Sadece LitRes`te okuyun

Kitap dosya olarak indirilemez ancak uygulamamız üzerinden veya online olarak web sitemizden okunabilir.

Kitabı oku: «Abbasiler ve Abbasi Halifeleri», sayfa 4

Yazı tipi:

Sarraflar, Bankacılık Hizmeti Veriyorlardı

Müslüman pazarlarının en vazgeçilmez unsuru sarraflardı. Sarraflar, 11. yüzyılda bankacılık hizmetlerini verir hâle geldiler. Bunlardan belirli bir yüzdeyle borç alınabildiği gibi, zaman zaman hükûmete de borç para veriyorlardı. O dönemde merkezi Bağdat’ta, şubeleri ülkenin diğer şehirlerinde olan sarraflar, çek ve kredi mektupları gibi gelişmiş bir sistem kurmuşlardı. Bağdat’ta yazılan bir çek, Fas’ta ödenebiliyordu. Basra’da tüccarlar paralarını sarraflara vererek onlardan çek alıyor ve çarşılarda ödemeleri bu çeklerle yapıyorlardı. Genellikle bu işleri gayrimüslimler yapıyordu.

Zekâtı Devlet Topluyordu

Abbasi Devleti’nde, Emevi Devleti’nde olduğu gibi zekât, haraç, cizye, öşür, fey, ganimetler ve örfi vergiler, devletin gelirlerini oluşturuyordu. Divanü’l Haraç ve Divanü’l Beytülmal tarafından yönetilen devlet gelirleri askerî ihtiyaçlara, yol, köprü ve sulama işlerine, halife, vezir ve diğer devlet adamlarının maaşlarına sarf edilirdi. Devlet gelirlerinin büyük meblağlara ulaşmış olması, aynı zamanda halkın yüksek bir refah seviyesine eriştiğini de göstermektedir.

İslam tarihinde önemli değişikliklerin başladığı Abbasiler Devri’nde hilafet merkezinin Şam’dan Bağdat’a geçmesi, yalnız siyasi bakımdan değil, sanat ve kültür bakımından da büyük değişikliklere zemin hazırlamıştır. Abbasi halifeliğinin yükseliş devrinde Mezopotamya’da muhteşem şehirler kurulmuştur.

İkinci halife Mansur’un planını bizzat çizerek kurdurduğu Bağdat şehrinden bugüne, geçmişinin parlak devrini hatırlatan hiçbir şey kalmamıştır. Moğol istilası sırasında şehrin tamamen harap olması, sonra da üstüne yeni Bağdat’ın inşa edilmesi, ilk Bağdat şehrini efsane diyarı hâline getirmiştir.

ABBASİ HALİFELERİ


EBU ABBAS EL SEFFAH (750-754)

İlk Abbasi halifesi olan Ebu Abbas El Seffah, kesin doğum tarihi bilinmemekle birlikte 718-726 yılları arasında Humeyme’de doğdu. Emeviler’e karşı Abbasi ihtilalini başlatan İmam Muhammed b. Ali’nin oğlu olan Ebu Abbas, çocukluk ve gençlik yıllarını Humeyme’de ailesiyle birlikte geçirdi. Ağabeyi İmam İbrahim, Eme-vi Halifesi II. Mervan tarafından tutuklanarak Harran’a götürülürken ailesi mensuplarına kardeşi Ebu Abbas’ı veliaht tayin ettiğini söyledi ve ona biat etmelerini istedi.

Ebu Abbas, Horasan’dan yola çıkan ihtilalcilerin Kufe’ye girmesinden bir ay sonra Ekim 749’da ailesiyle birlikte Kufe’ye geldi. Fakat şehirde pek sıcak karşılanmadı. Kufe’de duruma hâkim olan ve Hz. Ali evladını desteklediğini henüz açığa vurmayan Ebu Seleme El Hallal, Ehl-i Beyt’e mensup kişilerin kaldıkları yeri Horasanlılardan saklayarak gelişmeleri beklemeye başladı. Henüz Irak’ın merkezi Vasıt ile Emevi Hanedanı’nın merkezî eyaleti Suriye itaat altına alınmadığından ve dolayısıyla ihtilalin sonucu kesin olarak ortaya çıkmadığından Ebu Seleme yeni halifenin tespitini geciktirmeye çalışıyordu. Ebu Müslim Horasani’nin, adamları vasıtasıyla oyalandığını öğrenerek Hammame’deki Horasan ordusunun komutanlarına durumu haber verdi. Bunun üzerine Türkmenlerden 12 kişi derhâl Kufe’ye giderek Ebu Abbas’a biat ettiler. Böylece, ihtilalin hazırlanmasında ve başarıya ulaşmasında hiçbir rolü olmayan Ebu Abbas, 28 Kasım 749 Cuma günü Kufe Camii’nde ilk Abbasi halifesi olarak biat aldı. Minbere çıkarak hutbe okudu ve hâkimiyetin Abbasiler’in hakkı olduğunu İslam tarihinden örneklerle savundu.

Ebu Abbas halife olduğunda Irak tam olarak Abbasiler’in denetiminde değildi. Şam’daki durum belirsizliğini koruyordu. Irak’ın merkezi Vasıt’ta Emevi Valisi İbn Hübeyre, Şiilerden yana tutum takınarak teslim olmayı reddetti.

Emevi ordusuna öldürücü darbe 16 Ocak 750 tarihinde Büyük Zap Suyu kıyısında vuruldu. 10 gün devam eden savaşta Emeviler’in son halifesi Mervan yenildi. Böylece Abbasiler, Emeviler’in mirasına konmuş oldu. 26 Nisan 750’de Şam, Abbasiler’in eline geçti. Mervan kendisini takip eden Abbasi kuvvetleri tarafından Yukarı Mısır’ın Bûsîr köyünde yakalanarak Ağustos 750’de öldürüldü. Böylece Emeviler, ortaya çıktıkları coğrafyadan tamamen uzaklaştırıldılar.

Ancak ele geçirilen topraklarda istikrar sağlanamadığı için tam hâkimiyet kurulamamıştı. Teslim olmamakta direnen Vasıt Valisi İbn Hübeyre, Hasan b. Kahtabe tarafından kuşatıldı. Hasan’ın bir sonuç alamaması üzerine Halife Ebu Abbas kardeşi Ebu Cafer’i yardıma gönderdi. Buna rağmen kuşatma on bir ay devam etti. Nihayet Mervan’ın ölüm haberinin gelmesi üzerine 750 yılı sonlarında İbn Hübeyre görüşmeye razı oldu. Yapılan görüşmeler sonunda teslim antlaşması imzalandı. Ancak şehir teslim olduktan sonra antlaşma şartlarına uyulmayıp başta İbn Hübeyre olmak üzere birçok kişi idam edildi.

Ümeyyeoğulları İçin İsyan Çıktı

Emevi iktidarından memnun olmayanlar kadar, memnuniyet duyanlar da vardı. Ümeyyeoğulları Hanedanı’na mensup kişilerin katledilmesi, Suriye ve El Cezire’de isyanların çıkmasına sebep oldu. Kınnesrîn, Tedmür ve Humus şehirlerinde çıkan isyan, Abdullah b. Ali komutasındaki Abbasi kuvvetleri tarafından Temmuz 751’de bastırıldı.

Yine aynı yıl El Cezire Arapları Harran şehrini işgal ettiler. İsyanı bastırmakla görevlendirilen Ebu Cafer Harran önlerine gelince Harran Valisi Musa çıkış hareketi yaparak ona iltihak edince şehir isyancıların eline geçti. Asiler bir süre sonra Samsat’a çekildiler. Halifenin kardeşi Ebu Cafer ile amcası Abdullah b. Ali Samsat’ı kuşattılarsa da şehri ele geçiremediler. İşgal, II. Mervan’ın Bûsîr’de öldürüldüğü haberinin gelmesiyle başarıya ulaştı. Bu olaydan sonra Ebu Cafer El Cezire ve Azerbaycan valiliğine tayin edildi.

Abbasiler’in iktidara gelişi Arapların bir kısmını rahatsız ettiği gibi, İran’da da karışıklıklar çıkmasına yol açtı. 750-751 yılında Buhara’da Şerik b. Şeyh El Mehrî’nin Hz. Ali evladı lehine başlattığı çok tehlikeli bir isyan, Ebu Müslim Horasani’nin gönderdiği kuvvetler tarafından bastırıldı. Buhara, üç gün yağma ve tahrip edildi. Ele geçirilen esirler, kale kapılarına asılarak halka teşhir edildiler.

Abbasiler, kendilerini iktidara getiren Ebu Müslim Horasani’den tedirginlik duyuyorlardı. Ebu Abbas El Seffah, kardeşi Ebu Cafer’in tahriki ile Ebu Müslim’in valileri Sibâ’ b. Numan El Ezdî ile Ziyad b. Salih El Huzâyfi’yi Ebu Müslim’e karşı isyana teşvik etti. 752-753 yılında çıkan isyan başarıya ulaşamadı. İsyancıların önderleri yakalanarak idam edildi. Böylece, Ebu Müslim Horasani kendisine karşı kurulan ilk tuzağı ustalıkla atlatmayı başardı.

Öte yandan Abbasiler’e karşı Basra’da Haricilerin, Fars’ta Bessam b. İbrahim’in ve Sind’de Mansur b. Cumhur’un başlattıkları isyanlar da kolaylıkla bastırıldı.

Türklerin Araplarla İlk Yakın Teması Talas’ta Oldu

Araplar ve Çinliler arasında tarihin akışında önemli bir dönüm noktası teşkil eden Talas Savaşı Temmuz 751 yılında yapıldı. Ebu Abbas dönemindeki bu önemli savaş, Arapların zaferiyle sonuçlandı. Türklerin Arapları desteklediği Talas Savaşı’yla Çin’in Türkistan’ın batısına ilişkin yaptığı bütün planlar tarihe karışmıştır.

Kan dökücü anlamına gelen “El Seffah” lakabını Ebu Abbas Kufe’de halifeliğini ilan ettiği ilk hutbede kendisi kullanmıştır. Çıkan isyanları kısa sürede bastırmayı başararak ülkesindeki siyasi birliği yeniden tesis etmiştir. Tabii bu arada Kuzey Afrika ve Endülüs, bağımsız emîrliklere dönüşmüştür.

Siyasi ve sosyal karışıklıklara sahne olan Ebu Abbas döneminde eğitim, kültür ve sanat alanında önemli bir faaliyet olmamıştır. Halifelik merkezini, ilk biat aldığı Kufe şehrinden önce Haşimiyye şehrine oradan da El Anbar’a taşıyan Ebu Abbas, beş yıl halifelik yaptıktan sonra yakalandığı çiçek (veya humma) hastalığından kurtulamayarak 9 Haziran 754 tarihinde El Anbar’da vefat etmiştir.

EBU CAFER EL MANSUR (754-775)

İkinci Abbasi halifesi olan Ebu Cafer El Mansur 23 Ağustos 714’te Humeyme’de dünyaya geldi. Ebu Cafer, küçüklüğünde Arap örfüne uyularak fasih Arapça öğrenmesi için çöle gönderildi. Yedi yaşına geldiğinde kabilenin diğer çocuklarıyla birlikte mescide okumaya gitti. Daha sonra hadis, fıkıh, ensab, fesahat ve belagat dersleri aldı. Emeviler’in iktidarı döneminde, Abdullah b. Muaviye tarafından Batı İran’da çıkan isyana katıldı. Abdullah b. Muaviye tarafından Îzec şehrine vergi tahsil etmek için gönderildi. Ancak Mansur topladığı vergileri Abdullah b. Muaviye’ye götürmek yerine, Basra’ya kaçtı. Burada yakalanan Ebu Cafer, atıldığı hapisten kurtulup Humeyme şehrindeki kardeşi İmam İbrahim’in yanına yerleşti.

Abbasi ihtilalinde isyanları bastıran ordunun komutanlığını yaptı. Ekim 749’da Humeyme’den Kufe’ye gelen Abbasi Ailesi içinde yer aldı. Burada Abbasi Devleti’nin ilk halifesi kardeşi Ebu Abbas El Seffah için biat aldı ve onun bütün işleriyle ilgilendi. Ardından kardeşi tarafından Ebu Müslim Horasani’den biat almak üzere Merv’e gönderildi. Ancak burada Ebu Müslim’den ilgi görmedi ve dönüşünde kardeşine Ebu Müslim Horasani’yi ortadan kaldırmasını tavsiye etti.

Ebu Cafer, Abbasi ihtilaline boyun eğmeyen Emeviler’in son Irak valisi olan Ebu Halid İbn Hübeyre üzerine giderek kendilerine teslim olmasını istedi. Hübeyre, II. Mervan’ın öldüğü haberini alana kadar Ebu Cafer’e direndi. Daha sonra anlaşma yapılması üzerine teslim oldu. Ebu Cafer, teslim olmasına rağmen İbn Hübeyre’yi öldürttü.

Ebu Cafer, daha sonra Harran şehrini itaat altına aldı. Ülkede stabilitenin sağlanmasından sonra 751 yılının başlarında El Cezire ve Azerbaycan valiliği görevine getirildi. Bu görevi sırasında Emevi komutanlarını kendi safına çekmeyi başardı. Aynı yıl halifenin emriyle Bizans kuşatmasına karşı Kemah’ı tahkim etti. 754 yılında hac emîri oldu.

Ağabeyinin İlk Veliahdı Oldu

Abbasi Ailesi adına halifelik görevini üstlenen Ebu Abbas, görevinin sonlarına doğru kardeşi Mansur’u birinci, yeğeni İsa b. Musa’yı ikinci veliaht tayin etti. Ebu Abbas El Seffah, Mansur Mekke’de iken vefat edince yeğeni İsa b. Musa durumu mektupla bildirip kendisini başkente çağırdı.

Mansur, halifelik koltuğuna oturduğunda ilk mücadele etmek zorunda kaldığı kişi amcası Abdullah b. Ali b. Abdullah oldu. Abbasi Devleti’nin kuruluşunda önemli bir rol üstlenen Abdullah, hazırladığı ordu ile Harran’a gitti. Bunun üzerine Mansur, amcasını itaat ettirme görevini Ebu Müslim Horasani’ye verdi. Abdullah, Nusaybin yakınlarında yapılan savaşı kaybedince önce Basra’ya kaçtı. Orada yakalanarak hapse atıldı ve 764 yılında vefat etti.

Horasan ihtilaliyle Abbasiler’i iktidara taşıyan Ebu Müslim Horasani’yi tahtı için tehdit olarak görmeye başlayan Mansur, sarayda kurduğu bir tuzakla 12 Şubat 755’te onu öldürttü. Ebu Müslim Horasani’nin öldürülmesi ile Horasan ayaklandı. Ardından Mecusi olan Sünbâz ile İshak El Türkî’nin isyanları başladı. Büyük güçlükle bastırılan bu isyanın ardından 758 yılında halifeyi tanrı, Ebu Müslim’i de peygamber olarak kabul eden Ravendiler denilen grubun isyanı patlak verdi. Büyük can kayıplarına neden olan bu isyanı, Bagdis’te peygamberlik iddiasında bulunan Üstadsis’in isyanı takip etti. 10 yıldan fazla süren bu isyanlardan sonra Horasan’da devlet otoritesi ancak 768 yılında tesis edilebildi.

Dönemi sürekli isyanlara sahne olan Halife Mansur’u en çok zorlayan isyanlardan biri de Hz. Ali soyundan olduğunu iddia eden Muhammed b. Abdullah El Mehdi’nin 25 Eylül 762’de Medine’de halifeliğini ilan etmesiyle başlayan isyan oldu. Bir yandan şehri ablukaya alarak gıda ambargosu uygulayan Mansur, diğer yandan da yeğeni İsa b. Musa komutasındaki orduyu da Medine üzerine sevk etti. Kanlı geçen çatışmalardan sonra Aralık 762’de Muhammed b. Abdullah öldürüldü. Medine’deki isyandan kısa süre önce de Muhammed b. Abdullah’ın kardeşi İbrahim Basra’da isyan başlatıp Kufe üzerine yürüdü. Bu isyanı da İsa b. Musa’nın kuvvetleri bastırdı.

Erzurum Kurtarıldı

Abbasi Devleti’nin iç isyanlarla boğuşmasını fırsata çevirmek isteyen Bizans ordusu, 756 yılında Erzurum’u yağmaladı. Bunun üzerine Mansur gönderdiği kuvvetlerle aynı yıl şehri kurtardı. Diğer yandan Mansur, Bizans Devleti ile sınırlarını güven altına almak için sınırlardaki asker sayısını artırdı ve yeni kaleler yaptırıp eski kaleleri tahkim ettirdi.

Mansur, emîrlikten devlete dönüşen Endülüs Emevi Devleti’ni ortadan kaldırmak için büyük bir mücadeleye girişti. Endülüs Emevi Devleti’nin kurucusu I. Abdurrahman’ı ortadan kaldırmak için çok uğraştı. Ancak başarılı olamadı. Sonunda elçiler gönderip barışma yolunu tercih etti. Aynı dönemde Kuzey Afrika’da Hariciler ayaklandı. Kuzey Afrika’daki Abbasi hâkimiyeti ancak 772 yılında tesis edilebildi.

Mansur, halifeliği süresince dört sefer hacca gitti. 775 yılında hacca gitmek için çıktığı yolda rahatsızlandı ve 7 Ekim 775’de Bi’rimeymûn denilen yerde vefat etti. Kabir yerinin belli olmaması için 100 ayrı mezar kazıldı. Daha sonra Bi’rimeymûn’e yakın bir yerde veya Cennetü’l-Mualla’da defnedildi. Yerine veliaht ilan ettiği oğlu Muhammed El Mehdi geçti.

Abbasi Devleti’nin Gerçek Kurucusu Mansur Kabul Edilir

Bilgiye olan düşkünlüğü ve şiire duyduğu sevgi ile tanınan Halife Mansur, Abbasi Devleti’nin gerçek kurucusu kabul edilmiştir. Mantık, felsefe, aritmetik, geometri, astronomi, tıp ve tarihe yakın ilgi duyardı. Devlet gelirlerini artırmak için büyük çaba sarf eden Mansur, vefat ettiğinde hazinede 600 milyon dirhem ve 4 milyon dinar bırakmıştır. Çalışanların ücretlerinin ödenmesi konusunda gösterdiği hassasiyet nedeniyle Metelik Babası lakabıyla tanınmıştır.

Onun döneminde ilk tercüme faaliyetleri başlatıldı. Bu çerçevede Sanskritçe, Süryanice, Kıptice ve klasik Yunancadan çeşitli eserler tercüme edildi. Bu dönemde hadis, fıkıh, tefsir gibi ilimler bağımsız birer bilim dalı hâline geldi. Şiir, hikâye, masal gibi Arap kültürüne ait sözlü kültür eserlerine ilişkin derleme ve tasnif faaliyetleri hızlandı. Döneminde akli ve naklî ilimlerde büyük bir gelişme olurken çok bilgin yetişti. Bağdat’ın kurucusu olan Ebu Cafer, ayrıca Haşimiyye ve Rafika şehirlerini de kurmuştur. Türkler, onun döneminden itibaren devlete nüfuz etmeye başlamışlardır. Sügûr ve Avasım bölgelerinde Türk askerleri istihdam edilmiştir.

MEHDİ BİLLAH (775-785)

Üçüncü Abbasi halifesi olan Ebu Abdullah Muhammed El Mehdi 744 yılında Huzistan’ın Îzec kasabasında doğmuştur. Ebu Cafer El Mansur’un oğlu olan Mehdi Billah lakaplı Ebu Abdullah Muhammed, ailesiyle birlikte önce Abbasi muhalefetinin örgütlendiği Humeyme’ye, Abbasi ihtilalinden sonra da Kufe’ye geldi.

758 yılında Horasan valiliğine atanan Mehdi Billah, 768 yılına kadar on yıl Horasan bölgesinde kalarak Rey şehrinde ikamet etti. Horasan’dan dönünce ailesi ve yakın çevresiyle birlikte Bağdat’ın doğusunda kendisi için inşa edilen Rusafe şehrine yerleşti.

Ebu Abbas tarafından Ebu Cafer’den sonra veliaht tayin edilmesine rağmen İsa b. Musa, 764 yılında Ebu Cafer’in baskısıyla Mehdi Billah lehine veliahtlıktan feragat etti. 768 yılında Mehdi için veliahtlık biati yenilendi. Babası tarafından 770 yılında hac emîrliğiyle görevlendirilen Mehdi, 772 yılında babasının isteği üzerine Fırat’ın doğu kıyısında Rakka yakınlarında Rafika şehrini kurdu. Babasının hac yolculuğu sırasında vefat etmesi üzerine 7 Ekim 775’de Bağdat’ta tahta çıktı.

Mehdi’nin halifeliğinin ilk yılları, kendisinden sonra görevi kimin devralacağını belirlemekle geçti. Bu doğrultuda İsa b. Musa ile veliaht tayini çekişmesine girdi. 776 yılında merkezden gönderilen kuvvetlerle Kufe’den getirilen İsa b. Musa’yı veliahtlıktan vazgeçmeye zorladı. Mehdi Billah, 776’da oğlu Musa El Hadi’yi veliaht ilan etti. Ardından, 783 yılında diğer oğlu Harun’u veliaht tayin etti ve lakabını Reşid koydu.

Siyasi Suçluları Affetti

Mehdi Billah, tahta çıktığında yaptığı ilk iş, cinayet, gasp ve isyan gibi suçlar dışında hapse atılanlara af getirmek oldu. Devlet yönetiminde dinî söylemlere çok ağırlık veren ve Mehdi lakabını da bu amaçla kullanan Mehdi Billah, sahip olduğu siyasi tecrübeye dayanarak babası dönemindeki siyasi çizgiyi büyük ölçüde takip etti.

Emeviler ve Abbasiler döneminde İslam coğrafyasında din değiştirme hareketleri çok hızlanırken İslam olduğunu söyleyen insanların pek çoğu da eski inançlarını koruyordu. Bu dönemde Mehdi Billah, İslam’dan gibi görünüp Müslümanların inançlarında sarsıntı yaratmaya çalışanlarla -yani bunlara verilen isimle zındıklarla- mücadele etmeyi kendine prensip edindi. Çeşitli şekillerde zındıklıkla suçlananları hapse attı veya ortadan kaldırdı, bazılarını da tövbe ettikleri için affetti. Zerdüşt dininden olduğunu gizleyerek Müslümanlar arasında bozgunculuk yapan zındıkların faaliyetlerine engel olmak ve isyanları bastırmak amacıyla Divanü’z-Zenadıka’yı kurdu.

İki Yıl Boyunca Uluhiyet İddia Edenlerle Uğraştı

Pagan inanışından İslam’a geçmiş pek çok kişi, İslam adına yapılan telkinlere kolayca inanıyordu. Bu doğrultuda Hint dinleri de Müslümanlık gibi insanlar arasında anlatılabiliyordu. Nitekim tenasüh inancına sahip olup uluhiyet iddia eden Mukanna, Horasan bölgesinde çok sayıda taraftar buldu. 776 yılında büyük bir ayaklanma başlatan Mukanna, iki yıl boyunca Abbasi kuvvetlerine direndi ve isyanı 778 yılında Horasan Valisi Muaz b. Müslim tarafından bastırılabildi.

Mehdi Billah, Hz. Ali’nin soyundan gelen muhaliflere karşı ılımlı bir politika takip etti. Muhammed en-Nefsüzzekiyye İsyanı’na destek verdikleri için babasının iptal ettiği Mekke ve Medine’ye ait imtiyazları iade etti. Hicaz halkına ve Ali evladına yardımda bulundu. Babası döneminde Ali evladının elinden alınan mülkleri iade etti ve onlara yeni araziler verdi. Mehdi Billah’ın izlediği bu siyasetin olumlu sonuçları görüldü. Onun döneminde Ali evladının önemli bir isyanı görülmedi. Mehdi Billah’ın bu konudaki başarısında veziri Yakub b. Davud’un payı büyüktür.

Mekke-Yemen Arası Posta Teşkilatını Kurdu

Mekke ve Medine ile Yemen arasındaki berîd denilen ilk posta teşkilatını Mehdi Billah kurdu. Aynı şekilde uzun zamandır ara verilen fetihlere Bizans topraklarına dönük olarak yeniden başladı. Halife, oğlu Harun Reşid’i 780 ve 781-782 yıllarında ünlü komutan ve devlet adamlarının da yer aldığı orduların başında Bizans’a karşı sefere gönderdi. Harun Reşid’in seferleri sırasında birçok kale ele geçirilerek İstanbul Boğazı’nın doğu yakasındaki Kadıköy’e kadar ulaşıldı. Henüz küçük yaştaki oğlu VI. Konstantinos adına Bizans’ı yönetmekte olan İrene, yıllık 90 bin dinar vergi karşılığında üç yıl süreli bir barış anlaşması yapmak zorunda kaldı.

Mehdi Billah döneminde deniz yoluyla fetihlere de girişildi. Bu doğrultuda 776 yılında Abdülmelik b. Şihab komutasında yaklaşık 9000 kişilik bir orduyu Basra’dan deniz yoluyla bugünkü Pakistan’ın liman şehri Karaçi ve Haydarabad şehirlerini de içine alan Sind’in fethine gönderdi. 777’de Sind’e ulaşan ve Bârbed şehrini ele geçiren Abbasi ordusu dönüş yolunda fırtınaya yakalanarak büyük kayıp verdi. Öte yandan Ahmet b. Esed komutasında günümüzde Özbekistan, Tacikistan ve Kırgızistan arasında paylaşılan Fergana Vadisi’ne gönderilen ordu da bölgenin başşehri Kasan’ı ele geçirdi.

Mehdi Billah, daha önce veliaht ilan ettiği büyük oğlu Musa’yı, küçük oğlu Harun lehine feragat ettirmek için Cürcan’a giderken 4 Ağustos 785 tarihinde yolda hayatını kaybetti.

Döneminde devlet kurumlarını yeniden düzenleyen Mehdi Billah, devletin muhasebesini tutmak ve mali denetimi yapmak üzere 779 yılında Divanü’z-Zimam’ı kurdu. 784-785 yıllarında da Divanü’z-Zimam’a bağlı taşra teşkilatlarını tesis etti.

Kurumsal kimliği giderek belirgin hâle gelen devlet bürokrasisi, Mehdi Billah döneminde iyice görünür hâle geldi. Bu dönemde kâtipler ve mevali devlet yönetiminde vücut bulmaya başladı. Kâtipler arasında Bermekiler, uzunca bir döneme etki edecek denli Abbasi Devleti’ne nüfuz ettiler.

HADİ İLEL-HAK (785-786)

Ebu Muhammed Musa El Hadi İlel-Hak, 764 yılında günümüzde Tahran yakınlarında küçük bir yerleşim yeri olan Rey’de doğdu. Babası Mehdi Billah’ın, amcası İsa b. Musa’yı veliahtlıktan vazgeçirmesi üzerine 777 yılında veliaht tayin edildi. Bu yıldan itibaren kendini babasının yerine hazırlayan Musa, 778 yılından itibaren de fiilen babasının görevini yürütmeye başladı. 779 yılında ise hac emîrliği görevini yürüttü. Babasının 780 yılında Bizans’a sefere çıkması üzerine de devletin yönetimini yine o üstlendi.

Musa, 784 yılında ordu komutanı olarak Taberistan’a gitti. Kendisinin yokluğunda babası, küçük oğlu Harun’u onun yerine geçirmek istedi. Kendisinin eski adı Astarabad olan Cürcan şehrinde bulunduğu sırada babası tarafından Bağdat’a davet edilen Musa, bu davete müspet cevap vermeyerek babasının kardeşini yerine veliaht yapma planına karşı geldi. Mehdi Billah, planını uygulamak için oğlu Harun ile birlikte Cürcan’a gitmek üzere yola çıktı ancak 4 Ağustos 785 tarihinde yolda hayatını kaybetti.

Babasının vefat ettiği gün Musa da Hadi İlel-Hak adıyla halife ilan edildi.

Hadi halifelik koltuğuna oturduğunda onu karşılayan en önemli sorun, Ehl-i Beyt’ten Hüseyin b. Ali’nin Medine’de başlattığı isyan hareketi oldu. Hz. Hasan’ın torunlarından olan Hüseyin b. Ali, Abbasi Ailesi ile Ehl-i Beyt’ten olan bazı insanlar arasında çıkan ihtilaftan sorumlu tutulmasından dolayı hapse atılmak istenince başkaldırarak Medine’de halktan biat aldı. Daha sonra da hacca gelenlerden biat almak üzere Mekke’ye gitti. Hadi, Abbasiler’e yönelik bu ayaklanmayı bastırmak üzere hazırladığı kuvvetleri Hüseyin b. Ali’nin üzerine gönderdi. İki kuvvet, Mekke yakınlarındaki Fah Vadisi’nde kanlı bir savaş yaptı. Şiiler tarafından Kerbela’dan sonra en acıklı ve en dramatik olay olarak kabul edildiği için matem günü ilan edilen 11 Haziran 786’daki savaşta Hüseyin b. Ali hayatını kaybederken, dayısı İdris b. Abdullah Fas’a kaçarak orada İdrisîler Hanedanı’nı kurdu.

Fah’taki savaştan sonra Hadi, Ehl-i Beyt’e karşı baskıyı artırdı. Baskılardan kaçmak isteyenlerin geride bıraktığı mallar müsadere edildi.

Aynı dönemde bugünkü Cizre ilçesi merkezli El Cezire bölgesinde Harici isyanı çıktı. İsyanın başında liderleri Hamza b. Malik El Huzai’nin komutasında Abbasi ordusunu yenen Hariciler, daha sonra imha edildiler.

Diğer yandan Dihye b. Musab’ın Mısır’da çıkardığı isyan, Hadi’nin halifeliği döneminde de sürdü. İsyancılar, Abbasi kuvvetlerini yenip Yukarı Mısır’ı yağmaladılar. İsyan, 785 yılının Aralık ayında Suriye’den gönderilen birliklerle bastırıldı.

Hadi, 13 aylık halifeliği sırasında zındıklarla mücadele etmeyi kendine ilke edindi. Aynı dönemde Bizans’a karşı seferler de sürdürüldü.

Ücretsiz ön izlemeyi tamamladınız.

Yaş sınırı:
0+
Litres'teki yayın tarihi:
11 temmuz 2023
Hacim:
8 s. 14 illüstrasyon
ISBN:
978-605-121-958-5
Yayıncı:
Telif hakkı:
Elips Kitap

Bu kitabı okuyanlar şunları da okudu