Kitabı oku: «Yüreğime Aşk Düşsün», sayfa 3
Bâb – 4: Tecelliyat Kapısı
HASAN BASRÎ HAZRETLERİ: Rabb’imin selamı, rahmeti, bereketi bütün kullarının hususiyle de aşk ehlinin üzerine olsun. Âmin.
Nedir sırlar? Nedir hikmet dili? Dünyanın içerisindeki her varlıktan daha kıymetli hazinelerdir. Dünya hayatında onların kıyasları yoktur, olamaz da. Bu yüzden hikmet dilinin kendisinde açıldığı kul, her daim dikkatli olmalı ve dünyalık adına nasibini, onu hayatta iktifa edebilecek kadarına bakarak dünyadan uzak durmalıdır. Dünya ile hikmet dilinin sırları birlikte gitmez. Çünkü dünya her daim kula; rehaveti, azgınlığı, kolaylığı seçtirir. Hz. Ali Efendimiz (r.a.) ne güzel buyurmuştur: “Kul bu dünyadan geçsin. Ancak bu geçme hakkıyla olsun ki, Rabb’i ile muhabbetullah yamaçlarında hem-dem olsun. Rabb’in kalben hakkıyla anılması, sır ile bilinmesi, tanınması, ahfa ile birlenmesi ve artık ölmeden evvel ölünüz kaidesi ile nefisleri terbiye edip, fenâda bekâ bulma hâli ile olmalıdır. Olmalıdır ki, gerçekten muhabbetullah bilinsin. Yoksa dünya hayatı boşuna yaşanmış olur.”
Bu anlattıklarım zordur sanmayasın can. Sen yeter ki istemesini bilesin. İstemeyi Rabia’tül Adeviyye Hazretleri’nin yakarışlarından öğren. O’nun geceleri ‘aşk aşk’ inleyişlerinden mahlûkatın sükûta geçip O’nun aşkına şehadet etmelerinden öğren. Tek Var ile varlanma şuuru ile başka varlıklardan soyunmasını, takvü’l takva esrarını libas olarak giyinmesini keşfet! Keşfet ki, O seni kucaklasın. Kalbini sıvazlasın ve sana himmet etsin. O zaman yollar kolay aşılır evlat!
Onlar bu kaideler ile hiçbir an-ı daim boş durmamışlardır. Dünyayı hiçbir zaman Rabb’leri ile olan yakınlıklarına katmadılar. Tasavvuf yolunun dünya ile dünya için kesişmesi düşünülemez. Dünyada Rabb’in için yapman gerekli olan vazifelerini yapacaksın. Sadece Rabb’in için nefsini sürekli tezkiye ederek sırlarını muhafaza etmesi için duada daimleşeceksin. Dünyada katlanılması gerekenlere sadece O’nun için katlanacaksın. O da sana: “Gel kulum benim. Sen sadece Benim için insanlardan gelen cezalara sabrettin. Ben de seni Kendi’me daha yakın hâle getireceğim.” Davetini kalbine tecelli ettirir. Eğer kul bu davete cevap verirse, Rabb’i kulunu yakîne alır, sonra daha da yakîne alır, sonra yakînin de yakînine derken, muhabbetullah ile kul Allah’tan başkasını sadece Allah için görür. Sıra sıra bütün uzuvlar ile birlikte dil de hikmet diline açılır. O ki ne güzel hâldir. Sizleri o hâle alıştırmak, erişmenize vesile olmak isteriz. Vesselam..
BAYEZID-I BİSTAMÎ HAZRETLERİ: Rabb’imin selamı, rahmetleri, katındaki bilinmeyi istemek ile var ettiği çeşitli varlıkları adedince hikmetleri bütün insanlığın, hususan kıyamete kadar Rabb’imi Rabb’im ile bilme mücâhedesinde olanların üzerine daim-baki olsun.
Hz. Musa (a.s.), Hz. Harun (a.s.), Hz. Yuşa (a.s.) Peygamberlerin ledün ilmi ile ilgili hikmetlerinden bu bâbda hissedar olalım.
Hz. Musa’nın (a.s.) Rabb’i ile Tur-u Sina’da konuşması kelimullâh vasfının, O’nda (a.s.) bu vahyin tezahürü ile birlikte hikmet dilinin tezahürüdür. Vahiy ile birlikte vahyin parıltıları olan hikmet dili Hz. Musa (a.s.) da, kelimullâh olarak yansımıştı. Rabb’i O’na (a.s.), Firavun karşısında büyük yetenekler bahşetmişti. İsrailoğulları zor bir toplumdu ve Hz. Musa’yı (a.s.) inanç, ibadet ve birçok noktada zorluyorlardı. Hz. Musa’nın (a.s.) dili peltek idi. Yüce Allah O’na (a.s.) iki yardımcı Hz. Harun (a.s.) ve Hz. Yuşa’yı gönderdi. Hz. Musa (a.s.) ikisini de yetiştirdi. Yüce Allah kullarını kâinatta mürşidsiz bırakmadı. Hz. Harun’dan (a.s.) sonra boşluk olmaması için Hz. Yuşa (a.s.) da yetiştiriliyordu. Hz. Yuşa Peygamber Hızır’ın (a.s.) rahle-i tedrisindeydi ve uzun zaman bu rahlede yetişti. Hikmet dilini aşk ile çok ileri yerlere Rabb’inin izniyle taşıdı. Hz. Yuşa Peygamber de fasihdi, firasetliydi. Hz. Yuşa (a.s.) maddi fetihler yaptığı için O’nda (a.s.) fetih sırları vardır. Sarı Saltık Hazretleri, Fatih Sultan Mehmed Hazretleri de O’nun (a.s.) ruhaniyetiyle görüşürdü.
Bu makamlar evliyaullâhın yaşadığı makamlar gibi değildir. Peygamberlerin makamları daha farklıdır. Ancak Allah Resülü’nün (s.a.s.) buyurduğu gibi: “Ümmetimden birçok evliyaullâh İsrailoğullarının peygamberleri gibidir.” Müjdesi ile Allah evliyaları makam noktasında üst seviyelere, peygamberlerle görüşme, onlardan sürekli ders alma, daha da ilerisine geçme iznini bahşetmiştir. Bu Allah’ın iznidir ve dilediğine bunları bahşeder.
Hz. Musa (a.s.) Hz. Harun’a (a.s.) hakikat sırlarını dağlarda anlatırdı. Bu sırlarla dağlar taşlar cuşa gelerek birlikte Rabb’lerini zikrederlermiş. Hakikat sırlarının Hakk’tan gelmesi hasebiyle varlıklarının ağırlığı, Hz. Musa’da (a.s.) hayret ile şaşkınlığa, bu da dilinde peltekliğe sebebiyet verirmiş.
Rabb’im o sırların hakikatlerini sizlere de inşallah açsın. Bu yolda yürüyen sâlikler Hz. Musa (a.s.) ile de manevi olarak görüşürler ve O’ndan (a.s.) kelimullâh olan aşk dilinin derslerini almaya çalışırlar ki dilleri, sadırları çözülsün, her daim aşk ile konuşsunlar.
Kelimullâh makamı, ruhullâh makamı, safiyullâh makamı, halilullâh makamı… Her bir peygamberin farklı makamı vardır ve her sâlik meşrebine göre bu makamlardan istifade eder. Rabb’imin selamı himmeti üzerinize ola.
MUHYİDDİN İBN-İ ARABÎ HAZRETLERİ: Rabb’imin hakikat cevherleri, katındaki varlık mertebelerinin hikmetleri Allah Resul’ünün (s.a.s.), Ashabının, Ehl-i Beyti’nin (r.a.ecmain) yüzü suyu hürmetine daima üzerinize olsun. Aşk olsun, nur oldun. İlla hû…
Hikmet dilinin sırları zaman, sabır ve aşk ile açılmaya başlar ve derviş açılan hakikatler ile Rabb’inin güzelliklerini hayranlıkla izler. Mürşidi dervişinin belirli yaşa, istikametine kadar yetişmesini düzenler. Derviş bu yetişme süresinde evliyalarla manevi âlemlerde buluşur, onlardan emanetler alır. Belirli makama gelen derviş -bu sayılardan dokuzu da geçmeyi ifade eder- peygamberler ile görüştürülür ve onlardan manevi hikmet dilinin sırlarını ve araçlarını almaya başlar. Evliya ile görüşmeler de devam eder. Özellikle Rabb’e yakînliğin artması ile peygamberler ve sahabeler ile birliktelik artar. Amaç, dervişi bu dünyada dünya amaçlı yaşamaktan koparmak ve yaratılışının özünde kalmasını muhafaza etmektir. Bu sebeple mürşidi onu nefis muhasebesi konusunda iyice terbiye eder.
Dervişin zamanla omuzundaki yükleri artar ve muhabbetullaha doğru aşkla koşmaya başlar. Hakk’a hayranlık arttıkça daim Hak ile olmak ister ama muhabbetullâha giden yollar dikenler ile örülüdür. Daha dikkatli yürümek gerekir ki, hikmet dili de bunu gerektirir.
Derviş bu yoldan sonra terk ettiği alışkanlıklarına dönemez. Sevgilisi olan Rabb’ini üzme endişesi ile daha çok titrer ve sürekli ‘Rabb’im! Yârim, yarenim, elim, kolum, gözüm ol ki nefsime uymayayım.’ diye yalvarmalıdır. Rabb’imiz her şeyde olduğu gibi burada da çok cömerttir. Kuluna manevi güzellikleri sürekli bahşeder. O vermekte geri değildir ama derviş aldıklarını muhafazada Rabb’inden daha çok yardım istemelidir. Bu yolda heybenin doluluğundan öte heybede var olanları bedende-ruhta baki şekilde diriltmek ve bunları istikamet ile tutabilmektir. Devamı zamanı gelince bahşedilir.
Musab bin Umeyr Hazretleri’ni düşün! Rabb’i O’na yedi ayet ile neler bahşetti? Kızım bu yolda aşk ile yürünür. Akıl belirli yere kadar vardır. Akıl yöntemleri ile hikmet dilini nasıl anlatabilirsin? Gönül dilini maddi kavramlarla nasıl açıklayabilirsin ki? Hikmet dilini iyice anlayabilmek için muhafazanı sıkı tutmalısın. Dünyaya bakarken dünya niyeti ile bakmayacaksın. Sürekli zamanın, mekânın zahîrinden batınına yolculuk edeceksin. Her daim farklı âlemlerde olmaya şartlanacaksın. Zamanla bu da inşallah olacak. Derviş olarak bunları iyice anlamalısın ki, diğer makamlarda zorlanmayasın. Tefekkür et evladım.
Dervişin Hak için nefsi ile girdiği büyük cihattaki bu makamlara nefsinin, şeytanın girmemesi için gelen ilham ünslerini Kur’ân ve sünnet ayarına göre değerlendirmelidir. Bu ayarı bedenine, ruhuna yerleştirmesi gerekir. Rabb’im kolay kılsın, her daim rızası istikametine çevirsin. Âmin.
Yüce Allah, Hz. Ali’ye (r.a.) hikmet dilinin farklı özelliklerini bahşetmişti. Efendimiz (s.a.s.) O’nun (r.a.) için, ‘İlmin kapısı’ teşbihinde bulunmuştu. Hz. Ali Efendimiz çok sadık ve teslimdi. Yazdığı beyitleri Divan oluşturulacak kadardır. Hz. Ali (r.a.) bu aşk dilinin güzelliklerini Hasan Basrî Hazretleri’ne aktardı. İlmi aktardığı farklı kişiler de olmuştur. Selman bin Farisî Hazretleri de bunlardan birisidir ki, özellikle zikir konusunda onların sırları fazladır. Hz. Ali, Hasan Basrî Hazretleri ile derin hakikatlere girmiştir. Bu ilimlerin halka aktarımı ile ilgili izin verilen kısmı ile halka irşad etmiştir. Hz. Ali’nin (r.a.) Rabb’ine kavuşmasından sonra ruhunun Hasan Basrî Hazretleri’ne tevessülü ile dersleri devam etmiştir. Abdülkadir Geylani Hazretleri, Muhyiddin İbn-i Arabî Hazretleri de, Hasan Basrî Hazretleri’nden dersler almıştır.
Hz. Ali (r.a.) Hasan Basrî Hazretleri’ne muhabbetullâhın ileri safhalarını aktardı. Bu aktarımın hikmet kaideleri ihtiyaca göre kimi zaman bu dünya âleminden kimi zaman da uhrevi âlemlerden oldu. Muhabbetullahın bu manaları Hasan Basrî Hazretleri’nin kalbini yaktı geçti. Bu makamlardan birisi; Rabb’in varlığının insanı kuşatmasıydı. La Mevcude illâ hû sırrıydı.
Hz. Ali bu zikri dönerek çekerdi. Kalbinin diğer odacıklarına ‘hû zikrini’ indirerek yer ve gök arası gezinirdi. Onların çektiği ‘hû zikirleri’ ile yeryüzündeki belalar yok edilirdi. Çok şükür. Kıyamete kadar bu ‘hû zikirleri’ ile kâinat neşv ü nema bulmaya daim devam edecektir. Bu hikmetleri okuyanlar muhabbetullâhın demine varsınlar ve inşallah salih zürriyetlerini de istifade ettirsinler. Bu halka oldukça Allah kıyameti kopartmayacak inşallah. Çünkü bu aşktır, Tek karşılığı Rabb’dir. Bu zaman ile anlaşılır.
Hz. Ali’nin (r.a.) öğrettiği sırlar Allah Resülü’ndendir (s.a.s.). Aşk dilinin mebdeinden, menbaındandır. Bu yüzden Hz. Ali (r.a.) olmak zor, Ali vasfını taşıyabilmek oldukça ağırdır. Rabb’im çok şükür kolay kılmıştır. Hz. Aliler olacak ki, nesiller devam etsin, Hz. Zeynelabidinler gelsin inşallah.
Bâb – 5: Hayret Kapısı
HASAN BASRÎ HAZRETLERİ: Rabb’imin Es-Selam isminin hakikatleri ile birlikte bilinen-bilinmeyen esmaları, katındaki hikmet cevherleri, var ettiği bilinen-bilinmeyen her türlü varlıkları adedince Efendimizin (s.a.s.), diğer bütün peygamberlerin (a.s.), Âl-i Beytin, Ashab-ı Güzininin (r.a.ecmain), tabiın, tebe-i tabiinin (rahimehullah) üzerine selam olsun, aşk olsun, nur üstüne nur olsun. Daim hû…
Tasavvufî eser okumaları dervişi ilerletir. Efendimiz’den (s.a.s.) kıyamete kadarki zaman diliminde Allah’ı marifet ile anan ilim meclisleri, eserleri var olacaktır. Önemli olan husus dervişin, yüzyıllarca farklı diyarlarda yer edinmiş marifet meclislerinin örneklerini yaşadığı çağdaki insanlığa aktarabilmesini bilmesidir. Bu tasavvuf meclisleri var oldukları zamanın okullarıdır. İnsanı Yaratıcısı, yaratılış gayesi ile buluşturup yeniden dirilişine vesile olmaktır. Bunlardan birisi de Rabia’tül Adeviyye okuludur ve bu okuldan nice aşk erenleri yetişmiştir. Rabia Hazretleri’ni dünyanın varlıkları adına, dünya kokusu ile anlamak zordur. Varlığından geçer isen onun aşk eksenine girersin ve O, sende açılmaya başlar. Her bir derviş meşrebine göre bu ve diğer okullarda kendisinde var olan cevherleri bilme, bulma ve olma gayreti ile yeniden farklı metodlarla inşa edilir. Derviş bu inşayı kalbine indirebilmek için nefsi ile mücadele vermelidir. Hakikatler ağır mevzuları içerir ve her bir hakikat batınıyla anlaşılırsa sırlara kapılar açılır. Bu sırlar dünya perdesinden kurtulmak ile açılır. Yüce Allah her ‘ol emri’ndeki hikmetlerini istekli olan müridin düşünmesi için gönderir. Tefekkür eden derviş zamanla bu parçaları birleştirerek dilinden inci taneleri gibi hikmet dilini döker. Derviş bu hakikatleri kendisi için değil, insanlığın Rabb ile buluşması için bulur, gönüllere vesile olur.
Tasavvuf yolunda ‘ben’ diye bir kelime yoktur. Her hâlde, makamda benliğinden ayrılma vardır ki acziyeti son dereceye kadar kabuldür bu, Rabb’inin tezahürleri ortaya çıksın. İnsaoğlu sınırlıdır. Rabb’inin ona tecellisi ile sınırlar ortadan kalkar.
Hz. Ali (r.a.) der ki: “Ey insanoğlu! Sende hiçbir varlığa verilmemiş Rabb’inin parçası ve sırları vardır. Bu sırları bulmaya başladığın zaman melekler ötesine geçebilirsin. Sen de melekler gibi Rabb’in ile sürekli günahsız, mekânsız, zamansız kalabilirdin. Ama Rabb’in sana et-kemik giydirerek seni bu dünya için vazifelendirdi. Sen, sadece O istediği için masivada var oldun. O’nu kevnü cami olarak tecelli ettirdiğin için insan adı aldın. Bu yüzden sırlar için yüreğini her daim aşka, muhabbete açık tut. O zaman Rabb’inin güzel hikmetlerine vakıf olmaya başlarsın. İstikametin için bir günün diğer gününe uymasın. Tasavvufî yolculuğun için senden bu istenir. Bunun için de her işte senin için örnek olan Allah Resülü’n (s.a.s.) her gün bambaşka olarak seni nurlandırsın. Çünkü O, (s.a.s.) nurdan hüzmeler şeklinde her gün farklı hakikatleri anlatırdı. İnsanlık O’na (s.a.s.) hayrandı, âşıktı. Kimse O’ndan (s.a.s.) ayrılmak istemezdi. Ama O (s.a.s.) her varlığı zamanına, mekânına göre dengesine oturturdu.”
Bu ifadeler çok önemlidir. Efendimiz (s.a.s.) Rabb’iyle ne sırlar yaşardı da, kimselere söylemezdi. Denge insanıydı. Rabb’im bizleri de onlara hakiki talebe eylesin. Dünyaya sırtımızı dönenlerden eylesin. Rabb’inin sırlarına gerçekten vakıf olmak istiyorsan her işini O’na teslim et; dünya kalbinde, bedeninde yer edinmesin. Dervişin yolunu kesen, yarı yolda kalmasına sebep veren her ne ise onun dünya-ahiret için hiçbir önemi yoktur. Bu ifadeler hikmet dilidir kızım. İnsanların ifadeleri bu hakikatlerin yerini tutmaz. Bunlar kalbin ufukları, yamaçlarıdır, rahmanidir. Rabb’im deryalarına vardırsın, aşk şarablarını içirsin. Vesselam…
BAYEZID-I BİSTAMÎ HAZRETLERİ: Rabb’imin selamı, rahmeti, var ettiği türlü özleri, cevherleri, adedince Efendimiz’e (s.a.s.), diğer bütün peygamberlere (a.s.), Âl-i Beyte, Ashab-ı Güzine (r.a.ecmain), tabiına, tebe-i tabiına (rahimehullah) selam olsun, aşk olsun. Bu yazılan harflerin hikmetleri ile aşk ehli boyansın. Aşk ehli her cihetten daim Hak ile var olsun. An-ı daimde Hak ile yok olanlardan olsun. Âmin, âmin, âmin.
Hakikatlerin güzellikleri ile haşır neşir olmak imanın kuvvetini sabitleştirir. Rabb’i hakikat nazarıyla görebilmenin vesileleri bu hakikat sırlarıdır.
Bu ledün ilminden dünya nasibi adına izin verilen kısımları dervişin dilinden dökülür, bu hikmet dilidir. Bu öyle güzel bir dildir ki, yüreği muhabbetullah aşkı ile okyanus gibi derin, geniş şekilde yakar. O okyanusun diğer muhabbet gönüllere akması hikmet dili vesilesi ile olur. Nuranî-zulmanî perdeler aşıldıkça hakikatler ortaya çıkar. İnsan hayatı boyunca kulluğunun sırlarına vakıf olabilmek için, kendisini fethedebilmek için yaşar. Kulu tek hoşnut eden Rabb’i ile olmaktır. Başka hiçbir şey onu Rabb’i kadar mutlu etmez. İnsan Rabb’i dışındaki her varlık ile geçici mutluluklar ile tamamlandığını hisseder. Geçici heveslerde kalır. Ama bir yanı sürekli eksiktir. Düşünen insan bu yüzden sürekli arayış içerisindedir. Rabb’in ile an-ı daimde sürekli var olduğunun bilincini yaşayabilen insan arayışını bulmuş demektir. Bundan sonra ey derviş! An-ı daimde Hakk’ın varlığının bilinci ile varlığını taçlandır! Muhabbetullâhı her daim yaşa, istikamet ile devam et. Bunun ile yan, yandığın aşkının nağmeleri hikmet dilini inkişaf ettirsin. Ol emriyle her an neşv ü nemalan ve kalbin kelimullâh- ruhullâh- halilullâh ve Muhammedîlik neşesine erişsin. Bu güzellikler dünyadaki hiçbir şeye benzemez. Rabb’inin değer verdiği nesneler bunlardır. Bunların yüzü suyu hürmetine dünya vazifesine devam eder. Bu dersler devam etmezse Rabb’im yeryüzünde hakkıyla anılmaz. Rabb hakkıyla sevilenleri tarafından sürekli anılır. Yüce Allah bizleri de bu meclislerden ayırmasın. Bilincinde, hakikatin özünde eylesin. Eksiksiz verilen güzelliklerin hakkını verebilmemiz için bize yardım etsin her daim. Âmin…
MUHYİDDİN İBN-İ ARABÎ HAZRETLERİ: Rabb’imin selamı, rahmet kaynakları, bilinmeyen esmaları, varlıkları adedince, Efendimiz’e (s.a.s.), diğer bütün peygamberlere (a.s.), Âl-i Beyte, Ashab-ı Güzine (r.a.ecmain), tabiına, tebe-i tabiına (rahimehullah) selam olsun. Ya Rabb’i! Bizi, zürriyetimizi Sana âşık eyle. Sen’in sıbgatullah boyan ile her azamızı nurlandır. Âmin, âmin, âmin.
Okuduğun bilgilerin yolu her daim aşka çıkmaktadır. Aşkı öğrenme, bilme ve yaşama ile hikmet dilinin vasıfları ortaya çıkar. Aşk olmasa şu yalan dünyada insan neye tahammül edebilirdi? Sabır ve aşk bu yollara nakış nakış işlenir. Bu işlemede hiçbir aksama olmaz. Kul yeter ki acziyetiyle sürekli Rabb’inden yardım istesin ve Hakk’ın yolundan ayrılmasın.
Rabb’e hayranlık arttıkça azaların Rabb’ini marifet ile bilmesi şuuru ile aşkın ateşi de artar. Bu dertlinin işidir. Yanmadan yakamazsın, susmadan ötemezsin. Sen susacaksın k Rabb’in hikmet dilini sen de açsın, insanlığa inkişaf ettirsin. Yoksa yollar birleşmez. Dervişte bu hakikatlerin vuku bulması için insanlardan uzak durmayı tercih etmelidir. İnsanlar ile olunduğu vakit Rabb’i ile sürekli demlenmelidir. Sabırla, şükürle, zikirle yoluna devam etmeli, Rabb’inden yana sürekli ümitli olmalıdır.
Bu yolculukta Rabb’inin her bir ismi dervişin kandili olacaktır. Yüce Allah’ın esmaları özellikle kalbin sır ile ilgili kısımlarını fehm ettirir ve kalbin yarenlerini genişletir, diriltir. Hakk’ın yeni latifelerine açılmadır. Şimdi Rabb’inin sende tecelli ettirdiği isimlerini çözme ve yolda bu isimler ile yürüme vaktidir. Rabb’im hakkıyla nasip etsin, hikmetleri göstersin, yaşatsın ve baki kılsın inşallah. Âmin.
Tasavvuf kavramları ve muhtevaları öğrenilip yaşanıldıkça dervişin yaşadığı âlemler, fetihler değişir, yanmadan pişmeye geçişler başlar. Bu anlatılanlar batın içre batınlar ile katman katmandır. Bu ilerlemenin istikamet ile devamlılığı için dünyada yaşadığın olaylara, insanlara, zamana, mekâna takılmadan hakikatte sabitleşmek gerektir. Dünyalıklara takılmak dervişin algılarını kapatır. Dünyada yaşarken varlıkları hikmet dili için vesile olarak gör, görünenin arka planını bulmak için tefekkür et. Her varlıkta mesaj vardır, unutma. Yaşadığın her hâle eyvallah ile sabır ve teslimiyet göster, Hz. Meryemler gibi. O zaman Rabbim sen de hikmet dili olarak tecelli eder. Sen konuşmassın, Hak sende konuşur. Yürekler için gerekli olanı az ve men-baından akıtır. Kendini bir varlığa, kalıba koymamayı bu yolda çok iyi kavra ki tökezlemeyesin. Tecelliler o zaman daha hızlı akacaktır inşallah. Zikirlerini, rabıtalarını yaparken dünyadan daha arınmış, Hakk’a teslim vaziyette yapmaya çalış. Yüce Allah zikirlerini kalbe ve yoldaşlarına indirsin, sadrınla, fuadınla, yarenleri ile hakikatleri öptürsün.
Unutma evlat! Dünya kokusu neyin içine girerse onu kokutur. Kokuyu aldığın zaman aşk tövbesi ile hemen Rabb’ine sığın evlat! Yüce Allah her daim her kaim korusun, muhafazalarınızı arttırsın.
Dervişin dili olan hikmet dilinin sırları sürekli yenilenerek ilerler. Rabb’inin ilmi her an farklı bir iş-oluş hâlindedir. Bu kevn ü fesadlar zahîr âlemler ile birlikte batın âlemlerde kalp, sır, ruh, ahfa, hafî de de vücud bulur. Bu varlıkların mükâşefesi, muayenesi ve müşâhedesi inkişaf eder. Dervişin bu varlıklarla her anı farklılaşmaya başlar. Yüce Allah kalbi aşk kavramı ile mütenevvi donanımla yaratmıştır ki her yaratılan varlığın ayn’ına (öz) aşkı yerleştirmiştir ve aşkın da her varlıkta özüyle birleşmesini, Kendisine dönmesini istemiştir. Aşkı artan dervişin nefsi ile mücadelesi de arttığı için varidleri değişir ve derviş nefsin türlü hilelerine karşı korunaklı hale gelir. Dervişin istidatları bu dönemde yerleşir. Hikmet dili dervişte bazen bir anda açılır, bazen bir müddet hiç açılmaz. Derviş o müddette büyük fetihleri ve makamları avlamak için hazırlanıyordur. Rabb’inin katındaki makamların her biri derviş için avdır. Bu makamlar uzun bir yolculuğu gerektirir. Ancak Hak katında zamanın önemi yoktur. Zamanı döndüren, çeviren, ol deyince nice kudretler ile var eden O’dur. Dervişi de ölmeden evvel ölme hakikatine kavuşturacak ve Kendisine yakın makamlarla taçlandıracak elbette yine O’dur. Sen varlığında Rabb’ini, Resul’ünü (s.a.s.), mürşidini ve aşk erenlerini varlığın olarak bil ve arkana dönmeden sadece ileri doğru yürü evladım. Yüce Allah Kendisi için huşu dolu kalbi, azaları bahşedecek olandır. Rabb’inden Kendi katındaki sanise zamanı değerine tekabül eden zamanına O’ndan uzak kalmamayı iste. Dünya telaşesinden sıyrıl ve Rabb’inin hakikatlerine dön. Her hâlini Rabb’ine teslim et her hâlinde Rabb’in ile deli-divane var ol. Paslı, ölmüş gönüllere iksir ol. Ne mutlu bu hakikatlere ulaşmak için sabredenlere, mücadele edenlere, bu yolda olan aşk erenlerine. Yüce Allah sizleri de Efendimiz (s.a.s.) yüzü suyu hürmetine böyle eylesin. Âmin, âmin, âmin. Vesselam…
Ücretsiz ön izlemeyi tamamladınız.