Kitabı oku: «Yetişkinler İçin Ergen Rehberi», sayfa 2
DÜŞÜNCE YAPISI 1
Ergenler Size Göründüğünden Daha Fazla İhtiyaç Duyar
On yaşındaydım, benim yaşımdaki neredeyse tüm çocuklar dünyanın en hızlı ve en uzun hız trenlerinden biri olan Texas Giant’a binmek için boylarının yeterince uzun olacağı o ânı sabırsızlıkla bekliyordu.
Vagonlardan gelen çığlıkların bunun sıradan bir lunapark treni olmadığı anlamına geldiği çıkarımını –on yaşındaki gelişmiş zihnimin gücünü kullanarak– yaptım hemen. Hayır! Etrafımdaki yetişkinlerin kavrayamayacak kadar büyülendiği şeyi anlamıştım: Yani bu hız treni aslında beni ve etrafımdakileri kanlı ölümlerimize yollamak için tasarlanmış, ahşap bir ölüm makinesiydi.
Kendi çocuklarıyla birlikte beni Six Flags’a götürmeyi iyi niyetle teklif etmiş bir aile dostu olan Bayan Sperry’nin yanında sırada bekledim. Bu kadının –mahalledeki ilkokulumda öğretmen ve devlet memuruydu– benim küçük yaşıma rağmen böylesi nazik davranmasına hayret etmiştim.
Yardım için bağırmayı düşündüm ama belli ki diğer aptal koyun sürüsüyle birlikte bir sıradaydım ve ağır ağır ahşap ölüm makinesine doğru ilerliyorduk. Böylece Texas Giant’a binip Bayan Sperry’nin yanına oturdum.
Sonra da başka bir şey fark ettim.
Hiç emniyet kemeri yoktu.
Sadece kucağa doğru inen bir güvenlik çubuğu vardı. Dizlerinizin üstünde kilitlenen tek bir metal parçası.
İnanamayarak hayretle etrafıma bakındım.
Hiç emniyet kemeri yok mu? Peki beş nokta emniyet kemeri6 yok mu? Etrafımdaki herkes son arzusunu söyledi mi?
Çubuğa sıkı sıkı yapıştım. Onu hızla çektim. Açmaya zorlamak için ayağa kalkmaya çalıştım. İterek yokladım, iki elimle çektim.
Peki, o güvenlik çubuğunu yerinden oynar umuduyla mı çekiyor, itiyor, yokluyordum? Yaylar boşalır da Texas Giant’tan kendi zamansız ve kanlı ölümüme uçarım diye mi?
Elbette değil.
Tüm bunları yaptım çünkü onun dayanıklılığını teyit etmeye ihtiyacım vardı.
Sizin ergen çocuğunuz da tıpatıp bunu yapıyor.
Ergenler, bir hız trenindeki güvenlik çubuğu gibi dayanıklı olup olmadığınızı görmek için sizi sınar.
Sizi sınıyorlar, itip çekiyorlar çünkü diğer pek çok şeyin belirsiz olduğu bir zamanda SİZİN kesin olduğunuzu, eğilip bükülmeyeceğinizi bilmeye ihtiyaçları var.
Sağlam olduğunuzu.
Güvenli olduğunuzu.
Dayanıklılığınızı yitirmeyeceğinizi.
ERGENLER NE İSTER VE EN ÇOK NEYE İHTIYAÇ DUYAR?
Global Strategy Group’un7 yürüttüğü bir YMCA8 Ergen ve Ebeveyn Anketi’nde ergenlerin en büyük endişesinin (tüm diğer korkuları ve endişeleri geride bırakıp)…
… sıkı durun…
“ebeveynleriyle birlikte yeterli zaman geçirmemek” olduğu ortaya çıktı.
Ne?!
Şöyle düşünüyorsunuz muhtemelen: “Bu doğru olamaz. En büyük endişesinin ne yapıp edip benden uzak durmak olduğunu sanıyordum.”
Şaşırtıcıdır ki aileyle geçirilen kaliteli zaman, ergenleri başka her şeyden daha fazla ilgilendiriyor.9 Notlardan daha fazla. Arkadaşlardan daha fazla. Rebecca’nın Sean’ı, Desirée’yi öptüğü için affedip affetmeyeceğinden daha fazla. Bu anket her yaştan ergenin ebeveynleriyle birlikte geçirilen kaliteli zamandan yoksun kalma endişesi taşıdığını da ortaya koydu.
Buna karşılık ebeveynler dış tehditler (mesela uyuşturucu ya da alkol) konusunda birlikte zaman geçirmekten daha fazla endişeli. Ebeveynler bakımından kaliteli zamanın eksikliği öncelikler arasında dördüncü sırada yer alıyor.
Peki ya ergen çocuğunuzun en çok ihtiyaç duyduğu şey, sizin aradığınız önleyici tedbirse?
Search Institute adlı kurum 1990’dan bu yana10 çocuklara ve ergenlere dair araştırmalar yapıyor. Özellikle de “Neden bazı genç insanlar başarılı, çevresine katkı sağlayan yetişkinler olurken diğerleri böyle olmaz?” sorusuna yanıt bulmakla ilgiliydiler.
Neden bazı gençler zor durumları ve ortamları aşabilirken diğerleri takılıp kalır? Olup biten nedir?
Her tür çevreden gelen beş milyonu aşkın çocuk ve ergenden toplanan veriler tutarlı biçimde şaşırtıcı bir şeyi ortaya koydu. Önemli olan, Search Institute’un varlıklar dediği bir şeydi. Bu varlıkların yarısı içsel, yani olumlu karakter özellikleri ve değerleriydi. Diğer yarısı da dışsal, yani olumlu ortamlar ve deneyimlerdi. Bu araştırma, bir çocuğun ne kadar çok varlığı varsa başarılı olma ihtimalinin o kadar yüksek olduğunu açıkça ortaya koydu. Bu varlıkların bazıları11 aşağıdaki gibidir:
DIŞSAL VARLIKLAR:
Olumlu Ortamlar ve Deneyimler
• Aile desteği: Aile yüksek düzeyde destek ve sevgi gösterir.
• Başkalarına hizmet: Genç birey haftada bir saat ya da daha fazla kamu hizmetinde bulunur.
• Sınırlar: Hem ailenin hem de okulun net kuralları ve sonuçları vardır.
• Yapıcı zaman kullanımı: Genç birey her hafta zamanının bir kısmını yaratıcı sanat, spor, gençlik aktiviteleri, dini cemaat ya da ev ortamında geçirir.
İÇSEL VARLIKLAR:
Olumlu Karakter Özellikleri ve Değerler
• Öğrenme taahhüdü: Genç birey okulda başarılı olmaya yönelik çalışır ve eğitimine aktif biçimde katılır.
• Dürüstlük: Genç bireyin inançları vardır ve bunları savunur.
• Planlama ve karar alma: Genç birey önceden plan yapmayı ve tercihlerde bulunmayı bilir.
• Şahsi geleceğine dair olumlu bakış: Genç birey kendi şahsi geleceği konusunda iyimserdir.
Search Institute’un bulgularını basitçe şöyle ifade edebiliriz: Ergenler ne kadar fazla içsel ve dışsal varlık edinirse başarılı olma şansları o kadar yüksektir.
Olumlu Ortamlar + Olumlu Karakter Özellikleri = Başarı12
SIZIN DEVREYE GIRDIĞINIZ YER
Kendi ergenlik döneminizi düşünün. Hayatınızda sizin için en önemli olan ve üstünüzde en büyük etkiyi yaratan yetişkinleri düşünün. O öğretmeni. Ailenin o üyesini.
Tüm bu insanların ortak özelliği nedir? Sizin hayrınıza kendilerini kasten feda ettiklerini sanmıyorum.
Sizi cesaretlendirmeye uğraştılar. Gerektiğinde hep çıkageldiler. Onlar saygı duyduğunuz yetişkinlerdi. Hep yanınızda olduklarını açık seçik gösterdiler. Sizi, yapabileceğinizi sandığınızdan daha fazlasını yapmaya zorladılar. Search Institute’un beş milyon örnekten toplanan verilerinin ardında yatan mesaj da budur işte.
Olumlu karakter özellikleri vardır çünkü önemseyen, ilgili yetişkinler bunları besler.
Olumlu ortamlar vardır çünkü önemseyen, ilgili yetişkinler bunları besler.
Böyle şeyler havadan düşüvermez. Tek boynuzlu at gibi sihirli biçimde ortaya çıkmaz. Sizin ve benim gibi insanların maksatlı gayretlerinin sonucudur. Destekleyici bir okul eğitiminiz oldu mu? Bunu yaratmak için yetişkinler çalıştı. Sizi biçimlendiren bir okul sonrası aktiviteniz var mıydı? Bunu sağlamak için yetişkinler çalıştı. Çatışmaları iyi biçimde nasıl idare edeceğinizi öğrendiniz mi? Bunu size öğretenler ve örnek olanlar yetişkinlerdi.
Search Institute başkanı Peter Benson bu veriyi inceledikten sonra şu sonuca vardı: “Genç insanların deneyimleri, bireyler gençlerin sağlıklı gelişimine katkı sağlama konusunda şahsi sorumluluk üstlenmediği sürece köklü biçimde değişmez.”13
Bahsettiği o “bireyler” var ya… Onlar biziz. Siz ve ben.
EBEVEYNLER ANLAMIYOR İŞTE (KENDI ÖNEMLERINI)
Ebeveynler, bir ergenin yaşamındaki varlıkları geliştirme, olanaklı hale getirme ve besleme konusunda en büyük potansiyel etkiye sahip. Bu yüzden YMCA araştırması çocukların içgüdüsel olarak ebeveynleriyle daha fazla vakit geçirmek istediğini söylediğinde gerçeği yansıtmış oluyor. Ebeveynlerinden gelecek bir şeye ihtiyaçları olduğunu biliyorlar. Bunun ne olduğunu kelimelerle ifade edemiyorlar belki ama onlara ihtiyaçları olduğunu biliyorlar.
O hız treni korkutucu ve güvenlik çubuğu onları güvende tutuyor. İşte anladıkları bu.
Bununla birlikte, yetişkinler de haklı. Bir ergenin potansiyelini saptırabilecek ya da yok edebilecek korkutucu, kendine zarar verici tercihler ortaya çıkabilir. Sadece, bu davranışı önleyebilecek en iyi çözümün kendileri olduğunu fark etmezler.
Peki biz ebeveynler olarak ne yapıyoruz? Eh, ebeveynler genelde çocukları ergenliğe girdiğinde onlarla daha az zaman geçirmeye başlıyor.14 Babalar çocukları on iki yaşından küçükken onlarla günde ortalama yirmi altı dakika civarında bir zaman geçirirken, bu rakam ergenlikte günde dokuz dakikadan aza iniyor. Bir annenin çocuklarıyla küçüklüklerinde geçirdiği ortalama zaman günde yaklaşık otuz bir dakikayken, bu rakam çocuklar ergen olduğunda on bir dakika civarına düşüyor.
Anlıyorum: Bir ergen (ya da herhangi biri hatta) sizi deli ediyorsa yapmak isteyeceğiniz son şey onunla zaman geçirmektir. Ama ya onların bu itmesi, çekmesi ve sınaması aslında vardıkları yetişkinlik seviyesinde kelimelerle ifade edebileceklerinden daha fazla size ihtiyaç duyduklarının bir işaretiyse? Ya korkmuşlarsa ve rol yapıyorlarsa?
Peki ya ergenlik yaşları bir hız treniyse ve siz de güvenlik çubuğuysanız? Ve düşünmeden verdiğiniz geri çekilme tepkisi doğru davranış değilse?
Özetleyecek olursak:
Çocuklar anne ve babayla günde toplam yaklaşık 57 dakika zaman geçiriyor.
buna karşılık
Ergenler anne ve babayla günde toplam yaklaşık 20 dakika zaman geçiriyor.
Dolayısıyla, tam da bizimle daha fazla zaman geçirmeye ihtiyaç duydukları bir anda, ergenlerle neredeyse üçte iki oranında daha az zaman geçiriyoruz.
Ergenler vahşice dürüst olduğunda, sizinle daha çok zaman geçirmeyi içten içe istediklerini söyleyeceklerdir. Üstelik siz de muhtemelen –içgüdüsel olarak– bunun doğru olduğunu bilirsiniz.
Ergen çocuğunuzun sizin zamanınıza ihtiyacı var.
BU SIZIN İÇIN NE ANLAMA GELIYOR?
“Ne ekersen onu biçersin” lafını duymuşsunuzdur. Muhtemelen yedinci sınıftaki basketbol koçunuz söylemiştir. Lisedeki İngilizce öğretmeniniz de. Ergen çocuğunuzun yaşamında bir etki yaratma çabası söz konusu olduğunda da aynısı geçerlidir; odaklanmış dikkatiniz ve zamanınız önemlidir.
Kaliteli zaman bol vakitte gerçekleşir. Eğer ergen çocuğunuzla ilişkinizin kalitesinin artmasını istiyorsanız ayırdığınız zamanın miktarını da artırmanız gerekir.
Maalesef bunun HİÇBİR KESTİRME YOLU yok.
Kestirme yol olduğunu söyleyen herkes muhtemelen size bir şeyler satmaya çalışıyordur. Saat tam 19.23’te yaşanacak özel, şahane anlar planlayamazsınız. Bu anlar kendiliğinden yaşanır.
ÇIKAGELMENIN GÜCÜ
Yirmi yıla yakın bir süre ergenlerle çalıştıktan sonra, ergen yaştakilerin bir bilmece olduğunu öğrendim. Tek kelimelik yanıtlarla yaşıyorlar. Kaprisli olabiliyorlar. Soğuk davranabiliyorlar.
Ergen olmanın ne anlama geldiğinin en iyi anlatımlarından biri, J.D. Salinger’ın ünlü Çavdar Tarlasındaki Çocuklar romanında başkahraman Holden Caulfield’da bulunabilir. Bu dokunaklı hikâyede Holden çok şey yapmak ister ama yine de hiçbir şey yapamaz. Sahtelikten nefret ettiğini tekrar tekrar söylese de başka insanlara sık sık yalan söyler. Çaresizce herkesin ondan hoşlanmasını ister ama soğuktur ve çok bencildir. Dünyayı değiştirmek ister ama hiçbir şey yapamaz. Başka bir deyişle, Holden Caulfield modern ergenin hayli doğru çizilmiş bir portresidir. Aslında edebiyattaki “güvenilmez anlatıcı”nın somut bir örneğidir.
Güvenilmez. İşte mesele bu. Ergenken her şey güvenilmez görünür. Ergen çocuğunuzun hayatında her şey değişiyordur. Ve ergenlerin hepsinin sorunu çok korkmalarıdır. Herkes kendisine büyük bir şeyler olduğunu bilir –onu sonsuza dek değiştirip biçimleyecek bir şey– ama bu ürkütücü sisin ötesini görebilecek yaşam deneyimine sahip değildir. Bu yüzden herkes fena halde güvensiz ve korkmuş halde kalakalır.15
İşte siz burada çıkagelirsiniz. Kelimenin tam anlamıyla diyorum, çıkıp gelirsiniz.
Bir yetişkin kendisine, “Hey, seni önemsiyorum. Sana zaman ayıracağım,” dediğinde, bunun bir ergen için ne anlama geldiğini düşünün. Çıkagelmek şöyle demenin bir yoludur: “Buradayım. Yine. Bu da seni önemsediğimin kanıtı.”
Ergenler için en güçlü şeylerden biri, insanların kendilerini onlara adadığını kanıtlamasıdır. Performanstan dış görünüşe, popülerliğe kadar her şeye dayanan koşullu sevgiyle dolu bir sosyal dünyada, ergenler onlarla ilgilenen birine gerçekten büyük ihtiyaç duyar. Onları önemseyen birine. Yanlarında olan birine. Zamanını ve dikkatini onlara veren birine.
Hem YMCA’nın hem de Search Institute’un araştırması ortak bir bulguyu paylaşıyor: Ergeniniz sizi istiyor ve size ihtiyacı var. İç çekmelerin ve göz devirmelerin sürekli ve çok fazla olması gerçeğine rağmen.
Çoğu ebeveynin ergenlik yıllarında kendilerini geri çekmeye –hem özellikle ayırdıkları zaman hem de odaklanma bakımından– başladığını gösteren bu araştırmadan bahsettiğimde muhtemelen bir iç muhasebe yapmışsınızdır. Ve eğer görüştüğüm yetişkinlere benziyorsanız, muhtemelen yaptığınızın tamamen bu olduğunu fark etmişsinizdir.
Bu eğilimi tersine çevirmenin vakti geldi. Amaca yürümenin vakti geldi.
Bu gerçekle yüzleşen bazı ebeveynler savunmaya geçer. “Sen kim oluyorsun da benim yeterince çabalamadığımı söylüyorsun?”
Bu gerçekle yüzleşen bazı ebeveynler ortalıkta olmayışlarını mantıkla açıklar. “Ne kadar baskı altında olduğumdan haberin yok.”
Bu gerçekle yüzleşen bazı ebeveynler utanca boğulur. “Berbat bir insanım, hayatlarında olmasam onlar için daha iyi.”
Bunların doğal tepkiler olduğunu biliyorum. Bunların üçünü de yaptım. Ama işe yaramıyorlar, öyle değil mi?
Eğer evinizde su borusu patlarsa evin içindeki yüzme havuzundan keyif almaya çalışmazsınız değil mi? Ayrıca şöyle de söylemezsiniz: “Berbat bir ev sahibiyim. O borunun patlamak üzere olduğunu bilmem gerekirdi.”
Bir boru patlarsa onu tamir edersiniz.
Çünkü siz yetişkinsiniz.
ERGENLER GÜVENI Z–A–M–A–N DIYE YAZAR
Çoğu yetişkin gibiyseniz ergen çocuğunuzun sizinle zaman geçirmeyi ne kadar çok istediğini hafife almışsınızdır. Ama bu gerçeği bilmek ile ergen çocuğunuzla birlikte gerçekten kaliteli zaman geçirmek iki farklı şeydir. Ergeninizle bağ kurmak niyetiyle ajandanızda yer açmak için atabileceğiniz bazı adımlar şunlar:
1. Bire bir zaman geçirmek için takvim belirleyin.
Eğer ergen çocuğunuzla olan ilişkinize öncelik tanımak istiyorsanız, o zaman ergeninizi gerçek bir öncelik haline getirmelisiniz.
Onunla sıkı bağlar kurmak için özellikle ayrılmış bir zaman belirlemeniz gerek. Her ay özel ve belli bir zaman seçin (örneğin ayın ilk cuma gecesi) ve o zamanı ergeninizle baş başa geçirmeye ayırın.
Uzman Tavsiyesi: Birlikte geçirilecek geceyi ÖNCELİKLE takviminize kaydedin.
Bir süre önce, tatile çıkmak için tüm bir haftanın boşalmasını bekleyecek olursam bunu asla yapamayacağımı fark ettim. Hayatın yaptığınız planların yönetimini ele geçirmek için yöntemleri var. Bu yüzden artık yaptığım şey, ÖNCELİKLE aile tatillerimi planlamak oluyor. Takvimime kalemle kaydediyorum. Ve “kalem”den kastım, “kırmızı yazı karakteri” ve “takvim”den kastım “Google Takvim”. O hafta, tüm başka talepler için kesinlikle yasak bölgedir. Ergen çocuğunuzla geçireceğiniz gece için de aynısını yapın. Programınızı inceleyin ve ardından onu takviminize işleyin.
2. Sakın iptal etmeyin.
Hiçbir şeyin bu geceyi sekteye uğratmasına izin vermeyin. İptal etmek, onu hiç yapmamaktan daha kötüdür. Başka insanlara hayır demekte güçlük çekiyorsanız, onlara sadece, “Kusura bakmayın, o saatte bir randevum var” veya “Kusura bakmayın, o sırada önemli bir toplantım var” deyin. Gerçekten önemli bir toplantınız/randevunuz var. Bu yalan değil. İptal etmeyin.
Uzman Tavsiyesi: Cidden. İptal etmeyin.
Sadece iki numarayı okuduğunuzdan emin olmak istedim. Birisi ölmezse ya da bir iki kalça kemiğiniz kırılmış da gerçekten hastanede değilseniz, ergen çocuğunuzla olan buluşmanızı iptal etmeyi aklınızdan bile geçirmeyin. İnanın bana, bu onun güvenini yıkar.
3. Eğlenceli hale getirin.
Geceyi, ergeninizle ilişkinizi nasıl daha iyi bir hale getirebileceğinizi konuşarak geçirmeyin. Pek bir faydası olmaz. Bunun yerine ikinizin de keyif aldığı bir şey yapın. Böyle yaparak aslında ilişkiyi daha iyi bir hale getirmiş olursunuz. Yapmayı gerçekten sevdiğiniz şeylerin bir listesini yapın ve sonra ergen çocuğunuzdan da aynısını yapmasını isteyin. Broadway müzikalleri, çevrenizdeki spor etkinlikleri, ilginç yerlere günübirlik geziler, sevdikleri havalı ya da eğlenceli restoranlar – her ne olursa. Listeyi karşılaştırın, sonra bu aktiviteleri birlikte geçireceğiniz zamanda yapmayı planlayın.
Uzman Tavsiyesi: Detaylara özen gösterin.
Siz yetişkinsiniz. Proaktif davranıp biletleri alın ya da yapılması gereken her neyse onu yapın.
4. Kolay olmayacağını bilin.
Bunu yapmak için tüm olgunluğunuzu ortaya koymanız gerekecek çünkü ergeninizin damarınıza basma ihtimali var. Hayatta hiçbir iyi ya da önemli şey, çaba ve direnç göstermeden başarılamaz. Herhangi bir insani çaba gerektirmeyen ya da dirençle karşılaşmadan öylece kendiliğinden gerçekleşiveren şeyler küf, yabani ot ve kilo almaktır. Bu yüzden, zorlanması gerekecek bir duvarla karşılaşmaya hazır olun. Ergeniniz saygısız, soğuk, mesafeli ya da tek heceli kelimelerle konuşuyor olabilir. Tebrikler! Ergen bir çocuğunuz var. Zorlayın. Birlikte geçirilen bu zamanın tohumlar ektiğine inanın. Pratiğini yapın. Başka herhangi bir şeyde olacağınız gibi, bunda da gittikçe daha iyi olacaksınız. Cesaretinizi kaybetmeyin. Hiçbir şey olmuyor gibi hissediyorsanız, inanın bu iyiye işaret!
Uzman tavsiyesi: İdman yapın, deneme değil.
Şimdi sizden bir maraton koşmanız istense, bunu yapabilme ihtimaliniz hayli düşük olur (dayanıklılık gerektiren sporlar yapan bir atlet değilseniz). Peki ya size o maratonu koşmanızın gerçekten, ama gerçekten çok önemli olduğunu söylersem? Bunun maratonu tamamlamanıza faydası dokunur mu? Şimdi sizi “varını yoğunu ortaya koy” ve “gerçekten, tüm gücünle dene” diye cesaretlendirsem ne olur? Bu sizin 42 kilometreyi tamamlamanıza yardım eder mi? Hayır. Çünkü maraton koşmayı denemezsiniz, onun için idman yaparsınız. Geçen her ay size daha iyi olmak ve ergen çocuğunuzla ilişki kurmak için bir şans verir. Bunlar idman adımlarıdır. Bu yüzden bir sonraki adımı atın. Ve idman yapmaya başlayın.
İKI SEÇENEĞINIZ VAR
Umutsuz görünen bazı son derece yıkıcı durumlarda ebeveynlerle ve ergenlerle çalıştım. Gördüğüm şu oldu: Ergen çocuklarını isteyerek bir öncelik haline getiren ebeveynler –hem zamanlarını hem dikkatlerini ergenlerine yöneltenler– daima bu yatırımın somut bir karşılığını alıyor.
Her şeyin mükemmel olacağı vaadinde bulunmuyorum. Ama daha iyi olabilir.
Ebeveynlere en çok musallat olan şeylerden biri, daha fazlasını yapabileceklerine dair çok rahatsız edici bir his. Pişmanlık güçlü bir şey. Zamanınızı ve dikkatinizi ergeninize yönelttiğinizde düşüncelerinizle baş başa kalıp dürüst bir değerlendirme yapabilirsiniz: “Elimden gelenin en iyisini yaptım.”
Sonucun ne olacağından emin değilim. Medyumluk güçlerim ya da bir 1985 DeLorean’ım16 yok. Ama iki seçeneğiniz olduğunu biliyorum.
1. Amaca uygun, planlı hareket etmek için elinizden geleni yapın, veya
2. Ağır ağır geri çekilin ve yenilgiyi kabul edin.
Bence ikincisi bir seçenek değil. Sizin de böyle düşündüğünüzü sanıyorum.
Ergen çocuğunuz zamanınıza değer. Ama zor olabilir, özellikle de yaptığınız şeyin fark yaratıp yaratmadığına dair herhangi bir anlık geribildirim almıyorsanız. Bazen kimse farkına varmıyor gibi gelir. Bu doğru değildir ama öyleymiş gibi gelebilir.
Yaptığınız şey için kimse ödül dağıtmaz. Bir hız treninde güvenlik çubuğu olmak sanki karşılıksız bir iştir, değil mi? Ama gerçek insanların selameti söz konusu olduğunda o devasa, karmaşık hız treninin tüm parçaları arasında en önemlisi o güvenlik çubuğudur.
Güvenlik çubuğu olun.
Bir hız trenindeki güvenlik çubuğunu sınadığımız gibi, ergenler de dayanıp dayanmayacağınızı görmek için sizi sınar.
DÜŞÜNCE YAPISI 2
Oyunun Kuralları Değişti, Siz de Değişmelisiniz
Beklentilerimizin seviyesine yükselmez, eğitimimizin seviyesine düşeriz.
– ARKHİLOKHOS
Birinin dikkatini çekmek istiyorsanız, ölü bir Yunanlı şairden alıntı yaparak başlayın.
– JOSH SHIPP
Çocukken tekrar tekrar izlemekten en çok keyif aldıklarımdan biri Gilligan’s Island adında bir diziydi. Bu dizi, tropik bir limandan yelken açıp bir kasırganın içinden geçen ve sonunda ıssız bir adaya çıkan yedi kişilik bir turist grubunun maceralarından oluşuyordu. Diziyi ilgi çekici kılan, bu yedi kazazedenin birbirinden tamamen farklı oluşuydu.
• Hindistancevizleri ve bir parça telden telsiz yapabilen ama gemideki küçücük bir deliği tamir edemeyen çok zeki bir profesör vardı.
• Sinirlendiği zaman insanlara şapkasıyla vurup duran ve “ahbap” kelimesini tarihteki herhangi bir insandan daha fazla kullanan bir kaptan vardı.
• Kusursuz güzelliği kimin temsil ettiği konusunda gezegenin her yanındaki erkekler arasında bitmek tükenmek bilmez tartışmalara sebep olan Ginger Grant ile Mary Ann Summers vardı.17
• İyi kalpli ama safdil, ikinci kaptan Gilligan vardı, nedense adaya onun ismi verilmişti.
Ama en etkileyici iki karakter, kendilerini birdenbire çok rahatsız bir durumda bulan milyarderler III. Thurston Howell ile karısı Eunice’ti. Bu ikisi dizinin komedi malzemesiydi çünkü adada mahsur kaldıkları tüm süre boyunca müsrif, lüks yaşam biçimlerinin aldatıcı görünümünü korumaya çalışıyorlardı. İzleyici de gülüyordu çünkü Howell’lar tüm oyunun değiştiğinin farkında değildi. Bu, Howell’ların komedisiydi. Etraflarında her şey değişmiş olsa da onlar hiçbir şeyin değişmesini istemiyordu. Bu yüzden inkâr içinde yaşıyorlardı.
İşte mesele bu. Bence pek çoğumuz III. Thurston Howell ve Eunice’le ilişkilendirilebiliriz. Pek çok ebeveyn bir noktada onlar için oyunun değiştiğini ve eski oyunu daha fazla sevdiklerini hisseder. Bir gün uyanırsınız ve o tatlı, masum, basit çocuğunuz resmen bir gecede çok karmaşık, tamamen farklı ve zaman zaman düpedüz kafa karıştırıcı bir ergene dönüşmüş gibi hissedersiniz.
Salı günü yattınız ve çarşamba günü kalktığınızda oyunu tamamen değişmiş buldunuz. Bir dakika önce hoş bir teknede seyahat etmekteydiniz ve bir dakika sonra ıssız bir adada mahsur kaldınız.
Böyle hissediyorsunuz, çünkü bu pek çok bakımdan doğru.
MUTLAKA YAPMANIZ GEREKEN O DEĞIŞIM
Çocuklar ergenliğe geçerken fiziksel, bilişsel, duygusal ve sosyal dünyaları çarpıcı biçimde değişir. Ergenlerin ebeveynlerinden ihtiyaç duydukları şeyler de değişir.
Hayattaki pek çok büyük değişim, aslında kendinizi hiç hazır hissetmediğiniz çok hızlı, neredeyse ani geçişler gerektirir. Bütün anne babalar ilk çocuklarını hastaneden eve getirdikleri zamanı hatırlar. Eskiden sadece bir çifte ait olan evin içinde artık yepyeni bir can vardır. Gerçekten kelimenin tam anlamıyla bir gecede her şey değişmiş gibidir.
Aynısı çocukluktan ergenliğe geçerken de geçerli. Oyunun kuralları değişti. Eğer siz de onunla birlikte değişmezseniz etkili olamazsınız.
Peki ne yapacaksınız? Sorduğunuza memnun oldum.
ESKİ ROLÜNÜZ:
Hava Trafik Kontrolörü
Çocuklar küçükken, bedenlerinin narin doğası ve neredeyse tümüyle bağımlı olmaları dolayısıyla, yetişkinlerin hem koruyucu hem de besleyici ortamlar sağlamak konusunda proaktif olması gerekir. Bu hava trafik kontrolörü aşamasıdır. Küçük çocuklarla ilgilenirken hava trafik kontrolörü gibi olmanız gerekir. Ne yediklerini kontrol edersiniz. Nereye gittiklerini. Kiminle oynadıklarını. Ne zaman yattıklarını. Burunlarına ne soktuklarını. Çünkü hava trafiğinin kontrolü işinde olduğu gibi, eğer işinizi iyi yapmazsanız birilerinin canı yanabilir. Çocuğunuzun yaşamının neredeyse her yönü konusunda tetikte ve dikkatli olmanız gerekir. Dahası, böyle yapmadığınızda bunun sorumsuzluk olduğunu bilirsiniz.
NEYE İHTİYAÇLARI VARDI:
Korunmaya ve besleyici ortamlara
NEYDİLER:
Neredeyse tamamen bağımlı
NE YAPTINIZ:
Hayatlarının neredeyse her detayını kontrol ettiniz
HAK ETTİĞİNİZ SONUÇ:
Güvenlik ve gelişme
YENİ ROLÜNÜZ:
Koç
Hava trafik kontrolörünün rolü çok önemlidir ama eninde sonunda etkisini kaybeder. Bu stratejiler bir süre harika işler ve sonra aniden işe yaramaz olurlar. Süreleri dolar. Süt gibi. Laktoz duyarlılığınız yoksa. Bu durumda da daima şişkinlik hissetmenize yol açarlar. (Bu benzetmenin kontrolünü kaybettim galiba.)
Arabayla üniversiteye gitmek üzere olan bir ergen hayal edin. Üniversite öğrencisi araca yaklaşırken, annesi ya da babası kocaman olmuş çocuğunu kaldırıp arabaya bindiriyor, içeri eğiliyor ve ergenin emniyet kemerini bağlıyor. Çok tuhaf olurdu, değil mi?
Neden? Çünkü farklı bir aşamadalar. Çocuklar ergenliğe girer girmez, ebeveynlerinden ihtiyaç duydukları şeyler ciddi biçimde değişir. Bu haksızlık gibi gelebilir çünkü bir zamanlar gayet etkili olan aynı yöntemler artık sinir bozucu derecede etkisizdir.
Eğer ergen çocuğunuzu hava trafik kontrolörü aşamasında olduğu gibi kontrol etmeyi denerseniz geri teper. Bu da çok kötü olur çünkü son on yılı bu rolü mükemmelleştirmekle geçirdiniz. Bu işte iyisiniz, evet ama ergeninizin artık ona ihtiyacı yok.
Mesele bir ergense ortada ya kontrol vardır ya da gelişim. İkisi birden olmaz.
Bunu bir düşünün: Sadece birkaç yıl sonra onu evden göndereceksiniz. Gerçekten çok zor bazı durumlarla karşı karşıya kalacak. Kendi işlerini görebilecek yeterliliğe sahip olduğunu bilmekten gelen o özgüvene ihtiyacı olacak. Koç düşünce yapısını benimsemek, siz rehberlik ve cesaret vermek için hâlâ yanındayken, ergeninize zorluklar karşısında gerçek hayat deneyimi kazandırmanızı sağlar.
Oyunun kuralları değişti. Bu yüzden siz de değişmelisiniz.
BİLMELERİ GEREKEN:
Yaşamın zorluklarını aşmayı sağlayacak beceriler ve deneyim
ŞİMDİ OLDUKLARI ŞEY:
Yarı özgürlük arayan, yarı korkan bir çocuk
ŞİMDİ YAPMANIZ GEREKEN:
Yanında siz olmadan gelişmesine ve başarmasına onu hazırlamak
HAK ETTİĞİNİZ SONUÇ:
Kendi kendini yönetme ve gelişme
BIR KOÇ NEDIR?
Daha fazla ilerlemeden, “koç” kelimesini okuduğunuzda akla gelebilecek karikatürlere bir bakalım. Koç, sandalyeler fırlatan ve hakemlere bağırıp çağıran, kıpkırmızı suratlı birisi değildir; sporcularını sandıklarından daha fazlası olabilmeleri için eğiten, hazırlayan, zorlayan ve cesaretlendiren bir önemseyen, ilgili yetişkindir.
Çocukken beyzbol oynadım ve aldığım en büyük hayat derslerinin çoğunu bana koçlarım öğretti.
Hadi, etkili bir koçun özelliklerine bakalım.
Gerçek: Bir koçun belirgin bir otoritesi vardır.
Hava trafik kontrolörlüğünden koçluğa geçişin daha az otorite anlamına geleceği gibi bir kaygınız olabilir. Ama şunu netleştirelim: Bir ebeveyn olarak otoritenizin bir gramından bile vazgeçmiyorsunuz. Değişen şey otoritenizi kullanma biçiminiz.
Ergeniniz dört yaşındayken elinizin altında ne kadar çok kumanda kolunun olduğunu bir düşünün. Onun takvimini, arkadaşlarını, nerede olduğunu –hatta yatma saatini– kontrol ederdiniz.
Şimdiyse o on dört yaşında, bu otorite kumandaları büyük oranda ortadan kalktı ve sizin yeni kumandalardan faydalanmanız gerekiyor. Elbette hâlâ parayı, ulaşımı ve teknolojiye erişimi kontrol ediyorsunuz. Ama en etkili otorite kumandaları, güven gibi şeylerle ilişkilidir. Etki. Yazılı, hemfikir olunmuş kurallar. Ve değerlerin aktarımı.
En iyi ebeveynler ve ilgili yetişkinler, otorite konusunda bir “sorumluluk yükü” hisseder. Güvenin kutsallığını anlar ve onu ciddiye alırlar.
Gerçek: Bir koç sonucu gerçekten önemser ve etkiler.
Büyük spor kulüplerinin nitelikli koçlara çok yüksek ücretler ödemesinin bir sebebi var. Örneğin, 1985’ten beri NCAA (Ulusal Üniversite Spor Birliği) erkek basketbol ligindeki dört takım, aynı seri başlarına ve rekorlara sahip takımlardan ortalama on maç daha fazla NCAA turnuva maçı kazandı. Peki bu farkı yaratan neydi? Koçluk biçimleri. Bu takımları lig tarihinin en başarılı dört koçu yönetti ve bu koçlar sayesinde, geçmişte benzer performanslara sahip takımlardan daha fazla turnuva maçı kazandılar.
Koçlar oyuncuların becerilerini geliştirmesini, antrenmanların sorunsuz geçmesini ve bir sezonun iniş çıkışları içinde morallerin hep yüksek kalmasını sağlamaya çalışır. Ve bu şeyler önemlidir. Ama koçlar, özellikle iyi koçlar, manevi şeyler de katar – kulüp kültürü bünyesinde ruhsal sağlığı düzenlemek, dürüst iletişimi artırmak ve motivasyon sağlamak gibi. Karmaşık insanlarız, hepimizi motive eden (ve motivasyonunu bozan) şeyler farklı. İyi koçlar bunu anlamaya zaman ayırır ve daha fazlasını başarmak için herkese yardım eder.
İYI KOÇLARIN ÜÇ ÖZELLIĞI
Peki, iyi bir koçu iyi bir koç yapan nedir? Hangi başlıca özellikler ebeveynlerin etkili bir hava trafik kontrolörü olmaktan etkili koçlar olmaya geçişine yardımcı olur? İşte, sadece öğrenmeniz değil içselleştirmeniz de gereken üç özellik.
1. ÖZELLİK:
Sonuçlara değil karakter gelişimine odaklanmak
İyi koçlar ile yeterli koçlar arasındaki belli başlı farkların biri, en büyük önemi neye verdikleridir. Yeterli koçlar kazanmanın ya da sonuçların en önemli şey olduğunu vurgular. İyi koçlar sonuçlardan nadiren bahseder çünkü iyi koçlar sonuçları kontrol edemeyeceğinizi bilir. Kontrolünüzün dışında şeyler olur: Yaralanmalar, kötü şans ya da sadece daha iyi bir rakip. Sonuçları kontrol edemezsiniz ama hazırlığınızı, kişiliğinizi ve hem kazanmayı hem kaybetmeyi nasıl yöneteceğinizi kontrol edebilirsiniz. İyi koçlar hayatın, karşınıza çıkabilecek ya da çıkamayacak başarılardan çok daha önemli olduğunu bilir. Mesele içinizde olup biten şeydir.
İYİ KOÇ HİKÂYESİ
Yeni öğretmen Matt yirmi başka meslektaşıyla birlikte gelir seviyesi düşük, donanımı ve performansı kötü bir liseye atandığında yapılacak bir ton iş olduğunu gördü. Matt’in sadece İngilizceyi nasıl öğreteceğini çözmeye dair ağır görevine başlaması yetmiyor, aynı zamanda İngilizceyi nasıl iyi öğretebileceğini öğrenmesi gerekiyordu. Okulun öğrencileri sınavlardan kötü sonuçlar alıyordu. Çoğu öğrenci İngilizcede beklenen seviyenin bir iki puan altında notlar aldığından, Matt eğer belli bir seviyeye ulaşmalarını istiyorsa öğrencilerini tek bir öğrenim yılı içinde 1,5 not kadar yükseltmesi gerektiğini anladı. Tüm bunların üstüne, farklı kesimleri barındıran okul ırkçı bir cinayetten ötürü sarsılmış durumdaydı, bu da çok derin öğrenci travmaları, öğretmen sayısında çok büyük açık ve yönetimin neredeyse tamamen değişmesi sonucunu doğurmuştu. Ortalık yangın yeriydi.
Öğretmenliğinin ikinci yılında yeni müdür Matt’i İleri Seviye Programları18 (AP) için İngilizce öğretmeni atadı. O zaman Matt sıradışı bir şey yaptı. Bu performansı düşük, kaynakları az okulda gelecek vaat eden birinci sınıf öğrencilerini toplamaya, ikinci sınıftayken AP İngilizce sınavına girmeleri için cesaretlendirmeye başladı. Meslektaşlarıyla, hangi birinci sınıf öğrencilerinin akademik gelecek vaat ettiği konusunda konuştu ve o öğrencileri de topladı. Meslektaşları dahil neredeyse herkes buna karşı çıktı. “AP İngilizce sınavının ne kadar zor olduğunu bilmiyor musun? Üniversitede ikinci sınıf İngilizce sınavını geçmeye eş.” Öğrenciler karşı çıktı. “O sınavı geçemem.” Anne babalar karşı çıktı. “Çocuğumun kendi … hızına uygun bir sınıfta olması daha iyi değil mi?” Matt ise daha fazla karşı çıktı. Sağlam bir kişiliğe sahip olması sayesinde de elli sekiz öğrenciyi ikinci senelerinde AP İngilizce sınavına girmeye ikna etti. İki dolu dolu AP İngilizce sınıfı için bu yeterli bir sayıydı.