Kitabı oku: «Ahmet Baytursınulı», sayfa 4
Sonuç
Kazakistan bugün ‘bağımsız’ bir ülke ise bunu, 20. yüzyıl başındaki ‘Alaş Orda’ hareketine ve onun mensuplarının kültür politikalarına borçludur. O dönemde planlanan dil, tarih, kültür ve eğitimle ilgili birçok düzenleme ve proje ülkenin her geçen yıl biraz daha ilerlemesi ve gelişmesini sağlamıştır. Bunda ‘Alaş’ kahramanlarının büyük bir payı vardır. Bugün Kazak Türkçesi devlet dili ise, devletin resmî dili olarak kabul edildiyse, eğitim ve öğretim hayatında gerekli yeri aldıysa, Kazak tarihi ve kültürü gelecek nesillere arzu edilen şekilde öğretilebiliyorsa bu, Alaş aydınlarının attığı temellerin sağlamlığını ve ilmî yapısını göstermektedir.
‘Alaş Orda’ hareketinin güçlü sesi Ahmet Baytursınulı ve onun gibi millî uyanışı gerçekleştirmek için çaba harcayan düşünür ve yazarlar, daha o dönemdeki mücadeleleri ile bugünkü Kazakistan’ın temellerini atmış ve tarih sayfasında hak ettikleri onurlu yeri almışlardır.
Kaynakça
Alibekiroğlu Sertan (2005). Kazak Âlimi Ahmet Baytursunoğlu’nun Hayatı ve Eserleri, (Danışmanı: Doç. Dr. Vahit Türk), Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep.
Baytursınulı Ahmet (1991). Aq jol, Jalın, Almatı.
Biray Nergis (2011). Ahmet Baytursınulı -Şiirleri Üzerinde Dil ve Üslup İncelemesi-, Bilge Oğuz Yayınları, İstanbul.
Çotuksöken Yusuf (2013). ‘Türk Aydınlanmacılığının Dili’, Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (İLKE), Atatürk’ün Doğumunun 125. Yılı ve Cumhuriyetimizin 83. Yılı Özel Sayısı, s. 71 – 83.
Kazak SSR Ğılım Akademiyası M. O. Ävezov atındağı Ädebiyet jäne öner institutı (1989). Baytursınov Ahmet – Şığarmaları, Jazuvşı, Almatı.
Koç Kenan, İşina Almagül; Korganbekov Bolat (2007). Kazak Edebiyatı, C. I -(Kazak Folkloru ve Sovyet Dönemi öncesi Kazak Edebiyatı), IQ Kültür Sanat Yayınları, İstanbul.
Türk, Vahit (1999). ‘Ahmet Baytursunoğlu ve Dil Çalışmaları’, Prof. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu, Türk Dünyasında Dil ve Edebiyat Hareketleri Bilgi Şöleni, (26 Haziran) Ankara, s.1–5.
AYDINLANMA HAREKETİ ALAŞ FİKİRLERİNİN AHMET BAYTURSINULI’NIN ESERLERİNDEKİ YANSIMASI 11
Kazak Türklerinin millî uranı olarak bilinen Alaş sözcüğü, vaktiyle ‘Kazak, Özbek ve Nogayların hepsi için ortak millî bir parola olarak kullanılmıştır. Togan, ilk cildi 1972’de Almatı’da yayımlanan Kazak Sovyet Ansiklopedisi’nde Alaş sözcüğünün ‘Deşti Kıpçak’ anlamında kullanıldığını, Kazak Türklerine ‘Kazak’ denilmeden önce onların ilk olarak bu adla anıldıklarını ifade eder (Togan 1947: 31/ Türkistan). Ayrıca ‘Türk boyları arasında ilk defa Kazak adını alanların Oğuz, Kıpçak ve Kanglılar olduğunu’ da belirtir (Oraltay 1973: 17). Oraltay ise, Togan’ın bu tespitlerinden hareketle ‘Alaş’ sözcüğünün bütün Türk boylarına ait tarihî bir maziye sahip olabileceğini dile getirir (1973: 20).
Togan, ‘Alaş’ sözcüğünün ilk anlamını ‘millî mesele mevzuu bahis olunca ve millî düşmanlarla karşılaşılınca kullanılan Kazak Türklerinin uranı’ olarak açıklar. Sözcüğün ayrıca ‘memleket ve ulus’ anlamlarına geldiğini de ifade eder (1947: 497). Alaş sözcüğü, Kazakistan tarihinde, kültüründe, dilinde topluma yön veren ve derin izler bırakan bir hareketin olarak kullanılmıştır.
Alaş veya Alaş Orda, Rusya’nın Kazakistan’ı ekonomik ve sosyal problemlerin içine atıp sömürge durumuna getirme planlarına karşı çıkan Kazak aydınları tarafından 20. yüzyılın başlarında (1905) ortaya konulan millî çizgideki hareketin ve bu adla kurulan Kazak siyasî partisinin adıdır. Bu süreçte Rusya tarafından Kazakların verimli otlaklarına el konulur, halkın mal mülkü resmen devlet mülkü ilan edilir, bu verimli topraklara Slav göçmenler yerleştirilir, bütün bu toprak kayıplarının ardından göçer Kazakların hayvan sayılarında da büyük azalmalar başlar ve Kazak konargöçerleri hayvanlarını otlatmak için Çin gibi başka ülkelerin topraklarına göçmeye başlarlar. Bu tür olaylar sonrasında Kazak halkının büyük bir bölümü fakirleşir, halk büyük bir kıtlıkla karşı karşıya kalır (Koygeldiyev 1995: 50-51). Bütün bu olanların ardından 1905 Rus ihtilali ve II. Çar Nikola’nın demokratik özgürlükler ilan ettiği bildirisi sonrasında yüksek okullardan mezun, şuurlu Kazak aydınları, gizli bir Kazak hareketi başlatırlar. Bunların içinde Alihan Bökeyhan (1866-1937), Ahmet Baytursın (1873-1937), Mirjakıp Duvlat (1885-1937), Mustafa Şokay (1890-1941), Hâlil Dostmuhammed (1883-1939), Muhtar Avezov (1897-1961), Mağjan Jumabay (1893-1937) gibi aydınları saymak mümkündür (Kendirbai 2002: 1132).
Alaş aydınları, temel olarak 20. yüzyılın başında milletin bağımsızlığı için mücadeleye başlamışlar, toplumun maddi ve manevi gelişmesi, siyasi alandaki asıl hazinesinin dil olduğuna da özellikle dikkat çekmişlerdir. Alaş hareketinin amaçları, Türkistan’da hayatın çağdaş hale getirilmesi, Kazak ve Kırgızların kültürlerini hür bir şekilde yaşayabilmeleri, Türkistan bölgesine yerleşen Rusların buradan uzaklaştırılmasıdır. Alaş hareketi, Türkistan Müslümanları Kongresi, Türkiye’deki Jön Türkler, İtil-Kama bölgesindeki Mir Sultan Galiyev’in kurduğu Türk-Tatar Komitesi ile de iş birliği yapmıştır (Biray 2015: 5).
Alaş’ın ilk büyük kurultayı 1905 yılı Haziran ayında Karkaralı’da 14.500 Kazak Türkünün katılmasıyla gerçekleşir. Bu toplantının hatip, idareci ve düzenleyicilerinin hepsi Alaş mensuplarıdır (Togan 1947: 346).
Kazak liderleri bu ilk süreçte Rus Müslümanlarının toplu hareketlerine katılmış, Rus Kadetlerinin12 fikirlerini kabullenmiş ve paylaşmışlardır. 1905 sonrasında Kazak aydınları ve liderleri bilimsel ve edebi eserlerini de yayımladıkları yayıncılık çalışmaları ile ilgilenmişlerdir. Bunlar içinde ‘Serke (1907)’, ‘Kazak Gazetesi (1913-1918, Troitsk)’, ‘Kazakstan (1911-1913,Ural)’, ‘Dala (1911-13)’, ‘Eşim Dalası (1913, Petropavlosk)’, Sarı-Arka (1917-19, Semipalask)’, ‘Birlik Tuvı (1917, Taşkent)’, vs. ilk örnekler olarak kabul edilebilir (Kendirbai 2002: 1135). Zaten Rusların sıkı takibi altında yayımlanan bu dergi ve gazeteler, buralarda basılan yazılara bahaneler bulunarak kısa süre içinde kapatılır.
Kazak toplumunun geri kaldığı hususunda aynı düşüncede olan aydınlar, yerleşik hayata geçilmesinin gerekliliği konusunda da hem-fikirdiler. Kazak kimliğine sahip çıkmak da bu süreçte önemli olarak görülmüş, aydınlar Kazak dilinin korunması ve edebiyatının geliştirilmesi ile Kazak kimliğinin korunabileceğine inanmışlardır.
Şubat 1916’da Baytursın ve Bökeyhan, I. Dünya Savaşı sırasında Kazakların askere alınmaları ve döndüklerinde onlara toprak bağışlanması konusunda idareyle görüşmeler gerçekleştirirler. Ancak, Kazak bozkırında ve Taşkent’te bu iki lideri dinlemeyen halkın isyanlarının başlaması, Rusların silahsız ve güçsüz insanların yaptığı bu ayaklanmaları kanlı bir şekilde bastırması, Kazakların mallarının yağmalanması sonunda Çin’e ilk büyük Kazak göçü gerçekleşir (Asfendiyerov 1994: 108-109).
21-28 Temmuz 1917’de Orenburg’da yapılan ve ‘Umumî Kırgız Kurultayı’ olarak bilinen Ñ. Kongre’de devlet yönetimi, toprak problemleri ve hukuk sistemi masaya yatırılır, bölgesel ve millî özerklikten bahsedilse de bu konu hiç tartışılmaz. Bu toplantıda eğitim problemleri, din ve kadın konuları da ele alınır. Kongrede bir Kazak siyasi partisinin kurulması da istenir ve tasarı programının hazırlanması için aydınlardan bir grup görevlendirilir. Bökeyhan, Baytursın, Duvlat, Gumarov, Turmukhamedov, Jandibayeva ve Birimjanov tasarı programını hazırlar ve bu program 21 Kasım 1917’de Kazak Gazetesinde yayımlanır (Kendirbai 2002: 1140).
Alaş Orda millî hareketinin ele aldığı önemli konulardan birisi de eğitim olmuştur. Onlar devletten ayrı, uluslararası ve parasız eğitim istiyorlar, öğretim kadrosunun seçimle görevlendirilmesini, ilk okullarda eğitim öğretim dilinin Kazak Türkçesi olmasını, Kazak ortaöğretim okulları ve üniversitelerinin de kurulması gerektiğini ifade ediyorlardı. Bu süreçte parti hâline gelemeyen Alaş Orda özerk hareketi yine de büyük bir güç hâline gelmiştir.
8-13 Aralık 1917’de Orenburg’da yapılan II. Genel Kazak Kurultayı’nda Türkistan’ın millî istiklalini ilan eden müstakil hükûmetin adı ‘Alaş Orda’ olarak verilir, böylece Alaş Orda hükûmeti 13 Aralık 1917’de resmen kurulur, başkanlığına Alihan Bökeyhan, Millî Eğitim Bakanlığına da Ahmet Baytursın getirilir (Oraltay 1973: 31). Alaş Orda Hükûmetinin başkenti olarak Semipalask (Alaş; eski adı Yeditam) ilan edilir.
Özerk Alaş Orda devletinin kurulması ve Kazak ordusunun teşkilatlandırılması bu kurultayda ele alınan konuların içinde yer alır. Bu kongredeki kararlara göre bu topraklar, Alaş halkının kendi malıdır, bu topraklarda yaşayan bütün halk, bu devlet sınırları içerisinde millî ve kültürel özelliklerine sahip olarak devlet kurumlarında da temsil edilecektir. Bu kongrede ayrıca beş üyeden oluşan eğitim komisyonu da seçilmiştir. Komisyon, ‘maarif işlerine ehemmiyet verilmesi, eğitimin herkesin ana dilinde yapılması’ (Oraltay 1973: 30) yönünde kararlar alır ve görevlerini şu şekilde belirler: İlk ve orta okullar için ders kitapları, öğretmenler için rehber kitaplar, eğitim ilkelerini belirleyen kılavuzlar hazırlamak ve eğitim programlarını oluşturmak; Kazak imlası üzerinde çalışıp yazı dilindeki imla kurallarını belirlemek; yararlı kitapları Kazak Türkçesine çevirmek.
‘Türkistan’a istiklal’ talep eden, Beyaz Rusların da Kızıl Rusların da şiddetle karşı çıktıkları bir hareket olan Alaş Orda, 3 Haziran 1920’de Kirrevkom’un emri üzerine ortadan kaldırılır. Sovyetler, başlangıçta kendi iktidarlarını güçlendirmek için Alaş liderlerini kullanmış ve devlet kurumlarında çalışmalarına izin vermiş; Alaş liderleri, takip edilmeyecekleri yönünde bir karar (3 Haziran 1918 VTSIK Kararnamesi) alınmasına rağmen takibat altında tutulmuş ve 1930’lu yıllarda Stalin’in kızıl kırgını sırasında idam edilmişlerdir (Kendirbai 2002: 1147). Alaş aydınları bu süreçte bile eğitimle ilgili çalışmalara imza atmaktan geri durmamıştır.
Alaş Partisi ve Alaş Orda hükûmeti yöneticileri sadece Türkistan’da değil bütün Rusya Türk Müslümanları arasında hatta bütün Türk dünyasında aydın ve bilgili kimseler olarak kabul görmüş, Ceditçilik hareketi içinde yerlerini almış ve taktir edilmişlerdir.
Bu makalenin ilk bölümünü, Alaş Orda’nın ortaya koyduğu dil ve eğitimle ilgili çalışmaların neler olduğu ve hangi çalışmaların yapıldığı konusu oluşturmaktadır.
İlk olarak Alaş döneminde Alaş aydınlarının dil ve eğitim konusunda ne tür kararlar alıp çalışmalar yaptığından kısaca bahsedelim. Alaş aydınları, Kazak bilim dünyasının önemli alanlarından biri olan dilbilimin temelini atmışlardır. Onlar, dili korumak, geliştirmek, kullanım alanını genişletmek konusundaki sorumlulukları dile getirerek Kazak Türkçesinin siyasi, sosyal, toplumsal seviyesine özellikle önem vermişlerdir. Dil, kültür ve eğitime ilk defa bu kadar önem verilen dönem Alaş dönemidir. Alaş aydınlarına göre dil, milleti koruyan en kuvvetli araçtır. Ahmet Baytursın bu konuda: ‘Ana diliyle konuşan, ana diliyle yazan halkın millîliği, halkı bitmeden bitmez. Milletin korunmasına da yok olmasına da sebep olan şeyler içinde en kuvvetlisi dildir’ (Tileşov 2016) der.
Alaş partisi programında ‘okulların kapısının herkese açık olduğu, ilk okulların ana dille eğitim vereceği, Kazak Türklerinin ana dilleriyle eğitim veren orta öğretim kurumları ve üniversite açacağı, okumakla ilgili her şeyin özerk olacağı, hükûmetin eğitim işine girmeyeceği, profesör ve öğretmenlerin seçimle göreve getirileceği, kütüphaneler açılması gerektiği, gazete çıkarmak, kitap yayımlamak için özgürlük verileceği’ yer almaktadır (Süleymanova 2016).
Yazı dilinin millîleştirilmesi ve buna bağlı olarak oluşturulan millî yazılı edebiyat da hem tür hem tarz bakımından da sistemli bir hale getirilmiş, zenginleştirilmiştir. Bunun yanında Kazak basın yayını da bu dönemde millî bir içerikle yayın hayatında yerini alır. Alaş aydınları ayrıca ders kitapları yazmak ve eğitim sistemini düzenlemek konusuna da emek vermişlerdir. A. Bökeyhan tarih, folklor ve sosyoloji alanlarında, A. Baytursın, 1912’den 1929’a kadar devam ettirdiği ders kitapları sahasında, H. Dosmuhammed tıp, biyoloji, dilbilim alanlarında, M. Tınışpay tarih alanında, M. Duvlat dilbilim, edebiyat ilmi ve matematik alanlarında, J. Aymavıt psikoloji ve edebiyat biliminde, T. Şoşanulı dilbilim ve ders kitapları alanında kitap ve makaleleri ile Alaş’ın ilmî yayın hareketini de canlandırmışlardır. Bu eserlerle birlikte yazı dilinin imla kurallarının belirlenmesi, başka dillerin Kazak Türkçesine etkileri, kelime yapımı, söz dizimi gibi alanlarla ilgili konular üzerinde çalışmalar başlatılmış, Kazak Türkçesinin kendi yapısını, sadeliğini, güncelliğini kaybetmemesi ve koruması yönünde fikir alışverişinde de bulunulmuştur. Alaş aydınlarının diğer bir çalışma alanı terim bilimdir. Onların terim türetme yöntemleri ve sistemleri bugünkü Kazak terim bilim alanında hâlâ kullanılmakta ve geliştirilmektedir. Dönemin ediplerinin başka dillerden ve Türk lehçelerinden yaptıkları çeviri ve aktarmalar vasıtasıyla çeviri bilim alanı kurulmuş ve gelişmiştir. Özellikle ilmî aktarmalar hem sayısı hem de türü açısından dikkate değerdir. Kurultaylarda kayda geçirilen karar ve kurallarla birlikte resmi dil de sistemi hale gelmeye başlamıştır. Bu ana dil olan Kazak Türkçesinin devlet dili olma sürecinin başlangıcı da olmuştur (Tileşov 2016).
Alaş dönemi aydınlarının ele aldığı konular, Baytursın tarafından teori olarak planlanan ve gerçekleştirilmeye çalışılan konulardır. Bu alanda teorileriyle Kazak dilbiliminin temellerini de atan, bahsedilen alanlardaki çalışmaları gerçekleştiren ve eserlerde ‘Alaş’ın teorisyeni’ olarak kabul edilen Ahmet Baytursın’dan kısaca bahsedildikten sonra onun Alaş tarafından belirlenen dil ve eğitim çalışmalarına ne kadar ve nasıl katkılarda bulunarak neleri gerçekleştirdiği ele alınmaktadır.
Ahmet Baytursın (1873-1937) bütün Türkistan’ın taktirini kazanmış şair, yazar, eğitimci, gazeteci, dil bilimci ve siyasetçidir. ‘Alaş hareketinin teorisyeni’ olarak da anılmıştır. 1873 yılında Kazakistan’ın Torgay vilayeti Sarıtübek Köyü’nde doğan Baytursın, ilk ve orta okul eğitimini Torgay’da aldıktan sonra Orınbor’daki yüksek öğretmen okulunu bitirmiş ve 1895-1909 yılları arasında Kazakistan’ın farklı bölgelerinde eğitimci olarak görev yapmıştır.
Baytursın, 1904 yılında Kırık Mısal/Kırk Misal adlı eserini yayımlamıştır. Onun ilmî çalışmalarının başlangıcını 1901 yılı olarak göstermek hata olmayacaktır. İlmî alandaki çalışmaları 1919 yıllarına kadar devam etmiştir.
Ahmet Baytursın, Alaş (1905) millî hareketinin ve Alaş Orda partisinin kurucularındandır. 1913-1918 yılları arasında bu hareketin ve Türkistan tarihinin önemli yayın organlarından biri olan Kazak Gazetesini çıkarır. Ayrıca bu gazetenin baş yazarlığını da yapar. Aslında bu gazetenin çıkarılmasından önceki birçok dergi ve gazetenin kurucuları ve yazarları arasında onu görmek mümkündür.
Baytursın, 1910 yılında Masa/Sivrisinek adlı şiir kitabını yayımlar.
13.12.2017 tarihinde Türkistan’ın millî hükûmeti Alaş Orda’nın Millî Eğitim Bakanı olarak görevlendirilir. Sovyet Rusya’nın Alaş hükûmetini yıktığı 1920 yılına kadar da bu görevini sürdürür.
Baytursın’ın herkes tarafından kabul edilen diğer bir vasfı da dilciliğidir. O, Kazak Türklerinin çağdaş dil bilgisini yazan ve birçok ders kitabına imza atan bir dil bilimcidir. Aynı zamanda Kazak grameri, edebiyat teorisi ve terminolojisinin temellerini atan kişidir. O, millî destanlar ve folklorla ilgili birçok derleme çalışması yapmış ve bunları da yayımlamıştır. Alaş aydınlarının sistemleştirdiği Kazak dilbilimi, Ahmet Baytursın’ın ilmî dil okulunu da kurulmasını sağlamış ve sistemleştirmiştir. Bu okul, geleceğin dilbilimcilerini yetiştirmiş, Sovyet dönemindeki dilbilim çalışmalarında da onun yolu izlenmiş, adından bahsetmeseler de eserlerinden faydalanmışlardır. Ne yazık ki Ahmet Baytursın da Kızıl Kırgın’dan kurtulamayan değerlerimizden biri olarak tarihe geçmiştir (1937) (Biray 2015: 1-14).
Ahmet Baytursın’ın Eserleri: Kazak toplumu arasında aydınlanma hareketi 19. yüzyılın ikinci yarısında başlamıştır. Kazaklar arasında doğunun klasik düşünürlerinin fikirleri ile Rus aydınlarının fikirlerini birleştiren ilk aydınlanmacı Abay Kunanbay’dır. Bu açıdan ele alındığında bu çalışmaları takip eden eserlerden biri de A. Baytursın’ın Kırk Mısal adlı eseridir. Fabl çevirilerinin ağırlıkta olduğu eserde şair, Kazakları çalışmaya çağırır, ilme değer vermeleri için gençleri teşvik eder. Bu tür çalışmaları, Abay’ın yanında onun da Kazak edebiyatının kurucusu olarak değerlendirilmesi sonucunu doğurmuştur.
Baytursın, Alaş Orda’nın eğitim ve dil politikalarının hem teorisyeni hem de kaleme alıcısıdır. Bu açıdan ele alındığında onun yaptığı çalışmaları şu şekilde sınıflandırabiliriz.
1. Ahmet Baytursın’ın Kazak Türkçesi (Ana Dili) Alanında Yaptığı Çalışmalar: Baytursın, çağdaş Kazak Türkçesi ve edebiyatının temellerini atan kişi olarak bilinir. Öğretime yönelik araştırmaları sonrasında ‘alfabe, ders kitapları, imla, terim bilim, halk eğitimi ve kültürü ile ilgili çalışmalar yapmıştır. O, Arap alfabesinin ıslah edilerek kullanılması taraftarıdır. Bu amaçla Okuv Kuralı adlı bir ders kitabı kaleme almıştır. Onun ıslah ettiği alfabe, 1924’te Orenburg’da yapılan Kazak-Kırgız bilim adamları kurultayında Kazakistan Türkleri için resmi alfabe olarak kabul edilmiştir. 1928’de Latin harflerinin kabulüne kadar da bu alfabe kullanılmıştır. İmla ile ilgili çalışmalar da yapan Baytursın, ayrıca Türk lehçeleri ile art ve eş zamanlı bağlantılarla karşılaştırmalar yaparak türettiği terimlerle lehçeler arasında ortak kelim alanı oluşturmaya da çalışmıştır (Biray 2016: 31). Terim türetme yolları ve türettiği terimlerle ilgili açıklamaları ise Til Kural adlı çalışmasında ele almıştır. Onun 1910’lu yıllarda bugün de kullanılan terim yapma yöntemlerini kullandığını görürüz. Kazak dilbiliminde Alaş aydınları ve Baytur-sın’ın başlattığı Türkçeleştirme çalışmaları, günümüzde de devam etektedir (Biray 1996: 34).
Okullar için kaleme aldığı ders kitapları da olan Ahmet Baytursın, bu çalışmalarıyla O, Kazak terim bilimi alanını kuran ve gelişme yollarını açan bir dilbilimcidir. Terim bilim konusunda 1910-30 yılları arasındaki ilk çalışmalar Baytur-sın’a aittir. Kazak dil biliminin de temellerini atmıştır. Okuv Kuralı/Okuma Kitabı (1912) adlı eserinde Kazak Türkçesinin ses bilgisi özelliklerine uygun bir şekilde düzenlenen Arap harfli alfabe de yayımlanmıştır. Eser, Ceditçilik sisteminin savunduğu eğitim sistemini tanıtmaktadır. Til Kural (Orenburg 1914-15) adlı dil bilgisi kitabı Kazak Türkçesinin ses bilgisi ve ses uyumları üzerine yazılmış bir eserdir. ‘Bayanşı, 1920’ adlı dilbilgisi kitabında alfabe ve alfabe öğretimi üzerinde durulmaktadır. Til Tanıtkış da isim ve isim çekimi, cümle bilgisi, sıfat, sayı, zamir, fiil, fiil çatıları gibi konuları ele alarak açıklayan bir dil bilgisi kitabıdır. Edebiyat Tanıtkış (Taşkent 1926) adlı edebiyat teorisi ile ilgili kaleme alınan eser, Kazak estetiğinin temeli olarak kabul edilmektedir. Edebi eserlerde dilin kullanılışı gibi bilimsel çalışmalara da yer verilmektedir. Kitapta estetik, güzellik, insanlık, yazılı edebiyatta görülen akımlar, yöntemler ve tenkit konuları da ele alınmaktadır.
1928’de Kızılorda’da yayımlanan Til Jumsar, konuşma, okuma ve yazı dilinin kullanımı ile ilgili yöntemlerin tanıtıldığı bir eserdir.
2. Ahmet Baytursın’ın Halk Kültür Ürünleri Üzerindeki Çalışmaları: Baytursın destan, joqtav (ağıt) gibi ürünlerin halk arasından derlenmesi çalışmalarıyla da meşgul olmuştur. Kazak edebiyatında bir ilk olan ve Kazak folkloruna da büyük katkı sağlayan bu çalışmalarından kendi derlediği Er Sayın Destanına (1923) önsöz ve açıklamalar da eklemiştir.
Yirmi üç ağıtın (23 joktav) derlenmesi yanında sistematik bir şekilde incelenmesi de onun bu konuda yaptığı önemli çalışmalarından biridir.
3. Ahmet Baytursın’ın Kendi Şiirleri: Baytursın, kendi şiirlerini Masa/Sivrisinek (Orenburg 1911) adlı kitabında yayımlamıştır. Masa, aynı zamanda uyuyan milleti uyandırmaya çalışan aydınları da temsil etmektedir. Bu eserdeki şiirlerinde şair, Kazak halkının yaşadığı eziyet ve sıkıntılar, kıtlık, hürriyet, bağımsızlık özlemi, özgürlük gibi konuları işlemiştir. Onun amacı halkı bilinçlendirmek ve mücadelenin içine çekmektir.
4. Ahmet Baytursın’ın Şiir Çevirileri: Şairin en çok Krilov’dan, ayrıca Rus edebiyatı deneme yazarları A. P. Sumarakov, V. İ. Maykov, İ. İ. Hemnitser, A. S. Puşkin, Lermantov ve lirik şair S. Y. Nadson’dan yaptığı şiir çevirileri yukarıda adı geçen eserinde yer almaktadır.
5. Ahmet Baytursın’ın Eğitim ve Öğretim Konusundaki Çalışmaları: Baytursın, halkı uyandırmak, onları bilinçlendirmek, Kazakistan’ın hür ve müstakil bir ülke olarak temellerini atmak ve ülkesini imar etmek amacıyla eğitim ve öğretim çalışmalarına önem vermiş, bu alanda ‘usul-i cedid’ eğitim sisteminin savunduğu görüşlere uygun eserler kaleme almıştır. O, sadece ders kitapları yazmamış, eğitim sisteminin temellerini atmak için de çalışmalar yapmıştır.
6. Ahmet Baytursın’ın Ceditçilik/Aydınlanma Alanındaki Çalışmaları: Ceditçilik hareketi, 19. yüzyıl sonlarında Çarlık Rusyası içinde yaşayan ve Türkçenin çeşitli lehçelerini konuşan bölgelerde, merkezi Kırım ve Kazan olan, eğitim ve kültür alanında başlayan bir yenileşme hareketidir. Bu hareket, daha sonraki dönemlerde Azerbaycan ve Türkistan’a sıçrar (Kakınç 2002: 99). İlköğretimde başlayan hareket, ‘usul-i kadim’ adı verilen eski usulle ders verme yöntemine karşı çıkmakta, bunun yerine ‘usul-i cedid’ denen Batılı eğitim sistemini kullanmayı önermektedir. Bu sistemi savunanlara ‘Ceditçiler’, sisteme ise ‘Ceditçilik’ adı verilir. Adı geçen eğitim sisteminin ve çalışmalarının temsilcisi Kırım Tatarı İsmail Gaspıralı’dır (1851- 1914). O; Kırım’da, Kazan’da ve Türkçenin değişik lehçelerini konuşan bütün Türkistan’da halkın içinde bulunduğu olumsuz şartlardan kurtulmasının eğitimle, bilgiyle, kültürle olacağını öne sürmektedir. Gaspıralı’nın ileri sürdüğü bu fikirlerle Baytursın’ın Kazak eğitim sisteminde uygulamak istedikleri aynı doğrultudaki görüşlerdir.
7. Ahmet Baytursın’ın Gazetecilikle İlgili Çalışmaları: Baytursın’ın gazetecilik alanındaki çalışmaları, Kazak basın ve yayın hayatının gelişmesinde büyük rol oynamıştır. O, toplumun düşüncesini etkileyen ilk yazısını Aykap dergisinde 1911’de yayımlamış, bu dönemlerde Şora dergisinde de yazıları çıkmıştır (Koç vd. 2007: 468). Baytursın, Ufa’daki ‘Ğaliya Medresesi’nden mezun bazı Tatar gençleri ve ileri görüşlü kimselerin katılımıyla Orenburg’da Kazak gazetesini (2 Şubat 1913) çıkarmaya başlamıştır. Baytursın, gazetenin ilk sayısında gazeteyi ‘Halkın gözü, kulağı ve dili’ olarak tanımlamış ve 1917’ye kadar Kazak gazetesinin redaktörlüğünü devam ettirmiştir. Kazakistan’da ‘Kazak’ gazetesinden önce, Baytursın’ın da katkı verdiği ‘Türkistan Valayatı’(1870-1918), ‘Dala Valayatı’ (1888-1902) gazeteleri, ‘Aykap’ dergisi (1911-1915/16) gibi gazete ve dergiler yayımlanmıştır.
Baytursın, gazete yazılarında ‘Kazak folkloru, edebiyat, estetik, edebiyat teorisi, sanat, edebî sanatlar, okul kitapları ve nasıl olmaları gerektiği, alfabe, imla, dil bilgisi, eğitim öğretim, Kazakların topraklarına el konulması, kiraya verilmesi, yabancıların -genellikle Ruslar- bu topraklara yerleştirilmesi, mahkemeler ve kanunlarla ilgili düzenlemeler, medeniyet ve kültürün önemi ve geliştirilmesi, millî meseleler, o devirdeki siyasi ve sosyal olaylar, sağlık, temizlik, nezaket ve nezaket kuralları’ gibi konuları ele almıştır. O, bazı siyasi yazılarında ‘Bortan’ müstear adını kullanmıştır (Alibekiroğlu 2005: 57).
Baytursın’ın önderliğinde çıkan ‘Kazak’ Gazetesi, ‘Alaş’ hareketinin sözcülüğünü yapması yanında ‘Alaş Orda Partisi’nin kurulmasına da hizmet etmiştir. Hemen sonrasında da ‘Alaş’ın resmî yayın organına dönüşmüş ve toplam olarak 265 sayı yayımlanmıştır (Kapatılması: 16 Eylül 1918).
8. Ahmet Baytursın’ın Siyasî Alandaki Çalışmaları: Karışıklıkların hiç dinmediği, çeşitli siyasi akımların hâkim olmaya çalıştığı Türkistan’da, Rusların uzun süredir devam eden istila ve işgal hareketlerinin sonucu olarak 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başlarında, bütün Türkistan’da millîyetçilik fikirleri ve hareketleri ortaya çıkmıştır. Kazakistan’ın da içinde yer aldığı bu süreçte Kazak aydınları Kazak halkının millî çıkarları doğrultusunda birleşmiş, siyasi partiler kurmuş ve ülkede dağınık hâldeki millî hareketleri bir merkezde birleştirmişlerdir.
Çar idarecilerinin 1905 devrimi sonrasında halkın şikâyet ve isteklerini öğrenmek istemesi üzerine Baytursın, hükûmetten isteklerde bulunan bir dilekçeyi kaleme alarak ilk siyasi çalışmasını gerçekleştirmiştir. Bu dilekçe Ruslara verilmiş, ancak ardından Baytursın da dilekçeyi imzalayanlar da mahkemeler ve hapishanelerle tanışmışlardır.
Kazaklardaki millî şuurun uyanması ve ayaklanmaların başlamasının en büyük sebebi, Çarlık döneminde Kazak topraklarına el konulması, Rus göçmenlerin bu topraklara yerleştirilmesi ve I. Dünya Savaşı için Türk Cumhuriyetlerinden adam toplanmasıdır (Kara 2002: 45). Bu sürecin devamında, Temmuz 1917’de Orenburg’da ‘I. Genel Kazak Kurultayı’ yapılmış, sonrasında Kazakların ilk partisi ‘Alaş’ ve ardından da ‘Alaş-Orda’ adı verilen hükûmet kurulmuştur (Akyol 1993: 125). Baytursın, Aralık 1917’de Orenburg’daki ‘Ñ. Genel Kazak Kurultayı’na da katılmış; kurultay, ‘Alaş-Orda’ adı verilen geçici millet meclisini kurmuştur. Bu dönemde Sovyet hükûmetinin bilgili, okumuş, yerli ve millî kadrolara ihtiyacı olduğu gerçeğini iyi değerlendiren Kazaklar, kendi vekillerini idarî sisteme sokmuşlar, Bolşeviklerle birlikte olsalar da halka hizmet etmeye, millî hedeflerini gerçekleştirme yolunda eğitim, süreli yayın, ilmî merkezler kurma, her alanda yayın merkezlerinden üst düzeyde faydalanma yollarını aramaya çalışmışlardır. Stalin’in ‘Aydın Kıyımı’na kadar bu çalışmalar sürdürülmüştür. Ahmet Baytursın, bu dönemde (1920-23) Lenin’in isteği üzerine Kazakistan Eğitim Bakanlığı görevini üstlenmiştir.
Alaş’ın teorisyeni olan bu büyük şair, yazar, dilbilimci, eğitimce ve fikir adamı Baytursın, 1937’de Kızıl Kırgın’ın kurbanlarından biri olmuştur (Biray 2011).
Makalede kısa da olsa verilen bilgilerden hareketle millî bir hareket olan Alaş Orda’nın savunmuş olduğu eğitimle ilgili fikirlerden büyük bir kısmı ceditçilik akımının görüşleriyle de örtüşmektedir. Alaş’ın fikrî ve ilmî yönünü teori ve çalışmalarıyla kuran ve güçlendiren, savunduğu özellikle eğitimle ilgili fikirleri ders kitapları, makaleler ve uygulamalarıyla güçlendirerek uygulamaya da koyan Baytursın, yukarıda bahsettiğimiz çalışmalarından da görüleceği gibi bugünkü Kazak dilbilimi, eğitim sistemi, Kazak folklorunun ilk örneklerinin derlenmesi ve sistematik olarak incelenmesini gerçekleştiren önemli fikir, kültür, dil ve edebiyat adamlarından biridir.