Kitabı oku: «Basit Düşün»
Owain'den
Sophie ve Dylan’a
Rory'den
Elaine’e
Owain ve Rory'den
Davranışsal Kavrayış Ekibi’ndeki dostlarımız ve meslektaşlarımıza ithaf edilmiştir.
ÖNSÖZ
Büyük Hedeflere Ulaşmak İçin Basit Düşün
İster başbakan, ister ebeveyn, ister memur olalım, hepimiz sık sık kendimizi birilerine bir şeyler başarma konusunda yardım etmeye çalışırken buluruz. Bu kişiler arkadaşlarımız, meslektaşlarımız, çocuklarımız ya da müşterilerimiz olabilir. Bazen de kendimize yardım etmeye çalışırız.
İnsanlık halini muhteşem ve şaşırtıcı kılan, çoğu zaman kendimize karşı bile bir muamma olmamızdır. Gerçekten de daha sağlıklı yaşamayı, sevdiklerimize sinirlenmemeyi ve kendimize koyduğumuz hedeflere ulaşmayı amaçlarız. Ama dünya baştan çıkaran, dikkat dağıtan unsurlarla ve başka baskılarla doludur. Üstelik zihnimiz ve yaşantımız halihazırda basmakalıp yöntemlerle ve alışkanlıklarla dolup taşar. Zihinlerimiz kaçınılmaz bir biçimde yolundan sapınca kendimizi yeniden, terk etmeye niyetlendiğimiz yolda buluruz. Alternatif hedefimiz ise gözden kaybolur.
Davranışsal Kavrayış Ekibi (The Behavioural Insights Team) ya da kısa sürede herkesin kullanmaya başladığı adıyla Dürtme Ekibi (Nudge Unit) İngiliz hükümeti tarafından 2010 yılında kurulmuştur. Var olmasını sağlayan Koalisyon Anlaşması çerçevesinde şekillenen ılımlı ilkesi şöyle söyler: “Geçmişin dolambaçlı bürokratik yöntemlerinden sakınarak, insanları kendileriyle ilgili daha iyi seçimler yapabilmeleri için cesaretlendirmek, desteklemek ve onlara fırsat tanımak adına akıllıca yollar bulmak.”1
Bu benzersiz projenin başarısı ya da başarısızlığı ve Davranışsal Kavrayış Ekibi’nin2 bu husustaki rolü hakkında ne düşünüyor olursanız olun, “insanları kendileriyle ilgili daha iyi tercihler yapabilmeleri için desteklemenin, cesaretlendirmenin ve onlara fırsat tanımanın” iyi olduğu fikrine prensipte katılmamak zordur. Zaten ebeveyn, arkadaş ve meslektaş olarak bunu hep yaparız. Sorulması gereken soru, “Bunu daha iyi yapabilir miyiz?” olmalıdır. Bilhassa, davranış bilimlerinden son elli senede edindiğimiz kavrayışı, kendimiz ve çevremizdekiler için, yaptığımız seçimleri hayata geçirecek daha başarılı birtakım teknikler ve beceriler edinmek ve yapmak istediklerimizi başarmak için kullanabilir miyiz?
Sanırım cevap “evet” olacaktır ve bu kitabın ana amacı da tam olarak budur. Şahsen bu araçları herkes için ulaşılabilir kılmanın önemine de inanıyorum. Her zaman, Davranışsal Kavrayış Ekibi’nin ve genel anlamda psikoloji alanındaki çalışmaların ulaşılabilir olması gerektiğini savunmuşumdur. Bunun tek sebebi kurumsal şeffaflığın çıkarlarına uygun olması değildir. Sözkonusu bilgiler bütünü “demokratikleştirilmeli” ya da herkese açık olmalıdır.
Davranışsal Yapı İskelesi
Yeni beceriler ve alışkanlıklar kazanmak ya da hayattaki (davranışsal) hedeflerimize ulaşmak, bir yapı inşa etmek için gerekenle aynı miktarda yaratıcılık ve mantık kullanmayı gerektirir. İster basit bir kemer, ister Özgürlük Heykeli olsun, yapı inşa etmek yoğun planlama ve dikkat gerektirir. Her şey tamamlandığında, başarıya ulaşmak için gerek duyulmuş incelikli adımları unutmak kolaydır.
İster fiziksel ister davranışsal olsun, bir yapının ayakta kalması için güçlü temellere ihtiyacı vardır ve maruz kalacağı ağırlıkla baskıyı kaldırabilmek için doğru yerleştirilmesi gerekir. İnşaya başlandığında yapı ve beton zayıf olacaktır. Başarıya ulaşmak için, başlangıçta hassas olan eklem ve bağlantı noktalarını destekleyecek bir yapı iskelesine ihtiyaç duyulur. Süreç boyunca yapının yağmur ve rüzgârdan korunması için yapı iskelesini de inşa etmeye devam etmek gerekir. Bunu doğru düzgün yapmak gerekir ki sonunda yapı iskelesi ve örtüler sökülebilsin. Böylece inşa edilen yapı güçlü olur, ayakta kalır ve kurulma amacı her ne ise ona hizmet etmeye başlar.
Owain ve Rory bu kitapta, geniş çaplı psikolojik literatürün ve Davranışsal Kavrayış Ekibi’nin öğretilerini alarak, kişiye özel “davranışsal yapı iskelesi” kurulumu için gerekli olan çelik, direk ve bağlantı noktalarına dönüştürmüştür. Aynı çelik bir yapı iskelesinde olduğu gibi, parçaları birleştirmek için belirli bir beceri ve plan gereklidir. Bir dahaki sefere bir yapı iskelesinin yanından geçtiğinizde ona bakın ve en muazzam yapıları bile destekleyebilecek güçte olmasını sağlayan tekniklere hayranlık duyun. Huzur veren bir güzellikte birleştirilip inşa edilmiş, kesinlikle gelişigüzel bir araya getirilmemişlerdir. Bu kitap aynı becerileri ve projeniz için gerekli bileşenleri size sunmayı hedefler.
Basit Düşün’ü okurken keşfedeceğinizi umduğum şeylerden biri de sizin (ya da yardım etmeye çalıştığınız kişilerin) yalnızca bir hedefte başarılı olmakla kalmayıp, buna ek olarak, hayatınızın birçok alanında faydasını göreceğiniz bir dizi beceriye de sahip olduğunuzdur. Psikoloji literatürünün öne sürdüğü de tam olarak budur.3
Bazen çocukların kullanım kılavuzuyla dünyaya gelmediğinden yakınılır. Aynı durum bizler için de geçerlidir. Zihinlerimizin ve davranışlarımızın karmaşık ve çok yönlü olması, insanlık halinin bir parçasıdır. Bizi neyin motive ettiğini, geleceğimizi nasıl şekillendirmemiz gerektiğini ya da en iyi yapılmış planların bile dış dünyanın yanı sıra içimizdeki güçler ve alışkanlıklar tarafından sekteye uğratılabileceğini anlamamız konusunda “içgüdülerin” sadece bir yere kadar faydası olur. Umarım bu kitap sizin ya da yakın olduğunuz birinin önemsediği bir konuda başarıya ulaşmasına yardımcı olacaktır.
Bu kitabın kamusal hizmetler alanında çalışanlara ya da işi gereği başka insanların hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olan diğer profesyonellere de fayda sağlayacağını umuyorum. Öğretmenler, doktorlar, sosyal hizmet görevlileri… Sizler, yetenekleri ve sıkı çalışmasıyla bizlerin daha çok şey öğrenmesine ve daha iyi yaşamasına yardımcı olan iyi huylu “dürtücüler” ordususunuz. Eğer işinizi biraz olsun daha iyi yapmanıza yardımcı olabilirse, bu kitap ve bu kitabı destekleyen araştırmalar Davranışsal Kavrayış Ekibi’nin şimdiye dek yaptığı en önemli işler arasında demektir.
Bol şans! Güzelce ve bilgece dürtün.
David HalpernDavranışsal Kavrayış Ekibi Başkanı
GİRİŞ
İş Bulma Kurumu
Paul4, Essex’te, Londra’nın kenar mahallelerinden birinde bulunan iş bulma kurumunda oturmuş, randevu zamanını bekliyor. Paul yirmi dört yaşında, kanunlara birkaç kez karşı gelmişliği var ve hiçbir işte uzun süre tutunamadı. Eskiden bu durum onu çok da rahatsız etmezdi. Genellikle kolayca iş bulur, resmi ve gayri resmi işler arasında gidip gelirdi. Ama artık devir değişti. 2011 yılının Mayıs ayı, yani Büyük Durgunluk olarak anılan dönemin tam ortası ve eskiden onu işe alabilecek işverenler artık çok daha temkinliler. Paul yedi aydır iş bulamadı ve hayatı giderek zorlaşıyor. Bakması gereken küçük bir kızı var ve kira borcu da birikmeye başladı. Artık çaresizce iş aradığı için sonunda gururunu ayaklar altına alıp iş bulma kurumuna başvurdu.
Paul’un karşısındaki masada Melissa oturuyor. Yıllarını insanların iş bulmasına yardım etmeye harcamış olmasına rağmen artık sistem yüzünden sürekli hayal kırıklığı yaşıyor. Günlerinin çoğunu iş arayanların sayfalar dolusu form doldurmalarına yardım etmekle geçiriyor. Gelir hesaplamasına yarayan formlar, sosyal yardımdan faydalanmaya yarayan formlar, hatta diğer formlarda iddia ettiğin kişi olduğunu kanıtlamaya yarayan başka formlar. Melissa, geçen sene boyunca yüzlerce insanın motivasyon ve özgüvenini kaybedişine tanık oldu. Daha faydalı olmak istese de, zaman zaman sistemle, ekonomiyle ve hatta bazen yardım etmeye çalıştığı insanlarla savaşıyormuş gibi hissetmekten kendini alamadı.
Tüm bunlar, Paul ve Melissa yeni bir girişimde yer almaya başladığında değişti. Sözkonusu girişim tipik, küstah danışmanlardan oluşan bir ekip ve yeni teknolojiyle desteklenen multi milyon sterlinlik bir proje değildi. Bunun yerine, girişimin odak noktası Melissa’nın, Paul’un ve diğerlerinin iş bulmasına yardım etme yönteminde yapabileceği küçük değişikliklerdi. Değişiklikler küçük olsa da, bir araya geldiklerinde Paul’un iş aramaya, işe hazırlanmaya ve en nihayetinde işi elde etmeye dair görüşlerini sıfırlayacak nitelikteydi.
Melissa normalde Paul’dan form doldurmasını isteyerek işe başlardı. Ama şimdi, neden iş bulma kurumuna geldiğine ve bir iş bulmanın onun için neden önemli olduğuna dair Paul’u düşünmeye teşvik ediyordu. Paul, ailesini geçindirmek istediğini söyledi. Melissa böyle bir konuşma yapabilecek zamanı bulmaya ya da bu konuda teşvik edilmeye alışkın olmasa da, bu konuda doğal bir yeteneği olduğunu keşfetti. Daha sonra Paul’dan iş hayatına dönmek için kendine kesin bir hedef belirlemesini istedi. İçinde bulundukları şartlar zorlayıcı olduğundan, Paul’dan hırslı ama gerçekçi olmasını istedi. Paul, kendine üç ay içinde, tercihen inşaat sektöründe bir iş bulma hedefi koydu.
Ardından Paul özgeçmişini geliştirmek, iş ilanlarına başvurmak ya da bu alanda çalışan arkadaşlarından patronlarıyla konuşmalarını istemek ve aradığı inşaat işinde kullanılacak alet edevatı almak gibi adımlar atarak hedefini bölümlere ayırmaya teşvik edildi. Bu adımların her birine odaklanmak, nihai hedefin, yani işe girmenin göze çok da uzak gelmemesine yarıyordu. Böylece süreç içerisinde aşama kaydettiğini hissedip motivasyonunu yükseltebilecekti.
Sonrasında, her on beş günde bir Melissa’yla gerçekleştirdikleri görüşmeler sırasında Paul, yapacağı belli başlı işler ve bu işleri ne zaman yapacağı konusunda düşünmeye teşvik edildi. Bu görevlerin her birini not alıp günlük rutinine yerleştirdi. Örneğin, pazartesi sabahı kahvaltıdan sonra üç iş başvurusu yapacaktı. Böylece haftalık ve günlük rutiniyle hedefe ulaşmak için yapılması gerekenler arasında zihinsel bir bağ kurabiliyordu. Ayrıca her bir adımın altına imzasını attı. Böylece Melissa’nın gözü önünde, birlikte kararlaştırdıkları ve iş bulmasına yarayacak adımları atmak üzere aktif bir yükümlülük altına giriyordu.
Hem Melissa hem de Paul yeni bir başlangıç yapmış gibi hissediyorlardı. Melissa artık insanlara bir sürü idari form doldurtmakla uğraşmıyor, Paul da kontrolü yeniden kazanmış gibi hissediyordu. Kolay değildi. Paul başarısızlıkla sonuçlanan birçok başvuru yaptı. Ama Melissa’nın cesaretlendirmesi sayesinde başvurulara devam etti ve üç ay içinde bir inşaat alanında iş buldu. Paul daha sonra Melissa’ya yardımları sayesinde hayata bakışının değiştiğini, eşiyle ilişkisinin düzeldiğini ve küçük kızına bakabilecek imkânlara sahip olduğunu söyledi.
Davranış Bilimleri
İş bulma kurumlarının insanların iş bulmalarına yardım etme yöntemleri üzerinde yaptığımız değişiklikler şimdilerde tüm İngiltere’ye yayıldı ve her yıl dokuz milyon insana daha hızlı iş bulmaları konusunda fayda sağlıyor. Tüm bu uygulamalar “davranışsal kavrayışlar”, yani davranış bilimleri araştırmalarından alınma fikirler üzerine kurulu. Bu araştırmaların bütününe ait en önemli fikirlerin çoğunu kitap içerisinde işleyeceğiz. Daha fazla ilerlemeden önce, üzerinde durulmayı fazlasıyla hak eden ve kitapta sözü geçen birçok meselenin temelini oluşturan bir teoriden bahsetmek gerekiyor. Bu teori, insanların iki tip karar verme ve algılama yöntemine sahip olmasıyla ilgilidir.
Sözü geçen “çift süreç teorisi”nin ele alındığı en bilinen eser, Nobel ödüllü psikolog Daniel Kahneman’ın Hızlı ve Yavaş Düşünme5 kitabıdır. “Hızlı” sistem, otomatik olarak, yani bir çaba ya da istemli kontrol olmadan işler. Biri “Çimen ne renktir?” ya da “1+1 kaç eder?” diye sorduğunda ona başvururuz. İstesek de istemesek de yeşil renk ve 2 sayısı birden kafamızda belirir. “Yavaş” sistem ise aksine, aktif dikkat gerektirir. Biri “12 x 19 kaç eder?” diye sorduğunda ya da yolda yürürken alışkın olduğumuzdan daha hızlı şekilde yürümemizi6 istediğinde ona başvururuz. İleri düzey bir matematikçi ya da yürüme hızını değiştirmeye gayet alışkın biri olmadığımız sürece bu aktiviteler çaba ve aktif dikkat gerektirir.
Hızlı ve yavaş sistemler yalnızca renkleri deşifre etmemize, matematik problemlerini çözmemize ya da alışılmadık yürüyüş egzersizleri yapmamıza yaramazlar. Karar almaya her yeltendiğimizde devreye girerler. Buna hayatta kendimize hedefler koymak ve bu hedeflerin peşinden nasıl koşacağımıza karar vermek de dahildir. Sorun ise, çoğumuzun yavaş ve hızlı sistemlerin göreceli zayıflıkları, güçleri ve birbirleriyle nasıl bir etkileşim halinde oldukları konusunda hiçbir fikrimizin olmamasıdır. Çoğu zaman, kendimize bir hedef belirlediğimizde daha yavaş olan yansıtıcı düşünme sistemimizi kullanarak hedefe dikkatle odaklanacağımızı varsayarız.
Sınırsız bir algılama kapasitesine sahip olsaydık, bu durum herhangi bir sorun teşkil etmezdi. Fakat sahip değiliz. Aktivitelere ayırabileceğimiz sınırlı bir dikkat bütçemiz var ve Daniel Kahneman’ın da savunduğu üzere bütçe aşılırsa başarısız olunur7. 12 çarpı 19’un kaç ettiğini hesaplarken aynı anda bir sonraki paragrafı da okumaya çalışırsanız ne demek istediğimizi anlarsınız. Daha geçerli bir örnek vermek gerekirse, kilo vermeye çalışacak olursanız bir iki günle kalmayan, haftalar süren kalori kısıtlamalı bir diyet yapmanın ne kadar zor olduğunu görebilirsiniz. Bu durumda ihtiyaç duyulacak bilişsel çaba tahmin edilenden çok daha fazladır. Bir diğer deyişle, biz alt tarafı insanız. Klasik ekonomi ders kitaplarında sözü geçen Albert Einstein’ın zihinsel kıvraklığına ve Gandhi’nin8 irade gücüne sahip ekonomistler değiliz. Sınırlı bir bilişsel “dalgaboyu”na9 sahip olmamız, daha yavaş olan sistemimizden yararlanma becerimizi sınırlandırmaktadır.
Birçok insan yavaş sistemin beynin “akıllı” kısmı olduğu, sonucunu düşünmeden kanıya varan, “aptal” hızlı sistemle durmaksızın boğuştuğu yanılgısına düşer. Atfedilen özelliklere göre, yavaş sistem kalorileri hesaplamak ister ama hızlı sistem Mars marka bir çikolata gördüğü yerde üzerine atlar. Ama bu düşünce, hızlı sistemin izlediği karmaşık yolların ve daha da karmaşık bir dünyada geçen yaşantımıza nasıl katkıda bulunduğunun yanlış bir temsilidir. İlk kez araba kullanmaya çalıştığınızda nasıl hissettiğinizi düşünün. Çabalamanızı, sürekli yoğun dikkat göstermenizi gerektirir. Yavaş sisteminiz tam kapasite çalışıyordur. Şimdi de hızlı sistem görevi devraldığında çaba gerektirmeden, kendiliğinden araba kullandığınızı ve bunun nasıl hissettirdiğini bir düşünün. Yani hızlı sistem aklımızı çelse de (çok yemek, emeklilik için birikim yapamamak, işyerinden bekledikleri o raporu asla tamamlayamamak) bizi hedeflere ulaştıracak yolun anahtarını elinde bulundurur.
Yani bu kitap, dikkatinizi hedeflerinize ulaşmanıza yardımcı olacak şekilde yönlendirmenize yarayacak davranış bilimi alanındaki en güncel araştırmaları önünüze sermektedir. Yavaş sisteminizi, hızlı sisteminizin en çok ihtiyaç duyduğunuz anlarda devreye girmesine olanak tanıyacak akıllıca yöntemlerle kullanmanıza yardımcı olacak basit bir yapı iskelesi sunacaktır. Bu büyük oranda, yansıtıcı sisteminizi bugün kullanarak, eylemi gerçekleştirecek olan gelecek benliğinizin etrafına davranışsal yapı iskelenizi örmeniz anlamına gelecektir. Böylece size küçük detayların tahmin ettiğinizden daha önemli olduğunu hatırlatacağız. Büyük hedeflere ulaşmak için basit düşünmeniz gerekiyor.
Başkalarını Dürtmekten Kendimizi Dürtmeye Doğru
Bu kitabın kalbinde yatan fikirler yalnızca son elli yılın akademik araştırmalarına bakılarak ortaya atılmamıştır. David Cameron’ın 2010 yılında başbakan seçildikten kısa süre sonra kurduğu Davranışsal Kavrayış Ekibi (Sıklıkla Dürtme Ekibi olarak anılır), bu araştırmaları alıp son altı yıldır geliştirdiği programlar aracılığıyla test etmiştir. Davranışsal Kavrayış Ekibi’nin o zamanlardaki hedefi şimdikiyle aynıdır: davranış bilimi alanındaki araştırmalardan elde edilen fikirleri, insanların kendileri için daha iyi seçimler yapabilmelerine yardım edebilmek üzere gerçek hayatta uygulamak. 2010 yılında birçok kişi bunun işe yaramayacağını düşünmüştü. Basın konuya şüpheyle yaklaşmıştı ve birçok gazeteci bunun hükümetin ciddi ve yenilikçi bir girişimi değil de uyduruk bir saçmalık olduğuna inanmıştı. Çoğu hükümet yetkilisi de bu girişime, hükümetin öncelikli ilgi alanının yüksek bütçeli programlar, yeni yasalar ve cesur duyurularla ilgili olması gerektiğini ifade ederek meydan okumuştu. O dönemin olayı büyük düşünmekti.
Tony Blair ve Gordon Brown yönetimi altındaki Başbakanlık Strateji Birimi’nde görev yaparken bizler de büyük düşünmeye alışkındık. Bu, temiz bir sayfa açarsak, belediyelerin durumunun 15 sene içinde nasıl olacağı üzerine bir proje olabilirdi. Öğrencilerin katılımını artırmak için eğitim sisteminin nasıl kökten değiştirilmesi gerektiğiyle ilgili bir çalışma da olabilirdi. Elbette ki böyle büyük stratejik programlar da faydalıdır. Ama bu programlara girişildiğinde, masa başında geliştirilen strateji ile uygulanan arasında büyük bir fark oluşabilir. Bu yüzden, Davranışsal Kavrayış Ekibi’ni kurarken hükümet programlarının insanların günlük kararlarını nasıl etkilediğini daha iyi anlayabilmek adına kalıplaşmış fikirlerden sıyrılma fırsatını değerlendirdik. Bu, büyük değil basit düşünerek başlamamızı gerektiriyordu.
İlk yaptığımız değişiklik kanıt toplama yöntemlerimiz üzerine oldu. Masalarımızdan kalkıp kamu hizmetlerinin pratikte nasıl işlediğine yakından bakmaya başladık. Paul ve diğerlerinin iş bulmalarına yardımcı olacak değişiklikleri yapmadan önce iş bulma kurumlarında haftalar geçirdik. İnsanların mahkemece verilmiş ceza ücretlerini neden ödemediklerini anlamak için haciz memurlarıyla şafak baskınlarına katıldık (ortaya çıktı ki, birçok insan ödenmemiş ceza borcu olduğundan bile haberdar değildi). Hatta yüzlerce vergi formunu gözden geçirip insanların neden vergilerini zamanında ödemediklerini anlamaya çabaladık. Bu alanların her birinde bir şeyleri nasıl daha farklı yapabileceğimizi anlayabilmek için yıllardır sürdürülen davranış bilimi araştırmalarından yararlandık. Aynı zamanda çabalarımızı desteklemek amacıyla, en yakın danışmanlarımızdan biri olmaya devam eden, Dürtme kitabının yazarlarından Richard Thaler’ın da aralarında yer aldığı, dünyanın önde gelen davranış bilimcilerinin tavsiyelerinden faydalandık.
Zaman içerisinde, bir şeylerin işleyişini büyük stratejiler sunarak değil, bir araya geldiğinde dikkate değer etkiye sebep olan bir dizi küçük değişiklikler yaparak geliştirme fırsatı elde ettik. Vergilerini geç ödeyenlere yazılan mektuplara tek bir satır ekleyerek (insanların büyük kısmının vergilerini zamanında ödediği bilgilendirmesi) milyonlarca sterlin vergi borcunun ödenmesine ön ayak olunabileceğini gösterdik. Haciz memurlarını göndermeden önce insanları bir tek mesajla harekete geçirmenin borç ödeme oranlarını üç katı oranda artırdığını ortaya çıkardık. İş arayan insanların iş arama yöntemlerinde yaptığımız ufacık değişikliklerin binlerce insanın daha kolay işe girmesine yardımcı olduğunu gösterdik.
Bu küçük değişikliklerin etkili olduğunu biliyorduk çünkü yasa çıkarma sürecinin işleyişiyle ilgili ikinci bir değişiklik daha yapmıştık. Yaptığımız değişikliklerin gerçekten işe yarayıp yaramadığını dikkatle kontrol ettik. Yaptığımız her küçük değişiklik için, yeni müdahaleye maruz kalmış biriyle (yeni tür vergi mektubu almış, yeni tür iş arama sürecine dahil olmuş) plasebo hapına eşdeğer durumla karşılaşmış biri (işlerin eski şekliyle yapılması)7 arasında ne fark olduğunu karşılaştırdığımız “rasgele kontrollü deneyler” gerçekleştirdik. Klinik araştırmalar yürüten bir doktor edasıyla, görülen etkilerin herhangi bir sebepten değil de bizim yaptığımız değişiklikler sayesinde olduğunu bu şekilde ortaya koyduk.
Bir yasayı geniş çapta yürürlüğe sokmadan önce test etmek zaten yapılması gereken şey gibi görünebilir. Ama bu testleri gerçekleştirmeye başladığımız dönemde radikal bir girişim olarak görülüyordu. Geri kalan şüphecileri de tarafımıza çeken şey, mütemadiyen artan olumlu test sonuçları oldu. Sunduğumuz ufak değişikliklerin, bir araya geldiklerinde büyük etkilere sebep olduklarını kesin olarak gösterebiliyorduk. Basın, Davranışsal Kavrayış Ekibi’nin yeni bulgularıyla10 ilgili yüreklendirici yazılar kaleme almaya ve hükümet yetkilileri sorumlu oldukları bölgelerde yapılabilecek değişikliklerle ilgili bize gelmeye başlamıştı. 2010 yılında kulağa radikal gelen, yasaların belirlenme biçimini değiştirmek için başvurduğumuz fikirler yavaş yavaş ana akım haline geliyordu.
Davranışsal Kavrayış Ekibi’nin son altı sene içerisinde yaptığı değişiklikler iki kategoriye ayrılma eğilimi gösteriyor. Bir yandan hükümetlerin vatandaşları tasarruf etmek, vergilerini ödemek ya da sağlıklı yaşamak gibi konularda doğrudan dürtebilecekleri yollar tasarlarken, diğer yandan da iş bulma kurumu programında Melissa’nın kullandığı gibi, kamu çalışanlarını dürtmeye yardımcı olacak gereçler oluşturduk. Bu alanlarda dürtme işlemini gerçekleştiren Dürtme Ekibi oldu.
Bu kitap, üzerinde daha az durulan üçüncü bir dürtme kategorisine, kendini dürtmeye odaklandı. Yani klasik dürtmeler, kişinin karar aldığı çevrenin bir başkası tarafından değiştirilmesini gerektirirken, biz bu kitapta kendi özel ve iş yaşamınızda gerekli dürtmeleri gerçekleştirebilmeniz için ihtiyacınız olan gereçleri sunduk. Büyük ihtimalle dakik olabilmek için saatinizi birkaç dakika geriye almak, meslektaşlarınızın belirli bir projeyi üstlenmelerini sağlamak, kurabiye kavanozunu saklamak ya da çocuklarınızın iyi davranışlarını ödüllendirmek gibi kendini dürtme tekniklerini günlük hayatınızda zaten kullanıyorsunuzdur. Bu kitap, kendinizi ve hedeflerinize ulaşmak için beraber çalıştığınız kişileri dürtmekte kullanabileceğiniz, yeterliliği kanıtlanmış çeşitli teknikler sayesinde zaten yaptığınız bu şeyleri daha sistematik biçimde gerçekleştirmenize yardımcı olmayı hedeflemektedir. Bu nedenle, incelediğimiz sayısız çalışmaya ek olarak size kendimizi dürtmek ve Davranışsal Kavrayış Ekibi’ne yeni uygulamalar edindirmek için bu kavrayışları nasıl kullandığımızla ilgili hikâyeler de anlatacağız. İşin özü, dürtme malzeme çantamızı açacağız ki herkes bu alet edevatı günlük hayatında kullanabilsin.
Basit Düşünmek, Büyük Hedeflere Ulaşmak
Bu kitabın kalbinde basit bir sistem yatar. Bu sistem, yedi temel kavram etrafına inşa edilmiştir. Bu temel kavramları ve onları oluşturan kuralları anlamak ve uygulamak kolay olsa da, nasıl uygulanmaları gerektiğine dair ufak detaylar da önemlidir; çünkü birçoğu “sağduyu” ile uygulanabiliyorken bazısı da ezber bozan türdendir. Bu nedenle kavramların temellendirildiği araştırmaların yanı sıra, nerede ve nasıl yanılsamaya düşebileceğinizi uzun uzun anlattık.
Basit düşünmenin küçük hedeflerle ilgili olmadığını baştan söylemek gerekir. Gerçek bundan çok uzaktır. Bu kitabın sizin (ve çevrenizdekilerin) ev ve iş yaşamınızda gerçekten fark yaratabilecek hedeflere ulaşmanıza yardımcı olmasını umuyoruz. Bizim savımız, büyük hedeflere ulaşmak için basit düşünmeye başlamanız gerektiğidir. Yani ihtiraslarınızı dizginlemenize gerek yoktur. İşin sırrı, büyük hedeflerinize ulaşma yolunda size destek olan küçük ve çoğunlukla basit detayları doğru uygulamaya odaklanan bir düşünce biçimini benimsemenizde yatar.
Basit Düşün, bir yapılacaklar listesi değildir. Hedefinize ulaşma yolunda, burada belirtilen yedi adımı körü körüne uygulamanıza gerek yoktur. Daha ziyade bu kitabı, her farklı unsurun size farklı bir dizi destek ve gereç sunduğu, kendi projenizin etrafına inşa edeceğiniz davranışsal bir yapı iskelesi olarak görebilmeniz gerekir.
Basit Düşün sistemi, hedefinizi nasıl belirlediğiniz ve planladığınız sorusuyla başlar ki bu da yapı iskelenizin temelini oluşturur. Daha sonra, süreç boyunca motive olmanıza yardım edecek dayanakları ve birleşim yerlerini inşa ederken size rehberlik edeceğiz. Bağlayıcı taahhütlerde bulunmanıza, doğru şekilde ödüller belirlemenize, başkalarının desteğinden ve geri bildiriminden yararlanmanıza fayda sağlayacak gereçler bu bağlama dahildir. Her hedef için tüm bu gereçleri kullanmanıza gerek olmasa da, ne kadar destek alırsanız yapı iskeleniz de o kadar güçlü olacaktır. Son olarak yapı iskelenizi nihai şekliyle nasıl bir araya getireceğinizi, nasıl ilerleyeceğinizi ve uzun süreli hedefinizi nasıl takip etmeniz gerektiğini, elde ettiğimiz son bulgular ışığında inceleyeceğiz. Bu bağlar, işler zorlaştığında ve günlük hayatın baskıları engellenemez biçimde önünüze çıkmaya başladığında özellikle faydalı olacaktır.
Gerçekten de Basit Düşün sistemini kullanarak kendinize en uygun hedefleri seçebilmenizi, bu hedeflere ulaşmak için gereken kolay ve dolaysız yöntemleri anlayabilmenizi, bunları yaparken dünyayı kendiniz ve etrafınızdakiler için daha bir yer haline getirebilmenizi umuyoruz.