Kitabı oku: «Ertuğrul Bey’den Sultan Vahdettin’e Tarihin En Kudretli Hanedanı Üç Kıtanın Efendileri Osmanlılar», sayfa 6
Anadolu’ya Yöneldi
I. Murat, Osmanlı Devleti’ne hükümdar olduktan sonra, 1365 yılına kadar Karamanoğulları ve Eretna Beyliği’nin tehdidi yüzünden Rumeli topraklarına geçemedi. Eretnaoğlu Mehmet’i tahta çıkaran Karamanoğlu Alâeddin, Ankara’ya hâkim olan Bahtiyar Bey’le ittifak hâlinde Osmanlı topraklarına saldırdı. Bu saldırıya karşılık vermek isteyen I. Murat, 1363 yılının bahar aylarında Eretnaoğlu Beyliği’nin Moğol birliklerini Eskişehir bölgesinde bozguna uğrattı, Karaman ordusunu püskürttü. Bunun üzerine kuşatma altında bulunan Ankara Ahileri kalenin anahtarlarını getirip teslim ettiler.
Sırpsındığı’nda Haçlılara Büyük Darbe İndirildi
Haçlılar, Kıbrıs Kralı Pierre’in öncülüğünde, 1364 yılında Anadolu’ya ve Mısır’a dönük genel bir sefer hazırlığı başlattılar. Ekim 1365’te 16 kadırga ve 10 bin asker taşıyan 68 gemi ile İskenderiye’ye saldıran Kıbrıs Kralı Pierre, şehri ele geçirdikten sonra, her tarafı yağmaladı. Memlûk Devleti’ne büyük darbe indiren bu talan Avrupa’da büyük kutlamalara neden oldu.
I. Murat’ın Anadolu’da bulunduğu yıllarda, Türk kuvvetleri Rumeli’de büyük bir zafer elde ettiler. Uç beyi Lala Şahin Paşa, Edirne’yi korumak niyetiyle orada kalıp Hacı İlbey komutasında bir süvari birliğini Eylül 1364’te keşfe gönderdi. Türklere saldırmak için hazırlanan haçlı kuvvetleri, zaferlerinden emin olup Meriç kıyısında rahatlık içinde kamp kurdukları bir sırada, Hacı İlbey komutasındaki Türk ordusu, 26 Eylül 1364 günü, sabaha karşı ani bir baskın düzenleyerek binlerce Bulgar, Sırp, Boşnak, Macar ve Eflaklı askeri bozguna uğrattı.
Haçlılar, Sırpsındığı’nda yedikleri darbenin öcünü almak için 1366 yılında, Roma’nın öncülüğünde Savua Kontu VI. Amedeo komutasında Osmanlı Devleti’ne bir saldırı düzenlendi. Ağustos 1366’da Gelibolu haçlıların eline geçti. Bu stratejik kale, 10 yıl Latin-Bizans idaresinde kalıp ancak 1377 sonunda yine Osmanlılar tarafından geri alındı.
Bulgaristan Bağlı Devlet Oldu
I. Murat, Bizans’a ve haçlılara karşı Trakya’daki topraklarını korumak için haçlılar saldırıya geçmeden önce 1366 yılının Mart ayında Rumeli’ye geçmiş, Gelibolu Boğazı yoluyla Malkara’ya gelmişti. Haçlılar, Gelibolu’yu aldığında I. Murat ara vermeden batıya doğru fetihlerine devam etti. 1366-1368 yıllarında Bulgarların elinde olan Kızılağaç, Yanbolu, İhtiman, Samakov, Aydos ve Süzebolu kentleri ile Bizans İmparatorluğu’na bağlı Hayrabolu, Pınarhisar, Vize ve Kırklareli’yi de ele geçirdi. Osmanlı kuvvetleri karşısında çaresiz kalan Bulgar Kralı İvan Şişman, kendi statüsünü koruyabilmek için 1368’de kız kardeşi Prenses Marya’yı I. Murat ile evlendirerek Bulgaristan’ın Osmanlılara bağlı bir devlet olduğunu kabul etti. Bulgaristan’ın bağlı devlet olmayı kabul etmesiyle Osmanlı Devleti, Sırp Prensliği ile de komşu oldu.
Türklerin kendileri için de tehdit teşkil ettiğini gören Sırplar, Sırp-sındığı Savaşı’nda büyük darbe yiyen haçlıların intikamını almak için harekete geçerek Bizans Devleti ile ittifak hâlinde Türklere saldırmak için hazırlık yaptılar. İttifakın hedefi, Türkleri Rumeli’den söküp atmaktı. Sırp ordusu, Trakya’dan Arnavutluk’a kadar uzanan bölgedeki 60 bin kişilik yerli Rum ve Sırp kuvvetlerinden oluşmaktaydı. Çir-men mevkisinde 1371 yılında yapılan savaşta, Sırplar yine bozguna uğradı. Papalık Hristiyanların başına gelen bu felaketi ancak 1372 ilkbaharında öğrendi. Papa XI. Gregor, Macar kralına yazdığı 1372 tarihli mektupta Türklerin Sırpları hâkimiyet altına aldıkları, böylece Macaristan, Sırbistan ve Arnavutluk’un arasına sokuldukları, Adriyatik Denizi kıyılarındaki limanlara kadar gelmelerinden korkulduğu ve Türklerin Hristiyanlık sınırları dışına atılması gerektiğinden söz etti.
Çirmen’deki yenilgi haberi üzerine papa, yeni bir haçlı seferi hazırlamak için Venedik, Cenova, Kıbrıs, Yunanistan’daki bütün Latin devletleri ve Aragon kralını toplantıya davet etti. Ancak yapılan toplantıdan bir sonuç alınamadı. Aynı yıl Çatalca da ele geçirilerek İstanbul’a bir adım daha yaklaşıldı. Sırp Despotu Lazar, 1374 yılında yapılan bir anlaşma ile yıllık vergi vermek şartıyla Osmanlı Devleti’ne bağlı devlet olmayı kabul etti.
Bizans İmparatorluğu da Haraca Bağlandı
Çirmen Savaşı’ndan Türklerin zaferle çıkmaları, Bizans imparatorunun ümidini kırdı. Yeni bir haçlı seferi düzenlenmesi ihtimali de ortadan kalkınca Bizans İmparatoru V. Yoannes Palaiologos, I. Murat ile müzakere yaparak, 1373 yılı başlarında imzaladığı bir anlaşma ile Osmanlı Devleti’ne yıllık vergi ödemeyi kabul etti. Bizans İmparatorluğu ile yapılan anlaşma gereğince, Bizans imparatoru Osmanlı Devleti istediği zaman imparatora yakın bir komutan altında asker göndermeyi kabul etti. Böylece Mayıs 1373’te Bizans imparatoru, Anadolu’da I. Murat’ın Candaroğulları’na karşı açtığı bir savaşa katılmak zorunda kaldı.
Böylece Osmanlı Devleti, Rumeli topraklarına ayak bastıktan 20 yıl sonra Bizans, Bulgaristan ve Sırbistan’ı bağlı devlet durumuna getirmeyi başarmış oldu.
Türkler, topraklarını Batı’ya doğru genişletirken, bu durumu fırsata çevirmek isteyen Macar kralı da Dalmaçya’da rakibi Venedik’e karşı savaş ilan etti. Macar kralının Kuzey Balkanlar’da Tuna’nın güneyinde yayılma girişimleri I. Murat’ın da işine yaradı.
Savcı Bey İsyanı ile Sarsıldı
I. Murat’ın Rumeli’de bulunduğu 1373 yılında, Bizans İmparatoru Yoannes’in büyük oğlu Andronikos Palaiologos ve Şehzade Savcı Bey, harekete geçtiler. Savcı Bey, kendini Bursa’da sultan, Andronikos da İstanbul’da kendini imparator ilan etti. I. Murat, oğlunun kendisine isyan ettiğini duyunca Boğaz’ı geçip Biga tarafına geldi ve isyandan habersiz görünerek oğlunu buraya sürek avına çağırdı. Ancak Savcı Bey babasının davetine uymadı. Asker toplayıp karşı koymaya karar verdi. Bunun üzerine I. Murat Bursa’ya yürüdü; Bursa yakınında Kite Ovası’ndaki karşılaşmada şehzade ele geçti; yandaşları kılıçtan geçirildi. I. Murat oğlunun suçunu itiraf ile itaat etmesini istedi. Şehzade sert sözlerle karşı koydu ve babasını hiddetlendirdi. I. Murat, bir daha tahta geçme imkânını ortadan kaldırmak için oğlunun gözlerine mil çektirdi.
Balkanlar’da Toprak Reformu Yapıldı
I. Murat’ın 1375-1381 yılları arasında Rumeli beylerbeyi yaptığı Timurtaş, Rumeli’de önemli reformlar gerçekleştirdi. Yerli Hristiyan askerlere tımar verilerek eski topraklarının bir kısmında Osmanlı ordusunda hizmet şartıyla yerlerinde bırakılması sağlandı. Bu reform Osmanlılar’ın Balkanlaşması sürecinde önemli bir adım oldu. Her şeyden önce Balkanlar’da yerli askerî grupların direnci önlendi, Osmanlı ordusu, Müslüman ve Hristiyan erlerle bir Balkan ordusu hâline geldi.
I. Murat’ın, gitgide devletini büyütmesi, İslam dünyasının da ilgisini çekti. Türklerden başka, Araplardan ve Farslardan da Osmanlı ordusunun hizmetine girenler oldu. Bu askerler sarayın hizmetine alınarak kapıkulu sipahileri yapıldı. Bunlar, sarayın özel savunma birlikleri oldu.
Devlette yapılan bir önemli reform ise yaygın bir hoşnutsuzluk sebebi olan, ölen tımar erinin tımarının alınıp başkasına verilmesi uygulamasının değiştirilmesiydi. Yapılan düzenleme ile ölen tımar erinin tımar hakkı, oğulları arasında bölüştürüldü. Böylece, askerin hoşnutsuzluğu giderildi.
Gelibolu Geri Alındı
Savcı Bey ile birlikte babasına isyan eden İmparator Yoannes’in oğlu IV. Andronikos, babası tarafından yakalanıp kör edilmişti. IV. Andronikos, gözleri iyi olduktan sonra Cenevizlilerin ve I. Murat’ın yardımıyla, 1376 yılının Ağustos ayında Bizans imparatorluğu tahtını ele geçirdi. Babası Yoannes ve kardeşlerini hapse atan IV. Andronikos’un, yaptığı anlaşma gereğince Bozcaada’yı Cenevizlilere vermesi gerekiyordu. Ancak adayı Venediklilerin işgal etmesi, Cenevizliler ile Venediklilerin savaşa tutuşmasına neden oldu. Bunun üzerine, Andronikos, 1367’de haçlıların eline geçen Gelibolu’yu, 1377 yılında Osmanlı Devleti’ne teslim etti.
I. Murat, Gelibolu’yu kurtardıktan sonra Bizans’a karşı yürüttüğü siyasetinde değişikliğe gitti. Haziran 1379’da V. Yoannes zindandan kurtulup Üsküdar’da I. Murat’a sığındı. I. Murat, Yoannes’i devirip yerine oğlunu hükümdar yaptığı gibi, haraç ödemesi, Osmanlı ordusuna asker göndermesi ve Alaşehir’i teslim etmesi karşılığında oğlunu devirip yerine babasını geçirme sözü verdi. I. Murat, sözünü tuttu ve Andronikos, Galata’da Cenevizlilere sığınıp hükümdarlık koltuğunu babasına bırakmak zorunda kaldı.
Düğün Diplomasisiyle Anadolu Beyliklerinde Nüfuzunu Artırdı
I. Murat, 1381 yılında Anadolu beyleri üzerinde kontrolünü sağlamak için diplomatik atağa geçti. Bursa’da Şehzade Bayezid ile Süleyman Şah’ın kızının evliliği için büyük bir düğün düzenledi. Düğüne, Karamanoğlu, Hamitoğlu, Menteşeoğlu, Tekeoğlu, Batı Anadolu’dan Saruhan ve Aydınoğlu, Kastamonu’dan İsfendiyar çağrıldı. Karaman ve Güney Anadolu beyleri üzerinde üstün nüfuz sahibi Memlûk sultanı da davet edildi. Mısır elçisine, birinci elçi protokolü uygulandı. I. Murat, düğünde kızı Nefise Hatun’u Karamanoğlu Alâeddin Ali Bey’e nişanladı. Rumeli’den gelen uç beyi Evrenos, Anadolu beylerini gölgede bırakan bir zenginlik ve satvet gösterdi. Düğüne I. Murat’ın Rumeli’deki haraçgüzâr Hristiyan knezleri de davet edildi. Düğün sırasında önemli anlaşmalar yapıldı. Germiyan’dan, Karaman ülkesine sınırdaş olan Kütahya, Simav, Emet, Tavşanlı ve zengin Gediz şaphanesi Bayezid’in çeyizi olarak şehzadeye verildi. I. Murat, Rumeli’ye hareketinden önce Bayezid’i Timurtaş’la beraber Kütahya’ya yerleştirdi.
Düğün, I. Murat’ın Anadolu beylerine üstün hâkimiyetini kabul ettirdiği bir diplomasi meydanına dönüştü. I. Murat’ın yaptığı bu diplomasi hamlesinin esas nedeni ise Balkanlar’da başlatacağı yeni genişleme hamlesine karşı, Anadolu beylerinden ve özellikle Karamanoğlu’ndan emin olmak içindi. Bu nedenle, Rumeli’deki fetihlerle çok güçlü bir duruma erişen I. Murat’a beyler karşı duramadılar ve bütün isteklerini kabul ettiler.
Göller Bölgesi’ni de Düğünde Aldı
I. Murat, şehzade Bayezid’in düğününde, Hamitoğlu’ndan da Göller Bölgesi’ni istedi. Böylece Karamanoğlu’nun batısına inmek istiyordu. Hamitoğlu, I. Murat’a kalenin satışını vadetti. Bunun üzerine I. Murat, 1382 yılının bahar aylarında ordusuyla Kütahya’ya gelerek Hamitoğlu Hüseyin’den kalelenin teslimini istedi. Hamitoğlu Hüseyin; Akşehir, Beyşehri, Seydişehri, Yalvaç, Karaağaç ve Isparta’yı baskı sonucunda teslim etmek zorunda kaldı.
Bu durum Osmanlı Devleti ile Karamanoğlu Devleti’nin arasının açılmasına neden oldu. Eskiden beri bölge üzerinde hâkimiyet iddiasında bulunan Karamanoğulları, I. Murat, Rumeli’deyken 1385 yılında bölgeyi ele geçirdi. Bunun üzerine I. Murat, 1386 yılında Karaman seferine çıkmak zorunda kaldı. Bu savaş Anadolu tarihinde kesin sonuç veren tarihî karşılaşmalardan biridir. Frenkyazısı denilen yerde yapılan savaşta mağlup olan Karamanoğlu, Konya’ya çekildi. I. Murat arkasından gidip şehri kuşattı. Sultanın emrini dinlemeyerek yağmaya kalkışan Sırp askerlerini idamla cezalandırdı. Karamanoğlu Alâeddin Bey’in eşi Nefise Hatun, babasından kocasını affetmesini istedi. O da katına gelip bağlılığını bildirmek anlamında elini öpmesi şartıyla bağışlayacağını söyledi. I. Murat, Karamanoğlu Alâeddin Bey’den bağlılık aldıktan sonra Beyşehri-Süleymanşehri’ni yeniden topraklarına kattı. Ardından itaatini istediği, Antalya ve İstanoz Beyi Tekeoğlu’nun karşı çıkması üzerine buralar da ele geçirildi.
Teslim Olan Şehirler Yağma Edilmiyordu
Gaza için altı defa Rumeli’ye geçmiş olan I. Murat’ın temel politikası, Balkanlar’da egemen olmaktı. Babai şeyhleri gibi kendini Tanrı ilhamına mazhar bir veli hisseden I. Murat, gazayı dinî bir ödev gibi benimsemişti. 1386’da Karaman seferini yapmak zorunda kalınca bu duygularını “erkân-ı saltanat”ı önünde coşkuyla dile getirmiştir. Anadolu seferleri ona zoraki bir görev gibi geliyordu.
I. Murat döneminde Rumeli, Türkler için ikinci vatan hâline geldi. Osmanlı Devleti Balkanlar’da kesin egemenlik kurdu. Fetihlerde, teslim olan şehirlerin halkına hükümdar güvencesiyle tam güvenlik sözü veriliyor, direnen şehirler savaş yoluyla alındığı takdirde “yağma”lanıyor ve halkı da esir ediliyordu. Osmanlı’nın Balkanlar’daki genişlemesinde uçlarda yerleşen göçer Türkmenlerin de baskısı vardı; Kavala ve Serez’in 1383 yılında ele geçirilmesinde olduğu gibi. Hatta Evrenos Bey’in uç bölgesi olan Vardar ve Serez Ovası’na yerleştirilen Türkler de Manisa’dan getirilip yerleştirilenlerdendi.
Bu arada 1383-1385 yılları arasında bugünkü Arnavutluk’u içine alan Epir Bölgesi Osmanlı egemenliği altına girdi.
İpek Yolu Güzergâhını da Ele Geçirdi
Tebriz-Tokat-Amasya-Bursa güzergâhı, ipek kervanlarının geçtiği ticari bir hattı. Bu hattın ele geçirilmesi, hem devletin gelirlerinde önemli bir artış sağlayacak hem ticaret kervanlarının güvenliği sağlanmış olacaktı. Aynı güzergâhı, Sivas hâkimi Kadı Burhanettin de ele geçirmek istiyordu. Amasya Emiri Ahmet’i koruması altına alan I. Murat, Kastamonu Emiri Bayezid’e karşı bir ordu gönderdi. Bayezid, oğlu İsfendiyar ile Sinop’a kaçtı. I Murat’ın gönderdiği askerle kardeşi Süleyman, Kastamonu’ya hâkim oldu. Böylece Kastamonu Beyliği’nin doğu bölgeleri ile birlikte İpek Yolu üzerindeki Osmancık da Osmanlı himayesini girdi. I. Murat Rumeli’deyken Süleyman halkın desteğiyle Osmanlı işgaline karşı ayaklandıysa da kötürüm Bayezid’in beyliğin başına geçmesi üzerine tekrar Osmanlılar’a sığındı. I. Murat da onu bir Osmanlı kuvvetiyle Kastamonu’ya gönderdi ve Osmanlı Devleti’nin Kastamonu Beyliği üzerindeki hâkimiyeti I. Murat’ın, kardeşi Süleyman Paşa’nın kızı Sultan Hatun ile Süleyman’ı evlendirmesiyle başladı.
Bu arada I. Murat, Sivas Kadısı Burhanettin ile Karamanoğlu’na karşı da Memlûk Sultanı Berkuk ile ittifak kurdu. Memlûkler ve Osmanlılar 1365’ten beri haçlı saldırıları karşısında birlikte hareket ediyorlardı. Bu durum I. Murat’ın şehadetine kadar sürdü.
Osmanlı’nın Balkanlar’daki fetihleri, Çandarlı Hayrettin Paşa’nın 1387 yılında Selanik’i fethetmesiyle devam etti. Aynı yıl Bosna kralının tehdit ettiği İşkodra hâkimi II. Curac Balşic de Kuzey Arnavutluk uç beyi Şahin Bey ile beraber Bursa’ya gelip Murat’a bağlılığını arz etti. Balşic kendisini Sırp kralları neslinden saymakta ve Bosna kralı ile çatışmaktaydı.
Kosova Savaşı’nda Şehit Düştü
Bosna kralının, uç beyi Şahin Bey’i, 1385 yılında pusuya düşürerek ağır bir yenilgiye uğratması, Sırp Kralı Lazar’ı, Osmanlı’ya karşı ittifak arayışına itti. Sırp Kralı Lazar, Kosova ve Üsküp’ün sahibi Vuk Brankovic, Bosna Kralı Tvrtko ve Bulgaristan Kralı Şişman’a ittifak teklif etti. Lazar, aynı şekilde Macar Kralı Sigismund ile de bağlılık ilişkilerini yeniledi. Böylece, Sırbistan Türklerin önünden kaçanların sığındığı bir bölge hâline geldi. Lazar, I. Murat’a meydan okuyacak kadar kendini güçlü gördüğü için, haraç ödemekten de vazgeçmişti.
Balkanlar’da kendisine karşı oluşan ittifakı haber alan I. Murat, Karamanoğlu’na güvenmediğinden Emir Timurtaş’ı ve bazı sancak beyleriyle 5000 askeri Anadolu korumasına bırakarak altıncı defa Rumeli’ye hareket etti. Rumeli’deki diğer haraçgüzâr Hristiyan beylere de hazır olmalarını bildirdi. Bulgar Kralı Şişman ve Dobruca Hâkimi Dobrotic onun talebini reddettiler. Bizans Hükümdarı Konstantin, sultanın ordusuna İhtiman Ovası’nda katıldı.
I. Murat, Bulgar ordusunu arkasında bırakıp Lazar’ın üzerine gitmek istemediği için 1388 yılının kış aylarında Çandarlı Ali Paşa’yı, Timurtaş oğlu Yahşi Bey’i 30 bin kişilik orduyla Bulgar Kralı Şişman ve Dobrotic üzerine gönderdi. Uzunca bir kovalamacadan sonra Bulgaristan egemenlik altına alınarak Kosova’ya hareket etti.
I. Murat, ordusuyla Kosova Ovası’na inerek Gümüşhisar önünde karargahinı kurdu. Savaşın başlangıcında Osmanlı ordusunun sol kolu çöktü. Fakat sağ koldaki oğlu Yıldırım Bayezid’in büyük çabası sonucunda zafer kazanıldı. Zaferden sonra eşiyle birlikte cesetlerin arasında dolaşan I. Murat, kendisini cesetler arasına saklamış bulunan Miloş Kobiloviç tarafından hançerle öldürüldü. I. Murat, iç organları çıkarıldıktan sonra şehit düştüğü yerde defnedildi. I. Murat’ın iç organlarının defnedildiği Kosova’da, Mitroviça yakınındaki yer türbe hâline getirildi. Naaşı ise Yıldırım Bayezid tahta çıktıktan sonra idam edilen oğlu Yakup Bey’in naaşıyla Bursa’ya götürülüp Çekirge’deki türbesine defnedildi.
Donanma Önemli Bir Güç Hâline Geldi
I. Murat’ın devletin sınırlarını genişletmekte kullandığı en önemli diplomasi araçlarından biri, Hristiyan hanedanlardan kız almak, Anadolu beylerine kız vermekti. Evlilik yoluyla kurulan akrabalık ilişkisi, I. Murat’ın başvurduğu başlıca diplomatik araçlardandı.
Onun döneminde Trakya ve Doğu Balkanlar’da yerleşme sonucu Rumeli tımarlı sipahi askeri arttı. Böylece, Anadolu’daki Türk beyliklerine karşı büyük bir üstünlük kurdu. Uçlara sürülen Yörük gruplar, başlıca akıncı kuvvetlerini oluşturdu. Bu arada Çandarlı Hayrettin Paşa da Hristiyanlardan alınan savaş esirleri ile 1363-1365 yıllarında yeniçeri ordusunu kurdu.
I. Murat devrinde klasik Osmanlı ordusu esas kollarıyla oluşturuldu. Orhan Bey zamanında kurulan donanma, onun döneminde önemli bir güç hâline geldi. Biga gibi deniz kıyısındaki şehirlerin işgal edilmesinde donanmanın büyük yardımı oldu. Gelibolu ve Aydıncık başlıca donanma üsleriydi.
I. BAYEZİD (YILDIRIM BAYEZİD) (1389-1403)
Osmanlı Devleti’nin dördüncü hükümdarı olan I. Bayezid, 1354 yılında Bursa’da doğdu. I. Murat’ın büyük oğlu olan Bayezid, 27 yaşına geldiğinde Germiyanoğlu Süleyman Çelebi’nin kızı Sultan Hatun ile evlendi.
Bayezid, ilk sancak beyliğini Kütahya’da yaptı. Yıldırım unvanını, babasının 1386 yılında Karamanoğlu Beyliği ile yaptığı Frenkyazısı Savaşı’nda gösterdiği kahramanlık sebebiyle aldı.
Yıldırım Bayezid, Osmanlı Devleti’nin kaderinde tayin edici görevi ise 15 Haziran 1389’da yapılan Kosova Savaşı’nda üstlendi. Bu savaşta ordunun sol tarafı Sırp kuvvetleri tarafından dağıtılırken, sağ kanada komutanlık eden Yıldırım Bayezid, üstün komutanlığı ile savaşın zaferle sonuçlanmasını sağladı. Bu savaş sırasında babası I. Murat’ın şehit olması üzerine, büyük oğul olarak tahta geçti.
Kardeşi Yakup’u Boğdurdu
Yıldırım Bayezid, babasının şehit olması üzerine hükümdarlık görevini üstlendikten sonra, divan üyelerinin tavsiyesi ile devlet içinde egemenlik kavgasına yol açmaması için kardeşi Yakup’u boğdurttu. Aynı savaşta esir düşen Sırp Kralı Lazar’ı da Kosova Meydanı’nda astırdı.
Yıldırım’ın tahta çıkışı, Anadolu beyliklerinde de kıpırdanmalara neden oldu. Osmanlı’ya kaptırdıkları toprakları geri almak için, Anadolu’daki boşluğu fırsata çevirmek isteyen Karamanoğlu Alâeddin Bey, Beyşehir’i alarak Eskişehir’e kadar uzandı. Germiyanoğlu Yakup Bey de Yıldırım Bayezid’e kızının çeyizi olarak verdiği toprakları geri aldı. Sivas’ta hâkim olan Kadı Burhanettin de Kırşehir’e hükmetti.
Devlet yönetiminde babasının diplomasi taktiğine başvuran Yıldırım Bayezid, Kosova Savaşı’ndan sonra, idam ettirdiği Sırp Kralı Lazar’ın yerine geçen oğlu Stefan Lazareviç ile anlaşma yapıp kız kardeşi Olivera ile evlenerek akrabalık bağı kurdu. Böylece Anadolu’ya dönerken beraberinden Sırplardan yardımcı kuvvet götürmek için anlaşma yaptı. Kurulan akrabalık bağı ve yapılan anlaşma sonrasında, Macar baskısına maruz kalan Sırp Kralı Stefan, Osmanlı Devleti’ne sadık kaldı. Yapılan anlaşmaya, Yukarı Sırbistan denilen Üsküp, Priştine bölgeleri hâkimi Vuk Brankoviç uymadı. Vuk Brankoviç’i etkisiz hâle getiren akını ise 1391 yılında Üsküp’ü alan Paşa Yiğit Bey yaptı. Böylece Bosna ve Arnavutluk’a yönelecek akınlar için Üsküp üs hâline getirildi.
Beylikler Yeniden Fethedildi
Kosova Savaşı nedeniyle Anadolu’da doğan otorite boşluğundan yararlanan Anadolu beyliklerinin ele geçirdikleri toprakları geri almak için tekrar harekete geçen Yıldırım Bayezid, Candaroğlu Süleyman Bey ve Bizans İmparatoru Palaeologus’un da desteği ile 1390 yılının başında Alaşehir’i geri aldıktan sonra aynı yıl, Aydın, Saruhan, Menteşe, Hamit ve Germiyan beyliklerini kendine bağladı.
Yıldırım Bayezid, 1390 yılının Mayıs ayında Beyşehir’i aldıktan sonra Konya’yı kuşattı. Bunun üzerine Candaroğlu Süleyman Bey, Yıldırım’a verdiği desteği çekerek Sivas Kadısı Burhanettin ile anlaştı. Candaroğlu ve Kadı Burhanettin kuvvetlerinin kendisine karşı Kırşehir’de ikinci bir cephe açmaları üzerine Yıldırım Bayezid, Konya kuşatmasını kaldırdı. Yapılan anlaşma sonucunda Osmanlı Devleti ile Karamanoğlu Beyliği arasındaki Çarşamba suyu sınır oldu. Beyşehir ve civarındaki bazı yerler ise Osmanlı hâkimiyetinde kaldı.
Yıldırım Bayezid, 1391 yılında Candaroğlu Beyi Süleyman üzerine bir sefer düzenledi. Ancak Süleyman Bey, müttefiki Kadı Burhanettin’den destek aldığı için bu seferden de bir sonuç elde edemedi. Yıldırım Bayezid, Candaroğlu Beyliği üzerine sonuç alıcı seferini 1392’nin bahar aylarında yaptı. Bizans imparatorunun da destek verdiği bu sefer sonucunda, Süleyman Bey hayatını kaybederken, Sinop hariç Candaroğlu Beyliği’ne ait topraklar Osmanlı topraklarına katıldı. Yıldırım Bayezid, sefer dönüşünde, Kadı Burhanettin’e ait Osmancık’ı da aldı. Fakat Kadı Burhanettin kuvvetleriyle Çorum’da yaptığı savaşı kaybederek geri çekilmek zorunda kaldı. Kadı Burhanettin bu galibiyetin verdiği cesaretle hücumlarını Sivrihisar ve Ankara’ya kadar genişletti, yağma ve tahribatta bulundu.
Kadı Burhanettin’in Sivrihisar ve Ankara’ya kadar uzanan akınları, Amasya ve çevresindeki baskısını gevşetmesine neden oldu. Bunun üzerine Amasya ve çevresindeki yerel emirler, 1392 yılında Osmanlı egemenliğine girmeyi kabul ettiler. Böylece, Amasya ve Samsun çevresi barış yoluyla Osmanlı topraklarına katıldı.