Kitabı oku: «Özbek Edebiyatı Yazıları», sayfa 3
5. Türkmen Türkleri Edebiyatı
Türkmen edebiyatı, 20. yüzyılın başında önce şiir türünde eserler vermiştir. Türkmen sahasının 19. yüzyılın ikinci yarısında Rus idaresine girmesi ve bilhassa kanlı Göktepe olayları, bu şiirlerin en önemli konusunu meydana getirir. 1908 yılında neşredilmeye başlanan ilk Türkmen gazetesi Mecmua-yı Mâverâyı Bahr-i Hazar ile 1915’ten itibaren Rus idaresi tarafından RusçaFarsça-Türkmen Türkçesiyle yayımlanan Ruznâme-yi Mâverâ-yı Bahr-i Hazar adlı gazeteler, edebiyatı canlandırır. Bu gazetelerde Rus çarını öven şiirlerin yanı sıra Göktepe savaşlarıyla ilgili şiir ve hikâyeler de yayımlanır.
Sovyet döneminin başladığı 1920’li yıllarda toprak-su reformu, kadın hakları, zengin-fakir kavgaları, edebî eserlerin muhtevasını teşkil eder. Ahlâkî değerler reddedilir. Sovyet ideolojisini kabul etmeyen şair ve yazarlar, ağır suçlamalarla karşılaşırlar. Bu dönemde, şiir daima önde olmak üzere nesir tarzında da gelişmeler olmuştur. Roman ve hikâye, bu yıllarda büyük rağbet görmüştür.
1930’lu yıllarda bütün Sovyetler Birliği’nde olduğu gibi Türkmenistan’da da yeni rejimi kabul etmeyen şair ve yazarlar şiddetli cezalara çarptırılırlar. 1931 yılında Abdılhekim Gulmuhammedov ile Oraz Vepayev, 1937 yılında ise Oraz Taçnazarov ile Hocanepes Çarıyev kurşuna dizilirler. Berdi Kerbabayev, Garaca Burunov, Şalı Kekilov, Ruhi Alıyev ve Hıdır Deryayev hapsedilirler. Diğer birçok şair ve yazar ise İkinci Dünya Harbi sırasında askere alınarak cepheye gönderilir. Bu şair ve yazarların çoğu savaşta ölmüştür. Bu hâdiseler sebebiyle edebî hayatta bariz bir duraklama meydana gelir. Bu dönemde yazılan eserlerde, devlet çiftliklerinde ve köylerde yaşanan hayat geniş bir şekilde anlatılmıştır. Savaştan dönen şair ve yazarlarla diğer bazı sanatkârlar, eserlerinde savaş hatıralarını malzeme olarak kullanmışlardır.
Berdi Kerbabayev, Berdinazar Hudaynazarov, Ata Atacanov, Nuri Bayramov gibi romancılar, 1960’tan sonra yazdıkları eserlerinde şehir ve köy hayatına, çöldeki imar faaliyetlerine dikkat çekerler. Aynı konular hikâyelerde de geniş şekilde ele alınır. Bu dönemde bazı yazarlar, tarihî konuları millî bakış açısıyla eserlerinde yeniden yorumlarlar. Gılıç Kulıyev, hikâye ve romanlarında sömürge hâlindeki Şark milletlerinin ıztırabını dile getirir. Ata Govşudov, Gurbandurdı Gurbansehedov, Sapargeldi Annasehedov, Bazar Amanov, Nazar Gullayev gibi yazarların eserlerinde de millî tarih unsurları önemli bir yere sahiptir.
1960’lı yılların ortalarından itibaren lirik şiir büyük önem kazanır. Durdı Haldurdı, Ata Atacanov, Gara Seyitliyev, Memmet Seyidov, Kerim Gurbannepesov, Berdinazar Hudaynazarov ve Allaberdi Hayıdov gibi şairler, yeni Türkmen şiirinin muhtevasını zenginleştirerek sanat seviyesini yükseltirler. 1980’li yıllardaki yeniden yapılanma döneminde ise siyasî ve sosyal muhtevaları işleyen edebî eserler, günün şartlarına uygun olarak daha fazla rağbet görür.
Türkmenistan, 1991 yılında bağımsızlığını kazanınca, şair ve yazarlar üzerindeki Sovyet baskısı da sona erer. Bu gelişmeler, edebiyat üzerinde müspet tesir uyandırır. Bunun tabiî bir sonucu olarak millî tarih, millî gurur ve istiklâl, edebî eserlerde heyecanla terennüm edilmektedir.
6. Kazak Türkleri Edebiyatı
1905 yılında Rusya’da meşrutiyet idaresinin kurulması, Kazak sahasında da müspet tesir uyandırmış; İstanbul’da, Kazan’da ve Rus okullarında eğitim görmüş olan aydınların daha rahat çalışmalarına imkân vermiştir. Bu dönemde faaliyet gösteren Yusupbek Köpeyulı, Spendiyar Köpeyulı, Sultanmahmut Toraygırulı, Ahmet Baytursunulı, Mircakıp Duvlat, Alihan Bükeyhanulı gibi şair ve yazarlar şiir, hikâye, roman, tiyatro ve makale türünde yazdıkları eserlerde ve çıkardıkları gazetelerde, halkı millî uyanışa davet etmek için hürriyetçi fikirleri işlemişlerdir. Bilhassa Mircakıp Duvlat’m 1908 yılında neşrettiği Oyan Kazak (Uyan Kazak) adlı şiir kitabı ile Ahmet Baytursunulı, Alihan Bükeyhanulı, Mustafa Urazulı ve Mircakıp Duvlat tarafından 1913-1918 yılları arasında çıkarılan Kazak gazetesi, Kazak Türklerinin millî uyanışında çok önemli bir rol oynamıştır. 1916 yılında meydana gelen büyük isyan hareketi ve bu isyanı anlatan eserlerin yayımlanması, Kazak Türkleri arasında istiklâl düşüncesini kuvvetlendirmiş; bütün bu gelişmeler 1917’den sonra Alaş-Orda Kazak Millî Hükûmeti’nin kurulmasıyla sonuçlanmıştır. Mağcan Cumabayulı ve Muhtar Avezov, bu devrin diğer önemli şair ve yazarlarıdır. Sovyet idaresinin kurulduğu 1920’li yıllarda, şair ve yazarlar üzerindeki ağır baskı, edebiyatı olumsuz yönde etkilemiştir. Bu dönemde Sovyet ideolojisine uygun olarak sınıf çatışmalarını esas alan yeni eserler yazdırılmıştır. Bundan dolayı edebiyatta bir gerileme olmuştur. Milliyetçi şair ve yazarlar tutuklanmış, sürgüne gönderilmiştir. 1930’dan sonra ise Sovyet ideolojisini kabul etmeyen sanatkârlar, bu defa öldürülmeye başlanmıştır. 20. yüzyıl Kazak edebiyatının en büyük temsilcileri sayılan Ahmet Baytursunulı, Mircakıp Duvlat, Mağcan Cumabayulı gibi şair ve yazarlar, bu dönemde milliyetçi ve Türkçü çalışmalarından dolayı kurşuna dizilmişlerdir.
İkinci Dünya Harbi yıllarında tanınan kısmî serbestlik döneminde, edebiyatta yeni bir canlanma görülür. Kazak askerlerinin savaşta gösterdikleri kahramanlıkları anlatan pek çok manzum ve mensur eser yazılır. Savaştan sonra edebiyat üzerindeki baskı politikasına tekrar dönülür. 1991 yılındaki bağımsızlığa kadar süren Sovyet döneminde Saken Seyfullin, Muhtar Avezov, Sabit Mukanov, Âbit Müsirepov, Kalmağan Abdülkadirov, Tahir Cankulı, Abdullah Tacıbayev, Ali Ormanov, Olcas Süleymanov gibi şair ve yazarlar eserler vermişlerdir.
1991’de bağımsız Kazakistan Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra edebiyat, ideolojik baskılardan kurtulmuştur. Son yıllarda Kazakların millî hayatını dile getiren ve Sovyet dönemini tenkitçi bir gözle değerlendiren yeni bir edebiyat kurulmaya başlanmıştır.
7. Kırgız Türkleri Edebiyatı
Türkistan, 19. yüzyılın ikinci yarısında Çarlık Rusyası tarafından işgal edilince, verimli arazilere Rusya’dan getirilen göçmenler yerleştirilmiş, toprakları ellerinden alınan Kırgızlar ise dağlık bölgelerde yaşamaya mecbur edilmişlerdir. Bu işgal ve sürgünün yarattığı huzursuzluk sebebiyle Kırgızlar zaman zaman isyan etmişlerdir. 1917 yılına kadar devam eden bu dönemde Moldo Kılıç Şamırkanuulı, Toğolok Moldo, Toktoğul Satılganuulı ve Cenicok gibi şairler eserler vermişlerdir. Bu şairler eserlerinde çarlık Rusyasının idaresinden bunalan Kırgız Türklerinin hayatını ve istiklâl düşüncesini terennüm etmişlerdir. Bilhassa 1916 yılındaki bütün Türkistan’ı içine alan isyan sırasında yüz binlerce Kırgız Türkünün öldürülmesi, edebî eserlerde çokça işlenmiştir. Daha çok bu son katliam sebebiyle Kırgızlar, 1917 ihtilâlini bir kurtuluş olarak değerlendirmişlerdir.
Kırgızistan, çarlık Rusyası devrinde, ekonomik ve kültürel bakımdan imparatorluğun en geri bırakılmış bölgelerinden biridir. Sovyet dönemiyle birlikte edebiyatta da canlanma olmuş, modern şiir, hikâye, roman, tiyatro, makale gibi edebî türler Kırgız edebiyatında ilk örneklerini vermeye başlamıştır. 1924 yılında ilk Kırgız gazetesi olan Erkin Too (Hür Dağ) yayın hayatına başlar. Daha önce diğer Türk toplulukları tarafından çıkarılan gazete ve dergilerde eserlerini neşreden Sıdık Karaçev, Kasım Tınıstanuulı, Aalı Tokombayev, Mukay Elebayev, Raykan Şükürbekov, Cuma Camğırcıyev, Böri Kenensarıyev, Kubanıçbek Malıkov ve Kası-malı Bayalınov gibi şair ve yazarlar, bundan sonra bu gazete çevresinde faaliyet gösterirler.
1920’li yıllara gelinceye kadar Kırgızlarda tiyatro çalışmaları yapılmamıştır. 1926 yılından sonra Kasımalı Cantöşev ve Sıdık Karaçev gibi yazarlar, Kırgız tiyatro edebiyatının ilk örneklerini vermişlerdir.
1924’ten sonra, daha çok siyasî mahiyette eserler yazılmıştır. Eski hayatı kötüleme, sosyalist sistemi ve yeni hayatı övme, bu eserlerde işlenen başlıca konulardır. Eserlerinde Sovyet ideolojisine yer vermeyen, yeni rejimi benimsemeyen Kasım Tınıstanuulı, Sıdık Karaçev, Moldo Kılıç gibi şair ve yazarlara hayat hakkı tanınmamış, hepsi halk düşmanı ilân edilerek öldürülmüşlerdir.
İkinci Dünya Harbinden sonra, “ideolojik temizlik” adı altında sözlü gelenekte yaşayan Manas destanı gibi eserler, milliyetçilik fikrini aşıladığı için yasaklanmıştır. Kırgız yazılı edebiyatının 1924’te başladığı, bu tarihten önce yazılı eser verilmediği ilân edilerek bu görüşü benimsemeyen Tazabek Samancın, Taşım Bayayev, Ziyaş Bektenov gibi yazarlar tutuklanarak sürgüne gönderilmişlerdir.
1991 yılındaki bağımsızlığa kadar devam eden bu dönemde Tölögön Kasımbekov, Cengiz Aytmatov, Kazat Akmatov, Süyünbay Eraliyev, Alıkul Osmanov, Turar Koconberdiyev, Toktobolat Abdmomonov, Begsultan Cakeyev, Calil Sadıkov, Nuri’a Cetikaşkayeva, Mayramkan Abılkasımova, Subayılda Abdıkadırova, Süyünbay Eraliyev, Kubat Cusupaliyev, Ramiz Rızkulov eserler vermişlerdir.
1991’deki bağımsızlıktan sonra siyasî baskılardan kurtulan edebiyat, farklı bir yol takip etmeye başlamıştır. Önce eski edebî mirasa sahip çıkılmış, halk düşmanı sayılarak öldürülen şair ve yazarların itibarları iade edilip eserleri tekrar yayımlanmıştır. Bunların hayatını anlatan romanlar yazılmıştır. Geçen yüzyıllara ait tarihî olaylar, yeni yazılan eserlerde konu olarak işlenmiş; bazı eserlerde ise Sovyet rejiminin insanlar üzerindeki menfî tesirler, çevre felâketi, dürüstlük, ahlâkî ve millî değerler ele alınmıştır.
8. Kıbrıs Türkleri Edebiyatı
1878 yılına kadar Osmanlı devletinin sınırları içinde kalan Kıbrıs adası, bu tarihten sonra, Lozan Barış Antlaşması’na kadar İngilizlerin kontrolü altında kalmıştır. Bu sebeple Kıbrıs Türk edebiyatı, arzu edilen gelişmeyi gösterememiştir. 1923 yılında imzalanan Lozan Barış Antlaşması’yla adanın idaresi tamamen İngilizlere bırakılır. Bu tarihten itibaren Kıbrıs Türkleri için kültürel alanda bir gerileme ve suskunluk dönemi başlar. Bu dönem, 1940’lı yıllara kadar sürer. 1940’lı yıllarda Samet Mart, Hikmet Afif Mapolar, Rauf Raif Denktaş, Taner F. Baybars, Özker Yaşın, Semih Sait Umar, Cem Sual, Urkiye Mine Balman gibi şahsiyetler nazım ve nesir tarzında eserler verirler. Bunlardan bilhassa Özker Yaşın, İngiliz ve Rum baskılarını yansıtan şiirleriyle tanınmıştır. 1943 yılından itibaren gazete ve dergilerin sayısında artış görülür. Ocak, Dünya ve Yeni Mecmua gibi dergiler yayımlanır.
Rumların 1963’te kanlı Noel, 1964’te ise Erenköy baskınları meydana gelir. Bu hâdiseler tabiî olarak edebiyata da akseder. Çeşitli gazete ve dergilerde şiir ve nesir tarzında bu baskınlarla ilgili eserler yayımlanır. Bu dönemde neşredilen eserlerin ana teması, geçmişe duyulan özlemdir. Milliyetçilik, ahlâk, politika, savaş, kahramanlık ve Türkiye’ye bağlılık, işlenen diğer konulardır.
Cereyan eden hâdiselere paralel olarak Kıbrıs Türk edebiyatındaki türlerde de çeşitlilik görülür. Bu durum, 1974’ten sonra çok hızlı bir gelişme gösterecek olan son dönem edebiyatına zemin hazırlamıştır. 1974 yılında adadaki siyasî dengenin Rumlar tarafından Türklerin aleyhine değiştirilmesi üzerine Türkiye, Kıbrıs Barış Harekâtı’nı gerçekleştirir. Bu tarihten sonra adada, yeni bir siyasî dönem başlar. Bu gelişmeler edebiyata da tesir eder. Kazanılan zafer, Kıbrıslı şair ve yazarları derinden etkiler. Bu dönemde yayımlanan eserlerin temel konusu, bağımsızlık ve zaferdir. Bunların yanı sıra barış, eşitlik, hürriyet, kardeşlik gibi konulara yer verilir. Son dönem Kıbrıs Türk edebiyatında eserleriyle öne çıkan bazı şairler şunlardır: Oktay Öksüzoğlu, Fikret Demirağ, Kâmil Özay, Osman Türkay, Özker Yaşın, Mehmet Levent, Neriman Cahit ve Orbay Deliceırmak.
9. Irak Türkmenleri Edebiyatı
Asırlarca Osmanlı sınırları içinde yaşayan Irak Türkmenleri, 1918’de bölgenin İngilizler tarafından işgalinden sonra Anadolu’daki Türklerden ayrı yaşamak zorunda bırakılmışlardır. 1918 sonrası Irak Türkmenleri edebiyatı, klâsik şiir geleneğinin devamı şeklinde gelişmesini sürdürür. Meşhur şair Hicrî Dede, mahallî ağız özelliklerini koruyarak yazdığı “Kerkük Hâtırâtı” adlı şiirinde klâsik tarzı, halk şiiri tarzına yaklaştırmıştır. Hıdır Lütfi, Mehmed Sâdık, İzzettin Abdi Bayatlı, Hasan Görem, Osman Mazlum, Ali Marufoğlu, Celâl Rıza, Mehmet İzzet Hattat, Fahrettin Ergeç bu tarzda eserler veren diğer şairlerdir.
Dönemin en önemli yayın organı olan Kardaşlık dergisinde, klâsik-modern edebiyat tartışmaları yapılır. Ata Terzibaşı, bu tartışmalar sırasında klâsik şiirin yanında yer alır. Salâh Nevres ise yeni şiiri müdafaa eder. Bu tartışmalar devrin şairlerini etkiler. Nesrin Erbil, Necmettin Esin, Nihat Akkoyunlu, Ata Bezirgân gibi genç şairler, modern tarzda şiirler yazarlar.
Irak Türkmenleri arasında yetişen bütün şairler, halk edebiyatı ürünlerine özel bir önem vermişler, bunları eserlerine de aksettirmişlerdir. Mustafa Gökkaya ile Nâsıh Bezirgân, mani ve horyat tarzında şiirler yazmışlardır. Mustafa Gökkaya, Türkmenlerin dillerine ve milliyetlerine olan bağlılıklarını, Türk milletine mensup olmaktan duydukları gururu, 1959 Kerkük katliamını şiirlerinde işlemiştir.
10. Batı Trakya Türkleri Edebiyatı
Lozan Barış Antlaşması’na göre Yunanistan’a bırakılan Batı Trakya’da, 1923’ten günümüze kadar Türklerin meydana getirdikleri edebiyata, Batı Trakya Türkleri edebiyatı diyoruz. Yunan idaresi altında kalmanın sıkıntılarını yaşayan Batı Trakya Türklerini, ayrıca Yunan İç Savaşı ve İkinci Dünya Harbi derinden etkilemiştir. Bir sebeple 1923’ten 1960’a kadar devam eden dönemde, önemli bir edebî gelişme olmamıştır. Bu dönemde yetişen en önemli şahsiyet Mehmet Hilmi’dir.
1960’tan sonra edebiyatta gelişmeler görülür. Türkiye’de öğrenim gören gençler, dönüşte çeşitli gazete ve dergiler yayımlamışlardır. Birlik, Öğretmen gibi yayınlar, edebî harekete canlılık kazandırmıştır. 1980’den sonra edebiyat dışa açılarak Türkiye’de ve dünyada adından söz ettirmeye başlar. Bilhassa bu dönemde yayımlanmaya başlanan Şafak dergisi, Türk sanatkârların sesini dünyaya duyurmada önemli bir hizmet görmüştür.
Yunanlıların Türklere uyguladığı siyasî, sosyal, ekonomik ve kültürel baskılar, Batı Trakya Türkleri edebiyatında işlenen en önemli konudur. Yoğun bir şekilde işlenen bu konu, “Huzursuzluk edebiyatı” adı verilen bir edebiyatı ortaya çıkarmıştır. Türkçe ile beraber Müslümanlık, Türklerin millî kimliklerini belirleyen en önemli iki unsurdur. Bu sebeple dinî muhtevalı eserlerin Batı Trakya Türkleri edebiyatında özel bir yeri bulunmaktadır.
Batı Trakya Türkleri edebiyatında 1960’tan sonra Mehmet Arif (Kemal Şevket Batıbey), Asım Haliloğlu, Ali Rıza Saraçoğlu, Hüseyin Mazlum, Rahmi Ali, Abdurrahim Dede, Mustafa Tahsin, Tevfik Hüseyinoğlu, Hüseyin Salihoğlu, Fehim Mehmedoğlu gibi şair ve yazarlar, bütün edebî türlerde eserler vermişlerdir. Bu edebiyatın teşekkülünde ve gelişmesinde, “Türklük”, “Rumelilik” ve “Batı Trakyalılık” duygulan büyük rol oynamıştır.
11. Bulgaristan Türkleri Edebiyatı
19. yüzyılın sonuna kadar Osmanlı devleti sınırları içinde yer alan bugünkü Bulgaristan, diğer Balkan ülkeleri gibi Türk kültürünün canlı olarak yaşadığı yerlerden biridir. Türk nüfusu bakımından Balkan ülkeleri arasında önemli bir yere sahiptir. Bütün Balkanlar’dan olduğu gibi Bulgaristan’dan da Türkiye’ye büyük kafileler hâlinde göçler olmuştur. Bu göçlere rağmen bugün Bulgaristan’da hâlâ önemli miktarda bir Türk nüfusu bulunmaktadır. Burada yaşayan Türkler, Bulgar hükûmetlerinin her türlü baskı ve soy kırım politikalarına rağmen kültürlerini canlı tutmaya çalışmışlardır.
Bulgaristan Türklerinin edebiyatında iki önemli kaynaktan söz etmek mümkündür. Bunlardan birisi klâsik Türk edebiyatıdır. Bu kaynak, son dönemdeki edebiyat üzerinde ciddî mânada etkili olmasa bile sanat ve edebiyat zevkini devam ettirmesi bakımından önemlidir. İkinci kaynak halk edebiyatıdır. Halk edebiyatı bir yandan sözlü gelenek tarzıyla kültür hayatını ayakta tutarken diğer yandan da tabiî bir söyleyişle eli kalem tutanlara ışık olmuştur. Bu eserlerde dilin daha rahat kullanıldığı görülmektedir.
Türk sanat ve edebiyatının köklü ve zengin bir geçmişe sahip olduğu bu topraklarda, 20. yüzyıl başlarına kadar kırkın üzerinde Türkçe gazete ve dergi yayımlanmıştır. İkinci Dünya Savaşına gelinceye kadar bu gazete ve dergilerin sayısı yüzü aşmıştır. Bulgaristan Türk Muallimleri Mecmuası, Rodop, Deliorman, Mücadele, Tuna Boyu ve Özdilek, bu süreli yayınların en önemlileridir. Fakat bu yayınların ömürleri çok kısa olmuş, hatta çoğu çıkmaya başladığı yıl kapatılmıştır. Her şeye rağmen kültür ve sanat faaliyetleri bu yayınlarda varlığını devam ettirmiştir. Bu dönemde eserleriyle öne çıkan şair ve yazarlar arasında Süleyman Sırrı, Osman Nuri Peremeci, Hafız Abdullah Meçik, Mehmet Masum, Muharrem Yumuk, Ali Kemal Balkanlı, Zeki Tunaboylu, Ahmet Faik, Mehmet Fikri, Ahmet Merdivenci, Ethem Ütük, Ali Haydar Taner, Mehmet Behçet Perim, Mustafa Şerif Alyanak, Mahmut Necmettin Deliorman, Ali Osman Ayrantok, Osman Sungur, Mehmet Müzekkâ gibi isimler sayılabilir. Bu şair ve yazarlar, eserlerinde Bulgaristan Türklerinin hayatı, Türkiye’ye duyulan sevgi, baskılara direniş, hürriyet mücadelesi, göçler vb. konuları işlemişlerdir.
İkinci Dünya Savaşından sonra Todor Jivkov devrindeki komünist Bulgaristan’da çok kısa aralıklarla çıkan ve Komünist Partisinin yayın organı durumunda olan birkaç Türkçe gazete vardır. Bu dönemde, Türk okullarında Türkçe yerine Bulgarca derslerin konulması ve Türkçenin iki saatlik bir yabancı dil olarak okutulması, ana dilleriyle öğrenim göremeyen nesilleri Türkçeyi sadece evlerinde konuşmak zorunda bırakmıştır. Dili bozarak ortadan kaldırmaya yönelik bu anlayış, son yıllarda uygulanan kimlik değiştirme politikasının da önemli bir adımı olmuştur.
İkinci Dünya Savaşından sonra şair ve yazarlar Komünist Partisinin emirleri doğrultusunda bütün millî değerleri inkâr eden propaganda eserleri yazmaya zorlanmışlardır. Hapishaneler, bu emirlere uymayan edebiyatçı ve fikir adamlarıyla doldurulmuştur. Bu dönemde, daha önce eserler veren bazı isimlerle birlikte Ahmet Şerif, Mefkure Molla, Recep Küpçü, Sabahattin Bayram, Mehmet Çavuş, Niyazi Hüseyin, Lütfı Demir, Mehmet Davut, Sabri Tata, Halit Aliosman, Selim Bilâl gibi şair ve yazarlar eserler vermişlerdir.
1969’dan sonraki dönemde Komünist Partisinin kararıyla Türkçe konuşmak, Türkçe eser yazmak yasak edilmiş, Türkçe eser yayımlayan matbaalar kapatılmış, daha önce yayımlanan Türkçe eserler kütüphanelerden ve evlerden toplanarak imha edilmiş, Türklerin çıkardığı gazete ve dergilerin yayınları durdurulmuştur. Ali Kadir, Recep Küpçü, Enver İbrahim, Hüsmen İsmail, Yakup İsmail, Fuat Salih, Selim Bilâl, Rıza Molla gibi şair ve yazarlar öldürülmüştür. Birçok sanatkâr hapsedilmiş, Belene adlı ölüm kampına gönderilmiştir. 1984-1985 yıllarında silâh zoruyla Bulgarlaştırma işkencesi sırasında mezar taşlarına varıncaya kadar bütün Türk varlığı yok edilmek istenmiştir. Bu yıllarda edebî eserler vermek bir yana, şair ve yazarların kendi aralarında bile Türkçe konuşmaları siyasî suç sayılmıştır. Böylece Bulgaristan’da yaşayan Türklerin edebiyatı âdeta ölüme mahkûm edilmiştir. 1990’dan sonra Türkçe üzerindeki yasaklarda nispî bir yumuşama görülmektedir.
12. Eski Yugoslavya Türkleri Edebiyatı
Göçler sebebiyle Türklerin nüfusu azalmış olmakla birlikte Türk edebiyatının canlılığını koruduğu ülkelerden biri de Eski Yugoslavya’dır. Bu bölge 20. yüzyılda İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar devamlı siyasî çalkantılara sahne olmuş, bunun üzerine burada yaşayan Türklerin önemli bir kısmı Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmıştır. Bu hâdiseler sebebiyle Türkler, 1940’lı yılların ortalarına kadar Eski Yugoslavya’da önemli bir edebî faaliyette bulunamamışlardır.
Savaştan sonra Türklere sosyalist rejimin şartlarına uygun insan yetiştirmek üzere kültür faaliyetlerinde bulunma, gazete ve dergi çıkarma izni verilmiştir. 1944’ten sonra Makedonya’da çıkarılan Birlik gazetesi, Pioner, Sevinç, Tomurcuk ve Sesler dergileri, Kosova’da 1969’dan sonra yayımlanan Tan gazetesi, Çevren, Esin ve Kuş dergileri ile Türkçe eğitim veren ilkokullar, Eski Yugoslavya’da yeni bir Türk edebiyatının doğuşunu hazırlamıştır. Edebiyat, hükûmetin kontrolü altındaki Birlik ve Tan gazetesi, Çevren, Esin ve Kuş dergileri ile Türkçe eğitim veren ilkokullar, Eski Yugoslavya’da yeni bir Türk edebiyatının doğuşunu hazırlamıştır. Edebiyat, hükûmetin kontrolü altındaki Birlik ve Tan gazeteleri çevresinde gelişmesini sürdürmüştür. Üsküp ve Priştina’daki yüksekokullarda Türkçe eğitimin başlaması ve Türkiye ile olan kültürel münasebetler, bu gelişmeyi hızlandırır. Bu dönemde eserler veren şahsiyetlerin hemen hepsi öğretmen ve gazetecidir.
İkinci Dünya Savaşını takip eden ilk dönemde eser veren şairler arasında Enver Tuzcu, Şükrü Ramo, Mustafa Karahasan, Naim Şaban, Necati Zekeriya, Fahri Kaya, Mahmut Kıratlı ve Süreyya Yusuf’un adları zikredilebilir. Bunları İlhami Emin, Nusret Dişo Ülkü, Nimetullah Hafız, Hasan Mercan, Recep Murat Bugariç, Enver Baki, Arif Bozacı, Avni Abdullah, Alaaddin Tahir ve Şecaaddin Koka’nın mensup olduğu ikinci nesil şairler takip etmiştir. 1970’ten sonra Suat Engüllü, Rifat Yeşeren, Zeynel Bek-saç ve Osman Baymak gibi şairler eserler vermişlerdir. Hikâye dalında ise Necati Zekeriya, Fahri Kaya, Nusret Dişo Ülkü, Hasan Mercan, Enver Baki, Şecaaddin Koka, Avni Abdullah, İskender Muzbeğ, Alaaddin Tahir ve Avni Engüllü’nün eserleri yayımlanmıştır.
İlk dönemde yetişen şair ve yazarlar, eserlerinde İkinci Dünya Savaşı ile ilgili konuları işlemişlerdir. Daha sonra yazılan eserlerde ise ferdî konulara yer verilmiştir.