Kitabı oku: «Sağlam Çocuklar Yetiştirmek», sayfa 4
En büyük çocuğum Joshua yedi yaşından beri kendisini çok iyi ifade eden bir entelektüel. İkinci sınıftayken bir hafta sonu arabayla bir yerlere giderken ulusal radyo kanalında toplumsal kaygı hakkında bir program dinliyorduk. Eve geldiğimizde, “Arabayı kapama. Programın sonunu dinlemek istiyorum,” demişti.
Biz de program bitinceye kadar arabada oturmuştuk. Sonra Joshua bana dönüp, “Baba sen aslında neden bahsettiklerini anlamıyorsun. Sen ve Adam (ortanca oğlum) insanlarla hiç düşünmeden konuşabiliyorsunuz. Annem ve benim önce ne söyleyeceğimizi düşünmemiz gerekiyor,” dedi.
Onun bu kadar genç yaşta kendisinin bilincinde olması beni gururlandırmıştı. Kesinlikle de haklıydı. Joshua ile annesi bir salona girince, “Benimle kim konuşacak?” diye düşünürler. Adam ve ben ise bir salona girdiğimizde kalabalığa şöyle bir bakarız, “Kiminle konuşacağım?” diye düşünürüz.
Joshua o gün kim olduğunu söyleyerek benim için bir şey yaptı. Ben de onu dinleyerek, ona inanarak onun için bir yapı iskelesi kurdum. Çocuğu kaygısından bahsettiğinde birçok ebeveynin yaptığı gibi, “Rahatla ve kendin ol. Her şey iyi olacak,” demedim. Çocuğa gerçekten de “kendisi olma” özgürlüğü verilirse ebeveynleri onun kaygısını görmezden gelmez. Ebeveynin kurduğu yapı iskelesi, çocuk kim olduğunu düşünürken, onun kurduğu yapının çevresinde şekil alır. Çocuğun kim olduğu konusunda ebeveynlerin düşüncesine dayanarak onu sınırlamaz ya da bastırmaz.
Doğrulama yanlılığından söz edilirken, sıklıkla siyasi bir bağlama atfen, ideolojik yankı odalarında ya da “fanus” içinde yaşayan insanlarla ilişkili olduğu düşünülüyor. İnandığınız ne varsa Facebook akışınızdaki beş yüz kişi, hayatınıza aldığınız haber kanalları, yaşadığınız eyalet, bölge, şehir tarafından onaylanır. Ama çocuklarınızla ilgili olarak da aynı “balon” düşüncesini uyguluyor olabilirsiniz. Bilinçaltınızda, birkaç etkene, örneğin çocuğunuzun iki yaşındaki kişiliğine, sizin kişiliğinize ya da çocuğunuzun nasıl biri olmasını istediğinize dayanarak onun için bir plan çizmiş olabilirsiniz. Fantezi planın mürekkebi kuruduğunda onu değiştirmek ya da yeniden çizmek çok zordur. Claire gibi bir annenin, “Daniel tam bir baş belası” dediğini işitsem zihnimde bir kırmızı bayrak sallanmaya başlar. Claire oğluna ilişkin değerlendirmelerinde yüzde yüz haklı olduğuna inanıyordu, hiçbir şey onun “haklı” olduğu duygusunu sarsamıyordu. Daniel nasıl davranırsa davransın, Claire gördüklerini, yerleşik düşüncesini doğrulayacak şekilde “evirip çeviriyordu”.
Ebeveynlerin çocuklarını değerlendirmeye getirip, “Ne oluyor bilmiyorum. Lily hep mutlu bir çocuktu,” demesiyle sayamayacağım kadar çok karşılaştım. Lily’nin asla mutlu olmadığını söylemek istemiyorum. Küçük bir çocukken belki öyleydi. Ama olgunlaşırken beyni değişti. Hormonları harekete geçti. Hayat oldu. Çocuğun kaygısı ya da depresyonu onu bana getirecek kadar ağırsa hep mutlu olmadığı açıktır. Ama yine de ebeveynler kendi fantezilerinde kurduklarına karşılık çocuklarının gerçekte kim olduğunu görmekte zorluk çekerler.
Doğrulama yanlılığı ebeveynlerin tehlikeli kör noktalarından biridir. Çocuğunuz hakkında “haklı” olduğunuzu düşünmeniz sizi, yapı iskelesi kurularak çözülmesi gereken sorunları yanlış biçimde ele almaya yöneltebilir. Çocuğun, kendisinin söylediği kişi olmadığında ısrar etmek –“Rahatla, her şey iyi olacak,” demek– ebeveyn çocuk ilişkisine de zarar verir. Dinlemeyerek, içinde bulunduğunuz balonu bozmayı reddederek çocuğunuza sizin desteğinize güvenmemeyi öğretirsiniz.
ANDA KALIN
Diyelim ki çocuğunuz üst üste iki matematik sınavında başarısız oldu. Sonraki iki matematik sınavında en yüksek notu alması, çocuğunuzun matematikte zorlandığı yönündeki görüşünüzü değiştirmeye yeter miydi?
Muhtemelen yetmezdi ama yetmesi gerekir. Birincisi beyniniz sizi sorun çıkmasını beklemeye ve sorun aramaya yöneltti (olumsuzluk eğilimi), sonra da bu olumsuz izlenimi doğrulamaya çalıştınız. Görüşler oluştuktan sonra onları değiştirmek için çok büyük miktarda aksi yönde kanıt gerekir. İnsanlar farklı bir şey yapmaya ya da olmaya çalışan biriyle ilgili yorumlarını yeniden formüle etmekte çok zorlanır.
Başka bir deyişle, “Çocuğumun matematiği iyi değil,” diye düşünüyorsanız bu konu sizi kaygılandırabilir ve beklentiye sokabilir. Çocuğunuz başarılı bile olsa bu konudaki kaygılarınızı bir kenara bırakamayabilirsiniz. Matematiği iyi olan bir çocuk için, bir sınavda başarısız oldu diye pahalı bir öğretmen tutmak, yapı iskelesi kurmakta aşırıya kaçmanın ya da hiçbir şey yapmamak onun güçlenmesini sağlayacakken çok fazla şey yapmanın bir örneğidir.
Burada Viktor diye anacağım bir çocuk ortaokuldayken derslerine özen göstermiyordu, okulu ve öğretmenlerini küçümsediğini de açıkça dile getiriyordu. Ebeveynleri sabahları onu kapıdan çıkarmakta feci zorlanıyor, sürekli kasten kaçırdığı okul servisine kelimenin tam anlamıyla sürükleye sürükleye götürüyordu. Ailesi Viktor okula zamanında yetişsin diye Uber’a bir servet harcadı.
Viktor bir şekilde ortaokulu bitirdi. Sonra lisede bir şey oldu, her şey yerli yerine oturdu. Yeni öğretmenleri ona şevk vermişti, Viktor derslerini önemsiyor, okula zamanında gitmek istiyordu. Katılım göstermeye başlayınca arkadaşları da oldu ve –olumlu anlamda– akran baskısını hissederek derslere özen gösterdi ve bazı kulüplere katıldı. Dahası, başarılı olmak için kendi üzerinde de baskı kurdu.
Ebeveynlerinin Viktor’un değiştiğine inanması epey zaman aldı. Lise birinci sınıf boyunca her sabah geç kalmaması için ona bağırmaya devam ettiler. Otobüsü bir kez bile kaçırmadığını fark etmemiş gibi görünüyorlardı. Geceleri ödevini yap dırdırı devam etti, oysa Viktor kendiliğinden ödevlerini yapmaya koyulan bir çocuk olmuştu. İkinci yılına geldiğinde, ebeveynleri onun iyi gittiğini kabul ediyor ama bu başarılı “balayı dönemi” son bulduğunda eski haline geri döneceğinden sürekli korkuyorlardı. Viktor’un annesi onlardan “bir şey koparmak” için iki yıldır derslerine özen gösteriyormuş gibi yaptığını ileri sürüyordu. Annesiyle babası Viktor’un gerçekten de yeni bir sayfaya geçtiğini göremiyorlardı. Onun yeniden, “tanıdıkları” Viktor olacağı beklentisi içinde yaşıyorlardı.
Bu çocuk ailesinin meylettiği o öznel yargıyı, onun dalgacının biri olup çıkacağı beklentisini aştı ve sınıf birincisi olarak mezun oldu, saygın bir üniversiteye girdi, iyi bir iş buldu ve bağımsız bir yetişkin oldu. Maalesef on yıl sonra bugün bile annesi ile babası, Viktor’un eski haline dönmesinden ve her şeyin feci şekilde son bulmasından kaygı duyuyor.
Viktor, ebeveynleri ona inanmasa da başarısını sürdürdü. Ama onun ender rastlanan bir istisna olduğunu da bilmelisiniz. Çoğu aile için uzun vadede kalıcı bir değişiklik görmenin tek yolu, çocuklarına inanmaktan, iyi giden her şeyi desteklemekten, başarının gelip geçici olduğu konusunda ısrar etmemekten geçer. Hepimizin deneyimlediği üzere başarı zirveye tırmanan dümdüz kesintisiz bir çizgi değildir. Zikzaklar, gerilemeler, inişler olacaktır. Ama çocuklar (ve yetişkinler) çevrelerindeki insanların onlara inandığını, onları desteklediğini hissederse daha çabuk toparlanırlar.
BUNU EVDE DENEYİN
İnanıyormuş Gibi Davranın
Ebeveynler bir değişiklik işareti gördüklerinde, sürekli olmayacağını düşünerek tetikte davranırlar. Bu temkinlilik doğaldır ama temel bir güven eksikliğini gösterir, bu da aile ilişkilerinde sağlıklı değildir.
Güven zaman alır. Anlıyorum. Arkanızda bıraktığınız yol tutulmamış sözler ve kırılmış umutlarla dolu olabilir. Ama bir ebeveyn olarak göreviniz, bugün bulunduğu yerde çocuğunuzu karşılamaktır. Olumlu akışı korumak için yapabileceğiniz en iyi şey, çocuğunuzun halihazırdaki iyi davranışını teşvik edip desteklemektir. Geriye gitme olasılığı kesinkes vardır ve böyle bir şey olduğunda onunla uğraşmanız gerekebilir. Ama bu arada, şimdide olun ve önünüzde gördüğünüz şeye tepki verin. Aslında gerçek bir değişim olduğuna inanmasanız bile inanıyormuş gibi yapın.
Madde kullanımı sorunları olan ergen bir kızın babası terapistine şöyle demişti: “Neden çaba göstermem gerekiyor? O kadar çok kandırıldım ki. Bana iyiye gittiğini söylemişti, hepimiz öyle olsun diye dua ediyorduk ama sonra hepsinin yalan olduğu anlaşıldı.” Baba kendisini inandıramıyordu.
Şuna en ufak bir kuşku yok: İnsanlar zordur. Karmaşık canlılarız. Çocuklar ve ergenler ebeveynlerin onlar için en iyi olduğunu düşündüğü ya da bildiği şeylere her zaman uymaz. Ama çocuklara fırsat tanınırsa değişme ihtimalleri daha fazla olur. Çocukları çabayı sürdürmeye teşvik edin, onları kaynaklara yönlendirin ve başarısız bile olsalar onları seveceğinizden emin olmalarını sağlayın.
KENDINI GERÇEKLEŞTIREN KEHANET
Çocuğa baş belası olduğu, kötü bir öğrenci ya da tembelin teki olduğu tekrar tekrar söylenip durursa sonunda, “Belki ben işe yaramazın biriyim,” diye düşünmeye başlayabilir.
Benim uzmanlık alanım Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) yaşayan çocuklar ve gençler ve bu aslında beyinle ilgili bir hastalık olsa da çocuklara küçük yaşlardan itibaren sık sık meselenin biyolojik olmadığı, daha çok çaba sarf etmeleri gerektiği söylenir. İlkokul sonuna doğru tedavi görmeye başlamazlarsa tembel, zor, okula yatkın olmayan insanlar olmadıklarına inanmaya ve buna göre davranmaya başlarlar.
Yersiz bir yargı çocuğun kehaneti olur ve korkulan başa gelir. DEHB’den mustarip çocuklar etkili tedavi gördüklerinde –öğretmenlerden terapistlere çeşitli kişilerden destek aldıklarında ve odaklanmak için ilaç kullandıklarında– bile öğretmenleri ve ebeveynleri onların daha iyiye gittiğini fark etse de çocuklar hâlâ, “Ne kadar çok erteliyorum” ve “Çok tembelim” der durur. Biraz trajik bir durumdur. Dışarıdan ve içeriden gelen yargıları aşmak zordur.
Yargılarınız çocuğunuza karşı davranışınızı olumlu ya da olumsuz etkiler. Pygmalion etkisi denen bu olgu, 1964’te San Francisco’da ilkokul öğrencileri ve öğretmenleri ile büyüleyici bir deney yapan Robert Rosenthal adında bir Harvard profesörü tarafından kanıtlanmıştır. Rosenthal sahte bir IQ testi hazırlamış, üstüne Harvard damgası basmış, öğretmenlere bu yeni testin akademik başarıyı tahmin edeceğini söylemiş ve on sekiz sınıfta bu testi uygulamıştı. Tümüyle rastgele bir seçimle öğrencilerin yüzde 20’sini belirlemiş, öğretmenlere bu çocukların zekâ katsayılarının “gelişeceğini” söylemişti. Dr. Rosenthal sonraki iki yıl içinde bu öğrencilerin gerçek IQ katsayılarını izlemişti. “Zekâları gelişecek olanlar”ın notları, hiç dokunulmamış yüzde 80’lik kesiminkine kıyasla yükselmişti. Dr. Rosenthal bunu açıklamak için öğretmenlerin seçilmiş öğrencilere daha fazla zaman ayırdığını, özel olarak ilgi gösterdiğini ve onları teşvik ettiğini, bunun da IQ’yu artırdığını belirlemişti. Beklenti gerçeklik halini almıştı.
Daha başka kanıtlar bulmak için tek yapmanız gereken kendi geçmişinize bakmaktır. Ebeveynleriniz ya da öğretmenlerinizin sizinle ilgili hangi inançları çocukluğunuz, ergenliğiniz, hatta belki yetişkinliğiniz boyunca devam etti? Onların beklentilerinin yükünü taşımamış olsaydınız hayatınızda ne gibi farklılıklar olurdu?
Ebeveynlerin kuracağı güçlü bir yapı iskelesi planı olasılıklara, yeni bilgilere ve keşiflere açık “tamamlanmamış bir plan”dır. Yapı iskelesi planı, çocuklarınızı kendilerinin en iyi hali olsunlar diye desteklemek üzere esneklik ve kuvvet için tasarlanır.
ERGENLERDE YAPI İSKELESI PLANI-AÇIK PLAN
• Yapı. Hayatınızı ergen çocuğunuzla duygusal olarak ilgilenebilecek şekilde planlayın, böylece kim olduğunu ve neye ihtiyacı olduğunu size söylediğinde onu gerçekten dinleyebilirsiniz.
• Destek. Çocuğunuzla olması gerektiğini düşündüğünüz yerde değil, olduğu yerde buluşun. Onu sıcaklık ve olumlu pekiştirmeyle hemen burada ve şimdi daha da destekleyin.
• Teşvik. Beklentiler gerçekliği yaratır, bu yüzden ergen çocuğunuza ne yapamayacağını söylemeyin. Onu en büyük çabayı göstermeye ve başarısız olduğunda da denemeye devam etmeye teşvik edin.
“Kasırga” Daniel’ın annesi Claire, oğluyla birlikte olduğu her dakikayı onu izleyerek, onun ortalığı duman etmesini bekleyerek geçiriyordu. Olumsuz davranışları izlemeye o kadar hazırdı ki olumlu şeyleri gözden kaçırıyordu ve oğlunun asla “iyi” olmayacağına inanmıştı. Claire bu görüşünü oğluna ifade etmiş ve ailesine, arkadaşlarına oğlundan her gün “baş belası” diye bahseder olmuştu. Neredeyse sosyal çevresini de, Daniel ile birlikte olduklarında, bu yargısını doğrulamaya ve güçlendirmeye yöneltiyordu.
Olumsuz izleme ve doğrulama yanlılığının Daniel’ın davranışında olumlu değişiklikler gözlenmesi ihtimaline nasıl zarar verdiğini açıkladığımda Claire afalladı. Onun aşırı tetikte olması ve eleştirelliği korkulanı başa getiriyordu. İlgiye muhtaç Daniel annesinin beklentilerini gerçekleştiriyordu.
Claire’e olumlu karşıt davranışların takdir edilmesi ve hedef becerilerin izlenmesi düşüncesini tanıttıktan sonra Daniel’a DEHB testi yaptırmasını önerdim. “Davranışı onun hatası olmayabilir,” dedim. Annesinin küçük afacanının, annesinin baş belası Daniel’ın onun sabrını sınamak için koşturup durmadığı Claire’in aklına hiç gelmemişti. Daniel’a test yapılmasını kabul etti.
ELE AVUCA SIĞMIYOR MU, YOKSA DEHB MI?
Pek şaşırtıcı değil ama Daniel’ın ciddi bir DEHB vakası olduğunu tespit ettik. Çoğu ebeveyn gibi Claire de bu teşhis hakkında karışık duygular içindeydi. Tıp alanında çalışan bir profesyonelin, çocuğunun “normal” olmadığını kabul etmesi bir yandan onu rahatlatmıştı. Ama öte yandan oğlu için önerilen tedavi seçenekleriyle ilgili kuşkuları vardı. Okulda duyduklarından, gazetelerde okuduklarından öğrendiğine göre Amerikalı çocuklar, ele avuca sığmayan bu çocukları zombileştirmek isteyen doktorlar tarafından aşırı miktarda ilaca maruz bırakılıyordu. Teşhiste ve ilaç reçete etmekte aşırıya kaçmak pediatrik psikoloji ve psikiyatri alanlarında hararetli bir tartışma konusudur. Ama bu tartışma, semptomlar gösteren bir çocuğun numara yaptığı ya da sadece “sakinleşmesi” gerektiği anlamına gelmez.
Bu vakada, uyarıcı ilaçları kesinlikle içeren bir tedavi planı hazırladım. Claire planı değerlendirmek istediğini söyledi. “Ritalin ve Adderall hakkında kötü şeyler duydum. Önce ben bir araştırma yapacağım,” dedi.
Dikkatlice değerlendirmenin önemli olduğunu düşünsem de Claire’in oğluna ilaç vermekten kaçınması, dijital çağda doğrulama yanlılığının kaçınılmaz bir veçhesini gündeme getiriyor. Google ve başka arama motorlarının ebeveynlerin tercihini etkileyen önyargıları güçlendirecek şekilde kullanılmasından bahsediyorum.
ARAŞTIRMA YANLILIKLARI
Nörobiyolojik kavramlarla konuşmak gerekirse, kendi dünya görüşünüzü güçlendiren bir şeye rastladığınızda beyninizin ödül merkezinde bir dopamin artışı yaşarsınız. Bu onaylanma size iyi gelir ve daha fazlasını istemek de doğaldır. Ama kontrol altına alınmadığında değiştirmesi güç bir bağımlılık halini alabilir. İnternet halihazırda inandığınız şeyleri güçlendirecek şeylerle doludur, bu da size iyi gelir, o zaman neden başka bakış açılarına bakarak kendinize zorluk çıkarasınız ki? İnsanların Google’da soru sorma biçimleri bile onlara istedikleri cevabı verir. “DEHB bir efsane midir?”, “Aşılar otizme yol açar mı?” gibi sorular yazarlar örneğin. Hiç kimse, “Aşılar ile otizm arasında nedensel bir bağlantı olduğunu işaret eden kanıtlara dayalı en güvenilir bilgi nedir?” diye sormaz.
Çocuk ve ergen psikiyatrisi ve psikolojisi alanında büyük kaygılardan biri, ebeveynlerin bilimsel kanıtları incelemesini, güvenilmez bilgi kaynaklarını dinlememesini sağlamaktır. Aşılar ile otizm kaygı yaratan alanlardan biridir. Bir diğer kaygı konusu ise reçete edilen ilaçların yan etkileri, yani “kara kutu uyarıları”dır. Ebeveynler intihar düşünceleri ile antidepresan ilaçlar arasında bir bağ olduğu konusunda dostlarından, arkadaşlarının arkadaşlarından bir şeyler duymuş, bu konuda bir hikâye dinlemiş ya da bir makale okumuş da olabilirler. Ebeveynlerle araştırma yanlılığı ve yanlış bilgilenme hakkında her gün konuşuyorum. Bir araştırma manşetlere taşınabiliyor ve hikâyenin doğruluğu, nasıl haber yapıldığı hiç dikkate alınmadan ebeveynler çocuklarının akıl sağlığı sorunlarının ilaçla tedavi edilmesinden korkabiliyor.
Bir süre önce medya, depresyondan mustarip beş kişiden birinin antidepresan kullanımına rağmen intihar düşünceleri geliştirdiği bulgusuna varılan bir araştırmayı geniş kapsamlı olarak yayımladı. Bazı depresyon hastalarımızın ebeveynleri bu araştırmayla ilgili manşetleri okuduktan sonra adeta çıldırdı. Kendisi de kaygılı biri olan bir anne, “Olabilecekler nedeniyle oğlumun tedavi görmesinden korkuyorum,” dedi. Bahsettiğim tek bir araştırmaydı, hem de tartışmalı bir araştırma. Gerçek şu ki diğer araştırmalar, doktorlar daha az ilaç reçete ettiğinde intihar oranlarının yükseldiğini göstermektedir. Bizim bakış açımıza göre ebeveynlerin, çocuklarını tedavi ettirmezlerse olabileceklerden korkmaları gerekir.
Ebeveynlerin ilaçlara ya da terapiye direnç göstermesi –birçok ebeveyn bozukluğun kendisinden çok tedaviden korkar– akıl sağlığı meseleleriyle ilgili toplumsal bir damgalamadan ileri gelir. Geçmişte çocuklarına ya da kendilerine yapılan müdahalelerle ilgili kötü deneyimler yaşamış olabilirler. Birçok ebeveyn sağlık bakımı sisteminde yolunu bulamıyormuş, ihtiyaç duyduğu ilgiyi göremiyormuş ya da hizmetlere erişemiyormuş gibi görünür. Child Mind Institute’ta bizim görevimiz ebeveynleri tedavinin amaçları hakkında eğitmektir – bazı durumlarda yeniden eğitmektir. Yanlış bilgiler kaygıyı ve tedavi etmekte olduğumuz başka bozuklukları ağırlaştırır. Yan etkileri görmek, hastanın iyiye gidip gitmediğini belirlemek için onu yakından izleriz, bir ekip yaklaşımı içinde ebeveynler ve eğitimcilerle birlikte çalışırız.
Claire, “Daniel’ın DEHB tedavisi görmesine karar vermemi sağlayan şey oğlumu tanımadığımı idrak etmem oldu,” demişti. “Sorunlarını biliyordum ama bir kişi olarak onu tanımıyordum. Yıllarca onun hakkında olumsuz düşündükten, ilişkimizin olabileceği gibi olmadığını öğrendikten sonra farklı bir şey denemeye hazır olduğumu hissettim.” Daniel bir yıl önce tedavi görmeye başladı, bugün devam ettiği sınıf düzeyinde okuyabiliyor, sınıfta rahat oturuyor ve sakarlık yapmıyor. “Bir şeyler döktüğünde artık ona bağırmıyorum. Temizlemesine yardımcı oluyorum ve çabalarını takdir ediyorum,” diyen Claire anlatmaya devam ediyor: “Sonra konuştuğumuz konu ya da birlikte yaptığımız şey her neyse ona dönüyoruz. Muhteşem bir çocuk, bunu söylerken gurur duyuyorum. Bugün onun hayatının gelişimini izlemekten heyecan duyuyorum.”
KEŞFETMENIN MUHTEŞEMLIĞI
Çocukluk, çocukların her şeyin mümkün olduğuna inanabildiği ve inanması gereken bir harikalar çağıdır. Ebeveynliğin muhteşemliği de yarattığınız o kişiye bakıp, “Kim bu?” demekte yatar.
Ben de bir büyükbaba olduğum için harikaların sonunun gelmediğini biliyorum. Torunuma bakıp, “Nasıl da güzel bir oğlan çocuğu,” (evet, bir oğlan daha!) diye geçiriyorum aklımdan. Onun güzelliğiyle ilgili bu görüşüm, sokakta insanların annesiyle babasını durdurup aynı şeyi onlara da söylemeleriyle doğrulanıyor.
Dostlarımızın da torunları olmaya başladı, onlar da bana torunlarının ne kadar güzel olduğunu söylüyor, insanlar sokakta durdurup ne kadar güzel bir çocuk olduğunu/olduklarını söylüyorlarmış. Torunlarının fotoğraflarını gösterdiklerinde bütün doğru sesleri çıkarıyorum ama bazen de, “Bu güzel bir çocuk değil ki. Biraz komik görünüyor aslında,” diye düşündüğüm olmuyor değil. Bu yeni büyükanneler ve büyükbabalar çocuklarının yarattığı şey karşısında tıpkı benim olduğum gibi hayrete düşüyorlar. Müthiş olduğunu ileri sürdükleri yavrucakların bebek bezi reklamı seçmelerine katılamayacağını anlamaları biraz zaman alacak.
Hiçbir büyükanneye, büyükbabaya ya da ebeveyne bebekliğin hayran olunası pembe bulutlarını çok görmem. Ama pembe bulutlar dağıldığında, çocuğun sahip olduklarını ve kusurlarını nesnel olarak tanıma sürecini başlatmamız gerekir.
Torunumuzun kim olduğu hakkında ne eşimin bir fikri var ne de benim. Annesi, babası, büyükanneleri ya da büyükbabalarından biri gibi mi olacak, yoksa hiçbirine benzemeyecek mi? Şimdilik sadece altı buçuk kilo. Büyümesi yıllar alacak, o ve biz kim olduğunun gizemini yavaş yavaş çözerken kendisini gösterecek. O kendisini inşa ederken bizler de ona destek olarak, yardım ederek, yol göstererek ve hayret ederek yapı iskelesi kuracağız.
ŞU KALASLARI ÇIVILEYIN!
Çocuğunuzu yetiştirirken yeni planınızı hazırlamada kalaslarınızdan yararlanmayı unutmayın.
Sabır
• Olumlu karşıt davranışı güçlendirmeye başlamanızdan sonra yeni davranışların yerleşmesi üç ayı bulabilir. Ama uygulamaya bağlı kalın. Değişiklikler yerleştiğinde yeni normal halini alacak.
Sıcaklık
• Çocuğunuzla asla dalga geçmeyin. Nokta. Çocuğunuzun iyilik ve şefkat bulacağı, güvenebileceği kişi olun.
Farkındalık
• Ağzınızdan çıkanlara kulak verin ve kendi kendinize, “Sadece yanlış olanları mı görüyorum, hep haklı çıkmaya mı odaklanıyorum?” diye sorun. Eğer öyleyse yersiz yargılarınıza dayalı bir planınız olduğunu kabul edip yeni bir plan çizmeye çalışın.
Duygulara Kapılmama
• Öfke ve husumet ebeveynleri ve çocukları olumsuz kalıplara hapseder. Kan basıncınızın yükseldiğini hissediyorsanız sonrasında olumlu bir şey olmayacağını bilin.
İzleme
• Çocuğunuzun yatma vakti ya da ödev rutininin gerçekten düşündüğünüz kadar kötü olup olmadığını görmek için olumlu ve olumsuz bütün davranışlarını izleyin.
Ücretsiz ön izlemeyi tamamladınız.