Kitabı oku: «Büyük gökbilimciler», sayfa 3
Tycho Brahe
Tycho Brahe
Gökbilim tarihinin şüphesiz en renkli simalarından biri, adı bu bölüme verilen büyük ve meşhur Danimarkalı gökbilimci. Tycho Brahe’nin hem gökbilime ilişkin dehasından hem de olağanüstü coşkun karakterinden bahsetmemek olmaz. Bir filozof olarak etkileyici kariyeri, Danimarkalı bir asil olarak ihtişama olan düşkünlüğü, heyecanlı arkadaşlıkları ve şiddetli çekişmeleri onu bir biyografi yazarı için ideal bir konu haline getirirken, gerçekleştirdiği muazzam gökbilimsel çalışmalar da ona ölümsüz bir şöhret sunuyor.
Tycho Brahe’nin yaşamı, şu an Armagh’daki gözlemevini yöneten başarılı gökbilimci Dr. Dreyer tarafından insanı hayran bırakan bir şekilde anlatıldı, ayrıca kendisi Tycho’nun bir hemşerisi. Danimarkalı bu muhteşem adamın hayatıyla ilgilenen herkes mutlaka ama mutlaka Dr. Dreyer’in çalışmalarına bir göz atmalı, çünkü kendisi bu konuda gerçek bir uzman. Tycho, asil bir soydan geliyor. Ailesi asırlar boyunca hem İsveç’te hem de Danimarka’da zenginlik içinde yaşadı, günümüzde bu ülkelerde onun soyundan gelenleri bulmak mümkün. Gökbilimcinin babası özel meclisin bir üyesiydi ve Danimarka hükümetinin önemli pozisyonlarında çalıştı, en sonunda Helsingborg Kalesi’nin yöneticiliğine terfi etti ve hayatının son yıllarını burada geçirdi. Meşhur oğlu Tycho, 1546 yılında doğdu; on kişilik bir ailenin ikinci çocuğu ve ilk erkek çocuğuydu.
Öyle görünüyor ki Tycho’nun babası Otto, George adında bir kardeşe sahipti ve George’un çocuğu olmuyordu. Fakat George, sevgisini sunabileceği ve mirasını devredebileceği bir erkek çocuğunu evlatlık olarak almak istiyordu. Otto evlendiğinde, iki kardeş arasında tuhaf bir anlaşma yapıldı. Otto’nun doğacak ilk erkek çocuğu, ebeveynleri tarafından, evlatlık olarak alınıp yetiştirilmesi için George’a teslim edilecekti. Bir süre sonra küçük Tycho dünyaya geldi ve George anlaşmanın yerine getirilmesi için çocuğu istedi. Ne var ki doğal olarak anlaşmanın yapıldığı sırada etkin olmayan ebeveynsel içgüdüler devreye girerek bu duruma engel oldu. Tycho’nun anne ve babası anlaşmadan geri çekildiler ve çocuğu vermek istemediler. George, kendisine kötü davranıldığını düşündü. Yine de bir yıl boyunca hiçbir şekilde şiddet içeren bir adım atmadı. Bu bir yılın sonunda Tycho’nun bir erkek kardeşi oldu. Bunun üzerine amca, hakkı olanı aldığı düşüncesiyle hiçbir vicdan azabı çekmeden (tıpkı anlaşmada ona söz verildiği gibi) ilk doğan erkek yeğenini kaçırdı. Bir süre sonra anne ve baba kaybı kabullendiler. Böylece geleceğin gökbilimcisinin çocukluğunu geçireceği ev, amcası George’un evi oldu.
Tycho’nun on üç yaşındayken Kopenhag Üniversitesi’ne girdiğini okuduğumuzda, sonradan dünyayı hayretler içinde bırakacak o muhteşem yeteneklerini o yaşlarda bile sergilediğini düşünebiliriz. Oysaki bundan böyle bir sonuç çıkarılmamalı. Çünkü o zamanlarda öğrencilerin, şimdikinden çok daha erken yaşta üniversitelere girmesi alışılmış bir şeydi. Tabii ki bu, o zamanın on üç yaşındaki çocukları şimdiki yaşıtlarından daha çok şey biliyorlardı demek değil. Ancak o zamanlarda üniversitelerde, şimdiki üniversite eğitiminden anladığımıza kıyasla çok daha temel bir eğitim veriliyordu. Buna bir örnek verecek olursak Dr. Dreyer, Wittenberg Üniversitesi’nde açılış konuşması yapan bir profesörün, gerekli çabayı gösteren her öğrencinin aritmetikte çarpma ve bölme işlemlerini öğrenilebileceğini belirttiğini anlatıyor.
Amcasının isteği, Tycho’nun bilhassa retorik ve felsefe üzerine eğitim almasaydı, çünkü bunlar bir devlet adamı olabilmek için gerekli meziyetlerdi. Her ne kadar parlak bir öğrenci olsa da Tycho, asıl ilgisini çeken şeyin metafiziğin incelikleri değil, gökcisimlerinin hareketleri olduğunu öğretmenlerine çok geçmeden, açık bir şekilde gösterdi.
21 Ekim 1560 tarihinde, Kopenhag’dan da kısmen gözlemlenebilen bir Güneş tutulması gerçekleşti. Her ne kadar genç bir çocuk da olsa Tycho, bu olaya muhteşem bir ilgi duydu. Durumla ilgili hevesi ve şaşkınlığı büyük oranda, gerçekleşen olgunun bu kadar kesin bir şekilde önceden tahmin edilebilmesinden kaynaklanıyordu. Meseleyi etraflıca anlama isteğiyle yanıp tutuşan Tycho, bilmek istediği şeyleri açıklayabilecek bir kitap bulmak için aramaya koyuldu. O günlerde hangi tür olursa olsun kitaplar çok az ve kıttı, özellikle bilimsel kitaplara ulaşılamıyordu. Batlamyus’un gökbilim çalışmalarının Latince baskısı, tutulma gerçekleşmeden birkaç yıl önce ortaya çıkmıştı. Tycho, o zamanlar göksel konularda baş kaynak olan bu kitabın bir kopyasını satın almayı başardı. Genç gökbilimci her zaman başarılı olamasa da Batlamyus’u anlayabilmek için çok çalıştı. Bugün o muhteşem çalışmanın Tycho’da olan kopyası, üzerinde bir okul çocuğunun elinden çıkma bol not ve işaretle birlikte, Prag Üniversitesi’nin kütüphanesinde başlıca hazinelerden biri olarak korunuyor.
Tycho Kopenhag Üniversitesi’nde yaklaşık üç yıl okuduktan sonra amcası, eğitimini tamamlaması için onu yabancı bir üniversiteye göndermenin daha iyi olacağını düşündü ki bu o zamanlarda sık sık başvurulan bir yöntemdi. Amcası, böylece genç gökbilimcinin yıldızların üzerine çalışmayı bırakacağını ve kendisine göre daha yararlı görünen şeye yöneleceğini ümit ediyordu. Gerçekten de o zamanın bilge insanlarına göre mantık, retorik ya da o zamanlarda daha moda olan bir çalışma alanına ayrılabilecek zamanın, doğa bilimleri peşinde harcanması büyük bir kayıp olarak görülüyordu. Tycho’yu bilimsel tatlardan soğutma girişimine yardımcı olması için amcası, ona eşlik etmesi için Vedel adında zeki ve nezih genç bir adamı eğitmen olarak seçti. Vedel, öğrencisi Tycho’dan dört yaş büyüktü ve bildiklerimize göre ikili 1562’de Leipzig Üniversitesi’ne gitti.
Eğitmen çok geçmeden umutsuz bir görevi üstlendiğini anladı. Tycho’ya o zamanlarda çok tercih edilen hukuk veya diğer bilgi alanlarına dair en ufak bir heves aşılayamadı. Öğrencisinin dikkatini çeken tek şey yıldızlardı, başka bir şey değil. Öğreniyoruz ki Tycho eline geçen tüm parayı gizli gizli, gökbilim kitapları ve araçları için harcıyordu. Vedel’den sakladığı küçük bir küreden yıldızların isimlerini öğrendi, bu küreyi yalnızca Vedel ortalıklarda yokken kullanıyordu. Başlarda tüm bunlar yüzünden az sürtüşme yaşamadılar, ancak zaman için Tycho ve Vedel arasında sağlam ve kalıcı bir arkadaşlık oluşmaya başladı. Böylece birbirlerine saygı duyup birbirlerini sevmeyi öğrendiler.
Tycho henüz on yedi yaşına basmamıştı ki gezegenlerin hareketlerini ve zaman zaman gökyüzünde bulundukları yerleri hesaplamak gibi zor bir işi yapmaya başlamıştı bile. Gezegenlerin gerçek pozisyonlarının, var olan en iyi gökbilimsel çalışmalarda gökbilimciler tarafından onlara atfedilen pozisyonlardan çok büyük ölçüde farklı olduğunu görünce çok şaşırmıştı. Dâhiyane bir öngörüyle, gökcisimlerinin hareketlerini incelemede kullanılacak tek gerçek yöntem için bu cisimlerin yer ölçümlerinin uzun süreli diziler halinde yapılması gerektiğini gördü. Şimdi bize çok bariz gelen bu şey o zamanlar için yepyeni bir doktrindi. Bunun üzerine Tycho elinden geldiğince düzenli gözlemler yapmaya başladı. Tabii ki bunun için kullandığı ilk araç çok ilkeldi, bu araç basit bir pergelden başka bir şey değildi. Gözünü menteşeye yerleştiriyor, sonra da pergelin ayaklarını bir ucu bir yıldıza, diğer ucu da diğer yıldıza gelecek şekilde açıyordu. Bunun ardından pergeli, açılarla bölünmüş bir çemberin üzerine yerleştiriyordu, böylece iki yıldızın açısal uzaklığını elde edebiliyordu.
Sonra kendisi için daha gelişmiş bir araç temin edecekti, “çapraz çubuk”1 olarak bilinen bu aracı eline geçen her fırsatta yıldızları gözlemlemek için kullandı. Tabii ki o günlerde teleskopların olmadığını hatırlatmakta fayda var. Günümüz gözlemcilerine sunulan lenslerin sağladığı optik yardımın yokluğunda gökbilimciler, yıldızların yerlerini ölçebilmek için yalnızca mekanik aletlere başvurabiliyorlardı. Bu aletlerden bir tanesini, belki de Tycho’nun zamanından da önce en muhteşem ekipman olarak görülen aracı, şekilde sunduk.
Çapraz Çubuk
Diyelim ki amacımız iki yıldız arasındaki açıyı ölçmek, o zaman bu açı (eğer açı çok geniş değilse) takip eden şekilde belirlenebilir. AB çubuğu inçlere bölünmüş olsun; diğer çubuk CD de yukarı ve aşağı öyle bir kaysın ki iki çubuk birbirine sürekli dik olsun. Silahlarda da bulunan “gezler”, A ve C’de bulunuyor; D üzerinde de bir raptiye var. Hareket edebilen çubuğu sabit olan boyunca kaydırarak kolayca görebiliriz ki yıldızlar birbirinden çok uzak olmadığında gezler öyle bir pozisyona geliyor ki bir yıldız DC üzerinden, diğeri de DA üzerinden görülebiliyor. Bu tamamlandıktan sonra A’dan çapraz çubuğa olan uzunluk, ölçü biriminin üzerinden okunabilir. Böylece daha önce hazırlanmış tablodan gereken açısal uzaklığın değeri elde edilebilir. Eğer iki yıldızın arasındaki açı, biraz önce tarif edilen şekilde ölçülemeyecek kadar büyükse, o zaman D’deki raptiye CD üzerinde hareket ettirilerek başka bir noktaya konabilir, böylece yıldızların arasındaki açısal uzaklık aracın menziline girer.
Tycho’nun 1572 tarihli “Yeni Yıldız” altılısı (Ceviz ağacından yapılan kollar yaklaşık 167 cm uzunluğundadır.)
Bu aracın çok ilkel bir buluş olduğuna şüphe yok, ancak Tycho gibi maharetli bir adam kullandığında verdiği sonuçlar kayda değer bir kesinliğe sahip oluyordu. Bu tür şeylere ilgisi olan her okuyucuya kendisi için böyle bir araç yapmasını öneriyorum. Bakalım bu aracın yardımıyla ne gibi ölçümler yapabileceksiniz.
Tycho bu küçük aracı kullanmak için, anlamsız vakit kayıplarını ona yasaklamayı kendine görev edinen titiz eğitmeninin uyumasını bekliyordu. Vedel uykuya daldığında ise Tycho kaçmayı başarıp gökcisimlerinin yerlerini ölçüyordu. O genç yaşına rağmen Tycho, gözlemlerini tümüyle mükemmel prensipler kullanarak gerçekleştiriyordu ki bu prensipler hassas modern gökbilimin temellerini oluşturuyor. Küçük araç gerecindeki kaçınılmaz işçilik hatalarını teşhis edip bu hataların derecesini ölçüyor, ondan sonra ortaya çıkan sonuçlara ne kadar etki ettiğini belirliyordu. 1564 yılında elinde küçücük bir araç bulunan genç tarafından uygulanan bu prensip, günümüzde optikçilerin inşa edebildiği en muhteşem araçların bulunduğu Greenwich Kraliyet Gözlemevi’nde de uygulanıyor.
Tycho’nun üç köşeli altılısı (AB ve AC kolları yaklaşık 167 cm uzunluğundadır.)
Amcasının ölümünden sonra, ki bu sıralarda Tycho on dokuz yaşındaydı, artık genç filozofa çalışmalarını yönlendirmesi gereken yer konusunda karışılmayacaktı. Hep hareketli bir yapısı olan Tycho’nun, bundan sonra Rostock Üniversitesi’ne geçtiğini biliyoruz. 28 Ekim 1566’da gerçekleşen bir Ay tutulmasıyla bağlantılı olarak burada da çok geçmeden göze çarptı. O zamanlardaki diğer tüm gökbilimciler gibi Tycho da gökbilimle astrolojiyi ilişkilendirdi. Gökcisimlerinin hareketleriyle insan ilişkilerinin arasında büyük bir bağ olduğunu düşünürdü. Tycho, aynı zamanda bir şairdi. Bir şairi, bir astroloğu ve bir gökbilimciyi bünyesinde barındıran Tycho, Rostock Üniversitesi’ndeyken, gerçekleşen Ay tutulmasının o sıralarda herkesin aklında yer etmiş büyük Türk padişahının ölümünün habercisi olduğunu söyleyen birkaç dize okumuştu. Çok geçmeden padişahın ölümünün haberi ulaştı, tabii ki Tycho kendiyle övünüyordu; ancak çok geçmeden anlaşıldı ki ölüm, tutulmadan ÖNCE gerçekleşmişti, bu da Tycho’ya epey bir gülünmesine neden oldu.
Tycho’nun altılısı (Çelikten yapılmıştır, AB ve AC kolları 122 cm’dir.)
Tycho’nun Ekvatoral Çemberi (Meridyen dairesi, E B C A D, çelikten yapılmıştır, çapı yaklaşık 183 cm’dir.)
Bir bakıma kavgacı bir mizacı olan Tycho, Rostock Üniversitesi’ndeyken başka bir Danimarkalı soyluyla ciddi bir sürtüşme yaşadı. Bu kavganın nedenini kesin olarak bilemiyoruz. Ancak kavga, romantik bir nedenden değil de hangisinin daha iyi matematik bildiğine dair fikir ayrılığına düşmelerinden çıkmış gibi görünüyor. İki gökbilimciye yakışır bir şekilde, gecenin bir köründe gökkubbenin altında dövüştüler; düello, Tycho’nun burnunun bir kısmı, rakibinin maharetli kılıcı tarafından kesildiğinde onurlu bir şekilde sonlandırıldı. Bu yaralanmayı tamir etmek için muhteşem araç yapıcısının dehası tekrar devreye girdi ve Tycho, “altın ve gümüş karışımından” temsili bir burun yaptı. Bu sahte burun o kadar iyi yapılmıştı ki orijinaliyle birebir olduğu söylenmişti. Ancak Dr. Lodge, bu yorumu yapanın bir dost mu yoksa bir düşman mı olduğu konusunda emin değildi.
Büyük Augsburg dörtlüsü
Tycho’nun “Yeni Güneş Sistemi”, 1577
Tycho, sonraki birkaç yılda çeşitli yerlerde çeşitli bilimsel alanları gayretle çalışarak geçirdi. Zamanında gökcisimlerini gözlemlemek için kullanılacak yaklaşık 6 metrelik yarıçapa sahip, tahtadan kocaman bir kuadrant inşa etmek için antik şehir Augsburg’da gökbilimle uğraşan bir meclis üyesine asistanlık yaptığını görüyoruz. Başka bir zamanda ise öğreniyoruz ki Danimarka Kralı, Tycho’nun konuyla ilgili meşhur yeteneklerini duymuş, fikirlerini danışmış ve ona papazlık mertebesinde kolay ve maaşı iyi bir vazife vermiş. Böylece bilimsel uğraşlarını devam ettirmesi için ona destek olmuş. Yine, Tycho’nun muhteşem bir azimle kimya deneyleriyle uğraştığını da görüyoruz. İlk başta bu, gökbilime olan bağlılığıyla uyumsuzmuş gibi görünebilir. Ama o zamanlarda farklı bilimler, birbirlerine esrarengiz bağlarla bağlanmış gibi görünüyordu. Simyacılar ve astrologlar, birkaç gezegenin belli metallerle gizemli bağları olduğunu öne sürüyordu. Dolayısıyla Tycho’nun, gökbilimle ilgili çalışma programına metallerin özelliklerini içeren bir çalışma eklemesi de çok sürpriz bir gelişme değil.
Uraniborg ve çevresi
Gözlemevinin planı
Ancak 1572’de gerçekleşen bir olay, Tycho’nun gökbilimsel uğraşlarını hepten alevlendirdi ve onu hayatının çalışmasını gerçekleştirmeye itti. O yıl 11 Kasım’da, laboratuvarında gün boyu çalıştıktan sonra akşam yemeği için eve dönüyordu ki kafasını gökyüzüne doğru kaldırdığında yepyeni, muhteşem bir yıldız gördü. Bu yıldız, Kraliçe Takımyıldızı’nda (Cassiopeia) bulunuyordu ve daha önce gökyüzünün o kısmına baktığında orada kesinlikle parlak bir yıldız yoktu. Bu olay o kadar şaşırtıcıydı ki duyularına güvenmekte güçlük çekti. Bir çeşit halüsinasyona maruz kaldığını düşündü. Bu sebeple ona eşlik eden hizmetçilerini çağırıp parmağıyla gösterdiği yerde parlak bir cisim görüp göremediklerini sordu. Kesinlikle görebiliyorlardı, böylece Tycho o muhteşem cismin kendi hayal ürünü olmadığına ikna oldu. Karşısında gerçek bir gökcismi duruyordu, emsalsiz bir parlaklıkla birden ortaya çıkmıştı. Gökyüzünü dikkatli bir biçimde izleyebildiğimiz günümüzde, yeni yıldızların ortaya çıkmasına alışkınız. Fakat gökyüzünde beliren hiçbir yeni yıldızın, 1572’de ortaya çıkan yıldız tarafından sergilenen göz alıcılığa ulaşamadığına inanılıyor.
Bu cismin gökbilim için değeri, başta pek anlaşılmayabilir. Tycho’nun yeni bir yıldız keşfettiği bir bakıma doğru, ancak aynı oranda doğru olan bir şey daha var: Diğer bir bakış açısına göre de bu yıldız, Tycho’yu keşfetti. Eğer tam zamanında gerçekleşen bu görünme olayı olmasaydı Tycho’nun nihai olarak karar kıldığından çok daha az yararlı olacağı bir bilim dalına yönelme olasılığı çok fazlaydı.
Uraniborg Gözlemevi, Hven Adası
Tycho, o unutulmaz akşamda eve ulaşınca yeni yıldızın yerini ölçmek için devasa kuadrantını kullandı. Gözlemleri doğrudan cismin uzaklığını bulmaya yönelikti. Yıldız, bize çevresindekilerden çok daha yakınsa bu parlak cismin uzaklığının kısa süre içinde bulunabileceğini tahmin etti, çünkü etrafındaki noktalara olan uzaklığında gözle görülür bir değişiklik gerçekleşecekti. Çok geçmeden bu yeni yıldızın bize Ay’dan daha uzak olduğunu buldu; çünkü görünen konumu, etrafındaki yıldızlarla kıyaslandığında, yirmi saatlik zaman aralıklarında gözle görülür derecede değişmiyordu. Yıldız, gündüz vakti görünebilecek kadar parlak olduğundan bu tür gözlemler gerçekleştirmek mümkündü. Böylece Tycho kesin olarak yıldızın bizden çok uzakta olduğunu, öyle ki Dünya’nın çapının bile yıldızın uzaklığına kıyasla çok önemsiz kaldığını gösterdi. Aynı cisim üzerinde çalışan diğer birçok gözlemcinin, yeni yıldızın Ay mesafesinde bulunduğu, hatta daha yakın olduğu sonucuna vararak büyük bir hataya düştüğünü göz önüne aldığımızda Tycho’nun konuya ilişkin başarısı daha da takdire şayan bir hal alıyor. Hatta Tycho’nun teleskopun henüz icat edilmediği günlerde bu cisme ilişkin keşfedilebilecek her şeyi keşfettiğini söyleyebiliriz. O, yalnızca yıldızın uzaklığının ölçüm için çok fazla olduğunu kanıtlamakla kalmadı, aynı zamanda gökyüzünde görünen bir hareketi olmadığını da gösterdi. Parlaklığında gerçekleşen ardışık değişiklerin yanı sıra parlaklığındaki değişimlerle birlikte gelen ton dalgalanmalarını da kaydetti.
Günümüzde, Tycho’nun yeni yıldız için yaptığı tamamen bilimsel gözlemlerin, büyük gökbilimcinin kendi gözünde bile büyük bir astrolojik önem taşıdığını öğrenmek tuhaf. Dr. Dreyer’dan öğrendiğimize göre Tycho şöyle düşünüyordu: “Yıldız, en başta Venüs ve Jüpiter gibiydi, bu yüzden ilk etkileri hoş olacak; ancak sonra Mars’a benzemeye başladı, sıradaki gelecek dönem ise savaşlar, kargaşa, esaret, prenslerin ölümü, şehirlerin düşüşü, gökten yağan ateşli meteorlar ve kuraklık, veba ve zehirli yılanlar içerecek. Son olarak yıldız Satürn’e benzedi, bu yüzden en sonunda sefalet, ölüm, hapis ve tüm diğer belalar gelecek!” Bu tür düşünceler tüm dünyada yaygındı. O zaman diliminde yaşayan bilgin insanlar için bile bu tür görünümler korkunç olaylara işaret ediyordu. O günlerde benimsenen başat teorilerden birine göre 1572’nin yeni yıldızı, tıpkı Bethlehem Yıldızı’nın İsa’nın ilk gelişini haber vermesi gibi, İsa’nın ikinci gelişini ve dünyanın sonunu haber veriyordu.
Tycho’nun bu konu üzerindeki araştırmaları, onun bir yazar olarak ilk kez karşımıza çıkmasına vesile oldu. Bununla beraber kitabının yayımlanması bir süre için arkadaşlarının yakınmaları yüzünden ertelendi, çünkü arkadaşlarına göre asil bir adamın kitap yazmaya tenezzül etmesi onur kırıcıydı. Neyse ki Tycho, arkadaşlarının bu görüşlerine göğüs gerecek kadar kararlıydı. Kitap çıktı ve aynı kalemden çıkan önemli gökbilim çalışmalarının ilki oldu.
Tycho’nun Prag’taki mezar taşı üzerindeki işleme
Asil Danimarkalının şöhreti artık her yere yayılmıştı, Danimarka Kralı ondan anayurduna dönmesini ve Kopenhag Üniversitesi’nde gökbilim dersleri vermesini rica etti. Tycho, biraz gönülsüz de olsa kabul etti. Ayrıca buradaki açılış konuşması da korunuyor. Bu konuşmada, tutkulu bir dille, göksel olguların ilginçliği ve güzelliği üzerinde duruyor. Bilgimizi genişletmek için gökcisimlerinin devamlı ve sistematik bir şekilde gözlemlenmesinin mecburi gerekliliğine işaret ediyor. Bilimin toplum yararına uygulanması için çağrıda bulunuyor, çünkü zamanı ölçemeyen hangi uygar medeniyet var olmayı başarabilmiş ki? Bu güzel cisimlerin üzerinde çalışmanın “zihni, dünyevi ve önemsiz şeylerden kurtarıp göklere yükselttiğini” ileri sürüyor; sonra da “gökbilimin özel bir kullanımıyla, göklerdeki hareketlerden insan kaderine ilişkin sonuçlar çıkarılabileceğini” temenni ederek konuşmasını sonlandırıyor.
Tycho’nun duvar dörtlüsü, Uraniborg
Yine 1572’de gerçekleşen ilginç bir olay, Tycho’nun dikkatini gökbilimle ilgili konulardan uzaklaştırdı. Tycho, âşık oldu. İlgi duyduğu genç kız sıradan bir aileden geliyordu. Yüce ve çok saygın aile arkadaşları yine araya girip Tycho’yu, asil bir adam için uygun görmedikleri bu eşten vazgeçirmek için uğraştılar. Gelgelelim Tycho hiçbir konuda geri adım atmıyordu. Kendi sınıfına mensup asil kadınlardan biriyle evlenmeme sebebinin, o sıralarda bilime adamak istediği şeylerin zengin bir hanımefendinin istekleri tarafından yiyip bitirileceği korkusu olduğu da öne sürülüyor. Her ne olursa olsun, Tycho’nun mutlu bir birlikteliğe ve çocuklu geniş bir aileye sahip olduğu görülüyor; ancak çocuklarının hiçbirinde babaları Tycho’nun yeteneklerinden eser yoktu.
Tycho’nun Almanya’da bilimle uğraşan birçok arkadaşı vardı, bu kişiler onun işlerini el üstünde tutuyorlardı. Orada gördüğü muamele Tycho için Danimarka’da gördüğünden çok daha cesaretlendiriciydi. O da bu yüzden Basel’e göç edip kalıcı olarak orada yaşamayı kafasında kurdu. Bu niyetin söylentisi, iyi kalpli Danimarka Kralı II. Frederik’e ulaştı. Frederik, Tycho’yu Danimarka sınırları içinde kalmaya ve yaşamı boyunca yapacağı büyük işlere orada devam etmeye ikna ettiği takdirde bunun krallığına büyük bir şan katacağını bilecek kadar akıllıydı. Çözüm olarak Tycho’ya sunulacak müthiş bir teklif hazırlandı. Derhal genç bir soylu, haberci olarak gönderildi. Gence, kralın huzuruna çağırılan Tycho’ya ulaşana kadar gece gündüz seyahat etmesi emredildi. 11 Şubat 1576 sabahı mesaj ulaştırıldığında, gökbilimci yataktaydı. Tabii hemen yola koyuldu ve Kopenhag’da kralın huzuruna çıktı. Gökbilimci, çalışmalarını rahatsız edilmeden gerçekleştirmek istediğini açıkladı. Bunun üzerine Kral, ona Helsingör’e bitişik olan Øresund Boğazı’ndaki Ven Adası’nı teklif etti. Orada arzu ettiği kadar gözlerden uzak yaşayabilirdi. Dahası kral, orada bir ev inşa etmesi ve gökyüzünü incelemek için kurulmuş en büyük gözlemevini kurması için gerekli tüm masrafları üstleneceğine dair söz verdi. Tycho, arkadaşlarıyla konuşup onlara danıştıktan sonra kralın teklifini kabul etti. Bunun üzerine ona hemen bir maaş bağlandı ve Ven Adası’nı ömrü boyunca kullanabileceğini resmi olarak tahsis eden bir tapu hazırlandı.
Meşhur Uraniborg Şatosu’nun inşası 30 Ağustos 1576’da başladı. Tycho’nun görkemli fikirlerine uygun olarak muntazam ve etkileyici bir seremoni gerçekleştirildi. Bilimle uğraşan arkadaşlarının bir kısmı da oradaydı, zaman öyle bir seçilmişti ki gökcisimleri şans getirecek yerlerdeydi. Pahalı şaraplar toprağa döküldü, taşlar görkemli bir törenle yerleştirildi. Yıldızlar üzerinde çalışmak için inşa edilmiş bu muhteşem tapınağın etkileyici mahiyetine, bu bölümde verdiğimiz görseller aracılığıyla şahit olunabilir.
Gökyüzünü incelemek için kullanılan en çarpıcı aletlerden biri, Tycho’nun Uraniborg odalarından birinin içine inşa ettirdiği duvara gömülmüş kuadranttı. Bu şekliyle, gökcisimlerinin irtifaları daha önce elde edilmiş tüm sonuçlardan daha kesin bir sonuçla gözlemlenebiliyordu. Bu muhteşem buluş, önceki sayfada görülebilir. Ayrıca odanın duvarlarının, bilimsel araçlarda pek rastlanmayan büyük dekorasyonlar kullanarak resimlendirildiği de gözlerden kaçmıyor.
Birkaç yıl sonra, Ven’deki gözlemevinin ünü her yere yayılınca bir grup genç Tycho’nun talimatları altında çalışmak için buraya akın etti. Bu sebeple Tycho, onların kullanımına sunmak için başka bir gözlemevi daha inşa etti. Buradaki aletler, yüzeyde yalnızca çatıları gözüken yeraltı odalarına yerleştirilmişti. Bu yeraltı gözlemevinin girişinde muazzam şiirsel bir yazıt bulunuyordu. Bu yazıt, yerin altında bile Urania’nın muhteşemliğinin gökleri incelemeye adanmış bir oyuk olduğunu belirtiyordu. Tycho, şiir yazmaya düşkündü. Bu sebeple fırsatını bulduğunda kendini bu tattan mahrum bırakmıyordu.
Yeraltı gözlemevinin duvarlarında sekiz gökbilimcinin resimleri vardı, hepsi uygun ibarelerle sergileniyordu. Bu resimlerden biri de Tycho’nun kendisine aitti, altında ise soyunun çalışmalarına değer biçmesi gerektiği yazılıydı. Ayrıca bir de henüz var olmayan bir gökbilimci tasvir ediliyordu. İsmi Tychonides’di ve altındaki yazıt, ortaya çıktığında büyük atasını gururlandıracağından mütevazı bir umutla bahsediyordu. Bu tuhaf yapının inşası ve bakımı için gereken büyük masraflar, kraliyet kasasından yapılan bir dizi hibe tarafından karşılandı.
Tycho, yirmi yıl boyunca Uraniborg’da, bilim peşinde büyük bir azimle koştu. Çalışmaları asıl olarak Ay’ın, gezegenlerin ve gökkubbedeki yıldızların yerini belirlemeyi içeriyordu. Elindeki aletler izin verdiği kadarıyla kesin gözlemler yapmak için Tycho tarafından çekilen büyük acılar, onun ardından gelen gökbilimcilerin ona hayranlığı ile mükâfatlandırıldı. Adadaki evi, bir iş yerinin yanı sıra ona bir istirahat ve eğlence alanı da sunuyordu. Ailesi etrafındaydı, arkadaşlarının birçoğu oradaydı, ayrıca ilginç konutunda bir de ev cücesi bulunuyordu. Değişiklik olsun diye gökbilimsel çalışmalarından sonra kimya laboratuvarındaki öğrencileriyle çalışırdı. Hangi kimya problemlerinin ilgisini çektiğini ise bilmiyoruz. Fakat, genel olarak ilaç üretimiyle ilgilendiği söyleniyor; bu ilaçların da karşılıksız olarak dağıtılması sebebiyle, hiçbir zaman hasta eksikliği gibi bir durum yaşanmamış gibi gözüküyor.
Tycho’nun otoriter ve doyumsuz karakteri onu sık sık zorlukların içine soktu ki bu durum yıllar içinde de artmış gibi gözüküyor. Ven’deki kiracılardan birine kötü davrandı ve buna mukabil mahkemede verilen karar, gökbilimciyi çok kızdırdı. Kopenhag’daki ilişkilerinde de büyük değişiklikler meydana geldi. 1596’da genç kral taç giyince selefinin Ven Adası’yla ilgili takip ettiği politikayı tersine çevirdi. Tycho’ya verilen bol ödenekler bir bir geri çekildi ve sonunda maaşı bile kesildi. Bu sebeple Tycho, kıyamet gibi bir öfke ve aşağılanmışlık hissiyle Ven’i terk etti. Birkaç yıl sonra Bohemya’da, zamanından önce yaşlanmış bir adam olarak karşımıza çıkıyor. 24 Ekim 1601’de ise hayatını kaybediyor.