Kitabı oku: «Yaşama Sanatı», sayfa 3

Yazı tipi:

Aşağılık Hissi

Sosyal sürecin anahtarı insanların sürekli üstün olabilecekleri bir durumda olmaya çaba gösterdikleri gerçeğidir. Bu yüzden de şiddetli bir aşağılık hissi bulunan çocuklar kendilerinden daha büyük olan çocuklardan uzak durmayı ve üstünlük kurabilecekleri daha küçük ya da daha zayıf çocuklarla oynamayı ister. Bu aşağılık hissinin tuhaf ve patolojik bir biçimde dışavurumudur. Çünkü asıl önemli olan aşağılık hissinin kendisinden çok derecesiyle ifade ediliş biçimi olduğunun fark edilmesidir.

Anormal derecedeki aşağılık hissi “aşağılık kompleksi” adını almıştır. Ancak “kompleks” terimi insanın kişiliğinin tamamına nüfuz eden bir duyguyu nitelemek için doğru bir sözcük değildir. Çünkü bu durum kompleksten de öte bir şeydir. Daha çok şiddeti farklı koşullar altında değişiklik gösteren neredeyse bir hastalık gibidir. Bu yüzden bazen insanların aşağılık hissinin faaliyete geçtiğinin farkına varamayız çünkü kendi becerileri hakkında oldukça emin hissetmekte ancak diğer insanların varlığında, özellikle karşı cinsle münasebetlerinde kendilerinden o kadar da emin olamayabilirler. İşte tam da burada gerçek psikolojik durumlarını keşfedebiliriz.

Hatalar stresli ve zor durumlarda daha da belirginleşir. İnsan zor ya da yeni bir durumla karşılaştığında kendisinin oluşturduğu kişi modeli daha net bir biçimde görülür. Zor bir durumla ise yeni olmayan durumlara göre sıkça karşılaşılır. Bu yüzden, ilk bölümde de belirttiğimiz gibi, kişinin sosyal çıkar derecesinin dışavurumu yeni bir durum karşısında daha belirgin bir hal alır.

Çocukları okula gönderdiğimizde sosyal çıkarlarını akranlarının arasına karışıp karışmadıklarına bakarak gözlemleyebiliriz. Şayet diğer çocuklara sadece yerine göre ya da tereddütle yaklaşıyorlarsa aynı karakteristik özelliklerin ileride toplum ve evlilik durumlarında da ortaya çıkacağından şüphelenmemiz gerekir.

“Bu işi öyle bir yapardım ki”, “Şu işi alırdım”, “Şu adamla boy ölçüşürdüm. ama.” gibi laflar söyleyen birçok insan vardır. Bu sözlerin tümü güçlü bir aşağılık hissinin varlığına işaret eder ve bu biçimde yorumladığımızda şüphe gibi belirli duygular hakkında yeni bir bilgi ediniriz. Kendisini şüphe içinde hisseden birisi genelde şüphe içinde kalır ve hiçbir şeyi başaramaz.

Psikolog çoğu kez insanlarda aşağılık hissinin işaretleri olarak görülebilen tereddüt ve tezatlıkları görür ancak söz konusu bireylerin fiziksel eylemlerini de göz önünde tutmak zorundayız. Yaklaşımları ya da diğer insanlarla ilgilenme biçimleri zayıf olabilir. Muhtemelen tereddütle ya da beceriksiz bir pozla yaklaşırlar. Bu tereddüt hali çoğunlukla hayatlarındaki diğer koşullarda da sergilenir. Çoğu insan kelimenin tam anlamıyla bir adım ileri bir adım geri atar.

Asıl vazifemiz insanları bu tereddütlü tutumdan uzak durma konusunda eğitmektir. Uygun tedavi yöntemi bu tür insanları yıldırmak değil cesaretlendirmektir. Onların hayatın zorluklarıyla yüzleşebilecekleri ve sorunları aşabileceklerini anlamalarını sağlamalıyız. İnsanlarda özgüveni tesis etmenin tek yolu budur. Ayrıca aşağılık hissinin tedavisi için de kullanılabilecek tek yöntem budur.

Üçüncü Kısım
Üstünlük Kompleksi

Üstünlük Kurma Hedefi

Önceki bölümde aşağılık kompleksini ve hepimizin paylaşıp karşısında mücadele verdiği genel aşağılık hissiyle ilişkisini inceledik. Şimdiyse ilgimizi onu tamamlayan şeye yani üstünlük kompleksine çevirebiliriz.

Bireyin hayatının her özelliğinin nasıl bir dönüşüm ve ilerleyiş içinde ifade edildiğine tanıklık ettik. Bu nedenle bu özelliğin bir geçmişi ve geleceğinin olduğundan bahsetmek mümkündür. Gelecek, mücadelemiz ve hedefimizle bağlıdır. Diğer yandan geçmiş üstesinden gelmeye çalıştığımız aşağılık ya da yetersizlik durumunu temsil etmektedir. İşte bu yüzden de aşağılık kompleksi vakasında kompleksin başlangıcıyla ilgileniriz. Diğer yandan üstünlük kompleksi vakasında kompleksin dönüşümü, gelişimiyle daha çok ilgileniriz. Dahası, bu komplekslerin ikisi de doğal olarak birbirleriyle ilintilidir. Bir aşağılık kompleksini gördüğümüz vakada ayrıca gizli bir üstünlük kompleksini de bulmamız hiç de şaşırtıcı olmaz. Diğer yandan şayet bir üstünlük kompleksi araştırıp sürekliliğini inceleyecek olursak her zaman az ya da çok gizlenmiş bir aşağılık kompleksi bulabiliriz. Eğer mevcut durumumuzda belirli ölçüde bir eksiklik hissetmiyorsak üstün ve başarılı olmak için çaba sarf etmeyiz.

Üstünlük kurma çabası hiçbir zaman bitmez. Bu bireyin zihni ve ruhu için her daim gereklidir. Daha önce de belirttiğimiz üzere hayat bir hedefe ya da ideal forma erişmek demektir ve bunu harekete geçiren şey üstünlük elde etme çabasıdır. Şayet tembel çocuklara ve canlılıktan yoksun oluşlarına, herhangi bir şeye karşı ilgi duymayışlarına bakacak olursak hayatta herhangi bir doğrultuda ilerleme kaydetmiyor gibi göründüklerini söyleyebiliriz. Buna rağmen bu çocuklarda bile üstün olmaya yönelik bir arzu, “Şayet bu kadar tembel olmasaydım cumhurbaşkanı bile olurdum” demelerini sağlayan bir arzu bulabiliriz. Deyim yerindeyse şartlı olarak ilerleme kaydetmekte ve çaba sarf etmektedirler. Kendilerine değer verirler ve şu ya da bu şartta çok şey başarabileceklerini düşünürler. Elbette bu sadece kendini kandırmaktan, hayalden başka bir şey değildir. Ancak hepimizin de bildiği üzere, insanlar çoğunlukla hayali şeylerden haz duyar. Ve bu durum özellikle cesareti olmayan insanlar için geçerlidir. Böyle tipler kendilerini çok güçlü hissetmezler ve zorluklar karşısında yollarından sapıp her zaman sorunlardan kaçmaya çalışırlar. Bu kaçıp kurtulma sürecinde gerçekte olduklarından çok daha güçlü ve zeki olduklarına dair bir düşünceye kapılırlar.

Gerçek Çözümlerden Kaçınmak

Hırsızlık yapan çocuklar üstünlük duygusunun esiri olmuşlardır. Diğerlerini kandırdıklarına, başkalarının onların hırsızlık yaptığının farkında olmadığına ve küçük bir çaba sarf ederek zengin olabileceklerine inanırlar. Aynı duygunun kendilerinin kahraman olduğunu düşünen suçlular tarafından da paylaşıldığı dile getirilmektedir.

Bu özellik hakkında başka bir bakış açısıyla, kişisel mantığın dışavurumu olduğundan bahsetmiştik. Buna sağduyu ya da sosyal mantık diyemeyiz. Şayet katiller kendilerinin kahraman olduklarını düşünüyorlarsa bu sadece bireysel bir görüştür. Hayatın sorunlarına karşı gerçek çözümler getirme zorunluluğundan kaçınacak biçimde olaylara kendi pencerelerinden baktıkları için aslında cesaretten yoksundurlar. Bu nedenle suçluluk, temelinde ya da kökeninde kötü olmaktan çok üstünlük kompleksinin bir dışavurumudur.

Benzer bulguların sinir hastası kimselerde de ortaya çıktığını görüyoruz. Bu tip insanlar uykusuzluk çekiyor olabilir ve bu sebeple ertesi gün işlerinin gerekliliklerini yerine getiremeyecek derecede güçsüz hissedebilirler. Uykusuz geçirdikleri geceler yüzünden çalışmamaları gerektiğini hissedebilirler, çünkü başarmaları gereken vazifeleri yerine getirmek için elverişli bir durumda değillerdir. “Neyi yapamazmışım, birazcık uyuyabilseydim görürdünüz!” diye sızlanırlar.

Bu tavrı sürekli kaygı duyan bunalımlı insanlarda da görürüz. Kaygı nöbetleri böylelerini diğer insanlara karşı zorba kılar. Başkalarına hükmetmek için bundan yararlanırlar. Çünkü her zaman etraflarında birileri olmalıdır, nereye giderlerse gitsinler onlara eşlik edilmelidir. Bunalımlı bireylerin dostları tüm yaşamlarının onların ihtiyaç ve gereksinimlerine göre yaşamaya mecbur bırakılırlar.

Bunalımlı, hasta insanlar her zaman ailede ilgi odağıdır. Bu tiplerde aşağılık kompleksi tarafından ustaca kullanılan bir güç karşımıza çıkar. Zayıf olduklarından, kilo verdiklerinden ya da başka türlü zayıflıklardan şikâyet ederler ancak çoğunlukla sağlıklı aile üyelerine hükmettiklerinden herkesten daha güçlüdürler. Bu durum aslında hiç şaşırtıcı değildir çünkü kültürümüzde zayıflık oldukça güçlü bir silah halini alabilir.

Üstünlük ve Aşağılık Kavramları

Üstünlük kompleksi ve aşağılık kompleksi arasındaki bağıntıyı inceleyelim. Şayet üstünlük kompleksi olan kendini beğenmiş küstah çocukları inceleyecek olursak, her zaman olduklarından daha büyükmüş gibi görünmek istediklerini fark ederiz. Hepimiz öfke nöbeti geçiren çocukların başkalarını nasıl kontrol etmeye çalıştıklarını biliriz. Neden bu kadar ısrarcı ve sabırsızlardır acaba? Çünkü hedeflerine ulaşabilecek kadar güçlü olup olmadıklarından emin değillerdir. Yani kendilerini aşağılık hissetmektedirler. Sanki gerçekte olduklarından daha uzun görünmek için parmak uçlarının üstünde durmakta ve böylece başarı, gurur ve üstünlük elde etme çabasındaymış gibidirler.

Bu gibi çocukları tedavi etmenin yollarını bulmamız gerekir. Böyle davranmalarının sebebi olayların doğal düzenini anlamamalarıdır. Onları kınamamak gerekir, aksine onlara sağduyulu bir bakış açısını dostça izah etmeli ve bunu günbegün anlamalarına yardımcı olmalıyız.

Şayet insanlar gösteriş yapıyorlarsa bu sadece kendilerini aşağılık hissettikleri ve kendilerini başkalarıyla daha yapıcı bir biçimde rekabet edecek kadar güçlü hissetmedikleri içindir. Böyleleri toplum ile uyum halinde değildir. Sosyal olarak da uyumlu değillerdir ve bu yüzden de hayatın sosyal sorunlarını nasıl çözeceklerini bilmezler. Genellikle bu gibi bireylerin çocukluklarında ebeveynleri ve öğretmenleriyle aralarında sıkı bir mücadelenin olduğunu görürüz.

Aynı aşağılık ve üstünlük kompleksi karışımı sinir hastalıklarında da görülür. Sinir hastaları çoğunlukla üstünlük duygularını sergilerler ancak aşağılık komplekslerini kabullenmezler. Bu bakımdan baskı nevrozu çeken bir kızın vaka geçmişi oldukça aydınlatıcıdır.

Bu genç kız çok cazibeli ve popüler olan ablasına çok yakınmış. Bu durum oldukça anlamlıdır çünkü bir ailede herhangi bir üye bir şekilde göze çarpıyorsa diğerleri bu durumdan mağdur olur. Ailede ayrıcalıklı konuma gelen birey ister baba, ister çocuklardan biri isterse de anne olsun bu hep böyle olmuştur. Ailenin diğer üyeleri için çok zor bir durum ortaya çıkmıştır ve bazen buna katlanamayacak gibi hissederler.

Söz konusu kız da ablasının ayrıcalıklı konumu olmaksızın büyümüş ve kendisini kısıtlanmış hissetmiş. Şayet diğer insanlarla ilgilenmiş ve bizim anladıklarımızı anlamış olsaydı çok farklı bir yol izleyebilirdi. Ancak sürekli üstün tutulan kız kardeşiyle kıyaslanmasının neden olduğu aşağılık kompleksinin gerginliğini çekiyordu.

Yirmi yaşına geldiğinde ablası evlendi ve o da kardeşiyle rekabet edebilmek için evlenmenin yolunu bulmaya çalıştı. Giderek hayatının sağlıklı, yararlı tarafından uzaklaşıyordu. Sonra kötü bir insan olduğu düşüncesini geliştirmeye ve diğer insanları cehenneme gönderebilecek sihirli bir güce sahip olduğu kavramını benimsemeye başladı.

Bu sihirli güce sahip olma duygusu üstünlük kompleksinin bir dışavurumu olarak karşımıza çıkar ancak tıpkı zengin insanların bazen zengin olmanın ne kadar zor bir kader olduğundan yakındıkları gibi o da bu “armağan” hakkında şikâyet etmektedir. İnsanları cehenneme gönderebilmek gibi tanrısal bir güce sahip olduğunu düşünmekle kalmaz, ayrıca insanları kurtarabileceğini ve kurtarması gerektiğine dair de bir hisse kapılmıştır. Bu kurgusal sistem sayesinde ablasından daha büyük bir güce sahip olduğuna kendini inandırmıştır. Ancak bu biçimde kardeşini mağlup edebilecektir. Böylece bu güce sahip olduğundan yakınmayı sürdürmüştür çünkü ne kadar çok şikâyet ettiyse gerçekten de bu güce sahip olduğu o denli makul görünmektedir. Sırf yakınarak kendine düşen bu paydan dolayı mutlu hissedebilecektir.

Büyük kız kardeş çok fazla kayrılmıştır çünkü öncelikle bir zamanlar tek çocuktu, çok şımartılmıştı ve bütün ilginin merkeziydi. Bundan üç yıl sonra küçük kız kardeşin dünyaya gelişi büyük kardeş için bütün durumu değiştirmiştir. Önceden yalnızdı ve ailenin tüm ilgisinin odağındaydı. Şimdiyse konumundan edilmişti ve bunun sonucu olarak da kavgacı bir çocuk olmuştu. Ancak saldırganlık sadece kendisinden daha zayıfların olduğu durumlarda ortaya çıkmaktadır ve saldırgan çocuklar gerçekte cesur değillerdir. Sadece daha zayıf düşmanlara karşı savaşırlar. Böyle bir fırsatları olmazsa hırçınlaşabilirler ve her halükarda daha az takdir edilirler.

Bunun üstüne büyük kız kardeş önceki kadar sevilmediğini hisseder ve küçük kardeşi hakkındaki düşüncesinin onaylandığını düşünür. Bu durumun en büyük suçlusu olarak annesini görür çünkü yeni bebeği eve getiren odur. Böylece neden saldırılarını annesine yönelttiğini anlayabiliriz.

Kuşkusuz bebeğe dikkat edilmesi ve bütün bebekler gibi kendisiyle ilgilenilmesi gerekir. Bebeğin gayret sarf etmesi, mücadele etmesi gerekmemektedir. Çok tatlı, nazik ve çok sevilen biri olarak büyür, yani tüm ilginin odağındadır. Bazen üstünlük tatlılık ve itaat biçiminde galip gelir!

Şimdi bu tatlılık durumunu inceleyelim ve bunun hayatın yararlı tarafında olup olmadığını düşünelim. Bir çocuğun ancak şımartıldığı müddetçe yumuşak başlı ve uysal olacağını varsayabiliriz. Şımartılmış çocuklar okula gittiklerinde artık avantajlı bir durumda değillerdir. O andan itibaren artık hayata karşı tereddütlü bir tutum takındıklarını görürüz.

Artık küçük kardeş için her şey böyledir. Dikiş dikmeyi, piyano çalmayı ve birçok şeyi öğrenmeye başlamıştır ancak her birinde kısa bir süre sonra öğrenme çabasından vazgeçmiştir. Ayrıca topluma karşı ilgisini kaybetmeye başlar, dışarı çıkmaktan artık hoşlanmaz ve kederlenmeye başlar. Kendisini daha makul bir kişiliği olan büyük ablasının gölgesinde kalmış gibi hissetmektedir. Tereddütlü hali onu daha da zayıflatır ve karakterinde bozulmaya neden olur.

Hayatının ilerleyen döneminde bir meslek seçme konusunda tereddüt eder ve asla herhangi bir eğitimi tamamlayamaz. Kız kardeşiyle rekabet etme arzusunda olmasına karşın aşk ve evlilik konularında da tereddüt etmektedir. Otuz yaşına geldiğinde tüberküloz hastası bir adamla evlenmeye karar vermiştir. Bu kararına ebeveynleri doğal olarak karşı çıkmıştır. Bu durumda artık tereddüt etmesine gerek kalmadığını hisseder çünkü ebeveynleri evliliğini yasaklamıştır.

Bir yıl sonra kendisinden otuz beş yaş büyük bir adamla evlenmiştir. Yaşça oldukça büyük birisini eş olarak seçmede ya da evlilik konusunda özgür olmayan birinin seçiminde çoğunlukla bir aşağılık kompleksinin dışavurumuna tanıklık ederiz. Belirgin biçimde engellemelerin olduğu durumda daima bir korkaklıktan şüphelenmek mümkündür. Ancak bu kız aşağılık hissini evlilik sayesinde haklı çıkaramadığı için bunu gerçekleştirmenin bir başka yolunu bulmuştur. Bu dünyada en önemli şeyin temizlik olduğu konusunda ısrar etmeye başlar. Söylediğine göre her zaman banyo yapmak zorundadır. Şayet birileri kendisine dokunursa ya da kendisi bir şeylere dokunursa yeniden yıkanmak zorunda kalır. Böyle davranarak kendini tamamen soyutlamıştır.

Bunların tümü aşağılık kompleksi gibi görünmektedir ancak kız kendisinin dünyadaki tek temiz insan olduğunu düşünmektedir ve sürekli diğerlerini kendi yıkanma takıntısına sahip olmadıkları için eleştirip suçlamaktadır. Her zaman üstün olmayı istemiştir ve şimdi kendi kurgusal evreninde üstündür de. Dünyadaki en temiz insandır. Yani artık aşağılık kompleksinin çok açık bir biçimde dışavurulan bir üstünlük kompleksine evrildiğini görmekteyiz.

Bencillik

İnsanlar başkaları yerine sadece kendileriyle ilgilendikleri sürece hayatın sorunlarını daha tatmin edici biçimde çözerler. Ancak şayet aşağılık kompleksi geliştirirlerse kendilerini sanki düşmanca bir bölgede yaşar vaziyette bulurlar ve daima diğerlerinin yerine kendi çıkarlarını gözetirler. Böylece de asla topluluk hissine sahip olamazlar. Hayatın sorunlarına hiç de çözüme yönelik olmayan bir tutumla yaklaşırlar ve böylece başarısız olup yüzlerini hayatın işe yaramaz tarafına çevirirler. Başkaları tarafından desteklenmek ve sorunları çözmek zorunda kalmamak onları rahatlatır.

İster çocuk olsun ister yetişkin, aşırı derecede zayıf hissedildiğinde başkalarıyla ilgilenmeyi bırakıp sırf üstünlük elde etmeye çalışmak insan doğasının karakteristik bir özelliğiymiş gibi görünmektedir. Bireysel üstünlük elde etmeye çalışan insanlar bu yöndeki çabalarını sosyal çıkarla dizginleyebildikleri müddetçe birtakım güzel şeyleri başarabilirler. Ancak sosyal çıkardan yoksunsalar hayatın sorunlarını çözmeye hazırlıklı değillerdir.

Aynı türden bir sorunu kendilerinin Yüce İsa ya da büyük bir lider olduğuna inanan megalomanlar arasında da görürüz. Bu insanlar rollerini neredeyse gerçekmiş gibi oynarlar. Hayattan yalıtılmış bireylerdir ve şayet geçmişlerine dönecek olursak kendilerini aşırı derecede aşağı hissettiklerini ve bunu telafi etmek için bir üstünlük kompleksi geliştirdiklerine tanık oluruz.

Gördüğü halüsinasyonlar sebebiyle akıl hastanesine yatırılan on beş yaşında bir erkek çocuğun vakası buna örnek gösterilebilir. Vakanın gerçekleştiği dönemde, Birinci Dünya Savaşı’ndan önce, Avusturya imparatorunun öldüğünü zannediyormuş, elbette bu doğru değildi. Ancak rüyasında imparatoru gördüğünü ve imparatorun kendisinden düşmana karşı Avusturya ordusunu yönetmesini istediğini iddia etmekteydi. Bu arada kendisi daha küçük bir çocuktu. Kendisine imparatorun gündelik aktivitelerini aktaran gazete haberleri gösterilmesine karşın onun öldüğüne dair yanılgısı konusunda ikna edilememiş. İmparatorun öldüğü ve rüyasında onu gördüğü konusunda ısrar ediyormuş.

O dönemde bireysel psikoloji alanı, bireyin uyku pozisyonunun üstünlük ve aşağılık hissine dair ipuçlarını göstermesi bakımından önemini ortaya çıkarmaya çalışıyordu. Bazı insanlar yatakta kıvrılıp başlarını örterek uyurlar. Bu pozisyon aşağılık kompleksinin varlığını göstermektedir. Böyle insanların cesur olabileceğine inanmak mümkün mü? Diğer yandan yatağa boylu boyuna uzanan bireyleri gördüğümüzde onların hayatta zayıf olduklarına inanabilir miyiz? Ayrıca karınlarının üstüne yatan insanların inatçı ve saldırgan oldukları gözlemlenmiştir.

Bu çocuk uyanma davranışı ve uyuma pozisyonu arasındaki ilişkilerin ortaya çıkarılması amacıyla gözlemlenmiştir. Yatakta tıpkı Napolyon’un karikatürü gibi kollarının göğsünün üstünde çapraz bir biçimde uyuduğu ortaya çıkmış. Hepimizin bildiği üzere Napolyon çoğu resminde kollarını bu şekilde göğsünün üstünde birleştirmektedir.

Ertesi gün çocuğa “Bu pozisyon sana kimi hatırlatıyor?” diye sorulmuş.

Yanıtı “Öğretmenimi” olmuş.

Yanıt biraz rahatsız ediciydi, ta ki öğretmenin Napolyon’a benziyor olabileceği öne sürülene dek. İşin doğrusu buydu. Öğretmen Napolyon’a benziyordu. Dahası, çocuk öğretmenini çok seviyor ve onun gibi olmak istiyormuş. Öğretmenliği meslek edinmek istemiş ancak eğitimi için yeterli paraları olmadığı için ailesi onu çalışmak üzere bir lokantaya göndermek zorunda kalmış. Lokantada müşterilerin hepsi boyu kısa olduğu için kendisiyle alay ediyormuş. Buna katlanamıyormuş ve bu aşağılanma duygusundan kaçıp kurtulmak istemiş. Ancak hayatın faydasız tarafına doğru yönelmiş.

Bu çocuğun vakasında ne olduğunu anlayabiliyoruz. İlkin kısa olduğu için bir aşağılık kompleksi vardı. Ancak sürekli üstünlük elde etmeye çalışıyordu. Öğretmen olmak istedi ancak bu hedefine ulaşması engellendiği için hayatın işe yaramaz yönüne saparak kendine bir başka üstünlük kurma hedefi buldu. Uykusunda ve halüsinasyonlarında üstün bir birey oldu.

Böbürlenme ve Güven Duygusu

İnsanlar üstünlük hedeflerini ya işe yaramaz ya da faydalı eylemlerle elde etmeye çalışırlar. Örneğin, eğer cömert bireylerse üstünlük onlar için iki şeyden biri anlamına gelir: Ya sosyal hayata iyi uyum sağlamışlardır ve yardım etme isteğindedirler ya da sadece gösteriş yapmak istiyorlardır.

Psikologlar genellikle asıl hedefi gösteriş yapıp böbürlenmek olan pek çok insanla karşılaşır. Benzer bir eğilim suçluların davranışında da gözlemlenebilir: Daha önce bahsettiğimiz zahmetsiz başarı elde etme eğilimi. New York gazeteleri bir keresinde hırsızın birinin evlerine girdikten sonra birkaç öğretmen yüzünden nasıl huzursuz hissettiğine dair bir haber yapmışlardı. Hırsız öğretmenlerle ilginç bir konuşma yapmış. Evlerine girdiği kadın öğretmenlere sıradan ve dürüst bir meslekle uğraşarak geçinmenin ne kadar zor olduğunu bilmediklerini söylemiş. Hırsız olmanın çalışıp para kazanmaktan çok daha kolay olduğunu belirtmiş. Adam hayatın işe yaramaz tarafına doğru kaçmış ancak bu yola girerek belirli bir seviyede üstünlük kompleksi geliştirmiş. Evine girdiği kadınlardan daha güçlü olduğunu hissetmiş, özellikle de kendisi silahlı diğerleri silahsız olduğu için. Acaba aslında bir korkak olduğunu fark etmiş midir? Aksine kendisinin kahraman olduğunu düşünmüştür.

Bazı tiplerse intihara yönelip tüm sorunlarıyla birlikte dünyanın tamamından kurtulmak isterler. Aslında korkak olmalarına rağmen hayata karşı umursamaz ve kendilerini üstün hissediyor gibi görünürler. Üstünlük kompleksinin aslen ikinci bir gelişme olduğunu görmekteyiz. Gerçekte aşağılık kompleksinin bir telafisidir. Daima organik bir bağı aramamız gerekir. Bu bağ bir tutarsızlık gibi görünebilir ancak daha önce de göstermiş olduğumuz gibi insan doğasına uygun düşmektedir. Bu bağ bir kez ortaya çıkarıldığında hem aşağılık hem de üstünlük kompleksini tedavi edebilecek durumda oluruz.

Ücretsiz ön izlemeyi tamamladınız.

₺107,74

Türler ve etiketler

Yaş sınırı:
0+
Litres'teki yayın tarihi:
17 mayıs 2024
Hacim:
160 s. 1 illüstrasyon
ISBN:
9786258361155
Telif hakkı:
Maya Kitap
İndirme biçimi:
Metin PDF
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок
Metin
Средний рейтинг 5 на основе 1 оценок
Metin
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок
Metin
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок
Metin PDF
Средний рейтинг 5 на основе 1 оценок
Metin PDF
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок
Metin
Средний рейтинг 5 на основе 1 оценок
Metin
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок
Metin PDF
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок
Metin
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок
Metin
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок
Metin
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок
Metin
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок
Metin
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок
Metin
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок
Metin
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок
Metin
Средний рейтинг 5 на основе 1 оценок
Metin
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок
Metin
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок
Metin
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок