Sadece LitRes`te okuyun

Kitap dosya olarak indirilemez ancak uygulamamız üzerinden veya online olarak web sitemizden okunabilir.

Kitabı oku: «Halk Şiirinden Seçmeler»

Anonim
Yazı tipi:

Yunus Emre

I
 
Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanaram dünü günü
Bana seni gerek seni
 
 
Ne varlığa sevinürem
Ne yokluğa yerinürem
Aşkın ile avunuram
Bana seni gerek seni
 
 
Aşkın âşıklar öldürür
Aşk denizine daldırur
Tecelli ile doldurur
Bana seni gerek seni
 
 
Aşkın şarabından içem
Mecnun olup dağa düşem
Sensin dünü gün endişem
Bana seni gerek seni
 
 
Sofilere sohbet gerek
Anılara ahret gerek
Mecnunlara Leylî gerek
Bana seni gerek seni
 
 
Eğer beni öldüreler
Külüm göke savuralar
Toprağım anda çağıra
Bana seni gerek seni
 
 
Yunus’dur benim adum
Gün geldikçe artar oldum
İki cihanda maksudum
Bana seni gerek seni
 
II
 
Acep şu yerde var m’ola
Şöyle garip bencileyin
Bağrı taşlı gözü yaşlı
Şöyle garip bencileyin
 
 
Gezdim Urum ile Şam’ı
Yukarı illeri kamu
Çok istedim bulamadım
Şöyle garip bencileyin
 
 
Bendeler garip olmasın
Hasret oduna yanmasın
Hocam kimseler kalmasın
Şöyle garip bencileyin
 
 
Söyler dilim ağlar gözüm
Gariplere göynür özüm
Meğer ki gökte yıldızım
Şöyle garip bencileyin
 
 
Nice bu dert ile yanam
Ecel ire bir gün ölem
Meğer ki sinimde bulam
Şöyle garip bencileyin
 
 
Bir garip ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin
 
 
Hey Emre’m Yunus biçare
Bulunmaz derdine çare
Var imdi gez şardan şara
Şöyle garip bencileyin
 
III
 
Geldi geçti ömrüm benim
Şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle gelir
Bir göz yumup açmış gibi
 
 
İşbu söze Hak tanıktır
Bu can gövdeye konuktur
Bir gün ola çıka gide
Kafesten kuş uçmuş gibi
 
 
Miskin âdem oğlanını
Benzetmişler ekinciğe
Kimi biter kimi yiter
Yere tohum saçmış gibi
 
 
Bu dünyada bir nesneye
Yanar içim göynür özüm
Yiğit iken ölenlere
Gök ekini biçmiş gibi
 
 
Bir hastaya vardın ise
Bir içim su verdin ise
Yarın anda karşı gele
Hak şarabın içmiş gibi
 
 
Bir miskini gördün ise
Bir eskice verdin ise
Yarın anda karşı gele
Hak şarabın içmiş gibi
 
 
Yunus Emre bu dünyada
İki kişi kalır derler
Meğer Hızır, İlyas ola
Âb-ı hayat içmiş gibi
 
IV
 
Dolap niçin inilersin
Derdim vardır inilerim
Ben Mevla’ya âşık oldum
Onun için inilerim
 
 
Benim adım dertli dolap
Suyum akar yalap yalap
Böyle emreylemiş Çalap
Derdim vardır inilerim
 
 
Ben bir dağın ağacıyım
Ne tatlıyım ne acıyım
Ben Mevla’ya duacıyım
Derdim vardır inilerim
 
 
Beni dağda buldular
Kolum kanadım yoldular
Dolaba layık gördüler
Derdim vardır inilerim
 
 
Dağdan kestiler hezenim
Bozuldu türlü düzenim
Ben bir usanmaz ozanım
Derdim vardır inilerim
 
 
Dülgerler beni yondu
Hez âzam yerine koydu
Bu iniltim Hak’tan geldi
Derdim vardır inilerim
 
 
Suyum alçaktan çekerim
Dönüp yükseğe dökerim
Görün ben neler çekerim
Derdim vardır inilerim
 
 
Yunus bunda gelen gülmez
Kişi muradına ermez
Bu fânide kimse kalmaz
Derdim vardır inilerim
 
V
 
Düşd‘önüme hubbî vatan
Gidem hey dost deyu deyu
Anda varan kalur heman
Kalam hey dost deyu deyu
 
 
Gele şol Azrail duta
Issı kılmaz ana ata
Binem şol ağaçtan ata
Gidem hey dost deyu deyu
 
 
Halvetlerle meşgul olam
Daim açılam gül olam
Dost bağında bülbül olam
Ötem hey dost deyu deyu
 
 
Şol bir beş on arşun bezi
Kefen ideler eğnüme
Dökem şol dünya donların
Giyem hey dost deyu deyu
 
 
Mecnun oluban yürüyem
Yüce dağları bürüyem
Mum oluban eriyem
Yanam hey dost deyu deyu
 
 
Günler geçe yıl çevrile
Üstüme sinler urula
Ten çürüye toprak ola
Tozam hey dost deyu deyu
 
 
Yunus Emre var yoluna
Münkirler girmez koluna
Bahrî olup dost gölüne
Dalam hey dost deyu deyu
 
VI
 
Ben dervişim diyene
Bir ün edesim gelir
Tanıyuben şimdiden
Varıp yetesim gelir
 
 
Sırat kıldan incedir
Kılıçtan keskincedir
Varıp anın üstüne
Evler yapasım gelir
 
 
Altında Gayya vardır
İçi nâr ile pürdür
Varuben ol duldada
Biraz yatasım gelir
 
 
Ta’neylemen hocalar
Hatırınız hoş olsun
Varuben ol tamuda
Biraz yanasım gelir
 
 
Andan cennete varam
Cennette Hakk’ı görem
Huri ile gılmanı
Bir bir kucasım gelir
 
 
Derviş Yunus bu sözü
Eğri büğrü söyleme
Seni sigaya çeker
Bir Molla Kasım gelir
 
VII
 
Taştın yine deli gönül
Sular gibi çağlar mısın
Aktın yine kanlı yaşım
Yollarımı bağlar mısın
 
 
Nidem elim ermez yâre
Bulunmaz derdime çare
Oldum ilimden avare
Beni bunda eğler misin
 
 
Yavu kıldım ben yoldaşı
Onulmaz bağrımın başı
Gözlerimin kanlı yaşı
Irmak olup çağlar mısın
 
 
Karlı dağların başında
Salkım salkım olan bulut
Saçın çözüp benim için
Yaşın yaşın ağlar mısın
 
 
Esridi Yunus’un canı
Yoldayım illerim kanı
Yunus düşte gördü seni
Sayru mısın sağlar mısın
 
VIII
 
Yalancı dünyaya konup göçenler
Ne söylerler ne bir haber verirler
Üzerinde türlü otlar bitenler
Ne söylerler ne bir haber verirler
 
 
Kimisinin üstünde biter otlar
Kiminin başında sıra serviler
Kimi masum kimi güzel yiğitler
Ne söylerler ne bir haber verirler
 
 
Toprağa gark olmuş nazik tenleri
Söylemeden kalmış tatlı dilleri
Gelin duadan unutmadan bunları
Ne söylerler ne bir haber verirler
 
 
Yunus der ki gör takdirin işleri
Dökülmüştür kirpikleri kaşları
Başları ucunda hece taşları
Ne söylerler ne bir haber verirler
 

Hacı Bayram Veli

I
 
N’oldu bu gönlüm n’oldu bu gönlüm
Derd ü gam ile doldu bu gönlüm
Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm
Yanmada derman buldu bu gönlüm
 
 
Yan ey gönül yan yan ey gönül yan
Yanmadan oldu derdine derman
Pervane gibi pervane gibi
Şem’ine aşkın yandı bu gönlüm
 
 
Gerçi ki yandı gerçi ki yandı
Rengine aşkın cümle boyandı
Kendinde buldu kendinde buldu
Matlubunu hoş buldu bu gönlüm
 
 
Bayram’ım imdi Bayram’ım imdi
Bayram ederler yâr ile şimdi
Hamd ü senalar hamd ü senalar
Yâr ile bayram kıldı bu gönlüm
 

Âşık Paşa

I
 
Benden mi bana bu elem
Aşktan mı yoksa derd ü gam
Bunca bela cevr ü sitem
Bilsem nedendir bilmezem
 
 
Canan olursa ger nihan
Kalmaya canda zerre can
Buluban bu sözü iyan
Bilsem nedendir bilmezem
 
 
Aşkın yürekte yâresi
Pes olmuşum avaresi
Ya Rab bu derdin çaresi
Bilsem nedendir bilmezem
 
 
Daima dilefkâr olduğum
Şuride vü zâr olduğum
Talibi dîdar olduğum
Bilsem nedendir bilmezem
 
 
Âşıkta bu hayret nedir
Maşuktaki şevket nedir
Derviş buna hikmet nedir
Bilsem nedendir bilmezem
 

Kaygusuz Abdal

I
 
Yucalardan yuca gördüm
Erbabsın sen koca Tanrı
Âlem okur kelam ile
Sen okursun hece Tanrı
 
 
Asi kullar yaratmışsın
Varsın şöyle dursun deyu
Anları koymuş orada
Sen çıkmışsın uca Tanrı
 
 
Kıldan köprü yaratmışsın
Gelsün kullar geçsin deyu
Hele biz şöyle duralım
Yiğit isen geç a Tanrı
 
II
 
Bir kaz aldım ben karıdan
Boynu da uzun borudan
Kırk abdal kanın kurutan
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz
 
 
Sekizimiz odun çeker
Dokuzumuz ateş yakar
Kaz kaldırmış başın bakar
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz
 
 
Kaza verdim birçok akçe
Eti kemiğinden pekçe
Ne kazan kaldı ne kepçe
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz
 
 
Kaz değilmiş be bu azmış
Kırk yıl Kaf Dağı’nı gezmiş
Kanadın kuyruğun düzmüş
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz
 
 
Kazı koyduk bir ocağa
Uçtu gitti bir bucağa
Bu ne haldır Hacı Ağa
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz
 
 
Kazımın kanadı selki
Dişi koyun emmiş tilki
Nuh Nebi’den kalmış belki
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz
 
 
Kazımın kanadı sarı
Kemiği etinden iri
Sağlık ile satma karı
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz
 
 
Kazımın kanadı ala
Var yürü git güle güle
Başımıza kalma bela
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz
 
 
Suyuna biz saldık bulgur
Bulgur Allah deyü kalgır
Be yârenler bu ne haldur
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz
 
 
Kaygusuz Abdal n’idelim
Ahd ile vefa güdelim
Kaldırıp postu gidelim
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz
 
III
 
Âdem’i balçıktan yuğurdun yaptın
Yapıp da n’eylersin bundan sana ne
Halk ettin insanı cihana saldın
Salıp da neylersin bundan sana ne
 
 
Bakkal mısın terazuyu n’eylersin
İşin gücün yoktur gönül eğlersin
Kulun günahını tartıp n’eylersin
Geçiver suçundan bundan sana ne
 
 
Katran kazanını döküver gitsin
Mümin olan kullar didara yetsin
Emreyle yılana tamuyu yutsun
Söndürsün tamuyu bundan sana ne
 
 
Kaygusuz Abdal’ım sözümüz budur
Her nerde çağırsam Hak onda hazır
Hep dûzaha bastırırsın kim ne der
Yakma kullarını bundan sana ne
 

Eşrefoğlu

I
 
Yücelerden döndüreyim
Alçaklara gönül seni
Alçaklardan alçaklara
İndireyim gönül seni
 
 
Başımın terkin urayım
Başımı yolda koyayım
Ne kim olursam olayım
Koymayayım gönül seni
 
 
Yürüyeyim yana yana
Aşk odun urayım cana
Bakmayayım masivaya
Geçireyim gönül seni
 
 
Dost gamın alayım başa
Yürüyeyim kalka düşe
Vasfı dile gelmez işe
Uğradayım gönül seni
 

Hayatî

I
 
Vardım kırklar yaylasına
Gel beri ey can dediler
İzzet ile selam verdim
Gir işte meydan dediler
 
 
Yerli yerinde durdular
Yerlerinden yer verdiler
Ortaya sofra serdiler
Lokmamıza ban dediler
 
 
Erenler kalbi ganidir
Yuduğu kalbi arıdır
Gelişin kandan beridir
Gel söyle ihvan dediler
 
 
Gördüğünü gözün ile
Beyan etme sözün ile
Ondan sonra bizim ile
Ol sen de mihman dediler
 
 
Şah Hayatî’m nedir hâlin
Dua edip kaldır elin
Kesegör gıybetten dilin
Cümlemiz yeksan dediler
 

Köroğlu

I
 
Tan yeri atmadan şafak sökende
Düşmanın üstüne hörelenmeli
Yerden kalkan alıp kılınç çekende
Yiğit on beş yerden yaralanmalı
 
 
Haber aldım ihvanından kulundan
Doyuk olduk akçasından pulundan
Hey ağalar kızıl kanın alından
Altımızda kır at kınalanmalı
 
 
Köroğlu’m der Mirza gele Han gele
Ben isterim günde yüz tufan gele
Derelerden oluk oluk kan gele
Sele düşüp gövde kürelenmeli
 
II
 
Mert dayanır namert kaçar
Meydan gümbür gümbürlenir
Şahlar şahı divan açar
Divan gümbür gümbürlenir
 
 
Yiğit kendini öğende
Oklar menzili döğende
Şeşber kalkana değende
Kalkan gümbür gümbürlenir
 
 
Ok atılır kal’asından
Hak saklasın belasından
Köroğlu’nun narasından
Her yan gümbür gümbürlenir
 
III
 
Yiğitler silkinip ata binende
Derelerde boz kurtlara ün olur
Yiğit olan döne döne döğüşür
Kötüler kavgadan kaçar don olur
 
 
Yiğit cidasını almış atıyor
Ak elleri kızıl kana batıyor
Bir kötü kavgadan dönmüş kaçıyor
Kaçma kötü kaçma şimdi hun olur
 
 
Bir yiğit cidasını almış eline
Başını koymuş da mertlik yoluna
Kalkan parelene zırhlar deline
Kanlı gömlek koç yiğide don olur
 
 
Köroğlu çağırır figan ağıtlar
İman ehli birbirini öğütler
Boydan boya demir donlu yiğitler
Çalan cidasını kahraman olur
 
IV
 
İki koçak bir meydana koşanda
Ağzı gemli küheylanlar coşanda
Gün batarken kan gövdeyi aşanda
Titreşir yerle gök er savaşından
 
 
Cenk gününde döğüş olur can kokar
Şehitlerden ılgıt ılgıt kan akar
Muhannet de gelmiş duldadan bakar
Utanmaz mı hançerinin taşından
 
 
Yükseklerde uçar alçağa inmez
Yiğit olan yiğit yayını vermez
Arkasın çevirip yüzünü dönmez
Yaralanır sıfatından döşünden
 
 
Köroğlu’yum kılıç vurdum kalkana
Muhannette eksik olmaz bahana
Koç yiğidi doğuramaz her ana
Boğulur gayrete geçer serinden
 
V
 
İki koçak bir araya gelende
Görelim ne işler meydan içinde
Kesilir kelleler boşalır kanlar
Yığın olur leşler meydan içinde
 
 
Oklar uçup gider sahanlar gibi
Mert de aşıp gider arslanlar gibi
Kılıçlar oynaşır ceylanlar gibi
Kesilir ne başlar meydan içinde
 
 
Yiğitler çağrışır yaman gün olur
Allah Allah derler yüksek ün olur
Cerha cerha döğüşicek hûn olur
Hasmın arar koçlar meydan içinde
 
 
Köroğlu’yum medhim merde yiğide
Koç yiğit değişmez cengi düğüne
Sere serpe gider düşman önüne
Ölümü karşılar meydan içinde
 
VI
 
Yiğit olan gümbür gümbür gürlesin
Yiğidi doğuran ana bin yaşa
Ak gövdede kızıl kanlar şarlasın
Yiğidi doğuran ana bin yaşa
 
 
Davlumbazlar yeğde yeğde vuranda
Carkacılar sağlı sollu dönende
İğri kılıç ak gövdeyi bölende
Yiğidi doğuran ana bin yaşa
 
 
Gele beyler cenge harbi çalınsın
Çamlıbel askeri ayrı bölünsün
Gece gündüz darbı meydan kurulsun
Yiğidi doğuran ana bin yaşa
 
 
Asıl koç yiğitler pusuda saklı
Belleri kılıçlı eli mızraklı
Hep şahin bakışlı aslan sıfatlı
Yürü kan içenler hep binler yaşa
 
 
Köroğlu der bugün burda duralım
Sabah olsun darbı meydan kuralım
Akan kandan dolu şarap uralım
Yürü deli huylum sen binler yaşa
 
VII
 
Koşun at çatlasın kuvvet bacakta
Keyif günü değil köşe bucakta
Haydi savaş gerek kelle kucakta
Mevla’nın aşkına çalın kılıncı
 
 
Yiğit gelsin harpte gönül eğlesin
Doru at kişnesin al at oynasın
Kazanlarda adam kanı kaynasın
Esir etmek yok ha basın kılıncı
 
 
Bu yıl koç yiğitler burda kışlasın
Yılan dili eğri hançer işlesin
Kâfir düşman elamana başlasın
Doldurun deryayı basın kılıncı
 
 
Köroğlu ahdetti meydan almaya
Kılınç gibi düşmanına salmaya
Peyman ettim yedi derya dolmaya
Doldurun deryayı basın kılıncı
 
VIII
 
Yol verin dumanlı dağlar
Aşmaya Ayvaz geliyor
Çağlasın soğuk pınarlar
İçmeye Ayvaz geliyor
 
 
Bu dağlarda biten güller
Kokuşu lâl ider diller
Dalında cüda bülbüller
Ötüşün Ayvaz geliyor
 
 
Bizim yaylanın yiğidi
Gölg’edin Ayvaz geliyor
Yaylanın servi söğüdü
Belinde gümüş dividi
 
 
Bizim yaylalar oluklu
Akan suları balıklı
Albalalı mor belikli
Kız gerek Ayvaz geliyor
 
 
Bizim yaylanın uşağı
Belinde Aydın kuşağı
Yaylanın türlü çiçeği
Kokuşun Ayvaz geliyor
 
 
Köroğlu der ki tayalar
Atlınız hayvan kovalar
Sarptaki yalçın kayalar
Yassılın Ayvaz geliyor
 
IX
 
Siyah kâküllerin dökmüş
Kızıl güllere güllere
Ela gözlerini dikmiş
İnce yollara yollara
 
 
Gel Ayvaz’ım dolaşalım
Çamlı bellere bellere
 
 
Doldur elinden içeyim
Mest olup serden geçeyim
Seninle bile göçeyim
Uzak illere illere
 
 
Gel Ayvaz’ım dolaşalım
Çamlı bellere bellere
 
 
Okursun aşkın kitabın
Komadın âşıkın ta’bın
Akıttın çeşminin âbın
Döndü sellere sellere
 
 
Gel Ayvaz’ım dolaşalım
Çamlı bellere bellere
 
 
Âşıklara vardır meyli
Riyazet çekmişim hayli
Ben Mecnun olam sen Leylî
Düşüp çöllere çöllere
 
 
Gel Ayvaz’ım dolaşalım
Çamlı bellere bellere
 
 
Köroğlu der budur derdim
Sarardı çehrei zerdim
Şu benim nihanî derdim
Düştü dillere dillere
 
 
Gel Ayvaz’ım dolaşalım
Çamlı bellere bellere
 

Ücretsiz ön izlemeyi tamamladınız.

₺54,87

Türler ve etiketler

Yaş sınırı:
0+
Litres'teki yayın tarihi:
11 temmuz 2023
ISBN:
978-605-121-342-2
Yayıncı:
Telif hakkı:
Elips Kitap

Bu kitabı okuyanlar şunları da okudu