Kitabı oku: «Kazak Folklorunun Tarihi», sayfa 3
Ibıray Altınsarin (1841-1889)
XIX. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan büyük eğitimcidir. O, Kazak folkloru ve etnografyası ile ilgili kaynakları derleyip halk eğitiminde kullanmıştır. Ibıray’ın Rusça yayımlanan “Orınbor Bölgesi Kazaklarının Ölen Kişiyi Gömme ve Ona Yemek Verme Geleneği Üzerine Deneme”18, “Orınbor Bölgesi Kazaklarının Dünür Olma, Kız Çıkarma ve Düğün Yapma Geleneği Üzerine Deneme”19 adlı eserleri Kazak etnografyası üzerine yapılan kayda değer çalışmalardır. Yazarın bu eserleri, N. İ. İlminski, V.V. Katarinski, F. D. Sokolov, A. A. Mozohin, V. V. Grigoriyev gibi Rus Doğu bilimci araştırmacıların Kazak kültürü ile ilgili araştırmalarını takiben kaleme alınmıştır. Bu tür kültür ve ilim konusundaki ilişkiler Ibıray’ı kısa zamanda geliştirerek onu kültür duayeni ve büyük eğitimci yapmıştır.
I. Altınsarin, Kazak folkloruyla yakından ilgilenmemiş; ancak halkın kültür miraslarını yüksek derecede değerlendirmiştir. Kendisine ait olan “Kazak Hrestomatyası”20 adlı ders kitabında çok sayıda Kazak folkloru örneklerine yer vermiştir. Marabay ozanın ağzından kaleme aldığı “Kobılandı Batır” destanı, olağanüstü (Kara Kılış, Altın Aydar), gerçekçi (Tazşa Bala, Kara Batır, Jiyrenşe Şeşen) masal örnekleri ve çok sayıda atasözleri bulunmaktadır. Bunların yanı sıra Orınbay ve Küderi ozanların şiirlerini de kitaba dâhil etmiştir.
Kazak folklorundaki ulusal karakterleri benimseyen ve destekleyen I. Altın-sarin’in folklor materyallerini pedagojik amaçta kullanması kendi dönemi için büyük bir yenilik olmuştur.
Abay Kunanbayev (1845-1904)
XIX. yüzyılın ikinci yarısında yaşayan büyük düşünür ve eğitimcidir. Abay, edebiyatçı değil; daha çok şairliği ve büyük düşünürlüğüyle tanınmış olan şahsiyettir. Onun folklor ile ilgili çalışmaları bulunmamaktadır. Ancak Semey Coğrafya Derneği’ne üye olmuş; çok sayıda etnografik materyaller (giysiler, çeşitli araç, aygıtlar) toplamış ve Kazak gelenek-göreneğine ilişkin yasa çıkarmıştır.
Abay şiirlerinin dili ve ölçüsü de halk geleneğine dayalıdır. Onun “jır” ve “kara öleñ (nesir)” ölçüsüyle yazılan çokça lirik şiirleri var. Şair şiirlerinde kimi zaman “şubırtpalı (a,a,a,a)” uyak türüne de başvurmuştur.
Abay, “Öleñ – sözdiñ patşası” (Şiir, sözün padişahı) adlı toplumsal ilericiliği konu alan şiirinde dini ve biy-bolısları (ağalık-beylik sistemini) öven şairleri eleştirir. Abay, şiirlerini halkı uyandırmak için yazmıştır. Şair, folklor eserlerinin dilinin halk diline yakın olduğunu belirtmiştir.
Abay, eserlerinde Doğu edebiyatı örneklerine de çok sayıda yer vermiştir. Örnek olarak şu eserleri söyleyebiliriz: “Eskendir”, “Masğut”, “Yüzi Ravşan, Közi Gavhar” (Yüzü gül, Gözü mücevher), “Fizuli”, “Şemsi”, “Seyhali”, “Elifbi”. Abay, şiirlerini bazen aytıs (atışma) şeklinde “şubırtpalı” kafiye kullanarak yazmıştır.
Abay’ın eserlerine özgü özelliklerden biri ulusal kültürel mirasları benimsemesi ve bunlara şiirlerinde yer vermesidir. Kazak halkının paha biçilmez hazinesi olan atasözlerinin doğasını ayrıntılı şekilde inceleyerek onlara felsefi açıdan yaklaşım göstermesi ve atasözlerindeki çelişkileri ortaya koyması, Abay’ın dünya görüşünün halk psikolojisine yakın olduğunu göstermektedir. Bu özelliklerden hareketle Abay’ı da folklor ürünleri ve halk yaratıcılığıyla beslenen eğitimciler akımına dâhil edebiliriz.
Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz: Kazak halkının içinden çıkan eğitimci akım mensupları, folkloru bir yaşam soyağacı kabul edip, onun tarihî kültürel, bilişsel ve sanatsal önemlerine çok değer vermişlerdir. Onlar folklorde ulusal demokratik içeriği ilericilik düşünceleriyle birleştirmişlerdir.
RUS EDEBİYATINDA DOĞU FOLKLORUNUN İZLERİ
XIX. yüzyılda Rus halkbilimciliğinde Doğu kültürünü araştıran Doğu bilimi (oryantalizm) akımı hızlı bir şekilde yayılma göstermiştir. Bu akım Orta Asya, Kazakistan, Altay, Sibirya bölgelerinde yaşayan göçebe Kazak, Kumuk, Kırgız, Özbek, Karakalpak, Azeri, Tatar, Başkurt, Türkmen, Uygur, Kalmak boylarının tarihi ile dilini, etnografyasını, arkeolojisini, folklorunu ve müzik sanatını araştırma konusunda çok büyük katkı sağlamıştır. Doğu bilimciler tarih (Levşin, Kraft), folklor (Radloff, Berezin, Potanin, Katanov, İvanov, Kastanye, Divayev), dil (Sablukov, İlminski, Meloranski) ve arkeoloji uzmanları eski Türk boylarının zengin folklor ürünleri üzerine çok yönlü araştırma yapmışlardır. Araştırmacılar bir asır boyunca çeşitli coğrafya ve etnografya kursları açarak bir sürü folklor eserlerini derleyip bastırmışlardır. “Transoksanya Tarihi” eserinin yazarı G. Vambery, Çin kültürü araştırmacısı N. Biçurin, Tibet bölgesine seyahate çıkan N. M. Prejevalski ve coğrafyacı Semenov, bu akımın önde gelen isimleriydi. Rus bilim adamlarının Doğu kültürü ve sanatını araştırma konusunda yaptığı hizmetler, adı geçen halkların arasında var olan tarihî kültürel ilişkilerin ilk kanıtı olmuştur.
Rus Doğu bilimcilerin çok sayıdaki bilimsel çalışmaları günümüz Kazak halkbilimciliğinde yeterince araştırılmamıştır. Bazı Doğu bilimcilerin çalışmalarında misyonerlik (örneğin, İlminski) belirtilere da rastlanmaktadır. Fakat genel olarak Doğu bilimcilerin tuttuğu yön ve Doğu halklarının folklor eserlerini toplayıp araştırmalar çalışmalarını yürütmeleri çok önemliydi. Biz onlar için bir ulusun kültürünü araştıran Doğu bilimci araştırmacıları diyoruz.
Kazak folklorunda Rusçaya çevirilen ilk eser “Kozı Körpeş – Bayan Sulu” aşk destanıdır. Bu destanın Başkurtça nüshasını T. Belyayev 1812 yılında Kazan’da “Kuz- Kurpeç” adıyla Rusça yayımladı. 1812 yılı, Kazak folkloru eserlerinin toplanışının başlangıcıydı. Bu yıldan başlayarak bir tek “Kozı Körpeş” destanı çevresinde çok sayıda araştırma çalışmaları gerçekleştirildi.21 Doğu bilimcilerin ortaya koyduğu folklor bizim için geçtiğimiz yüzyılın otuzuncu yıllarına kadar kendi meyvesini vermiştir. En büyük meyvesi de 1922 yılında Taşkent’te yayımlanan kahramanlık destanlarıdır. T. Belyayev’in başlattığı çalışmayı Sablukov (1880), Puşkin (1833), Radloff, Berezin, Kastanye, Potanin, Divayev gibi folklor araştırmacıları devam ettirmiştir. Bu bilimsel araştırmada ulaşılan en büyük kazanç ve başarı ise Rus âlim İ. A. Çekaninski’nin “Kozı Körpeş” (1927) üzerine yapmış olduğu karşılaştırmalı çalışmaydı.
Çok sayıda Kazak halkının müzik örneklerini derleyen A.V. Zatayeviç değerli ismi gibi Kazak folklorunu araştırmada çok emekleri geçen bilim adamlarından Radloff, Potanin ve Divayev’in çalışmaları da takdire şayandır.
W. Radloff (1837-1918)
Alman kökenli halkbilimcidir. Genç yaşında iyi bir eğitim alıp 1858 yılında filoloji bilimlerinin uzmanı unvanına layık görülmüştür. 1870 yılına kadar Barnawıl’daki Dağ Madencilik Okulu’nda Almanca ve Latince öğretmenliği yapmıştır. Altay Bölgesinde geçirdiği on yılda Uygur, Tatar, Kazak, Kırgız ve Altay dillerini öğrenmiştir. 1862 yılında İli Nehri ve Issık Göl’ü gezen Radloff, Ayaköz’de “Kozı Körpeş – Bayan Sulu” destanını yazıya geçirmiştir. Aynı konulu destana Abakan Tatarları arasında da rastlamıştır. Uzun yıllar yaptığı araştırmalar sonucunda Radloff, sadece Orta Asya halklarının folklor ürünlerini toplamakla kalmamış, aynı zamanda kayda değer bilimsel eserler de ortaya koymuştur (Radloff’dan akt. Konıratabayev, 1991). Uygur, Altay bölgelerini gezerek “Kozı Körpeş” destanının Uygurca nüshasını bulması da bilim dünyasındaki önemli bir yenilik olmuştur. Araştırma çalışmalarının sonucu olarak W. Radloff, 1860 yılından itibaren “Türk Boylarında Halk Edebiyatı Sorunları” adlı 10 ciltlik eserini yayımlamaya başlamıştır. Bu eserin her bir cildi farklı boyların folklor çalışmaları için ayrılmıştır. Örneğin, 3. ciltte Kazak folkloru örnekleri yer alırken (1870), 4. ciltte Abakan Tatarları, 5. ciltte Kırgız, 6. ciltte Uygur, en son 10. ciltte Osmanlı Türklerinin folklor örneklerine yer verilmiştir. Radloff, bu çalışmasını Almanca olarak da yayımlamıştır.
1871 yılından başlayarak Radloff, Kazan şehrinde Kazak, Başkurt, Tatar halkları arasında Rus okulunun düzenleyici denetleyicisi olarak görev yapmıştır. Ufa’da öğretmenler okulunu açmış ve ağırlıklı olarak Kazak, Tatar, Başkurt gençlere eğitim vermiştir. Bu dönemde Katarinski gibi I. Altınsarin’in güvenilir arkadaşlarından birisi olmuştur.
1884 yılında folklor için yaptığı büyük hizmet ve çalışmalarından dolayı Radloff ordinaryus profesör ünvanını kazanmış ve Petersburg Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi’nin müdürü olarak görev yapmıştır. 1896’da P. M. Meliyoranski ile birlikte Orhun Yazıtlarını okuyarak anlamı çözmeye çalışmıştır. Araştırmacının “Sravnitelnaya Grammatika Severnih Tyurkskih Plemen” (1882), “Razbor Drevnetyurkskoy Nadpisi na Kamne, Naydennoy v Uroçişe Ayrtam-oy v Kenkolskoy Volosti Aulie-Atinskogo Uezde” (1898), “Nareçiye Tyurkskih Plemen” (1870) adlı çalışmaları da çok önemlidir. Onun Doğu dilleri ve folkloru üzerine yaptığı çalışmalardan dolayı Şternberg 1909 yılında Radloff’u “Günümüzün Baş Türkoloğu, Türk ve Orta Asya halklarının dillerini araştırma biliminin Kolumbu’dur” şeklinde değerlendirmiştir. A. N. Kononov da bu düşüncelere katılmıştır (Türkologiçeskiy Sbornik…1970).
Kazak, Kırgız, Özbek, Uygur Türkleri Radloff’a, kendilerinin folklor eserlerini toplayıp derleyen ve araştıran bilim adamı olarak çok değer vermişlerdir. O, Kazak halkı için de yakın ve saygın bir şahsiyettir. Çünkü onun folklore ile ilgili söylediği bilimsel yargılar çoğunlukla Kazak folkloruna dayalıdır.
W. Radloff, Kazak folkloruyla tanıştığında eserlerde geçen millî ruh ve dinî ideolojinin etkisini yer yer görmüştür. O, Çokan’ın Kazak, Kırgız destanları ve şamanist inançlar hakkındaki görüşlerine de büyük önem vermiştir. Bu nedenle “Obraztsy Narodnoy Literatury Tyurkskih Plemen” adlı çok ciltli eserinin 3. cildi için yazdığı önsözde materyalleri “Halk Sözlü Edebiyatı” ve “Kitabî (yazılı) Edebiyat” diye ikiye ayırmıştır. Devamında ise destan, masal, efsane, aytıs (atışma), atasözleri, ağıt, düğün ve baksılık (kam) şiirlerinin İslam “uygarlığından” önce ortaya çıktığını ve dillerinin katıksız halk diliyle yaratıldığını belirtmiştir. Çokan’ın izinden yürüyen Radloff’da doğaçlamaya dayalı olan halk şiirlerine büyük değer verirken İslam dinini benimseyenleri de bilginler (gramoteyler) diye yermiştir.
W. Radloff, folklorun ulusallığı ile gerçekliğini tamamen desteklemiştir. Bu araştırmacının “Kozı Körpeş–Bayan Sulu” destanını oldukça derin bir şekilde ele aldığını fark etmek mümkündür. Gelenek görenek karşıtlıkları, kadının bağımsızlığı konulu şiir gücü, halkın gözyaşı ile söylenen bu destan Radloff’un romantik düşüncesine benzemektedir. O Kazak halkının destanında görülen yaşam koşullarını da iyi bilmektedir. Benfey, Veselovskiy, Miller gibi araştırmacılar bunu söylememiştir.
W. Radloff’un destanların belli bir tarihî olaylardan esinlenerek ortaya çıktıkları hususundaki fikir ve görüşleri de çok önemlidir. “Manas Destanı” Kırgızların tüm şiir örnekleri, masal ve efsane özelliklerini içinde bulunduruyor” şeklindeki fikri, Çokan’ın bu konuda bildirdiği görüşlerle tıpatıp aynıdır.
G. N. Potanin (1835-1920)
Kazak folkloru ve etnoğrafyası üzerine geniş çaplı ve çok yönlü araştırma yapan Rus aydınlarından biri de G. N. Potanin’dir (1835-1920). Bayanauıl bölgesinde doğup büyüyen, Kazak halkının yaşam tarzıyla yoğurulan Potanin’in, Orta Asya ve Kazakistan’ın coğrafyası, etnografyası ve folklor üzerine yaptığı araştırma çalışmalarının önemi çok büyüktür. O, herşeyden önce Doğu halkları üzerine titiz ve düzenli araştırma yapan bir gezgindir. Bununla birlikte Orta Asya halklarının zengin folklor ürünlerini devamlı toplayıp derleyen ve yayımlayan bir etnografyacıdır. Po-tanin, Kazak folkloru üzerine de çok sayıda etnografik çalışmalar yapmıştır.22
G.N. Potanin’in folklor çalışmalarından çeşitli kaynaklarda bahsedilmiştir.23 Son yıllarda Kazak araştırmacılar da Potanin’in çalışmalarına özel ilgi göstermeye başlamışlardır. Örneğin, önsözü N. Smirnov’a ait olan “Kazahski Folklor v Sobraniy G.N. Potanina” (1972) adlı bilimsel etnografik büyük eser yayımlanmıştır. Şüphesiz ki bu bile Potanin’in çalışmalarının bilimsel açıdan değerlendirilmesine ışık tutacaktır.24
A. Divayev (1856-1933)
Tüm yaşamını Orta Asya ve Kazakistan halklarının folklorunu araştırmaya ve folklorun önemli bir parçası olan destanları toplayıp derlemeye adayan bir halkbilimci bir bilim adamıdır. Devrim dönemine kadar Türkistan Genel Valiliği’nin baş tercümanı olarak görev yapmıştır. Türk dillerini iyi derece biliyordu.
A. Divayev, çoğunlukla Sırderya ve Jetisu Kazaklarının folklor eserlerini derleyip yayımlamıştır (Divayev’den (1897) akt. Konıratbayev, 1991). Yayımlanan eserlerden biri 1896’da Karakalpak ozanı Jiyemurat Muhamedov’un ağzından yazıya geçirdiği “Alpamıs” destanının güzel bir nüshasıydı. O, Sirderya boyundaki tarihî arkeolojik yapıları incelemeye de büyük ilgi göstermiştir (Divayev’den (1901) akt. Konıratbayev, 1991). Bu çalışmaları 1891-1915 yılları arasında yayımlanan “Sirderya Bölgesine Ait Nüfus Sayımı Materyalleri” adlı 11 ciltik eserine dâhil edilmiştir.
A. Divayev, Kazak halkının “Kırık Ötirik”, “Tazşa Bala”, “Jirenşe Şeşen”, “Aldar Köse” vb. masallarını derleyip iki dilde yayımlamıştır (Divayev’den, (1903) akt. Konıratbayev, 1991) Ayrıca çok sayıda etnografya, folklor ve arkeoloji ile ilgili materyalleri de bulunmaktadır.
A. Divayev, aynı dönemde yaşayan Radloff, Potanin, Berezin, Meliyoranski, Baranov, Pantusov gibi Doğu bilimci araştırmacılarla aynı yolu izlemiştir. Ancak o, çoğunlukla folklore ve etnografya çalışmalarıyla sınırlı kalarak, “hikâyeler göç eder” diyen Benfey teorisinden kendisini uzak tutmuştur.
Ekim Devrimi öncesinde Divayev’in elinde Özbek, Kazak, Karakalpak, Kırgız, Türkmen halklarına özgü çok sayıda folklor eserleri bulunmaktaydı. 1920- 1921 yıllarında Türkistan Cumhuriyeti adına Sırderya, Jetisu Bölgeleri ve Orta Asya topraklarına birçok defa folklor seferleri düzenlenmiştir. İsa Toktıbayev, Abubakir Divayev, Halel Dosmuhamedov, Kaljan Koñıratbayev gibi bilim adamlarının başkanlığındaki sefer ekibinde A. Jumağulov, R. Töleşov, İ. Jansügirov, A. Koñıratbayev ve bu satırların yazarı da vardı. Bu dönemde Divayev bir sürü materyal yayımlamıştır. Onun aracılığıyla Taşkent’te “Kobılandı”, “Alpamıs”, “Kambar”, “Er Targın”, “Närikulı Şora Batır”, “Kız Jibek” gibi Kazak halkının kahramanlık ve aşk destanları yayımlanmıştır.
Potanin, Meliyoranski, Katarinski gibi birçok Rus Doğu bilimcilerin sayısız çalışmaları bir yana, Kazak halkbilimciliğinde Divayev’in bir sürü folklorik-etnografik materyalleri ve folklore yaptığı hizmetler bile henüz tamamıyla araştırılıp incelenmemiştir. 1961 yılında Kazak SSC Bilimler Akademisi’nin Edebiyat ve Sanat Enstitüsü, Divayev eserlerini “Kazak Halk Şiirleri” adıyla iki dilde yayımlamıştır. Fakat bu çalışmanın bilimselliği istenildiği gibi kapsamlı olmamıştı. Bugünlerde bu eser geliştirilerek tekrar basılmış bulunmaktadır (Kazaktıñ Halık… 1989).
Divayev’in, Orta Asya halklarına, özellikle Kazak halk kültürüne çok emek vermiştir. O, 1856 yılında Orınbor’da Başkurt bir ailede doğmuş (6 Aralık) ve 5 Şubat 1933 tarihinde Taşkent’te vefat etmiştir. Mezarı Nogay mezarlığındadır.
Divayev vefat ettikten sonra onun bilimsel çalışmaları Taşkent’teki A. S. Puşkin adındaki Merkez Bilim Kütüphanesi’ne bağışlanmıştır. Bilim adamının özel arşivinde kalan materyaller de az değildi. 1947 yılında Kazak SSC Bilimler Akademisi’nin özel görevlendirmesiyle Taşkent’e yaptığım iş gezisi sırasında ağabeyimizin evine gittim ve hanımı Halida’nın elinden 5000 satırlık folklor materyallerini alıp getirdim. Materyallerin hepsini Kazak SSC Bilimler Akademisi’nin El Yazmaları Vakfı’na teslim ettim. Onların arasında hâlâ gün ışığına çıkmayan nüshalar da bulunmaktadır. Gelecekte Kazak folklorunun Divayev tarafından derlenip yayımlanmamış olan örneklerine folklor ve edebiyat ders kitaplarında çokça yer vererek genç nesillere aktarmamız gerekmektedir.
Ninni, ninni, bebeğim,
Ak beşiğe yat, bebeğim.
Ağlama, çocuğum, ağlama
Kemik kırıp vereyim.
Baykutan’ın kuyruğunu
İpe takıp vereyim.
şeklindeki sanatsal yönü yüksek olan folklor örneklerine Divayev’in materyallerinde çokça rastlanmaktadır.
Divayev’in derlediği folklor materyallerinin bilimsel ve tarihî önemi hiçbir zaman eskimez ve değer kaybetmez. Onun folklor için yaptığı hizmetler de unutulmayacaktır. Çünkü bilim adamının etnografya için yaptığı hizmetler Orta Asya halklarının kültürüne yapılan büyük bir özveridir.
SOVYET DÖNEMİNDEKİ FOLKLOR
Folklor ve folklor biliminin amacı ile ilgili yararlı fikirler ortaya koyan devrimin önde gelen isimlerinden biri A. M. Gorki’dir. 1934’te gerçekleşen SSCB Yazarlar Birliği’nin I. Kongresi’nde sunduğu bildiride Gorki, folklorun doğasına değinmiş ve yaratıcısının baskıncı sınıf değil, işçiler sınıfı olduğunu; çünkü folklore ürünlerinin çalışma sürecinde ortaya çıkacağını, kahramanlarının da halkın arasından çıkacağını ve sömürenler ile ezilenlerin sürekli tartıştıklarını ayrıntılarıyla açıklamıştır. Ona göre folklorde aşırı dinci kesimler ve sömürenler çok eleştirilmektedir. Folklorde sadece sınıflararası mücadeleleri değil, yaşamı renklendirme isteklerini de görebiliriz. Yaşamı değiştirme, adalet arama masalların başlıca temasıdır. Bu bilgiler, folklor ürünleri örneklerinin halkın çıkarları doğrultusunda ortaya çıktığını göstermektedir.
Folklor eserlerindeki kahramanlar ne kadar çile çekip şiddet görseler de sonunda yaşamın her tür zorluklarının üstesinden gelerek istek ve muratlarına ererler. Bununla ilgili olarak M. Gorki şunları söylemiştir: Folklor ürünlerini yaratanlar yaşamlarını çok ağır şartlar altında sürdürmüşler; sömüren sınıf onların çalışmalarını boşa çıkardılar, kendileri ise korumasız ve yetkisizdiler; bunlara karşın folklor için hiçbir zaman karamsar (kötümser) demediler. Kolektivin, kendisine karşı direnen bütün güçleri yeneceğine ve ebedî yaşayacağına inanmışlardır (Gorki, 1954: 179).
Bu bağlamda M. Gorki, folklorun millî kimlikler doğrultusunda yapıldığını ve karakterlerinin etkileyici ve akılda kalıcı olduklarını dile getirmiştir. Yazarın bu görüşüne sadece akıllı Vasilisa, aptal İvanlar değil, Kazak folklorunda geçen Kozı, Bayan, Kobılandı, Tazşa Bala karakterleri kanıt olabilir. Folklordeki kötü karakterler de akıllarda kalıcılığıyla önemlidir. Ancak bu karakterlerde bireycilik, düşük ahlak ve düşük kişilikler daha ağır basmaktadır.
M. Gorki’nin mitolojik karakter üzerine bildirdiği fikiler de çok önemlidir. O, bu konuda şunları söylemiştir: Mit, uydurulmuş bir şeydir. Uydurmak demek, gerçek yaşamın temel önemli unsurlarından karakter yapmak demektir. Gerçekçilik (realizm) bu şekilde ortaya konulmuştur. Eğer gerçek yaşamdan alınan düşünce hipotez mantığıyla geliştirilirse daha etkileyici ve güçlü bir karakter doğabilir. Böylece mitin temelinde romantizm olduğu anlaşılır. Bu yaşamın gerçekleri doğrultusundaki devrimci görüşlerin daha da artmasına neden olur ve sonucunda dünyayı değiştirecek yeni adımlar ortaya atılacaktır (Gorki, 1954: 186).
Gorki burada “romantizm”, “devrimci görüş” demekle neleri anlatmak istemiştir? Halk çeşitli masal, efsane ve mit türlerini ortaya koymuş ve doğanın insanlığa karşı düşman güçleriyle savaşarak onların gizem ve büyülerini çözmeye çalışmışdır. Bu şekilde kendi hayal güçlerini, yaşam ve yaşantılarını zenginleştirerek büyüleyici gücün doğada değil, insanda olduğunu anlamışlardır. Yaşamlarını güzelleştirmek için Jeruyık, Jupar Korığı, Jideli Baysın gibi barış ve beraberlik içinde yaşanılan ütopik bir yaşamı aramışlardır. Bunların tümü, “bulanık” şekilde olsa bile hayal etme, düşünme, romantik düşüncelere kapılarak yaşamı değiştirme, güzelleştirme isteklerinin belirtileridir. Folklordeki karakterleri yorumlama ve iyilik çabaları gibi özelliklere sahiptirler. İnsanlar, yayayken Jelayak; devler karşısında güçsüz kaldığında Tavsoğar, susuz kaldığında ise Költavsar gibi karakterlere ihtiyaç duymuşlardır. Bunların tümü insanın hayal gücünden doğmuştur. Gorki, dinde “tanrıdan” başka romantizmin olmadığını ve estetik düşünce ve hayale izin verilmediğini vurgulayarak bu tür mitlere doğrudan dinî bir kavram denilmemesi gerektiğini belirtmiştir.
Folklor ve sözlü edebiyat arasında çok eski zamanlardan beri ilişki vardır. İlki ölümsüz bir sanat olduğundan onun Prometheus, Tantal, Akhilleus (Aşil) gibi büyük karakterleri ve konuları zamanla ikincisine geçiş yapmıştır.
Folklorun ulusal niteliği edebî (bediî) dildedir. Örneğin, Kazak destanının dili yazılı edebiyat ile kalıplaşmamıştır. Destan dili ile ölçüsü uzun zaman boyu Buhar, Dospambet, Mahambet, Balkı, Bazar gibi tolgay akınlarına (ozanlarına) hızlandırılmış okul olmuştur.
Gorki, 1934 yılındaki kongrede yaptığı konuşmada Dağıstan halk şairi Süleymen Stalksi için “XX. yüzyılın Homerusu” ve bunun gibi deha sahiplerinin eğitilerek yeni kültür araştırma çalışmalarına kazandırılması gerektiğini dile getirmiştir. Gorki’nin bu sözlerinden sonra ülkemizdeki ulusların tümü kendi ozanlarını eğiterek yazılı edebiyatın gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. Jambıl, Nurpeyis, Kenen gibi şahsiyetler şiir dünyasının yeni devleri olarak bütün ülkede tanınmıştır. Bu geleneği günümüzde de sürdürmekteyiz. Sovyet döneminde halk şiiri en üst seviyelere gelmiştir.