım
Deli olmaya gidiyorum.
Bilmezdim Bir Yağlı Tikesin, Vatan
Bilmezdim bir yağlı tikesin, vatan,
Azala azala gelirsin dada.
Kuzu derisine benzer haritan,
Kuruya kuruya kalmış ortada.
Katlasan katlanır, çeksen uzamaz,
Rus parmak uzatır, Fars el çekince.
Bir yanın Demavend, bir yanın Kafkas…
Ah, neler çekmedin bu yel çekince!
Seni unutmadı düşmanlar bir an,
Tamah sancıları tuttu, bıraktı.
Kebap kokusuna uyandı İran,
Rusya da Petro’nun gözüyle baktı.
Gelen asırların sessiz feryadı,
Siner varlığıma topraktan, sudan,
Kanıkmış108 iştahı diş altındadır,
Bir köpek de bazen ürer komşudan.
Gâh ayı payısın, gâh aslan payı,
Götürmek istiyor seni ortadan:
Aslan derisine bürünen ayı,
Ayı derisine bürünen aslan.
Üstünde melekler ocak kalayan,
Ah sen de bir ulu yurt olabilsen.
Doğudan batıya ruhu uluyan,
Kuzu derisinde kurt olabilsen!
46.Sınak: İmtihan.
47.Yaddaş: Hafıza.
48.Vağzal: Tren garı
49.Katar ayağı: Tren yolu, ray
50.Bahtı oyak olmak: Talihi yaver gitmek
51.Bahtı yatmak: Talihi yaver gitmemek.
52.Yaş yarımında: Yaşını doldurmamış, altı aylık
53.Göğüs ötürmek: Göğüs geçirmek.
54.Kalaklanmak: Birbiri üstüne yığılmak
55.Esmek: Titremek.
56.Gider gelmez: Gidenin bir daha geriye dönemediği yer, sürgün yeri, savaş cephesi.
57.Fit vermek: Islık çalmak, tren sireninin çalması.
58.Gabag: Ön, ileri,
59.Akın: Akıntı, hücum
60.Azizlemek: Çocuğa, sevgiliye, hoş sözler söyleyerek sevmek,
61.Dokkaz başı: Büyük avlu kapısının önü.
62.Başını katmak: Aklını karıştırmak, şaşırtmak.
63.Bu bir soru cümlesidir, Azerbaycan Türkçesinde vurgu ile de soru cümlesi yapılabilir.
64.Yanvar: Yılın ilk ayı, ocak.
65.Heste: Hasta
66.Gayçı: Tren yolunda, ana hattan ayrılan makas.
67.Gezme el var etek yok: Gezmek için vatan var ama başın sıkıştığında tutmak için etek yok.
68.Gor: Mezar
69.Çaşbaş salmak: Ne yapacağını şaşırtmak.
70.Okucu: Okuyucu
71.Aparmak: götürmek
72.Yoka çıkmak: Birdenbire kaybolmak, yok olmak.
73.Sen yabancılara bak, sana yakın olanlar her şeye tahammül eder.
74.Yâda salmak: Hatırlamak.
75.Payız: Sonbahar
76.Aye: Seslenme edatı.
77.Kurguşun: Kurşun
78.Giley: Sızlanma, intizar, yakınma, şikâyet.
79.Yay: İlkbahar.
80.Kövrelmek: Kalbi hassaslaşmak.
81.Kadere kebin olmak: Kaderle kebin kesmek, nikâhlanmak.
82.Zerrebin: Dürbün.
83.Serhed: Serhat, sınır.
84.Mug: Zerdüştlük inancında müritlere verilen ad.
85.Neğatifteki şekil: Fotograf filmindeki negatif resim.
86.Dayanmak: Durmak
87.Şefek: Tan vakti, ya da gurub vakti kızıl güneş ışıkları
88.Dere dik: Dere tepe
89.Gor: Kabir, mezar.
90.Göynetmek: Sızlatmak.
91.Rakip aparmak: Rakibin(hayatın) galip gelmesi,
92.Canını bir teher çekip aparmak: Bir şekilde beladan kurtulmak, canını kurtarmak
93.Gider gelmez: Gidilip bir daha dönülemeyen yer, sürgün yeri.
94.Gepik: Azerbaycan para birimi, kuruş.
95.Kirakeş: Kiracı.
96.Hezer: Hazar denizi.
97.Dahma: Derme çatma baraka, kulübe.
98.Fır: Hörgüç
99.Tapmak: Bulmak.
100.Dalınca: Ardından, arkasından.
101.Ayak baş olmak: Tepetaklak olmak.
102.Süt uyutmak: Sütü mayalamak, yoğurt çalmak.
103.Üyüşmek: Sütün, damızlık yoğurt ile uyuşup yoğurt haline gelmesi.
104.20. Yüzyıl Azerbaycan şairlerinden Mehemmed Hadi.
105.Tapmak: Bulmak/ Tapılmak: Bulunmak
106.Canına daraşmak: Sülük gibi yapışmak.
107.Kulluğunda durmak: Her isteğini yerine getirmek için emrine amade beklemek.
108.Kanıkmak: Kana susamak.
Ücretsiz ön izlemeyi tamamladınız.
₺52,60
Türler ve etiketler
Yaş sınırı:
0+Litres'teki yayın tarihi:
01 ağustos 2023ISBN:
978-625-6852-28-0Yayıncı:
Telif hakkı:
Elips Kitap