Sağlam Kalp Sifir Stres

Abonelik
0
Yorumlar
Parçayı oku
Okundu olarak işaretle
Satın Aldıktan Sonra Kitap Nasıl Okunur
  • Sadece Litres Olarak Okuma “Oku!”
Bir Aşk Bir Ülke Bir Gece
Bir Aşk Bir Ülke Bir Gece
E-Kitap
45,59  TRY
Daha fazla detay
Sağlam Kalp Sifir Stres
Yazı tipi:Aa'dan küçükDaha fazla Aa

Prof. Dr. Fatih Yalçın

SAĞLAM KALPSIFIR STRES

Prof. Dr. Fatih Yalçın



1967 yılında Ankara’da doğdu, 1997’de Kardiyoloji uzmanı oldu.



1996 yılında İngiltere’de Leeds Üniversite Hastanesi’nde ‘NATO Science Program’ (NATO Bilim Programı) desteğinde araştırma yaptı.



1998-1999 yıllarında ‘NASA Grant NCC9-60’ (NASA bursu) desteğinde Amerika’nın son 20 yıldır en iyi kalp merkezi seçilen ‘Cleveland Clinic’te araştırmalar yaptı, NASA bursu destekli 5 uluslararası yayını yayınlandı.



2004 yılında İngiltere’de ‘Outstanding Scientists of the 21st Century’ (21. Yüzyılın Önde Gelen Bilim Adamları) ve yine 2004 yılında Amerika’nın ‘Great Minds of the 21st Century’ (21. Yüzyılın Büyük Beyinleri) listelerinde yer almış bir bilim adamıdır. Önemli bilimsel çalışmalarını, University of California San Franciscoda Kardiyoloji Bölümü’nden Kalp Görüntüleme Direktörü Prof. Dr Theodore Abraham ve New York Albert Einstein Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mario Garcia ile yapmıştır.



2007 yılında Almanya’da, Berlin’de (Erasmus Akademik Programı desteğiyle) Charite Üniversitesi, Kalp-Damar Araştırma Merkezi’nde Akademik Ziyaretçi Profesör olarak bulundu.



Dünyada halen en prestijli burs olarak kabul edilen ‘US Government Fulbright Scholarship’ (Amerikan Hükümeti Fulbright) desteği ile Amerika’nın yıllardıren iyi Tıp Fakültesi unvanını elinde bulundurmuş Johns Hopkins Üniversitesi’nde ‘Visiting Professor’ (Ziyaretçi Profesör) unvanını almıştır.



2009’da Johns Hopkins Üniversitesi’nde hazırladığı, Amerika’da hipertansiyon ve buna bağlı kalp yetmezliği hastalarının ne kadar yanlış ve yetersiz takip edildiğini eleştiren ve ‘Hipertansif Hastaların izlenmesinde yeni ve pratik yaklaşımı’ değerlendiren 62 referanslık derlemesi 2011 yılında

Journal of Human Hypertension

’da yayınlanmıştır.



Akut ve hipertansiyona bağlı kronik stresin kalp üzerine olan tehlikeli etkileri konusunda daha önce de bilimsel toplantılarda konuşmalar yapmıştır. 2009 yılında,

Uluslararası Kardiyoloji Dergisi’

nde (

International Journal of Cardiology

) ‘Stressed Heart Morphology’ (Stres Altında Kalp Yapısı) tanımı tıp literatürüne geçmiştir.



Dünya’da ilk kez hipertansif kalp hastalığının bölgesel geometrik ve fonksiyonel ilerleyişini gösteren çalışması ‘Fulbright Programı’ tarafından desteklenmiş ve

Amerikan Fizyoloji Dergisi

’nde (

Journal Applied Physiology

) 2019 yılında yayınlanmıştır.



Avrupa Kardiyoloji ve Avrupa Hipertansiyon uzmanlık diplomasına sahiptir.



Halen Antakya Mustafa Kemal Üniversitesi Kardiyoloji Bölüm Başkanlığı görevini yürütmektedir.



Teşekkür

Bu eseri yazmam da yıllardır bana destek olan annem Neşe, babam Adnan, eşim Hülya, kızlarım Neşenaz ve Bengisu'ya sonsuz teşekkür ediyorum.



Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta’dan Sunuş: Modern tıp sağlıklı yaşamayı keşfetti

Başta kalp-damar hastalıkları olmak üzere obezite, diyabet, kanserler gibi kronik enflamatuar hastalıkların son senelerde salgın gibi tüm ülkelerde artmasında hayat tarzımızdaki değişikliklerin büyük önemi var.



Modern tıp, adam gibi beslenme, yeteri kadar hareketli olmak, 7-8 saat sağlıklı uyku, sigara ve alkol kullanmamak, stresten uzak kalmak ve huzurlu bir hayatın bu hastalıklardan korunmanın en önemli unsurları olduğunu iyiden iyiye anlamaya, benimsemeye ve tavsiye etmeye başladı.



Dünyanın önde gelen tıp kurumları ve hekimleri artık hastalarına ilaçtan önce “sağlıklı yaşamayı” tavsiye ediyorlar.



Kedi beslemek kalp krizi riskini yüzde 30 azaltıyor



Amerikan Kalp Derneği ve Amerikan Felç Derneği’nin en son haber, bilgi ve kaynaklarını yayınlayan

HeartNews

bir tweetinde kedi beslemenin kalp krizi riskini yüzde 30 azaltacağını bildiriyor. Bu sayede daha iyi uyunabileceği, stresin hafifleyeceği, enerjinin artacağı ve iyi duyguların artacağı vurgulanıyor (1).



Indiana University Bloomington

daha da ileri gidiyor: 7 binden fazla kişi üzerinde yaptıkları araştırmaya göre internette kedi videosu seyretmek enerjiyi ve müspet duyguları artırırken olumsuz hisleri de azaltıyor (2).



Dünya tıbbının merkezlerinden Cleveland Kliniği’ ne göre de “sarılmanın” yerini tutabilecek bir ilaç yok. Sarılmak, stres hormonu olan kortizol salgılanmasını ve kan basıncını azaltıyor, kalp hızını düşürüyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor (3).



Bildiğim kadarıyla hem stresi ve tansiyonu azaltan, hem kalp hızını yavaşlatan ve hem de bağışıklığı güçlendiren tek bir ilaç henüz keşfedilmedi.



Danimarka’da kültür vitamini içiliyor



Danimarka’da depresyon hastalarının kültürel aktivitelere katılması teşvik ediliyor. Bu “

kültür vitamini

” dört şehirde denenmeye başladı. İnsanlar, küçük gruplar halinde konserden beraber şarkı söylemeye kadar birçok etkinlikte bir araya getiriliyor. Müzik dinlemenin depresyonla birlikte olan stres ve kaygıyı azalttığı biliniyor.



Katılımcılar sanat galerileri ve müzeleri de ziyaret ediyor ve çeşitli yaratıcı aktivitelerde yer alıyorlar. Programda hikâye okuma ve deniz kenarında yürüme gibi faaliyetler de var.



Katılımcılar, bu aktivitelerin ve dışarıda bir şeye odaklanmanın faydalı tesirlerini hissettiklerini dile getiriyorlar. Kültür, insanları birleştiriyor ve yaşamak için yeni istekler yaratan yeni kapılar açıyor (4).



Ben de “

kültür vitamininin

” yani bu tür “

meşguliyetlerin

” ruh hâline ve beden sağlığına çok iyi geldiğine inanan ve bunları kendi üzerinde tatbik eden biriyim.



İskoç doktorlar hastalarına tabiat yazıyor



İskoç doktorlara hastalarına “

tabiat

” yazabilmeleri için onay verildi. Birleşik Krallık’ta ilk kez uygulanacak olan programa göre amaç hastaların kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlamak: Bağda, bahçede, ormanda gezmek, deniz kıyısında yürümek, köpek gezdirmek, çayırlara uzanmak, piknik yapmak, denize girmek, kuşların uçuşunu takip etmek, çiçek yetiştirmek, bahçe işleri yapmak ve hatta tabiatın sesini dinlemek bu ilaçlardan bazıları.



Tabiatta zaman geçirmek sadece depresyon, dikkat eksikliği, kaygı bozukluğu, stres, panik atak gibi ruhsal hastalıklara iyi gelmiyor. Tabiatın kalp ve tansiyondan astıma, diyabetten obeziteye, romatizmadan alerjilere kadar tüm kronik hastalıkların tedavisinde önemli faydası var. Çünkü tabiat bağışıklık sistemini güçlendiriyor, kronik enflamasyonu azaltıyor. Çıplak ayakla toprağa basmak yani “

topraklama

” bilinen en kuvvetli antioksidandır (5, 6).



Frontiers in Psychology

 isimli dergide yayınlanan araştırmaya göre de tabiatta 20 dakika geçirmek stres hormonu (kortizol) ve alfa-amilaz seviyesini azaltıyor (7).



Yoga adeta ilaç gibi



Dünyanın iki önemli kardiyoloji derneğinden biri olan Amerikan Kardiyoloji Koleji (

American College of Cardiology=ACC

) yogaya methiyeler yağdırıyor. ACC’ye göre yoga kan basıncını (%7), kan yağlarını (%23 veya daha fazla), kortizolü düşürüyor, interlökin-6 ve Hs-CRP dâhil enflamasyon belirteçlerini azaltıyor (8).



Yeni ilacımız: Sanat tedavisi



Kanada’da Fransızca Konuşan Doktorlar Derneği (

Médecins francophones du Canada

) Başkan yardımcısı Dr. Hélène Boyer “Sanat tedavisinin fiziksel sağlığa da iyi geldiğini gösteren araştırmalara her gün bir yenisi ekleniyor” diyor:



“Sanat kanda kortizon ve serotonin seviyelerini artırıyor. Bir müzeyi ziyaret ettiğimizde kendimizi iyi ve mutlu hissetmemizin sebebi de bu hormonlardır. İnsanlar bu hormonların sadece ruh sağlığı için iyi olduğuna inanırlar. Depresyonu olan veya psikolojik problemleri olanlar için bu düşünce doğrudur ama olay bununla sınırlı değildir. Bu, diyabeti olanlar, palyatif bakım ihtiyacı olanlar ve kronik hastalıkları olanlar için de geçerlidir. 1980’lerden beri hastalarımıza egzersiz tavsiye ediyoruz çünkü egzersiz de bu hormonları artırıyor.”



Montreal Güzel Sanatlar Müzesi, Médecins francophones du Canada üyesi olan doktorların hastalarını bakıcıları veya aile fertleriyle beraber müze ziyaretine gönderebileceklerini açıklıyor (9).



Sağlam kalp sıfır stres



Prof. Dr. Fatih Yalçın’ın

Sağlam Kalp Sıfır Stres

isimli kitabı kalp-damar hastalıklarından korunmada ve tedavisinde ilaçlar kadar önemli olan ama hem tıp âleminde hem medyada çok fazla değer bulmayan stresi ele alıyor.



Prof. Dr. Yalçın’ın şahsi tecrübe ve gözlemlerini zengin bir literatür ile desteklediği kitabının sadece halk için değil hekimler için de faydalı ve yol gösterici olacağına inanıyorum.



Herkese stressiz, huzurlu bir hayat ve sağlam bir kalp temenni ediyorum.



Kaynaklar:



• https://twitter.com/American_Heart/status/1159485168333328384?s=20



• https://archive.news.indiana.edu/releases/iu/2015/06/internet-cat-video-research.shtml



• https://health.clevelandclinic.org/why-hugging-is-actually-good-for-your-health-video/



• https://www.weforum.org/agenda/2019/08/mental-health-depression-denmark-kulturvitaminer



• https://www.healthyshetland.com/site/assets/files/1178/730-1309-17-18_nature_prescriptions_calendar_ 4sep.pdf



• https://bigthink.com/personal-growth/doctors-in-shetland-can-now-prescribe-a-walk-in-nature?rebelltitem=1#rebelltitem1



• https://www.frontiersin.org/articles/10.3389/fpsyg.2019.00722/full



• https://twitter.com/ACCinTouch/status/1134835798342283272



• https://montrealgazette.com/news/local-news/doctors-can-soon-prescribe-visits-to-montreal-museum-of-fine-arts



Önsöz

Duygusal veya fiziksel olsun, farklı stres uyarılarının kalp ve damar sisteminde benzer risklere neden olması, strese bağlı nörohormonların ne kadar etkin olduğu gerçeğini gündeme getirmiştir.



Mekanik veya fonksiyonel olmasına bakılmaksızın kısa süreli duygusal stres ile damar sisteminde yüksek basınca bağlı oluşan stresin kalpte yol açtığı benzerlik şaşırtıcıdır. Bu geometrik benzerliği, ‘Stres Altında Kalp Görüntüsü’ başlığı altında literatürde tanımlamamız yeni araştırmalara ışık tutmuştur.

 



Benzer şekilde duygusal veya fiziksel olsun, farklı stres uyarısının beyinde de özgün reaksiyonlara neden olduğu nörolojide de tartışılmaktadır.



Bu kitapta stresin şimdiye kadar düşünüldüğünden çok daha fazla önem verilmesi gereken bir sorun olduğu ve medyanın bu konuya şaşırtıcı bir şekilde yeterli önem vermemesine dikkat çekilmiştir.



Stresin etkilerinden ve oluşturduğu risklerle birlikte, bireysel olarak ya da tecrübeli profesyonel hekimlerin kontrolünde alınması gereken önlemlerden de bahsedilmiştir.



Elinizdeki kitap, stres başta olmak üzere kalp ve damar sistemine zararlı diğer risk faktörlerini, stres kontrolüne ilaveten diyet ve egzersize yönelik bilinmesi gerekenleri içermektedir. Bu konunun ihmal edilmesinin altında yatan sağlık sistemi eksiklikleri ve nelere dikkat edilerek toplumsal düzeyde olumlu sonuçlar alınabileceği de ele alınmıştır.



Faydalı olması dileğiyle…



Prof. Dr. Fatih Yalçın

Antakya, Şubat 2020

Stres neden unutuluyor? Suçlu medya mı?

Stres gittikçe hayatımızın bir parçası haline gelmekte, hastalıklarda, daha sonraki bölümlerde detaylandırılacağı şekilde farklı stres uyarılarının kontrol edilememesi ve uzun süreli hale gelmesi sonucu kalp dokusu etkilenmekte ve kalp yetersizliğine kadar ilerleyebilen bir süreçle karşı karşıya kalmaktayız. Fizik aktivite azlığı, sigara kullanımı, trans yağları içeren işlenmiş et alışkanlığı yanında kalp-damar sağlığını tehdit eden ve hastalıkları hızlandıran diğer faktörler üzerinde yazılı ve sözlü medyanın yeterli durmadığı kanısı yaygınlaşmaktadır. Strese bağlı görünen günlük hayatımızdaki sorunların son yıllarda kalp-damar sağlığını önemli şekilde tehdit ettiğini artık biliyoruz.



Egzersiz gibi fiziksel stres dışında ‘

Strese bağlı düşük uyku kalitesi’

kalp-damar hastalıklarında damar çeperine mekanik stres yapan temel risk faktörlerinden yüksek tansiyon ile ilişkili bulunmuştur. Stres ve uyku bozukluklarının kalp-damar hastalıkları riski ile ilgisi bilinmesine rağmen henüz risk değerlendirmesi kriterleri arasında değildir.



Daha önemlisi, uyku bozukluğu ile beraber iş stresinin öldürücü bir şekilde kendini gösterdiğinin son dönemde kanıtlanmış olmasıdır. Bu iki faktörden her ikisinin mevcut olduğu bireylerin ölüm riskinin çok yüksek olduğunu artık biliyoruz.



Kalp ve damar hastalıklarında ölümlerin daha fakir bireylerde daha fazla olduğu bilinmektedir. İlginç diğer bir bulgu da, ritim bozukluğu olan hastalarda fakir olanların, ekonomik durumu üstün bireylere göre felç geçirme oranının daha yüksek bulunmuş olmasıdır. Bu, strese bağlı olabileceği gibi sosyoekonomik kötü koşullar nedeniyle kolesterol ve kan akışkanlığını artıran ilaçların daha az kullanılması ile ilişkili de olabilir. Dolayısıyla günümüzde fiziksel stres dışında duygusal ve iş stresinin de çok önemli olduğu bilinmekte, yukarıda bahsedildiği üzere sıklıkla vurgulanmakta ve üzerinde önemle durulmaktadır. Son bulgular ek olarak strese bağlı uyku kalitesi bozulmasının da önemli olduğunu göstermiştir.



Yüksek kan basıncı ile ilgili bilgilerimiz de son yıllarda güncellenmiştir. Artık kan basıncının çok dinamik ve oynak olduğunu çok iyi bilmekteyiz. Önceden tek güvendiğimiz kriter olan 24 saatlik kan basıncı kaydındaki ortalama kan basıncı oranı dışında tansiyonun seviyesinin oynaklığı ve aralıklarla fark tespit edilmesinin kalp ve damar problemleri ile ilişkili olduğu da artık tespit edilmiştir. Bu sonuçlar aslında hayati fonksiyonlarımızı yansıtan nabız, tansiyon gibi ölçümleri periyodik yapmamız gerektiğini de göstermektedir.



Ayrıca yüksek tansiyonun egzersiz sırasında olabileceğini ve bunun risk taşıyabileceğini gösteren çalışmalar uzun zamandır bilinmektedir. Kalp hastalıklarında risklerin erken tespit edilmesi ve teşhisin doğru konulması dışında koruyucu tedavinin gerektirdiği ilaç kullanımının insanlar tarafından gereksiz görülmesiyle sık karşılaşılabilmekte ve bu durum ileriki bölümlerde detaylı belirtileceği şekilde istenmeyen sonuçlara yol açmaktadır.




Genel anlamda kontrolsüzlük, gereksiz endişelenmek, umutsuzluk ve aşırı hassasiyet gibi hissedilen ve yaşanan deneyimler


STRES olarak tarif edilir.





Stres ve negatif duygusal durumun hastalıkları şiddetlendirdiği ve çoğu hastalığın gidişini kötüleştirdiği bilinmektedir.





Diğer yandan pozitif duygusal durum, olumlu düşünme ve çevreyle pozitif uyumun erken ölümleri önleyerek ömrü uzattığı bildirilmiştir.




Referanslar:



• Sasaki, Avrupa Kardiyoloji Toplantısı, 31 Ağustos-4 Eylül 2019, Paris, Fransa(Sunum P4403).



• Korostovtsva, Avrupa Kardiyoloji Toplantısı, 31 Ağustos-4 Eylül 2019, Paris, Fransa(Sunum P1554).



• Liao, Avrupa Kardiyoloji Toplantısı, 31 Ağustos-4 Eylül 2019, Paris, Fransa (Sunum 3775).



• Lij ve ark. Eur J Prev.

Cardiology

2019 (sunum).



• Sung J. ve ark. Eur J Prev.

Cardiology

2019 (sunum).



• Mc Crathy R. Science of the Heart. Heartmath Inst. 2015.



Stres hangi mekanizma ile kalp damar sistemini etkiler?

Stres, çağımızın hastalığıdır ve hemen hemen herkeste farklı düzeylerde soruna yol açmakta ve nörohormonlar marifeti ile birçok kronik hastalığın ilerlemesine neden olmaktadır. Uzun yıllardır tıpta sirkadiyen ritim (stres hormonlarının gün içindeki düzeyleri) ki gün içinde en fazla sabah saatlerinde aktif olurlar ve özellikle bu saatlerde kalp krizi riski daha fazladır (daha detaylı bilgi almak isteyen okuyucular için adrenalin, noradrenalin ve kortizol gibi hormonların stresle ilişkisi

‘OKSİDATİF STRES VE KALP DOKUSUNUN HASAR GÖRMESİ’

başlıklı bölümde belirtilmiştir). Yoğun stres varlığı günümüzde kalp ve damar hastalıkları için en önemli risk faktörlerinden biri haline gelmiştir, ancak diyet ve egzersiz kadar üzerinde durulmamaktadır.



Diğer yandan damar hastalıklarının tüm risk faktörleri ile stresin doğrudan ilişkisi vardır. Örneğin 30 yıllık mesleki hayatımda damarını açtığım birçok şeker hastası düzenli tedavi almasına rağmen kan şekeri düzeyleri istenilen düzeyde kontrol edilemedi. Hastaları ve aileleri soruşturduğumda ilaçlarını çok dikkatli kullandıklarını ve diyetlerine son derece dikkat etiklerini tespit ettim. Ancak hasta yakınlarının belirttiği ve çok önemli olduğunu düşündüğüm bir nokta vardı ki, genellikle hasta yakınları muayenenin sonuna doğru dikkatli sorguladığımda belirtmişlerdi. O da hastanın çok sinirli, stresli ve tahammül edemez bir durumda olduğuydu. Bu da bana kendi takip hastalarımdan tespit ettiğim bir şeyi gösterdi: Sorun, medyada sürekli söylenen, kan şekerini hücrelere sokan insülin rezistansı (direnci) yanında insüline karşı çalışan kontrinsüliner sistemin (adrenalin, noradrenalin gibi stres hormonları ve kortizol) daha aktif olduğu ve dengenin bu sistemden yana kaydığı idi.



Stresin diğer risk faktörlerinden ana farkı, diğer risk faktörlerinin de ayrı ayrı stres durumundan son derece etkilenmeleridir. En tipik örneklerinden biri, yukarıda bahsettiğimiz şeker hastalarındaki kötü etkisi dışında mesela sigara bıraktırılan damar hastalarının stresindeki ani artışa yönelik gözlemlerdir. Tabii ki sigara kalp damar hastalarında kullanılmamalı, ancak sigara kestirilirken ani stres artışının olabileceği öngörülmeli ve gerekli önlemler dikkatle alınmalıdır. Bu önlemler, hastanın stres düzeyini kontrol edebilecek ilaçlar yanında, hastalığın şiddetine göre doktorun önereceği aerobik egzersizler ve stres hormonlarını salgılatan sistemin mümkün olduğunca kontrol edilmesidir.



Aşırı düşünceli insanların negatif düşüncelerini kontrol etmeleri ve günlük hayatta daha sakin ve rahat olmaları kalp ve damar hastalıklarından korunmada avantaj sağlayabilir. Strese verilen cevabın kontrol edilmesi ile hayata daha pozitif bakmak mümkün olabilir. Ne yazık ki medyada diyet programlarına verilen önemin ve önceliğin çok daha azı bile strese ayrılmamaktadır. Bunun çok önemli bir eksiklik olduğu net bir gerçektir.



Vücudumuzda farklı organlar kendi fonksiyonlarına özgü olarak stresten zarar görmektedir. Genellikle bu stres uyarısına bağlı nörohormonal etki, doku adaptasyonun bozulması ile ifade edilir. Yani dokular stresin üstesinden gelemez ve iflas etmeye başlar. Gerçekten kalp damar sisteminin de kronik stresten etkilendiğini, kısa sürede kontrol edilemeyen ve damara binen yükler nedeniyle artan dirençten kalbin zarar gördüğü, kesitsel çalışmalardaki bulgulardan biliniyordu. Ancak iflas sürecinin ilerleyişini basamaklı göstermek mikro görüntüleme gerektiriyordu. Strese bağlı iflas sürecinin basamaklı ilerleyişini ve kalp geometrisinin değişerek kalp yetersizliğine kadar ilerleyen süreci kronik stresin başlattığını (Strese altında kalp morfolojisi) ‘2019,

Uluslararası Kardiyoloji Dergisi

’nde yayınlayarak ortaya koyma şansına sahip oldum.



Kalp penceresinden baktığınızda ilginç olan, kapak hastalıklarındaki gibi

mekanik, yani kan akımının perdelenmesiyle veya daha sık rastladığımız kronik (uzun süreli) damarlardaki direnci artıran ve istirahat veya egzersiz sırasında oluşan yüksek tansiyon ile ani duygusal dengesizliklerde oluşan kalp problemlerindeki bulguların benzerlik göstermesidir.

Daha önce saptanmamış bu özgün bulguların detaylarını ‘Strese altında kalp morfolojisi’ olarak yayınlara taşımam mesleki hayatım boyunca beni en çok mutlu eden ve kariyerime katkısı olduğuna inandığım bir gelişme olmuştur (bu konuyu daha detaylı bilmek isteyen okuyucular için bölümlerin sonunda ilgili yayınlar sunulmuştur).



Gerçekten mikroskobik ultrasonografi incelemelerimizde kontrolsüz egzersizin de yüksek tansiyona yol açarak kalpte strese bağlı anormalliklere neden olabileceğini gördük. 2009’daki bu mikro görüntüleme raporumuzdan sonra Malek ve arkadaşları ‘çok sağlıklı bilinen koşucu ve atletlerde’ egzersizde yüksek tansiyon ve buna bağlı magnetik rezonansta (EMAR) bizim bulgularımıza benzer bulguları 2019’da yayınladı. Bu da yüksek tansiyona bağlı uzun süreli stresin çok sağlıklı diye bildiğimiz bireylerde dahi olabileceğini ve dikkate değer olduğunu gösterdi. Normal, sağlıklı ya da fizyolojik kabul edilen spor aktiviteleri, aslında insan vücuduna uygun değildir. Çok uzun süreli koşu yapan maraton koşucularında ve çok sağlıklı görüntü veren spor yapan ancak tansiyonunu takip etmeyen kişilerde de kalpte anormalliklerin olabileceği unutulmamalıdır. 2004 ve 2006 yıllarında bizim literatüre eklediğimiz yazılardaki kalp özelliklerinin yıllar sonra EMAR çalışmalarında saptanması bu bulguların önemini artırmıştır. Kontrollerde ‘Strese altında kalp morfolojisi’ tespiti, tansiyon probleminden haberdar olmayan insanlar için hem erken biyobelirteç olarak çok faydalı olabilecek ve hem de hayat kurtaracak bir bulgu olarak literatürde önemini artıracak gibi görünmektedir. Bu tespit insanların tansiyonlarını çok daha titiz kontrol ettirerek erken önlem alınmasına ve beyin, şah damarı, böbrek, kalp, bacak damarları, göz damarlarının zarar görmesi engellenerek organ hasarlarının önüne geçilmesine imkan sağlayacaktır. Ayrıca 30 yılı aşkın mesleki hayatım boyunca kontrolsüz organ hasarlı çok hasta görmem nedeniyle ‘erken kontrol’ imkanlarına yönelik projelerimi, İngiltere’de yayınlanan

British Medical Journal

dergisinin 2020 yılı içinde planladığı bilimsel platforma sunma imkanı buldum. Başarılı yayınlara ek olarak bu bulguların bilimsel platformlarda vurgulanması, bireysel sağlık üzerine faydasının ötesinde toplumsal anlamda erken kontrol ve erken teşhise yönelik daha etkin sağlık sistemi yapılandırılmasına katkı verecektir.



Diğer taraftan 2020 yılı içinde baskıya alınan ve prestijli bir yayın olan

Blood Pressure Monitoring

dergisinde yayınlanacak olan yazımda sadece psikolojik stres ve hipertansiyonun kalpteki özgün etkilerini değil, çok önemli olduğuna inandığım ‘Strese altında kalp morfolojisi’ katkısıyla egzersiz sırasında yüksek tansiyonun ve tansiyondaki dinamik oynaklıklar�

Ücretsiz bölüm sona erdi. Daha fazlasını okumak ister misiniz?