Sadece LitRes`te okuyun

Kitap dosya olarak indirilemez ancak uygulamamız üzerinden veya online olarak web sitemizden okunabilir.

Kitabı oku: «100 büyük Türk», sayfa 2

Yazı tipi:

7
YAVUZ SULTAN SELİM
(I. SELİM)

1470-1520

9. Osmanlı padişahı ve 88. İslam halifesidir. Tahtı devraldığında Osmanlı topraklarını sekiz yıl gibi kısa bir sürede 2,5 kat büyütmüş ve ölmeden önce imparatorluk topraklarını 1.702.000 km2’si Avrupa’da, 1.905.000 km2’si Asya’da, 2.905.000 km2’si Afrika’da olmak üzere toplam 6.557.000 km2’ye çıkarmıştır. Padişahlığı döneminde Anadolu’da birlik sağlanmış ve halifelik Abbasilerden Osmanlı Hanedanı’na geçmiştir. Ayrıca devrin en önemli iki ticaret yolu olan İpek ve Baharat Yolu’nu ele geçiren Osmanlı, bu sayede doğu ticaret yollarını tamamen kontrolü altına almıştır.


1470 tarihinde babası Şehzade Bayezid’ın sancakbeyliği görevi nedeniyle Amasya’da dünyaya geldi. Osmanlı’nın, daha küçük yaşlarda devlet tecrübesi kazanması için şehzadeleri sancaklara gönderme geleneğinin bir gereği olarak Şehzade Selim de Trabzon’a vali olarak atandı. Valiliği sırasında devlet işleri yanında ilimle de uğraşmış ve alim Mevlana Abdülhalim Efendi’nin derslerini takip etmiştir. Daha o zamanlarda Şehzade Selim, devletin bel kemiği olan Türkmenlerin devletten duyduğu memnuniyetsizliği ve Safevi Devleti’ne yönelmelerini fark etmiştir. Türkmenleri devlete bağlamak için Şehzade Selim, İstanbul yönetiminden izin almaksızın Gürcüler üzerine sefer yapmış ve bu seferlerin en önemlisi olan Kütayis seferinde Kars, Erzurum, Artvin illeri ile birçok yeri fethederek Osmanlı topraklarına katmıştır. Selim, tahta babası II. Bayezid’e karşı darbe yaparak çıkmıştır. Yavuz Sultan Selim’e kızını vermiş olan Kırım Hanı Mengli Giray, ona askeri destek sağlayarak tahta geçmesine yardım etmiştir.

Sultan Selim tahta çıktığında Osmanlı İmparatorluğu sıkıntılı bir dönem yaşıyordu. Yavuz Sultan Selim’in amaçlarından biri doğudaki bütün İslam devletlerini tek bir devlet çatısı altında birleştirmekti. 1514’te Safevi ordusuyla Çaldıran Ovası’nda yaptıkları muharebe Osmanlıların lehine sonuçlandı. Şah İsmail’in yenilmesiyle Doğu Anadolu’da Osmanlı için bir tehlike kalmadı. Böylelikle Erzincan ve Bayburt Osmanlı hakimiyetine geçti. 1516’da Halep’e giren Yavuz Sultan Selim hiçbir direnmeyle karşılaşmadan şehri teslim almıştır. Hama, Humus ve Şam aynı şekilde teslim olurken, Lübnan emirleri de Osmanlı hakimiyetini kabul etmiştir. 1517’de Kahire alınmıştır. 4 Şubat 1517’de Yavuz törenle Kahire’ye girmiş ve Mısır Memlükleri’ne bağlı Abbasi Halifeliğine son vermiştir. Halifelik Osmanlı’ya geçmiştir. Mısır Seferi sonunda Suriye, Filistin ve Mısır, Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Ayrıca Hicaz ve yöresi de Osmanlı topraklarına katılmıştır. Doğu ticaret yolları tamamen Osmanlıların eline geçmiştir. Mısır’ın alınmasıyla Baharat Yolu da Osmanlı kontrolüne geçmiştir. Devrin en önemli iki ticaret yolu İpek ve Baharat Yolu’nu ele geçirilmesiyle Avrupa ülkeleri, ekonomik yönden Osmanlılara bağımlı duruma gelmiştir. Ancak Ümit Burnu’nun keşfi nedeniyle bu avantaj uzun süre kullanılamamıştır. Yavuz, Mısır seferinden sonra hasta olduğu halde Edirne’ye doğru yola çıkmıştır. Çorlu’da kırk gün Başhekim Ahmed Çelebi tarafından tedavi edilmiş fakat yara yine de büyüyüp açılmıştır. Çorlu karargahının bulunduğu köyde vefat etmiştir. Sultan Selim’in vefatı, tek oğlu olan Manisa Valisi Şehzade Süleyman gelinceye kadar gizli tutulmuştur.

Osmanlı topraklarını iki buçuk katına çıkaran Selim, aynı zamanda birçok yenilikler de yapmıştır. Onun kapasitesini arttırdığı Haliç Tersanesi Osmanlı İmparatorluğu’nun sonuna kadar kullanılmaya devam etmiştir. Konya’da Mevlevi Tekkesi’ne su getirmiştir. Medreselerin yanında, sosyal ve ticari alanda hizmet verecek birçok bina inşa ettirmiştir. Hayatı yoğun savaşlarla geçen Yavuz Sultan Selim, Diyarbakır Fatih Paşa ve Elbistan Ulu Camii’ni inşa ettirmiştir. Ayrıca Şam Salihiye’de Muhyiddin İbn Arabi’ye camii ve imaret inşa ettirmiş, ayrıca Muhyiddin İbn Arabi’nin türbesini yaptırmıştır. I. Selim, 1516’da Şam’a, Şam Sultan Selim Camii’sini yaptırmıştır. 1514 yılında İstanbul’da Yavuz Sultan Selim Cüzzam- hanesini yaptırmıştır. Arapça ve bilhassa Farsça’ya çok hakim olan Selim’in, kendi el yazısı ile Selimî mahlasıyla yazılmış olan Farsça manzumeleri günümüzde Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi’nde bulunmaktadır.

8
BARBAROS HAYREDDİN
PAŞA

1475-1546

Osmanlı tarihinin ünlü denizcilerinden, kaptan-ı derya olan Osmanlı Devleti’nin ilk kaptan paşası. Akdeniz’de Osmanlı egemenliğini pekiştirdi, öyle ki Akdeniz bazı tarihçilerce bir “Türk Gölü” olarak anıldı.


Hayreddin Paşa’nın asıl adı Hızır’dı (Hızır Reis). “Dinin hayırlısı” anlamına gelen Hayreddin adını ona, Osmanlı devletine yaptığı hizmetinden dolayı, Kanuni Sultan Süleyman verdi. Hayreddin Paşa, Selanik Vardar Yenice’sinden ve Midilli fatihlerinden olan babası Türk sipahisi Vardari Yakup Ağa ile Midillili bir Türk olan annesi Mukaddes Hatun’un dört oğlundan biri olarak Midilli adasında doğdu. Kendisine verilen “Barbaros” lakabı İtalyanca “Kızılsakal” anlamına gelir. Ağabeyi Oruç Reis, genç yaşta kardeşi İlyas ile birlikte deniz ticareti yaparken, Ege Denizi’nde Rodos Şövalyelerine tutsak düştü. Serbest kaldıktan sonra, yaşadığı olayın etkisiyle tüccar yerine korsan olmaya karar verdi. Bir süre sonra kardeşi Hızır Reis de ticareti bırakıp ona katıldı. Akdeniz kıyılarına akınlar düzenleyip, ganimetler elde ettiler. Cerbe adasını üs olarak kullanan Hızır Reis ve ağabeyi Oruç Reis’in ünü bütün Akdeniz’e yayıldı. Hızır ve Oruç 1516’da ele geçirdikleri yüklü bir gemiyi armağan olarak Piri Reis himayesinde Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim’e gönderdiler. Bunun üzerine Yavuz Sultan Selim de onlara verdiği desteğin bir ifadesi olarak armağanlar yolladı. Oruç Reis ve Hızır Reis, ağabeyleri İshak’ın da kendilerine katılmasından sonra korsanlıkla yetinmeyip Kuzey Afrika’da toprak edinmeye başladılar.

1516-1517’de İspanyollara karşı savaştılar ve Cezayir’i denetimlerine aldılar. Oruç Reis, Cezayir Hükümdarı ilan edildi. İspanyollar ertesi yıl Cezayir’i geri almak için Araplarla birleşerek saldırıya geçti. Bu savaşta Hızır Reis’in ağabeyleri olan İshak Reis ve Oruç Reis öldürüldü. Hızır Reis, Yavuz Sultan Selim adına para bastırıp hutbe okutarak ona bağlılığını bildirdi. Yavuz Sultan Selim de Hızır Reis’i Cezayir Beylerbeyliğine atayarak koruması altına aldı. Bunun üzerine Tunus ve Tlemsen Beyleri birleşerek Cezayir’e yürüdüler. Cezayir şehri dışındaki toprakları alıp, Cezayir içindeki halkı ayaklandırdılar. Ayaklanmayı bastıran Hızır Reis, 1519’da Cezayir’e gelen İspanyol donanmasını mağlup etti. 1525’de Cezayir’i yeniden ele geçirdi. Ertesi yıl Şerşel’e baskın düzenleyen Cenevizli Amiral Andrea Doria’yı yenilgiye uğrattı. Kanuni Sultan Süleyman’ın Alman seferi sırasında Andrea Doria’nın Mora kıyılarına saldırması Osmanlıları güç duruma düşürdü. Bunun üzerine Kanuni, Hızır Reis’i İstanbul’a çağırdı ve 1533’te “Hayreddin” adını verdiği Hızır Reis’i Osmanlı donanmasının başına (kaptan-ı derya) atadı. Hayreddin Paşa 1534’te Akdeniz’e açıldı ve İtalya kıyılarına seferler düzenleyip Tunus’u ele geçirdi. Ancak Andrea Doria komutasındaki Haçlı donanması karşısında Tunus’u bırakmak zorunda kaldı ve ertesi yıl İstanbul’a döndü. 1536’da daha güçlü bir donanmayla yeniden Akdeniz’e açılan Barbaros, İtalya kıyılarını vurdu ve Ege Denizi’ndeki Venedik adalarını Osmanlı topraklarına kattı. Osmanlıların Akdeniz’deki denetiminin artması üzerine, bir “Haçlı donanması” kuruldu ve başına Andrea Doria getirildi. Osmanlı donanması ile Haçlı donanması 1538’de Preveze Körfezi önlerinde karşılaştı. Toplamı 80 bin kişiyi bulan bir deniz savaşı daha önce hiç görülmemişti. Savaş sonucunda haçlı donanması 128 gemisini kaybetmiş, 29’u da Osmanlı denizcileri tarafında ele geçirilmişti. Hayrettin Paşa hiçbir gemisini kaybetmezken dört yüz kadar leventi şehit olmuştu. Hayreddin Paşa, tarihe Preveze Deniz Savaşı olarak geçen savaşı Osmanlı devletine kazandıran kaptan-ı derya olarak anılacaktı. Bu zafer Osmanlı Devleti’nin Akdeniz’deki egemenliğini pekiştirdi.

Barbaros Hayreddin Paşa, 4 Temmuz 1546’da İstanbul’da öldü, Beşiktaş’taki türbesine defnedildi. Günümüzde, sefere çıkan veya tatbikata giden Türk gemileri, bu türbenin önünden geçerken Barbaros’u top atışıyla selamlarlar. Barbaros Hayreddin Paşa anısına 1944 yılında Beşiktaş İskelesi Meydanında, Ali Hadi Bara ile Zühtü Müridoğlu tarafından bir anıt yapılmıştır.

9
TURGUT REİS

1485-1565

Turgut Paşa olarak da anılır. Yabancılar tarafından Dragut adıyla biliniyordu. Barbaros Hayrettin Paşa’yla beraber Preveze Savaşı’na katılan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun yükselme döneminde zaferden zafere koşan ünlü bir Türk denizcidir.


Turgut Reis Anadolu’da Menteşe yöresinde Veli adında fakir bir çobanın oğlu idi. Çocuk yaşlarda korsan kadırgalarında çalıştı. Kısa sürede zekası ve cesaretiyle ün yaptı. 25 yaşlarındayken Şehzade Korkud’un dikkatini çekti ve onun tarafından himaye edilerek Oruç ve Hızır reislerin yanında Cezayir’e gitti. Preveze Deniz Savaşı’nda (1538) gönüllülerden oluşan bir filoya komuta etti. 25 parça savaş gemisinden oluşan filotillasıyla yılın on iki ayını Akdeniz’de korsanlık yaparak geçirdi. Turgut Reis 1540’ta Korsika’da İspanyolların baskınına uğrayarak esir düştü. Bir müddet forsalık yaptıktan sonra Cenova’da hapsedildi. 1543’te Fransızlara yardım etmek üzere Toulon’da kışlayan Barbaros Hayreddin Paşa’nın ödediği fidye karşılığında serbest bırakıldı.

Turgut Reis Cerbe adasını üs haline getirerek Avrupalı korsanlara karşı amansız bir mücadeleye girişti. Güney ve orta Tunus’u ele geçirdi. 1550 baharında Mehdiye’de İspanyol ve İtalyan donanması ile mücadele etti. İspanyollar daha sonra Cerbe adasını kuşattılarsa da Turgut Reis’i ele geçiremediler. Turgut Reis bundan sonra Fas limanında üslendi.

Turgut Reis’in ünü bütün Akdeniz’e yayıldı. Başarıları İstanbul’un da dikkatinden kaçmadı. 1551’de Divan-ı Hümayun Turgut Reis’i İstanbul’a çağırarak kendisine Karlı Sancakbeyliğini verdi.

Turgut Reis Trablus’un fethi ile görevlendirildi. 1551’de Kaptanı Derya Sinan Paşa ile birlikte Malta’ya yaptığı bir akının ardından Malta Şövalyeleri’nin elinde bulunan Trablusgarp’ı fethetti. Kaptanı Derya Sinan Paşa, Kanuni Sultan Süleyman’ın, fethedilmesi şartıyla, Turgut Reis’e vaat ettiği Trablusgarp valiliğini ona vermeyip Murad Paşa’ya vermesi Turgut Reis’i gücendirdi. Murad Paşa’nın 1552’de ölümü üzerine Kanuni Trablusgarp Beylerbeyliğine Turgut Reis’i atayarak onun gönlünü aldı. Turgut Reis Cerbe savaşına katıldı. 1552 yılında donanma ile Akdeniz’de bulunan Turgut Reis, Andrea Doria kumandasındaki bir donanmayı Ponza adası yakınlarında yenilgiye uğrattı. Bastilya limanını ve kalesini ele geçirdiyse de burada fazla kalamadı.

1554’ten itibaren Kaptan-ı Derya Piyale Paşa ile birlikte birçok sefere çıktı, Reggio (1555), Oran ve Bicaye (1566), Bizerte’nin (1557) zapt edilmesinde önemli rol oynadı.

1560’ta Cerbe’nin fethine katıldı. Nihayet 1565’te Malta seferine katılmak için Divan’dan emir alan Turgut Reis 2 Haziran 1565’te Malta’ya çıktı. Kuşatma sırasında alnından yaralanarak şehit oldu. Naaşı Trablusgarp’a nakledilip orada yaptırdığı cami yakınındaki türbeye defnedildi.

10
KANUNİ SULTAN
SÜLEYMAN (I. SÜLEYMAN)

1494-1566

Saltanatı süresince Belgrat, Rodos, Mohaç, Bağdat, Tebriz, Boğdan, Preveze, Macaristan, Estergon, Trablusgarp, Zigetvar gibi birçok yeri fetheden ve Osmanlı İmparatorluğu’nun tahtta en fazla kalan padişahıdır.


Yavuz Sultan Selim ile Hafsa Sultan’ın oğludur. Yasa koyuculuğundan dolayı Süleyman-ı Kanunî/Kanunî Sultan Süleyman denilmiştir. Çocukluğu, babası Selim’in valilik yaptığı Trabzon’da geçti. Doğu bilimleri ve İslami bilgiler alarak yetişti. 1508’de Şebinkarahisar Sancakbeyliğine atandı. 1512’de Selim padişah olunca İstanbul’a geldi. 1513’te Saruhan Sancakbeyliğine gitti. Selim’in ölüm haberine alınca sekiz günde İstanbul’a geldi. Tebriz’den ve Mısır’dan zorla İstanbul’a göç ettirilenlere memleketlerine dönme özgürlüğü tanıyan ve ibrişim ithali yasağını kaldıran Süleyman, Suriye’deki Canberdî Gazalî ayaklanmasının bastırılmasından sonra ilk sefer-i hümayuna 1521’de çıktı. 1 Ağustos’ta kuşattığı Belgrat’ı 29 Ağustos’ta fethetti ve Belgrat Fatihi olarak Ekim sonunda İstanbul’a döndü. Ertesi yıl Rodos’a sefere çıktı. Altı ay süren kuşatma sonucunda bir dizi ada ile birlikte Bodrum, Tahtalı ve Aydos kıyı kalelerini aldı. Şövalyelerin adayı boşaltmalarından sonra Rodos’ta Osmanlı egemenliği başlarken burada Hıristiyan kimliğiyle yaşayan Cem Sultan’ın oğlu Murad ve oğulları Süleyman’ın buyruğuyla boğuldular. 23 Nisan 1526’da büyük bir orduyla Macaristan seferi için İstanbul’dan hareket etti. Macar kralı II. Lajos’un ordusu ile Tuna kıyısındaki Mohaç düzlüğünde 29 Ağustos 1526’da ikindi vakti başlayan meydan muharebesi birkaç saat içinde Macar ordusunun yok edilmesiyle sonuçlandı. Avusturya Arşidükü Ferdinand, Macaristan’ın Osmanlı hakimiyetine girmesini istemiyordu. Ferdinand, Şarklen’in de desteği ile Budin’e girdi. Kanuni Bu-din’i geri aldı. Ferdinand ve Şarklen, Kanuni ile savaşmayı göze alamadı. Bunun üzerine Kanuni, Ferdinand ve Şarklen’i savaşa çağırmak için Viyana’yı kuşattı. Ancak Ferdinand, Kanuni’nin karşısına çıkmadı. Kış mevsiminin yaklaşması üzerine kuşatma kaldırıldı. Bu savaş, birçok yazarca çok önemli görülmüştür. Süleyman, 25 Nisan 1532’de Almanya imparatoru, İspanya kralı V. Karl’a ve Avusturya arşidükü Ferdinand’a gözdağı vermek için Osmanlı ordusunun tüm kadroları ve ağırlığıyla sefere çıktı. Belgrat-Budin arasında henüz alınmamış olan kaleleri fethederlerken akıncı kolları da Almanya içlerine değin ilerlediler. Ordu, 11 Eylül’de Slovenya’ya girdi. Slovenler ve Hırvatlar Sultan Süleyman’a bağlılık bildirdiler. Süleyman, Almanya seferinden 21 Kasım 1532’de döndü ve İstanbul’da zafer şenliği düzenlendi. Beş gün beş gece boyunca kent halkı eğlendi. İçmek ve eğlenmek konusunda hiçbir yasaklama uygulanmadı. 1538’de Süleyman, Karaboğdan seferini zaferle noktalarken, Barbaros Hayrettin de Preveze zaferini kazandı.

1553 yılına değin seferlere çıkmayarak İstanbul’da ve Edirne’de oturan Süleyman kendisine “Kanunî” sanını kazandıran yasa çalışmalarını yoğunlaştırarak “Sultan Süleyman Kanunnamesi”ni hazırladı. Kahvenin İstanbul’a gelmesi ve ilk kahvehanelerin açılması da o yıllardadır. Hürrem Sultan’ın 1558’de ölümünden sonra hayattaki iki oğlu, Beyazid ve Selim’in başlattıkları taht kavgasında Selim’i tutan padişah, isyan eden Bayezid’i yok etmek için her önlemi aldı. Bayezid’in iki bin kişilik bir kuvvetle İran’a sığındığı haberi gelince İran Şahı Tahmasb ile mektuplaşarak Beyazid ve oğullarını 1561’de Kazvin’de boğdurttu. 20 Eylül 1563’te İstanbul, tarihinin en korkunç sel felaketini yaşadı. Bir gün bir gece boyunca yağan şiddetli yağmur ve düşen yıldırımlar sonucu seller oluştu ve yangın çıktı. Halkalı Deresi kabararak ağaçları kökleriyle söküp sürükledi. Pek çok insan öldü. O gün Yeşilköy dolaylarında avlanmakta olan yaşlı padişah, İskender Çelebi Sarayı’na sığındı. Sel suları burayı da basınca, padişahı enderun ağaları sırtlayıp kurtardılar. Felaketten sonra yıkılan köprülerin, sukemerlerinin ve suyollarının onarılmasıyla Mimar Sinan görevlendirildi. Son seferini Zigetvar Beyi Zirini üzerine yaptı. Yaklaşık 1 ay süren kuşatma sonrası Zigetvar Osmanlı’ya katıldı. Aslında hedef Viyana’ydı. Ancak Sokullu Mehmet Paşa ordunun yetersiz olduğunu düşündüğünden kale kuşatıldıktan sonra İstanbul’a geri döndü. Zigetvar fethedilmeden bir gün önce, 6 Eylül 1566 tarihinde Süleyman vefat etti.

11
SOKOLLU MEHMET PAŞA

1505-1579

Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim ve III. Murat devirlerinde toplam 14 yıl Osmanlı İmparatorluğu’nun sadrazamlığını, ayrıca kaptan-ı deryalığını yapmış Sırp asıllı bir Osmanlı devlet adamıdır. Kanuni Sultan Süleyman’ın son vezir-i azamı olmuştur. Hem Osmanlı İmparatorluğu’nun zirvede bulunduğu dönemi simgelemesi itibariyle hem de icraatları, projeleri ve kişiliği nedenleriyle en büyük Osmanlı sadrazamlarından biri kabul edilir. İki metreyi aşan boyu ile aynı zamanda en uzun boylu Osmanlı sadrazamıdır.


1505 yılında Vişegrad Kadılığındaki Rodo kasabasına uzak olmayan (Osmanlı idaresi altında iken Sokol olarak adlandırılan) Sokoloviçi köyünde doğdu. 1519 yılında devşirme sistemi ile çocuk yaşta Edirne Sarayı’na getirildi, Mehmet adı verilerek Türk ve Müslüman kültürü ile yetiştirildi. Topkapı Sarayı’nın Enderun bölümünde çeşitli görevlerde bulundu. 1541’de kapıcıbaşılığa yükseldi. 1546’da saray hizmetlerinde başarılı olanların dış göreve atanmaları yolundaki gelenek uyarınca kaptan-ı deryalığa getirildi. Görevde iken Trablusgarp Seferi’ne katıldı, İstanbul Tersanesini genişletti ve yeniledi. 1549’da vezirliğe yükselerek Rumeli Beylerbeyliğine atandı. Kanuni Sultan Süleyman 1553’te Sokollu Mehmet Paşa’yı Rumeli askerlerinin başında Anadolu’ya gönderdi. Aynı yıl başlayan Nahçıvan Seferi’nde Sokollu komutasındaki Rumeli askerleri büyük başarı gösterdiler. Sefer dönüşünde Sokollu üçüncü kez vezirliğe yükseltildi. Sokollu Mehmed Paşa, Kanuni’nin oğulları arasındaki mücadeleler sırasında hep II. Selim’in yanında oldu. Semiz Ali Paşa’nın sadrazamlığa yükselmesiyle ikinci vezir olan Sokollu, onun 1565’de ölmesiyle sadrazamlığa getirildi. Yaşı hayli ilerlemiş olan Kanuni çok güvendiği Sokollu’ya geniş yetkiler vermişti. 1561’de üçüncü vezir iken Kanuni Sultan Süleyman’ın torunu ve Sultan II. Selim’in kızı Esmehan Sultan ile evlendi.

Kanuni Sultan Süleyman’ın son seferi olan Zigetvar kalesi fethini, padişah öldükten sonra o idare etti. Kanuni Sultan Süleyman’ın ölümünü askerden II. Selim gelinceye kadar saklayarak onu tahta çıkarmayı başardı. II. Selim döneminde sürekli sadrazamlıkta kaldı ve devlet işlerini idare etti. Sokollu 1568’de Avusturya ile 8 yıl süren bir barış antlaşması imzaladıktan sonra doğuya yöneldi. Portekiz’in Hint Okyanusu’ndaki artan etkinliğine karşın Kızıldeniz, Umman Denizi ve Basra Körfezi’ndeki Osmanlı gemilerinin sayılarını attırdı. Sokollu ayrıca Tunus’u Osmanlı himayesi altına sokarak, Kuzey Afrika’yı da denetlemek istiyordu. Ama Piyale Paşa ve Lala Mustafa Paşa gibi karşıtların etkisiyle Divan 1570’de Kıbrıs’ın alınması kararını aldı. Sokollu Venediklilere karşı böyle bir savaşın Avrupa’yı kendilerine karşı birleştireceği görüşündeydi. Ama Lala Mustafa Paşa Divan’a uyarak 1571’de Kıbrıs’a çıktı. Haçlı Donanması’nın misillemesinde Osmanlı donanması İnebahtı’da yenildi.

Sokollu, 1574’te ölen II. Selim’in yerine geçen III. Murat döneminde de sadrazamlığını sürdürdü. Fakat artık eski gücü yoktu çünkü Padişah da artık onun karşıtlarıyla işbirliği halindeydi. Sokollu yine de bazı siyasal başarılara imza attı. Fas’ı Portekiz akınlarından kurtardı, Avusturya’nın saray içine dönük oyunlarını etkisiz hale getirdi. Fakat baskılar artık iyice artmıştı, amcasının oğlu Budin Beylerbeyi Mustafa Paşa sudan bir nedenle idam ettirildi. Sokollu Mehmed Paşa ise 3. Murat’ın eşi Safiye Sultan’ın tuttuğu, derviş kılığına girmiş bir yeniçeri tarafından divan çıkışında 11 Ekim 1579 da kalbinden hançerlenerek öldürüldü. Daha sonra Eyüp’te defnedildi. Sokollu’nun bir tanesi İstanbul’da, diğerleri Lüleburgaz, Edirne ve Hatay’da bulunan beş külliyesi, İmparatorluğun hemen her yanına yayılmış eserleri bulunmaktadır.

12
KÖPRÜLÜ MEHMET PAŞA

1578-1661

Zor bir dönemde Osmanlı Devleti’ni ustalıkla idare etmiş, devlete yeniden eski itibarını kazandırmış büyük bir devlet adamıdır. Köprülü Mehmet Paşa orduyu disiplin altına aldı, devlet hazinesindeki paraların gereksiz yere harcanmasına engel oldu. Çanakkale Boğazı’nı tehlikeden kurtardı, Osmanlı Devleti’ni etkileyen iç ve dış kaynaklı karmaşık durumlarla mücadele etti.


Mehmet Paşa, 1578’de Arnavutluk’un Berat Sancağı’nın Rudnik Köyü’nde doğmuştur. Babası Vezirköprü eşrafındandı. Gençliğinde İstanbul’a getirilerek saraya alındı. Has odalı Hüsrev Ağa’ya bağlanarak, büyük odalı zümresine dâhil oldu. Sonra hazine-i amire’de vazife aldı. Kemankeş Kara Mustafa Paşa’nın zamanında Mirahorluk payesi aldı. Daha sonra Mirmiranlıkla Şam’a vali tayin edildi. 1650’de kubbealtı veziri oldu. Sadrazam Gürcü Mehmet Paşa’nın garazına uğradı ve bu yüzden rütbesi alınarak Köstendil’e sürüldü. İpşir Mustafa Paşa’nın himayesi ile Trablus’a vali tayin edildi. Eskişehir’de karşılaştığı Boynueğri Mehmet Paşa ile birlikte İstanbul’a döndü. Bu esnada bütün memlekette anarşi kol gezmekteydi. Zorbalık ve haksızlık almış yürümüştü. Devlet düzeni sarsılmıştı. Ordudaki disiplin bozulmuş, askerler ahaliyi rahatsız etmeye başlamışlardı. Henüz çocuk olan IV. Mehmet’in duruma hâkim olması mümkün değildi. Annesi Turhan Valide Sultan saltanat naibeliği yapıyordu.

İstanbul’da bulunan Köprülü Mehmed Paşa ise yakın dostlarından Mimar Kasım Ağa, şair ve musikişinas Solakzade Mehmet Hemdemi Efendi ve Evliya Çelebi ile sohbet ediyor, devlet idaresi hakkındaki fikirlerini açıklıyordu. Mütevazı fıtratıyla tanınan, mevki ve makamda gözü bulunmayan Mehmet Paşa, devletin içerisinde olduğu durumdan ızdırap duyuyor ve yakın arkadaşlarına devletin kurtarılması için ne yapılması lazım geldiğini anlatıyordu. Turhan Valide Sultan’ın müşavirlerinden olan Mimar Kasım Ağa, Köprülünün fikirlerini Valide Sultana anlatmış ve Köprülüyü sadrazam olarak tavsiye etmişti. Valide Sultan Köprülü ile görüştü ve onu sadrazam yapmak istediğini bildirdi. O esnada 78 yaşında olan Köprülü, kendisine geniş yetkiler verildiği ve aleyhine hile koparanların sözlerine itibar edilmeyeceğine söz verildiği takdirde sedâreti kabul edeceğini bildirmiş ve kendisine çok geniş yetkilerin verilmesi üzerine 15 Eylül 1656’da sadrazamlığı kabul etmişti. Mehmet Paşa idareyi ele alır almaz derhal anarşiyi bastırma yoluna gitmiş ve zorbaları birer birer yakalatarak cezalarını vermişti. IV. Murat gibi, ordu intizam altına alınmadan devletin kargaşadan kurtarılamayacağına ve huzurun temin edilemeyeceğine inanan Mehmet Paşa, ordudaki zorbaları temizleyerek, disiplini kurmaya muvaffak oldu.

İstanbul’daki karışıklıklarda, yeniçeri kıyafetine soktuğu Hıristiyanlar vasıtası ile Müslüman ahaliyi zarara uğratan Rum patriğini idam ettirdi. İstanbul’daki ulema sınıfı arasındaki kargaşalığı önledi ve bu sınıfın huzurla hizmet görür hale gelmelerini sağladı. Devlet bünyesinde asayişi muhafaza edip, huzur ve intizamı devam ettirdikten sonra orduyu toplayarak sefere çıktı. Çanakkale Boğazını kapatmış olan Venediklilerin üzerine yürüdü.

Kaptan Topal Mehmet Paşa’nın denizden, kendisinin karadan yaptığı taarruz neticesinde Venediklileri Boğazdan attı ve Venedik işgali altındaki Bozcaada ve Limni adalarını geri aldı. Ardından, Eflak, Boğdan ve Erdel meselelerini ele aldı. Bu havalideki isyanları bastırdı. Anadolu’daki Abaza Hasan Paşa isyanını da başarıyla bastırdı ve Anadolu’da huzuru temin etti. 1661’de Edirne’de vefat eden Köprülü, İstanbul’a getirilerek Divanyolu’ndaki türbesine defnedildi.

Kendisinden sonra oğulları, Köprülü Fazıl Ahmet Paşa ve Köprülü Fazıl Mustafa Paşa sadrazam olarak devlete hizmet etmişlerdir.

₺119,35

Türler ve etiketler

Yaş sınırı:
0+
Litres'teki yayın tarihi:
03 temmuz 2023
Hacim:
61 s. 102 illüstrasyon
ISBN:
978-625-8068-41-2
Telif hakkı:
Maya Kitap
Metin PDF
Ortalama puan 0, 0 oylamaya göre
Metin
Ortalama puan 0, 0 oylamaya göre
Metin
Ortalama puan 0, 0 oylamaya göre
Metin
Ortalama puan 0, 0 oylamaya göre
Metin PDF
Ortalama puan 0, 0 oylamaya göre
Metin PDF
Ortalama puan 0, 0 oylamaya göre
Metin
Ortalama puan 0, 0 oylamaya göre
Metin
Ortalama puan 0, 0 oylamaya göre