Kitabı oku: «Cengiz Han'ı Aramak», sayfa 4
Naymanlara Karşı Savaş ve Ong Han’la Aralarının Açılması
Cengiz Han Tayci’utları yağmalayıp yok ettikten ve kalan halkı da kendi kabilesine kattıktan sonra Merkitleri kendisine katılan Caha-gambu ile birlikte tard ederler. Caha-gambu Tubegan halkını, Dunghayitleri ve bazı Kereyitleri Cengiz Han’ın emrine sokar. 1202 yılında Ça’a’an-Tatar, Alçi-Tatar, Du’ta’ut ve Aluha-i-Tatar kabileleriyle Dalan-nemurges denilen yerde karşılaşır. Burada çarpışarak Tatarların geri çekilmesini sağlarlar. Ulhui-şilugelcit denilen yerde onları tamamen esir alırlar. Yukarıda adı geçen dört Tatar kabilesini yok ederler. Aynı yıl (1202) Ong Han da Merkitlere karşı savaş açar, Merkit hanı Tohtoa’nın oğlunu öldürür, hanımlarını ve kızını ele geçirir. Bu savaştan elde ettiği ganimetten Timuçin’e bir şey vermez. Bundan sonra Timuçin’le Ong-Han Naymanlardan Guçugut’lu Buyir-uh-Han’a karşı sefer açarlar (Temir, 1986: 85). Ancak Ong-Han mevzileri terk ederek Cengiz’e haber vermeden daha ileriye gider. Camuha ile karşılaşan Ong Han’ın onun kışkırtması ile Timuçin’e karşı düşüncesi değişir. Ong-Han’a karşı Naymanlar saldırırlar ve bu saldırıdan Ong-Han’ın ailesini Timuçin’in dört adamı kurtarır. Ong Han yaşlandığı için kendi ulusunu yönetecek kabiliyette bir yakını olmadığı için kaygılanır. Cengiz Han’a aynen babası Yesügey ile kendisinin zamanında kan kardeşi oldukları gibi oğlu Sanngum ile de kendisinin dost olmasını söyler. Bunun için de iki aile arasında kız alıp verme olur. Bu evlilik iki ailenin arasının açılmasına sebep olur. Sanngum kendisini büyük görerek kendi kızını Cengiz’in adamına vermek istemez. Bundan dolayı Timuçin’in Sanggum’a karşı sevgisi azalır. Bu durumu anlayan Camuha ise bundan istifade etmeye çalışır.
1203 yılında Camuha, Sanggum’u kendi tarafına çekmek için uğraşır. Sang-gum babasına gidip Cengiz’e karşı, Camuha ile birlikte hareket etmelerini ister. Ong Han buna karşı çıkar. Cengiz Han’ın şimdiye kadar hep kendilerine yardım ettiğini, ona karşı olmanın vefasızlık olduğunu söyler. Ancak Sanggum babasını ikna ederek bir tuzakla Cengiz Han’ı ele geçirmek ister. Timuçin bu durumu haber alır. Akşam oradan ayrılarak Mao undur Dağı’nın kuzeyine doğru yola çıkar. Celme’yi burada bırakarak Halahalcit Çölü’ne gelir. Düşmanın geldiğini haber alan Timuçin hemen oradan uzaklaşır, çünkü To’oril ve Camuha birlikte hareket etmektedir. To’oril yaşlı olduğu için ordunun komutasını Camuha’ya verir. Ancak Tuğrul’un oğlu Sanggum babasının emirlerini dinlemeden saldırıya geçer ve kısa bir süre sonra da yüzüne gelen okla yaralanır. Onun yaralandığını gören Kereyit askerleri Camuha’nın etrafını sararak saldırıdan vazgeçerler. Bunu gören Cengiz Han, hemen saldırıya geçerek onlara ağır kayıplar verdirir. Ancak hava karardığı için savaşı sonlandıramadan geri çekilir. Oğlunun yaralandığını gören To’oril savaşa devam edemeyeceğini anlayarak savaş alanından çekilir. Timuçin Çeçer-Ündür Dağları yanında Ong Han’ı ansızın basar ve şiddetli bir çarpışmadan sonra Ong Han ve oğlu kaçarlar. Naymanlar toprağına varınca Ong Han, Ono-sun adındaki bölgede iki Nayman zabiti tarafından öldürülür. Oğlu Sanggum ise Tibet’e sığınır. Sanggum’a karşı isyan eden Tibet halkı onun Hotan ve Kaşgar bölgesine kaçmasına sebep olur. Burada ailesi Kara Kılıç denilen bir Türk kabilesi tarafından öldürülür.
Timuçin, Kereyitler’e karşı kazandığı zaferden sonra 1204 yılında Naymanlar üzerine yürür ve Burhan Haldun Dağı’nın batısında Nayman hükümdarı Ta-yang Han’ı ağır bir mağlubiyete uğratır. Han’ın oğlu Küçlüg Karahıtay (Kitan) bölgesindeki Tiyan-şan Dağlarına kaçar. Aynı yıl içerisinde Haradal-huca’ur civarında Merkitli Tokta Beki’yi de yener. Camuha da ormanlık alana kaçarak izini kaybettirir. Daha sonra Camuha adamları tarafından ihanete uğrayıp Timuçin’e teslim edilmiştir. İhaneti affetmeyen Timuçin adamların hepsini idam ettirir, eski dostu Camuha’yı da soylulara yakışır biçimde belini kırarak öldürtür ve onun isteğiyle cenazesi yüksek bir yere defnedilir. 1205 yılında Timuçin tekrar harekete geçerek elinden kaçan Tokta-Beki’nin peşine düşer, Tokta-Beki vücuduna aldığı bir okla orada ölür. Birçok Naymanlı ve Merkitli kaçarken Erdiş (İrtiş) Nehri’nde boğulurlar. Bu mücadelede Naymanların yanında yer alan Camuha bütün halkını kaybeder. (Temir, 1986: 125, 133)
Cengiz’in Han Seçilmesi ve Yeni Kararların Alınması
Bu olaylardan sonra Pars yılında (1206) Onon Nehri kaynağında toplanan Moğol kabileleri Cengiz’i kendilerine kağan seçerler. Bu kurultayda çok önemli kararlar alınır. Cengiz yakınında bulunan değerli kimselere statülerine göre unvanlar verir. Devlet teşkilatını bu kurultayla birlikte genişletir ve daha sistemli bir hale sokar. Bu kurultay birçok ilim adamı tarafından Moğolların cihan devleti olma yoluna gittikleri kararların alındığı kurultay olarak kabul edilmektedir. Gerçekten de bu kurultaydan sonra Moğollar hem doğuda hem de batıda seferlere girişmişler, dünyanın önemli bir bölümünü hâkimiyetleri altına almışlardır. Altıncı kardeşi Şiki-hutuhu’yu hırsızları cezalandırması, yalanı ortadan kaldırması, ölüm cezasına layık olanları öldürtmesi, para cezalarını alması için yüksek mahkeme başkanlığına getirir (Temir, 1986: 136). Şiki-hutuhu’ya ayrıca halkın taksim işi ve mahkeme kararlarını Kökö-Debter’e (Mavi deftere) yazmasını, kendisiyle istişare sonunda ak kâğıt üzerine mavi yazıyla yazarak defter halinde tespit ettiği esasların nesilden nesile aktarılmasını, onu kimsenin değiştirmeye kalkmamasını, değiştirmeye kalkanların da cezalandırılması görevini verir. (Temir, 1986: 136) Bo’orçu, Muhali, Munglik, Horçi, Çurçedai, Hubilai, Celme, Cebe, Sübütay, Genigesli Hunan, Kokoços, Degai, Usun-Ebugen, Tolun, Onggur, Borohul, Usun-ebugen, Huyildar, Narin-to’oril, Sorhan-şira, Çimbai, Çila’un, Naya’a, Marangoz Guçugur, Mulhalhu gibi yakın adamlarına ve kendi ailesine mensup kadınlara çeşitli hediyeler, imtiyazlar ve ayrıcalıklar verir. (Temir, 1986: 136-149) Bu kurultayda ayrıca orduyu da yeniden tanzim eder. Birlikleri oluşturarak binbaşıları, yüzbaşıları onbaşıları tayin eder, kendisine savaşlarında yardım eden sadakat gösteren kişilerin hepsini binbaşı tayin eder. (Temir, 1986: 149) Kurultayda orduya alınacak veya görevlendirilecek kişilerin nasıl olmaları ile ilgili talimatlar da verir. (Temir, 1986: 150)
Karlukların ve Uygurların Hâkimiyet Altına Alınması
1206 kurultayında Cengiz (Turan, 1941: 267-276) unvanı alıp yeni kararlarla devletini düzene soktuktan sonra etraftaki kavimlere elçiler göndererek onların kendi rızalarıyla Moğol hâkimiyetine girmesini ister. Bu amaçla da ilk teması Karluklarla kurmak ister, bunun için de Hubailai-noyan’ı Karluklara gönderir. Karluk Hanı Aslan Han Hubilai ile birlikte Cengiz Han’ın huzuruna çıkıp ve ona bağlılığını bildirerek çeşitli hediyeler sunar. Cengiz Han da bu duruma sevinerek kızını Aslan Han’a vereceğini söyler. (Temir, 1986: 159) Cengiz Han kendisine tabi olanlara dokunmamış, ancak hâkimiyetini kabul etmeyenleri çok sert bir şekilde cezalandırmıştır.
Cengiz’in önemli adamlarından Sübütay yarım kalan Merkit mücadelesini bitirir ve Merkitlerin kalıntılarını Çuy nehri boyunda yok eder. Cebe ise Nayman hükümdarı Küçlük’ü takip eder Sarih-Hun civarında ardından yetişerek ortadan kaldırır. (Temir, 1986: 159) Uygurlar da tıpkı Karluklar gibi kendi iradeleriyle Cengiz’in hâkimiyetini kabul ederler. Ui’ur (Uygur) lardan İdu’ut (İdikut), Cengiz Han’a elçileri Atkirah ve Darbai vasıtasıyla haber yollayarak şunları söyler:
Sanki bulutlar dağılmış.
Annemiz güneş tekrar gözükmüş gibi,
Sanki buzlar çözülmüş,
Nehrin suyu tekrar bulunmuş gibi,
Cengiz Han’ın adı ve şöhreti bize sevinç getirdi.
Cengiz Han bana emrederler mi?
Altın kuşağından bir artık iplik,
Al elbisesinden bir artık parça
(acaba bana da) lütfederler mi?
Senin beşinci oğlun olarak,
Bütün gücümü sana hasretmek isterim!
Bu sözlerden çok memnun kalan Cengiz Han: “Ben ona kızımı vermek ve kendisini beşinci oğlum yapmak isterim. İdu’ut (İdikut), altın gümüş ile büyük ve küçük incilerle, diba ve damasko kumaşlarıyla ve ipekli kumaşlarla buraya gelsin! diye cevap yollar. İdu’ut, onun lütfuna mazhar olduğu için çok sevinir ve altın gümüşlerini, büyük ve küçük incilerini, ipekli kumaşlarını, diba ve damasko kumaşlarım alarak Cengiz Han’ın huzuruna gelir. Cengiz Han onu kendi himayesine alarak, Al-Altun (ismindeki kızını?) verir. Böyle yapmakla Uygurlar ne kadar akıllıca hareket ettiklerinin faydasını sonraki dönemlerde görürler. Çünkü Uygurlar o zamanın diğer kavimlere göre medeniyet seviyesi en yüksek olanıdır. Moğollar onları bu özellikleri yüzünden en iyi görevlere getirirler. Hemen hemen bütün Moğol hanlarının çocukları Uygur Atabekler veya Atalıklar tarafından eğitilir. Bu pozisyonları onların Moğol sarayında etkin olmalarını sağlar. En önemlisi de Uygurlar sayesinde Türkçe Moğolca üzerinde hâkim olur. Özellikle Cengiz’in torunlarından itibaren Moğollar Türkçe konuşmaya başlarlar. Moğol devletlerinde önemli mevkilere Uygurlar getirilirler. Devletin yazışmaları da çoğunlukla Uygurca olur.
1207 tavşan yılında ise Cuci orman halklarını itaat altına almakla görevlendirilir. Cuci başta Oyratlar olmak üzere Buriyat, Barhun, Ursut, Habhanas, Hanghas ve Tubaları kendi istekleri ile tabi kıldıktan sonra Kırgızlara yönelir. Kırgız liderlerinden Yedi, İnal, Aldı’er Orobektigin de kendi arzuları, akdoğan, akbeygir ve kara samuru gibi hediyeleri ile birlikte Cuci’nin huzuruna gelip tabi olduklarını bildirirler.
Şibir, Kesdiyin, Bayit, Tuhas, Tenlek, To’eles Tas ve Bacigid›lerin bu tarafında oturan orman halklarına boyun eğdirdikten sonra, Cuci Kirgisud›ların (Kırgızların) Tümen ve Binlik komutanlarını ve orman halklarının komutanlarını da yanına alarak Cengiz Han’ın huzuruna çıkar, onları hediyeleri ile birlikte Cengiz Han’a sunar. Cuci’nin bu faaliyetine Cengiz Han çok sevinir ve ona övgü dolu sözler söyler. O da tabi olan halkların temsilcilerine çeşitli hediyeler verir. (Temir, 1986: 160)
Cengiz Han Tumat halkının itaat altına alınması görevini Boro’ul-noyan’a verir. Ancak Boro’ul-noyan pusuya düşürülerek öldürülür. Cengiz buna çok kızar ama komutanları buna engel olurlar ve Dörbetli Dorbai-dohşin görevlendirilir. Bu şahıs başka bir yoldan ağaçları keserek yol açıp Tumatlara gider ve onları yemek sırasında yakalayıp itaat altın alır. (Temir, 1986: 162) Kendisine tabi olan bu halkları annesi ve kardeşleri arasında paylaştırır. Buna göre annesi ile küçük kardeşi Otçigin’e 10.000 adam, Cuci’ye 9000 adam, Çağatay’a Nayman halkından 8000 adam, Ögeday ve Toluy’a 5000’er adam, Hasar’a 4000, Alçidai’ya 2000, Belgütai’ya 1500 adam verir. (Temir, 1986: 161-166)
Kuzey Çin ve Batı Seferleri
Büyük Kağan seçilen Cengiz Han Moğolistan’da birliği sağladıktan sonra 1211 yılında Kıtay halkına sefer açar. Bu seferi Cebe’nin kumandasında bir ordu ile başlatır. Bu ordunun amacı eski Türk ricat sanatını uygulayarak Kıtat (Kıtaylıları) yerlerinden çıkarıp sonra da bütün güçleri ile saldırmaktan kıtaları tamamen yok etmekten ibarettir. Moğollar bu savaş sanatını tarihleri boyunca birçok kez kullanmışlardır. Cebe’nin bu hamlesi arkadan gelen Cengiz’in asıl kütleleri ile Kıtayların çok kalabalık olmasına rağmen sayı olarak çok az olan Moğol ordusunun zaferini sağlar. Kidanlar, Kara Kıtaylar, Curcenler ve Cuyenlerden oluşan ordu Cengiz tarafından büyük bir yenilgiye uğratılır. Cebe daha sonra Cung-cang şehri üzerine yürür, ancak şehri alamaz, geri döner. Her askerin yanına bir asker almasını sağlayarak tekrar bu şehre gelir ve şehri ele geçirir. Bundan sonra da geri gelerek Cengiz Han’la birleşir. Bu savaş sırasında Altan-Han’ın başveziri Ongging-çingsiang hanına Moğollara karşı tekrar saldırırlarsa ve onlara yenilirlerse ordularının dağılacağını hatta kendilerine karşı savaşacaklarını bunun için de onlarla barış yapmalarının şimdilik uygun olacağını söyler. Moğollara bir prenses ve altın gümüş, para vermeyi teklif eder. Bu öneri Altan Han’ın hoşuna gider. Cengiz Han bu teklifi kabul eder, şehrin muhasarasını askerlerini çekerek kaldırır.
Bu seferden sonra Cengiz’in hedefi Haşin halkıdır. Haşinlerin (Tangut) hükümdarı Cengiz Han’a haber göndererek sağ kolu olmak, ona tabi olmak istediğini bildirerek Çaha adlı bir prenses sunar. Böylece Kıtay ve Tangutları hâkimiyetine almış olur. Ancak bu tâbi olma uzun sürmez. Çünkü Cengiz Han’ın Cao-gonlara gönderdiği elçiler Kıtay Hanı Altan-han tarafından alıkonulur, Cengiz Han bu duruma tepki göstererek tekrar Kıtaylara savaş açar.
Cengiz Han kendisi Tung-gon geçidine yürür, Cebe de aynı zamanda Çabçiyal geçidine gider. Bunu haber alan Altan-han üç komutanına emir vererek ordusu ile Tung-gon geçidini kapatır ve savaşmaya başlar. Cengiz Han Altan-han’ın ordusunu sıkıştırır orman gibi yere sererek yok eder. Altan-han hezimet haberini alınca Nan-ging şehrine çekilir, geri kalan askerleri açlıktan telef olurlar. Hatta birbirlerini yiyenler olur. Cebe de Çabçiyal geçidini ele geçirir ve Cengiz Han’la birleşir. Bu seferlerden sonra Cengiz Han Çin’in birkaç kentini daha ele geçirir ve karargâhına döner.
Bu olaydan sonra Cengiz Han tarafından Uhuna idaresinde Müslüman memleketlerine gönderilen yüz kişilik elçilik heyetinin öldürülmesi üzerine Cengiz Han intikam almak için sefer açmaya karar verir. Bu sırada onun önemli adamlarından Yesui herkesin bir gün öldüğünü söyleyerek yerine bir veliaht seçmesini önerir. Şimdiye kadar bunu düşünmeyen Cengiz Han bu öneriyi beğenir. Oğullarını toplayarak konuyu açar. İlk olarak da Cuci’nin görüşünü almak ister. Çağatay buna karşı çıkar. Çünkü Çağatay Cuci’yi öz kardeşi olarak görmemektedir. Çağatay’ı istemediğini Cengiz Han’ın huzurunda söyler. Çağatay ve Cuci arasında küçük bir tartışma olur. Sonra Çağatay Ögeday’ın bu göreve uygun olduğunu kendisinin ona itaat edeceğini söyler. Sonra Cengiz Cuci ve Toluy’un fikrini sorar, onlar da Ögeday’a itaat edeceklerini söylerler. Böylece Cengiz sonrası Büyük Han’ın kim olacağı belli olur. Sefere hazırlanırken Tangutlardan yardım ister, fakat olumsuz cevap alır. Bunun üzerine “Tekrar üzerinize geleceğim” diyerek onları tehdit eder.
1209 (tavşan) yılında Arai geçidini geçerek Müslümanlara karşı sefer başlatır. Bu sefer sırasında Hulan Hatun’u yanına alır, kardeşi Otçigin’i ordugâh komutanı olarak bırakır. Cebe’yi de öncü olarak gönderir. Cebe’nin peşinden de Sübetay’ı ve Tohuçar’ı gönderir. Bunların dışardan giderek sultanın gerisine varmasını ister ve kendisi gelinceye kadar beklemelerini tembih ederek sonra birlikte hücum edeceklerini söyler. Hiçbir şeye dokunmamalarını yani yağmalamamalarını tembih eder. Fakat bu uyarıya Tohuçar uymaz ve Han-melig’in (Alaaddin Harizmşah) şehirlerini yağmalar ve köylüleri esir alır. Şehirleri yağma edilen Han-melig halkı Celâleddin Sultan’la birleşerek Cengiz Han’a karşı harekete geçerler. (Temir, 1986: 181-182) Celâleddin’le Han-melig Cengiz Han’ın öncü birliğinin başında bulunan Şiki-hutuha’yı yenerler ve Cengiz Han’a yaklaşırlar, ancak arkada bulunan Cebe, Sübutay, Tohuçar arkadan saldırarak Celâleddin ve Han-melig’i yenilgiye uğratırlar. Sonra da bunların Buhara, Semizgab (Semerkand) ve Otrar şehirlerinde yeniden tutunmalarına imkân vermezler. Onları Şin (Sind) nehrine kadar takip ederler23. Şin nehrine yığılan Müslüman askerlerinin bir kısmı bu nehirde boğulur. Celâleddin ve yanındakiler kendilerini kurtarmak için nehrin mecrasına doğru çekilirler.24 Cengiz arkalarından takip için Celayirlerden Bala adlı birini gönderir.
Bundan sonra Cengiz Cebe’yi över, fakat Tohuçar’ı yaptığı yağmalama üzerine Han-melig’le savaşa sebep olduğu için ölüm cezası ile yargılatacağını söyler, ama idam ettirmez, komutanlıktan azleder. (Temir, 1986: 182)
Cengiz oğulları Cuci, Çagatay ve Ögeday’ı sağ cenah ordusu ile Amu nehri üzerine gönderip Ürgenç şehrini istila etmelerini ister. Toluy da İru, İsebur ve başka nehirlerin istilası için görevlendirilir. Kendisi de Otrar şehri yakınlarına yerleşir. Cengiz’in Ürgenç üzerine gönderdiği Cuci, Çağatay ve Ögeday’ın Üregenç’e vardıklarını bildirdiklerinde idarenin Ögeday’da olduğunu diğerlerinin ona itaat etmelerini söyler.
Otrar’ı aldıktan sonra Semizgap (Semerkant) şehrine gelir, oradan Buhara’ya geçer, burada Sultanın yazlık ikametgâhının bulunduğu Altan-Horhan yaylasında yazı geçirmeye karar verir. Daha önce seferle görevlendirdiği küçük oğlu Toluy’u yanına çağırır.
Cuci, Çağatay ve Ögeday ise Ürgenç şehrini ele geçirirler, şehrin ahalisini kendi aralarında paylaşırlar ancak Cengiz’e pay bırakmazlar. Bu durumdan dolayı Cengiz çok kızar ve üç gün boyunca bu üç oğlunu huzuruna kabul etmez. Bunun üzerine Bo’orçu, Muhali ve Şiki-hutuhu üçü birlikte Cengiz Han’ın huzuruna çıkarak durumu yumuşatırlar ve çocuklarının huzuruna çıkmasını sağlarlar. Sonra da Adarginli Honghai ile Dolunggirli Hongtahar’ın yanında kalmasını Otoget’li Şormahan’ı Bahtat (Bağdat) halkına Holibai Sultan’a (Halife) göndermek için emir verir. Diğer komutanları Dorbetli Dorbai-dohşin’i, Hindus ve Bahtat (Bağdat) arasında bulunan Aru, Maru, Madasari halklarının memleketindeki Abtu şehrini almaya gönderir (Temir, 1986: 184-185). Sübutay Nahadır’ı (Bahadur) kuzeye Hanglin (Kanglı), Kıpçaut (Kıpçak), Bacigin (Başkırt?), Orusut (Rus), Macarat (Macar), Asut (As=Alan), Sasut, Serkesur (Çerkez), Keşimir (Keşmir), Bolar (İdil/Volga) Bulgarları) ve Raral adlı devlet ve kabileyi hâkimiyet altına almak için gönderir. Daha sonra da Kiva-men-kermen25 şehrine kadar sefer yapmalarını emreder.
Müslüman ülkelerini ele geçirdikten sonra bazı şehirlere vali tayini için emir çıkarır. O sırada Ürgenç şehrinin Hurumşi ailesinden Yalavaç ve Mesut (Kushenova, 2007: 229-242) adlı baba oğul iki Müslüman gelir. Cengiz Han’la şehirlerle ilgili adet ve kanunlar konusunda sohbet ederler. Bunlardan şehirler hakkında bilgi alan Cengiz Han Yalavaçi’nin oğlu Mesut’u Buhara, Semizgen, Ürgenç, Udan, Kisar (Hisar), Uriyang, Gusendaril ve başka şehirlerin idaresine getirir. Babasını ise ilk önce yanına rehin olarak alır ve sonra da Kitan şehri Cung-du’ya vali yapar. Cengiz Han Müslüman memleketleri ile yedi yıl uğraşır. Celayirli Bala’yı beklerken onun Sin şehrini geçip Celâleddin’le Han-melig’i Hindus’a kadar takip ettiğini öğrenir. Bala Celâleddin’in izini kaybeder, bunun üzerine Hindus sınırındaki halkı yağma ettikten sonra birçok deve ve koyun ele geçirerek geri döner. Cengiz Han’da geri döner, o yılın yazını İrtiş civarında geçirir. Tavuk yılının (1225) sonbaharını da Tula boyunda bulunan ormandaki sarayında geçirir. (Temir,1986: 185-186)
Kışı Tula boyunda geçiren Cengiz Han Tangutlara sefere çıkmak için ordunun durumunu gözden geçirir. Askerin sayısını ve yoklamasını yaptırır. Köpek yılının (1226) sonbaharında Tangut seferini gerçekleştirir. Bu seferde yanında Hatunlarından Yesu vardır. Kışın Arhuba denen yerden geçerken bir sürek avı tertip eder. Bindiği kızıl boz atın yabani atlardan ürkmesi üzerine atından düşerek ağır yaralanır. Bunun üzerine Ço’orhat denilen yere konarlar. Geceyi orada geçirdikten sonra hanımı çocukları ve komutanlarına gece hanın harareti olduğunu söyler. Çocukları ve komutanları hanın harareti geçtikten sonra sefere devam etmeme kararı alırlar. Bunu Cengiz Han’a söylediklerinde Cengiz Han “Böyle yaparsak Tangut halkı bizim korkup geri çekildiğimizi zanneder. Onun için önce onlara bir elçi göndererek cevaplarını burada bekleyelim, döneceksek ondan sonra döneriz” der. Tangutlara bir elçi gönderir, fakat Tangutlar elçiye ağır sözler söyleyerek hakaret ederler. Cengiz Han buna çok öfkelenir. Yaralı olmasına rağmen Tangutlara sefer açar. Tangutları tarumar eder. Yazı karlı dağlarda geçiren Cengiz Han dağlara kaçan Tangutlar üzerine asker gönderir ve son kişiye kadar esir alır. Bo’orçu ve Muhali’ye ganimetten istedikleri kadar alabileceklerini söyler ve Kara-Kitanlardan (Kara-Kıtay) Cuyin ve Kitanlar üzerine Bo’orçu ve Muhali’yi vali tayin eder. Tangutları tamamen yenilgiye uğratıp itaate aldıktan sonra Cengiz Han 1227 yılında Tanrıya yükselir. (Temir, 1986: 189-190; 2003: 67-68)
Sonuç
Cengiz Han küçük bir kabileden bir dünya devleti çıkarmış tarihin ender şahsiyetlerinden biridir. Cengiz Han’ın hayatı boyunca yaptığı işlerden anlaşılıyor ki onun liderliğinin temelleri sadakat, dürüstlüğü ödüllendirme, güvenme, aile ilişkileri, atalara saygı, disiplin ve kurallar, kalıcı yönetim, fedakârlık, sabır, risk alma, düşmanların zaafı, duygu kontrolü, acımasızlık, işbirliği ve uzlaşmacı politika izleyenlere değer verme, propaganda, motivasyon, bilgi ve iletişim, rakibini değerlendirme, yönetme kabiliyeti, sadelik, özdenetim, yeteneklilere fırsat verme, düşmana acımamak, korku yaymak, yeni yönetim tarzlarına açık olmak, kuvvet ve kudretin kaynağını Tanrı’da aramak gibi kriterler onun liderlik anlayışının temel özellikleridir. Cengiz aynı zamanda iyi bir stratejist ve savaş sanatı uzmanıdır. Birçok savaşını zekâsı ile kazanmıştır. Okuma yazma bilmemesine rağmen Moğollara yeni bir ruh ve hareket kabiliyeti vermiştir. Moğollar nüfus olarak az olmalarına rağmen birçok milleti boyundurukları altına almış ve onları yönetmişlerdir. Bunda Cengiz Han’ın payı büyüktür. Çünkü o tecrübe kazandıkça devletini koyduğu yasaklar ve devlet teşkilatında yaptığı yeniliklerle Moğolları dünya hâkimi durumuna getirmiştir. Böyle liderler tarihte oldukça azdır. Cengiz’in kurduğu devlet ve oğullarına bıraktığı Moğol devletleri ve torunlarının yönettiği Moğol devlet ve hanlıkları Türk karakterine sahiptir. Çünkü hâkimiyetleri altındaki toplulukların büyük bir çoğunluğu değişik Türk boylarından oluşuyordu. Bu nedenle Moğollar özellikle 15 ve 16. Asırlardan sonra hızla Türkleşmeye başlamıştır. Konuşma ve yazışma dilleri çoğu zaman Türkçe (Uygurca) olmuştur.
Cengiz göçebe bir topluluğun lideri olmasına rağmen kurduğu devlette önemli teşkilatlar oluşturmuştur. Bunlardan birisi ve belki de en önemlisi posta (Yam) teşkilatıdır. Bu teşkilat sayesinde zamanının iletişimini hızlandırmıştır. Bundan sonra ise koyduğu yasaklar oldukça önemlidir. Moğolların başarısının ardında posta teşkilatı ve yasaklar vardır. Bu yasaklar devlete bir intizam vermiş Cengiz Han’ın ölümünden sonra da Moğol devletlerinde yasakların uygulanmasına büyük gayret gösterilmiştir. Cengiz Han’ın hayatı iyice incelendiği zaman onun hayatını siyah beyaz olarak değerlendirmek mümkündür. Çok zalim olmasına rağmen aynı zamanda merhamet sahibidir. Kendisine iyilik edenlere hayatı boyunca iyilik etmiş, kötülük edenleri ise asla unutmamış mutlaka cezalandırmıştır. Kendisine iyilik edenleri veya kendisine itaat eden kişi ve yabancı kavimleri yanında tutmuş onları her zaman imtiyazlı kılmıştır. Bu durum onun kurduğu sistemin aslında sadakate dayandığını göstermektedir. Cengiz Han şahsına karşı sadakatle devleti güçlü kılmak istemiştir.