Kitabı oku: «Güncel İletişim Çalışmaları 1», sayfa 2
Nabity – Grover ve arkadaşları yaptıkları bir çalışmada, Pandemi esnasında insanların SM aracılığıyla kendini ifade etmeye daha fazla zaman ayırdığını belirtmiştir (32). Aynı çalışmada, Pandemi öncesinde sosyal yönden açıklanması uygun olamayan bazı ifadelerin kamu yararı olduğu için açıklanabilir, açıklanması uygun olan bazı ifadelerin ise tam tersine SM’da açıklanamaz hâle geldiği vurgulanmıştır. Bunun nedeni olarak da Pandemi esnasında kişilerin SM’de kendini ifade etme tarzının; kendine odaklanma ve topluma odaklanma perspektifleriyle açıklanabileceği belirtilmiştir.
Valdez ve arkadaşlarının Amerika da 86.581.237 Twitter verisi üzerinde yaptıkları bir çalışma da; Pandemi esnasında SM’nın insanlar üzerindeki etkileri 3 ana başlık altında araştırılmıştır (33).
1. Pandemi esnasında SM de Covid – 19 ile ilgili hangi tema en çok işlenmiştir?
2. Pandemi, SM kullanım oranlarını artırmış mıdır?
3. Pandemi toplumsal duyarlılığını etkilemiş midir?
SM üzerinden yapılan bu çalışmanın sonuçlarına göre; Pandemi esnasında SM da Covid – 19 ile ilgili en çok işlenilen tema;
İnsanların hayat tarzındaki değişiklikler olmuştur. Pandemi esnasında insanların SM kullanım oranlarında önemli ölçüde artış olmuştur.
Pandemi, toplumsal duyarlılığı olumsuz yönde etkilemiştir.
Yine aynı çalışmada elde edilen sonuçlara göre; Pandemi esnasında kısıtlamalara bağlı olarak SM kullanım oranlarında artış, sosyal ilişkilerde azalmaya bağlı sorunların görülme oranlarını kısa sürede düşürmüş olsa da, uzun vade de ruhsal sorunların ortaya çıkmasını engellemesinin olanaksız olduğu belirtilmiştir.
Drouin ve arkadaşları tarafından Amerika da SM üzerinden yapılan bir çalışmada Pandemi esnasında 260 ailede SM nın etkileri araştırılmıştır (34). Elde edilen sonuçlara göre; Pandemi esnasında çocuklar ve ebeveynlerin SM kullanım oranlarında artış olmuştur. Ayrıca SM, telefon ve teknolojinin fazla kullanımına bağlı olarak çocuklarda ve ebeveynlerinde gerginlik (Anksiyete) oranları yükselmiştir. Ebeveynlerde gerginlik artışının sebebi olarak; sosyal destek ve bilgi araştırma için aşırı SM kullanımı olduğu ortaya çıkarılmıştır. Yazarların düşüncesine göre; kriz dönemlerinde toplumu bilgilendirmenin en doğru yolu; halk sağlığı kurumlarının doğru bilgileri toplayıp, değerlendirip, harmanlayıp, SM da dağıtım yapmalarıdır. Aksi durumda SM kullanımı Dünya çapında çok yaygın olduğundan, potansiyel yanlış haberler, toplumda sebepsiz davranış bozukluğu, stres ve gerginliğe yol açabilmektedir. Ayrıca SM daki eğitim kampanyalarının; bireysel farklılık ve gelişim seviyeleri dikkate alınarak tasarlanmasının daha doğru olacağı vurgulanmıştır (34).
F. Z Kuşağına Etkileri
Amerika da Today’in düzenlediği bir online yarışma da izleyicilere “Y” kuşağından sonraki nesile ne ad verebiliriz sorusu sorulmuş ve “Z” kuşağı adı verilmesine karar verilmiştir. 1990’lı yılların sonu ile 2010’lu yılların başı arasında doğan Z kuşağının temel özelliği; internet ve DM ile beraber doğan ve büyüyen bir nesil olmasıdır. Bunun sonucu olarak Z kuşağı, Pandemide DM nin etkilerinin en iyi gözlenmesi gereken bir grup olma özelliği taşımaktadır.
Liua ve arkadaşlarının, İngiltere de Mart – Mayıs 2020 tarihleri arasında, Pandemide SM’nin Z kuşağı üzerine etkileri üzerine yaptığı bir çalışma; SM nin karanlık yüzünü gözler önüne sermiştir (35). Pandemi esnasında aşırı bilgi yüklenmesi, DM ile beraber doğan ve büyüyen bu neslin ruhsal sağlığını tehlikeye sokmuştur. Covid-19 korkusu ve SM yorgunluğu, bu kuşağın SM kullanımını kesintiye uğratmıştır (35).
G. İnfodemi ve Haber Etiğine Etkileri
Dijital medyanın iletişimde ışık hızına ulaşması, Covid – 19 salgını esnasında diğer bir Pandemiye; bilgi salgınına, “İnfodemiye” yol açmıştır. Bilgi iletişimindeki aşırı hız; isteyerek veya istemeden yanlış bilgilerinde geniş bir kitleye aktarılmasına yol açmış, bilgi veya yorumlar iletilirken; haber etiğine uyma kuralı önemli ölçüde askıya alınmıştır. Motta ve arkadaşları tarafından Pandeminin ilk aylarında Amerika da yapılan bir çalışma da, DM yoluyla yaratılan infodemi nedeniyle, Amerikan halkının;
% 13’ü Pandeminin bir şaka olduğuna,
% 49’u Pandeminin ortaya çıkma nedeninin biyolojik silah olduğuna,
% 44’ünün Pandeminin abartıldığına inandığını göstermiştir (36).
Yine aynı çalışmanın sonuçlarına göre güvenilir medya kaynaklarında, tanınmış kişiler aracılığıyla söylenen veya söyletilen masum yalanlar ve yanlış iddiaların, bireylerde yanlış bir güvenlik duygusu oluşturduğu ve bu nedenle kamu sağlık kuruluşlarının önerilerinin görmezden gelindiği ortaya konulmuştur.
Gonzales ve arkadaşları yaptıkları çalışmada; Pandemide SM’nın yanlış, güncel olmayan ve yalan haberlerin yayılmasında çok önemli etkisi olduğunu vurgulamıştır(13). Aynı şekilde SM kullanıcısının bilgiye kişisel görüş ve eğilimlerini katabilme olasılığı olduğunu, bunun dışında SM’nin en kötü tarafının yanlış ve yanıltıcı bilgilerin topluma abartılarak aktarıldığında; toplumda panik, korku, gerginlik ve depresyona yol açılabileceği belirtilmiştir. Aynı çalışmada, 30 Nisan 2020 tarihi itibarıyla PubMed de Pandemi ile ilgili 8000 makale bulunduğu (infodemi), SM platformlarında çok sayıda yanlış ve yanıltıcı haberlerin paylaşıldığı, bu nedenle Dünya Sağlık Örgütünün Web sayfasında bir;”Pandemi ile ilgili mitler” bölümü açtığı bildirilmiştir (13).
Radwan ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada; Pandemi esnasında SM daki bazı platformların yarattığı bilgi kirliliği nedeni ile, insanların paniğe ve korkuya kapıldığı, gereksiz stoklama yaptığı, gereksiz ilaç kullanımı nedeniyle çok sayıda insanın zarar gördüğü bildirilmiştir (37). Tagliabue ve arkadaşlarının yaptıkları bir çalışmada ise, Covid – 19 Pandemisinde SM’nın halkın risk algılamasına etkileri araştırılmıştır(38). Yapılan çalışmada elde edilen sonuçlara göre; yapılan sahte haberler ve verilen yanlış bilgilerin halkın kafasını karıştırdığı, vatandaşların bu bilgileri yorumlayıp çevresiyle paylaştığı bildirilmiştir. Pandeminin ilk haftalarında uzman olmayan çoğu kişinin bilimselliği kanıtlanmamış bilgileri kitle medyasında paylaşması, böylece halkı yanlış yönlendirerek, Covid – 19 hastalığının basit bir grip hastalığı gibi algılanmasına, yeterince önlem alınmamasına yol açtığı belirtilmiştir. Çalışmada yine aynı nedenle çok sayıda olguda alkol zehirlenmesi, aşırı D vitamini kullanmaya bağlı zehirlenmeler görüldüğü ifade edilmiştir. Pandeminin ilerleyen dönemlerinde sahte haberler ve yanlış bilgilendirmelerin giderek azaldığı, kamu sağlık kurumlarının bilimsel bilgilerinin SM da daha sık yer aldığı bildirilmiştir(38).
Boberg ve arkadaşlarının Almanya’da Ocak – Mart 2020 tarihleri arasında SM üzerinden yaptıkları bir çalışmada; Covid – 19 Pandemisinin Toplumda ekonomik, politik ve sosyal yönden önemli etkileri olduğu gibi, iletişim sistemlerini de büyük ölçüde etkilediği vurgulanmıştır (39). Aynı çalışmada elde edilen sonuçlara göre alternatif medyada da (SM), geleneksel medya da olduğu gibi, haber iletiminde popülizme aynı şekilde devam edildiği belirtilmiştir.
H. Irkçılık ve Ayrımcılığa Etkileri
Dijital medya sanal yolla sosyal bağlılığı artırabildiği hâlde, bazen etnik gruplaşmalara, bölünmelere ve ayrımcılığa da yol açabilmektedir. Croucher ve arkadaşlarının Amerika’da yaptıkları bir çalışma, bazen DM’nın ırkçılık ve ayrımcılığı nasıl körükleyebildiğini gözler önüne sermiştir (4). Çalışmada elde edilen bulgulara göre; Amerika’da SM haberleri, Pandeminin sorumlusunun Asya-Amerikalıların, özellikle Çinli-Amerikalıların olduğu ön yargısını oluşturmuştur. Amerika’da bir SM kullanıcısının SM’ya ne kadar inanırsa; Çinli – Amerikalıların Amerika için o derecede bir tehdit olduğuna inandıkları ortaya konulmuştur. Aynı çalışma da Amerika da “Kabile Kültürü” nün, gerçeklerden farklı olarak toplumun ön yargılarını nasıl etkilediği ortaya konulmuştur. Toplum liderleri ve ünlülerin SM’da her hangi bir görüşü öne sürdüklerinde, takipçilerinin – kanıta dayalı olmasa bile – büyük ölçüde bu görüşü benimsedikleri tespit edilmiştir(4).
Le ve arkadaşları, Pandemi ile ilgili yaptıkları bir çalışmada, Pandemi sürecinde SM’nın etkisi ile Asyalı, özellikle Çinli insanların damgalandığını, buna bağlı olarak ruhsal sorunların ortaya çıktığını bildirmişlerdir (40). Bu nedenle politika yapıcıların bu soruna acilen çözüm bulmaları gerektiğini ifade etmişlerdir.
Yine Yi ve arkadaşlarının Pandemi esnasında yaptıkları bir çalışmada; SM’da yapılan haberlerin Çinli turistlerin ruh sağlığını olumsuz etkilediği bildirmişlerdir(41). Yapılan çalışmada Pandemi esnasında toplum liderlerinin DM’da konuşma yaparken çok dikkat etmeleri gerektiği, örneğin Amerika Başkanı Donald Trump’ın bir konuşmasında Covid – 19 hastalığını “Çin Virüsü” olarak nitelendirmesinin doğru olmadığı belirtilmiştir(41).
Anneliese ve arkadaşları, Pandemi ile ilgili yaptıkları bir çalışmada;
SM’da paniğin Covid – 19 dan daha hızlı yayıldığını, ırkçılığın tekrar hortladığını, Çin lokantalarına, Çin den gelen mallara karşı çıkıldığını bildirmişlerdir(42). Covid – 19 Pandemisinde SM nın yarattığı bu diasporayı ortadan kaldırmak ve SM’yi olumlu yönde kullanmak için; halk sağlığı ile ilgili kamu kuruluşlarının SM platformlarını sürekli kontrol edip, doğru ve yanlış bilgileri tespit edip, gerekli önlemleri alması gerektiğini belirtmişlerdir (42).
D. SONUÇ VE ÖNERİLER
Dünya da Pandemi esnasında Dijital Medyanın etkileri ile ilgili yapılan birçok çalışmanın sonuçları göstermektedir ki;
* İnanılmaz ölçüdeki haber/bilgi/ yayma hızı,
* Kullanıcı kitlesinin genişliği ve erişim kolaylığı,
* Düşük iletişim maliyetleri,
* Gerçek zamanlı iletişime olanak vermesi gibi nedenlerle,
Covid – 19 Pandemisini etkileyen en önemli unsur; Dijital Medya olmuştur.
Dünya da daha önce yaşanan Pandemilerin hiçbirinde görülmediği kadar Co-vid – 19 Pandemisinde Dijital Medya;
* Toplum sağlığı ve eğitimini,
* Bilim dünyasını ve teknoloji geliştirmeyi,
* Sağlık kurumlarının entegrasyon ve koordinasyonlarını,
* İnsanların cinsel yaşamlarını,
* Kişilerin ruhsal ve sosyal sağlığını,
* Özellikle genç kuşakları,
* Bilgi kirliliği ve haber etiğini,
* Irkçılık ve ayrımcılığın körüklenmesini, önemli derecede etkilemiştir.
Bu nedenle gelecek muhtemel Pandemilerde Kişilerin ve Toplumun,
Fiziksel, Ruhsal ve Sosyal yönden daha az zarar görmesi için,
Politika yapıcıların, stratejik plan hazırlayanların ve karar vericilerin,
Dijital Medyayı daha ön planda hesaba katmalarının uygun olacağı düşüncesindeyiz.
KAYNAKLAR
Harari YN: Sapiens: A Brief History of Humankind.Vintage.2015. Aken JV, Hammond E: Genetic engineering and biological weapons. EMBO Rep. 2003;4: 57–60.
Rayburn D: Streaming and Digital Media: Understanding the Business and Technology.2012. Taylor & Francis. ISBN 978-1-136-03217-2.
Croucher SM, Nguyen T, Rahmani D: Prejudice Toward Asian Americans in the Covid-19 Pandemic: The Effects of Social Media Use in the United States. Front. Commun. https:// doi.org/10.3389/fcomm.2020.00039.
Alley SJ, Stanton R, Browne M: As the Pandemic Progresses, How Does Willingness to Vaccinate against COVID-19 Evolve? Int. J. Environ. Res. Public Health. 2021;18(2).
Al-Dmour H, Masadeh R, Salman A, Auhashesh M: Influence of Social Media Platforms on Public Health Protection Against the COVID-19 Pandemic via the Mediating Effects of Public Health Awareness and Behavioral Changes: Integrated Model.Journal of Medical Internet Research.2020;22(8).
Wajahat H: Role of Social Media in COVID-19 Pandemic.The International Journal of Frontier Sciences.DOI: https://doi.org/10.37978/tijfs.v4i2.144.
Wong A, Ho S, Olusanya O: The use of social media and online communications in times of pandemic COVID-19. Journal of the Intensive Care Society. 2021;22(3): 255–260.
Saud M, Mashud M, Ida R: Usage of social media during the pandemic: Seeking support and awareness about COVID-19 through social media platforms. Journal of Public Affairs. 2020 https://doi.org/10.1002/pa.2417.
Anwar A, Malik M, Raees V: Role of Mass Media and Public Health Communications in the COVID-1w0;12(9).
Suhaizal H, Alias M, Nurhanım SA, Aini NP, Wan HN, et al: STUDENTS’ INTENTION TO SHARE INFORMATION VIA SOCIAL MEDIA: A CASE STUDY OF COVID-19 PANDEMIC. Indonesian Journal of Science and Technology.2020;5(2).
Dkhar SA, Quansar R, Saleem SM, Khan MS: Knowledge, attitude, and practices related to COVID-19 pandemic among social media users in J&K, India. Indian Journal of Public Health.2020; 64(6).
Gonzales DA, Torteloro L: Social media influence in the COVID-19 Pandemic. Int. braz j urol.2020;46(1).
Diego L, Lima M, Albanez A, Medeiros LA: Social media: friend or foe in the COVID-19 pandemic? Clinics 75. https://doi.org/10.6061/clinics/2020/e1953.
Nadeak B: The Effectiveness of Distance Learning Using Social Media during the Pandemic Period of COVID-19: A Case in Universitas Kristen Indonesia. International Journal of Advanced Science and Technology. 2020;29 (7):1764-1772
Dutta A: Impact of Digital Social Media on Indian HigherEducation: Alternative Approaches of Online Learning. International Journal of Scientific and Research Publications.2020; 10(5).
Rasmieh A, Della M, Bronwyn E, Jed M, Amy R, Villarosa BND, et al: COVID-19 vaccination intention in the first year of the pandemic: A systematic review. Journal of Clinical Nursing. 2021 https://doi.org/10.1111/jocn.1595.
Love JS, Blumenberg A,Horowitz Z: The Parallel Pandemic: Medical Misinformation and COVID-19.Primum non nocere. J Gen Intern Med. 2020; 35(8): 2435–2436.
Cuello-Garcia C, Perez-Gaxiola G, Amelsvoor L: Social media can have an impact on how we manage and investigate the COVID-19 pandemic. J Clin Epidemiol. 2020; 127: 198–201.
Pollett S,Rivers C: Social Media and the New World of Scientific Communication During the COVID-19 Pandemic. Clinical Infectious Diseases.2020;71(16).
Chan AKM, Nickson CP, Rudolph JW, Lee A, Joynt M: Social media for rapid knowledge dissemination: early experience from the COVID-19 pandemic. Anaesthesia.2020. https:// doi.org/10.1111/anae.15057.
Murri R, Segela FV, Vecchio PD, Cingolani A, Taddei E, Micheli G et al: Social media as a tool for scientific updating at the time of COVID pandemic: Results from a national survey in Italy. Plos one.2020. https://doi.org/10.1371/journal.pone.0238414.
Bao H, Cao B, Xiong Y,Tang W: Digital Media’s Role in the COVID-19 Pandemic. JMIR mhealth and uHealth. https://preprints.jmir.org/preprint/20156.
Döring N: How Is the COVID‐19 Pandemic Afecting Our Sexualities? An Overview of the Current Media Narratives and Research Hypotheses. Archives of Sexual Behavior.2020; 49:2765–2778.
James A, Jenni J: COVID-19: Vulnerability and the power of privilege in a pandemic. Health Promot J Austr. 2020; 31(2): 158–160.
Singh S, Dixit A, Joshi G: “Is compulsive social media use amid COVID-19 pandemic addictive behavior or coping mechanism? 2020.doi: 10.1016/j.ajp.2020.102290.
Thomas T, Wilson A, Tonkin E, Miller ER, Ward PR: How the Media Places Responsibility for the COVID-19 Pandemic—An Australian Media Analysis. Frontiers in Public Health. 2020 | https://doi.org/10.3389/fpubh.2020.00483.
Cox CL: ‘Healthcare Heroes’: problems with media focus on heroism from healthcare workers during the COVID-19 pandemic FREE. Journal of Medical Ethics.2020. http://orcid. org/0000-0001-9416-9509.
Tran HTT, Lu SH, Nguyen BV: Social Media Insights During the COVID-19 Pandemic: Infodemiology Study Using Big Data. JMIR Mhealth Uhealth2021;9(7).
Sujarwoto RAMS, Yumarni T: Social Media Addiction and Mental Health Among University Students During the COVID-19 Pandemic in Indonesia. International Journal of Mental Health and Addiction.2021;1:1-15.
Preisab H, Mahaffetc B, Heiselmand C, Lobela M: Vulnerability and resilience to pandemic-related stress among U.S. women pregnant at the start of the COVID-19 pandemic.2020. https://doi.org/10.1016/j.socscimed.
Nabity-Grover T, Cheung CMK, Thatcher JB: Inside out and outside in: How the COVID-19 pandemic affects self-disclosure on social media. International Journal of Information Management. https://doi.org/10.1016/j.ijinfomgt.2020.102188.
Valdez D, Thij M, Bathina K, Rutter LA, Bollen J: Social Media Insights Into US Mental Health During the COVID-19 Pandemic: Longitudinal Analysis of Twitter Data. J Med Internet Res. 2020;22(12).
Drouin M, McDaniel BT, Pater J, Toskos T: How Parents and Their Children Used Social Media and Technology at the Beginning of the COVID-19 Pandemic and Associations with Anxiety. Cyberpsychology, Behavior, and Social Networking 2020;23(11).
Liua H, Liub W, Yoganathanc V, Osburg VS: COVID-19 information overload and generation Z’s social media discontinuance intention during the pandemic lockdown. Technological Forecasting and Social Change.2021. https://doi.org/10.1016/j.
Motta M, Stecula D, Farhart C: How Right-Leaning Media Coverage of COVID-19 Facilitated the Spread of Misinformation in the Early Stages of the Pandemic in the U.S. Canadian Journal of Political Science.202;53(2).
Radwan E, Radwan A: The Spread of the Pandemic of Social Media Panic during the COVID-19 Outbreak. European Journal of Environment and Public Health. 2020;4(2).
Tagliabue F, Galassi L, Mariani P: The “Pandemic” of Disinformation in COVID-19. NS Comprehensive Clinical Medicine.2020;2:1287-1289.
Boberg S, Quanddt T, Schatto-Eckrodt T, Frischlich L: Pandemic Populism: Facebook Pages of Alternative News Media and the Corona Crisis – A Computational Content Analysis. Computer Sciences.2020. arXiv:2004.02566 [cs.SI].
Le MS, PhuongThao D, Goldmann EY, Lawrence H: Psychological impact of anti-Asian stigma due to the COVID-19 pandemic: A call for research, practice, and policy responses. Psychological Trauma: Theory, Research, Practice, and Policy.2021; 12(5), 461–464.
Yi Z, Edmund G, Jun W: The effects of misleading media reports about COVID-19 on Chinese tourists’ mental health: a perspective article. Anatolia. 2020. https://doi.org/10.1080/130 32917.2020.1747208.
Anneliese D, Sam M, Emilie K, Raman P, Anneliese WS, Heidi L: The pandemic of social media panic travels faster than the COVID-19 outbreak. Journal of Travel Medicine.2020;27(3).
2.BÖLÜM
TÜRK SİNEMASINDA ULUSAL KİMLİĞİN İZLERİ: DAĞ VE DAĞ 2 FİLMLERİ ÜZERİNDEN BİR ANALİZ
Neriman SAYGILI2
Hıdır Veysel Karani ARAS3
1. GİRİŞ
Sinema geniş kitlelere hitap etmesi ve dokunması bakımından, günümüzdeki en etkili kitle iletişim araçlarından biridir. Sinema konusu bakımından pek çok çeşidi içinde bulunduran, zengin ve çok fazla türü ile alt türü bulunan bir görsel ve işitsel sanat dalıdır.
Sinema, “geçmişte ve şimdide gücün temsillerinin ortaya konduğu bir sanattır. Sinema, görüntüleri sayesinde geçmişte yaşananları, şimdiki zamanı ve hatta geleceği gözler önüne serebilmektedir” şeklinde tanımlanıyor (Tülüce,b.t).
Sinema’nın icadına ve dünya tarihini değiştirmesine gelmeden önce sinemanın icadına yol açan ve bu sürecin zeminini hazırlayan buluşlar bilinmelidir. Böylelikle dünyayı etkileyen ve 7. Sanat olarak anılan sinema daha kolay bir biçimde anlaşıla bilinecektir.
Bu icatların başında ise fotoğraf makinesi gelmektedir. Fotoğraf makinesi ilk olarak 1826 yılında çeşitli kimyasallar kullanılması ile resim elde edilmesine imkân veren bir alet olarak dünyanın karşısına çıkmıştır. Fotoğraf makinesi, Joseph Niepce tarafından icat edilmiştir (www.iienstitu.com, 07.05.2021). Joseph Niepce tarafından icat edilen makine büyük ses getirmiş ve kimsenin tahmin edemeyeceği olaylar sıralamasının yolunu açmıştır.
Sinemanın icadını oluşturan icatlar sıralamasına bakıldığında fotoğraf makinesinden sonra sırada elektrik olduğu görülmektedir. Elektrik alanında yapılan çalışmalar ve denemelerin kökeni 1826 yılına kadar dayanmaktadır. Elektrik alanında 1879 yılında Amerikalı mucit ve iş adamı Thomas Edison’ın ampulü icat etmesi ile insanlık tarihinde elektrik vazgeçilmez bir parça olarak yerini almıştır. 1891 yılına gelindiğinde ise Sırp asıllı bir mühendis ve mucit olan Nikola Tesla ile alternatif akım için yüksek voltajlı üretim imkânı için transformatör geliştirmiştir. Tesla ve Edison daha sonra yine beraber çalışarak elektromanyetik alanında pek çok devrimci gelişmede bulunmuştur (www.elektrikde.com, 07.05.2021).
Sinemanın icadını oluşturan icatların sonuncusu ise Kineteskop olarak karşımıza çıkmaktadır. Kineteskop isimli aygıt 1891 yılında ABD’li mucit ve iş adamı Thomas A. Edison ve William Dickson tarafından geliştirilmiştir. Kineskop sayesinde sinemanın ilk hali ortaya çıkmıştır. Saniyede 46 kare olarak göz önünden geçen resimler, film şeridinin bir mercek ile hızlıca elektrik lambasının arasından geçmesi temeline dayanmaktaydı. Kineteskop, ayrıca sinema filmi göstericilerinin ve ilerleyen yıllarda sinema filmi gösteriminde kullanılan ilk aygıtların temelini oluşturmuştur (www.turkcebilgi.com, 07.05.2021).
Fotoğraf makinesi, elektrik ve kineteskop’tan sonra sinemanın icat edilmesine zemin hazırlanmış ve ilerleyen yıllarda dünyanın en etkili kitle iletişim aracı olacak olan sinema ortaya çıkmıştır.
19. yüzyılın sonunda Fransız Louis (Lui) ve Auguste Lumiere (Ogüst Lumiya) kardeşler, geliştirdikleri sinematograf adlı aygıtla ilk kez hareketli görüntüyü elde etmeyi başararak önemli bir olaya imza atmışlardır. Sinemanın doğuşunu simgeleyen bu gelişmeden sonra Lumiere kardeşler, halka açık ilk film gösterimlerini de 1895’te Paris’te Garden Cafe’de yapmış ve tarihte kabul edilen ilk film bir tren garı belgeselini izleyici ile buluşturmuştur. İlerleyen yıllarda ise Thomas Alva Edison ile yardımcısı Wilham Kennedy Laurie Dickson’un yaptıkları kinetograf, kameranın günümüzdeki ilk biçimini ortaya çıkartmıştır. Böylelikle sinema, günümüze kadar gelişerek devam edeceği yolculuğuna başlamıştır.
Önceleri sadece eğlence amaçlı kullanılan sinema ilerleyen zamanlarda farklı kullanım alanlarına kayarak sadece eğlence amacı ile sınırlı olmadığını göstermiştir. Sinemanın kullanım alanlarında hiç şüphesiz ki 2. Dünya Savaşı önemli bir yer oynamış ve sinemanın insanlar üzerindeki etkisi fark edilerek bir kitle iletişim aracı olarak kendine önemli bir yer bulmuştur.
Dünya sinemasında ve kendi sinemamız olan Türk sinemasında, çeşitli türlerde ve konularda eserler verilmiş ve verilmeye devam etmektedir. Sinemada karşımıza çıkan konular, filmin çekildiği ve içerinde bulunduğu toplumdan izler taşımaktadır. Bu izler ve sinemada işlenen konuları günümüzde de görmekteyiz.
Sinemada işlenen ve perdeye yansıtılan konuların başında muhakkak, o ülkenin ve ulusal kimliğinin içeriği bulunan ve milliyetçi duygularla çekilen filmler vardır. Bu düşünce ve doğrultuda çekilen sinema filmlerine, kendi sinemasına sahip olan çoğu ülke sinemasında rastlaya biliriz. Bu ülke sinemalarına örnek vermek gerekirse; ABD, Almanya, Rus (eski Sovyet sineması) ve Türk Sinemasını göstere biliriz.
Hollywood filmleri çekilme amacı olarak diğer ülkelerin vatandaşlarının ABD’ye hayranlık duymaları, kendilerini sorumlu olarak hissetmelerini ve ABD’nin uluslararası arenada politik amaçlarını haklı olarak göstermeleri için yapılan bir harekettir (Pınar, 2017).
Bu akımı takip eden ülkelerden biri de Türkiye ve dolayısı ile Türk Sineması olmuştur. Özellikle Kurtuluş Savaşı yıllarında ülkenin içinde bulunduğu zor zamanları ve millî kahramanlarımızı perdeye yansıtarak bu alanda ilk eserlerini vermiştir, Türk Sineması.
Filmlerde kullanılan ulusal kimlik, ulus kimliği veya kültürel kimlik gibi kavramlar bu filmlerin en güçlü yanını oluşturmaktadır.
Mora (2008) kültürel kimliği şöyle tanımlamaktadır: “Ortak bir coğrafyada, ortak idealler etrafında toplanmış, ortak tarihe ve ortak geleceğe yönelik birliktelikle oluşan ortak kültür, o ulusun kültürel kimliğini oluşturur’.
Yeni nesillere, izleyicilere, kendi kimliğini, kendi tarihini tanıtmak amacı ile yapılan filmler ulusal karakter ve kimlik odaklı sinema tanımına uymaktadır. Türk sinemasında örnekleri olan Kara Murat ve Battal Gazi gibi kurgusal karakter olmak ile birlikte Türk tarihinde yer edinmiş gerçek kişi ve kişiler de vardır. En bilinen kişiler ise Osmanlı padişahları ve Mustafa Kemal Atatürk ‘tür.
Türk sineması da bu alanda eski ve yeni yapıtlarında milliyetçi izlerle birlikte ulusal kimlik üzerinden izler taşır. Bu izlerden en bilinen filmlerden biri Yeşilçam filmlerinden Kara Murat, Battal Gazi, Tarkan filmleri ve yakın sinemamızdan Dağ ve Dağ 2 filmleridir.
Yakın ülke ve siyasi tarihimizdeki olaylar neticesi ile ulusal kimlik konulu filmleri günümüzde sıklık ile görmekteyiz. Askeri ve millî duygulara sahip olan Dağ ve Dağ 2 filmleri bu konudaki başarılı örnekler arasındadır.