Kitabı oku: «Sağlam Çocuklar Yetiştirmek», sayfa 3
Bu dinamik sahneyi gören Dr. Emanuele, Rebecca’yı hem Sarah’nın hem kendisinin eylemlerinin ve davranışlarının sorumluluğunu üstlenme ihtiyacı hakkında konuşmak üzere özel bir seansa davet etti. Rebecca, Sarah’nın sorunlarından ötürü kendisini suçlamasının, onun düşmanca davranışını özümsemesinin ve onun mutsuzluğundan ötürü suçluluk duymasının ebeveynlik görevi olduğuna inanıyormuş gibi görünüyordu; bütün bunların üstüne bir de o sıralarda nankör bir çocuk için mesleğini bırakmaktan ötürü pişmanlık duyuyordu.
YAPI İSKELESI KURARKEN BAŞARAMADIKLARINIZ
• Çocukları güzel giydiriyorsunuz ama kendiniz feci görünüyorsunuz.
• Çocukları kendinizi beslediğinizden daha iyi besliyorsunuz.
• Yıllık check-up’larınızı ihmal ediyorsunuz ve hastalandığınızda doktoru görmeye vaktiniz olmuyor.
• Çok az uykuyla ayakta kalıyorsunuz ve fincan fincan kahve tüketerek durumu telafi ediyorsunuz.
• Akıl sağlığınızla ilgili sorunlarınızı ihmal ediyorsunuz.
Ebeveyn olarak kurduğunuz yapı iskelesine çocuğunuzun, eşinizin, ebeveyninizin, dostlarınızın, internetin taş atmasına izin verirseniz iskeleniz zayıflar.
Rebecca, Sarah’nın suçlamasını kabul ettiğinde onun altında kendisini ezilmiş hissediyordu. Dr. Emanuele çözümün bir parçası olarak ona, “Sarah ödevinden sen sorumlusun. Yapmıyorsan da yine sorumluluk sana ait,” dedirtmeye çalıştı. Rebecca kızının tüm sorunlarının sorumluluğunu üzerine almayı kesince, ebeveynlik rolünde ve çocuğunun sorumluluk duygusu geliştirmesini destekleyecek bir yapı iskelesi kurma becerisinde kendisini daha güçlü hissetti.
Dr. Emanuele, “Kendinize özen göstermenin bir parçası başka insanların suçlamalarını ve utandırmalarını üstlenmemektir,” diyor.
Suçlamak ve ayıplamak, hiçbir zaman bunları kendinize uyguladığımız zaman olduğu kadar yıkıcı olmaz. Dünya çapındaki Yılın En Mükemmel Ebeveyni yarışmasında hepimiz kaybedeniz. Hiçbirimiz mükemmel değiliz ve mükemmel olmaya heves etme zahmetine girmemize gerek yok. Yapı iskelesi ilkelerinden teşvik etmeyi hatırlayın ve aileniz adına sarf ettiğiniz güzel çabaları kendinize hatırlatın. Kendi duygularınızı, eylemlerinizi, davranışlarınızı sahiplenerek çocuklarınıza hesap verebilirlik, gurur ve sorumluluk konusunda örnek olun ve onları da aynısını yapmaya teşvik edin.
KENDINIZE YOĞUN ÖZEN GÖSTERMEK
Ağır bir hastalıktan, bir akıl sağlığı krizinden, ciddi maddi çöküşten ya da yıkıcı bir boşanmadan mustarip bir ebeveyn kendisi için yapı iskelesi kurmakta özellikle zorlanacaktır. Böyle bir durumla karşı karşıya olduğunuzda, “Altından kalkabilirim” şeklindeki düşüncelerden vazgeçmeniz gerekir. Ailenizi ve çevrenizdekileri toplayın, olabildiğince fazla destek alın.
Ebeveynliğin sürat koşusu gibi hissettiren bir maraton olduğunu sık sık söylemişimdir. Aşırı yüklenmiş olsanız, her gün çılgınca koşturuyor olsanız bile uzun vadeli düşünmeniz gerekir. Hasta bir ebeveyn, tedavisi ya da iyileşmesi sırasında annelik görevlerini devretmiş olsa bile aslında çocuklarının hayatlarına devam etmelerini sağlayarak doğrusunu yapıyordur.
Hastalarımızdan biri, Jacob olarak bahsedeceğim bir ergen, kaygı bozukluğu için yardım istiyordu. Ailesinin durumu Ne Hayatlar Var tarzındaki programlara konu olacak cinstendi. Babası bir araba kazasında trajik biçimde ölmüştü; geride kalan Jacob, annesi ve kız kardeşi kendilerini madden bir keşmekeşin içinde bulmuşlardı. Annesi faturaları ödeyebilmek için iki işte birden çalışıyordu. Sonra bir gün anneye meme kanseri teşhisi kondu.
Anne iki yakalarını bir araya getirmek için uzun saatler boyunca çalışmayı sürdürdü ve kemoterapileri hafta sonlarına ya da iki işinin arasında kalan zamanlara sıkıştırdı. Jacob kız kardeşinin bakımını üstlendi, annelerinin sağlığı ve ailenin geleceği konusunda sürekli bir kaygı içinde yaşıyorlardı. Jacob seansların çoğunda annesini ne çok özlediğinden, onun yokluğuyla nasıl büyük bir boşluğa düştüğünden bahsediyordu. “Orada olsa bile aslında yok,” diyerek insanın içini parçalıyordu. Annesi ölümcül olabilecek bir hastalıkla mücadele ederken Jacob geride kalan bu son ebeveyniyle duygusal, fiziksel bir bağ kurmak istiyordu.
Jacob’ın duygularını ifade etmesi önemliydi. Terapist, annesine, “Bu kadar fazla çalışman gerekmiyor. Yavaşlaman lazım,” demesi için onu çalıştırdı. Annesiyse, “Size bakmak zorundayım, bakmak, bakmak” moduna saplanıp kalmıştı. Ama Jacob büyük bir cesaretle annesine dönüp, “Bizimle zaman geçirerek bize bak sen. Enerjini bize ver,” dedi. Söylemediği ama ima ettiği şey şuydu: “Henüz yapabiliyorken.”
Anne kaçınma davranışı gösterdiğiyle yüzleşti, hep çalıştıysa bunu başına gelenleri düşünmemek için yapmıştı. Dostlarının ve ailesinin desteğiyle çalışma saatlerini azalttı, evde çocuklarıyla daha fazla vakit geçirdi, onlar da müthiş rahatladılar. Teyzelerden biri devreye girip getir götür işlerini ve alışverişi üstlendi. Çocukların okulunda masrafların karşılanması için bir yardımlaşma kampanyası başlatıldı. Daha fazla dinlenmesi annenin tedavisini daha iyi tolere etmesini mümkün kıldı. Üç kişilik bu aile annenin yatağında birlikte televizyon seyredip sohbet ederek daha fazla vakit geçirmeye başladı, bu sayede bir aile olarak birbirleriyle yeniden bağ kurabildiler ve Jacob’ın kaygısı da hafifledi.
Bu annenin mücadelesi uç bir örnektir ama bir ebeveyn kendi kendisine özen göstermeyi ihmal ettiğinde çocuğunu dolaylı olarak incitir. İhtiyaçlarınızı görmezden gelmenin iyi bir ebeveyn olmanın yegâne yolu olduğunu düşündüğünüzde bile kendinize özen göstermeye çalışın.
ARMUT DIBINE DÜŞER
Genetik olarak ifade edersek akıl hastalıkları aile ağacında kendisini gösterir. Kaygılı bir ebeveyn kaygılı çocuğunun yardıma ihtiyacı olduğunu kabul edebilir ama kendisi söz konusu olduğunda “idare edebileceği”ne inandığı için yardım almaz. Bu inanç, çocuk açısından bir kaçınma ve özbilinç eksikliği örneği oluşturur. Terapide sıklıkla tanık olduğum şeylerden biri de kaygılı bir çocuğun, kendi kaygısından ziyade ebeveyninin tedavi olmamış kaygısına takılıp kalabilmesi ve bu nedenle ilerleme kaydedememesidir.
Ebeveynlerden biri kaygılıysa ve diğeri değilse, kaygılı ebeveynin semptomları bir çocuğun doğmasıyla birlikte yoğunlaşabilir ve çocuk da kaygılı olursa daha da artar. Kaygılı anne ile kaygısız baba arasındaki iletişim sorunları –biri çocuğun sorununu anlar, diğeri “büyüdüğünde geçecek” beklentisi içindedir– ebeveynler arasında gerilime neden olur ve çocuk da bu gerilimden payını alır.
Kaygısız ebeveynler sıklıkla çocuğun kaygısını dostlar ya da aile ile tartışmamayı tercih eder. Ben ebeveynlere, kendi çocukluklarında yaşadıkları kaygının sıkıntısını çocuklarıyla paylaşmalarını tavsiye ediyorum. Kaygının gerçekliğiyle ilgili açık ve dürüst iletişim sizin ve çocuğunuzun kendinize özen göstermenizin bir yoludur. Bastırılmış duyguların üstüne güçlü bir yapı iskelesi inşa edilemez. Bu dünyada akıl sağlığıyla ilgili yeterince yaftalama mevcut. Kaygının üstündeki bu yaftayı evde kaldırın. Çocuğunuzun kaygısı, otizmi ve depresyonu hakkında ailecek hep birlikte konuşun.
Bazı ebeveynler için kendilerinin ve çocuklarının akıl sağlığı hakkında evde konuşmak yeterli değildir. Bir topluluğa katılmak üstünüzdeki baskıyı hafifletebilir. Kendinize özen göstermek, kaygılı bir çocuk yetiştirmenin zorluğuyla ilgili içinizi dökebileceğiniz bir destek grubu bulmak anlamına gelebilir. Başka ebeveynlerin değer vermesi kaygınızın keskinliğini azaltabilir.
Özel eğitime ihtiyaç duyan ve duymayan çocuklara uygun ebeveyn destek grupları bulmak için childmind.org/groups adresini ziyaret edin.
AH O HISLER…
Bu bölümün başında bahsettiğim, oğlu Max’in öğretmenine evde yapılması gereken karmaşık bir okul projesi hakkında öfkeyle patlayan anne Lisa, sohbetimiz sırasında şaşırtıcı olduğunu düşündüğü bir kabulde bulundu: “Max’e feci öfkelenmiştim. Son dakikaya bıraktı ve bu, işleri benim üstüme yıktığı ilk sefer de değildi. Sonra bir de surat asıyor, omuz silkiyor. Bazen oğlum… oğlum tam bir denyo oluyor!”
Bütün ebeveynlerin buna benzer hikâyeleri vardır. Ebeveynler bana hep tepelerinin nasıl attığını ve birilerine nasıl patladıklarını anlatır. Ama “Çocuğunuza mı öfkelenmiştiniz?” diye sorduğumda bunu kabul etmeye korkarlar. Çocuğunuzun sizi öfkelendirdiğini kabul etmenin yanlış bir tarafı olduğunu düşünmüyorum. Çocuğunuz öfkelenmenizi hak edecek bir şey yaptıysa ona sakin bir ses tonuyla, “Sana bu konuda gerçekten öfkelendim…” demeli ve söz konusu davranışın ya da eylemin ne olduğunu belirtmelisiniz.
Ebeveynlerin kimi zaman çocuklarının denyo olduğunu düşünmelerini umursamıyorum. Bu duyguyu, eşleri ya da terapistlerinden başka kimseye ifade etmemeleri gerektiği ortada. Bu duygu karmaşasının varlığını, bazen çocuklarınızla takılmak istemediğinizi ya da onlarla birlikte olmaktan her zaman hoşlanmadığınızı kendi içinizde kabul edin yeter. Sizi öfkelendirebilirler. İnatçı olabilirler. Bunu kabul etmek, bu tümüyle meşru duygular hakkında hissedebileceğiniz suçluluğun yükünü hafifletir. Terapide ebeveynlerin, “Biliyor musun, çocuğumu seviyorum, ama tanrım, neden uyumuyor ki? Tam bir uyku düşmanı! Beni deli ediyor!” demeleri çok hoşuma gider.
Kendinize özen göstermenin temeli kendinizin farkında olmaktır. Özellikle de çocuklarınız küçükken ve hayatınız da bulanıkken, “Bir dakika, ben nasıl gidiyorum bakalım?” diye sormak için kendinize zaman ayırmak o kadar ender yapılıyor ki. Oturup düşündüğünüzde, ebeveynliğin hayal ettiğiniz gibi bir şey olmadığını, çocuğunuzun bir tür pislik olduğunu veya onun da sizi bir pislik gibi gördüğünü fark edebilirsiniz. İnsanlar fazlasıyla büyük ve korkutucu göründüğü için bu duygulardan kaçar. Onun yerine meşguliyet yaratır ve bunlardan kaçınırlar. Ama bunları anlayıp kabul eder etmez kendilerini daha iyi hissederler.
Lisa da sonunda, öğretmene duyduğu öfkenin oğluna olan kızgınlığı kadar büyük olmadığını kabul ettiğinde gürültüyle nefesini verip, “Gerçekler ortaya çıkıyor,” dedi.
“Herhalde çok daha iyi hissediyorsundur,” dedim.
Öyle hissediyordu, öğretmenden özür diledikten sonra daha da iyi hissetti.
Bundan birkaç hafta sonra okulda Ebeveyn Gecesi düzenlendi. Bütün Rube-Goldberg projeleri sergilendi. Lisa’nın anlattığına göre Max’in projesi sınıftaki en kötü projeydi, yine de büyük ölçüde ödevin verildiği öğrencinin elinden çıkmış birkaç projeden biriydi belki de! Lisa projenin halini ikircikli bir duyguya ya da pişmanlığa kapılmaksızın kabul etmişti. Proje derme çatma olabilirdi ama onun sayesinde Lisa’nın yapı iskelesi çok daha güçlenmişti.
“Ama bizim karton ve seloteyp felaketimize gururla baktım çünkü her şeye rağmen bir araya getirebilmiştik,” dedi. “Bize bir eylemin bir diğerine, sonra bir diğerine nasıl yol açtığını öğretmesi gerekiyordu. İkimiz de dersimizi aldık ama tümüyle beklenmedik biçimlerde. Tükenmişseniz saldırırsınız, bu da suçluluk ve pişmanlık duymanıza neden olur. Mesaj alındı. Şimdi tükenmeden kaçınmak için elimden geleni yapıyorum ki Max ve ben birlikte bir şeyler kurabilelim.”
ŞU KALASLARI ÇIVILEYIN!
Kendinize özen göstermek ebeveyn olma konusunda kendinizi daha güçlü ve daha iyi hissetmek için yapı iskelesi kalaslarını kullanmak anlamına gelir.
Sabır
• Koşuşturmak, kendinizi ve çocuklarınızı hayatta son sürat taşımak yerine yavaşlayın. Sürdürülebilir bir program belirleyin. Belki de bazı şeyleri kaldırmanız gerekiyordur. Mola verin. Gevşeyin. Yenilenin. Günde beş dakika bile harikalar yaratır.
Sıcaklık
• Kusurlu bir insan olduğunuz için kendinizi affedin, kendiniz ve aileniz için yaptığınız bütün iyi şeylerden ötürü kendinizi sevmenin, kendinizi teşvik etmenin tadını çıkarın.
Farkındalık
• Her gününüzü, “Kafamın içinde neler olup bitiyor? Beni strese sokan nedir? Teslim etmediğim duygular ve düşünceler nelerdir? Kendime ilgi göstermekten beni alıkoyan nedir? Daha iyi hissetmek ve uyum sağlamak için neler yapabilirim?” sorularını kendinize yönelterek geçirin.
İzleme
• Ekran başında geçirdiğiniz zamanın kendinizle baş başa geçireceğiniz zamandan/romantik zamanlardan/doğada geçireceğiniz zamandan/yaratıcı zamandan/düşünme zamanından çalmaması için günlük telefon kullanımınıza dikkat edin.
3
Yeni Bir Plan Çizin
Mimarlıkta plan, bir yapının tasarımının teknik bir çizimi, eskizidir. Duvarların, kapıların, pencerelerin nerede olduğunu, ayrıca elektrik ve tesisat sistemlerinin nereden geçeceğini gösterir. Bir yapı projesi bir planla başlar. Bir yapıyı plansız inşa etmek imkânsız olurdu. İyi bir planı olmaksızın inşa edilmiş bir yapıya girme konusunda çoğumuz son derece büyük bir tedirginlik duyarız.
Birinci Bölüm’de “Yapı İskelesi Kurma Stratejileri” çerçevesinde belirttiğimiz üzere beyinlerimiz davranışlarımızın milyonlarca yıl süren evrimle çizilmiş planıdır. Ne var ki bu planın bazı yönlerinin modası geçmiştir ve modern hayat açısından pek anlamı yoktur. Evlerde ve apartman dairelerinde yaşıyoruz ama beyin planlarımız aslında bizi duygusal olarak sınırlayan kalın, sağlam duvarlı mağaralar için çizilmiş.
Bugünkü ebeveynlerin işine yarayacak bir yapı iskelesi inşa edebilmek için modası geçmiş eski planın üstünü çizmeli, o kadar klostrofobik olmayan, eklemeler için bol bol yer bırakılmış modern ve serbest bir yeni plan çizmeliyiz.
Claire “kasırga”dan farksız olan oğlu Daniel ile zor zamanlar yaşıyordu. Yedi yaşındaki bu çocuk bir odaya girmesini izleyen beş dakika içinde ya bir şeyi kırıyor ya da döküyordu. Claire onun peşinde dolaşmayı alışkanlık haline getirmişti, ona sürekli yavaşlaması ve dikkatli olması uyarısında bulunuyordu. Felaket baş gösterdiğinde ona bağırıyor, sonra ortamdan uzaklaşmasını, başka bir odaya gidip oturmasını istiyordu, Daniel kimi zaman buna uyuyordu. Claire, “Sanki sırf beni delirtmek için bir şeyleri kırıp azgın azgın koşturuyor,” diyordu. Sadece gerçekleşen fiziksel hasarı görüyor, itaatsizliğin farkına varıyordu. “Oğlum beni zora düşürmekten zevk alıyor, çaresizlik içindeyim. Onun kötü davranışlarından ötürü insanlardan özür dilemekten yoruldum. En büyük korkum da hep böyle biri olarak kalması.”
Claire ebeveynlik tarzının, donanımındaki iki içgüdüden kaynaklandığını (henüz) anlamamıştı. Bu içgüdülerin ikisi de insan beyinlerimize önceden yerleştirilmiştir ve bir zamanlar türümüzün devamı için gerekli olan içgüdülerdir ama bugün yaşadığımız dünyada bağımsız, özgüvenli çocuklar yetiştirmeye uygun değillerdir. Ebeveynler bu antik içgüdülere uyarak aslında çocuklarında kaygıya neden olur.
Büyük bir güncellemeyi gerektiren bu iki içgüdü olumsuz izleme ve doğrulama yanlılığıdır.
Olumsuz izleme, yani sadece “yanlış” olan şeylerin fark edilmesi. Ortaya çıkabilecek herhangi bir tehlikeye karşı her an tetikte olup ufku gözlemek türümüzü hayatta tutmuştur ve toplumu bir arada tutan bağ olmuştur. Maalesef olumsuz şeylere odaklanmak olumlu insan davranışları şekillendirmekte ve yakın bağlar kurmakta etkisiz bir yoldur. Sadece kötü olanın görülmesi iyi davranışların geliştirilmesini desteklemez. Eğer çocuklarınıza durmadan ne yapmamaları gerektiğini söylüyorsanız onlara ne yapmaları gerektiğini öğretmiyorsunuzdur. Tipik bir örnek: Claire’in Daniel’ın bütün sorunlu davranışlarına lazer keskinliğiyle odaklanması ve oğlunda iyi şeyler görmeyi başaramaması.
Doğrulama yanlılığı, yani her zaman “haklı” olduğunuza inanmak. Ebeveynin bilgiyi eğip bükerek görüşlerini doğrulama, kendisini haklı çıkarma eğilimi, “kötü” çocuklar söz konusu olduğunda korkulan şeyin başa gelmesine neden olur. Bu eğilim ebeveynlerin yüksek beklentisine karşılık vermeye çalışan “iyi” çocukları da kaygıya sürükler. Doğrulama yanlılığına kapılan ebeveynler çocuklarını tiplere ayırır: “uslu” ve “baş belası” gibi örneğin, sonra da çelişkili kanıtlar bulunmasına rağmen bu tiplemelere bağlı kalırlar. Daniel daha sadece yedi yaşındaydı ve Claire ömrünün geri kalanında Daniel’ın kendisini üzeceğine çoktan karar vermişti.
Çocuğunuzun özgüvenini artıran ve aranızdaki bağı güçlendiren kuvvetli bir yapı iskelesi inşa etmek için kusurlu planı çöpe atın ve büyümeye izin veren, kaygıyı önleyen yeni bir plan çizin.
SADECE YANLIŞ OLAN ŞEYLERI FARK ETMEK
Olumsuz izleme, ebeveynlerde herhangi bir davranış çalışmasına başlamadan önce tanıttığımız ana kavramlardan biridir. İnsanlığın erken bir evresinde, her gün yiyeceğin nereden bulunacağının bilinmediği gündelik geçim kültüründe ebeveynler, çocuklarına sadece, kendilerini veya başkalarını tehlikeye attıklarında dikkat edecek zihinsel yetiye sahipti. Ama bu programlama modern ilişkilerin kurulması açısından işe yaramıyor.
Bu konu hakkında konferans verirken ebeveynlere bir parkta oynayan yirmi çocuğun bulunduğu bir fotoğraf gösteriyorum ve ilk dikkatlerini çeken şeyi göstermelerini istiyorum. Hiç şaşmaz, ebeveynler burnunu karıştıran çocuğu, ağlayanı, bir başka çocuğa yumruk atmaya hazırlananı görür. Tatlı tatlı paylaşan çocukları, kendi başına sessiz sakin oynayanı ya da başka bir çocuğu oyuna davet edeni görmezler.
Dolayısıyla ebeveynler sadece olumlu davranışı görüp olumsuz davranışlar yaşanmıyormuş gibi yapmaları gerekip geremediğini sık sık sorarlar. Hayır. Kuvvetli bir yapı iskelesi, pamuk helva ve hayaller üstüne kurulmaz. Yeni plan, sadece olumsuz davranışlar yerine olumlu ve olumsuz bütün davranışların farkına varmaktır. Child Mind Institute’taki klinik psikolog David Anderson, “Literatür, çocuğunuzun olumlu davranışlarına –hiç gözünüzden kaçmayan olumsuz davranışların karşıtı olanlara– daha yüksek oranda dikkat etmeyi başarırsanız istediğiniz şeyi daha fazla göreceğinizi gösteriyor,” diyor ve anlatmaya devam ediyor: “Örneğin kısa süre önce bir anne gelip, ‘Kızım hep eliyle yemek yiyor,’ dedi. Bütün özenli ebeveynler gibi o da kızına böyle yapmamasını söylemişti. Ona önce olumsuz davranışın tersinin ne olduğunu düşünerek, ki çatal bıçakla doğru düzgün yemektir, sonra da kızının bunu ne kadar sık yaptığını izleyerek yaklaşımını değiştirmesini önerdim.”
Claire’in örneğinde, Daniel’ın bir şeyleri dökmesinin tersi olduğunu düşündüğü davranış, çocuğun bir bardak meyve suyunu bir damla bile dökmeksizin içmesiydi. Zihninizde bu karşıt davranışları düşündüğünüzde bunları fark etmeye odaklanın ve çocuğunuz bu davranışları gösterdiğinde onu takdir edin. Çocuğunuz gece bin kez yatağından kalktığında sinir olma düzeyinizi düşürün ve onun yerine yatağından kalkmadığında onu takdir etme düzeyinizi yükseltin.
Bir kılavuz çizgisi olarak, takdire karşı eleştiri oranını kabaca 3’e 1 düzeyine çekin. Sadece olumsuzu fark etmeye alışmışken bunu yapmak zordur ama uzun vadede getirdiği ödül dilinizi ısırmanın acısına değer. Dr. Anderson, “Ebeveyn çocuk ilişkisi temeldir, davranış yönetimi bunun üstüne inşa edilir. Başarılı olduğunda çocuğunuzu takdir edin, bağırmayı ve olumsuz davranışlara dikkat etmeyi azaltın, böylece ilişkiniz daha güçlü ve daha sıcak olur, zaman içinde gerçek bir davranış değişikliği görürsünüz,” diyor.
TEKRARLAYARAK ÖĞRENMEK İÇIN ASLA FAZLA YAŞLI DEĞILSINIZ
Eski alışkanlıklarınız ve içgüdüleriniz bu kadar içinize işlemişken nasıl yeni bir plan çizebilir ve 3 takdire 1 eleştiri oranını tutturabilirsiniz?
Bunu yaparken yaslanacağınız yönteme pekiştirerek öğrenme deniyor. Bir basketbol oyuncusunun üç puanlık atışı tekrar tekrar binlerce kez çalışmasına benziyor. Aynı oyuncu maçta bir savunma oyuncusuyla mücadele ediyorken, becerileri baskı altındayken tökezleyebilir ama aşırı pratik yaptığı için basketi atma ihtimali yine de daha fazladır.
Dolayısıyla yeni planı çalıştığınız ilk iki üç ay içinde olumlu davranışı takdir etmeyi artırıp olumsuz eleştiriyi azaltma pratiğinde 3’e 1’den çok daha yüksek bir oranı hedefleyin. Bu zihinsel bir disiplin gerektirir; yoğun, zorlu hayatları olan ebeveynlerden çok şey ister. Ama bunu bir süreliğine yapabilirseniz çocuğunuzun davranışında bir değişiklik fark edeceksiniz. Bu değişikliği birkaç ay boyunca sürdürebilirseniz on ikiden vurmuş olursunuz. Yeni beceriniz zaman içinde silinmeye yüz tutsa bile –muhtemelen de öyle olacaktır– yine de bu stratejiyi önceki sürece göre daha sık kullanıyor olacaksınız.
Pekiştirerek öğrenmenin güzelliği de siz yeni becerilerinizi uygularken (onun davranışlarına dikkat eder, iyi davranışlarını takdir etmeyi artırırken) çocuğunuzun da davranışlarını iyileştirmesinde yatıyor. İkiniz de ilişkiniz ve birbirinizi anlama biçiminiz için yeni bir plan çizersiniz. “Ebeveynlere göre tekrarlayarak öğrenmek becerileri koruyor. Bazıları kafalarının içinde benim, ‘Bunun tersi olan olumlu davranış nedir?’ ve ‘Çabayı takdir edin!’ dediğimi gerçekten duyduklarını söylüyor,” diyor Dr. Anderson.
Kulağınıza ne kadar gayrisamimi gelirse gelsin takdiri gerçekten de bol bol dağıtın. Çocuğunuz elleriyle yemeyi bırakmışsa onu takdir ederken biraz tuhaf hissetmişsiniz, çok mu? Bir anne takdir ederken hissettiği utanma duygusunu, cümlelerinin başına “ahbap” sözcüğünü getirerek aştığını söylemişti bana: “Bu ifade, bir şekilde beni rahatlattı. ‘Ahbap, cipsleri kâsede tuttuğun için teşekkürler. Kız kardeşine nazik davrandığın için teşekkürler ahbap,’ diyorum mesela. Başka yerde olsa ‘ahbap’ desem utanırdım. Ama burada benim takdir duygumu ifade etmeme yardımcı oluyor.”
Size hangisi uyarsa ahbap.
HER ŞEYI İZLEYIN
İki hafta boyunca çocuklarınız birer denekmiş, siz de laboratuvar önlüğünü giyip dosyasını eline almış bir biliminsanıymışsınız gibi davranın. İncelemek istediğiniz sorunlu davranışı seçin ve veri toplamaya başlayın. Yatma zamanı çok sık rastlanan bir şikâyet olduğundan onu örnek alalım. Her gece çocuğunuzun kaç kere ve hangi gerekçeyle yatağından kalktığını sayın. Nasıl tepki verdiğinizi kaydedin. Yataktan kalkmadığı zamanları da not alın.
Ebeveynler çocuğun haftada iki gece yatma kuralını bozmasına takar, o iki geceye odaklanmaya meyleder, özellikle de bu durum bir saat boyunca kimin patron olduğu konusunda bir bağırış çığırışa neden oluyorsa. Çocuğun üç gece doğruca yatağa gittiğini ya da diğer iki gecede azıcık şikâyet ettiğini ama sonra çabucak yattığını unuturlar.
Veriler çocuğunuzun davranışlarının çoğu zaman iyi olduğunu gösteriyorsa bu durumda yatma vakti geldiğinde her zaman olduğu gibi üçüncü seviyede savunma hazırlık durumuna (DEFCON 3) geçip herkesi germek yerine rahat davranmayı öğrenmenizin vakti gelmiştir. Veriler elinizde olduğunda tabletinize ya da dosyanıza bakıp çocuğunuzun iki gece sizi zorladığını, bir kere bağırdığınızı, bir kere duygularınızı kontrol ettiğinizi görebilirsiniz. Ertesi hafta “kayıp” sayınızı daha aşağı çekmeye çalışabilirsiniz. Çocuğunuz çabucak uyuduğu iki gece boyunca ilk kez yatağında kitap okumuştu. Ertesi hafta çocuğunuzun bir kitabın kapağını açmasına ne kadar bayıldığınızı söyleyip durmanız gerekir.
Kendinizi ve çocuğunuzu izler, verileri neyin işe yaradığını neyin yaramadığını öğrenmek için kullanırsanız kötü gecelerin sayısı azalır, araları açılır ve süreleri kısalır. Sağlam kanıtlarla belgelenmiş, kötü geçmiş bir tek gece çocuğunuzun kayıp bir vaka olduğu anlamına gelmez, uyum sağlamaya yönelik düşünceleriniz iyileşmeye başlar. Verilerin toplanması ister yatma vakti, ister oyun vakti ya da ev ödevleriyle ilgili olsun, sizin ve çocuğunuzun neyin yolunda neyin yanlış gittiğine dikkat etmenizi, bu bilgiyi herkesin yararına nasıl kullanacağınıza özen göstermenizi sağlar.
ÇOCUKLAR DA OLUMSUZLUĞA MEYILLIDIR
Bir odada bulunan yirmi yetişkinin fotoğrafını bir grup ergene gösterseniz ve onlardan dikkatlerini çeken şeyleri göstermelerini isteseniz bu gençler de şaşmaz bir tutumla çocuğuna bağıran bir babayı ya da hayal kırıklığı içinde ellerini havaya kaldırmış bir anneyi gösterirlerdi. Oğlunun ev ödevine sabırla yardım eden anneyi ya da kızının sorunlarını saygıyla dinleyen babayı fark etmezlerdi. Herkes beyninde saldırgan ve incitici davranışı taramaya yönelik bir donanımla doğar. Ama siz hep olumsuz davranışlara tepki verirseniz çocukların olumsuzluk eğilimi de sizinle etkileşimi nedeniyle güçlenir. Çocuğunuz fark edilmek istiyorsa size gözünüzden asla kaçmayacağını bildiği şeyi, yani kötü davranışı gösterecektir. Bamtelinize basan bir ergen dikkatinizi çekeceğine güveniyordur. Buradan büyük bir kavga çıkarsa ev ödevinden kaçacağı bir bahane yaratmıştır.
BUNU EVDE DENEMEYİN
Çocuğunuzu Küçük Düşürmek
Olumsuzluk eğiliminin yan ürünlerinden biri de çocuğunuzu utandırmanın, küçük düşürmenin ya da onunla alay etmenin, dalga geçmenin nasıl davranacağını öğretmekte etkili bir örnek olduğu inancıdır. Kesinlikle yanlış bir inançtır. Kanada’da kısa süre önce yapılmış, on üç ile on beş yaş arası 1400 çocuğun katıldığı bir araştırmada evde alaycı ebeveynlerin zorbalık ettiği çocukların okulda akran zorbalığına uğraması ihtimalinin daha yüksek olduğu ortaya çıkmış. Ebeveynler çocuklarıyla alay ederek onların öfkeye uygun tepki verme becerilerini her iki yönde de sakatlamışlar. Öfkeye ve düşmanlığa kapılmak arkadaş kazanmayı sağlayacak müthiş bir yol değildir. Ebeveynleri onları böyle işlediği için akranların alayları karşısında fazla hoşgörülü olmak da iyi değildir.
Oğullarım küçükken onlarla bir beyzbol maçına gitmiştim, kenarda duran bir babanın oğluna atletik becerileri konusunda bağıra çağıra hakaret ettiğini dinleyerek geçmişti bütün maç. Çocuk ilk posta doğru koşarken babası, “Bu mu senin hızın? Kaldır kıçını!” diye bağırıyordu. Çocuk oyundan çıkarıldığından babası durmadan onunla alay etti. Alayları bütün oyun boyunca sürdü, izlemesi ıstırap vericiydi. Baba belki de oğlunu daha çok çabalamaya teşvik ettiğine yürekten inanıyordu. Ama araştırmalar alaycı ebeveynlerin çocuğun benlik algısına hasar verdiğini gösteriyor. Benlik duygusunun çarpılmış olması da kalıcı depresyon ve kaygıya yol açıyor. Ergenlerde kaygıyı ve depresyonu önlemenin en kolay yolu, evde onlara işkence ETMEMEKTİR.
Utandırmaya başvurmak olumsuz davranışı güçlendirir, gerçi görünüşe bakılırsa bazı ebeveynler bunun tam tersinin doğru olduğunu düşünür. Bir babanın, oğlunu otobüste bazı çocuklara kötü davranırken yakaladığını, sonra da ona okula bir hafta koşarak gitme cezası verdiğini duyurduğu bir video paylaştığını görünce başımı iki yana sallamaktan başka bir şey gelmedi elimden. Baba, akranlarını utandırdığı, onlara zorbalık ettiği için oğlunu utandırıyor, ona zorbalık ediyor, böylece cehennem misali bir olumsuzluk döngüsü yaratıyordu.
Nick Lowe kusura bakmasın ama iyi olmak için asla zalim olmamalısınız.
Bilakis iyi olmak için iyi olun. Bir çocuğun özgüvenini sıcaklıkla perçinleyin.
Terapide ve konferanslarda bu dinamiği ebeveynlere işaret ettiğimizde odayı büyük bir sessizlik kaplardı.
Stephen diye anacağım on üç yaşında bir çocuk ev ödevi yapmaktan nefret ediyordu. Babası Michael oğlunun terapistlerine, her gece bu konuda hararetli bir tartışma yaşadıklarını anlatmıştı. Michael akşam yemeğinden sonra Stephen’a oturmasını, kitaplarını açıp ödevlerine başlamasını söylüyordu. Stephen ise atıştıracak bir şeyler alıyor, sonra banyoya gidiyor, arkasından internette “bir şeye bakıyor”du; babasının tepesi yavaş yavaş atıyordu. Michael oğlunu kaçınılmaz olarak ödevini geciktirmekle suçluyordu. Stephen ona dikkatini dağıttığını, kötü bir baba olduğunu, kendisini sabote ettiğini söyleyerek karşılık veriyordu. Ardından tartışma alevleniyordu.
Baba oğul ikisi de olumsuz planı kullandıkları için bu kalıba kilitleniyorlardı. Bu arada fazla ev ödevi de yapılmıyordu.
Bir ergenin dikkat çekmek için bamtelinize basmasını ona istediği ilgiyi göstererek ödüllendiremezsiniz. Ona ev ödevinden kaçma fırsatı tanımayın, özellikle de çoğu zaman ödevlerini yapıyorsa. Dolayısıyla bir ergen tam da ödevini yapması gerektiği sırada size saldırganca bir şeyler söylüyorsa bu yemi yutmayın. Bunun yerine ona, “Benimle böyle konuşman yakışık almıyor ama ödevlerinin yarısını bitirmiş olman hoşuma gitti,” deyin.
Kışkırtıcı yorumları ve kötü davranışları görmezden gelmenizi, o sırada ortada pek kanıt görünmese de olumlu yöndeki karşıt davranışlara odaklanmanızı istemem epey büyük bir istek, biliyorum. Ergen çocuğunuz bağırmanızı beklerken sizin, “Söylediklerini beğenmedim ama kendini bu kadar iyi ifade etmene bayılıyorum,” demeniz ona da epey tuhaf gelecektir.
Ergen çocuğunuz, onun üstünde bir ebeveynlik stratejisini denediğinizi fark edecek kadar uyanık olsa da bamteline basmayı görmezden gelmeniz yine de işe yarar. Ebeveynlerin bu yolu tutmasına birkaç kez kılavuzluk ettik. Birkaç hafta sonra çocuğa sorduk: “Annenle babanın daha önce seninle konuşma tarzını beğeniyor muydun yoksa son birkaç haftadır denedikleri şeyi mi tercih edersin?” “Eskiye dönmelerini, daha önce yaptıkları gibi davranmalarını istiyorum,” diyen bir çocuk henüz çıkmadı. Çocuklar kavga etmektense ne kadar tuhaf gelirse gelsin takdiri kabul etmeyi tercih ederler.
YENI PLANIN MÜREKKEBI NE KADAR HIZLI KURUR?
S: Eski planı bugün bıraksanız çocuğunuzun davranışı ne zaman değişir?
C: Üç aya.
Daha çabuk olmasını dilerdim ama yeni davranışın yerleşik ve normal davranış halini alması biraz zaman ister. Yine de yol boyunca bazı cesaretlendirici işaretler görürsünüz:
• İkinci haftada olumsuz eğilimi değiştirmeye olan direncinizi kırmaya başlarsınız.
• Dördüncü haftada pekiştirerek öğrenme sayesinde takdir-düzeltme oranınızı çocuğunuzun davranışında bazı değişiklikler görecek kadar yükseltmiş olursunuz.
• Altıncı haftada çocuğunuz hedeflenen davranışta tutarlı bir iyileşme göstermeye başlar.
• Sekizinci haftada çocuğunuzun sık sık olumlu davranış sergilemesine alışırsınız. (Bu noktada ebeveynlerimiz terapistlere, “Bana başka ne önerebilirsiniz?” diye sormaya başlar.)
• On ikinci haftada yeni davranış –sizin ve çocuğunuzun yeni davranışı– yerleşmiş ve sağlamlaşmış olur.
Klinik olarak ağır zorluklarla karşı karşıya olan çocukların kötü alışkanlıkları kırması dört beş ayı bulabilir. Tipik çocuklarda sekiz hafta kadar kısa sürebilir. Ama değişiklikleri görecek kadar uzun bir süre boyunca bu stratejiye sadık kalırsanız değişiklik muhtemelen kalıcı olacaktır. Araştırmalara ve şahsi deneyimime göre bu müdahalelerin süresi kararlılık gösterir. Olumlu güçlendirmeyi üç ay boyunca sürdürün, çocuğunuzun iyi davranışını altı ay, bir yıl, üç yıl sonra hâlâ görürsünüz. Üç ay doldurulması uzun bir süreymiş gibi görünebilir. Ama değişikliği yerleşik kıldığınızda, tarafsız izleme ve iyi davranış yeni normal haline gelir.
ÇOCUKLARINIZIN AKSI DAVRANIŞLARI İÇIN YAPI İSKELESI
• Yapı. Düşüncelerinizi çocuğunuzda sadece olumsuz olanı değil her şeyi fark etmeye yöneltin. Onun davranışını bütünlüğü içinde görebilirseniz neyin değişmesi gerektiğini de daha iyi anlayabilirsiniz.
• Destek. Çocuğunuza olumlu bir değişiklik yapabilmesi için ihtiyaç duyduğu bütün bilgileri, görmeyi sevdiğiniz davranışı nedeniyle onu takdir etmek ile sevmediğiniz davranışı nedeniyle ona bağırmak arasında 3’e 1 oranını kurarak verin.
• Teşvik. Çocuğunuz için olduğu kadar kendiniz için de sevinin. İçgüdüsel davranışı kökünden kazımak çok fazla zihinsel disiplin gerektirir, gösterdiğiniz çabadan ötürü kendinize ekstra puan verin.
ÇOCUĞUNUZ HAKKINDA HEP HAKLI ÇIKMAK
Karım Linda ile benim üç oğlumuz var, her birinin arasında iki buçuk yaş bulunuyor, üçü de biraz birbirine benziyor; aynı evde büyüdüler, aynı okullara gittiler. Ama mizaçları, kusurları ve sahip olduklarıyla birbirlerinden tümüyle farklı insanlar.