Kitabı oku: «Yalvaran», sayfa 4

Yazı tipi:

Bölüm Sekiz

Helikopter yaklaşırken Nimbo gölünün geniş yüzeyi sakin ve hareketsiz görünüyordu.

Ama görüntüler bizi yanıltabilir, dedi Riley kendi kendine. Sakin yüzeylerin karanlık sırlar saklayabileceğini biliyordu.

Helikopter alçaldı ve konmak için yer ararken sarsıldı. Riley bu sallanmada kendisini biraz kusacak gibi hissetti. Helikopterlerden pek hoşlanmazdı. Yanında oturan Bill’e baktı. O da eşit derecede huzursuz görünüyordu.

Ama Ajan Holbrook’a baktığında onun yüzünün ifadesiz olduğunu gördü. Phoenix’ten beri yaptıkları yarım saatlik uçuş sırasında çok az konuşmuştu. Riley henüz onunla ne yapacaklarını bilmiyordu. Genellikle insanları çok kolay çözerdi (Bazen kendi rahatı için daha da kolay çözerdi). Ama Holbrook ona göre hala bir muammaydı.

Helikopter sonunda yere indi ve üç FBI ajanı nemli havayı delerek geçen pervanelerin altında yere adım attılar. Helikopterin indiği yer çöl çalılarının içindeki paralel tekerlek izlerinden başka bir şey değildi.

Riley yolun çok kullanılmadığını gördü. Yine de geçen hafta boyunca katilin kullandığı aracın izlerini ortadan kaldıracak kadar araç geçmişti yoldan.

Helikopterin motor gürültüsü durunca Holbrook’un peşinden giden Riley ve Bill daha rahat konuşmaya başladılar.

“Bu göl hakkında bize ne söyleyebilirsin?” diye sordu Riley, Holbrook’a.

“Acacia Nehri boyunca baraj tarafından oluşturulan bir dizi rezervuardan bir tanesi,” dedi Holbrook. “Yapay göllerin en küçüğü. İçi balıkla dolu ve bir de mesire yeri var ama halka açık olan kısım gölün diğer tarafında. Ceset uyuşturucu sarhoşu birkaç genç tarafından bulunmuş. Nerede bulunduğunu size göstereyim.”

Holbrook onları göle bakan taşlı bir yola götürdü.

“Çocuklar tam bizim durduğumuz yerdeymişler,” dedi. Gölün kıyısını işaret etti. “Aşağıya baktıklarında cesedi görmüşler. Suyun içinde yalnızca koyu bir şekil gördüklerini söylediler.”

“Çocuklar günün hangi saatinde buradaymış?” diye sordu Riley.

“Bundan biraz daha erken,” dedi Holbrook. “Okulu asıp uyuşturucu içmişler.”

Riley çevrenin tamamını gözden geçirdi. Güneş alçalıyordu ve göl boyunca kızıl kayaların tepeleri ışıkla parlıyordu. Suyun üzerinde birkaç tekne vardı. Kıyıdan suya iniş on ayaktan fazla değil gibiydi.

Holbrook yakındaki dik olmayan bir yeri işaret etti.

“Çocuklar daha yakından görmek için oradan aşağıya inmişler,” dedi. “O zaman gerçekten ne olduğunu anlamışlar.”

Zavallı çocuklar, diye düşündü Riley. Üniversitedeyken esrar içmeyi denediğinden beri yirmi yıl geçmişti. Onun etkisi altındayken bile böyle bir şey bulmanın dehşetini tahmin edebiliyordu. “Aşağıya inip daha yakından bakmak ister misin?” diye sordu Bill Riley’e.

“Hayır buradan görüntü iyi,” dedi Riley.

İçgüdüleri ona olması gereken yerde durduğunu söylüyordu. Sonuçta katil cesedi çocukların aşağıya indiği aynı yerden sürüklemiş olamazdı.

Hayır, diye düşündü. O tam burada duruyordu.

Durduğu yerin biraz aşağısındaki bitki örtüsünün ezik görüntüsü hala duruyordu.

Birkaç derin nefes alıp görüş noktasına kaymaya çalıştı. Katil kesinlikle buraya gece gelmişti. Ama açık bir gece miydi yoksa bulutlu muydu? Aslında Arizona’da yılın bu zamanı gecenin açık olma şansı vardı. Sonra ayın geçen hafta parlak olduğunu anımsadı. Yıldızların ve ayın ışığında belki de el fenerine bile ihtiyacı olmadan ne yaptığını rahatlıkla görebilirdi.

Katilin bedeni hemen oraya koyuşunu hayal etti. Peki ama sonra ne yapmıştı? Belli ki vücudu kıyıya doğru yuvarlamıştı. Ceset doğruca sığ suyun içine düşmüştü.

Ama bu senaryoda Riley’e yanlış gelen bir şey vardı. Uçaktayken olduğu gibi katilin nasıl bu kadar dikkatsiz olabileceğini düşündü yine.

Gerçekten bu çıkıntıdan cesedin batmadığını görmemiş olmalıydı. Çocuklar torbayı “suyun içinde koyu bir şekil” olarak tanımlamışlardı. Bu yükseklikten, batık bir torba parlak bir gecede görülebilirdi. Katil yeni ölmüş bir bedenin, üstelik içi taşla dolu bir torbanın içindeyken batmış olduğunu farzetmiş olabilirdi.

Ama neden suyun burada derin olduğunu düşünmüştü ki?

Riley aşağıya eğilip berrak suya baktı. Öğleden sonrasının parlak ışığında cesedin indiği yeri kolayca görebiliyordu. Bir kayanın üzerinde çok da büyük olmayan yatay bir alandı. Etrafındaki su siyah ve derindi.

Riley gölün etrafına baktı. Her tarafta sudan çıkan sert kayalar vardı. Nimbo Gölü’nün baraj suyu ile doldurulmadan önce derin bir kanyon olduğunu görebiliyordu. Kıyıda yürünebilecek yalnızca birkaç yer olduğunu görmüştü. Uçurumların kenarları doğruca derinlere iniyordu.

Durdukları yamacın sağında ve solunda aynı yükseklikte benzer sırtlar olduğuna dikkat etti. Bu kayaların altındaki su, burada herhangi bir çeşit çıkıntı olmadığını gösterecek kadar koyuydu. Bunu anladığında telaşlandı.

“Bunu daha önce de yaptı,” dedi Bill ve Holbrook’a. “Bu gölde başka bir ceset daha var.”

*

Helikopterle FBI Phoenix Tümen merkezine geri dönerlerken Holbrook, “Yani bunun bir seri katilin işi olduğunu mu düşünüyorsun?”

“Evet,” dedi Riley.

Holbrook, “Emin değildim. Daha çok bu davaya iyi birisinin bakmasını istiyordum. Peki böyle düşünmene ne sebep oldu?”

“Cesedi üzerine attığı çukurlardan başkaları da var gölde,” diye açıkladı Riley. “Daha öncekilere yaptığı gibi bu çukurlardan birini kullandı ve bedenin batması gerekiyordu. Ama belki de bu kez aynı noktayı bulamadı. Yani yine aynı sonucu bekledi ama yanıldı.”

Bill, “Sana burada bir şey bulacağını söylemiştim,” dedi.

“Dalgıçların gölü aramaları gerekiyor,” diye ekledi Riley.

“Bu uzun sürer,” dedi Holbrook.

“Bunun yapılması gerek yine de. Orada bir yerde başka bir ceset daha var. Buna emin olabilirsin. Ne kadar zamandır orada olduğunu bilmiyorum ama orada.”

Durakladı. Katilin kişiliği hakkında söylediklerini kafasında değerlendiriyordu. Yetkin ve yetenekliydi. Eugene Fisk gibi zavallı bir ahlaksız değildi. Daha çok kendisini ve April’ı kaçırıp işkence eden Peterson’a benziyordu. Kurnaz, temkinli ve öldürmekten hoşlanan bir psikopat yerine bir sosyopattı. Hepsinden önemlisi kendinden emindi.

Belki de kendi iyiliği için kendinden emindi, diye düşündü Riley.

Bu onun çöküşünün çok iyi bir kanıtı olabilirdi.

“Aradığımız adam aşağılık bir suçlu değil. Bence sıradan bir vatandaş, belki iyi eğitimli, karısı ve çocukları olan. Kimsenin onun bir katil olduğunu düşünmeyeceği biri.”

Riley konuşurlarken Holbrook’un yüzüne bakıyordu. Riley şu an davayla ilgili daha önce bilmediklerini öğrendiği halde Holbrook onun bunu hala tam olarak anlamadığını düşünüyordu.

Helikopter FBI binasının üzerinde dönüyordu. Alacakaranlık gitmiş ve aşağıdaki alan iyi aydınlatılmıştı.

“Şuraya bak,” dedi Bill pencerenin dışını işaret ederek.

Riley onun işaret ettiği yere baktı. Kayalık bahçenin dev bir parmak izine benzediğini görünce çok şaşırdı. Hemen altlarına yayılmış bir hoşgeldin levhası gibiydi. Sıradışı bir peyzaj mimarı, bitkilerle kaplı bir bahçedense taştan yapılmış böylesi bir figürün FBI binasının bahçesine daha uygun olacağına karar vermişti. Yüzlerce büyük taş çıkıntılı bir görüntü vermek için kıvrımlı çizgiler halinde dikkatlice yerleştirilmişti.

“Vay be,” dedi Riley Bill’e. “Sence kimin parmak izini kullanmış olabilirler? Bir efsanenin bence. Dillinger olabilir mi?”

“Ya da belki John Wayne Gacy. Ya da Jeffrey Dahmer.”

Riley bunun garip bir görüntü olduğunu düşündü. Yerdeyken kimse bunun anlamsız bir yapbozdan başka bir şey olduğunu söyleyemezdi.

Ona bir işaret, bir uyarı gibi gelmişti. Bu dava ondan durumları yeni ve rahatsız edici bir bakış açısıyla görmesini isteyecekti. Hayal bile edemeyeceği karanlık bölgeleri araştırmak üzereydi.

Bölüm Dokuz

Adam fahişeleri izlerken eğleniyordu. Onların köşede grup olmaları ve çoklukla ikisi bir arada neşeyle aşağı yukarı yürümeleri hoşuna gidiyordu. Onları kolaylıkla kontrollerini kaybeden telekızlar ve eskortlardan daha enerjik bulmuştu.

Örneğin şu an onlardan bir tanesini, fotoğrafını çekmek için yavaş ilerleyen bir arabanın içindeki kaba, genç adamlara küfrederken görmüştü. Adam onu azcık bile suçlamamıştı. Sonuçta kadın burada çalışmak için bulunuyordu, onlara gösteri yapmak için değil.

Saygı nerede? diye düşündü adam zoraki gülümseyerek. Zamane çocukları.

Şimdi gençler kadına gülüyor ve laf atıyorlardı. Ama bazısı İspanyolca olan sert ve renkli yanıtlarına karşılık veremiyorlardı. Kadının tarzı hoşuna gitmişti.

Bu akşam semt semt dolaşmış ve fahişelerin toplandığı bir dizi ucuz otelin önüne parketmişti. Diğer kızların küfreden kıza göre seksi davranışları daha basit, karşılamaları tuhaftı. Adam onları izlerken içlerinden biri tişörtünü kaldırarak yavaşça ilerleyen bir arabanın sürücüsüne dar iç çamaşırını gösterdi. Sürücü durmadı.

Adam ilk başta dikkatini çeken kıza dikti gözlerini. Kızgınlıkla etrafta dolanıyor ve diğer kızlara söyleniyordu.

Adam eğer isterse kızı alabileceğini biliyordu. Kız onun bir sonraki kurbanı olabilirdi. Bunun için tek yapması gereken, onun dikkatini çekmek için kaldırımdan arabayı ona doğru sürmekti.

Ama hayır, bunu yapamazdı. Bunu hiç yapmamıştı. Hiç sokakta bir fahişeye yaklaşmamıştı. Kızın kendisine gelmesi ona bağlıydı. Bu, bir ajans ya da genelev aracılığıyla tanıştığı fahişeler için de aynıydı. Onları kendilerine doğrudan sormadan buluşmak için ayrı bir yerden alırdı. Bu onların fikri olmalıydı.

Şans eseri alıngan kız adamın pahalı arabasını farketti ve ona doğru yaklaştı. Arabası çok cezbediciydi. Bu nedenle çok şık giyinmişti.

Ama nasılsa gece sona ermişti. Son seferden daha dikkatli olması gerekiyordu. Beceriksiz davranmış, cesedi uçurumdaki çıkıntıdan bırakmış ve batmasını beklemişti.

Ve kız nasıl da telaş yaratmıştı! Bir FBI ajanının kız kardeşi. Adamlar Quantico’dan büyük silahlarla gelmişlerdi. Bu hiç hoşuna gitmemişti. Tanınmak ya da şöhret olmak istemiyordu. Tek istediği arzularını yerine getirmekti.

Ve buna hakkı yok muydu? Sağlıklı bir erkek arzularını karşılamadığında ne olurdu?

Dalgıçları, gölün altını kontrol etmeleri için gönderiyorlardı şimdi. Üzerinden üç yıl bile geçmiş olsa orada ne bulacaklarını biliyordu. Bundan hiç ama hiç hoşlanmamıştı.

Yalnızca kendisi için endişelenmiyordu. İşin tuhafı göl için de kendisini kötü hissediyordu. Dalgıçların inceleme yapmak için dalmaları ve her gizli köşe bucağını kurcalamaları ona oldukça müstehcen, invazif ve affedilmez bir saldırı gibi geliyordu. Sonuçta göl kötü bir şey yapmamıştı. Neden o rahatsız ediliyordu ki? Neyse, endişelenmiyordu. Kurbanı izleyerek ona ulaşabilecekleri bir yol yoktu. Bu mümkün değildi. Bu gölle işi bitmişti ama. Yeni kurbanını nereye saklayacağına henüz karar vermemişti fakat gece bitmeden önce bir karar verecekti. Şimdi neşeli kız onun arabasına bakıyordu. Her adımında ayrı bir şımarıklıkla kendisine doğru yaklaşmaya başladı.

Adam yolcu penceresini indirdi ve kız başını camdan içeri uzattı. Koyu renk ruju, renkli farı ve dövme gibi görünen sert kavisli kaşları ile ağır makyajlı, koyu tenli bir Latin’di kız. Küpeleri büyük, altın boyalı haçlardı.

“Güzel araba,” dedi.

Adam gülümsedi.

“Senin gibi güzel bir kızın bu saatte sokaklarda işi ne?” diye sordu adam. “Uyku saatin geçmedi mi?”

“Belki bana iyi geceler öpücüğü vermek istersin,” dedi kız gülümseyerek.

Kızın dişleri adama dikkat çekici derecede beyaz ve düzgün görünmüşlerdi. Gerçekten de çok sağlıklı görünüyordu. Bu çok nadir bir durumdu. Sokaklardaki hırsız kızların çoğu uyuşturucu bağımlılığının değişik aşamalarındaydılar.

“Tarzından hoşlandım,” dedi adam. “Çok chola.”

Kızın gülümsemesi yüzüne yayıldı. Adam kızın bir Latin gangstere ait bu ismi bir iltifat olarak aldığını görebiliyordu.

“Adın ne?” diye sordu adam.

“Socorro.”

Ah, “socorro,” diye düşündü adam. İspanyolca “yardım” demek.

“Bahse girerim çok yardım ediyorsun,” dedi hınzır bir ses tonuyla.

Kız, koyu kahverengi gözlerini aynı hınzırlıkla adama çevirdi. “Şu an biraz yardım alman gerekiyormuş gibi görünüyor.” dedi.

“Belki de,” dedi adam.

Ama kuralları konuşmaya başlamadan önce adamın arabasının yanındaki boşluğa bir araba park etti. Adam sürücü koltuğundaki kişinin pencereden bağırdığını duydu.

“¡Socorro!” dedi sürücü. “¡Vente!”

Kız en ufak bir kızgınlık göstermeden hemen toparlandı.

“¿Porqué?” diye geri bağırdı.

“Vente aquí, ¡puta!”

Adam kızın gözlerinde korkunun izlerini görmüştü. Arabadaki adamın kendisine fahişe diye seslenmesinden kaynaklanıyor olamazdı bu. Adam, arabadaki kişinin kızın pezevengi olduğunu ve bu gece ne kadar para kazandığını kontrol ettiğini anlamıştı.

“¡Pinche Pablo!” diye kısık sesle mırıldandı kız. Sonra arabaya doğru yürüdü.

Adam arabada oturmuş kızın geri gelip kendisi ile anlaşıp anlaşmayacağını merak ediyordu. Her iki durum da hoşuna gitmemişti. Oturup beklemek ona göre değildi.

Kıza duyduğu ilgi aniden yok oldu. Hayır, artık onunla uğraşmak istemiyordu. Kızınsa ne kadar şanslı olduundan haberi yoktu oysa.

Ayrıca bu kenar mahallede ne yapıyordu ki? Sonraki kurbanının klas olması gerekiyordu.

Chiffon, diye düşündü. Neredeyse Chiffon’u unutmuştu. Belki de onu özel bir durum için saklamışımdır.

Bekleyebilirdi. Bu gece olmak zorunda değildi. Çok istekli olmasına karşın kötü hislerini dizginleyerek arabasıyla oradan uzaklaştı. Bunun en iyi kişisel özelliklerinden birisi olduğunu düşünüyordu.

Sonuçta çok medeni bir adamdı.

Bölüm On

Sorgu odasındaki üç genç kadın hiç Riley’in beklediği gibi değillerdi. Bir iki dakika onları tek taraflı camdan izledi. Çok iyi maaş alan sekreterler gibi kaliteli giyinmişlerdi. Ona kadınların isimlerinin Mitzi, Koreen ve Tantra olduğu söylenmişti. Elbette Riley bu isimlerin onların gerçek adları olmadığını biliyordu.

Riley ayrıca onların işlerine uygun giyindiklerinden şüpheliydi. Saatte 250 dolara çalışarak kesinlikle müşterilerinin her tür fantezisine hitabedebilecek detaylı bir gardrop elde edebilirlerdi. Bu kadınlar Ishtar Escorts’da Nancy ‘’Nanette’’ Holbrook’un iş arkadaşıydılar. Nancy Holbrook öldüğünde üzerindeki giysiler kesinlikle daha ucuz ve kalitesizdi. Ama Riley kadınların çalışmadıkları zaman saygın görünmek istediklerini anlıyordu.

Geçmişte çalıştığı bazı davalarda fahişeler rol de oynamış olsa bile, ilk kez onlardan biri üzerinde çalışmak için çağırılıyordu. Bu kadınlar potansiyel kurbandılar. Hatta bu tip cinayetler genellikle erkekler tarafından işlense bile bu kadınlar potansiyel suçlu da olabilirlerdi. Riley bu kadınların işi sırasında yakaladığı canavarlardan olmadıklarını biliyordu.

Pazar günü öğleden sonraydı. Önceki gece Riley ve Bill FBI binasından çok uzakta olmayan rahat ve konforlu otel odalarına ayrı ayrı yerleşmişlerdi. Riley, Washington DC’de tarih gezisinde olan April’ı otel odasından aradı. April telefonda kıkırdıyordu ve mutlu görünüyordu. Annesine o anda konuşmak için zamanı olmadığını söyledi. Arka plandan bir gencin çığlıkları gelirken “Yarın sana mesaj atarım,” dedi April.

Riley bugün zaten yeterince zaman kaybettiğini düşünüyordu. Bu fahişeleri toparlayıp getirmek gününün çoğunu almıştı. Görevli Ajan Elgin Morley’e kadınlarla yanlarında erkek olmadan konuşmak istediğini söyledi. Belki de bir kadınla daha rahat ederlerdi. Şimdi onları sorgulamadan önce, görünmeden onları birkaç dakika gözleyip dinleyebilirdi. Hoparlörden konuşmalarını duyabiliyordu.

Tarzları ve kişilikleri kendilerine özgüydü. Kısa boylu, sarışın, dolgun Mitzi, belli ki küçük kasabalı komşu kızı imajı sergiliyordu.

“Peki Kip soruyu sordu mu?” dedi Mitzi Koreen’e.

“Henüz değil,” dedi Koreen kurnaz bir gülümsemeyle. Bir balerinin zerafetinde ince, esmer bir kızdı. “İçimde bana yüzük alacakmış gibi bir his var ama.”

“Hala dört çocuk istiyor mu?” diye sordu Mitzi.

Koreen yüksek sesle ahenkli bir kahkaha attı. “Ona üçe düşürelim dedim. Aramızda kalsın ama yalnızca iki çocuğu olacak.”

Mitzi de Koreen’le birlikte gülmeye başladı.

Tantra Koreen’i dürttü. Esmer tenli, uzun boylu bir Afrikalı-Amerikalı melezdi. Bir süper modelin çekici duruşunu benimsemiş görünüyordu.

“Hayatını nasıl kazandığını öğrenmediğinden emin olmalısın kızım,” dedi Tantra.

Üçü de kahkahalarla güldüler. Riley şaşırmıştı. Bu üç fahişe bir güzellik salonundaki sıradan kadınlar gibi aile kurmaktan söz ediyorlardı. O kartlarda bunlardan herhangi biri için ne tür bir normallik olabilirdi?

Riley kadınları yeteri kadar uzun süre beklettiğini düşündü. Sorgu odasına girerken rahat atmosfer bir balon gibi sönmüştü. Şimdi kadınlar gözle görülür biçimde kenara çekilmişlerdi. “Ben Ajan Riley Paige,” dedi. “Size bir kaç soru sormak istiyorum.”

Kadınların üçü de keyifsizce mırıldandılar.

“Aman tanrım, çok soru sorma!” dedi Mitzi. “Polislerle konuştuk zaten.”

“Ben kendi sorularımı sormak istiyorum eğer bir sakıncası yoksa,” dedi Riley.

Mitzi başını salladı. “Bu bana taciz olmaya başladı gibi geliyor,” dedi.

“Yaptığımız iş tamamen yasal,” dedi Koreen.

“Ne yaptığınız beni ilgilendirmiyor,” dedi Riley. “Ben bir FBI dedektifiyim, yargıç değilim.”

Koreen kısık sesle söylendi, “Cehennem gibi.”

Mitzi kol saatine baktı. “Biraz çabuk olabilir miyiz?” dedi. “Bugün üç dersim var.”

“Bu sömertr kaç kredi alıyorsun?” diye sordu Koreen.

“Yirmi,” dedi Mitzi.

Koreen içini çekti. “Bu çok fazla.”

“Evet, ama diplomamı bir an önce almak istiyorum.”

Riley yine şaşırmıştı.

Mitzi koleje gidiyor, diye düşündü.

Riley bu yolu seçen kadınların bazen ders ücretlerini ödemek için fahişelik yaptıklarını duymuştu. Kazandığı paraya bakılırsa çok borcu olamazdı. Yine de bu durum rahatsız edici bir biçimde Riley’e tuhaf gelmişti.

“Sorguyu kısa tutmaya çalışacağım,” dedi Riley. “Nanette hakkında daha fazla bilgi almak istiyorum.”

Koreen’in yüzü bir anda düşünceli hale bürünmüştü. “Zavallı Nanette,” dedi.

Ama Mitzi soğukkanlı görünüyordu. “Nanette’e olanların bizimle ne ilgisi var,” dedi.

“Korkarım var,” dedi Riley. “Katilin seri cinayetler işlediğine inanmamız için iyi nedenlerimiz var. Ve yıllara dayanan tecrübelerime göre seri katillerin acımasız olduklarını söyleyebilirim. Yeniden öldürecektir. Sizden biri onun sonraki kurbanı olabilir.”

Mitzi sinirle kaşlarını çattı.

“Hiç şansı yok,” dedi. “Biz Nanette gibi değiliz.”

Şimdi Riley şok yaşıyordu. Gerçekten bu kadınlar yaşamlarını kazanmak için yaptıkları işin güvenli olduğunu düşünecek kadar saf mıydılar?

“Ama aynı işi yapıyorsunuz, aynı tür bir çalışma,” dedi Riley.

Mitzi savunmaya geçmeye başlamıştı.

“Hey, Senin burada yargılamak için bulunmadığını sanıyordum,” dedi. “Bize tepeden bakabilirsin istersen. Ama yaptığımız şey bu işin en saygın olanı. Ve güvenli. Hoşlanmadığımız her müşteriyi geri çevirebiliriz. Güvenli seks yaparız ve düzenli olarak sağlık kontrolüne gireriz ve böylece hastalanmayız. Eğer adam sapık ya da şiddet uygulayan biriyse çıkıp gidebilirz. Ama genellikle durum oraya varmaz.”

Riley “genellikle” kelimesinin anlamını merak etmişti. İşlerinin onları bazen karanlık yerlere sürükledine şüphe yoktu. Ve kiralık bir seks nasıl ‘’güvenli’’ olabilirdi? Ne kadar zaman AİDS tuzağına düşmeden devam edebilirlerdi?

“Nanette gidene kadar,” diye devam etti Mitzi, “düşüş yaşadı. Tüm derslerinden kaldı. Müşterileriyle servis dışında buluşmaya, dayak yemeye, güzelliğini ve sağlığını kaybetmeye başladı. Ishtar’da daha uzun süre kalamazdı. Kesin kovulmuş olurdu.”

Riley notlar aldı. Kadınlar konuşurken daha iyi anlamak için onlara bakıyordu. Yavaş yavaş, onların sakin ifadelerinin altında bir şeyler olduğunu hissetmeye başlamıştı. İnkar ettiklerinden tam olarak emindi. Kendi hayatlarının kaybolup gittiğini reddediyorlardı ve aynı inkarı eninde sonunda Nanette gibi düşecekleri konusunda da yapıyorlardı. Aile, eğitim ve başarı hayalleri sonuçta lanetliydi ve kendileri de içten içe bunu biliyorlardı.

Riley, Tantra’nın sessizleştiğini ve boşluğa baktığını gördü. Söyleyeceği bir şey vardı ama henüz söylememişti.

Riley, “Nanette’in bir hafta kadar önce, büyük olasılıkla Cumartesi öldürülmüş olduğunu düşünüyoruz. Onun o geceki müşterisinin kim olduğunu biliyor musunuz?”

Koreen omuz silkti. “Benim hiçbir fikrim yok.”

“Benim de,” dedi Mitzi. “Aslında bu bizim işimiz değil. Bunu İshtar’a sormanız gerek.”

Riley yerel ajanların eskort servisinin sahibesini aradıklarını ve bulur bulmaz sorgulamak için getireceklerini biliyordu.

“Peki ya çalıştığınız diğer yerler?” diye sordu Riley.

“Bizim Ishtar’la anlaşmamız var,” dedi Mitzi sertçe. “Bize ait ya da başka bir ajans yoluyla kendi çalışma çizgimizi çizemeyiz.”

Diğer iki kadın Riley’le gözgöze gelmemek için yere bakıyorlardı. Riley soruyu daha net sordu.

“Nanette başka bir yerde ek iş yaptı mı? Ishtar’la anlaşma yapmadan kendi başına hiç çıktı mı?”

Oda sessizdi. Sonunda zar zor duyulabilen bir sesle Tantra, “Bana Hank’s Derby’de yeni çalışmaya başladığını söylemişti.”

“Ne?” dedi Mitzi şaşkınlıkla.

“Kimseye söylememi istemiyordu,” dedi Tantra diğer kadınlara.

“Tanrım,” dedi Mitzi. “Demek tam bir kertenkele olmuştu. Düşündüğümden daha kötü durumdaymış.”

Riley’in aklı sorularla dolmuştu.

“Kertenkele’ ile ne demek istiyorsun?” diye sordu.

“Fahişelerin en düşük sınıfı,” dedi Koreen. “Hank’s Derby gibi kamyon duraklarında çalışırlar. Gerçek anlamda hayatın en dibidir.”

“Çok bağımlıydı,” dedi Tantra. “Müşterileri Ishtar’da alışık olduklarından değildi. Bağımlılığına yetecek kadar para kazanamadığını söylüyordu. Bunu ek olarak yapacağını söyledi. Ben de ona bunun ne kadar tehlikeli olduğunu söyledim. Yani fahişeler kamyon duraklarından hiç iz bırakmadan kaybolurlar. Bu daima olur. Ama beni dinlemedi.”

Kadınlara bir kasvet havası çökmüştü. Riley kadınların daha fazla bilgi vereceklerini sanmıyordu. Zaten önemli bir bilgi vermişlerdi.

“Hepsi bu kadar,” dedi Riley kadınlara.

Tam gitmeye hazırlandıkları sırada kadınlar sanki sıradışı bir durum yaşamamışlar gibi tekrar sohbet etmeye başladılar.

Gerçekten anlamıyorlar, diye düşündü Riley. Ya da anlamak istemiyorlar.

“Dinleyin,” dedi, “bu katil çok tehlikeli. Ve dışarıda onun gibi daha çok erkek var. Kendinizi hedef yapıyorsunuz. Eğer yaptığınız işin güvenli olduğunu düşünüyorsanız kendinize sadece yalan söylüyorsunuz.”

“Peki ya sizin işiniz ne kadar güvenli Ajan Paige?” diye sordu Mitzi.

Bu sert yanıt Riley’I susturmuştu.

Gerçekten kendi yaptığı işle benimkini mi kıyaslıyor? diye merak etti.

Kadınların arkasından sorgu odasından çıkarken Riley’in canı sıkkındı. Sanki sıradan fahişeler kadar onlar için de umudu yoktu. Bir bakıma bu daha kötü görünüyordu. Saygınlıklarının yüzeysel gösterişi yaşamlarındaki düşüşü kendilerinden bile gizliyordu. Ama onların gerçekle yüzleşmeleri için söyleyeceği ya da yapabileceği bir şey yoktu.

Riley katilin fahişeleri öldürme işinin henüz bitmediğini hissediyordu. Sonraki kurbanı şu an burada mıydı ya da Riley’in henüz tanıyıp uyarmadığı biri miydi?

*

Riley bölge ofisinde Bill’i beklediği sırada cep telefonu çaldı. Aramanın, Nimbo Gölü’nde dalış yapan ekibin başı Quentin Rosner’dan geldiğini gördü.

Kalbi hızla atmaya başladı. Kesinlikle o ve dalgıçları ikinci cesedi bulmuşlardı.

“Merhaba Mr. Rosner,” diye yanıtladı heyecanla.

Telefonun diğer ucundaki ses, “Görevli Ajan Morley’i aradım. Bana doğrudan size rapor vermemi söyledi.”

“Güzel,” dedi Riley. “Benim için ne haberleriniz var? Diğer cesedi buldunuz mu gölde?”

Cılız, sessiz bir homurdanmanın ardından Riley adamın, “Ajan Paige, bunu duymak hoşunuza gitmeyecek.” dediğini işitti.

“Nedir?”

“Bu gölde başka ceset yok. Büyük bir alan ama her yere baktık.”

Riley duyduklarına inanmakta zorlanıyordu. Hisleri onu yanıltmış mıydı?

Hayır. Nancy Holbrook’un katilinin o göle önceden başka bir ceset daha attığından emindi. Bu kurbanın battığından emin olmak için gölün altına inmemiş olmasını açıklamaya yardım ediyordu.

Ne yanıt vereceğini şaşırdığı sırada Bill’in koridordan gelmekte olduğunu gördü.

“Ben Ishtar Haynes’le konuşmaya gidiyorum,” dedi. “İşyerinde görüşeceğim. Benimle gelmek ister misin?”

Riley başıyla onayladı ama önce Rosner’la olan işini halletmesi gerekiyordu.

“Görüş nasıl?” diye sordu Riley.

“Sana yalan söylemeyeceğim. Aşağısı gerçekten de berbat,” dedi Rosner. “Kanyondaki su basıncı yosunları ve çürümüş bitkileri birbirine karıştırıyor ve suyu temizlemek yıllar sürebilir. Göle yeniyken atılmış bir şey enkaz altında kalmış olabilir.”

“Benim aradığım ceset buraya birkaç yıl önce atılmış olmalı.”

“Öyleyse bu bir sorun. Ama biz ne yaptığımızı biliyoruz Ajan Paige. Biz iyi eğitimli bir birimiz. Ve gerçekten de bu gölün altında bir beden olmadığından eminiz.”

Riley bir süre düşündü. Açıkçası Morley’in gerçek FBI dalgıçlarını çağırmış olmasını isterdi. Sualtı Arama ve Kanıt Müdahale Ekibi bu konularda inanılmazdı ve mümkün olan her köşeyi hiç sormadan ararlardı. Bunun yerine Morley bölgedeki bir dalgıç eğitim merkezini aramıştı. FBI’ın bu davaya müdahil olmak için meşru bir sebebi olmadığını söylemişti nedense. LA’dan buraya bir FBI ekibi getirmeyecekti.

Riley ona bildirdiği halde Morley’in bunu hala bir ajan arkadaşı için yapılan şahsi iyilik olarak gördüğünü anlamıştı. Riley ancak ellerinde olan ekiple çalışabilirdi. Ama bu adamlar neyi kaçırmış olabilirlerdi?

“Kanyonun suyla dolmadan önceki haritasına baktınız mı?” diye sordu.

Rosner bir süre sessiz kaldı.

“Hayır ama bunu yapmanın ne faydası olur ki?” dedi.

Riley sabırsızlığını bastırdı.

Bu adam ne kadar eğitim almış olabilir? diye merak etti. Bu adama gerçekten işini nasıl yapması gerektiğini söylemek zorunda mıyım?

“Araziyi tanımadan her köşesini kontrol ettiğinizi nasıl bilebilirsiniz?” dedi Riley.

Yine sessizlik oldu.

“Bunu laptopunuzdan kontrol edebilmeniz gerekiyor,” diye ekledi.

“Hemen gidiyoruz,” dedi Rosner sonunda. Sesinin tonu düşmüştü.

“Bunu yapın,” dedi Riley.

Telefonu kapadı ve neye inanacağını şaşırarak koridorda öylece dikildi. Gerçekten ikinci bir ceset yok muydu? Eğer yoksa, bu büyük olasılıkla seri bir cinayet değildi. Duyguları karmarışık olmuştu. Hata yapmaktan nefret ediyordu. Yine de Nancy Holbrook’un katilinin seri bir katil olmaması iyi haber olabilirdi.

Fakat Riley’in hisleri ona hala gölde ikinci bir ceset olduğunu söylüyordu. Tekrar saldıracak olan tanıdık bir canavarın bıraktığı bir ceset…

Ücretsiz ön izlemeyi tamamladınız.

₺144,41
Yaş sınırı:
16+
Litres'teki yayın tarihi:
10 ekim 2019
Hacim:
271 s. 2 illüstrasyon
ISBN:
9781632918871
İndirme biçimi:
Serideki Üçüncü kitap "Bir Riley Paige Gizemi"
Serinin tüm kitapları
Metin
Средний рейтинг 5 на основе 1 оценок
Metin
Средний рейтинг 5 на основе 1 оценок
Metin
Средний рейтинг 5 на основе 1 оценок
Metin
Средний рейтинг 4,8 на основе 9 оценок
Ses
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок
Metin
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок
Metin PDF
Средний рейтинг 4,9 на основе 7 оценок
Ses
Средний рейтинг 5 на основе 1 оценок
Kambag'al dehqonning pop bilan hisob-kitob qilgani
Народное творчество (Фольклор)
Ses
Средний рейтинг 5 на основе 2 оценок
Metin
Средний рейтинг 5 на основе 1 оценок
Metin
Средний рейтинг 3,4 на основе 10 оценок
Metin
Средний рейтинг 5 на основе 1 оценок
Metin
Средний рейтинг 5 на основе 1 оценок
Metin
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок
Metin
Средний рейтинг 2,5 на основе 2 оценок
Metin
Средний рейтинг 3 на основе 2 оценок
Metin
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок
Metin
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок
Metin
Средний рейтинг 4,5 на основе 2 оценок
Metin
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок