Kitabı oku: «Entelektüelin kutsal kitabı – biyografiler», sayfa 8
Catullus
Esprili, satirik ve yer yer müstehcen olan Catullus (MÖ 84-54), bir Antik Roma şairidir. Çalışmalarının Rönesans’ta yeniden keşfi ile Batı kültürü üzerinde önemli bir etkisi olmuştur. Aşk şiirleri, güzelliklerinin yanı sıra taşıdıkları mizah ve erotizm ile de büyük bir ün kazanmıştır.
Gaius Valerius Catullus Roma’nın kuzeyindeki bir şehir olan Verona’da doğdu. Elit bir aileye mensuptu. Babası, Julius Sezar’ın (MÖ 100-44) yakın bir dostuydu. Catullus, Bithynia’da Roma ordusuna hizmet etti. Ne var ki bir yıllık askerliğin ardından ordudan ayrıldı. Böylece politikada kariyer yapma umudunu da bir kenara bırakmış oldu.
Catullus’un hayatına dair pek çok ayrıntı bilinmemektedir. Onunla ilgili en önemli kaynak ise yine kendi şiirleridir. Orduya katılmadan önce Roma’da yaşamış ve yaşlı bir kadına, Clodia Metelli’ye aşık olmuştur. Bu kısa süreli ilişkisi pek çok aşk şiirine ilham vermiştir. Ordudayken kardeşinin Truva yakınlarındaki mezarını ziyaret etmiş ve bu ziyaret ona bir ağıt yazması için ilham vermiştir, “Daima, Kardeşim, sana selam ve elveda olsun.”
Bir dönem, şiirlerinden birinde alay ettiği Sezar’ın öfkesine maruz kalmıştır. Sezar, arkadaşının oğlunu affetmiş ve söylendiğine göre barışmalarını kutlamak için birlikte bir akşam yemeği yemişlerdir. Catullus ordudan ayrıldıktan sonra İtalya’ya dönmüş ve Tivoli yakınlarındaki bir villaya yerleşmiştir. Otuz yaşındayken bilinmeyen bir nedenle burada ölmüştür.
Roma edebiyatında, Catullus neoterik şairlerden biri olarak sınıflandırılmaktadır. Bu akım, şiirde günlük dili kullanarak Latin şiirinde çığır açmış ve genellikle sıradan konular üzerine yazmıştır. Catullus’un eserleri, Cicero (MÖ 106-43) gibi şiirin moral verici olması gerektiğini düşünen gelenekselciler tarafından eleştirilmiştir.
Catullus’un şiirleri Orta Çağ’da kaybolmuştur. Sonraları ise Verona’da çalışmalarının bir kopyasına ulaşılmıştır. Günümüzde önemli Latin yazarlarından biri olarak kabul edilmektedir. John Milton (1608-1674) ve William Worthswort (1770-1850) gibi modern şairler üzerinde etkili olmuştur.
Ek Bilgiler
1- Catullus, kendisi gibi aşk şiirleri yazan Midillili Sappho’ya (MÖ 630-570) hayrandı. Bu nedenle sevgilisi Clodia’ya Lesbia lakabını takmıştır.
2- Lesbia’ya yazdığı aşk şiirlerinden birinde onu defalarca öpmek istediğini belirtir. “Cyrene Silphium sahillerindeki kumlar kadar.” Arkeoloji dergisinde 1994 yılına yayınlanan bir makalede bu satırların ilkel bir doğum kontrol yöntemine yapılan bir gönderme olduğu iddia edilmiştir. Söz konusu doğum kontrol yönteminde günümüzde soyu tükenmiş olan Silphium bitkisinden yararlanılmaktadır.
3- Catullus’un şiirleri başlıksızdır ve genellikle numaralandırılarak tasnif edilmişlerdir: “Catullus 50” ya da “Catullus 101” gibi.
Brütüs
O Romalıların en asiliydi.
– Antony, Julius Sezar’dan
Brütüs (Marcus Junius Brutus) (MÖ 85-42), Romalı bir senatördür. Julius Sezar’ı (MÖ 100-44) öldürmek için yapılan komployu düzenleyenlerin arasında yer almaktadır. MÖ 44 yılında, Mart ayının 15’inde Brütüs ve komplocu arkadaşları Sezar’ı senatonun merdivenlerinde bıçaklayarak öldürdüler. Bu olay tarihin en meşhur cinayetlerinden biri oldu.
Brütüs’ün bu olaydaki rolü genellikle büyük bir ihanet olarak görülmüştür. Zira Sezar onu henüz bir yıl önce çok önemli bir pozisyona getirmişti. Gerçekten de eski müttefikini karşısında görmek Sezar’ın meşhur son sözlerini söylemesine neden olmuştur: “Sen de mi Brütüs?”
Brütüs ve karısı Porcia’nın da (MÖ 70-42) aralarında bulunduğu komplocular, bir tiranlığın ortaya çıkmasını önlemenin ve Roma Cumhuriyeti’nin yeniden kuruluşunun tek yolunun Sezar’ı öldürmek olduğuna inanmışlardı. Korkularında haklıydılar. Sezar’ın ölümünden yirmi yıl geçmeden Roma İmparatorluğu kurulmuş ve 500 yıllık cumhuriyetçi yönetim son bulmuştur.
Brütüs Roma’nın kalburüstü bir ailesinin çocuğuydu. Politikaya atıldı. Başlarda Sezar’ın düşmanıydı ve MÖ 49’daki iç savaşta ona karşı mücadele etti. Ne var ki Sezar genç senatörü affetti ve onu bir Roma vilayeti olan Gaul’un valisi olarak atadı.
William Shakespeare (1564-1616), Julius Sezar oyununda Brütüs’ün Sezar suikastine gönülsüz bir şekilde katıldığını ileri sürer. Zira Brütüs, Sezar’ı kişisel olarak sevmektedir. Shakespeare’in çizdiği portreye göre onu öldürmeyi Roma’ya karşı bir görev kabul etmektedir. Sezar’ın diktatöryel planları hayata geçmeden önce, bu görev yerine getirilmelidir.
Suikastten sonra Sezar’ın evlatlığı Octavian (MÖ 63-MS 14) büyük bir güç elde etmiş, Brütüs diğer komplocularla birlikte Roma’dan kaçmak zorunda kalmıştır. Octavian’a karşı muhalefet etmeye çalışmışsa da MÖ 42 yılındaki Philippi Savaşı’nda genç diktatörün karşısında yenilince kendini öldürmek zorunda kalmıştır. Genç diktatör daha sonra Brütüs’ün en büyük korkusunu hayata geçirerek ilk Roma İmparatoru Augustus olacaktır.
Ek Bilgiler
1- Efsaneye göre Porcia kocasının ölümü üzerine çılgına dönmüş ve kızgın korları yutarak intihar etmiştir.
2- Brütüs’ün kayınbiraderi Gaius Cassius Longinus (MÖ 85-42), Sezar suikastinin ortakları arasında yer almaktadır. Longinus Julius Sezar’da Cassius karakteriyle temsil edilmektedir. O da Brütüs gibi Philippi Savaşı’nda intihar etmek zorunda kalmıştır. Kölesine kendisini öldürmesini emretmiş ve bu şekilde ölmüştür.
3- Roma’da rakipler bile akraba olabilirler. Brütüs’ün annesi Servilia Caepionis (MÖ 107-42) ömrünün son yirmi yılında Sezar’ın metresiydi.
Vaftizci Yahya
MS 30 yılında ateşli bir Yahudi hatibi, Galilee’nin Roma kuklası kralı Herod Antipas’ı (MÖ 21-MS 39) zina, ensest ve benzeri şeytani günahları işlemekle suçladı. Öfkelenen Kral Herod vaizi tutukladı ve onu Ölü Deniz’e bakan sarp kayalıklara kurulmuş bir cezaevine yolladı.
İşte bu ateşli hatip Vaftizci Yahya’dır (MÖ 6 – MS 30). Hıristiyanlığın temel metni olan İncil’deki en önemli kişilikler arasında yer almaktadır. Vaizlik yaptığı süre içerisinde Herod’a saldırıları ve yaklaşan kıyamete ilişkin vaazlarıyla Vaftizci Yahya büyük bir taraftar kitlesine sahip olmuştur. Tutuklandığı sırada, daha yeni kendi vaazlarını vermeye başlayan Hz. İsa’nın üzerinde çok büyük bir etkisi vardır.
Yahya’nın hayatı ile ilgili pek az tarihi kayıt bulunmaktadır. İncil’deki bilgiler ise oldukça dağınıktır. “Luka İncili”ne göre Yahya, Hz. İsa’nın kuzeniydi. Yahudi peygamberlerinin yolundan giderek eski giysiler giymekte, çekirge ve yaban balı yiyerek yaşamını sürdürmekteydi. Vaazlarına başlamadan önce uzun yıllar Yahuda Çölü’nün insansız bölgelerinde dolaşmıştı.
Vaazları sırasında Yahya, taraftarlarına günahları için tövbe etmelerini, açgözlülük ve zorbalığı reddetmelerini öğütledi. Onlara Ürdün Nehri’nde vaftiz olarak tanrının dünyaya gelişine hazırlanmalarını tavsiye etti. Yahya’nın çağrısına yanıt veren Yahudilerden biri de Hz. İsa’ydı. Yahya yakalanmadan hemen önce Hz. İsa’yı vaftiz etmişti.
Yahya yakalandıktan sonra Hz. İsa’nın, cüzzamlıları iyileştirdiğini, ölüleri dirilttiğini ve daha nice mucizelere imza attığını öğrendi. Bunun üzerine öğrencilerine bu konuyu araştırmalarını salık verdi. Onlar Hz. İsa’nın “Tanrıdan sonra gelen kişi,” yani Mesih olduğunu doğruladılar. Hıristiyan teolojisinde Yahya, Hz. İsa’nın müjdecisi olarak kabul edilmektedir. Mesih’in gelişini önceden bildirmiştir.
Ne yazık ki kısa bir süre sonra Yahya hayatını kaybetmiştir. Herod, Yahya’nın ensestle suçladığı karısının gönlünü almak için peygamberin başını kestirdi ve bir tepsinin üzerinde doğum günü hediyesi olarak üvey kızına gönderdi.
Ek Bilgiler
1- Tarihçi Flavius Josephus (37-100), Yahya’nın yakalanması ile ilgili farklı bir hikaye anlatır. Buna göre Herod, Yahya’nın taraftarlarının bir isyan başlatabilecek kadar kalabalıklaşmış olmasından endişe duyduğu için onu idam ettirmiştir.
2- Resmen hiçbir zaman aziz ilan edilmemiş olmasına rağmen Yahya, Katolik Kilisesi tarafından aziz olarak kabul edilmektedir. Pek çok başka yerin yanı sıra Ürdün ve Porto Riko’nun koruyucu azizidir.
3- Yahya’ya ait olduğu söylenen kesik insan başı Roma’daki San Silvestro Kilisesi’nde sergilenmektedir.
Julius Sezar
“O daracık dünyayı bir dev gibi yönetti” diye yazar William Shakespeare Sezar’dan (MÖ 100-44) bahsederken. Romalı general ve politikacı, çağının en etkili insanları arasında yer almaktadır. Aynı zamanda Batı tarihinin en önemli şahsiyetlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Sezar Galya’yı feth etmiş ve Roma Senatosu’nun gücünü ortadan kaldırmıştır. Antik dünyanın en büyük imparatorluğunun kurucusudur.
Sezar ömür boyu diktatör ilan edilmesinden kısa bir süre sonra suikaste uğradı. Roma’nın cumhuriyetten imparatorluğa geçiş süreci ise manevi oğlu Octavian’ın (MÖ 63-MS 14) döneminde son buldu ve Octavian İmparator Augustus unvanını aldı.
Sezar’ın yaşamı antik dünyanın en iyi bilinen yaşam öyküleri arasında yer almaktadır. Bunu büyük ölçüde kendi kaleme aldığı savaş anılarına borçluyuz. Aristokrat bir ailede dünyaya gelmiş ve henüz genç bir delikanlıyken orduya katılmıştı. Çok bilinen bir hikayede anlatıldığına göre, Ege Denizi’nde korsanlar tarafından kaçırılmış ve ailesinden serbest bırakılması için fidye istenmişti. Sezar korsanların kendisi için istediği bedeli düşük bularak çok öfkelenmiş ve onlardan kendisi için istenen bedeli arttırmalarını talep etmişti. Serbest kalmasının ardındansa korsanları yakaladı ve onları çarmıha gerdi.
Sonraki birkaç on yıl içerisinde Sezar askeri ve politik kariyerinde hızla yükseldi. MÖ 69 yılında günümüz İspanya’sında bulunan Roma eyaleti Aşağı Hispania’ya vali olarak atandı. MÖ 63 yılında ise Roma’nın en büyük dini makamı olan “pontifex maximus” seçildi.
Sezar dört yıl sonra, MÖ 59 yılında Galya’nın fethine girişti. İki generalle birlikte Roma hükümetini kontrol eden üçler erkini oluşturdu. MÖ 50 yılında Sezar’ın büyüyen gücünden korkan senato ondan ordusunu dağıtmasını istedi.
Sezar’ın senato kararına uymayı reddetmesi ve MÖ 49 yılının Ocak ayında Rubicon Nehri’ni geçmesi sonraki yıl kendi zaferiyle sonuçlanacak olan bir iç savaşın başlamasına neden oldu. Güçleri elinden alınmış olan senato onu geçici bir süre için diktatör ilan etti. Daha sonra ise ömür boyu diktatör yani “dictator perpetuo” ilan edildi. (MÖ 44)
Bu son adım onun bir monarşi kuracağından korkan karşıtları için bardağı taşıran son damla oldu. Bir grup komplocu Roma Forumu’nun merdivenlerinde onu bıçaklayarak öldürdüler (15 Mart, MÖ 44).
Ek Bilgiler
1- Sezar’ın ailesi, Roma’nın aşk ve bereket tanrıçası Venüs’ün soyundan geldiklerini iddia ediyordu.
2- Mükemmel bir hatip ve yazar olarak kabul edilen Sezar’ın iki savaş hatıratı bulunmaktadır. Birisi Galik Savaşları’na diğeri ise İç Savaş’a ilişkin yorumlarını içermektedir. Bu kitaplar Roma tarihinin ilgili dönemlerine ait en önemli kaynakları oluşturmaktadır. Sezar yazarken kendisinden üçüncü şahıs olarak bahsetmesiyle ünlüdür. Örnek vermek gerekirse Gallik Savaşları’nın bir bölümüne şöyle başlar: “Nice savaşçı ulusları fetheden Sezar…”
3- Ölümünün ardından “sezar” adı askeri liderler ve imparatorlar için genel bir unvan haline geldi. Alman ve Rus monarkları için kullanılan kayzer ve çar unvanlarının her ikisi de “sezar” sözcüğünden türetilmiştir.
Seneka
Felsefe tarihin trajik bir figürü olan Seneka (MÖ 4-MS 65), İmparator Neron’un (36-78) danışmanı ve öğretmeniydi. Genç imparatoru retorik, politika ve stoacı felsefe alanlarında eğitmiştir. Buna rağmen ihanete uğramış ve ünlü öğrencisi tarafından intihar etmeye zorlanmıştır. Böylece Roma’nın en önde gelen düşünürlerinden birinin kariyeri trajik bir biçimde son bulmuştur.
Seneka bugün İspanya sınırları içerisinde yer alan Cordoba’da doğdu. Roma’da prestijli bir akademide eğitim gördü. Genç bir öğrenciyken Yunan felsefe okulu Stoacılığa merak sardı. İlk olarak 200 yıl önce Atina’da ortaya çıkan Stoacılar, basit, erdemli bir yaşamın ve kaderi olduğu gibi kabullenmenin mutlululuğa giden yegane yol olduğuna inanmışlardı.
Ancak Stoacı bir kişiye göre Seneka’nın gençlik döneminde son derece hızlı bir yaşamı vardı. Politikaya girdikten sonra çapkınlıkları ile ün kazanmış ve 41 yılında İmparator Kaligula’nın (12-41) yeğeni ile birlikte olduğu için Korsika Adası’na sürgüne gönderilmişti. Seneka’nın günümüze kadar ulaşan yazılarının bir bölümü sekiz yıllık sürgün döneminde yazılmıştır.
49 yılında Roma’ya döndükten sonra Seneka, Neron’un öğretmeni oldu. Oyunlar, şiirler ve denemeler yazmaya devam etti. Neron 54 yılında henüz 16 yaşındayken imparator olduğunda Seneka genç imparatorun en yakın danışmanları arasına girdi. Hatta Neron’un, annesi Agrippina’yı (15-59) öldürmek için düzenlediği komploya bile ortak oldu. Seneka defalarca emekli olmak istemişse de Neron danışmanının Roma’da kalması için ısrar etti.
65 yılında Neron, Seneka’yı kendisini öldürmek için düzenlenen Pisonian Komplosu’na katılmakla suçladı. İmparator, öğretmenine intihar etmesini emretti. Seneka bu emre bir Stoacı gibi riayet etti ve bileklerini kesti. Ancak yaraları kendisini öldürecek derecede derin olmadığı için en sonunda küvetteki suyun içine dalarak görevini tamamladı.
Ek Bilgiler
1- Romalı tarihçi Suetonius’a (69-130) göre Seneka kısa bir süreliğine vejetaryen olmuştu. Ancak vejetaryenlere güvenmeyen İmparator Tiberius (MÖ 42-MS 37) onu et yemeğe zorlamıştı.
2- Seneka’nın yazıları İngilizce’ye ilk olarak 1614 yılında çevrilmiştir.
3- Seneka’nın karısı Paulina kocasıyla birlikte intihar etmeye kalkmış, ancak Neron’un askerleri emrin sadece filozofa verildiğini ileri sürerek onu engellemişlerdir.
Cai Lun
Keşifler tarihinde Cai Lun’un (62-121) adına nadiren rastlanılır. Ancak Antik Çin’de bir devlet görevlisi olan Lun’un mükemelleştirdiği kağıt, dünyayı tereddüte yer bırakmayacak bir şekilde değiştirmiştir.
Kağıttan önce eski yazılar kolaylıkla dağılabilen papirüslere ya da hayvan derisinden yapılan nadir ve pahalı bir ürün olan parşömenlere işleniyordu. Çok daha ucuz ve dayanıklı olan kağıt, geniş kapsamlı kayıtlar tutmayı ve kitapların ucuza mal edilmesini mümkün kıldı. Kağıt imalatı, aşama aşama dünyaya yayılmış, okuma yazmanın yaygınlaşmasını sağlayarak Avrupa’da Rönesans’ın gerçekleşmesine bile katkıda bulunmuştur.
Aslen Hunanlı olan Cai Lun, Han Hanedanı’nın İmparatoru He’nin (79-105) sarayında yaşayan bir harem ağasıydı (hadım edilmiş erkekler, çocuk sahibi olamayacakları için imparatorluk hizmetlerinde tercih ediliyorlardı. Bu özellikleri nedeniyle hükümeti devirip yeni bir hanedan başlatma ihtimallerinin çok daha az olduğu düşünülüyordu). 89 yılında Cai Lun silah ve çeşitli aletler üreten bir departmanın başına getirildi. Burada kısa süre içerisinde ucuz ve dayanıklı bir yazı materyaline ne kadar ihtiyaç duyulduğunun farkına vardı.
Uzun denemelerden sonra 105 yılında buluşunu imparatora açıkladı. Cai Lun’un kendisinden önce gelen kağıt imalatçılarından ve yerel geleneklerden çok faydalandığı tahmin edilmektedir. Ancak ne olursa olsun dünyanın dört bir yanına yayılan onun ürettiği kağıt modeli olmuştur.
Büyük takdir toplamasına rağmen popülerliği uzun süre devam etmedi. İmparator 105 yılında öldü. Yerine geçen yeğeni İmparator An (94-125) danışmanlarının çoğuyla düşman oldu. Tutuklanacağını anlayan Cai Lun 121 yılında intihar etti.
Ek Bilgiler
1- Han Hanedanı 220 senesine kadar devam etti. Çin kültürü üzerinde büyük bir etkisi oldu. Öyle ki “han” kelimesi halk anlamına gelen genel bir sözcüğe dönüştü.
2- Yaptığı buluş için Cai Lun’u onurlandırmak adına ona Lung-Thing Markisi unvanı verildi. “Kağıt yapımının koruyucu azizi” olarak kendisine Çin’de yüzyıllar boyunca büyük saygı gösterildi.
3- Çin İmparatorları Cai Lun’un ölümünden sonra kağıt yapımını bir sır olarak sakladılar. Bu sırrın 751 yılında, Çin kağıt imalatçılarının Araplar’la yapılan bir savaşta esir alınmalarıyla ortaya çıktığı söylenmektedir. Sırrı açığa vurmaları için zorlanmışlardı.
Agrippina
Agrippina (15-59) Roma İmparatoru Claudius’u (MÖ 10-MS 54) öldürmeye karar verdiğinde kolaylıkla onun yanına yaklaşabiliyordu çünkü evliydiler. 54 yılında imparatora bir tabak dolusu zehirli mantar verdi. Bu hareketiyle kocasını öldürüp Roma tarihinin en talihsiz dönemlerinden birinin başlamasına neden oldu.
Antik Roma’nın en güçlü kadınlarından bir olan Agrippina, İmparator Augustus’un (MÖ 63-MS 14) soyundan geliyordu. Etkili bir politik hanedanın üyesiydi. Kardeşi Kaligula (12-41), 37-41 yılları arasında imparator olmuştu. 49 yılında üçüncü kocası Claudius’la evlendi. Agrippina’nin ilk evliliğinden Lucius Domitius Ahenobarbus (37-68) adında bir çocuğu vardı. Lucius, daha sonra imparator olacak olan ünlü Neron’dan başkası değildir.
Agrippina, Claudius’la evlendiği sırada dahi acımasız bir komplocu olarak tanınmıştı. Erkek kardeşini öldürmeyi amaçlayan bir komploya adı karışmış ve Akdeniz’de bir adaya sürgüne gönderilmişti. O sürgündeyken ailesi Roma’daki gücünü korudu. Aslına bakılırsa Claudius onun amcasıydı. Agrippina bu evliliği tamamen politik sebeplerle yapmıştı. Bu sayede oğlu Neron imparatorluğun halefi olacaktı.
Claudius ise 53 yılından sonra farklı düşünmeye başladı. Tahta kendi biyolojik oğlu Britannicus’un (41-55) geçmesini istiyordu. Agrippina kocasının Neron’u halefi olmaktan çıkarmasını engellemek için en uygun çözüm yolunun kocasını öldürmek olduğuna karar verdi.
Neron’un hükümranlığı, gaddarlığı ve beceriksizliği ile efsaneleşecekti. Hıristiyanlar’ı hedef alan ilk büyük zulüm onun döneminde gerçekleşti. Üvey kardeşi Britannicus’un da içinde bulunduğu binlerce muhalifini idam ettirdi. 64 yılındaki büyük yangın sırasında Roma cayır cayır yanarken Neron sadece keman çalmıştı. 68 yılında görevden alındı ve intihar etti.
İronik bir biçimde kurbanlarından biri de annesi Agrippina’ydı. 16 yaşında tahta geçtiği sırada büyük ölçüde annesinin etkisi altındaydı. Ne var ki annesi, Poppaea Sabina ile olan ilişkisini uygun görmedi. Poppaea ile evlenmek için önündeki bütün engelleri ortadan kaldırmak isteyen Neron, 59 yılında Agrippina’nın öldürülmesini emretti. Agrippina öldürüldüğü sırada 44 yaşındaydı.
Ek Bilgiler
1- Barok bestekar George Handel (1685-1759), 1709 yılında Agrippina adlı bir opera yazmıştır.
2- Claudius’un üçüncü karısı Messalina (20-48), kötü bir üne sahipti. Yaşlı Pliny’e (23-79) göre bir fahişe ile yarışa girmiş ve yirmi dört saatte yirmi beş erkekle birlikte olarak onu yenmişti.
3- Poppaea Sabina’nın ikinci kocası olan Marcus Salvius Otho (32-69), 69 yılında imparator olmuş ve üç ay boyunca tahtta kalmıştır. Sık sık imparator değişimlerinin yaşandığı o yıl “Dört İmparator Yılı” olarak tarihe geçmiştir. Otho, rakiplerinden birine karşı verdiği savaşı kaybedince intihar etmiştir.
Virgil
Virgil (MÖ 70-19) bir Antik Roma şairidir. Roma’nın kuruluşunu anlatan destansı bir şiir olan Aeneid’in yazarıdır. Antik dönemin en etkili Latin metinlerinden biri olan bu yapıt Romalıların şehir tarihi ve Roma’nın dünyadaki yeri ile ilgili düşüncelerinin şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Tam adı Publius Vergilius Maro olan Virgil’in hayatının erken dönemi ile ilgili ayrıntılar bilinmemektedir. Julius Sezar (MÖ 100-44) suikastinden sonraki dönem boyunca, Virgil birdenbire daha sonra geleceğin imparatoru Augustus (MÖ 63-MS 14) olacak olan Sezar’ın evlatlık oğlu Octavian’ın müttefiki ve propagandacısı olarak ortaya çıkmıştır.
Virgil’in ilk büyük eseri olan Eclogues, Sezar’ın ölümünün hemen ardından yazılmıştır. Kimi yerleri erotik kimi yerleri ise politik olan bu uzun şiir, Octavian’ın gücü eline geçirmesinin meşru bir hareket olduğunu anlatmaktadır.
Virgil’in bir sonraki şiiri olan Georgics, MÖ 29 yılında Octavian’ın büyük düşmanı, Mark Antony’i (MÖ 83-30) mağlup etmesinin ardından tamamlanmıştır. Söylendiğine göre Virgil bu şiiri, hasta yatağında iyileşmeye çalışan Octavian’a okumuştur.
Aeneid’i yazmak Virgil’in on yılını almıştır. Ölümüyle yarım kalan eseri, Aeneas’ın mitolojik öyküsünü anlatmaktadır. Aeneas, Truva yenilgisinden sonra kaçan Truvalı bir savaşçıdır. Ordan oraya dolaşmış, çeşitli zorlukların ardından İtalya’ya varmıştır. Efsaneye göre Roma’yı onun ataları kurmuştur. Şiir, Roma emperyalizminin ulusun kutsal kaderi olduğunu belirterek son bulur. Bu düşünce, Roma’nın sonraki dört yüzyıl boyunca gerçekleşecek olan yayılmasını destekleyen bir ideoloji haline gelecektir.
Kimileri bronzla çalışır ve mermerden yüzler yaparlar. Diğerleri yasalarla konuşur, etkili savunmalar yaparlar. Ya da gökyüzündeki patikaları ölçer, yükselen yıldızları önceden tahmin ederler. Sen kendine bak Romalı! Ulusları kanunla yönetmek (sana yakışan budur) ve barışa giden yolu inşa etmek. Fethedilenlerin canını bağışlamak ve onların şanını yerle bir etmek.
Virgil, Augustus’a eşlik ettiği Yunanistan seyahati sırasında hayatını kaybetmiştir. Aeneid, şairin ölümünden sonra yayınlanmıştır. Eseri, Homer’in Yunan destanları İlyada ve Odyssea’nın geleneğini sürdüren bir başyapıt olarak büyük beğeni kazanmıştır. Aynı zamanda ulusal kuruluş mitlerini inşa ederek Roma imajının inşasına katkıda bulunmuş ve imparatorluğun büyümesine meşruiyet kazandırmıştır.
Ek Bilgiler
1- Virgil’in çalışmalarındaki pek çok söyleyiş, Batı kültürünün bir parçası haline gelmiştir. “Omnia vincit amor: Aşk her şeyi fetheder” deyişi ilk olarak Virgil’in Eclogues eserinde geçer. “Timeo Danaos et dona ferentes: Hediye getirdiklerinde bile Yunanlılar’dan korkarım” sözü ise Aeneid’de yer alır. Ve Amerika Birleşik Devletleri’nin mottosu olan “E pluribus unum: Birlik çoklardan oluşur” Virgil’in şiirlerinden birinden alınmıştır.
2- Aeneid’in yıpramış bir orijinal kopyası, Thomas Jefferson (1743-1826) tarafından ABD Kongre Kütüphanesi’ne bağışlanmıştır.
3- Virgil’in Dante (1265-1321) üzerinde büyük bir etkisi vardır. Virgil İlahi Komedya’da (1321) bir karakter olarak ortaya çıkar.