Kitabı oku: «Bulgaristan Türk Şiiri Cilt 1», sayfa 3
BAKU – VARNA
Şöyle bir
Baku’nun deniz sahiline
Şu neftçiler denen yere
İndim mi bir kere
Varna’ yı düşünürüm
Burası her şeyiyle
Erliğin destanıdır.
Her manzara her şey her satır
Neonlu limanı bu şehrin
Ve mavisi yeşili alı
Varna’yı hatırlatır,
İki can kan kardeşidir
Varna – Baku
Onlar ki bu toprakların
Ela gözüdür kalem kaşıdır
Onlar ki sancılı dünyamızın
Birer can kardeşidir.
Temmuz 1974, Baku
DOST BAKU
Ben sizi dost bilerek geldim Baku’ya
Her anımda dost ilde dost ellerde bildim kendimi.
Gönlüm burada öylesine hoş ki
Bir kuş olup uçacak.
Aranızda dolaşarak mutluluk dağıtacak!
Temmuz 1974, Baku
NO: 83 AYŞE HÜSEYİN BİLAL – ŞİŞMANOVA (1941 – 2012)
(Ayşe Hüseyinova Bilalova Şişmanova)
Ayşe H.Bilal Şişmanova 1941 yılında Razgrat iline bağlı Kalova (Dyankovo) köyünde aydın bir ailede doğdu. İlk ve orta okulu doğduğu köyde okudu. Devamla Razgrat Türk Pedagoji okulundan mezun oldu. Dört yıl Huma ile Mumcular (Sveştari) köylerinde öğretmenlik yaptı.O yıllarda Gençlik teşkliatında çalışan Salih Hakkıev ile evlendi. Ayşe H.Bilal Şişmanova Razgratta tam 38 yıl öğrencilere ve velilere öğretmenlik görevini bıkmadan fedakarca icra etti.
Ayşe H.Bilal Şişmanova şiire Razgrat Türk Pedagoji okulunda öğrenci iken sevdalandı.Bir daha şiirden hiç ayrılmadı. Şiir onıun sırdaşı ve dert ortağı oldu.Şiirin siyasi ve sosyal gücünü çok erken sezdi. Şiirlerinde evlatlarına, eşine olan sonsuz sevgisini, halkın sevincini, kederini ve asimilasyona tepkisini mısralarında cesurca terennüm etti.
17 Aralık 2000 yılında kurucusu ve kaşkanı olduğu “Razgrat Güzelleri” adlı folklor grubunu kurdu. Bu grup Deliorman’da ve Türkiye Cumhuriyetinnin çeşitli şehirlerinde Bulgaristan Türklerinin folklor zenginliğini ve dans kültürünü başarıyla temsil etti. Bu gün de büyük bir özveriyle çalışmalarına devam etmektrdir. Ayşe Şişmanova şiirlerinde Bulgaristan Türklerinin asimilasyon trajedisini kadın duyarlılığı ile geniş kapsamlı ele alan önde gelen şairlerimizdendir.
Razgrat şehrinde oturuyor. Evli ve iki çocuk annesi ve bir torun sahibidir.
Eserleri:
“Mevsimler Yine Dönecek” Şiirler Razgrat 2006
“Güneşe Kar Düştü” Şiirler, Razgrat, 2008
DELİ-DOLU DELİORMAN
(Sülbiye ve Habil GÖÇGELDİ ailesine)
Deli dolu demişler
Çılgın demişler sana…
Varsın desinler deli
Canım Deliorman’a…
Havasına, suyuna
Mücevher toprağına
Can feda olsun
Hayranım ormanına…
Razgrat denen beldesi
Deliorman incisi
Lom suyu ezgisinin
Kim değildir delisi…
Deli desinler deli
Ver dünyaya elini
Barış, kardeşlik seli
Deliormanın emeli.
2 Ağustos 1965 Demir Baba Tekkesi
KIŞ – 1985
Korkunç bir kış
Ve bekleyiş….
Yüreklerde dertler
Gözlerde keder
Umutsuz bir bahar
Kalpler duracak kadar…
Hayır duramaz.
Obüyük yürekte
Küçük bir pencere bırakıyorum…
Hissediyorum,
Oraya biri girmek istiyor
Sanki bu toprakşlarda nöbet tutuyor
Cesaret kardeşim
Cesaret diyor kalbim…
Şubat 1985 Razgrat
KÖYÜMDE 1989 ISSIZLIĞI
(Ağabeyim Hasan Bilal ile eşim Salih Hakkıev’in gece konuşmalarından sonra yazılan şiir.)
Yeşil tarlalar umutsuz, mutsuz
Evlerin çoğu kimsesiz.
İnsan izi kalmamış yamaçlarda
Türkmen beyin torunları
Tek, tek göçmüş başka diyarlara…
Batıyor batıdan güneş
Parlıyor çoban yıldızı
Bir kaç insan, dönüyor yorgun, sessiz
Dağılmış, perişan yuvaları sinsi, sinsi…
Vatan dediğin şey İnsandır elbet
Meleyen kuzu, ağlayan bebek
Eş, dost kalmadı yanıbaşımda…
Ağlarım bakıp, bakıp sana
Hayat ırmağında yıkanan
Altın gibi ebediyyen parlıyarak.
Koruduğum sürece bu diyarı
Parlayacak yine çoban yıldızı....
Ay bir çiçek gibi açacak adeta
Gökyüzünde ki çardakta
Kavuştuğu an
Çalışkan insanlarına.
20 Ağustos 1989 Kalova
DELİORMAN
Deliorman asırların gür sesi
İnsanıyla sarmaş dolaş yaşayan…
Ağıt yazar Demir Baba çeşmesi
Aşık gibi sevgiliye dert yakan…
Ormanında güvermiş meşeleri
Toprağına ter döker efeleri
Gündüz sıcak, serindir geceleri
Deiorman sevgiliye dert yakan.
20 Mayıs 1991 Balabanlar Razgrat
BU AKŞAM
Kızım Sevda’ya
Bu akşam yüzüyor gecelerde düşüncelerim
Yüreğimin gizli derinliklerinde
Günlerimi değerleştiren
Gecenin geçmeyen saatleri
Mahvetti beni
Düşünürken seni…
Bu akşam
Yuvarlak dolunayın altında
Yine arayacağım uykumu.
Yüreğime inecek bitmeyen acı
Gözlerim arayacak
Günün doğacak gölgesini…
Kendi derdimle kaldım burada
Yalnızlığı kokladım o anda
Sonbaharda kurumuş yapraklarda.
Bugün de akşam oldu.
Bu akşam
Yine yüzecek gecelerde
Düşüncelerim.
Aralık 1995 Razgrat
BENİM ŞEHRİM
Deliorman’da Razgrad’ın olduğu semtte
Eşsiz Lom nehrinin aktığı yerde
Tüm sokalklarını geziyorum….
Karşılaştığım insan yüzlerinde
Zaaftan, acıdan izler görüyorum.
Bu insanların haykırışlarında
Çaresizliğnde gençliğin
Bütün seslerde,bütün yasaklarda
Beyinlerine vurulan zinciri görüyorum…
Nasıl ağlıyorlar içten sessizce
Karartılmış günlerini gördükçe
İşsizlik çökmüş içlerine
Bir umut bekliyorlar elbette….
Ama nerede, yeryüzünün tanrısı
Umutmuş onları doğrusu…
Merhemet denen duygu kalmamış
Hayat bir arayış beyhude
Çünkü herşey insanın beyninde.
Nisan 1995 Razgrat
VEFATNAME
Ağabeyim Hasan Bilal’a
Bir Eylül sabahı getirdi
Senin kara haberini
İçime bir ateş düştü ki sorma
Rüzgarın asvurdu, güneşin kavurdu…
Ölüm haberin
Yaktı,tutuşturdu beni.
Oysa ben, Eylüllü severdim
Güz çiçeklerinin açışını
Yaprakların sararışını....
Bu defa bir açış açtı ki, sorma
Şimdi yaklaşınca sarı yapraklara
Hala titrerim.
Demek, zaman Eylüldür derim
O zaman o ateş yine yanmaya başlar
Paramparça olur dünyam benim…
Seni arıyuorum, sözde yaşıyorum
Yaklaşınca her Eylül
Bu böyle olacak…
Seni unutmak
Asla mümkün olmayacak.
30 Eylül 1998 Razgrat
BENİM ODAM
Saat sinirli, sinirli tik taklıyor
Çiçekler gülerek soluyor
Müzik ve şarkı sesleeri
Ellerim birşeylşer yazıyor…
Odam yine yaşıyor
Kendi tuhaf özel hayallariyle
Rüzgar şiddetle savrularak
Sıcak endamlı vücu kavrularak
Yaşıyor odam gökyüzü maviliğini
Bekçisi olarak.
İçimde bir elem
Yüreğimde burukluk.
Yaşıyor odam tik taklayarak
Sinemi yakarak.
2 Ocak 2000 Razgrat
GÖKKUŞAĞI
Bir demet çiçek yapmak isterdim
Aşkım sana
O yağmur sonrası semada ki gök kuşağından
Ve nazik ismini ıtıt saçan menekşelerle
Yazmak isterdim zaman tuneline....
Şimdi bir mlek gibi sakin, ışıldyarak
Bazı zaman bana şiirler yazdırarak
Devam ediyorum yoluma
Seni hatırlayarak.....
Evet, bir demet çiçek yapmak isterdim
Aşkım sana.
O yağmur sonrası
Semada ki gök kuşağından
Sonra, sevgiyle dolu aşk ocağından
Yangınlarla dolu yüreğimle
Seni anısayarak
Selam gönderirdim sana
Aşk diyarından…
2000 Sofya
UYKUSUZ GECELERDE
Salih Şişmanov’a
Geceler ağır,
Geceler sağır,
Geceler uykusuz
Bağır, bağır, bağır....
Uykusuz geceler burada
Onu düşündüğüm anda
İçime bir hüzün çöker…
Gözlerim ümit dolu yollarda.
Beni benimle bıraktın giderken
Gözlerimin feerinde kaldı caziben.
Uykusuzum, bilirmisin nedenini
Gönlüme oturdum
Ben yalnızlıkla kaldım,
Hep uykusuz gecelere darıldım
24 Ocak 2006 Razgrat
NO: 84 CEMAL KEMAL (1941)
(Cemal Kemalov)
Cemal Kemal 1941 yılında Kırcali ilinin Söğüt Kesiği (Mleçino) köyünde fakir bir köylü ailesinde doğdu. İlk ve orta okulu doğduğu köyde okudu. Daha sonra Koşukavak şehrinde Makine-Traktör Meslek Lisesinden mezun oldu. Uzun yıllar araba tamircisi, şoför ve Emek Ziraat Kooperatifinde yönetici olarak görev yaptı. Bu çalışmaları esnasında bölgenin etnik, sosyal ve ekonomi durumunu çok iyi tanıma fırsatı buldu. Aldığı çeşitli görev ve sorumlulukları vicdanı ile yerine getirdi. Şiiri hiçbir zaman ihmal etmedi.
Cemal Kemal 1989 yılında zorunlu göçe tabi tutuldu. Türkiye’ye iltica etti. İstanbul’a yerleşti. Özel bir şirkette kıdemli şoför olarak çalışıyor. Halen İstanbul’da oturuyor. Evli ve iki çocuk babasıdır. Bulgarca biliyor.
Cemal Kemal şiir yazmaya çocukluk yaşlarında başladı. Onun diğer şairlerden farklı bir tarafı var, o şiirlerinde siyasi ve sosyal konulara dokunmamaya özen gösterdi. Şiirlerinde hep aşk konularını işledi. Kadın dünyasının ruhsal çalkantılarını orijinal bir dille terennüm etti. Şiirleri genç kuşaklar tarafından çok sevildi ve okundu. Kırcali’ de neşredilen “Nov Jivot” adlı il gazetesinin “Yeni Hayat” adı ile yayımlanan Türkçe sayfasının “Esintiler“ köşesinde bir çok şiiri yayımlandı. Bunun dışında Türkçe merkez ve diğer il gazetelerinin sanat sayfalarında şiirleri sık, sık yer aldı.
Totaliter rejimin Türkçe’yi yasak kapsamına alması şairin şiirlerini bir kitapta toplayıp yayımlamasına engel oldu.
SEVGİ 55
Yılların geçip gidişiyle
Gözlerim her gün yar yollarında…
Yumak, yumak duman soluyan baca
Alıp götürüyor beni uzaklara…
Etrafımdaki oksijen kıvılcımları
Çiçek, çiçek kayboluyor.
Karşımda duran güzellerin gözleri
“Yarana tuz koy da
Acısı ciğerini yaksın” diyor.
1976
DİNLE 56
İçim bomboş bir oda…
Kalabalık bir cadde ortasında
Ürkek ve korkak
Uçacakmış gibi bakarak
Kaçacakmış gibi
Titresin yaprak, yaprak…
Şimdi
Aylarca, senelerce yolunu izlesem
Bir üzüntü alıp ta gider seni,
Yolu tükenmez bir dağ ardında…
Dur, sabret biraz
Dinle, gül dalım
Güzel bahçelerin de çiçeği sensin.
Ne yazık ki
Her zamanki gibi
Yüreğim
Dayanmaz
Af ettirmezsen bana ettiklerini.
1977, Söğüt Kesiği – Kırcali
DÜNE KADAR 57
Düne gelince
İkimiz de yeşil bir fidandık
Zaman oldu budandık.
Zaman oldu tomurcuk bağladık
Baharda sarmaş dolaş umutlarla…
Bazen da bak
Şu giden kışın
Beyazlığına inandık.
1977
GENÇLİK ÇAĞI 58
Beni en çok sevdiğini sandığım
En dar günlerimde bazen
Seni dile getirmek de
Zor sanatmış meğer…
Dönüp de seni görebilirsem
Yeniden Aşk Bağı’nda
Dünyaları bağışlarım
Hiç tereddüt etmeden
Sırlarımı bile söylerim
Anlayabilesin diye…
Düşüncelerimin aydınlığında ışıyan
Dümdüz bir çığır
Sen gerçekte o, değilsin
Hayatsın, çiçeğim
O gelmez gitti artık
Bir daha dönülmez yollara.
DENİZE DÖNÜŞÜMDE 59
Her gelişimde bir başka görürüm seni
Bilmem aylardan Mayıs olduğundan mı?
On sekiz çağlarında bir kız kesti yolumu …
Hissediyorum seviyi, ellerim dümende
Ne yazık ki anlayamadım yine
Öğle olmuş, ortalık yeşil, yeşil.
Dayanıp kalıverdim sahilde
Kafamda çeşitli düşünceler kıvranırken
Hep eskisi gibi nöbette
Ufkun kaybolduğu yere kadar.
Belki turna gözü gibi berrak
Semanın tesirinden olmalı…
Şimdi bende sahildeyim
Bir nazik güzelle
Kim bilir hangi sahilde yıkandı
Gülüşüyle eritti kalbimi.
Bana yalvarış düştü ne çare
Yeter açma pencereyi
Seni duyan olur
Sana göz koyan olur
Çek perdeyi.
1978
AYRILIK 60
Ürkek geyikler misali
Günlerce benden kaçıyorsun
San ki bir daha hiç dönmeyecekmişsin.
İtersen dönme.
Ne söylesem benim için
Bir de senin için
Hepsi boşuna.
Biliyorum
Bir gün olacak da
Sen de anlayacaksın
Yanardağlar gibi hiç aralıksız
Yanıp kül olduğunu…
Merhemini ben de değil
Başka birisinde arayacaksın.
Zannımca anlayacaksın
Ki mesut olsan da
İlk sevginin ateşi ile ısınacaksın.
Ama ne ettinse bana ettin
Bırakıp beni gittin
Kanadı kırık bir güvercin gibi sokaklarda…
Yoksa kalbinden O da silmişti beni artık
Her nasılsa.
Yine sana götürdü beni tüm yollar
Tomurcuklar çatlarken dal ucunda.
1978
ELVERİR BUNCA YIL 61
Elverir bunca yıl ayrılığın elemi
Sensiz rengi solan bir bahar içimde
Ne yapsam bu sevda gitmiyor senden öte
Artık dayanamam kapını çalmaktır niyetim önce.
Işıl, ışıl bir geceyi kovalarken gündüzler gene
Yıldızlar da düşmüş o an bekleyişten yere
Seni candan sevmiştim kıymetini bilmedim, niye?
Sevmeyenlerin yürek nesine…?
1978
SÖYLE NİYE? 62
Söyle niye?
Söz verirsin o saatte varacağım diye
Hala da gelirsin, incir gibi Vildan’ ım
N’oldu haberini alamadım?
İçime dinmeyen bir sancı indirdin
Karlı sokaklarda gözlerken yolunu
Islak ayaklarım soğuklamış
Şimdi merhemini bile bulamaz doktorlar..
Merhamet umuyorum
Yol boyunda ki taşlardan, ağaçlardan
İster inan, ister inanma…
Bir iki değil bu aşk dansını oynadığın…
Elbet bir gün gelir de
Anlarsın suçun sende olduğunu
Baharda akasyalar açarken…
Ben sana söylemiştim ya
Kazanlık diyarından
Al, sarı, kırmızı güller getireceğimi
Ne yazık ki, elimde soldu koklamadan güller.
1978
NO: 85 ALİ MUSTAFA BONCUK (1941)
(Ali Mustafov Boncukov)
Ali Mustafa Boncuk Razgrat iline bağlı Kalova (Dyankova) köyünde fakir bir çiftçi ailesinde doğdu. İlk ve orta okulu doğduğu köyde okudu. Liseyi Razgrat’ta bitirdi. Birkaç yıl otobüslerde şoför muavinliği yaptıktan sonra Sofya Devlet Üniversitesi’nin Türkoloji Bölümünü kazandı. Oradan mezun oldu. Uzun yıllar Razgrat köylerinde Türkçe öğretmeni, Türkçe yasak kapsamına alınınca eğitmen olarak görev yaptı.
Rejimin baskılarına baş eğmedi, isminin değiştirilmesine karşı koydu. Görevinden uzaklaştırıldı. Mesleğine uygun olmayan bir çok işte çalıştı. Ailece sürekli baskı altında tutuldu. Şiirlerinin Türkçe yayınlanması yasak edildi. Bütün bu sindirme çabalarına rağmen Ali Boncuk Türkçe şiir yazmaktan vazgeçmedi.
11 Kasım 1989 yılında Jivkov rejimi iktidardan indirildi, ülkede demokratik rüzgarlar esmeye başladı. Bu değişim sonucu Ali Mustafa Boncuk sevdiği öğretmenlik mesleğine döndü. Şimdi köyünde Türkçe öğretmeni olarak çalışmaktadır. Ali Mustafa Boncuk evli ve üç çocuk babasıdır. Bulgarca ve Rusça biliyor.
Ali Boncuk şiiri lise yıllarında sevdi ve ilk şiirlerini de o yıllarda yazdı. O, kısa, ölçülü ve serbest vezinli şiirler yazdı. Şiirleri sıcak ve duygu yüklüdür, ruhları okşar ve düşündürür. Şiirlerinde Deliorman insanın sevincini ve kederini dile getirir. İsim değiştirme ve göç ile ilgili olan şiirleri Türkçe okul kitaplarında da yer almaktadır.
Şiirlerini baskı ve yasaklar yüzünden kitaplaştıramadı. Gazete ve dergi sayfalarında dağınık bir şekilde yer almaktadırlar.
ADIM 63
Lekesiydi utancıydı yüzümün
Bana silahla verilen adım
Gizli bir kurt gibi üzüntü
Her gün emerdi ömrümü hayatımın.
O dehşet gün perişandı halim
Tükendi, kesildi tüm hislerim
İleri değil, döndü geri, geri
Açık denizde yol alan yelkenlerim.
O dehşet gün birden bire üstüme
Sanki asırlık dağlar yıkıldı
Kurşunlanan ezanlı adım
Kalbime gömülüp Ali kaldı.
1992 Kalova – Razgzat
YURDUM
Doğan günün eşiğinde
Umut dolu bir evrensin
Seni seven gönüllerde
Tükenmeyen bir güvensin.
Ünlü çoban kavalında
Çalınan bir içli ezgi
Yaz yağmuru ovalarda
Tanrımızdan gelen sevgi.
Yurdum bizim ön sokakta
Söylenen bir özlü türkü
Sayfa, sayfa betiklerde
Okuduğum şanlı öykü.
ISSIZ EV
Bu evin sahibi nerede?
Cıvıl cıvıldı bu ev mutlu seslerle
Şimdi yerde tozlu yırtık perdeler
Ses selamet yok, yok burada kimse.
Damında yuvalanmış nice baykuşlar
Geceleri korkunç türkü söylerler
Her yanda dalgın üzgün komşular
Göçte kalanları candan özlerler.
NE GÜZEL
Ne güzel bürünüşün
Akşamları allara
Telli uzun uçkurun
Yaraşır şalvarına.
Kül eden bir özlemle
Düşmüşüm yollarına
Tanrı nasip ederse
Varacağım yanına.
Nişan durağım benim
Allı pullu gelinim
Mutluluk bizim olsa
Ulaşınca kapına.
DELİORMAN
Gelin gibi süslü hür Deliorman
Sensiz gönlüm gözüm sensiz olamam
N’olur ayrılmasın evlat anadan
Huzur dirlik sen de ey güzel yuvam!
Soyum sopum sana ezelden hayran
Toprağın verimli, güneş sımsıcak (sıcacık).
Erden ormanların dillere destan
Ben sana vurgunum ey güzel bucak.
Burada yaşamıma olamasın engel
Kutsal bir varlıksın baba ocağım.
Sen yaşam gücümsün en güzel emel
Sarmaş dolaş olsam ana kucağım.
İNSANLIK NERDE?
Yılların kıyımcı, baskı kırbacı
Şakladı çılgınca, yandı üstümde
Sızarken gönlüme derin bir acı
Sessizdim, çaresiz insanlık nerede?
İnsaf merhamet yok, yok bu düzende
Tekme yumruk kırbaç bedava işte
Bu da az gelirse silahlar elde
Çiğnendi onurum, insanlık nerede?
Çökünce karanlık köyün üstüne
Milisler gelirdi konuk yerine
Evim dönüşürken bir cenk çölüne
Tanrı’ ma sığındım, insanlık nerede?
1994 Kalova Razgrat
YEŞİL GÖZLER ÜSTÜNE 64
Yeşil gözlerinde büyü mü ne var
Devrildi üstüme yeşil bir nazar
Ortalıkta kuru soğuk, yerde kar
Yazılacak tarihe aşk öykümüz.
Bu ilk aşkım değil, ne de ilk şarkım
Ama kış mevsimi bahar oldu
Ben yeşil gözlerin içinde yanarken
Dünya sınırsız bir sevgiyle doldu.
2000, Kalova Razgrat
NO: 86 MEHMET HAMİT ÖZGÜR (1941-1996)
(Mehmet Hamidov)
Mehmet Hamit 1941 yılında Razgrat ilinin Yerci Köy’ ünde (Gradina) orta halli bir çiftçi ailesinde dünyaya geldi. İlk ve orta okulu kendi köyünde okudu. Daha sonra Razgrat Türk Pedagoji okuluna yazıldı ve orasını bitirdi. İki yıl Razgrat bölgesinde öğretmenlik yaptıktan sonra askere alındı. Askerliğini topograf olarak yaptı. Terhis olunca kendi köyüne öğretmen tayin edildi. Uzun yıllar köyündeki Türk çocuklarına sınıf öğretmenliği yaptı. Bu zaman zarfında dışarıdan verdiği sınavlarla Sofya Devlet Üniversitesinin Türk Dili ve Edebiyat bölümünden mezun oldu. Türkçe’nin yasak kapsamına alınmasından sonra aynı okulda mürebbi olarak görevini sürdürdü.
1985 başlatılan Bulgarlaştırma kampanyasına karşı çıktı. Vidin dolaylarına sürgün edildi. Sürgünden döndükten sonra öğretmenliği elinden alındı. Köy Kooperatifinde vasıfsız işçi statüsünde çalıştı.
1989 yılında zorunlu göçe tabi tutularak Türkiye’ye gönderildi. İstanbul’a yerleşti. Birkaç yıl öğretmen olarak çalıştı. 1996 yılında İstanbul’da vefat etti.
Evli ve iki çocuk babasıydı. Bulgarca ve Rusça biliyordu.
Şiirlerinde çocukluğunu, aşkını, diyar sevgisini ve yarına olan inancını dile getirmektedir. Şiirleri yıllıklarda, merkez ve yerel Türkçe basında dağınık bir halde bulunmaktadır. Şiirlerinin çoğu Razgrat’ ta yayımlanan “Dostluk“ gazetesinde yayımlandı. Mehmet Hamit’ in makaleleri, deneme yazıları ve mizahi öyküleri de vardır.
SEVDİĞİME 65
Şu dağlarda yel olsam.
Bahçelerde dal olsam
Toprağına sel olsam
Nede iyi hoş olur.
Çayırlarda çil olsam
Sevdiğime kul olsam
Yanıp, yanıp kül olsam
Nede iyi hoş olur.
1965 Gradina – Razgrat
SANA 66
Elbet döneceksin bir gün bana sen
Kuzeyin baharını yazını özleyip’ de
Yuvalarına dönen göçebe kuşlar misali
Süzüleceksin önüme, hala
Koklamaya doyamadığım küçümencik
Erguvan dalcığı ile…
Hatırlarsın,
Hatırlamamak olur mu?
Erguvan rengine benzetirdim gözlerini
Şakrak, şakrak gülerdin sevincinden
Neşe saçardın ölü sessizliğe
İçime dolardı gülüşün.
Gönlüm bir hoş oluyordu…
Belki yine kıracaksın
Günahsız erguvan dalcığını…
Bende günahsızdım
Belki onun için kırılmışım.
Bırak!
Zahmet etme !
Ko bu defa erguvan dalcığını
Başkası kırsın.
O zaman belki ben kırılmam.
HEPİMİZ 67
Bir pecer var,
Karanlıkları kovar
Aydınlıklarıyla,
Gecenin geç vakitlerinde bile.
Bir insan var pencerenin ötesindeTam karşısında
Yazı masasının….
Kovalar durur uykusunu,
Kalemiyle cedveiliyle….
Belki ben
Bir öğretmen
Belki sen ya da senin kardeşin
Belki projeler çizen mühendis….
Belki hepimiz
Günlerin yapısını kuran
Belki değil….
Belki hepimiz biziz……
1966 Grgdina Razgrat
KÖYÜMDE SABAH 68
Tanyeri,
Koyu mavi bir sis sarmış ortalığı
Etraf püfür, püfür çiçek kokusu
Çiyle yüklü bahçede tomurcuklar
Güneş ışımasını bekliyorlar sabırsızlıkla…
Az sonra gene
Pek çabuk özlenen
Güneşli bir güne açılacaklar
Köylü kardeşlerimle beraber …
Tabiata, aydınlığa vurgun
Köyüm sabaha uyanıyor, çiçek kokusuna
Sesler duyuluyor komşu avlularda şarkılarla beraber.
Bir gün başlıyor köyümde bu sabah
Köydeşlerim bu sabah gene zümrüt ovaların yolcusu..
Yürüyorlar, kadını, erkeği bir arada
Yürüyorlar duyulan sevincin sonsuzluğu ile.
Bir gün başlıyor sevdiğim insanlara bu sabah
Bir gün ki, yarınların mutluluğunu şarkılarla getirecek.
SENSİZ 69
Sensiz de yelken açarım
Deli dalgalı denizlere....
Ve her şey gazaba gelirken
Ve ben hiçbir şeyden korkusuz
Savaşmasını da bilirim.
Bir martı gibi hırçın dalgalarla
Geride bırakacaklarımın
Onlarla beraber
Seninde hasretini çeke, çeke
Yalnızca yürüyebilirim…
Masallar ülkesinde
Küçük kayığımın güvertesinde
Makamı bilinmeyen
Bir şarkı söyleyerek.
Nihayet yeni dünyaları
Görme özencinde olan arzum
Belki de orada yitirilir.
Yaşama kavgam belki de bitmez
Ve rüyalarım beni çok uzaklara götürebilir
Çok uzaklara götürebilir.
Ne çare ki yolun ötesini
Yürüyemem sensiz.
1966 Razgrat
BEKLEMEK VE UMUT 70
Gözlerim hep yollarda
Gelmeni bekliyorum bu akşam
Veyahut bir sabah vakti…
Merhamet dolu gözlerle
Çıkıp gelivermeni…
Ne uzun sürdü ayrılık
Bahçemdeki fidanlar birkaç dal
Birkaç dal daha büyüdü.
Yenileri türedi renk, renk
Sen hala yoksun yollarda
Yine beklemek düştü bana..
Yazın sıcağında serinliği
Kışın soğuğunda meltemi
Özlediğim gibi…
Beklemek bir umut değil mi?
Bazen bir ömrün mutluluğunu yitiren
Bazen ise bir dal ucunda
Çatlamasını bekleyen tomurcuk gibi…
Umutsuz yaşanır mı dersin?
Gözlerim hep yollarda
Gelmeyeceğini bilsem de.
1967 Gradina – Razgrat
NO: 87 HÜSEYİN ALİOSMAN KOCAMAN (1941-1997)
(Hüseyin Aliosmanov Hüseyinov)
Hüseyin Aliosman Kocaman 1941 yılında Razgrat ilinin Nasraden köyünde fakir bir köylü ailesinde doğdu. İlk ve orta okulu doğduğu köyde okudu. 1954 yılında Kubrat şehrinde yeni açılan Türk lisesine yazıldı lakin fakirlik yüzünden lise masraflarını karşılayamadığı için yarıda bırakmak zorunda kaldı. Köyüne döndü, kooperatifte vasıfsız işçi olarak çalıştı. Okuma arzusu güçlü olan şair lise sınavlarını dışardan vererek liseyi bitirdi. Razgrat’ta kalorifer sınavlarına girdi, başarıyla bitirerek diploma aldı. Kubrat şehrindeki “Elprom” adlı fabrikaya kalorifer ustası olarak tayin oldu. Orada uzun yıllar usta gibi çalıştı.
Evli ve bir çocuk babasıdır. Bulgarca biliyordu. 1997 köyünde vefat etti.
Şiiri çocuk yaşlarında sevdi. Saz çalmayı babasından, nefes söylemeyi de annesinden öğrenen Hüseyin Kocaman; Yunus Emre, Pir Sultan, Kul Ümmet, Şah Atai, Karacaoğlan ve Erzurumlu Emrah’tan, yüzlerce şiiri ezbere okur ve sazı ile eşlik ederdi. Klasik Türk şiirine özel bir sevgisi vardı. Bulgaristan Türk şairlerinin vezinle yazdıkları şiirlerin çoğunu ezbere bilir ve sazıyla okuyordu. Bilhassa Mehmet Müzekka Con, Hasan Karahüseyin, Niyazi Hüseyin ve şiir hocası saydığı Şaban Mahmut Kalkan’ ın hece vezni ile yazdığı şiirleri besteleyip sazı ile okuyordu.
Hüseyin Aliosman Kocamanın şiirlerinde temiz bir doğa, yaşanmış olaylar, sıcak bir lirizm buluruz. Şiirlerinde saz şairlerinin ve tekke şiirinin güçlü etkisi görülmektedir.