Kitabı oku: «Batı Trakya'da Türk Edebiyatı'na Gönül Verenler», sayfa 6
(İstanbul’un Ayasofya Öyküsü-Azraile Arzuhal-şiir- Akın, sayı:770, Kasım 1980)
(Yoluç-manzum hikaye-“İz Bırakanlar”, “Dua-şiir- Akın, sayı:772, Ocak 1981)
(Yaşam-şiir- Akın, sayı:773, Şubat 1981)
(“Düşünebilmek”, “Beyaz Umutlar”, “Gözümde Rodos Dağları”şiir- Şubat 1981)
(“Kabemiz”,”İçimizdeki Düşman”, “Doğa Uyanacak mı”-şiirAkın, sayı:775, 1981)
(“Ey Bir Allahım”, “Canilere Lanet Olsun”-şiir- Akın, sayı:776, Mart 1981)
(Sarayın Estetiğini Bozuyormuş-manzum öykü-Siyaset-şiirAkın, sayı:777, Mart 1981)
(“Sınıfımız”, “Gelsin Artık Neşeli Serazat Günler”-şiir- Akın, sayı:778, Nisan 1981)
(“Yüce Sevgiler”, “En Büyük Hata Hatada Isrardır”, “Ölmek, Yok Olmak Değildir”-şiir- Akın, sayı:779, Nisan 1981) (“Atamızın Sılasına Vardık”, “Büyüklerimiz”, “Güçlükler İzan ile Aşılır”-şiir- Akın, sayı:780, Mayıs 1981)
(“Büyüklerimiz”, “Ben Kimim”-şiir- Akın, sayı:781, Haziran 1981)
(İnsan, Melek ve Cin-şiir- Akın, sayı:782, Haziran 1982)
(“Barışsever Atatürk”, “Mabedim”, “İnsanlar Birbirlerini
Sevseler”-şiir- Akın, sayı:783, Temmuz 1981)
(“Kimin Yerini Sevgi Alacak”, “Bayram”-şiir- Akın, sayı:784, Temmuz 1981)
(“Oku da Öğren”, “Sahilde Efsanevi Bir Gece”-şiir- Akın, sayı:785, Eylül 1981)
(“Mustafa Kemal Atatürk”, “Kalemim”, “Kitabım”, “Oku”-şiirAkın, sayı:786, Eylül 1981)
(“Hamama Giden Fakir”, “Kınalı Kuzu”, “Kutsal Bağlar”– Akın, sayı:787, Ekim 1981)
(“Emirgan Lale Bahçesi”, “Zor Kazanılan Zafer”,”Tekrar
Dünyaya Gelmek Nasip Olsa da”-şiir- Akın, sayı:788, Kasım 1981)
(“Çoban”, “Güzel Allah”-şiir- Akın, sayı:790, Kasım 1981)
(Yaza Döndürür Kışı-şiir- Akın, sayı:791, Aralık 1981)
(“Anavatan”, “Savaş Bir Felakettir”, “Zaman Gelip Geçiyor”, “İstanbul”-şiir- Akın, sayı:792, Aralık 1981)
(“Yunus Emre”, “Hayvanlar İçin”-şiir- Akın, sayı:793, Ocak 1982)
(“Yunus Emre “, “Hazin Dağlar, Mahzun Dağlar”, “Ulu Karlı Dağlar”, “Yeşil Gözlü Şirin Dağlar”, “Gülemem”-şiir- Akın, 794, Ocak 1982)
(“Yunus Emre”, “Milletim Yaşasın”, “Aşk Öyle Yüce ki”-şiir Akın, sayı:795, Şubat 1982)
(“Aşık Yunus’um”, “Sıklet”, “Kar”, “Ümit Fidanı”-şiir- Akın, 796, Şubat 1982)
(Göç Destanı-şiir- Akın, 798, Mart 1982)
(Timurlenk ve Kuzu Hikayesi-manzum hikaye-“Bir Zamanlar”, “Umudunu Asla Kesme” Akın, 799, Nisan 1982)
(“Tembellik Ayıptır”, “Taşlar”-şiir- Akın, sayı:800, Mayıs 1982)
(“Türkler”, “Bayramınız Kutlu Olsun”-şiir- Akın, sayı:803, Temmuz 1982)
(“Müzik Ruhun Gıdasıdır”, “Seng-i Musalla”, “Minareler Şehri
İstanbul”-şiir- Akın, sayı:805, Eylül 1982)
(“Ey Yağız Toprak”, “Orman ve Ağaç”, “Yıkık Minare”, “Sana
Senden Gayri Dost Yoktur”-şiir- Akın, sayı:807, Ekim 1982) (“Atanı Tanı Çocuğum”, “Karayı Beyaza Dök”-şiir- Akın, sayı:808, Kasım1982)
(“Başöğretmenimize Sevgi Saygı”, “Parasız Sobam”, “Yaşamın
Cilveleri”, “Ne Hoştur Böylesi”-şiir- Akın, sayı:809, Aralık 1982)
(“Tanrım Güzel Yaratmış”, “Sonbahar”, “Yaşar”, “Umut”, “Aydınlık”, “Mutluluk”, “Barış”-şiir- Akın, sayı:810, Aralık 1982)
(“Ey Pirimiz Mevlana”, “Ecdadını Unutma”, “Dertlerle
Yaşamak”-şiir- Akın, sayı:811, Ocak 1983)
(Aile Ocağı-şiir- Akın, sayı:812, Şubat 1983)
(“Oğuz”, “Yaşam Kavgası”-şiir- Akın, sayı:813, Mart 1983)
(“İlkbahar”, “Neşeli Ol Çocuğum”, “Kızıma”-şiir- Akın, sayı:814, Nisan 1983)
(“Nevruz Kutlu Olsun”, “Tanrıkut Mete”, “Tütüncüler”-şiirAkın, sayı:815, Nisan 1983)
(Sevinin Çocuklar…”, “Uçurtmalar Havalansın”-şiir- Akın, sayı:816, Mayıs 1983)
(Türkçemiz Ne Güzel Bir Dildir-şiir- Akın, sayı:817, Mayıs 1983)
(“Kitap”, “Kitaplar Karanlıkta Tozlanmasın Çocuğum”-şiirAkın, sayı:818, Haziran 1983)
(Aydın Fikirli Olunuz-şiir- Akın, sayı:820, Ağustos 1983)
(“Alantepe Panayırı”, “Öğretmen Kutsaldır Yavrum”, “Batı Trakya’m”-şiir- Akın, sayı:821, Eylül 1983)
(“Bayram ve Öksüz Çocuk”, “Özgür Olacağım Günü Bekliyorum”-şiir- Akın, sayı:823, Ekim 1983)
(“Benim Bahçem”, “Batı Trakya Türküne Saygınlık Kazandıralım”-şiir- Akın, sayı:824, Kasım 1983)
(“Bir Ustası Var”, “Sonbahar”-şiir- Akın, sayı:825, Aralık 1983)
(Dörtlükler-şiir- Akın, sayı:826, Aralık 1983)
(Dörtlükler-şiir- Akın, sayı:827, Ocak 1984)
(Çınarlar-şiir- Akın, sayı:828, Ocak 1984)
(Dörtlükler-şiir- Akın, sayı:829, Şubat 1984)
(Mutlu Bir Sabah-şiir- Akın, sayı:830, Şubat 1984)
(Azınlık İdeali-şiir- Akın, sayı:831, Şubat 1984)
(Sakın Ümidini Kesme-şiir- Akın, sayı:832, Mart 1984)
(“Dünyada En Acı Şey”, “Eski Gümülcine”-şiir- Akın, sayı:833, Mart 1984)
(“Büyük Şehirler…”, “Köyüm”, “Yunus Emre”, “Mağduriyet”şiir- Akın, sayı:834, Mart 1984)
(Yunus Emre-şiir- Akın, sayı:835, Nisan 1984) (Yunus Emre-şiir- Akın, sayı:836, Nisan 1984)
(“Anne”, “Yunus Emre”-şiir- Akın, sayı:837, Nisan 1984)
(“Olaylar Zinciri”, “Gözüm Görmesin Git Bahar”, “Rodop
Dağları”-şiir-Atatürk ve Laiklik İlkesi-köşe yazısı- Akın, sayı:838, Mayıs 1984)
(“Gül Kızım”, “Millet Sevgisi”, “Sen Sen Olmak İstersen”-şiirAkın, sayı:839, Haziran 1989)
(Çocukluğumdaki Ramazan Geceleri-derleme-Kimi Sözler Değişmeli-şiir- Akın, sayı:840, Haziran 1984)
(“Köy Odaları”, “Ormanı Sev”, “Dörtlükler”-şiir- Akın, sayı:841, Temmuz 1984)
(Esaret-şiir- Akın, sayı:842, Ağustos 1984)
(Mektup Yok mu Postacı-şiir- Akın, sayı:845, Ekim 1984)
(“Gez de Hayat Bulasın”, “N’oldun Sen”-şiir- Akın, sayı:846, Ekim 1984)
(Saygı ile Anılan Atatürk-şiir- Akın, sayı:847, Kasım 1984)
(“Oku da Öğren”, “Hazan Gülü”-şiir- Akın, sayı:848, Kasım 1984)
(“Çağdaş Uygarlık ve Gerçek Dindarlık”, “Bize Her Şeyden
Önce Siyasi Destek Gerek”-şiir- Akın, sayı:849, Aralık 1984)
(Yeni Yıla Girerken-şiir- Akın, sayı:850, Aralık 1984)
(“Çocuklar Neşeli ve Şen Olunuz”, “Dörtlükler”-şiir- Akın, sayı:851, Ocak 1985)
(“Kinin Yerini Sevgi Alacak”, “Nasıl Gülerim”, “Azim”-şiirAkın, sayı:852, Şubat 1985)
(Maşa-şiir- Akın, sayı:854, Mart 1985)
(Tuna-şiir- Akın, sayı:855, Nisan 1985)
(“Hayat ve İdeal”, “Dörtlükler”-şiir- Akın, sayı:856, Mayıs 1985)
(Yarınlar Sizin Olacak-şiir- Akın, sayı:857, Mayıs 1985)
(Evinize Geldim-şiir- Akın, sayı:862, Ağustos 1985)
(“Bayramınız Kutlu Olsun”, “Bayram ve Biz”-şiir- Akın, sayı:863, Ağustos 1985)
(“Biz”, “Milletimin Hizmetindeyim”-şiir- Akın, sayı:864, Eylül 1985)
(Mücadelesiz Geçen Hayat Boş-şiir- Akın, sayı:866, Kasım 1985)
(Atam-şiir-Akın, sayı:867, Kasım 1985)
(“Büyük Aşk”, “Düşünemediğim An Ölüyüm”, “Olgunlaşmak İçin”-şiir- Akın, sayı:868, Kasım 1985)
(Dünüm-şiir- Akın, sayı:873, Şubat 1986) (“Atam”, “Türklüğün Güneşi Atatürk”, “Atatürk’ümüz Ölmedi”şiir- Akın, sayı:887, Kasım 1986)
(İstikbale Umutla Bak-şiir- Akın, sayı:888, Kasım 1986)
(Türk Kadını-şiir- Akın, sayı:892, Aralık 1986)
(Aile Ocağı-şiir- Akın, sayı:895, Ocak 1987)
(“Hazin Dağlar Mahzun Dağlar”, “Yaşam Kavgası”-şiir- Akın, sayı:896, Ocak 1987)
“Şafak” dergisi:
(Yaraşır…-şiir- Şafak dergisi, sayı: 3, Şubat 1990)
(Mert Mücahidim-şiir- Şafak dergisi, sayı: 5, Nisan 1990)
(Güzelliği Ruhta Ara-şiir- Şafak dergisi, sayı: 6, Mayıs 1990)
(“Yaza Döndürür Kışı”, “Umut Filiz Sürüyor”-şiir- Şafak dergisi, sayı: 7, Haziran 1990)
(Kızlarımız-şiir- Şafak dergisi, sayı:9, Ekim 1990)
(Türklüğün Önderi-şiir- Şafak dergisi, sayı:10, Kasım 1990)
(Caba Yaşıyoruz-şiir- Şafak dergisi, sayı:13, Şubat 1991)
(Manada Yunus’u Buldum-şiir- Şafak dergisi, sayı:15, Nisan 1991)
(Hüzünlü Günler-şiir- Şafak dergisi, sayı:16, Haziran 1991)
(Dörtlükler-şiir- Şafak dergisi, sayı:17, Ağustos 1991)
(Gül Kızım-şiir- Şafak dergisi, sayı:18, Ekim 1991)
(Afrika Aç-şiir- Şafak dergisi, sayı:20, Aralık 1991)
(Ben İsterim Ruhumu Doyurmak-şiir- Şafak dergisi, sayı:22, Şubat 1992)
(Dâhi Atatürk-şiir- Şafak dergisi, sayı:29, Kasım 1992)
(Batı Trakya Dilberi-şiir- Şafak dergisi, sayı:31, Ocak-Şubat 1993)
(Yaz Günleri ve Mehmetler-şiir- Şafak dergisi, sayı:33, Mayıs-Haziran 1993)
(Atamdan Mesaj ve Uygarlık Yarışı-şiir- Şafak dergisi, sayı:36, Kasım-Aralık 1993)
“Yuvamız” dergisi:
(Önderimiz Mustafa Kemal Paşa-şiir- Yuvamız, sayı:3, Kasım 1986)
(Yeni Yıl…-şiir- Yuvamız, sayı:5, Ocak 1987)
(Dostun Sırrını Fâş Etme-şiir- Yuvamız, sayı:10, Haziran 1987) (Merhametli ol, asil çocuğum-şiir- Yuvamız dergisi, sayı:11, 12, Temmuz-Ağustos)
(“Batı Trakya’m”, “Köyüm”-şiir- Yuvamız, sayı:14, Ekim 1987)
(Atatürk ve Lâiklik İlkesi-köşe yazısı-On Kasım İçin Dörtlükşiir- Yuvamız, sayı:27, Kasım 1988)
(“Atatürk’e Saygı”, “İzinde Gittikçe”-şiir- Yuvamız, sayı:51, Kasım 1990)
(Cihan Sevgiye Pek Muhtaç-şiir- Yuvamız dergisi, sayı:57, Mayıs 1991)
(Atatürk Hurafelerle Savaştı-şiir- Yuvamız, sayı:63, Kasım 1991)
(Müjde Atam-şiir- Yuvamız, sayı:75, Kasım 1992)
(Dünya Türklüğünün Nabzı Ata’m-şiir- Yuvamız, sayı:87, Kasım 1993) Gerçek bir yaşam başlar -kim bilir- ne deminde…
Şiirlerinden örnekler:
GÜZELLİĞİ RUHTA ARA
Güzelliği ruhta ara;
Bakma gözlere, kaşlara…
Aldanma ipek saçlara,
Gül güzeldir ama solar…
Çıkınca gözün rimeli;
Tanınmaz olur sürmeli…
Cımbızda durur hep eli,
Kaşlarını tel tel yolar…
Bakma geçici süsüne,
Katlanmak güçtür güzüne…
Aldandığın gül yüzüne,
Bir gün kırışıklar dolar…
Ruh güzelliği hiç solmaz;
Tomurcuktur… hiç açılmaz…
Kışı yoktur… hep bahar-yaz!
Gerçek güzel ruhlarda var…
KIZLARIMIZ
Bağda, bahçede işler, kınalı körpe kızlar;
Tarlada tütün eker, beli bükülür sızlar…
Çamurlu feracesi sarar ince belini;
Akar sel gibi teri, çapa ezer elini…
Bütün yaz geceleri uykusuz tütün toplar
Yorulur sinirleri; günden güne zayıflar,
Kafeste bir kuş gibi hapistedir evinde;
Yanağında güller var; dudağında al kiraz.
Bir güz gülüne benzer… Baharı yazı pek az!
Çetin yaşam soldurur durur her zinde kızı!
Figan ettirir beni içimde nice sızı…
Dörtlükler
NE OLDUN SEN
Ne idin, ne oldun sen,
Bir gül idin soldun sen;
Baharın pek tez geçti!
Genç ihtiyarladın sen…
İYİ BİR GÜN GÖRMEDİN
Seni güldürmedi kader;
Daima sundu gam keder…
Hiç iyi bir gün görmedin!
Dünden: Bugün daha beter…
(Şafak dergisi, sayı:141)
“Ey Yağız Toprak” adlı kitabından:
(Ey Yağız Toprak adlı kitapta siyasi olaylar “azınlığa yapılan baskılar, bazı olaylar” şiirleştirilmiştir.)
I
KIZIMA
Ben kızıma bir gül dedim
“Baba,mevsim kıştır” dedi.
Ben gülmesini istedim,
Gülüşü hüzünlü idi…
II
Ben kızıma kiraz dedim
“baba, yaza olmaz!” dedi.
“bahçemiz gitti… bilirim!”
kızım beş yaşında idi…
III
Ben kızıma nergis dedim
“baba yaza açmaz!” dedi…
“Kuş, kelebek uçmaz!” dedi
çocuk da farkında idi…
IV
Gül, saçların tel tel dedim
“baba, teli anma!” dedi.
Gül üzülmüştü.. hemen fark ettim!
Telörgü… aklında idi…
Esaret
-esir milletlere ithaf-
dünyada en acı şey sorsalar nedir
hiç düşünmeden de ki; esarettir
dünyada en tatlı şeyi sorsalar
düşünmeden söyle; hakimiyettir.
Esaretten kurtulsun tüm uluslar
Milletleri yücelten hürriyettir.
Bir yerde kalmasın esir bir ulus
Esaret ölüme mahkumiyettir.
Esaret bir zincir ki kırılmalı
Kim ki kırabilir; hür bir millettir.
Hürriyet ekmekten, sudan da aziz
Cihanda en güzel, en hoş devlettir.
Dünyada en acı şey sorsalar nedir
Hiç düşünmeden de ki; esarettir.
HANİ
Yeşil zümrüt bağlar hayalde yaşar;
Yokovanın meşhur bostanı hani?
Gayrı ne çiftim ne de çubuğum var!
Hayal bahçesinin bağbanı hani?..
Köylerde herkese açık odalar;
Artık hayalimde neşeyle dolar…
Dünümden bugüne hangi eser var?
Eski şehirlerin hoş hanı hani?..
Gül bahçelerini diken bürümüş;
Goncalar açmadan solmuş, kurumuş…
Figan ile uçmuş-gitmiş garip kuş!
Dağların maralı-ceylanı hani?..
Güzeller gelmişler güllü çeşmeye,
Yârin, yâresini açıp-deşmeye…
Kanatlı kuş gibi tez yetişmeye,
Yiğidin atıdır-küheylân hani?..
MAZİYİ YAŞARKEN
Maziyi yaşarken unutulur dert
Dedemi görürüm şanlı-şerefli…
Ecdadım yiğittir; soyum-sopum mert!
Ceddimi görürüm şanlı-şerefli…
Bizim aramızda var kopmaz bir bağ
Din, dil, kültür birdir.. geçse nice çağ,
Tümümüz kalırız haşre kadar sağ!
Ceddimi görürüm şanlı-şerefli…
Madde teni, mânâ ruhları besler
Ezeli ülkümüz sineyi süsler…
Kanımızı kaynatır hamasi sözler!
Ceddimi görürüm şanlı-şerefli…
Itri’nin Tekbir’i yüce bestesi
Tarihten yükselir dedemin sesi…
Toz pembe günlerin o saf neş’esi,
Kendimi görürüm şanlı-şerefli…
“Yarınlar Sizin Olacak” adlı çocuk kitabından: (Çocuklar için yazdığı şiirlerini bu kitabında toplamıştır)
KİTAPLAR
Kitaplar kitaplıkta
Süs olmasın çocuğum…
Kitaplar kitaplıkta
Tozlanmasın çocuğum…
Kitaplar beyninizi
Süslemeli çocuğum
Kitaplar bir gün sizi
Beslemeli çocuğum…
Kitaplar yarın sizi
Hamallıktan kurtarır…
Kitaplar yarın sizi
Irgatlıktan kurtarır…
Yarın yapma zor işi
Oku, çalış Elif’im…
Olma ırgat bir kişi
Oku, çalış Cengiz’im…
BAŞ ÖĞRETMENİMİZE SEVGİ-SAYGI
Azdı okuyan-yazan, eski yazı zor idi;
Arapça, Türkçe’mize asla uymuyor idi;
Ona en güzel şekli yine ceddim vermişti;
Lâkin genç dimağları nice yoruyor idi.
Baş Öğretmen ATA’MIZ sayesinde okuduk;
Yeni Türkçe’miz ile bülbül bülbül şakıdık…
Eski yazıyı ise gömdük tarihe!
Baş Öğretmenimizi sevgi, saygıyla andık…
UÇURTMALAR HAVALANSIN
Karlık’tan rüzgâr esiyor
Uçurtmalar havalansın
Kartallar yarış istiyor
Uçurtmalar havalansın
Koşun yavrum, koşun kıra
Koşun yemyeşil çayıra
Koşun, tırmanın bayıra
Uçurtmalar havalansın.
Renklerini iyi seçin
Kâğıdını ölçüp kesin
Kuyruğunu CEM süslesin
Uçurtmalar havalansın.
Doğa: “Neşeleniniz!” der
Bakın; püfür püfür her yer
Durmayın, koşun Mehmetler
Uçurtmalar havalansın.
KINALI KUZU
Kına yakın şu kıza
Olsun kınalı kuzu
Sürme çekin şu kıza
Olsun sürmeli kuzu…
Bir mavi boncuk takın
Aman nazar değmesin
Hilâl kaşlara bakın
Gören maşallah desin
Bin bir pırlanta parlar
Gülümseyen yüzünde
Bir ümit, bir müjde var
Işıldayan gözünde…
Parlasın alnında nur
Erdemli hey hanım kız
Sendeki üstün onur
Kimde var ey canım kız…
ORMAN VE AĞAÇ
Bulutlara “gel” diyen
Hep yağmurları çeken;
Heyelânı önleyen;
Ağacı sev.. Önem ver!
Okulunda kara tahta;
Hatta kalem ve defter;
Sandalya, dolap, masa,
“Bak, ormandan geldik”der.
Elindeki kalemin;
Ağacın dalıydı dün;
Kuşların konduğu gün;
Açmıştı ne çiçekler…
Büyük servettir orman;
Ve bir cennettir orman;
Cümbüş cümbüştür orman;
Şen kuşlar türkü söyler…
“BİR ALLAHIM” adlı kitabından alınmış örnekler
(Saraçoğlu, çok sayıda dini şiir de yazmış, bunları “Bir Allahım” adlı bir kitapta toplamıştır. Dini öğütlerin ağır bastığı bu şiirlerinde kaderci bir anlayışın varlığı da sezilmektedir.)
NEFSİNE UYAN KİŞİ
Nefsine uyan kişi,
Gün gelir olur pişman…
Yaptırır kötü işi,
İçimizdeki düşman…
Kötü kötü yollara,
Kon der eğri dallara,
Musallattır kullara,
İçimizdeki düşman…
Nefsin saldığı yol loş;
Der ki karanlığa koş!
Çirkini gösterir hoş,
İçimizdeki düşman…
Nefsinle savaş; Er’sen,
Dinle vicdanını sen…
Eğer sussun istersen,
İçimizdeki düşman…
KASVET VE DİN
Bir kasvet bastı nedense akşam
İstilâ etti ta ruhumu gam
Abdestli idim; tesbihi aldım
Boş bir odayı açarak daldım
Bin kez Kelime-i Tevhid çektim
Zail olmuştu bütün kasvetim
Açtım Kur’an’ı: Okudum Yâ-Sin
Gamı-kasveti silmiş idi din
Bir ferah sardı içimi birden
Mutluluk duydum Hakk’ı zikir’den
Üzen ne varsa çıktı fikirden
Manevi hazzı şükür tattım ben…
AŞKLARIN EN İLAHİSİ
Kerem Aslı’sına nasıl meftundu;
Karaca, Elif’e öyle vurgundu…
Aşk yolunda nice âşık yorgundu,
En yorgun, en meftun kim dersen benim…
Yeni Aşıklara misâl olmuşum;
Kerem’den bin beter bir hâl olmuşum…
Aşktan kâh bir zehir; kâh bal almışım!
En yorgun en meftun kim dersen benim…
Can kafesim yandı yandı kül oldu;
Ruhum kemâl buldu Hakka kul oldu!
Kanlı göz yaşlarım bağda gül oldu!
En yorgun en meftun kim dersen benim…
Ebedi vuslatı tattır Allah’ım!
Fani yaşamımı bitir Allah’ım!
Sana geliyorum ey bir Allah’ım!
Acıklı halimi bir gör Allah’ım!
ÇİLE
Neden kederliyim, niçin tasalı?
Elem yüklü ömrüm, kalbim yaralı!
Hep gam… Kalp perişan! Çetin şu yaşam,
Umman gibi engel, aşılmaz aşam…
Azapla kavrulur, aşkla can bulur;
Bazen ümitlerle teselli olur…
Pembe ufuklara dalan gözlerim;
İnci daneleri salan gözlerim…
Derdimi anlattım yıldıza-ay’a,
İrkildi yerdeki bastığım kaya…
Hızır, derdim bildi; dedi ki “Çile;
Deva beni aştı, Allah’tan dile…”
Bin tâbib bir para, kâr etmez bana,
Kâbuslu günlerim erer mi sana?..
Ufuklar toz pembe olur mu bir gün?
Allah’ım dilerse derde verir son…
KITA
Konya’ya vardı ruhum bir kuş gibi dün gece,
Mevlânâ ile döndü durdu bir bütün gece…
Tenimi Rumeli’nde uyur bırakıp ruhum,
“Semâ” âyini ile Konya’da coştu nice…
RODOP YILDIZI adlı kitaptan örnek şiirler:
(Saraçoğlu’nun, bu kitabına aldığı lirik şiirler, bilinen ve çok kullanılmış imgelerle yazılmış olmalarına karşın diğer şiirlerinden daha başarılıdır.)
KÖYÜM
Köyüm dağ yöresinde yeşil gözlü bir gelin;
Esen tatlı rüzgârda bin rayihan var senin.
Dere akar, çay çağlar al-mor çiçekler açar,
Rüzgâr türkü fısıldar, etraf neşeler saçar.
Kirazlar çiçek açar… mani söyler genç kızlar;
Bahçelerde sazlara eşlik eder şen kuşlar.
Bu köy ne şahanedir, Rodop’ta bir tanedir;
Kızları dürdanedir; bakışlar mestanedir
SOLAR GÜLLER
Açmadan solar güller benim bahçemde hâlâ
Gonca gonca filizler dönerler kuru dala…
Yoksa mevsim bahçemde hep hazan mı kalacak?
İçime yaşam boyu hep hüzün mü dolacak?..
Durmadan solar güller mevsim bahara ermez;
Solan bahçede ağlar gezerim kimse görmez…
Feryadımı şen beste sanar işitse eller!
Benim feryadıma ses veriyor bak bülbüller…
HÜZÜNLÜ GÜNLER
Bahar-yaz geldi geçti,
Kâm alamadım bir gün!
Ne gül ne sümbül açtı;
Benim gül bahçemde dün…
Hemdert bülbüller öttü,
Dertler gittikçe arttı…
Hep dünyamı kararttı!
Arttı da arttı hüzün…
Bağrıma taş bağladım,
İçin için ağladım,
Sular gibi çağladım,
Gülmedi gitti yüzüm…
Yazı görmedim asla,
Günlerim geçti yasla,
Gözlerim doldu yaşla,
Yağmuru kadar güzün…
SEN
Ey gönlümün şen kızı, çiçek çiçek dal oldun
Ey Rodop’un yıldızı, petek petek bal oldun
Sen âfeti, tarife sözcükler kâfi değil
Cennet bahçelerinde açan al al gül oldun
Visâl bağında açan çiçeklerin âlâsı
Rodop Dağı’ndan esen mis kokulu yel oldun
Gözlerden damla damla; sıza sıza çoğalan
O billur incilerle, coşa coşa sel oldun
Bülbül bülbül şakıdın yıllarca Rodoplar’da
Bugün sen niye sustun; niye böyle lâl oldun…
BİLSEN NASIL EFKARLANDIM
Ay altında gezindikçe
Tâ yürekten seni andım…
İçlendikçe, düşündükçe
Bilsen nasıl efkârlandım…
Mehtap, güller ne hoş görsen;
Lâkin yoksun hâlâ bak sen!
Hicranınla yanarken ben;
Bilsen nasıl efkârlandım…
Ne hoş açtı gel de bir bak;
Al karanfil ve akzambak…
Baharın sensiz zevki yok;
Bilsen nasıl efkârlandım…
Ölsem gitsem yine yaşar,
İçimde bir emelim var!
Sen hülyama girdikçe yâr;
Bilsen nasıl efkârlandım…
UĞURSUZ AŞK
Uğursuz bir aşk âh-ü figân ettirir beni,
İçimde aşk od’u dağı beklettirir beni…
Gayrı dönülmez geri, ne feci sevmek seni;
Kahrı çok, ümidi yok, gel geri al buseni…
Senin uğursuz aşkın, kalbimde ateş saçan
Bir volkan gibi yakar-yakar eritir beni…
Hasretin ile gönül çırpınır duru her an!
Kahrı çok, ümidi yok, gel geri al buseni…
IŞIK ATATÜRK
(Saraçoğlu, Atatürk konulu şiirlerini Işık Atatürk.-Komotini 1991- adlı bir kitapta toplamıştır. Bu şiirlerinde de duygusallık ön plandadır. Şiirlerinden örnek bir demet:)
ATAM
Batı Trakya Türk’ü seni hürmetle anıyor!
Kalbimizin en çorak yeri aşkınla yanıyor…
İdealin can verdi; hayat verdi Türk’e;
Büyük istikbale giden yolu gösterdi Türk’e…
İlkelerin her Türk’ün pırlanta kalbini süsledi!
Sevgin her Türk’ün tâ iliklerine kadar işledi…
Ey Türk’ün müceddidi… Ey Türk’ün kanı, canı!
Ünün o denli büyük ki, tuttu bütün cihanı…
“Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkene dünya inanıyor!
Ne mutlu Seni tüm insanlık saygıyla anıyor…
Ne mutlu bize! Önderimiz sensin bizim;
Kemalizm’den başka kabul etmeyiz hiçbir izim…
Atam! Senin ülkün aydınlatır yolumuzu gün be gün;
Kanındasın! İzinde giden Batı Trakya Türk’ünün…
ATATÜRK’ÜMÜZ ÖLMEDİ
Canevimizde yaşıyor
Atatürk’ümüz ölmedi…
Türklüğe ışık saçıyor
Atatürk’ümüz ölmedi…
İçimizde bayrak bayrak
Her an dalgalanıyor bak
Hep nabzımızda atacak
Atatürk’ümüz ölmedi…
Haftalara-aya sığmaz
Bütün yıl ansak yine az
Türkoğlu nasıl haykırmaz
Atatürk’ümüz ölmedi…
Denizde, karada O var
Edirne’de Kars’ta O var
Güzel Ankara’da O var
Atatürk’ümüz ölmedi…
Tüm mazlumların dilinde
Yaşıyor nasıl da zinde
Bak, yüz milyonlar izinde
Atatürk’ümüz ölmedi…
Türk gençliği uygar, asil
Fikri vicdanı hür nesil
Her genç Mustafa Kemal! Bil
Atatürk’ümüz ölmedi…
Her genç yasalara uyar
Ulu kişileri sayar
Mustafa Kemal’i duyar
Atatürk’ümüz daha ölmedi…
ŞAFAK GİBİ SÖKTÜN ATAM
Zulmeti dağıttın da
Meşale yaktın Atam
Karanlığın ardında
Şafaktın! Söktün Atam…
O acı kara günde
Kocatepe’de önde
Karanlığı yırttın da
Şafaktın! Söktün Atam…
Diyordun ki Mustafa Kemal’im
“Ya istiklâl ya ölüm”
Kocatepe’de o gün
Şafaktın! Söktün Atam…
Türk’ün sesi gür mü gür
Yaşamıştı hep özgür
Türkoğlu olmuştu hür
Şafaktın! Söktün Atam…
Karanlık gece bitti
Yurtta bülbüller öttü
Kara bulutlar gitti
Şafaktın! Söktün Atam…
HÜSEYİN MAHMUTOĞLU
Hayatı:
Hüseyin Mahmutoğlu, 1939 yılında Gümülcine’nin (Komotini) Çepelli (Mishos) köyünde doğdu. İlkokulu köyünde tamamladı. Parasız yatılı sınavlarını kazanarak Kütahya Lisesi’ne gitti. Dışardan sınavlara katılarak Edirne Öğretmen Okulu’nu bitirdi. Öğretmenlik mesleğine (Kalhas) Kalfa köyünde başladı. 1964 -65 öğretim yılında kendi köyü olan Çepelli’de öğretmenlik mesleğine devam etti. Mesleğinin 13. yılında Yunan yönetimi tarafından görevden uzaklaştırıldı. Daha sonra Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliğinde sekreter olarak çalışmaya başladı. Buradan emekliye ayrıldı. Yazı hayatına “Azınlık Postası” gazetesinde başladı. Bazı şiir ve hikâyeleri “Birlik” ve “Öğretmen” dergileriyle “İleri” gazetesinde yer aldı. Hüseyin Mahmutoğlu’nun yazı hayatı 1970’le 1980 yılları arasında sınırlı kaldı, yazı hayatına devam etmedi.
Edebi kişiliği:
Hüseyin Mahmutoğlu, edebiyat alanına 1970’li yıllarda ilk kez Azınlık Postası gazetesinde yazdığı anlatı- köşe yazısı denemeleriyle girdi. Daha sonra hikâye yazmaya başladı. İlk hikâyesi “Ana Beni Eversene”, Azınlık Postası gazetesinde yayımlandı. Ardından, “Temel Atma Töreni”, “Onuncu”, “İcarın Tutarı”, “Örümcek Ağı”, “Sen Dinle Babanı”, “Kimine Denizin Tuzu, Kimine Yolun Tozu”, “Ayrılış” , “Anası İstedi”, “Yoksul Kâğıdı” ve “Düdük Sesleri”…adlı hikâyeleri aynı gazetenin çeşitli sayılarında yayımlandı. Mahmutoğlu’nun, “Öğretmen” dergisinde yayımlanan hikâyeleri de var. “Pancar Çapacıları”, “Ödüllendirilen Öğrenci” ve “Cepheden Eve Giden Yol…” Mahmutoğlu’nun daha çok toplumsal konuları işlediği bu hikâyeleri, hikâye tekniği ve dil ustalığı bağlamında ele alınmaktan çok azınlık içinde bu alanda yazılan ürün açısından değerlendirilmelidir. Bazı hikâyelerinde bir dil savrukluğu görülse de kimilerinde oldukça başarılıdır. Hikâyelerinde iç çözümlemelerden çok karşılıklı konuşmalardan çekilerek okuyucuya anlatacaklarını anlatmak ister. Olayları katı bir gerçeklik içinde verir. Olayları bazı hikâyelerinde daha yalın ve inandırıcı bir şekilde vermesine karşın, aceleye getirdiği kimi hikâyelerinde bir yapaylık göze çarpar. Hikâyelerinde kimi gereksiz ayrıntılara yer vermiş olsa da bu hikâyeler, yoklukla boğuşan, haksızlığa uğrayan, cehaletin faturasını çile çekerek ödeyen azınlık insanının yaşamını belgeleyen birer yazı/hikâye niteliği taşırlar. Mahmutoğlu bir ara deneme türünü de el atmış, daha sonra kendini tamamen hikâyeciliğe vermiştir. Mahmutoğlu en verimli bir döneminde hikâyeciliği bırakmış, çalışmaları, 1970’le 1980 yılları arasında sınırlı kalmıştır.
Mahmutoğlu bu dönem içinde bazı şiir denemelerinde de bulunmuştur. Mustafa Tahsinoğlu Şafak Dergisi’nde yayımlanan şiir incelemesinde, Mahmutoğlu’nun şiirinden söz ederken şu değerlendirmeyi yapar: Mahmutoğlu, şiirde gözlemci bir yaklaşımla toplumsal konularda şiirler yazdı. Daha çok uzun şiiri seven şairimiz şiirlerinde hikâyemsi bir havaya sahip. Tahsinoğlu değerlendirmesinde, Mahmutoğlu’nun, serbest bir anlayışla şiir yazdığını, şiire tat veren unsurlar yakaladığını da vurgular.
Yayımlanmış çalışmaları:
“Azınlık Postası” gazetesi:
(Yükselmek-köşe yazısı- Azınlık Postası, sayı:84, Temmuz 1970)
(İşini Bulmak-köşe yazısı- Azınlık Postası, sayı:85, Temmuz 1970)
(Çocuklarımızla-köşe yazısı- Azınlık Postası, sayı:86, Ağustos 1970)
(Köyümüzün Yaşantısı-deneme- Azınlık Postası, sayı:87, Ağustos 1970)
(Kısır Döngü-köşe yazısı- Azınlık Postası, sayı:88, Eylül 1970)
(Tuzlada İş Var-köşe yazısı- Azınlık Postası gazetesi, sayı:89, Eylül 1970)
(Aksaklıklar-köşe yazısı- Azınlık Postası gazetesi, sayı:90, Eylül 1970)
(Kayıpçı-köşe yazısı- Azınlık Postası, sayı:91, Ekim 1970)
(Yalancı Tokluk-köşe yazısı- Azınlık Postası, sayı:92, Ekim 1970) (Yazık Oldu Köye-anlat- Azınlık Postası, sayı:93, Kasım 1970)
(Ana Beni Eversene-hikâye- Azınlık Postası, sayı:95, Kasım 1970)
(Laf Aramızda-öykü- Azınlık Postası gazetesi, sayı:96, Aralık 1970)
(Konuşmakla İş-köşe yazısı- Azınlık Postası, sayı:97, Aralık 1970)
(“Temel Atma Töreni”– hikâye- Azınlık Postası, sayı:98, 21.1.1971)
(Kan Aranıyor-köşe yazısı- Azınlık Postası, sayı:99, Ocak 1971)
(“Onuncu” – hikâye- Azınlık Postası, sayı:102, 6.3.1971)
(Tersanedeki İş-hikâye- Azınlık Postası, sayı:103 -104, Mart-Nisan 1971)
(İcarın Tutarı” -hikâye-Azınlık Postası, sayı:108, 109, Mayıs 1971)
(“Sen Dinle Babanı”-hikâye- Azınlık Postası, sayı:112, 113, Temmuz 1971)
(“Örümcek Ağı”-hikâye- Azınlık Postası, sayı:114, 115, Temmuz-Ağustos 1971)
(“Kimine Denizin Tuzu, Kimine Yolun Tozu”-hikâye- Azınlık Postası, Sayı:116, 117, Ağustos 1971)
(“Ayrılış”-hikâye- Azınlık Postası, sayı:125, 126, Kasım-Aralık 1971)
(Anası İstedi-hikâye- Azınlık Postası, sayı:129, 130, Ocak 1972)
(Yoksul Kâğıdı”-hikâye- Azınlık Postası, sayı:132, 133, 134, yıl:1972
(Düdük Sesleri-hikâye-(Sayı:135, 136, 137)
Öğretmen dergisi:
(Ödüllendirilen Öğrenci-hikâye- (Sayı:33, Temmuz 1977)
(İşin İçinden Pestallozi Çıkamaz-deneme-sayı:34, Ağustos 1977)
(Pancar Çapacıları-hikâye- (Sayı:35, Eylül 1977), (Şafak dergisi, sayı: 7, Haziran 1990)
(İsmet’e-şiir-“Cepheden Eve Giden Yol-öykü- (Sayı:36, Ekim 1977)
(Cepheden Eve Giden Yol-öykü, 2.bölüm- Kavak Dallarına Asılı
Umutlar-şiir- (Sayı: 37, Kasım 1977)
(Salı Pazarının Köylüleri-şiir-(Sayı:38, Aralık 1977)
(Tütüncü Hasanın Türküsü-şiir-(Sayı:39, Ocak 1978) (Öğretmen Zühtü-öykü, “e.i. Rodopelli” takma adıyla- İleri, sayı:64, Ocak 1977)
“İleri” gazetesi:
(Bizim Öğretmensin ya…-anlatı, “: N.Egehan” takma adıyla- İleri, sayı:68, Mart 1977)
(Biz ve Tarlalarımız-köşe yazısı, “N. Egehan” takma adıyla- İleri, sayı:72, Nisan 1977)
(Arabalar-şiir- İleri-106, Şubat 1978)
(Memet Gitti-şiir- İleri, sayı:109, Mart 1978)
(Kiraz Ağacı-şiir- İleri, sayı:176, Mayıs 1980)
(Kapılar-şiir- İleri, sayı:183, Eylül 1980)
KÖYÜMÜZÜN YAŞANTISI
Uzaktan, yakından gelen horoz sesleri… Baca ve ev siluetleri. Tütüncü arabalarının tangırtıları… Tepelerin ardındaki kızarıklık. Doğan bir gün… Sabaha karşı.
Ortalıkta bir tazelik… Altın ışıklarıyle güneş. Gözlerini oğuşturan çocuk. Sürüsünü süren çoban, ineğini sağan ana… Sabah.
Sağda solda bir hareketlilik… Ovaya gidenler, ovadan gelenler. Hayvanlarını otlağa götüren batık suratlı, çorapsız, sandallı çocuklar… Öğleden önce.
Issızlık sırasında ağlıyan bir küçüğün sesi. Güneşten kızarmış kiremitler. Yerden alevlenen ısı… Kavak yaprağının altındaki daracanın cıvıltısı. Tepeyi delen güneş… Öğle.
Uzamış gölgeler, kıpırdıyan rüzgâr. Yavrularına yem taşıyan kuş… Sığındıkları gölgelerden yavaş yavaş çıkanlar; bir kıpırdanış… İkindi.
Koca karınlı inekleriyle evlerine dönen çocuklar. Kapılardan içeriye giren arabalar. Kahve önünde oturmuş birkaç kişi. Yoldan, bir yere yetişmek için hızla geçen motorlu. Tanın kızıllığını batıya fırçalayıp kaybolmuş güneş… Akşam.
Ve gömülmek isteyen ölmüş bir gün…
Ağustos 1970
Şiirlerinden örnekler:
(Hüseyin Mahmutoğlu’nun şiirlerinde azınlık insanının çilesi vardır, resmi vardır. Bir hikâye havası yatar bu şiirlerde. Ama okurken insanı duygulandıran şiirler. İşte bu şiirlerden bazı örnekler)
KAVAK DALLARINA ASILI UMUTLAR
Sarı
Sapsarı bir yüz
Eskimişliğinde sabahının
Gitti der
Oldum olası bu Trakyalı
Örgüsü
Anasının elinden çıkmış
Geçmişliğine gömülü
Çabası
Oldum olası bu Trakyalı
Bir kıpırtıdır geleceğe
Gözbebeklerinde yanan
Gecenin sıcaklığında
Tarlasının ortasında
Terini siler
Oldum olası bu Trakyalı
Araşır durur kiraz dallarında ,
Tütün yapraklarında harman yerinde
Geçen ne ki eline
Ekşimiş katran
Ağız dolusu toz
Bir avuç umut inanır durur buna
Oldum olası bu Trakyalı
Kızı kızanı oğlu oğlanı
Ha okudu ha okuyacak
Keçisi koyunu danası ineği
Tek güvencesi
Oldum olası bu
Trakyalı Yemeden yatar
Uyumadan kalkar
Bacasının altında
Üç beşine dört beş katası
Oldum olası bu Trakyalı
Boynu ipincedir
Ele güne eğilince
Kapılmışçasına böyle bir inanca
Eli boştur
Oldum olası bu Trakyalı
Kavak dalından
Rodoplar önünde
Bir gölgedir ki
Ege yelinin uçuşturduğu bu
Göz yapraklan
Anadolu’ya uzatmıştır elini
Oldum olası bu Trakyalı
Bu bir tas ki içinde içilmiş
çorba içilmiş umut içilmiş
kan içilmiş yaşam
Ne araştırır durur
Kaşığıyle bilmem ki
Oldum olası bu Trakyalı
TÜTÜNCÜ HASANIN TÜRKÜSÜ
Gecenin sabaha el attığı sıralar
Kocaman bir sessizlik içinde uyurken
Oğlu Erol
Kızı Şermin
Karısı Fatma
Tütüncü Hasan
Deli bir fişek gibi
Çınlatır ortalığı
Kalkışırlar oğul kız ana baba
Geçer katran kokan giysiler sırtlara
Kimsenin
Bakılmaz açlığına susuzluğuna
Döner teker
Yıldızlar altında
Dal dal gölgeler üzerinden geçerekten
Varılır yatak sıcaklığıyle tarla başına
Düşünülmez iki yıllık Erolun
Yaşı başı
Yatırılır çizi ortasına toprağa
Sabaha karşı
Eller bir makine çevikliğiyle
Yaprakları pastallarken
Manasız düşünceler geçer
Gözler önünden
Yıldız gibi kayaraktan
Sonra
Altını ıslatmış küçük Erolun
Sabah çığlıkları arasında
Dolar sepetlere
Şerminin kucaklarıyla tütünler
Bir dönüş yapılır köye doğru
Konu komşucuk
Her gün
Biraz daha solan yüzlerle kişi
Komşusunu ha tanıdı ha tanıyacak
Devran bu ki
Tütünler yaprak yaprak iğnelere geçmede
Cızırdıyan ocaktan gelen
Yanık biber kokuları
Büzüşmüş mideleri seferber etmekte
Bir kardaşlık çağından tütüncü
Hasan Duyulmaz bir gürlemedir
Tütüncü karanlığına
Kardaşlar
Bitsin bu acı
Bitsin bu katran acısı
Tütüncünün verilsin emeği
Gün olur gelir topladıkları
Yıl boyu parmak kadar yavrularıyle
Boşalıverir
Evinden de avucundan da
Tütüncü Hasan’ın
İşte
Bir kaynak sudur tütüncü Hasan’ın başına dökülen
Ne yazık ki duyulmaz bir iniltidir içinden gelen
Tamamlanır tütün acısıyle senenin devri
Yenisi yeni bir türküdür umutlara bakılırsa
Oysa teker döner hep aynı
(Öğretmen dergisi, sayı:39, Ocak 1978)
Hikâyelerinden örnekler:
(Hüseyin Mahmutoğlu’nun “Azınlık Postası” gazetesi ile “Öğretmen” dergisinde 10’un üstünde hikâyesi yayımlanmıştır. Onun bu hikâyelerinden iki örnek veriyoruz.)
İCARIN TUTARI
Ekşi ekşi ekşimiş havaya baktı. Suratını astı. Yüzünü bir iki kırıştırdı. Aklından, “Gene işimiz…” diye acı acı bağırmak geçti. Yazın yakıcı sıcağını hatırladı. Durduğu basamak taşında ayağı yanardı.
Şimdi ise… İçinden gülümsedi. Dilini çıkardı. Süzülen suya uzattı. Burnuyla karışık tattı da tattı. Bunu beş-on tekrarladı. Susuzluğunu değil, hevesini giderdi. Damlalıklar birer çeşmeydi. Tanrının imbiklediği suyu akıtıyorlardı. Vazife yazı güneşte, kışın bulutlardaydı sanki.
Selim, avlu ucundaki fırına sığınmak isteyen “Karabaş”a ıslık attı. Hayvan işi anladı. Kuyruğuna, ayak arasında sevinç hareketleri yaptırdı. Sonra “ıslanıyorum” der gibi sahibine baktı. Islak tüylerini yaladı. Selim’in saçlarını düzelttiğini gördü. Yağmurluğunu da sırtlamıştı. Kahvehanenin yolunu tutarken “Karabaş” da kümes yanındaki folluğa halka olmuştu.