Kitabı oku: «Gagauz Leksikologiyası», sayfa 2
*KAP VE *YAP MORFEMLERİNİN
TÖREMELERİ
Türkler, tarih boyu, Attila’nın devrinden (5 yy.) önce başlayarak, dünya düzeninde önemli rol oynamış ve tüm dünyaya kültürel armağanlar bağışlamıştır. Mesela, Kaşgarlı Mahmut devrinde Türk dili çok popüler bir dil idi. Onun bize bir armağan olarak bıraktığı “Divanu Lügatit-Türk” kitabının yazılma amaçlarından biri de Araplar’a ve Müslüman dünyasına Türk dilini öğretmekti. Kaşgarlı Mahmut’un (11 yy.) “Divani lügat –it-Türk” eserinden Çinliler’in Türkçe bildiklerini, başka ülkelerle yazışmalarda da Türkçe’yi kullandıklarını anlıyoruz. Bu arada kendi özel yazılarını da, sadece hesap defter işlerinde kullanıyorlarmış [1, 55-58]. O zamanlar halklar arası yazışmalar Türk dilinde (Türkçe) yapılırdı, diğer halklar da Türkçe konuşuyorlardı. Geçen yüzyılın başlarına kadar Türkçemiz (Kafkaslar, Orta asya vb.) halklar arası temas diliydi. Bir çok halklar (Slavlar, Araplar, Yunanlılar vb.) yemek, giyim-kuşam, yaşam kültürünü Türkler’den almış ve benimsemiştir. Roma ve Yunan askerleri etek giydikleri zaman Attila’nın askerleri ipekten ve yünden hazırlanmış iston (iç don (rus. ştanı)), yani pantalon giyerlerdi. (Ne yazık ki, başka halklar eski Türkçe’den kalan iç ton, şalvar-şaravarı kelimesini kullandıkları halde biz Fransızca’dan gelen pantalon sözünü kullanmaktayız). M.Acı böyle pantalonların 2 bin yıl önce Altay’da dikildiğini yazıyor [2, 51]. Altaylarda bulunan çizmeye “Dünyanın ilk çizmesi” adını veren M. Acı onu V-IV yy.’a ait olduğunu söylüyor. Dedelerimiz sürekli ata bindikleri için hem iç tonun hem topuklu çizmenin meydana çıkması Türkler’in yaşam tarzının bir mahsulüdür.
Ama ne yazık ki, bizi sevmeyen devletlerin propagandasına uygun olarak, bu güne kadar eski Türkler, yani bütün Türk dillerinin dedeleri, hep vahşi, kültürsüz bir toplum gibi anımsanmaktadır. Rus, Batı, Çin, Ermeni “tarihçileri” tarihi kendilerine, kendi politikalarına uygun bir şekilde yazdı. Türkler’den kalan bir çok anıtlar, kurganlar mahvedildi, yakıldı, dağıtıldı, yada bazı değişiklikler yapılıp başka halklar tarafından benimsendi. Sovyet döneminde de doğruyu yazmak hem yazar için hem onun tüm sülalesi için çok tehlikeliydi. Okullarda Tatar çocukları “Tatar boyunduruğunu” öğrenmek mecburiyetindeydi.
Son 15- 20 yılın içinde bu “politik yanlışlıklar”, kısa bir zaman içinde ün kazanmış Kazak araştırmacı Oljas Suleymenov, Kumuk araştırmacı alimi Murat Acı, Tatar Rafael Bezertinov, Rafael Muhametdinov, Balkar Nazır Budayev ve daha başkaları tarafından düzeltilmiştir. Her zaman aşağılanan Türk halkları, bilhassa Eski Sovet Birliğinde yaşayan Türkler bu tür araştırmaları uzun süredir bekliyorlardı.
Kendilerinin kadim medeniyete sahip olduklarını iddia eden bazı halkların yazı tasavvuru olmadığı bir zamanda meydana çıkan Orhun – Yenisey abidelerinde edebi dil örnekleri bırakan Türkler medeniyetsiz, tarihsiz bir toplum gibi takdim edilmekteler.
Türk halkları “senin dedelerin vahşiydiler, barbardılar” psikoloji etkisinden hala kurtulamıyor, bir çoğu hala kendi kimliğinden utanmaktadırlar ve hala kendi dilinden utanan Türkler’de vardır.
Yabancılar ve onlara hizmet eden diğer “Tarihçiler” tarihi karıştırmalarına rağmen, hak kendi yerini buldu ve bulmaktadır da. Anlaşılan, yüzyıllarca hem maddi, hem manevi, hem entelektüel bakımından ulu atalarımız bize aklagelmez büyüklükte bir miras bırakmıştır. Ve biz bu varlığı yaşatmalı ve gelen boylara da aktarmalıyız.
Bilim alanımız Dil olduğu için, bu araştırmada Türk kökenli *kap ve *yap morfemlerini araştırıp, başka halklarda onların türemelerini göstermeğe çalışacağız.
Dedelerimizin başka kökenli halklarla ilişkileri tarihi çok eskidir. Eski Türkler bazen komşularıyla dostluk eder, alış- veriş yapar, bazen de savaşırlardı.
Çok eski zamanlardan XX. yüzyıla kadar Türk dili halkların ikinci dili gibi sayılırdı. Türk halkının nüfuzu, prestiji oldukça büyük olduğu için başka halklar, Slavlar, Araplar, Farslar vb. bu dilden pek çok söz almış ve şu an da kullanmaktadırlar. Lakin yabancı dillere yüzyıllar önce alınan eski Türk sözcüklerini açmak bazen çok zor oluyor. Çünkü söz, morfem herhangi bir dile alındığında mutlaka benimseme süresinden geçmeli ve o dilin fonetiğine uygun olmalı. Bazen semantik bakımından da bir çok diğişikliğe uğruyor. Böyle sözcuklerin tarihi yolunu izlemek bazen mümkün olmuyor.
İlk Türkolog Kaşgarlı Mahmut’un «Divanu lugat-it Türk» kitabında qap morfemi “çuval” manasında verilmektedir (DTS,420)
Kap morfeminin üç anlamı, semantik yuvası var. Ve elbet ki bu semantik yuvaların birbiri ile sıkı bir bağı var:
1. Giyim-kuşam anlamında, örneğin: Gag., Azereb. kaftan, kapot “fistan, elbise”, Türk. kap “kadınların giydiği kolsuz üstlük”, kaban “kışlık üst giyimi”(her iki örnek fransız kökenli olarak veriliyor.) (bak.Türkçe Sözlük, 2 K-Z,s.782), Tuva, Altay hep\\kep; Karaç., Balkar kablarık “giyim”, kablau “terlik”; Gag., Azerb.,Türkm. kalpak (kaplak) metateza olayı sonucunda l ve p sesleri yerlerini diğiştirmiştir.
2. Örtü, kabuk anlamında: Türk dillerinin çoğunda olan kapı\\ kapu, kapak\\qapaq , kap (kitabın kabı), ayçiçek kabı, ayak kabı, kapçık (balığın), kap (kap-kaçak) tabak, bardak) anlamında; Gag. kapan “zindan, hapishane” Türk. kapan “tuzak”; Türk. Azerb, Turkm. kaburga\\ qabırğa, Karaç.balkar. kabırga “duvar” v.b.;
3. Top, küre, şiş bir şey anlamında; eski türk. köp “çok, şişik-li, bol”; Türk dillerinin çoğunda olan köprü, küp, köpük, küpe, kabak, kopça, kap, kabar, göbek; az., göbelek (kübelek (başk. Tatar,) kömelek (türkm.) kabir\\qəbir v.b.
Azerbaycan dil araştırmacısı S.Alizade’ye göre kap eski türk morfemidir. İran ve Slavyan dillerine Türkçe’den; İran dillerinden ise Semit, Roman ve Alman dillerine geçmiştir (3). Şu an bu eski morfem yabancı dil ailelerinde türlü fonetik varyantlarda ve değişik anlamla kulanılmaktadır: rus. kapusta “lahana”, kepka “şapka”, kubok “kupa”, kupol “kube” kobura “silahlık”, kapsula “kapsül”, kabinet “iş odası” komok “yuvarlak bir şey”, komnata “oda” vb. Son 2 örnekte p-b-m ses geçidi olmuştur. (yanaştıralım Az. koma, Gag., Türk. kümes, Gag. kümelti “küçücük ev, sığınacak yer”), Arab. qübbə, aba\\gəbə, qəbr; İng. cap “şarap için ağactan yapılmış bardak”, capote [kapbout] 1. Yağmurluk, 2. kadınlar için örtü, pardüsü”; 3. Kadın şapkası 4. Kapot (araba); Japon. kabe“duvar”, köbö “maya, kabartma tozu”; Fr. capote, İtal. capot “uzun yağmurluk”. Bu mahsuldar morfemle türenen sözleri devam ettirebiliriz.
Bugüne kadar Gagauzca’da kullanılan aba 1. ”evde dokunan kaba doku”; 2. “O dokudan yapılmış uzun giyim“; 3. Keçe; 4. Keçeden yapılmış çizme manalarını taşımaktadır; diğer Türk dillerinde de bu kelimeye raslıyoruz: Az. əba, nog. aba 1.“mollanın giydiği uzun elbise”, Türkm. aba “ağır yün doku ve ondan dikilen pardüsü”.
Aba 1. “kaba yün doku” ve 2. Dokudan yapılmış Türk kaftanı” anlamlarında V.Radlovun meşhur sözlüğünde kayd edilmiştir. Radlov ve başka dil araştırmacıları aba kelimesinin Arap kökenli olduğunu yazıyor ve Türk dillerinden alınma söz gibi veriyor.
Lakin, Gagauz dilinde kullanılan aba sözcüğünü araştırırken başka sonuçlara varıyoruz.
Bulgar’ların kültürünü araştıran N. Gagen-Torn “aba bir nevi doku adıdır… giyim kendi adını doku adından almıştır” diyor [4].
Arapça–Rusça sözlüğünde bu söz “yağmurluk biçiminde giyim” gibi verilmektedir. [ARS, s.489], Bu sözlükte qabaun “üst giyim, kaftan” kelimesine de rastlıyoruz. 11yy. ilk Türkoloğumuz Kaşgarlı Mahmut’un “Divanu lügat –it- Türk” kitabında qaba “kul giyimi” kelimesi kaydolmuştur. [MK, I, 461]. Özbek şair ve yazarların eserlerinde qaba “erkekler için uzun giyim” anlamında kullanılmıştır.
Radlov’un (5) söylevine inanırsak aba kelimesi Türk diline geçtikten sora yeni anlam almıştır, daha doğrusu, giyim adı doku adına geçmiştir. Ama her zaman tersine, doku adı ondan yapılan giyime geçmektedir. Tanınmış dil araştırmacısı Dobrodomov Slavyan, dillerinde bu kelimeyi araştırırken aba ve qaba sözlerini fonetik varyant gibi veriyor: Rus aba\\ qaba “kaba yün doku”, Ukr. qaba “beyaz Türk dokusu”, Maked. aba “evyapımı doku, ondan hazırlanmış üst giyim”, Sırp. harvat aba\\haba “kaba evyapımı doku”, Çek. haby “yıpranmiş geyim”. Kelime hem doku, hem de giyim manasında Roman ve Slav dillerinde de mevcuttur. Azerbaycan Türkçesi’nde halı manasında gəbə sözü de kullanılmaktadır.
Bizim düşüncemize gore aba kelimesi eski Türk kap* morfeminden geliyor.
Yap. Morfemi de eski bir morfem olarak eski Türkçe’de ve çağdaş Türkçe’de mevcuttur. Ama bazen Türkçe’de bir sözün etimolojisini, kökenini bulmak için araştırılan söz o kadar değişmiş oluyor ki ona yanlışlıkla başka “vatandaşlık” veriyorlar.
Gagauz dilinde çupak 1. “göğüsünü sıkan fistanın üst tarafi”; daha sonra sütyen anlamını almıştır. Bu sözü araştırırken ilginç sonuçlara vardık.
Balkar araştırıcısı Otarov Gagauzca’da ve Balkarca’da aynı manada olan çupa sözünü izlerken bu formada, bu fonetik varyantta diğer Türk dillerinde olmadığını yazıyor ve onun Fars diline ait olduğunu söylüyor (6).
Bizim araştırmamıza göre çubak sozü türlü ufak ses değişimleri ile Altay Türkçe’sinde çuba “geniş üst geyim”, Karaç., Balkar. çuba “göğüsü sıkan deri korset”, Azerb. çoha\\çuha “erkekler için üst giyim”, Kırg. çuba\juba “kürk”, Nog. Şıva\\şıba “elbise”, Uygur. cuba “kürk”, Tıva. şıva “entari, hilat”, şıvıq “örtük, sırta atılan bir şey”, Özb. çapan, Kaz. şapan, Başk. Sapan “entari, hilat”. Türkçede zıbın “1. çocuk giyimi; 2. kolsuz giysi”, Azerbaycan şivesinde ve Ahıska Türk’lerinin dilinde de çuba sözünün zibun\\zubun ses kalıbı tanınmaktadır. Ç- Z ses değişimini görüyoruz. A. Tahirzade de *yap morfeminin örtmek anlamının olduğunu yazmaktadır [7, 70]. Zipun kelimesi Rusça’da da, bir alıntı olarak, kullanılmaktadır. Araştırdığımız söz Mongolca’da tsuv “örtük”, Kalmıkça’da tsuuv, eski Kalmıkça’da tsuuba, Buryatça’da suba olarak da kulanılmaktadır.
Rusça’da “kürk” anlamında olan şuba kelimesi mevcuttur. Bazı ilim adamları (Radlov, Fasmer, Rabinovic, Mladenov, Lokoc) şuba sözünün Arapça’ya ait olduğunu söylüyorlar. Ama yukarıda sıraladığımız örnekler, sözün morfolojisi bu fikrin yanlış olduğunu anlatmaktadırlar.
Buradan belli oluyor ki bu terim Arap ve Fars diline girmiş, cübbə, ve şu an Rusça’da Arapça’daki gibi şuba “kürk” ve yubka “etek” kelimeleri çok aktif olarak kullanılmaktadır.
Gagauz dilinde olan cupak “sütyen” sözü hep o ses biçiminde olan çupak “keçe çizme,” daha sonra Rus., Sırb., Hırvat, Slavak çpak “ cep , çanta “ manasında mevcuttur. Burada semantik bağı zor da olsa duymaktayız.
Bulgar dilinde “kolsuz, kisa fistan” manasında olan çipak sözü direk Gagauzca’dan Balkan Slav dillerine Bulgarca’nın vasıtası ile geçmiştir.
Çupak sözünün kökü çok derinlere gitmektedir. Kaşgarlı Mahmut’un sözlüğünde yuvka \\ yubka \\ yuwga\\yupka “ince”[MK, III, 34], 13 yy. ait eski Kıpçak anıtlarında yopka “ince, nazik”, yopka etmek ”pazlama”; Abu Hayyanda yufka “ince” [AH, 55] olarak verilmektedir.
Cağdaş Türk dillerinde de Gag. yufka “kuvetsiz, zayıf”, Azer. yuxa “ince pazlama”, Türk. yufka “ince yuvarlak hamur yaprağı”, Türkm. Yuka “ince”, Kırg. çup-çuga “çok ince”, çup “parça nevi”, çupga “ince pazıdan yapılan yemek”, Tuv. çuga, hak. çuğa “ince”, Başk. yoka, Nog. yuka, Karakalpak. jupka “ipek parça adı”, Özbek. yupka “ince”, Kaz. juka, jukpa, Kumık. yukka “yufka ekmek”, Tat. yuka “ince(eşyalar için)”, Azerbaycan, Başkırt, Tatar, Nogay ve Kazah dillerinin örneklerinde intervokal p\b\\f seslerinin düşmesini görüyoruz.
Türk dillerinde “dokuma” manasında olan cuha\\cufa kelimesi de yufka kelimesinden gelmektedir. Burada y-ç ses değişmesini görüyoruz.
Azerb. “keçeden yapılan yağmurluk” manasında yapıncı kelimesi kullanılmaktadır. Ruslara ait olan “İgor polku hakkında söz” eserinde yaponçitsa “üst giyim” kelimesi kaydedilmiştir. Bu söz de Azerbaycan Türkçesi’nde olan yapıncı kelimesinin türemesidir.
Kısacası, “Divanu lugat-it Türk” kitabında yufka sözünün üç semantik yuvası mevcuttur:
1. Bir şeyin niceliğini anlatan özellik, kalite;
2. Dokuma, kumaş adı veya yemek adı;
3. Giyim adı.
Yufka, cupak sozlerinin prototipi ise *yap morfemidir. Yaprak, yapağı, yapı kelimeleri de elbet ki *yap morfeminin türemeleridir.
Böylelikle, gagauz dilinde olan cupak sözü şimdiye kadar Arap kökenli sayılan cuha, cübbe ve Arap kökenli sayılan ve Rus dilinde aktif kullanılan, yubka, şuba, cemper, cep gibi sözlerin etimolojisine yenilik katmıştır.
Gördüğümüz gibi, Türk kökenli iki morfemin *Kap ve *Yap yayılma coğrafyası oldukça geniştir. Bu morfemlerin semantiği onların bir kökten olduğunu da göstermektedir.
Kaynaklar:
1. Korkmaz Zeyneb. Kaşkarlı Mahmut kimdir? www.kasgarliMahmut.org/zeynep_korkmaz. htm
2. Аджи М. Европа, тюрки, Великая степь, М.1998, с51.
3. Əlizadə S. Türkmənşəli kap sözü və onun törəmələri. //Dilçilik coğrafiyası, tarihi dialektologiya və türk dillərin tarihi problemi, Bakı, ADU, nəşri, 1982,s. 50
4. Гаген-Торн Н. Болгарская одежда\\ Сборник музея антропонимии и этнографии. Т.Х, М., Высшая школа, 1958, с. 56 5. RS – V. V. Radlov Opıt slovarya türkskih nareçiy, 1899.
6. Отаров И.М., Профессиональная лексика карачаево-балкарского языка (на основе названий одежды и обуви), диссерт.на соиск. уч.ст.кандид.филол.наук, Баку, 1974, стр.42.
7. Таирзаде А.Ш. Этимологическо-структурный анализ некоторых архаизмов азербайджанского языка, функцианирующих в диалектах и говорах шекинской зоны. // Известия АН Азерб. ССР, археология, литература, язык. Баку, 1981, №1, с 70.
Sözlükler:
MK-Mahmut Kaşkarlı. Divanu Lugat it türk tercümesi, I-III, Ankara, 1939-1940.
AH – Əbu Həyyan Əsirəddin Əl-əndəlusi. Əd-dürrə əl müdiyyə fi-l-luğa ət –türkiyyə (Türk dilində parlak inci), Bakı, 1997.
ARS-Azerbaycanca-rusça lüğət, Bakı, 1965.
DTS- Drevnetürksiy slovar, Leningrad, 1969.
НАЗВАНИЯ ОБУВИ И ИХ ЧАСТЕЙ
История ношения обуви тюрками является очень древней. М. Аджи в своей книге даёт эскиз «первого в мире сапога и относит его к Древнему Алтаю, к Y- IY веку до н. э. [1, 92]. Название обуви в гагаузском языке неоднородны по составу. Они представлены как общетюркскими словами, так и заимствованиями. Их изучение в историческо – сравнительном аспекте прольет свет в изучение этногенеза, этнографии и истории гагаузского народа. В гагаузском языке известны следующие названия обуви и их частей: çarık «чарки, постолы», başmak «башмак», emeni «башмаки, туфли», karabaa «чёрные завязки», bokançi «род обуви», çizmä «сапоги», konç «голенище», terlik «вязанные или суконные тапочки», papuç означает «комнатные туфли, щлёпанцы», ökçä „каблук, пятка», tomak «носки, вязанные из грубой шерсти», çorap «носки, чулки», nalın «род грубой обуви», kundura «род обуви», çepiç «мужские ботинки», boti «боты из войлока» и др.
В данном исследовании мы рассмотрим некоторые названия обуви, представляющие наибольший интерес в тюркологии.
Çarık. Наиболее старинными видами мужской обуви у гагаузов считаются постолы çarık, изготавливаемые из свиной и воловьей кожи. Что чарык является основной обувью задунайских гагаузов, констатируют все авторы, хоть в какой-то мере описывавшие их быт. К. Каракашлы пишет, что «чарых – это обычная кавказская обувь крестьян, которую носили как мужчины и женщины, так и дети» [2, 161]. Понашему, чарык вернее считать не кавказской обувью, а тюркской, так как она встречается как в древнетюркских памятниках, так и во многих современных тюркских языках. А «кавказской обувью», как нам представляется, она стала благодаря тюркским народам, проживающим на Кавказе. Слово отмечено в словаре М. Кашгари: curuq «чарки, род обуви», «название одного из племён» [МК,1,381]. Возможно, название обуви и название племени являются омонимами, а название племени произошло таким путем: çerik // çeri //çarı (yeniçarı). В словаре В. В. Радлова слово имеют три значения: чарук «грубая обувь крестьян; куски кожи, которыми обвязывают ноги; осм. томазь [PC, II, 1863]. Слово бытует почти во всех тюркских языках: тур., кирг., узб., тат., туркм. çarık, азерб. çarıq, башак. сарик, каз. şarık, уйг. çoruk «чарыки, постолы» [TLS, 116-117]. Интересно предложение В. Асланова и Г. Ворошила. Они возводят слово çarık к глаголу sar – «обматывать, окутывать»[3, 1,67]. Мы вполне согласны с этим предложением. Доказательством этого может послужить вышеприведённый пример из башкирского языка särik и казахского языка şarık. Чередование звуков s > ş >ç распространено в тюркских языках. Если ещё взять во внимание, что в древнетюркском словаре слово sarγı обозначает «сафьяновую кожу», то сомнений что çarık происходит от sarı – «обматывай» не остаётся. Вероятно, древние тюрки просто обматывали ноги кожей, отсюда и произошло слово sarqı (таким образом, то чем обвязывали ногу, точнее, кожа получила своё название), и в дальнейшем название этой кожаной повязки перешло в название обуви çarık. Предполагаем, что слово развилось следующим образом: sarγı >sarıq >şarık>çarık.
Bokançi. Одним из архаичных названий обуви является слово bokançi. Этот вид обуви устарел. Из рассказов информаторов села Етулия /Tülüküü/ Валканештского долая, мы узнали, что bokançi – тяжёлая грубая обувь на толстой подошве. Е. К. Колца также зафиксировала данное слово и по её предположению, слово bokançi является заимствованием из молдавского языка и приводит для сравнения молдавское слово bocanci «ботинки на толстой подошве» [4, 54]. В словаре М. Кашгари зафиксировано слово boxsok //boysok «кандалы» [МК, I, 25]. В ДТС bokaγu «оковы, кандалы» (с. 112). Исследуемое слово зафиксировано в словаре В. В.Радлова: bokağı с пом. осм. «кандалы для ног» [PC, II, 1645]. По-нашему мнению, обувь получила название по сходству. Скорее всего, она по своей грубости была похожа на кандалы, и поэтому получила название bokançi. Предполагаем, что исследуемая единица является тюркским по происхождению. Это название обуви прошло интересный путь развития. По нашим предположениям, данное слово как у М. Кашгари, так и у В.В. Радлова в значении «кандалы для ног», образованы от глагола boğ– «давить, задушить, приглушить», которое, видимо, образовалось от bağ «повязка». О том, что первоначальным слова bağ было boğ, подтверждает древнетюркское boğ в значении «дорожная сума, узел» [ДТС,111]. Тюркское название обуви получилось в результате прибавления к глаголу boğ-> аффикса – an + уменьшительного аффикса -ça, которое, в последствии, приняло форму – çi /ср.: гаг. yorganci «детское одеяльце» – азерб. yorğanca «детское одеяльце», гаг. şalçi „небольшой платок» – şalça „коврик, шерстяная попона» [PC,IY,966].
Предполагаем, что слово заимствовано молдавским языком в форме bokankă «ботинок на толстой подошве». В значении «узелок, повязка, свёрток», морфема boğ- в таком фонетическом оформлении в гагаузском языке не сохранилась. В гагаузском языке наблюдается тенденция выпадения звука ğ, либо он переходит в звук ş. Таким образом, слово bogça, функционирующий в группе огузских языков, которое в гагаузском языке, постепенно перешло в boşça «сверток, узелок» ср. также азерб., тур. bağca «садик», и гаг. başça «приусадебный участок, садик».
Çizmä «сапоги». Слово тюркское. В словаре В. В. Радлова отмечено слово чiз – со значениями «чертить», «вытягивать» [PC, III, 2148]. В «Русско-тюркском словаре» под редакцией Султана Мед-жита Ганиева, сапоги представлены тремя значениями: çekmə, muze и djezma. Cizmää в значении «тянуть, растягивать» не имеется в гагаузском языке, как и в ряде других тюркских языков. В узбекско-русском словаре, мы обнаружили слово чузмок в значении «вытягивать, растягивать, протягивать, тянуть» (с. 575). Таким образом, гагаузское çizmä происходит по типологии азерб. çekmə от «тянуть, вытягивать». В других современных тюркских языках исследуемое слово с некоторыми фонетическими изменениями функционирует как edük [TLS, 128]. Слово çizmä в значение «сапоги» распространено также у западных и южных славян: макед. чезма, сер-бохорв. чизма, польс. czyznıu, елвц. cizem, болг. чизма, рум. cizma, вен. csizma «сапог». По мнению И. Г. Добродомова это заимствование – новое и к южным славянам проникло лишь после прихода турок на Балканы [5, 26]. Как отмечено выше, активно функционирующие в гагаузском и турецком языках, данное название обуви в форме çizma, употребляется в нескольких балканских языках. Предполагаем, это один из карлукских элементов, сохранившийся в гагаузском и турецком языках. Слово функционирует в молдавском языке çizma и имеется даже производное от данного слова – çizmar «сапожник». Точно в таком же фонетическом оформлении слово вместе с производным имеется в болгарском языке.
Terlik. Как женщины, так и мужчины из бедных семей носили самодельные суконные или вязанные из шерсти тапочки – terlik. В гагаузском словаре отмечено два значения: 1. вязаные или суконные тапочки, шлёпанцы, 2. потник. Terlik – слово тюркское, зафиксированное в словаре В.В.Радлова: тäрлiк (от mäp+лik) «туфли» [PC,III,1071]. В известном словаре Л. Будагова зафиксированы формы тäрлик и тирлик (в татарском и чагатайском языках), обозначающие «летнюю одежду». В турецком языке исследуемое слово означает «лёгкая домашняя обувь» и «тонкая косынка или вязаная шапочка». В нахчеванском диалекте азербайджанского языка tərrik имеет значение «короткая женская одежда с длинными узкими рукавами». Тюркское по происхождению слово, в различных тюркских языках выступает в различной семантике. В отличие от В. В. Радлова, мы предполагаем, что слово terlik произошло от слова deri \\ teri «кожа» +lik, т.е., то, что одевают на тело, на кожу. Таким же образом сформировалось и слово gölmek «рубашка» <gön-lek<gönlük, где gön «кожа»[6, 40]. Если взять во внимание то, что слово имеет и значение «потник», сомнений не остаются. К тому же отметим, что и слово ter «пот» также происходит от слова deri, потому что потеет именно кожа.
Делая итог написаному, мы приходим к следующим выводам, что большая часть названий обуви тюркского происхождения. Среди тюркизмов имеются такие, которые отмечены только в гагаузском, в турецком, в молдавском и в болгарском языках. Возможно, эти элементы пришли именно из гагаузского языка, потому что именно в языке гагаузов отмечаются некоторые булгарские, кыпчакские и карлуксие элементы, ни имеющиеся в других языках огузской группы.
Использованная литература:
1. Аджи Мурад, Европа, Тюрки, Великая степь, М.1998.
2. Каракашлы К. Материалы культуры азербайджанцев северобостонной и центральной зоны Малого Кавказа, Баку, 1964.
3. Ворошил Г., Асланов В. Исследования по истории азербайджанского языка дописьменного периода, Баку, 1989.
4. Колца Е.К. Фонетические адаптации заимствованных слов/на материале гагаузского языка, Лимбэ ши литература молдовеняскэ, Кишинэу,1965.
5. Добродомов И. Г. Вопросы хронологии тюркских заимствований в славянских языках, Советская тюркология, Баку. 1976.
6. Каранфил Г. Гагаузская лексикология, Kнига 1, Комрат, 2010
Словари:
ГРМС,– Гагаузско-русско-молдавский словарь. Москва, 1973.
ДТС – Древнетюркский словарь. Л., 1969.
МК – Mahmut Kaşkarlı. Divani lügat-it-türk tercümesi. I-1II с. – Ankara, 1939-1941. TPC – Турецко-русский словарь. – M., 1977.
TLS – Türk Lehçeleri Sözlüğü. Ankara, 1991
РС- В.В. Радлов, Опыт словаря тюркских наречий, С.-Петербург. 1901