Kitabı oku: «Gurur ve Ön Yargı», sayfa 4
“Evdeki huzurum için önerebileceğiniz başka bir şey var mı?”
“Ah! Evet. Enişteniz Philips ve teyzenizin portrelerinin Pemberley’deki galeride durmasına izin verin. Onları büyük hâkim amcanızın yanına asın. Aynı meslekteler, yalnızca uğraşları farklı. Elizabeth’inizin resmine gelince, onun resmini yaptırmaya kalkışmamalısınız; o güzel gözlerin hakkını hangi ressam verebilir ki?”
“Onların ifadesini yakalamak kolay olmayabilir, doğru ama renkleri, biçimleri ve güzelim kirpikleri taklit edilebilir.”
O sırada, yürüyüşe çıkmış olan bir başka ikiliye, Bayan Hurst ve Elizabeth’e rastladılar.
Konuştuklarının duyulmasından korkan Bayan Bingley, “Yürüyüşe çıkmayı düşündüğünüzü bilmiyordum.” dedi şaşkınlıkla.
“Bizi çok üzdünüz…” diye cevapladı Bayan Hurst, “Dışarı çıkacağınızı haber vermeden kaçar gibi gittiniz.”
Ardından Bay Darcy’nin boşta kalan koluna girerek Elizabeth’i kendi hâline bıraktı. Yola yalnızca üç kişi sığabiliyordu. Bay Darcy kabalık ettiklerini anladı ve hemen, “Bu yol hepimiz için fazla dar. En iyisi ana yola çıkalım.” dedi.
Ama onlarla kalmak için en ufak bir isteği bulunmayan Elizabeth gülerek, “Hayır, hayır, siz böyle devam edin.” diye karşılık verdi, “Çok uyumlu bir grup oldunuz, harika bir manzara! Dördüncü katılırsa bütün güzellik bozulur. Hoşça kalın!”
Sonra neşeyle koşarak uzaklaştı. Bir iki gün içerisinde eve dönecek olmanın umuduyla dolaştıkça keyfi daha çok yerine geliyordu. Jane’in durumu çok daha iyiydi, öyle ki o akşam iki saatliğine odasından aşağı inebilecek gücü kendinde bulmuştu.
11
Hanımlar akşam yemeğinden kalktıktan sonra Elizabeth ablasına koştu ve onu üşümesin diye sarıp sarmalayarak aşağı indirdi. Arkadaşları kendisini sevinçle karşıladı; Elizabeth onları baylar gelmeden önce geçirdikleri o bir saat içinde oldukları kadar sevimli görmemişti hiç. İstedikleri zaman pek de güzel ve yerinde konuşuyorlardı. Katıldıkları bir eğlenceyi eksiksiz olarak veya komik bir fıkrayı nükteyle anlatabiliyorlar, tanıdıkları ile çekinmeden alay edebiliyorlardı.
Ne var ki erkekler geldiği zaman Jane artık onların ilgi odağı değildi. Bayan Bingley’nin gözleri hemen Darcy’ye yönelmişti ve tam bir şey söylemek için ağzını açacakken Darcy yürüyüp onu geçti. Doğrudan genç Bayan Bennet’ın yanına giderek kibarca ona geçmiş olsun dedi. Bay Hurst de hafifçe eğilerek ne kadar sevindiğini söyledi ama onunla uzun uzun ve hararetle ilgilenen Bay Bingley olmuştu. Neşeli ve ilgiliydi. İlk yarım saat, Jane oda değişikliğinden rahatsız olmasın diye ateşi güçlendirmekle geçti ve Jane, Bingley’nin isteği üzerine, kapıdan uzak olması için şöminenin diğer tarafına geçti. Ardından Bingley onun yanına oturdu ve başkasıyla pek konuşmadı. Karşı köşede el işine koyulan Elizabeth, olan biteni büyük bir keyifle izliyordu.
Çay bittiğinde Bay Hurst, baldızına oyun masasını hatırlattı ama boşuna… Baldızı, aldığı gizli istihbaratla Bay Darcy’nin kart oynamak istemediğini öğrenmişti. Bay Hurst kısa süre sonra açık açık kâğıt oynamak istediğini dile getirdiğinde bile karşılık alamadı. Bayan Caroline Bingley, eniştesini, kimsenin kâğıt oynamak niyetinde olmadığı konusunda ikna etti. Odadakilerin bu konuda ses çıkarmayışı da onun sözlerini onaylamış gibi oldu.
Bu durumda Bay Hurst’ün kanepeye uzanıp uyuklamak dışında yapacak bir şeyi kalmamıştı. Darcy eline bir kitap aldı, Bayan Bingley de aynısını yapmıştı, Bayan Hurst ise zamanının çoğunu bilezikleri ve yüzükleri ile oynamakla geçirirken ara sıra da kardeşinin Bayan Bennet ile olan sohbetine katılıyordu.
Bayan Bingley’nin dikkati, kitabını okumakta olan Bay Darcy’ye yoğunlaşmıştı, bir yandan da kendi kitabını okuyor ve sürekli ya bir şeyler soruyor ya da Darcy’nin sayfasına bakıyordu. Ama bir türlü onunla bir sohbet başlatamıyordu. Darcy sorularına kısaca cevap verip kitabını okumaya devam ediyordu. Sonunda sırf Darcy’nin kitabının ikinci bölümü diye seçtiği kitabından keyif almak için kendini zorlamaktan sıkılıp esneyerek, “Akşamı bu biçimde geçirmek ne güzel! Okumak gibisi yokmuş, buna karar verdim! Kitap şu dünyada insanı yorabilecek en son şey! Kendi evim olduğu zaman muhteşem bir kütüphane kurmazsam yazıklar olsun bana!” dedi.
Kimse karşılık vermedi. Ardından bir kez daha esnedi, kitabını bir kenara attı ve biraz eğlence bulmak umuduyla odayı şöyle bir süzdü; kardeşinin Bayan Bennet’a bir balodan bahsettiğini duyunca birden ona dönüp: “Hazır sözü geçmişken Charles, Netherfield’da balo düzenlemek konusunda gerçekten ciddi misin? Benden sana bir tavsiye; karar vermeden önce aramızda bulunan bazı kişilere mutlaka danış; bana kalırsa bazılarına balo, eğlenceden çok ceza gibi geliyor da…” dedi.
“Darcy’yi kastediyorsan eğer istiyorsa balo başlamadan gidip yatabilir. Baloya gelince, onun tarihi belirlendi bile ve Nicholls yeterli miktarda bademli çorba yapar yapmaz davetiyelerimi göndereceğim.” dedi Bay Bingley.
“Balolar daha farklı bir içeriğe sahip olsaydı kesinlikle daha çok zevk alırdım ama böyle toplantıların olağan gidişatında dayanılmaz derecede sıkıcı olan bir şey var. Eğer dans yerine sohbet odaklı olsaydı çok daha uygun olurdu.” diye karşılık verdi kardeşi.
“Çok daha uygun olurdu sanırım, sevgili Caroline, ama o zaman pek de baloya benzemezdi.”
Bayan Bingley cevap vermedi, az sonra da ayağa kalkıp odanın içinde yürümeye başladı. Zarif bir yapısı ve hoş bir yürüyüşü vardı ama etkilemeye çalıştığı Darcy inatla aralarındaki mesafeyi koruyordu. Duygularının verdiği çaresizlikle son bir girişimde bulundu ve Elizabeth’e dönerek dedi ki:
“Bayan Bennet, size de tıpkı benim gibi odada bir tur atmanızı öneririm. Aynı durumda o kadar oturduktan sonra çok rahatlatıcı oluyor, inanın bana.”
Elizabeth şaşırmıştı ama bu öneriye hemen uydu. Bayan Bingley inceliğiyle varmak istediği asıl hedefe ulaşmıştı. Bay Darcy başını kitaptan kaldırdı. Caroline’ın böyle dostane bir davranış sergilemesi onu en az Elizabeth kadar şaşırtmıştı. Farkında olmadan kitabını kapattı. Kendisine doğrudan ikiliye katılması teklif edilmişti ancak o, odadaki bu yürümenin arkasında iki muhtemel niyet sezdiğini ve onlara katılacak olursa bu niyetlerden birine müdahale etmiş olacağını öne sürerek teklifi reddetti. Ne demek istemişti? Caroline Bingley bu sözlerin ne anlama geldiğini öğrenmeye can atıyordu. Elizabeth’e sözlerinden bir anlam çıkarıp çıkarmadığını sordu.
“Hiçbir anlam çıkaramadım.” diye cevapladı Elizabeth, “Ama emin olun ki bize karşı sert davranmaya çalışıyor ve bu yaptığının ters tepmesinin tek yolu da bu konuda hiçbir şey sormamak olur.”
Ancak Bayan Bingley herhangi bir konuda Bay Darcy’yi bozmayı düşünmüyordu, bu yüzden de söz konusu iki niyet konusunda ısrarla ondan bir açıklama istedi.
“Açıklama yapmaya en ufak bir itirazım yok.” dedi Darcy, ağzını açma fırsatı bulur bulmaz, “Geceyi böyle geçirmeyi seçme nedeniniz ya birbirinize güveniyor olmanız ve konuşacak gizli şeylerinizin olması ya da en güzel görünüşünüzün yürürken ortaya çıktığının farkında olmanız. Eğer ilkiyse kesinlikle aranıza girmiş olurum, ikincisiyse de ateşin yanında oturarak sizi izlemek çok daha büyüleyici.”
“Ah! Şoktayım!” diye inledi Bayan Bingley, “Hiç bu kadar hınzırca bir şey duymamıştım. Nasıl cezalandırsak ki onu bu konuşması için?”
“Aklınıza koyduktan sonra daha basit ne var?” dedi Elizabeth, “Hepimiz birbirimizle uğraşabilir ve birbirimizi cezalandırabiliriz. Onunla dalga geçin, gülün. Samimi olan sizsiniz, nasıl yapılacağını sizin bilmeniz gerek.”
“Şerefim üzerine yemin ederim ki bilmiyorum! Emin olunuz, samimiyetim henüz bunu öğretmedi bana. Böyle sakin, laf altında kalmayan biriyle dalga geçmek! Hayır, hayır, işte o noktada bizi alt edebilir bence. Gülmeye gelince; dilerseniz ortada bir neden yokken gülmeye çalışarak kendimizi rezil etmeyelim. Bay Darcy’nin ekmeğine yağ sürmüş oluruz.”
“Bay Darcy’ye gülünmez, öyle mi?” diye haykırdı Elizabeth, “Bu ender görülür bir üstünlük doğrusu ve umarım öyle olmaya da devam eder, zira çevremdeki insanların çoğunun böyle olması benim için büyük kayıp olur. Gülmeye bayılırım da…”
“Bayan Bingley…” dedi Darcy, “Bana olabilecek en büyük övgüde bulundu. En aklı başında, en olgun kimseler, becerikli ve çok iyi adamlar bile, daha doğrusu onların çok yerinde olan en olgun hareketleri bile hayatta başlıca amacı alay etmek ve şaka yapmak olan biri tarafından gülünç bulunabilir.”
“Tabii ki…” diye cevapladı Elizabeth, “Var böyle insanlar ama umarım ben onlardan biri değilimdir. Umarım bilge veya iyi olanları alay konusu yapmıyorumdur. Ahmaklık, saçmalık, kapris ve tutarsızlık beni eğlendirir ve ben bunlara ne zaman olsa gülerim. Ama bana kalırsa bunların tamamı sizde olmayan şeyler.”
“Bu, sanırım kimse için mümkün olan bir şey değil. Ama ben yaşamım boyunca sık sık alay konusu olabilecek bu gibi zayıflıklardan kaçmaya çalıştım.”
“Kibir ve gurur gibi.”
“Doğru, kibir gerçekten de bir zayıflık ama gurur… Kişi gerçekten zekiyse gururunu her zaman iyi yönde kullanabilir.”
Elizabeth gülümsemesini saklamak için başını çevirdi.
“Bay Darcy’yi sorgulamanız bitti zannediyorum.” dedi Bayan Bingley, “Peki sonuç nedir?”
“Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki Bay Darcy’nin hiçbir kusuru yok. O da bunu açıkça kabul ediyor.”
“Hayır.” dedi Darcy, “Böyle bir iddiam olmadı. Yeterince kusurum var ama hiçbiri, umuyorum ki zekâyla ilgili değil. Karakterimle övünecek değilim. Pek albenisi olduğu söylenemez, kesinlikle herkesin hoşuna gidecek türde değil. İnsanların ahmaklıklarını ve ahlaksızlıklarını veya bana karşı yaptıkları yanlışları gerektiği kadar çabuk unutamam. Duygularım kolay kolay kabarmaz. Kindar olduğum bile söylenebilir belki. Birinden bir kere soğudum mu onun hakkındaki fikirlerim bir daha değişmez.”
“Bu gerçekten bir kusur!” diye bağırdı Elizabeth, “Yatışmayan kin kişiliğe düşen bir gölgedir. Ama siz kusurunuzu gayet güzel seçmişsiniz. Ben bununla cidden dalga geçemem. Benden yana rahat olun.”
“Kanaatime göre herkesin yapısında kötülüğe meyil var; doğal bir kusur bu, en iyi eğitimin bile üstesinden gelemediği…”
“Ve sizin kusurunuz da herkesten nefret etme eğilimi.”
“Ve sizinki de…” diye cevapladı Darcy gülümseyerek, “İnsanları inadına yanlış anlamak.”
“Biraz müzik dinleyelim bakalım…” diyerek iç geçirdi Bayan Bingley, içinde yer almadığı bir konuşma onu sıkmıştı, “Louisa, Bay Hurst’ü uyandırırsam kusura bakmazsın değil mi?”
Kız kardeşinin buna en ufak bir itirazı yoktu. Ve piyano açıldı. Birkaç dakika boyunca olanları düşünen Darcy söylediklerinden pişman değildi. Elizabeth’e fazla ilgi göstermenin tehlikesini hissetmeye başlamıştı.
12
Kardeşiyle vardıkları kararın sonucu olarak Elizabeth ertesi sabah annesine mektup yazıp gün içinde arabanın kendilerine yollanmasını rica etti. Ama kızların ertesi salıya kadar Netherfield’da kalacaklarını, böylece Jane’in misafirliğinin bütün bir hafta süreceğini düşünmüş olan Bayan Bennet bu haberi sevinçle karşılayamadı. Bu nedenle verdiği cevap, özellikle eve dönmek için sabırsızlanan Elizabeth’in hoşuna gitmedi.
Bayan Bennet yolladığı mesajda arabanın salıdan önce yollanamayacağını belirtiyor, mektubunun sonuna iliştirdiği notla da Bay Bingley ve kız kardeşi, daha uzun kalmaları için ısrar edecek olurlarsa kendisi için hiçbir mahsuru olmayacağını ekliyordu. Ancak Elizabeth misafirliklerini uzatmama konusunda kesin kararlıydı ve kalmalarının teklif edilmesini beklemediği gibi aksine gereğinden fazla kaldıklarının düşünülmesinden korkuyordu; bu yüzden de hemen Jane’i, Bay Bingley’nin arabasını ödünç istemeye zorladı, enine boyuna konuştuktan sonra o sabah yola çıkmayı planladıklarını söylemeye karar verdiler, böylece araba rica edildi.
Bu karara herkes karşı çıktı. Jane’i hazırlamak için, hiç olmazsa ertesi güne dek kalmaları konusunda yeterince ısrar edildi. Sonunda da gidişlerinin ertesi güne ertelenmesine karar verilmişti. Ancak Bayan Bingley sonradan bu ısrarı için pişman olmuştu çünkü kardeşlerden birine duyduğu kıskançlık ve nefret, diğerine duyduğu sevgiyi fazlasıyla aşıyordu.
Evin sahibi bu kadar erken gidecekleri için gerçekten üzülmüştü ve sürekli Bayan Bennet’ı bunun kendisi için tehlikeli olacağına, henüz tam olarak iyileşmediğine ikna etmeye çalıştı; ama Jane haklı olduğunu düşündüğü zaman kararından dönmezdi.
Bay Darcy haberi hoşnutlukla karşıladı. Elizabeth Netherfield’da yeterince uzun kalmıştı. Kendisini rahatsızlık verecek kadar fazla etkilemişti. Ayrıca Bayan Bingley ona kaba davranıyor, kendisini de her zamankinden daha çok bunaltıyordu. Elizabeth’i beğendiğini gösteren bir harekette bulunmamaya özellikle dikkat etmek gibi akıllıca bir karara vardı. Genç kızda mutluluğunu etkileyecek bir konumda olduğu umudunu uyandırabilecek her şeyden sakınacaktı. Eğer böyle bir fikir uyandırdıysa son günkü davranışının bunun kuvvetlenmesinde veya yok edilmesinde büyük etkisi olacağını biliyordu.
Kararına sadık kalarak tüm cumartesi boyunca onunla taş çatlasa on kelime konuştu ve bir keresinde yarım saat boyunca yalnız kalmalarına karşın kendini yalnızca kitabına verdi; Elizabeth’e bakmadı bile.
Pazar günü, sabah ayininden sonra neredeyse hepsinin dört gözle beklediği ayrılık gerçekleşti. Bayan Bingley’nin Elizabeth’e gösterdiği nezaket de Jane’e olan sevgisi de bir anda artmıştı ve ayrılırlarken Jane’e, Longbourn’da veya Netherfield’da kendisini görmenin her zaman büyük bir zevk olacağını söyleyip kıza sevgiyle sarılırken Elizabeth’le bile el sıkışmıştı. Elizabeth büyük bir neşeyle herkese veda etti.
Evde anneleri onları pek de sıcak karşılamadı. Gelmeleri Bayan Bennet’ı telaşlandırmıştı. Bu kadar sıkıntı yarattıkları için onları ayıplamıştı, Jane’in yeniden üşüteceğinden de emindi. Ama babaları hoşnutluğunu pek az sözcükle belirtmiş olmasına karşın kızlarını görmüş olmaktan çok memnundu, onların aile içindeki önemini hissetmişti. Bir araya geldiklerinde ettikleri akşam sohbetleri, Jane ve Elizabeth’in yokluğunda canlılığını büyük ölçüde yitirmiş, anlamını neredeyse tamamen kaybetmişti.
İki kız, Mary’yi her zamanki gibi müzik ve insan doğası üzerine harıl harıl çalışırken buldular. Hayranlık uyandıracak yeni alıntıları, ders alınacak yeni adabımuaşeret gözlemleri vardı. Catherine ve Lydia’nın ise onlara verecek yeni haberleri vardı. Geçen çarşambadan beri alayda pek çok şey yapılmış, pek çok şey söylenmişti. Subayların birkaçı geçenlerde enişteleriyle yemek yemişti, bir ere dayak atılmıştı ve Albay Forster’ın evleneceğinden de ciddi bir şekilde bahsedilmişti.
13
Bay Bennet eşine, ertesi gün kahvaltı masasında, “Canım umarım bu akşam iyi bir yemek hazırlatıyorsunuzdur çünkü yemekte misafirimiz olacağını sanıyorum.” dedi.
“Kimi kastediyorsunuz hayatım? Benim beklediğim kimse yok, olur da Charlotte Lucas gelmezse… Sanırım benim yemeklerim onun için yeterince iyidir. Böylesini kendi evinde yediğini hiç sanmam.”
“Bahsettiğim kişi bir beyefendi ve yabancı biri.”
Bayan Bennet’ın gözleri parladı: “Bir beyefendi ve yabancı biri! Bay Bingley tabii ki! Jane, neden hiç haber vermedin, seni sinsi! Eh, Bay Bingley’yi görmek beni çok mutlu eder. Aman Tanrı’m! Şanssızlığa bak! Bugün balığımız yok! Lydia, bir tanem, zili çal. Hill’le konuşmam gerek, şimdi, hemen!”
“Bay Bingley değil.” dedi eşi, “Hayatım boyunca hiç görmediğim biri.”
Bu herkesin merakını uyandırmıştı ve Bay Bennet, eşi ile beş kızı tarafından aynı anda merakla sorguya çekilmenin keyfini çıkardı.
Onların merakıyla bir süre eğlendikten sonra açıklamasını yaptı: “Bir ay kadar önce bu mektubu aldım, ortada hemen ilgilenilmesi gereken hassas bir durum olduğu için de iki hafta kadar önce cevap yazdım. Mektup, yeğenim Bay Collins’tendi, yani ben ölünce canı istediği an sizi bu evden atabilecek olan adam.”
“Aman Tanrı’m!” diye haykırdı eşi, “Lafını duymaya bile dayanamıyorum! Lütfen o rezil adamın ismini anmayın. Bence dünyadaki en zor şey, mülkünün miras ipoteğiyle kendi çocuklarının elinden alınmasıdır ve eminim ki sizin yerinizde olsaydım uzun zaman önce bu konuyla ilgili bir şey yapardım.”
Jane ve Elizabeth, annelerine miras yasalarını anlatmaya çalıştılar. Bunu daha önce de sık sık yapmaya çalışmışlardı ancak Bayan Bennet bu konuda mantıklı davranamıyordu. Bir mülkün beş kızı olan bir aileden alınıp kimsenin umursamadığı bir adama verilmesinden dolayı yana yakıla şikâyet etmeyi sürdürdü.
“Pek tabii ki çok adaletsiz bir durum bu.” dedi Bay Bennet, “Ve hiçbir şey Bay Collins’i Longbourn’un vârisi olma suçundan kurtaramaz. Ama mektubunu dinleyecek olursanız belki kendini ifade ediş tarzı sizi biraz yumuşatabilir.”
“Hayır, eminim ki yumuşamam; ayrıca size mektup yazması da çok küstahça ve ikiyüzlüce. Böyle sahte dostluk gösterilerinden nefret ederim. Ne demeye o da babası gibi sizinle kavga etmiyor?”
“Haklısınız. Bu noktada bir oğula yakışır şekilde kararsız kaldığı anlaşılıyor, dinleyin:
Hunsford, Westerham yakınları, Kent, 15 Ekim
Sayın Beyefendi,
Siz ve rahmetli sevgili babam arasındaki münakaşa beni oldum olası çok rahatsız etmiştir ve onu kaybettiğim kara günden beri pek çok kez bu anlaşmazlığı düzeltmek istedim. Ama kendi kuşkularım beni bir süre bundan alıkoydu. Babamın çatışmaktan her zaman büyük zevk aldığı biriyle iyi ilişkiler kurarak onun anısına saygısızlık etmekten korktum.”
Bay Bennet burada eşine dönerek, “İşitiyor musunuz Bayan Bennet?” dedikten sonra mektuba devam etti:
“Ancak bu konudaki kararımı verdim; Paskalya’da papazlığa atandım ve Sör Lewis de Bourgh’ün dul eşi saygıdeğer Catherine de Bourgh’ün himayesine girme ayrıcalığına mazhar oldum; kendileri cömertliği ve yardımseverliğiyle beni bu bölgenin papazlığını yapma görevine layık gördüler. Büyük bir istekle devralacağım bu görevde hanımefendiye duyacağım saygı ve minnettarlık ile İngiltere Kilisesi tarafından tayin edilen ayin ve törenleri düzenleyeceğim. Ayrıca bir din adamı olarak etki alanım içindeki tüm ailelerde huzuru sağlamanın ve korumanın görevim olduğunu düşünüyorum. Tüm bu durumlar sebebiyle iyi niyetli girişimimin samimiyetinden kuşku duymayacağınızı ve Longbourn’daki mülkünüzün yeni mirasçısı olmamı görmezden geleceğinizi umarak uzattığım bu zeytin dalını geri çevirmemenizi diliyorum. Sevgili kızlarınızın incinmesine yol açmak bana yalnızca üzüntü verir. Bunun için özür dilememe izin veriniz. Ayrıca sizi temin ederim ki bu konuda kızlarınızın her türlü zararını telafi etmeye hazırım. Ama bunu sonra konuşalım. Evinize konuk olmamda bir sakınca yoksa 18 Kasım Pazartesi günü saat dört civarında sizin ve ailenizin huzurunda bulunma ve gelecek cumartesi akşamına kadar konukseverliğinize layık olma mutluluğunu yaşamak istiyorum. Sağ olsun Leydi Catherine, başka bir papaz görevimi sürdürdüğü sürece pazar günleri işimin başında bulunmamama itiraz etmiyor. Eşiniz ve kızlarınıza en içten saygılarımla, duacınız ve dostunuz William Collins.”
“Bu yüzden, saat dörtte barışmak isteyen bu beyefendiyi konuk edebiliriz.” dedi Bay Bennet mektubu katlarken, “Vicdan sahibi ve çok kibar bir genç adama benziyor, çok değerli bir ahbaplığımız olacağından kuşkum yok, özellikle de bizi yeniden ziyaret etmesi konusunda Leydi Catherine bu kadar anlayışlı ise…”
“Kızlarla ilgili söyledikleri çok anlamlı. Eğer onlarla ilgili bir yardım niyeti varsa ona engel olmam.”
“Her ne kadar gönlümüzü nasıl almayı düşündüğünü tahmin etmek zor olsa da bu dileği iyi niyetini gösterir.” dedi Jane.
Elizabeth adamın en çok Leydi Catherine’e olan olağanüstü saygısından ve kilisesine gelecek insanları gerektiği zaman vaftiz edecek, evlendirecek ve defin işlemlerini yapacak olmasından etkilenmişti.
“Tuhaf birine benziyor bence.” dedi, “Çözemedim. Üslubunda fazla havalı olan bir şey var. Ayrıca yeni mirasçı olduğu için özür dilemekten kastı ne olabilir? Öyle bile olsa yardım edeceğini düşünemeyiz. Sizce gerçekten duyarlı bir adam olabilir mi efendim?”
“Hayır hayatım, sanmam. İçimden bir ses tam tersi bir adamla karşılaşacağımızı söylüyor. Mektubunda itaatkârlık ve kibir karışımı bir hava var ki bu da oldukça mantıklı. Onu görmek için sabırsızlanıyorum.”
“Kompozisyon bakımından mektubu pek kusurlu görünmüyor. Zeytin dalı fikri pek de yeni değil ama bence çok iyi ifade edilmiş.” dedi Mary.
Catherine ve Lydia’ya göre mektup ve yazarı zerre kadar ilginç değildi. Kuzenlerinin kırmızı ceketli bir üniformayla gelmesi neredeyse imkânsızdı; oysa haftalardan beri başka renkte giyinmiş bir erkeğin arkadaşlığından keyif almıyorlardı. Annelerine gelince, Bay Collins’in mektubu onun kötü düşüncelerini büyük ölçüde gidermişti; konuğunu, eşi ve kızlarını şaşırtacak bir soğukkanlılıkla bekliyordu.
Bay Collins tam da belirttiği saatte gelmiş ve tüm aile tarafından büyük bir nezaketle karşılanmıştı. Bay Bennet az konuşmuştu ama hanımlar muhabbete dünden razıydı. Bay Collins’in de bu yolda ne teşvik beklediği ne de susmaya niyetli olduğu görülüyordu. Uzun boylu, iri yapılı, yirmi beş yaşında, genç bir adamdı. Ağırbaşlı ve haşmetli bir havası vardı, davranışları da çok resmî idi. Oturduktan kısa süre sonra Bayan Bennet’a böyle hoş kızlardan oluşan bir ailesi olduğu için uzun uzun övgüde bulunmuş; kızlarının güzelliğini çok duyduğunu ama o anda duyduklarının gördüklerinin yanında hiçbir şey olduğunu söylemiş; annelerinin, zamanı gelince hepsinin kaderinde iyi birer evlilik yapmak olduğunu göreceğinden kuşkusu olmadığını da eklemişti. Bu iltifatlar, bütün dinleyicilerin zevkine uymuyordu ama her türlü övgüye açık olan Bayan Bennet karşılık vermeye dünden razıydı:
“Çok naziksiniz beyefendi, böyle olacağından eminim ve bütün kalbimle bir an önce bunun gerçekleşmesini diliyorum, yoksa yoksulluk çekecekler. Durum pek tuhaf!”
“Sanırım bu evin ipoteğini kastediyorsunuz.”
“Ah! Bayım, doğrusunu isterseniz evet. Bu, kızlarım için çok ağır bir durum, kabul etmelisiniz ki… Suçu size atıyor değilim, biliyorum ki dünyada bu işler kısmet işi. Miras nasıl ipoteğe girer ve elden çıkar, hiç anlamıyorum.”
“Nazik kuzinlerimin yaşadığı zorluğun farkındayım ve bu konuda söylenebilecek çok şey var. Ama aceleci ve küstah olmamaya da özen gösteriyorum. Ancak sizi temin ederim ki ben buraya genç hanımlara beğenmeye hazır olarak geldim. Şu anda daha fazlasını söylemeyeyim ama belki birbirimizi biraz daha iyi tanıdığımızda…”
Yemek zili çaldığından sözü kesildi, kızlar da birbirlerine bakıp gülümsediler. Bay Collins’in hayranlığını kazanan yalnızca onlar değildi. Salon, yemek odası ve tüm mobilya incelenmiş ve övülmüştü; onun her şeyi beğenmesi, bütün bunları gelecekteki mal varlığı olarak gördüğü düşüncesi keyfini kaçırmasaydı Bayan Bennet’ın kalbini fethedebilirdi. Sırası gelince yemek de övgüden nasibini aldı, Collins bu muhteşem aşçılığı hangi zarif kuzinine borçlu olduğunu öğrenmek için hayli üsteledi. Ancak bu noktada Bayan Bennet kendisine gelerek biraz sert bir dille aşçı tutabilecek güçlerinin olduğunu ve kızlarının hiçbirinin mutfakla işi olmadığını dile getirdi. Collins onu incittiği için af diledi. Bayan Bennet ses tonunu biraz yumuşatarak hiç kırılmadığını söylese de özürler çeyrek saat boyunca sürdü.